Masdaf Yönetim Kurulu Üyesi Denizhan Polatoğlu, Masdaf Yaz Dönemi Stajyerleri ile Buluştu
Yarım asırdır Türkiye pompa sektörünün öncü şirketi olan Masdaf, staj programları ile hem geleceğin profesyonellerini iş hayatına hazırlıyor hem de şirketin gelecekteki potansiyel insan kaynağını belirliyor.
11 Ağustos’ta Masdaf Tuzla fabrikasında ki yaz dönemi stajyerleri ile yemekli toplantıda bir araya gelen Masdaf Yönetim Kurulu Üyesi Denizhan Polatoğlu, onların kariyer hayatına ışık tutacak tavsiyelerde bulundu.
Pompa sektörünün öncü sanayi kuruluşlarından Masdaf, Tuzla ve Düzce fabrikalarında üniversite öğrencilerine sağladığı staj olanaklarıyla hem geleceğin profesyonellerini iş hayatına hazırlıyor hem de şirketin gelecekteki potansiyel insan kaynağını belirlemeyi hedefliyor.
Uygulamalı eğitim programı ve mentorluk imkânı
Masdaf, düzenlediği staj programları ile uygulamalı eğitim programı ve mentorluk imkânı sunuyor.
11 Ağustos’ta Masdaf Tuzla fabrikasında ki yaz dönemi stajyerleri ile yemekli toplantıda bir araya gelen Masdaf Yönetim Kurulu Üyesi Denizhan Polatoğlu, gençler ile sohbet etti. İş hayatında başarıya ulaşmak ve fark yaratmak için yapılması gerekenler konusunda önemli bilgiler paylaşan Denizhan Polatoğlu, staj programlarının iş hayatına atılan ilk ve en önemli adım olduğunu belirterek, öğrencilerin staj süresince edindikleri deneyim ile kariyerlerine yön verebileceklerini söyledi.
“Sürdürülebilir bir dünya için çalışıyoruz”
Denizhan Polatoğlu konuşmasında, iklim kriziyle birlikte sanayinin ana odak noktası haline gelen; verimlilik ve dijital dönüşüm konularına da dikkat çekti:
“Masdaf olarak, “Masdaf Dünya’ya İyi Gelecek” mottosuyla sürdürülebilir bir dünya için çalışıyoruz. Bu kapsamda tüm süreçlerimizi verimlilik esasına göre yönetiyor ve geliştirdiğimiz tüm ürünlerde de verimliliğe odaklanıyoruz.
Su yönetiminde doğru teknolojiler kullanarak; endüstride, şebekelerde, binalarda, işletmelerde ve tarımda yaşanan su israfının önüne geçmek mümkün. Su kaynaklarının etkin yönetimi ile sudan yüzde 50’lere varan oranlarda tasarruf sağlayabiliriz. Suyun doğru yönetilmesi yalnızca su tasarrufu anlamına gelmiyor, enerjinin de verimli kullanılması anlamına geliyor. Çünkü dünyadaki elektrikli motorların sarf ettiği enerjinin yüzde 22’si pompalar tarafından tüketiliyor. Bu nedenlerden dolayı Masdaf’ın tüm faaliyetlerinde bu iki temel öğeye odaklanıyoruz.
“Dijital dönüşümü, şirket geneline yayarak, yaşatmayı hedefliyoruz”
Masdaf’ın sürdürülebilir yarınlar için odaklandığı bir diğer konu ise dijitalleşme. AR-GE’den lojistiğe kadar tüm süreçlerimizde faaliyetlerimizin çevreye olan etkilerini en aza indirmeyi misyon edindik. Dijital dönüşümü, şirket geneline yayarak, yaşatmayı hedefliyoruz. Üretim altyapımızı, sanayinin dönüşümü yani Endüstri 4.0 anlayışına uygun olacak şekilde geliştiriyoruz. Tüm bu çalışmalarımız ve yatırımlarımızla 2030 yılı itibarıyla faaliyetlerimizden kaynaklanan karbon salınımını, 2023 yılına göre yüzde 30 azaltmayı, 2050’de ise karbon nötr olmayı hedefliyoruz.
“Yarınlarımıza sizler yön vereceksiniz”
Geleceğin profesyonellerini yani sizleri, bugünden bilinçlendirerek, farkındalık oluşturmak biz sanayicilerin sorumluluğunda; çünkü yarınlarımıza sizler yön vereceksiniz. Bu nedenle Masdaf’ta ki stajınız süresince öğrendikleriniz yalnızca kişisel gelişiminiz için değil, sürdürülebilir yarınlar için de oldukça kıymetli” şeklinde konuştu.
Gençlerin iş hayatıyla ilgili kendisine yönelttiği soruları da içtenlikle yanıtlayan Denizhan Polatoğlu, onların kişisel gelişimine ve kariyer hayatına ışık tutacak tavsiyelerde bulundu. Toplantıya katılan stajyerler ise Masdaf’ta staj yapmaktan dolayı duydukları memnuniyeti dile getirdi.
