Connect with us

GÜNDEM

Motivasyon Dipte mi? Tükenmişlik Sendromuna Karşı 3 Adım

Yayınlanma:

|

Başarıya giden yol dikenlerle dolu mu? Yoğun iş yükü, performans kaygısı, iş-yaşam dengesizliği… Hepsi başarı yolunda engel teşkil edebilir. Peki ya size, bu engellerin arkasında daha büyük bir tehdit olduğunu söylesem? Bu tehdit, tükenmişlik sendromu.

Tükenmişlik sendromu, son yıllarda iş dünyasında sessizce yükselen bir tehdit. Fiziksel ve duygusal tükenmişlik, motivasyon kaybı ve iş tatminsizliği gibi belirtilerle kendini gösteren bu sendrom, sadece çalışanları değil, şirketleri de doğrudan etkiliyor. Verimlilik, performans ve itibar zedelenirken, geri dönüşü zor bir yola giriliyor.

Tükenmişlik kavramı, H.J. Freudenberger tarafından 1974 yılında ilk kez tanımlanmış. Freudenberger, bu durumu, yoğun bir ilgi ve enerji harcamanın ardından güç ve kaynakların tükendiği bir tükenme hali olarak açıklar. Tükenmişlik, sadece tek bir boyuttan ibaret değil, farklı alt boyutlara sahip karmaşık bir kavram aslında.

Christina Maslach, tükenmişliği daha ayrıntılı olarak inceleyerek üç temel boyuttan oluşan bir model geliştirmiş. Bu modele göre, tükenmişlik, işle ilgili kronik stresin bir sonucu olarak ortaya çıkan ve hem bireyin kendisini hem de çevresindekileri algılayış şeklini etkileyen bir durum. Maslach, tükenmişliği duygusal tükenme, kişisel yabancılaşma ve kişisel başarıda azalma olmak üzere üç ana boyutta tanımlayıp ve bu durumun genellikle insanlarla yoğun etkileşim gerektiren mesleklerde daha sık görüldüğünü belirtiyor.

Duygusal Tükenme: Bireyin duygusal olarak kendisine çok fazla yüklenildiğini ve duygusal kaynaklarının tükenmiş olduğunu hissetmesi durumu. Aşırı iş yükü ve iş yerindeki kişisel çatışmalar bu durumun ana nedenlerinden.

Kişisel Yabancılaşma: Bireyin, giderek artan duygusal tükenmeye tepki olarak diğer insanlara karşı olumsuz, soğuk veya duygusal olarak mesafeli davranması. Bu durum, bireyin diğer insanlardan duygusal olarak uzaklaşmasına ve hatta insanlardan kaçınma eğilimine yol açabilir.

Kişisel Başarıda Azalma: Bireyin iş becerisi ve verimliliği konusundaki olumlu algısının azalması. Bireysel yeterlilik duygusunun düşmesi ve iş ile ilgili zorluklarla başa çıkmada yetersiz kalındığı hissine neden olabilir. Bu durum, sosyal destek eksikliği ve mesleki gelişim fırsatlarının azlığı ile daha da kötüleşebilir.

Maslach’ın bu modeli, tükenmişlikle mücadelede bireysel ve kurumsal stratejiler geliştirmek için önemli bir çerçeve sunuyor. Toparlamak gerekirse tükenmişlik sendromunun belirtilerini ve nedenlerini şu şekilde özetleyebiliriz:

Belirtileri

  1. Duygusal Tükenme: Sürekli yorgunluk, bitkinlik ve enerji eksikliği hissi.
  2. Depersonalizasyon: İşe ve meslektaşlara karşı duyarsızlaşma, sinizm.
  3. Düşük Kişisel Başarı: İşteki başarılarınızı değersiz görme, düşük özsaygı.
  4. Fiziksel Belirtiler: Uyku bozuklukları, baş ağrısı, sindirim sorunları gibi sağlık problemleri.
  5. Mental Sağlık Sorunları: Depresyon, anksiyete, stres.