DİSK-AR tarafından hazırlanan Dijitalleşme, Emek, Gelecek ve Türkiye isimli kitap yayımlandı. Kitap, DİSK tarafından hazırlanan ve 30 Eylül 2023 tarihinde Müze Gazhane’de gerçekleşen Dijitalleşme, Emek, Gelecek ve Türkiye isimli sempozyum tebliğlerinden oluşuyor.
DİSK tarafından hazırlanan “Dijitalleşme, Emek, Gelecek ve Türkiye” sempozyumu bir dizi çalışmanın sonucu olarak ortaya çıktı. Eylül 2021’de DİSK eski Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Asena’nın koordinatörlüğünde başlayan çalışmalar kapsamında akademisyenlerden ve uzmanlardan oluşan çalışma grupları çeşitli toplantılar yaptı. Çalışma grubu çalışmalarını “Teknoloji ve İstihdam” ve “Teknoloji ve Sendikal Örgütlenme” olarak iki başlıkta yürüttü. İki grup Mart 2022 tarihinden Mayıs 2022 tarihinde kadar bir dizi toplantı gerçekleştirdi. Çalışmalar sonunda bir sempozyumla çalışmaların kimi sonuçlarının kamuoyuna sunulması kararlaştırıldı. Sempozyumda dijitalleşmenin ve teknolojik dönüşümün meslek gruplarına etkileri ve ortaya çıkan yeni çalışma biçimleri, emek süreçleri ve alternatif örgütlenme arayışları ele alındı. Sempozyum sonunda ise konferansta sunulan tebliğler bir yayın haline getirildi.
Kitabın araştırma koordinatörlüğü Ahmet Asena tarafından, yayıma hazırlık çalışmaları ise DİSK-AR uzmanları Deniz Beyazbulut ve Zeynep Kandaz tarafından gerçekleştirildi. Kitabın tasarımı DİSK İletişim Daire Müdürü İnan Dağdelen tarafından yapıldı. Konferanstaki sunumların ses çözümünü ise Nesrin Yorulmaz yaptı.
Kitapta konferansın birinci oturumunda sunumlarını gerçekleştiren Prof. Dr. Erinç Yeldan, Dr. Özgür Narin, Doç. Dr. Serkan Öngel, Doç. Dr. Hüseyin Sevgi’nin tebliğleri, ikinci bölümde ise Doç. Dr. Betül Urhan, Av. Dr. Murat Özveri, Dr. Arif Koşar ve Eyüp Özer’in tebliğleri yer alıyor. Kitapta konferans sırasında gerçekleşen soru cevap bölümleri de yer alıyor.
Dijitalleşme, Emek, Gelecek ve Türkiye e-kitap olarak yayımlandı. Kitabın dağıtımına ise yakında başlanacak.
Roscongress Vakfı Yönetim Kurulu ve İcra Kurulu Başkanı Alexander Stuglev, iki ülke arasındaki ticaret hacminin geliştirilmesi gerektiğini belirterek, “100 milyar dolara kadar ulaşmayı planlıyoruz, bu şu anda ulaşılabilir bir hedef. Büyük ihtimalle 5-7 sene içinde bu hedefe ulaşmış olacağız.” dedi.
Küresel ekonomik gelişmeleri tartışmak, gelişmekte olan pazarlarla yeni fırsatları keşfetmek için önemli bir platform haline gelen 28. St. Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu (SPIEF) 18-21 Haziran 2025’te düzenlenecek.
Forum öncesi Türkiye’deki iş dünyasıyla detayların paylaşıldığı “Rusya’nın İş ve Yatırım Potansiyelini Türkiye’de Tanıtmak” başlıklı bir toplantı gerçekleştirildi.
Toplantıda, SPIEF’in organizatörü olan Roscongress Vakfı’nın Yönetim Kurulu ve İcra Kurulu Başkanı Stuglev, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Stuglev, forumun dünyadaki en önemli global ekonomik platformlardan biri olduğunu söyledi.
Forumun hem Rusya’da hem de küreselde çok iyi bilindiğini vurgulayan Stuglev, “Forumun 20 bin katılımcısı var, küresel ekonomik ve siyasi konular görüşülüyor. Fakat bununla yetinmiyoruz, pratikteki konulara özellikle önem veriyoruz. Foruma, enerji, tarım, turizm, çevre, KOBİ’ler, yenilikçi projeler, yatırım projeleri ve gençlerin de yer aldığı oturumlarla geniş çerçevede gerçekleştirdiğimiz bir forum diyebiliriz.” diye konuştu.
“Rusya’da turizm gelişiyor, gerekli altyapıyı kurmak için Türk şirketler gelebilir”
Roscongress Vakfı Yönetim Kurulu ve İcra Kurulu Başkanı Stuglev, Türk iş insanları için Rusya’daki potansiyel sektörlere ve faaliyet yapabilecekleri alanlara dikkati çekerek, Türk iş insanlarının Rusya’da, inşaattan tarıma, ulaştırmadan lojistik sistemlerine kadar değişik sektörlerde aktif olarak faaliyette bulunduğunu söyledi.
Stuglev, en çok turizm sektörünün öne çıktığının altını çizerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biliyorsunuz Rusya’dan birçok turist Türkiye’ye geliyor. Fakat diğer taraftan Rusya’nın kendi içinde de turizm gelişiyor. Oldukça hızlı adımlarla gelişiyor ve buraya da Türk şirketleri yatırım yapabilir. Gereken altyapıyı kurmaya yardımcı olabilir ve bu yatırımlarından da karlı çıkabilirler. Diğer taraftan, ilaç sektörünün potansiyeli çok yüksek. Türk şirketleri ilaç sektöründe de Rusya ile işbirliği yapabilir. Tekstil, hızlı tüketim ürünleri, enerji sektörü ve çevre alanında da büyük yatırımlar yapabilirler ve burada da faaliyet gösterebilirler.”
Stuglev, Türkiye’den bir şirketin tekstil atıklarının imha edilmesi konusunda Rusya’dan bir şirketle sözleşme imzaladığını ve bu şekilde işbirliği geliştirdiklerini anlattı.
Türkiye ile Rusya arasında 2023’te ticaret hacminin 55 milyar dolar seviyesine ulaştığını belirten Stuglev, “İki devlet başkanı arasındaki anlaşmaya göre, 100 milyar dolara kadar ulaşmayı planlıyoruz, bu şu anda ulaşılabilir bir hedef. Büyük ihtimalle 5-7 sene içinde bu hedefe ulaşmış olacağız.” dedi.
DİSK-AR Asgari Ücret Araştırması 2025 yayımlandı.
Türkiye’de asgari ücretin güncel durumunu, nasıl eridiğini, kapsamını, asgari ücret etrafındaki tartışmaları, dünyada ve Türkiye’de asgari ücretin gelişimini ele alan kapsamlı araştırma 9 Aralık 2025 tarihinde yapılan basın toplantısıyla DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu tarafından kamuoyuna açıklandı. Toplantıya aralarında Prof. Dr. Erinç Yeldan, Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ve iktisatçı Mustafa Sönmez’in de olduğu akademisyenler ve ekonomi yazarları da katıldı.
DİSK Araştırma Merkezi, uzun yıllardır asgari ücret araştırmaları hazırlıyor. Asgari Ücret Araştırması 2025 Prof. Dr. Aziz Çelik ile DİSK-AR uzmanları Deniz Beyazbulut ve Zeynep Kandaz tarafından hazırlandı.
Araştırmanın tam metnine aşağıdaki bağlantıları ve görseli tıklayarak ulaşabilirsiniz. Ayrıca araştırmanın geniş basın özeti aşağıda yer almaktadır.
DİSK Araştırma Merkezi olarak yeni bir asgari ücret araştırması ile karşınızdayız. Bilindiği gibi asgari ücret on milyonlarca yurttaşın derdi, milyonlarca işçinin ve hanenin yaşam koşullarını ilgilendiren çalışma hayatının en temel konularından, sınıf mücadelesinin temel alanlarından biridir. Bu nedenle işçi sınıfının ve emek dünyasının bu önemli başlığını biz de yıllardır kapsamlı araştırmalarla kamuoyunun gündemine taşıyoruz.
Türkiye’de asgari ücretin kapsamının giderek genişlediğini ve diğer ücretlerin asgari ücrete yakınsadığını yıllardır vurguluyoruz. Kuşkusuz asgari ücret kapsamının yaygınlığının önde gelen nedeni sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi kapsamının düşüklüğü, teşmil mekanizmasının uygulanmamasıdır. Öte yandan siyasal iktidarın yıllardır asgari ücreti otoriter-korporatist bir yaklaşımla tek başına belirmesi ve bunu seçim manivelası olarak da kullanması genel ücret düzeyinin asgari ücrete yakınsamasına ve asgari ücretle çalışanların kapsamının genişlemesine yol açıyor.
Önceki yıllardaki araştırmalarımızda olduğu gibi bu yıl da asgari ücretin kapsamına ilişkin TÜİK Hanehalkı İşgücü Araştırması’na (HİA) dayanarak asgari ücretin kapsamının oldukça geniş olduğunu ortaya koyduk. Bu, araştırmamızın özgün yanlarından biridir.
Araştırmamızın özgün yanlarından bir diğeri ise asgari ücretin Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ile ilişkisinin ortaya konulmasıdır. Araştırmada buna ilişkin değerlendirmelere yer verdik. Asgari ücretin ulusal düzeyde belirlendiği 1974’ten bu yana asgari ücretin bölüşümdeki yerini ortaya koyduk.
Elinizdeki araştırma bilimsel ölçütler dikkate alınarak hazırlanmaya çalışılmıştır. Araştırma bir sendikal araştırma merkezinin sendikal politikaların oluşturulmasına destek olmak amacıyla hazırladığı bir çalışmadır. Bu nedenle salt teknik bir yaklaşımdan uzak durulmuş, bilimsel ölçütlere bağlı kalınarak politika yönelimli sosyal ve sınıfsal bir yaklaşımı merkeze alan bir yöntem tercih edilmiştir.