Nedenler

  1. Aşırı İş Yükü: Makul olmayan iş yükleri ve sürekli artan iş talepleri.
  2. Kontrol Eksikliği: İş süreçleri ve kararlar üzerinde yetersiz kontrol hissi.
  3. Ödül Yetersizliği: Maaş, takdir veya iş tatmini gibi ödüllerin eksikliği.
  4. Topluluk İçindeki Sorunlar: İşyeri ilişkilerindeki çatışmalar, yetersiz sosyal destek.
  5. Adil Olmayan İş Ortamı: Adaletsizlik hissi, eşitsiz iş dağılımı, kayırmacılık.
  6. Değer Çatışması: Kişisel değerleriniz ile iş yerinizin değerleri arasındaki uyuşmazlık.

Araştırmalar, tükenmişliğin her meslek grubundan insanı etkileyebileceğini, ancak bazı sektörlerde, özellikle sağlık ve sosyal hizmetler, eğitim, finans ve IT gibi yüksek stresli işlerde daha yaygın olduğunu gösteriyor. Cinsiyet açısından bakıldığında da, kadınların tükenmişlik yaşama olasılığının erkeklere göre biraz daha yüksek olduğu belirtiliyor.

Tabii konu tüm sektörler için önemli. McKinsey Global Institute tarafından yapılan bir araştırmaya göre, tükenmişlik sendromu her yıl global ekonomiye 2 trilyon dolarlık bir maliyet oluşturuyor. Rakamlar konunun önemini iyice ortaya koyarken asıl konu, bu konuda nasıl kalıcı ve etkili çözümler üretebileceğimize geliyor.
Özellikle kalıcı çözümler sunmak istiyorsak gözümüzü şirket kültürüne çevirmemiz gerekiyor. Kültür elle tutulmayan, gözle görülmeyen bir kavram. Dolayısıyla üst yönetim ile çalışanların farklı görme durumları da olabiliyor. İşte burada, söylenenle uygulamanın örtüşmesi gerçeği ortaya çıkıyor. Atalarımızın da güzel ifade ettiği gibi “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” Kurumlar, icraatları ve tutarlı olmaları ile ancak gelişen, geliştiren bir kültür yaratabilirler. Konu uygulamaya gelince, organizasyonların bu kültürel dönüşüm süreçlerinde hem bazı metodolojilerden hem de artık teknolojiden yararlanmaları daha etkili ve kapsamlı bir dönüşüm için gerekli oluyor. Bugün dünyada şeffaflık, adil değerlendirme ve sorumluluk alınmasını destekleyen bunu da geri bildirimle güçlendirmeye çalışan bakış açısı OKR metodolojisi olarak karşımıza çıkıyor. O yüzden vizyoner, büyüme hedefleyen, inovasyonla gelişen ve sürekli değişeme adapte olmaya çalışan tüm şirketler OKR metodolojisinden yararlanıyor.  OKR şirketlerin daha esnek, uyumlu ve hedef odaklı bir çalışma ortamı oluşturmasına yardımcı oluyor. Bu yaklaşım, belirsizliği azaltıp, çalışanların net hedeflere odaklanmasını sağlarken  iş stresini ve tükenmişlik riskini de düşürüyor. Bütün bu yoğun tempoda çalışanların yaptıklarının görünür olması ile de takdire imkan verip, motivasyonu yukarda tutacak bir ortam yaratıyor.

Tükenmişlik Sendromu ile Mücadelede OKR’nin Önemi ve Faydaları

  • Hedef Odaklılık: OKR, şirketin genel hedefleriyle bireysel hedefler arasında uyum sağlar, net ve ölçülebilir hedefler belirler. Aynı yöne bakan çalışanlar, bilmedikleri ya da aniden karşılarına çıkan sorumluluklarla karşılaşmadıklarından daha verimli ve az stresli olurlar.
  • Şeffaflık: Tüm ekip üyeleri ne üzerinde çalışıldığını ve neden önemli olduğunu görür, kendi çalışmalarının da görüldüğünü bilir. Bu da motivasyonu ve işbirliğini artırır.
  • Esneklik ve Uyum: OKR, hızlı değişikliklere ve piyasa koşullarına uyum sağlamayı kolaylaştırır, belirsizliği azaltır. Belirsizlik en büyük stres unsurlarından olduğu için, iyi yönetilmesi hem performansı yükseltir, hem de kaygıyı azaltır.
  • Sürekli Gelişim: Düzenli değerlendirmeler ve geri bildirimler, sürekli gelişim için bir yol haritası sunar. Güçlü iletişim ve destek ortamı, erken müdahele ile riskleri azaltırken, ekip ruhu yaratarak, sorumluluk alan ve destek gören çalışanlarla başarıyı tetikler.