Araştırmada çok sayıda veri kaynağı kullandık ve asgari ücret üzerine çalışma yapan çok sayıda araştırmacıdan yararlandık. Hepsinin emeğine sağlık. Kuşkusuz araştırmada gözümüzden kaçabilecek olası hatalar tümüyle bize aittir.
Araştırmanın yararlı olmasını diliyor ve araştırmaya dönük katkı ve eleştirileri beklediğimizi özellikle vurgulamak istiyoruz.
Asgari ücret hakkında çarpıtmalar ve gerçekler 1:
Asgari ücret enflasyonun sebebi değil!
Asgari ücret konusunda en yaygın iddialardan biri asgari ücret artışının enflasyona yol açacağı şeklindedir. Ücret-fiyat sarmalı (spirali) iddiası günümüzde de özellikle ana akım iktisat çevreleri ile hükümet ve işveren örgütleri tarafından sık sık tekrarlanıyor. Oysa ücret-fiyat sarmalından söz etmek mümkün değildir. Tersine fiyat-ücret sarmalı (spirali) söz konusudur. Çünkü işçilerin enflasyon karşısında ücretlerini kendiliğinden artırma olanağı yoktur. Fiyatlar serbestçe artarken işçiler, alım gücündeki kaybı telafi etmeye çalışırlar. İlişkinin yönü ücretlerden enflasyona doğru değil, enflasyondan ücretlere doğrudur. Türkiye kâr itilimli bir enflasyon söz konusudur.
Türkiye’de 2005-2023 arası dönemde asgari ücrete bazı yıllarda resmi enflasyonun oldukça üzerinde reel artışlar yapıldı (2016, 2019 ve 2023 gibi). 2005-2015 arasında (bazı yıllar hariç) asgari ücret artışları genellikle resmi enflasyondan yüksek seyretti. Ancak bu durum enflasyonu tetiklemedi. Örneğin, 2012’de asgari ücrete yüzde net 11,8 oranında zam yapıldı. Bir önceki yılın (2011) enflasyonu yüzde 10,5’ti. 2012’de enflasyon yüzde 6,2’ye geriledi. Benzer durum 2016 yılı için de geçerlidir. Asgari ücrete AKP döneminde en yüksek reel artışın yapıldığı 2016’da enflasyon bir önceki yıla göre düştü.
Yüksek enflasyon ücretlerin alım gücünü düşürürken şirket kârlarında da yükseliş gözleniyor. İstanbul Sanayi Odası (İSO) 500 büyük şirket araştırması verilerine göre şirket kârları enflasyondan daha hızlı artarken ücret-maaş gelirleri yüksek enflasyon dönemlerinde düşüyor. Aynı durum işgücü ödemelerinin Gayri Safi Katma Değer içindeki payı için de söz konusudur.
Asgari ücret enflasyonu tetiklemiyor. Türkiye’nin son yıllardaki verileri bunu söylüyor. Asgari ücrete zam yapmamanın sebebi kaynak ve para yokluğu değil, bölüşüm meselesinde tutulan saftır. Yüksek enflasyon dönemlerinde emek gelirlerini bastırmak sermayeye kaynak aktarma aracıdır.
Asgari ücret hakkında çarpıtmalar ve gerçekler 2:
Asgari ücret artışı istihdamı düşürmedi!
Asgari ücret artışına karşı yapılan bir diğer itiraz (asgari) ücret artışlarının istihdamı düşüreceği ve işsizliği artıracağı yönündedir. Tüm bu iddialara karşılık asgari ücretin yıllık ortalama artışı ile yıllık işsizlik ve istihdam oranları arasında iddia edilen bir ilişki bulunmuyor. Başka bir ifadeyle, asgari ücretin artış oranları ile yıllık işsizlik ve istihdam oranları artışı arasında doğrusal bir ilişki yoktur. Asgari ücretin diğer yıllara göre nispeten daha yüksek arttığı dönemlerde dahi işsizlikte belirgin bir artış ve istihdamda azalış olmadığı görülüyor.
Örneğin asgari ücretin diğer yıllara göre nispeten yüksek arttığı (yıllık ortalama yüzde 104) ve yılda iki kez zam yapıldığı 2023 yılında dar tanımlı (resmi) işsizlik oranı yıllık yüzde 10,4’ten yüzde 9,4’e gerilemiş, istihdam oranı ise yüzde 47,5’ten yüzde 48,3’e yükselmiştir.
Asgari ücret hakkında çarpıtmalar ve gerçekler 3:
Bölgesel asgari ücret çözüm değil!
2025 asgari ücret tespiti öncesinde bölgesel asgari ücret önerileri tekrar gündeme getiriliyor. Türkiye’de bölgesel asgari ücret 1951-1974 arasında uygulandı ve 1974’te terk edildi. Bölgesel asgari ücret konusu 50 yıl önce vazgeçilen bir uygulamadır. Türkiye bu yöntemi denemiş ve vazgeçmiştir. Dünyada federal ve eyalet sistemine sahip az sayıda ülke dışında bölgesel asgari ücret uygulaması yoktur.