OKR metodolojisinin uygulandığı şirketlerde sendromunun oluşması ve yayılması büyük ölçüde engellenir. Tabii yine doğru şekilde uygulamak ve kalıcı olarak çözümler oluşturmak için liderlere sorumluluk düşüyor. Liderler ve şirketler tarafından uygulanabilecek stratejiler:

Liderler Neler Yapabilir?

  1. Net Hedefler Belirlemek: Liderler, OKR kullanarak net ve ulaşılabilir hedefler belirleyebilir. Bu, çalışanların neye odaklanacaklarını ve neyi başarmaya çalıştıklarını açıkça anlamalarını sağlar.
  2. Düzenli Takip ve Geri Bildirim: Hedeflere ulaşma sürecinde düzenli takip ve geri bildirim, çalışanların motivasyonunu artırır ve onlara yol gösterir.
  3. Ekip Çalışmasını Teşvik Etmek: OKR, takım çalışmasını ve işbirliğini teşvik ederek, çalışanların birlikte hedeflere ulaşmalarını sağlar.

Şirketler Kalıcı Çözüm Amaçlı Neler Yapabilir?

  1. OKR Eğitimi: Çalışanlara ve yöneticilere OKR metodolojisi konusunda eğitim vermek, bu sistemden en iyi şekilde yararlanmalarını sağlar.
  2. Kültürü Değiştirmek: OKR, performans yönetiminde bir araçtan daha fazlasıdır; aynı zamanda bir şirket kültürü değişimidir. Şirketler, açıklık, şeffaflık ve sürekli iyileştirme kültürünü benimseyerek kalıcı değişiklikler yapabilir.
  3. Esneklik ve Uyarlanabilirlik: Pazar koşulları ve şirket ihtiyaçları değiştikçe OKR‘ları esnek bir şekilde güncelleyerek, şirketlerin değişime hızlıca uyum sağlamasını sağlar. Yolunda ilerleyebilen yapılarda, çalışanlar da değişimle daha uyumlu ilerler, streslerini kontrol altında tutabilirler.

Başarıya giden yolun tek bir sırrı yok. Performansı yükseltmek, bu yolun önemli bir sonucu olsa da, asıl önemli olan bu sonuca nasıl ulaşıldığıdır. Süreklilik ve destekleyici bir ortam ile çalışanların potansiyellerini en üst seviyeye çıkarabilmek, hem çalışanlar hem de kurumlar için en iyi sonuçları getirir.

Bu hedefe ulaşmak için insan odaklı bir kültür oluşturmak şart. Tükenmişlik sendromu ile mücadelede, çalışanların refahını ve katılımını ön planda tutmak, şeffaflık ve açık iletişime dayalı bir ortam oluşturmak ve teknolojiden faydalanmak gibi adımlar atılmalı. OKR metodolojisi gibi hedef odaklı yaklaşımlar ve Twiser platformu gibi araçlar da bu süreçte yardımcı olabilir.

Unutmamalıyız ki, insan odaklı bir yaklaşım, hem çalışanlar hem de kurumlar için en sürdürülebilir başarı yoludur.

Ongun Demirler -HBR

Okumaya devam et

GÜNCEL

“YA TARİH YAZACAĞIZ, YA TARİH OLACAĞIZ” DEMİŞTİ: TARİH OLDU!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Ankara siyasetinde eş başkanlık sistemi dışında tek kadın lider konumundaki Meral Akşener, bugün İYİ Parti Genel Başkanlığı’na resmen veda etti.

İYİ Parti’nin kurucu lideri Meral Akşener, 31 Mart’ta yerel seçimleri başarısızlığı ardından siyasete veda etmesiyle ilgili “İftiralarla, çirkin oyunlarla üzerimize gelineceğinin farkındaydım. Ez cümle seçim sonuçları doğrultusunda aldığımız riskin farkındaydım. Bugün Türkiye’nin alıştırılmış normalleri dışında sadece söz söylemede değil bedel ödeme sırasında da en önde duruyorum” dedi.

İYİ Parti, Akşener’in liderliğinde “hür ve müstakil siyaset” iddiasıyla geçmişte Millet İttifakı ortağı CHP’yi de reddederek ittifaksız girdiği 31 Mart’taki yerel seçimlerinde başarı sağlanamaması üzerine bugün yenilenme arayışında. Bugün Ankara Ticaret Odası (ATO) Kongre Merkezi’ndeki İYİ Parti 5. Olağanüstü Kurultayı sonrasında yeni lider dönemi başlayacak. İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu ile parti kuruluşunda teşkilatlanmayı sağlayan İYİ Parti Grup Başkanı Koray Aydın arasında çekişmeye sahne olan bugünkü liderlik yarışında yer alan isimler oldu. Bu isimler dışında, milletvekili olmayan isimler mevcut Başkanlık Divanı’nda Genel Başkan Yardımcısı görevindeki Avukat Mehmet Tolga Akalın ile parti kurucularından Avukat Günay Kodaz da yarışa katıldı.

İYİ Parti’nin Ekim 2017’den bugüne kurultay süreçlerinde tek aday olan Meral Akşener, yerel seçimler sonrasında 8 Nisan’da yaptığı yazılı açıklamasıyla bu sefer aday olmayacağını duyurmuştu. Hemen ardından Akşener’in desteğiyle Müsavat Dervişoğlu, beraberinde milletvekilleriyle kurultayda genel başkan adayı olacağını açıklamıştı.

Koray Aydın, yazılı açıklamasıyla adaylığını duyururken beraberinde milletvekilleriyle görüntü vermedi ancak bugün salondaki atmosferde de parti teşkilatı ve delegelerce ayakta alkışlanması ve yoğun ilgi görmesiyle öne çıktı.

Meral Akşener ise, 24 Haziran 2018’deki Genel Seçimler ve aday olduğu Cumhurbaşkanlığı Seçimi sonrasında partisi TBMM’ye girmesine rağmen kendisi milletvekili de olamadığı için İYİ Parti içinde tartışmalar yaşanması üzerine ilk kez siyaseti bırakma restini çekmişti.

İYİ Parti Olağanüstü Kurultayı
İYİ Parti Olağanüstü Kurultayı

Afyonkarahisar’daki parti içi değerlendirme toplantısında 2018 yazında İYİ Parti’den ayrılacağını söyleyen Akşener, sonrasında İstanbul – Beylerbeyi’ndeki evi önünde “Bizi bırakma” eylemleriyle birlikte partiyi götürdüğü 2. Olağanüstü Kurultay’da tek aday olarak yeniden genel başkan seçilmişti.

Bu sefer Akşener, seçim ertesinde 1 Nisan günü yeniden partisini olağanüstü kurultaya götürme kararı aldıktan sonra kurultay salonuna sadece veda etmek üzere geldi.

Yıllardır Akşener’in yakın çalışma arkadaşı olarak parti içerisinde “abi” olarak adlandırılan Cihan Paçacı, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamasında, bunun siyasete tümüyle veda olduğunu düşünmediğini ve Meral Akşener’in İYİ Parti’yle ilişkisini korumasını beklediğini söyledi.

İYİ Parti’de genel başkan kim olursa olsun artık partiyi bir bütün olarak tutmaya çalışacağını da kaydeden Paçacı’ya göre; üç aday bakımından da kurultay sonrasında milliyetçi kadrolarla birbirini dışlamadan İYİ Parti’nin gelecek genel seçimlere hazırlanmasını sağlamak mümkün.

 

Meral Akşener Ankara siyasetine ve İYİ Parti’ye veda etti mi?
Meral Akşener: “Bedel ödeme sırasında da en önde duruyorum, pişman değilim”

Meral Akşener, 31 Mart’taki yerel seçimlere “hür ve müstakil” olarak katılma kararını savundu ve bu kararı aslında İYİ Parti’yi fabrika ayarlarına döndürmek, iki kutuplu hale gelmiş Türk siyasetine nefes aldırmak amacıyla aldığını anlattı.

Türkiye’de bugün alıştırılmış normaller dışında bir yaklaşım sergileyerek bedel ödeme sırasında en önde durduğunu söyleyen Akşener, ittifaksız şekilde 31 Mart’taki yerel seçimlere girilmesi kararı, İYİ Parti’de 14 Mayıs 2023’teki milletvekili aday listesi hazırlığıyla ilgili maddi çıkar sağlama ve parti içinde maddi yolsuzluklar olduğu iddiasına da üstü kapalı göndermede bulundu.