Bölgesel asgari ücret hem hukuksal hem de sosyal sakıncalar yaratır. Öte yandan bölgesel asgari ücret önerisi asgari ücretin tanımıyla ve özüyle çelişen bir öneridir. Asgari ücret, bir ülkedeki en düşük ücrettir. Onun altı olamaz. Bu Anayasa’ya ve eşitlik ilkesine aykırı olur. Bölgesel asgari ücret mevcut asgari ücret çıtasının çok altına inilmesine ve gelir dağılımı adaletsizliğinin artmasına yol açabilir, bölgeler arası gelir uçurumunu derinleştirici sonuçlar doğurabilir.
Asıl sorun asgari ücretin ortalama ücret haline gelmesidir. Farklı bölge ve sektörlerde ücretler arasında bir denge kurulmasının bir yolu sendikalaşma diğer yolu ise imzalanan toplu iş sözleşmelerinin sendikasız işletmelere teşmil (genişletilmesi) edilmesidir.
Asgari ücret hakkında çarpıtmalar ve gerçekler 4:
Verimlilik artışı asgari ücrete yansımıyor!
Verimliliğin düşük olması nedeniyle ücretlerin düşük kaldığı iddiası hem asgari ücret (ülke çapındaki ücret düzeyi) hem de şirketler düzeyinde doğru değildir.
Asgari ücretin -ulusal düzeyde verimlilik artışının bir ölçüsü olarak kabul edilebilecek olan- Kişi Başına Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya oranı düşmektedir. 1974 yılında KB GSYH’nin yüzde 80,6’sına karşılık gelen brüt asgari ücreti, 2024 yılında tahmini olarak KB GSYH’nin yüzde 46,5’ine gerileyecek. Asgari ücretin bir ulusal verimlilik/büyüme ölçüsü olan KB GSYH’ye oranı düşmektedir.
Öte yandan 500 büyük şirkette kişi başına brüt ücret ve maaş ödemelerinin kişi başına katma değere oranı (ücret verimlilik endeksi) 2006 yılından bu yana birkaç yıl hariç gerilemiştir. Türkiye’nin önde gelen şirketlerinde verimlilik artışının ücret artışına yol açmadığı tersine verimlik karşısında ücretlerin düştüğü görülüyor.
Verimlilik artışı kendiliğinden ücret artışına ve ücretlerde iyileşmeye yol açmaz hatta verimlilik artarken ücretlerin alım gücü düşebilir. Ücret artışında kritik husus büyüme değil toplumsal ve siyasal koşullar ile sendikaların gücüdür.
Asgari ücret hakkında çarpıtmalar ve gerçekler 5:
Türkiye’de asgari ücret yüksek değil- Türkiye, Avrupa’nın en düşük asgari ücretli ülkelerinden!
2014’te Avrupa’da Türkiye’den avro cinsinden düşük asgari ücreti olan 11 ülke varken, 2024 yılında sadece 4 ülke vardır. Avro cinsinden Türkiye’den daha düşük asgari ücrete sahip ülkeler Arnavutluk, Bulgaristan, Karadağ ve Sırbistan’dır.
Türkiye’deki asgari ücret sadece Yunanistan, Portekiz ve İspanya gibi Avrupa Birliği’nin Güney ülkelerinden ve ABD’den değil, Polonya, Romanya ve Macaristan gibi Doğu Avrupa ülkelerinden de düşüktür.
Türkiye’de asgari ücretin ortalama yıllık artış hızının da pek çok Avrupa ülkesinden düşük olduğu görülmektedir. Türkiye’de avro cinsinden asgari ücret son 10 yılda (2014-2024) yıllık ortalama yüzde 3,8 oranında artmıştır.
Asgari ücret eriyor:
Asgari ücretin kişi başına milli gelire oranı düşüyor
1974’te kişi başına GSYH’nin yüzde 80,6’sı düzeyinde olan brüt asgari ücret 2024’te kişi başına gelirin yüzde 46,5’ine düştü.
Asgari ücretin KB GSYH’ye oranı 24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesi ile hızla düşmeye başladı. Asgari ücretin kişi başına milli gelire oranı 1980’de sert bir düşüşle yüzde 40’a geriledi. Asgari ücretin milli gelir karşısındaki erimesi ANAP-Özal hükümetleri döneminde (1983-1991) de devam etti ve 1988 yılında kişi başına milli gelirin yüzde 36’sına geriledi.
1989 yılında asgari ücret milli gelir karşısında en düşük düzeye (yüzde 34,8) geriledi. Bahar eylemleri ve artan işçi hareketlerinin etkisiyle asgari ücret 1991 ve 1992 yıllarında bir yükseliş yaşadı. 2004 ve 2016 yıllarında asgari ücretin kişi başına milli gelire oranı yüzde 60’a yükselse de 1980 öncesi düzeye ulaşamadı. Asgari ücretin KB GSYH’ye oranı 2024 yılında, AKP dönemlerinde yükseldiği yüzde 60 seviyesinin bile çok altındadır.
Bu gerilemenin anlamı asgari ücretle çalışanların göreli olarak yoksullaşmasıdır. Öte yandan asgari ücretle çalışanların oranının artması, ücret artışlarının KB GSYH artışının çok altında kalmasına yol açtı.
Asgari ücret enflasyonun altında ezildi:
2024’te asgari ücretin yıllık alım gücü kaybı 55 bin TL’ye yakın
Asgari ücretin enflasyon karşısında korunacağı iddialarına rağmen 2024 yılında asgari ücret resmi enflasyon artışın altında ezildi. Asgari ücretin Temmuz 2024’te yeniden artırılmaması nedeniyle asgari ücretin alım gücü 2024 yılında enflasyon karşısında ciddi biçimde eridi. 2023 yılı aralık ayında 17.002 TL olarak saptanan asgari ücret ocak ayı sonunda işçinin cebine girdiğinde 1.139 TL kaybederek 15.862 TL’ye gerilemişti.
2024 yılı resmi enflasyonu tahmin edildiği gibi yıl sonunda yüzde 44 olarak gerçekleşirse asgari ücretteki kayıp 7.481 TL’ye yükselecek. Asgari ücretle çalışanın 2024 yılı boyunca yaşan kaybı ise 55 bin TL’ye yaklaştı. Eğer hükümet hedef enflasyon veya açıklanan enflasyondan düşük zamda ısrar ederse asgari ücretin enflasyon karşısındaki kaybı kalıcılaşacak.
Asgari ücret açlık ve yoksulluk sınırının altında kaldı
2024 asgari ücreti alım gücünün hızla düşmesiyle birlikte açlık ve yoksulluk sınırının altında kaldı. Bilindiği gibi açlık sınırı 4 kişilik bir ailenin yapması gereken gıda harcamalarını ifade ediyor. Ekim 2024’te 17.002 TL net asgari ücrete karşılık açlık sınırı 20.860 TL ve yoksulluk sınırı ise 72.156 TL’dir.
2023 Ocak ayından 2024 sonuna 24 ay boyunca asgari ücret yalnızca 4 ay açlık sınırının üzerinde oldu. 2023’ün ikinci yarısında asgari ücrete yapılan yüzde 34’lük artış açlık sınırının üzerine çıkamazken, 2024 yılının ayından itibaren asgari ücret açlık sınırının altına düştü. Kasım ve aralık aylarında aylık enflasyon yüzde 2 olarak açıklanırsa Aralık 2024’te asgari ücret açlık sınırının 4.701 TL (yüzde 27,6) altında kalmış olacak.
Asgari ücret altın karşısında da eriyor:
Asgari ücretli 2005’ten bu yana 20 Cumhuriyet altını kaybetti
Merkez Bankası’nın yıllık ortalama Cumhuriyet altını fiyatlarına göre 2003 yılında asgari ücretin yıllık tutarıyla 25 ve 2005’te 31 altın alınabilmekteydi. Asgari ücretle çalışan bir işçi yıllık ücretiyle 2024 yılı Kasım ayında ortalama Cumhuriyet altını fiyatlarıyla 11,6 Cumhuriyet altını alabilmektedir. Hızla artan altın fiyatları karşısında asgari ücretli 2005’ten bu yana 20 Cumhuriyet altınını kaybetti.
“Asgari” değil, ortalama ücret 1:
Türkiye’de işçilerin yarısı asgari ücretli!
Asgari ücret civarında ücret alanlar da dahil edildiğinde (asgari ücretin altı ve yüzde 10 fazlası arası, asgari ücret komşuluğunda) 8,5 milyon işçi, asgari ücret civarı ve altında ücretle yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Başka bir deyişle 2023 yılı itibarıyla tüm özel sektör işçilerinin yüzde 48,9’u asgari ücret komşuluğunda ücretlerle çalışıyor.
Ücretle çalışanların 7 milyon 594 bini (yüzde 43,6) asgari ücret ve altında ücretle çalıştığını söylemektedir. Asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında çalışanlar tüm özel sektör çalışanlarının yüzde 47,8’ini (8,3 milyon) oluşturmaktadır.
Türkiye’de 11,5 milyon işçi (yüzde 66,1) asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında ücret ile çalışırken 14,5 milyon işçi (yüzde 80,1) ise en fazla asgari ücretin yüzde 50 fazlası ücrete çalışıyor.
Öte yandan 2023 yılında Türkiye’de 1,6 milyon işçi asgari ücretin yarısından daha düşük ücretle çalışmak zorunda bırakılıyor. Asgari ücretin iki katından fazla ücret alanlar ise işçilerin yalnızca yüzde 7,5’ini (1,3 milyon) oluşturuyor.
“Asgari” değil, ortalama ücret 2:
Kayıtdışı işçilerin yaklaşık yarısı asgari ücretin yarısı ve altında ücrete mahkûm!
Kayıtdışı çalışanlarda 2023 yılında asgari ücretin yaklaşık yarısı (4.500 TL) ve altında ücret alanların oranı yüzde 41,3’tür. Başka bir deyişle, kayıtdışı çalışanların yarısına yakını asgari ücretin yarısının altında ücretlerle çalışmak zorunda kalmaktadır.
Kayıtdışı çalışanlarda asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında ücret alanların oranı yüzde 85,4’tür. Asgari ücretin yüzde 20 ve fazlası (asgari ücret komşuluğunda) ücretlerle çalışanların oranı ise yüzde 91,3’tür.