İftiralara ve hakaretlere maruz kaldığını anlatan Akşener, “Ne kadar zorlu bir yola çıktığımızın farkındaydım. İftiralarla, karalamalarla, çirkin oyunlarla üzerimize gelineceğinin farkındaydım. Satın alınmışlara karşı yürekten inanmışların mücadelesini yürüttüğümüzün farkındaydım. Taşın altına elini, gövdesini koyanların farkında olduğum gibi o taşın bizi ezmesi için çalışanların da, iştahla el ovuşturanların da farkındaydım. Ez cümle seçim sonuçları doğrultusunda aldığımız riskin elbette farkındaydım. Bugüne kadar olduğu gibi bugün de Türkiye’nin alıştırılmış normallerinin dışında, sadece söz söyleme sırasında değil bedel ödeme sırasında da en önde duruyorum. Bugüne kadar her daim, kimseden bir beklentim olmaksızın gerektiğinde bedel ödemeyi bildim. Bundan dolayı da asla pişman olmadım. Nitekim bugün de pişman değilim. Çünkü haklılığımızın elbet bir gün anlaşılacağını biliyorum. Ve bugün üzerime düşen her şeyi yapmış olmanın huzuruyla son kez karşınızdayım” ifadesini kullandı.

Yerel seçimler sonrasında “hür ve müstakil” kararında haksız olduğu için değil yetim, öksüz bırakmamak için mağlubiyet kararını üstlendiğini söyleyen Akşener, “Başarısızlığı ben aldım, artık başarıyı siz yakalayacaksınız! Bedeli ben ödedim, artık hesabı siz tutacaksınız! Kiminiz ‘abla’, kiminiz ‘kardeş’, kiminiz ‘anne’ diye geldiniz. Benden bir ev, bir yuva istediniz. Ben de İYİ Parti’yi sizlere bir ev, bir yuva yaptım. Ocağını tüttürdüm, içini ısıttım, sofrasını kurdum, bahçesini genişlettim. Yıkmak isteyenlere, dağıtmak isteyenlere, çökmek isteyenlere müsaade etmedim. Ama bugünden sonra artık bu evi siz koruyacaksınız! Şairin de dediği gibi; ‘Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı, bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı… Dünyâya vedâ ettik, atıldık dolu dizgin. En son koşumuzdur bu, asırlarca bilinsin!” sözleriyle veda konuşmasını sonlandırdı.

2023’teki ortak adaylık için “feragatte ve fedarlıkta bulundum” dedi

İYİ Parti’deki genel başkanlığına veda konuşmasında Ankara siyasetine ve muhalefet cephesine ilişkin mesajlar verdiği gözlemlenen Akşener, özellikle CHP’ye yönelik Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili sitemini yeniden gündeme taşıdı.

Akşener, “Mesela 2017 yılında; devletimizin ‘kerim’ anlayışını ortadan kaldıran, milletimizi de ucube bir sisteme mahkûm eden Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi referandumuna ‘Hayır’ demek için il il gezdim. ‘Bu sistem Türkiye’yi uçuruma sürükler.’ dedim. Ve maalesef haklı çıktım. 2018’de, 2019’da, 2020’de ve en nihayetinde 2023 yılında da ‘milletle inatlaşılmaz’ diyerek hem iktidarı hem de ana muhalefeti defalarca uyardım. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında Türkiye’ye nefes aldırmak için yeri geldi feragatte, yeri geldi fedakarlıkta bulundum. Yeri geldi herkes sustuğunda bile milletin sesini haykıran oldum” dedi.

Bu noktada Akşener’in, 31 Mart’taki yerel seçimlerde ittifak kurmama kararı aldığı CHP’ye yönelik 14 Mayıs 2023’teki Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde kendi ifadesiyle “kazanacak aday” belirleme ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığında ısrarcı tutuma karşı tepkisini koruduğu görüldü.