“Asgari” değil, ortalama ücret 3:
Kadın işçilerin çok büyük bir bölümü asgari ücret civarında ücretlerle çalışıyor!
Kadınlarda asgari ücretle çalışmanın çok daha yaygın olduğu görülüyor. Kadınların yarısından fazlası en fazla asgari ücrete erişebiliyor. Asgari ücret ve altında ücret alanların oranı genelde yüzde 43,6 iken kadınlarda bu oran yüzde 54,5’tir. Asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında ücret alanların oranı ise genelde yüzde 47,8 iken, kadınlarda yüzde 57,5’e yükselmektedir.
2023 yılında kadın işçilerin yüzde 58,4’ü (2,1 milyon) asgari ücretin en fazla yüzde 10’una erişebiliyor. Genelde ise bu oran yüzde 48,9’dur (8,5 milyon).
2023 yılında asgari ücretin yarısı ve altında (4.500 TL ve altı) bir ücretle çalışanların oranı ise genelde yüzde 9,2 iken kadınlarda bu oran yüzde 15,3’e yükselmektedir.
Kayıtdışı çalışan kadınların ücretlerinin özel sektör ve genel kayıtdışı ücretlerinden çok daha düşük olduğu görülmektedir. Kayıtdışı çalışan kadınların yüzde 90’dan fazlası asgari ücret ve altındaki ücretle çalışmak zorunda bırakılıyor.
“Asgari” değil, ortalama ücret 4:
Asgari ücret ile diğer emek gelirleri makası kapanıyor!
Pek çok veri asgari ücret ile ortalama ücretlerin yakınsadığını doğruluyor.
2002 ve 2024 yılları arasında net asgari ücrette parasal (nominal) artış 92,3 kat olarak gerçekleşti. Aynı dönemde ortalama memur maaşı 77 kat, ortalama kamu işçisi ücreti 41 kat, ortalama emekli aylığı emekli aylığı 36,7 kat ve en düşük işçi emekli aylığı 48,6 kat arttı. Böylece asgari ücret dışındaki emek gelirlerinin asgari ücrete oranı geriledi.
TÜİK Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2006-2022 sonuçlarına göre de aylık ortalama ücret ve maaş geliri ile asgari ücret arasındaki makas giderek kapanıyor. 2005 yılında aylık hanehalkı ferdi ücret ve maaş geliri asgari ücretin 2,2 katı iken, 2022’de ortalama ücret ve maaş geliri asgari ücretin 1,8 katına geriledi.
Öte yandan TÜİK İşgücü Maliyeti İstatistikleri asgari ücret ile ortalama ücret makasının iyice kapandığını ortaya koyuyor. 2012 yılında brüt asgari ücret brüt ortalama ücretin yüzde 44’ü iken 2016’da yüzde 53’e, 2022’de yüzde 64’e yükseldi. 2012 ve 2022 arası 10 yıllık dönemde asgari ücretin ortalama ücrete oranı 20 puan arttı. Başka bir deyişle, 2012’de ortalama ücret asgari ücretin 2,3 katı iken 2022’de 1,6 katına geriledi.
Verilere göre ücretlerin asgari ücrete yakınsaması büyük şirketlerde de gerçekleşiyor. 500 büyük şirkette 2007 yılında brüt asgari ücretin yaklaşık 4 katı düzeyinde olan kişi başına ücret ve maaş gelirleri 2007’den beri düzenli olarak geriledi. 2020 yılında asgari ücretin 2,6 katına kadar gerileyen brüt ücret ve maaş ödemeleri 2022 yılında 3 katı civarına yükseldi.
Asgari ücretin ortalama ücret haline geldiği TCMB ve farklı araştırmacıların yaptığı çalışmalarla da doğrulanıyor.
Kadınların ortalama ücret ve maaş geliri asgari ücrete daha yakın:
Kadınların ortalama ücreti asgari ücretin 1,5 katıyken erkeklerde bu oran 1.9’dur
2005’te kadınların aylık ortalama ücret ve maaş geliri asgari ücretin 2 katı düzeyindeydi. 2022’de ise kadınların ortalama ücret ve maaş gelirleri asgari ücretin 1,5 katına geriledi. Buna karşılık erkeklerin aylık ortalama ücret ve maaş gelirleri kadınlarınkinden daha yüksektir. 2005’te erkeklerin aylık ortalama ücret ve maaş geliri asgari ücretin 2,2 katı iken, 2022’de asgari ücretin 2,1 katı düzeyindedir. Bu durum asgari ücret açısından toplumsal cinsiyet eşitsizliğini bir kez daha ortaya koymaktadır.
AB ülkelerinde ve Türkiye’de asgari ücretin kapsamı:
TİS kapsamı yükseldikçe asgari ücret kapsamı düşüyor
AB ülkelerinde asgari ücret civarında çalışanların oranı Türkiye’nin aksine düşük orandadır. Eurofound raporuna göre AB ülkelerinde çalışanlarının yaklaşık olarak sadece yüzde 4’ü asgari ücrete yakın ücretlerle çalışıyor.