Sıkça “Haklı çıktım” ifadesiyle sitemde bulundu, vedasını tamamladı

Meral Akşener, konuşmasında Türkiye’deki yakın siyasi tarihe ilişkin sıklıkla “Haklı çıktım” ifadesini kullanarak, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan iktidarına yönelik 2010’daki anayasa değişikliği referandumu da dahil olmak üzere yanlışlıklara karşı çıktığını kaydetti. Akşener, “Zihnim de, vicdanım da hep çok rahat oldu. Çünkü hiçbir zaman peşinden koştuğum kişisel bir çıkarım olmadı. Çünkü hiçbir zaman utanacağım bir yaram olmadı. Çünkü hiçbir zaman vicdanımı susturabilecek bir güç olmadı. Tehdide, baskıya, zorbalığa hiç eyvallahım olmadı. Allah şahit; toz zerresi kadar korkum da olmadı” sözleriyle kendisini anlattı.

Meral Akşener
Meral Akşener

“Hayatımın her döneminde sahip olduğum ahlaki değerleri, Cumhuriyetimizin temel ilkelerini, Türkiye’nin ihtiyaçlarını gözeterek; sorumluluklar aldım, tutumlar sergiledim. Mesele millet, mesele memleket olduğunda inandığım yolda yürümekten hiçbir zaman çekinmedim. Milletin hakkı için, devletin itibarı için karşısında durduklarımın parmak sallayan elleri beni yıldıramadı. Hedef tahtasına koyan dilleri beni sindiremedi. Cazip teklifleri beni susturamadı. Makam vaatleri beni durduramadı. ‘Tutuklanacaksın’ tehditleri umurumda bile olmadı” diyen Akşener, 30 yıllık siyasi kariyerinde aldığı tüm kararların arkasında durmaya devam edeceğini söyledi.

Meral Akşener, kürsüde konuşmasını tamamladıktan hemen sonra salondan ayrıldı ancak birinci turda oy kullanmaya arada geri döndü. Hızlıca oyunu kullandıktan sonra yeniden ayrıldı.

İYİ Parti istifa rüzgarlarıyla nasıl dalgalandı, kim neden istifa etti?

İYİ Parti’de Meral Akşener’in liderliğinde ilk istifa rüzgarı aslında 24 Haziran 2018’deki genel seçimler süreciyle ortaya çıkmıştı.

MHP’den Devlet Bahçeli’ye karşı genel başkanlık değişimi tartışması yürüterek ayrılan ve İYİ Parti kuruluşunda görev alan milliyetçi çizgideki isimlerden ayrılanlar olmuştu. Yusuf Halaçoğlu gibi birkaç kurucu üye sonrasında, Ümit Özdağ gibi bazı isimlerse 31 Mart 2019’taki yerel seçimlerle birlikte CHP’yle ortaklaşma siyasetine karşı çıkmaya başlamıştı. Akşener’in yönetim tarzıyla da sıkıntı yaşadığını vurgulayan isimlerden Ümit Özdağ, 4 Mart 2021’de İYİ Parti’den istifa etmiş ve sonrasında Zafer Partisi’nin kurucu liderliğini üstlenmişti.

Kurucular ve partide milletvekilliği yapmış isimler arasındaki önemli bir ayrılık rüzgarı ise, Mayıs 2023’teki Millet İttifakı’yla ortak aday çıkarma sürecindeki sancılı günlerle birlikte yaşandı. Seçimler sona erdikten sonra İYİ Parti’nin, o dönemki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı Seçimi’ni kaybetmesindeki rolü tartışması ve CHP’ye karşı yürütülen sert siyaset anlayışındaki çatışmalar ardından eski vekiller Durmuş Yılmaz ve Bahadır Erdem ayrılmıştı.

14 Mayıs Genel Seçimlerin’deki milletvekili listesiyle tartışma yaşanırken İYİ Parti’nin kurucularından Ümit Dikbayır tarafından Akşener ailesine ve yakınlarına yönelik maddi çıkar sağlama iddiaları da gündeme taşındı. Bu tartışma gölgesinde Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu’nun Kasım 2023’te AK Parti’ye geçmesi dikkat çekti.

Milletvekili listesiyle ilgili tartışmada adı geçenlerden Ankara Milletvekili Adnan Beker de 16 Kasım 2023’te İYİ Parti’den istifa etti ve bağımsız vekil durumunda.

İstanbul Milletvekili Sibel Ayşe Yanıkömeroğlu, 6 Aralık 2023’te yerel seçimlerde CHP’yle iş birliği yapılması gerektiği görüşüyle istifa etti. Bu hafta Yanıkömeroğlu, 24 Nisan’ta CHP’ye geçti ve Özgür Özel tarafından grup toplantısında CHP rozeti takıldı.

Ankara Milletvekili Yüksel Arslan, parti içi tartışmalar gerekçesiyle 21 Aralık 2023’te ise yerel seçimlerde CHP’li Mansur Yavaş’ı destekleyeceğini belirterek, istifa etti ve bağımsız vekil durumunda.

Son olarak 31 Mart 2019’taki yerel seçimler sonucunda ise Bilge Yılmaz ve Ümit Özaleli ise, İYİ Parti’den istifa etti.

Yeni başkan seçilen Dervişoğlu, seçilecek GİK üyeleri arasından Başkanlık Divanı’nı belirleyecek yani yakın çalışma ekibinde yer alacak genel başkan yardımcılarını seçecek.

VOA

Okumaya devam et

GÜNCEL

EMEKLİ MAAŞLARI: ENFLASYON FARKI NE KADAR ARTACAK

Yayınlanma:

|

Yazan:

SSK ve Bağ- Kur emeklileri için ilk 6 aylık enflasyon oranında zam, memur emeklilerine ise yüzde 10 artış ile ilk yarıda TÜFE’nin yüzde 15’i aşan kısmı üzerinden fark yansıtılacağı ifade edildi.

SSK ve Bağ- Kur emeklileri için ilk 6 aylık enflasyon oranında zam, memur emeklilerine ise yüzde 10 artış ile ilk yarıda TÜFE’nin yüzde 15’i aşan kısmı üzerinden fark yansıtılacağı ifade edildi.

KİM NE KADAR ZAM ALACAK?

– SSK ve Bağ-Kur emeklisi Kök aylıklara ilk 6 aylık TÜFE oranında zam

– Memur emeklisi Yüzde 10 zam + ilk 6 aylık TÜFE’nin yüzde 15’i aşan kısmı kadar fark

EK İYİLEŞTİRME GELECEK Mİ?

– Temmuz zammına ilave refah payı
– Kök aylığa seyyanen artış
– Taban aylık artışı

6 AYLIK TÜFE % 25.48 ÇIKARSA

– SSK ve Bağ-Kur emeklisi artışı: % 25.48
– Memur ve emeklisi enflasyon farkı: % 9.11
– Memur ve emeklisi artışı (Zam+fark): % 20.02
– En düşük memur maaşı: 39.439,02 TL
– En düşük memur emeklisi aylığı: 17.692,76 TL

Kaynak: Takvim

Okumaya devam et

GÜNCEL

Banka yöneticisi işi bıraktı arıcı oldu

Yayınlanma:

|

Yazan:

Mersin’de uzun yıllar bir bankada yönetici olarak çalıştıktan sonra hobi olarak başladığı arıcılığı meslek haline getiren Barbaros Yeşilgün, “Bu kararı vermemde en büyük faktör öncelikle çocuklarıma doğal bal üretmekti” dedi.

Mersinli 36 yaşındaki Barbaros Yeşilgün, uzun yıllar finans sektöründe çalıştı. Bu süreçte evlenen iki çocuk sahibi Yeşilgün, bir yandan bankada yönetici olarak çalışırken, diğer yandan da doğal yaşam arayışı içerisine girdi. Bu sırada hafta sonları hobi olarak arıcılık yapan Yeşilgün, bir süre daha devam ettiği ‘beyaz yakalı’ olarak nitelendirilen işinden ayrılarak arıcılık yapmaya başladı.

250 KOVANA KADAR ÇIKTI

Mezitli ilçesine bağlı Kuyuluk mevkiinde arıcılık yapan Yeşilgün, şu anda 250 kovanla Toros Dağları’nda bal üretimi yaptığını söyledi. Yaklaşık 9 yıldır arıcılık yaptığını belirten Yeşilgün, Mersin’de arıcılık yapan birçok işletme bulunduğunu ifade etti. Bunların büyük bir bölümünün gezgin arıcı olduğunu dile getiren Yeşilgün, “Biz de bu gezgin arıcılardan biriyiz. Bu kararı vermemde en büyük faktör öncelikle çocuklarıma doğal bal üretmekti. 3-5 kovanla başladığım bu serüveni kademeli olarak 40-50 kovan derken 250 kovana kadar yükselttik” diye konuştu.