AB ülkelerinde asgari ücret kapsamının düşük, Türkiye’de ise çok yüksek olmasının asıl nedeni AB ülkelerinde sendikalaşma ve teşmil uygulamaları nedeniyle toplu iş sözleşmesi kapsamının yüksek olmasıdır. Halen AB ülkelerinde toplu iş sözleşmesi kapsamı yüzde 60’ların üzerindedir. Asgari ücret civarında ücretle çalışan işçilerin oranının düşük olduğu ülkelerde TİS kapsamının daha yüksek olduğu görülmektedir.
Asgari ücret üzerindeki vergi ve kesinti yükü:
Asgari ücrette vergi istisnası çalışanlar aleyhine uygulanıyor
Asgari ücret vergi istisnasına tabi olmasına rağmen vergi istisnasının matrahtan indirim şeklinde değil de vergiden indirim yoluyla uygulanması çalışanları mağdur ediyor ve daha çok vergi ödemelerine yol açıyor.
Asgari ücret istisnası vergiden indirim yoluyla uygulandığında işçinin vergi ve kesinti yükü Eylül 2024’te yüzde 28,6 iken matrahtan indirim yoluyla uygulandığında yüzde 22,6’da kalmaktadır. 2024 yılında brüt ücreti 35.000 olan bir işçi asgari ücret istisnasının vergiden indirim şeklinde uygulanması nedeniyle yaklaşık 14-15 bin TL kayba uğramaktadır.
Vergi tarife dilimi düşük belirleniyor:
Yeniden değerleme oranına göre ilk vergi tarife dilimi 2024 yılında 415 bin TL olmalı
İlk vergi tarife dilimlerinin yeniden değerleme oranına göre artırılmaması sebebiyle olması gereken ilk vergi tarife dilimi ile belirlenen ilk vergi tarife dilimi arasındaki makas hızla açılmıştır.
2000 yılında 2.500 TL olan ilk vergi tarife dilimi baz kabul edilerek ilk vergi tarife dilimleri yeniden değerleme oranına göre artırılsaydı 2024’te ilk vergi tarife dilimi 288.570 TL olarak uygulanmalıydı. Oysa 110.000 TL olarak uygulanıyor. 2024’te yeniden değerleme oranına göre olması gereken ilk vergi tarife dilimi ile mevcut ilk vergi tarife dilimi arasında 178.570 TL’lik bir fark söz konusudur.
TÜİK verilerine göre Ekim 2024’te on iki aylık ortalama değişimi ifade eden Yeniden Değerleme Oranı (YDO) yüzde 43,93 olarak gerçekleşti. Böylece 2025 yılı için olması gereken vergi tarife dilimi 415.339 TL oldu. 2025 yılı için mevcut tarife dilimi yeniden değerleme oranı kadar artırıldığında 158.000 TL civarında bir tutar elde edilmektedir. 2025 yılı için vergi dilimi tarife dilimi bu şekilde belirlenirse, olması gereken tarife dilimi ile arada 257.339 TL’lik bir fark söz konusu olacak.
Asgari ücret ve vergi tarife dilimleri:
2000’de gelir vergisi ilk dilimi asgari ücretin 22 katıyken 2024’te 5,5 katına geriledi
Yıllardır ilk vergi tarife diliminin asgari ücret artışından daha az artırılması sebebiyle asgari ücret ve gelir vergisi ilk tarife dilimi yakınsamaktadır. 2000 yılında ilk vergi dilimi 2.500 TL ve aylık brüt asgari ücret 114 TL idi. İlk vergi dilimi brüt asgari ücretin 21,9 katı kadardı. 2000-2024 arasında vergi dilimi ve asgari ücret giderek birbirine yakınlaştı. 2024 yılında ilk vergi dilimi 110.000 TL ve brüt asgari ücret ise 20.003 TL olarak belirlendi. Böylece ilk vergi dilimi asgari ücretin 5,5 katına kadar geriledi.
İşverenlere sağlanan SGK prim desteği işçilere de sağlanmalıdır:
İşverenlere son 14 yılda Bütçeden 60 milyar dolar SGK prim desteği sağlandı!
2008’den itibaren SGK işveren prim payının 5 puanı bütçeden karşılanmaktadır. 2010’da 3,8 milyar TL olan işverenlere 5 puanlık SGK prim desteği, 2024’te 165,9 milyar TL’ye ulaşmıştır.
2010 yılından bu yana işverenlere yapılan SGK prim desteği dolar cinsinden toplam 60 milyar dolar olmuştur. 15 Kasım 2024 tarihi kuruyla (34,36) 2010-2024 arası bütçeden işverenlere yapılan 5 puanlık prim desteği 2,1 trilyon TL’ye yaklaşmıştır.
İşçilere de işverenlere olduğu gibi 5 puanlık SGK prim desteği uygulanmalı ve işçilerin sosyal güvenlik primlerinin 5 puanı Hazine/Bütçe tarafından karşılanmalıdır. Böylece işçinin eline geçen net asgari ücret artmış olacaktır.