ÖNCE PANİK YAŞADIK AMA…

Yeşilgün, bankada yönetici pozisyonunda çalıştığı dönemde ciddi bir maaş aldığını belirtti. Aldığı ayrılık kararının ardından maaş anlamında ilk etapta panik yaşadığını anlatan Yeşilgün, “Çünkü arıcılık sektöründe bir sene boyunca mücadele edip bir kere hasat edebiliyorsunuz. Senede bir defa gelir sağlıyorsunuz. Bu sağladığınız gelirle de bir sene boyunca geçinmeniz gerekiyor. Aylık bir gelir elde eden biri olarak bu şekilde bir gelir türüne geçince ilk önce bir panik yaşadık ama sonrasında arılarımız bizi hiçbir şekilde eli boş göndermediği için dağlardan elde ettiğimiz gelirle ciddi anlamda işletmemizi de büyüttük, gelirimiz de bizlere yeter oldu” dedi.

Arıcılığın bazı yıllar verimli, bazı yıllar ise daha az verimli bir sektör olduğunu vurgulayan Yeşilgün, bu nedenle ‘ak akçe kara gün içindir’ düşüncesiyle yaşamak gerektiğine işaret ederek, “Mesela iki sene önce çok yüksek bal tonajı oldu, iyi bir gelir elde ettik. Ama bir önceki yıl çok az tonaj oldu ve kemer sıkmak zorunda kaldık. Fakat totalde baktığımız zaman bankacılık hayatında elde ettiğim gelirden daha yüksek bir gelir elde ettiğimi açıkça ifade edebilirim” diye konuştu.

EN BÜYÜK AVANTAJ DOĞAL HAYAT

Arıcılığa başladıktan sonra hayatında yaşanan değişimden de bahseden Yeşilgün, şöyle devam etti:
“Önce şehrin kalabalık trafiğinden, gürültüsünden, egzoz gazlarından, kirliliğinden uzak kalmak olağanüstü bir duygu. Her sabah barakamın önünde çiçeklerin arasında, arılarımın sesleriyle uyanıyorum. En önemlisi sağlıklı bir hayat sürüyorum, temiz havadayım. Sürekli yaylalarda temiz, doğal sular içiyoruz, doğal besleniyoruz. Ve en büyük karımız aslında bizim mutlu, huzurlu ve sağlıklı yaşamamız. Yani maddiyat bizim işte ikinci planda. Yapmış olduğumuz bu işte en büyük avantajımız doğal hayatta yaşamamızdır.”

İŞE DÖRT ELLE SARILSINLAR

Uzun yıllar bankacılık yapmış biri olarak kendisini ‘akvaryumun içerisinde yaşıyormuş’ gibi nitelendiren Yeşilgün, “Her sabah bankaya gelip bir camekanın içerisinde müşterilerimi ağırlıyordum” dedi.

Kendisi gibi doğal yaşamı seçmek isteyenlere tavsiyelerde bulunan Yeşilgün, şunları kaydetti: “Herkese tavsiye ederim. Böyle beyaz yakalı olup da ‘ben bir şeyler yapmak istiyorum, artık kendi işimi yapacağım, doğal hayata geçeceğim’ diyen arkadaşlar kesinlikle korkmasınlar. Ama şu da var; öncesinde benim bankacılık hayatımda yaptığım gibi bu işi iyi bilen bazı üreticilerin yanında hafta sonları kendilerini geliştirsinler. Hangi sektörde, hangi meslek dalında olursa olsun, hafta sonlarında bu tarz aktivitelerde bulunarak, kişisel kabiliyetlerini geliştirsinler. Bu kabiliyetlerini geliştirdikten sonra kendi işletmelerini kuracak güveni zaten yakalayacaklardır. Bu kararın akabinde de işlerine dört elle sarılsınlar ve görecekler ki çok mutlu ve çok iyi kazançlar elde edecekler. Kesinlikle korkmamalarını tavsiye ediyorum.”

MERSİN HABER

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.