Connect with us

GÜNDEM

MURAT ÜLKER: “Algoritmik Düşünmeyi Öğrenmemiz Gerekiyor”

Yayınlanma:

|

Kırk yıla yaklaşan iş ve yönetim deneyimini, Hayatın İpuçları-Zor Konuların Yalın Anlatımı başlıklı kitaplarıyla paylaşan, son olarak serinin üçüncüsünü yayımlayan Yıldız Holding yönetim kurulu üyesi Murat Ülker işin geleceği, sürdürülebilirlik, gıda güvenliği, iş-yaşam dengesi gibi konuları mercek altına alıyor. İş dünyasında yaşanan hızlı değişimde dijitalleşmenin büyük etkisi olduğuna, bu doğrultuda herkesin algoritmik düşünmeyi öğrenmesi gerektiğine vurgu yapan Ülker, stratejinin doğru ve verimli icrası içinse liderlere önemli görevler düştüğünü kaydediyor. “Ben ekibime daima rüyalarına talip olduğumu söylerim. Dün de bugün de işinin, görevinin rüyasını görmeyen, üstel büyümeyi hayal etmeyene bizim dünyamızda yer yok” diyen Murat Ülker ile yazma ve deneyimlerini paylaşma süreci, işin geleceği, merkeziyetsiz dünyada iş ve sanatın konumlanması üzerine konuştuk. 

HBR: Murat Bey, Hayatın İpuçları-Zor Konuların Yalın Anlatımı başlığıyla yayımladığınız kitaplarınızın ilki yedi, ikincisi altı baskı yaptı. İngilizce edisyonları yayımlandı. Şimdi ise serinin üçüncü kitabı basıldı. Öncelikle, kitap yazmak için sizi motive eden şey neydi?        

ÜLKER: Derdim çok satan bir yazar olarak anılmak değil; kendimi geliştirmek için yazıyorum. Bir gün bir arkadaşım elinde birkaç kitapla yanıma geldi. Üzerinde, “Hayatın İpuçları-Zor Konuların Yalın Anlatımı” yazıyordu. “Bu ne?” dedim. “Çocuklarım rahat okusun diye sizin yazılarınızı ciltlettim, bu ismi de çok uygun gördüm, yaptırmışken size de birkaç tane yaptırayım dedim” dedi. Çok hoşuma gidince bunu sosyal medyada paylaşarak teşekkür ettim. Sabri Ülker Vakfı’ndaki arkadaşlarım da bunu görmüşler, bu örnekten yola çıkarak yazılarımı kitaplaştırmaya karar vermişler. O zamana kadar hiç istemedim, kim “basalım” dediyse de şiddetle karşı çıktım. “Zaten sosyal medyada ve blogda var, isteyen okur” diye düşünüyordum. Ama kabul ediyorum, basılınca sanki biz eski kuşak için iyi oldu. Yazdıklarınızı kitap formunda görmek, insanların da öyle görmesi başka bir etki yaratıyor.

Son kitabınızın tanıtımı sırasında, “Hayatta ne varsa işte de o vardır” ifadesini kullandınız. Bu bakış açınızdan hareketle kitaplarınızı nasıl tanımlarsınız? Anı mı yoksa iş/yönetim kitapları mı yazıyorsunuz?

Açıkçası yukarıda belirttiğim arkadaşım, “Hayatın İpuçları” demiş. Bu tanımlamayı duyana kadar hayata dair yazılar yazdığımı pek düşünmedim. Ama şimdi geçen iki buçuk yıla baktığımda hayatın birçok alanına dair yazdığımı düşünüyorum. İlgi alanlarım iş yaşamından, psikolojiye, sosyolojiden tarihe değişiyor. Sanırım ben çok yönlü öğrenmeyi seviyorum. Öğrenirken de metinle diyaloğa geçip daha sonra görüşlerimi paylaşıyorum. Ortada samimiyet olunca da sanki hayatın ipuçlarını açıklıyormuşum gibi oluyor.

Yazma serüveninizin LinkedIn paylaşımlarınızla başladığını biliyoruz. Son kitabınıza baktığımızda sürdürülebilirlik, işin geleceği, gıda güvenliğinin yanı sıra kişisel gelişim, sanat gibi konuları da ele aldığınızı görüyoruz. Sosyal medyadaki paylaşımlarınız üzerinden aldığınız etkileşimler kitaba taşıyacağınız konuları belirlemekte sizi nasıl yönlendiriyor?

Çok yerinde bir soru, teşekkür ediyorum. Yazılara gelen yorumlar beni geliştiriyor. Düşünmediğim konulara da eğiliyorum; mesela ek kaynaklar önerenler oluyor, gidip o kitapları bulduruyorum. Bazen hemen ben okuyorum, bazen da arkadaşlarımdan rica ediyorum. Tabii farklı düşünenler oluyor, malum yorum serbest ama trollemek yasak. Gündem tabii beni etkiliyor, önceliklerimi geliştiriyor ama ajandamda daha yazmak istediğim birkaç kitaplık konum var.

İklim krizi, Covid-19 pandemisi, şimdi de bölgede ortaya çıkan savaşın tetiklediği durumlarla tüm dünya hızlı bir değişim içinde. İş dünyasının da önemli bir paradigma değişiminden geçtiğini görüyoruz. Sizce şirketler ve liderler bu değişimlere, geleceğin iş dünyasına nasıl hazırlanmalı?

Dünyada konjonktür bu kadar hızlı değişirken bunu tetikleyen sosyal medya, dijital şebekelerdir. Ama geçmişte yaşadığınız iş tecrübenizi değerlendirince şu anda değişimi oluşturan faktörlerin aslında piyasadaki temel düşünce ve davranışlar olduğunu göreceksiniz. Bundan 40 yıl önce bilgisayarlaşmayı becerebildiysek dijitalleşmeyi nasılsa beceririz.

Algoritmik düşünmeyi ise öğrenmemiz gerekiyor, tıpkı bir zamanlar 10 parmak daktilo ve Aristo cetveli ile hesaplamayı bilmek, bizim gençliğimizde sistem analistliği ve bugün kod yazmaya aşina olmak gibi.

Mesela platformlara gelince Kapalıçarşı piyasası bunun hâlâ geçerli en güzel örneğidir ama tabii şimdikiler dijital. Brüt kâr seviyeniz piyasa eş değeriyse veya piyasadan yüksekse o işe güvenin, yürür gider şayet işi doğru icra ederseniz. Negatif işletme sermayesinin Türkçesi elin taşıyla elin kuşunu avlamaktır, yani ticarettir. Zaten aksine sermaye yetmez. Ama net kâr mutlaka hedeflenmelidir.

Ben ekibime daima rüyalarına talip olduğumu söylerim. Dün de bugün de işinin, görevinin rüyasını görmeyen, katlanarak (üstel) büyümeyi hayal etmeyene bizim dünyamızda yer yok, şimdi ve gelecekte. Değişen dünya ekosistemi çok güzel bir yapı ama öncelikle kazan-kazan iş mantığı ile hareket etmeyi benimsemek ön şarttır. Sonrası benim düsturum şu; ben mal alırken değil mal satarken para kazanırım, tüm bayilerin de (tedarikçi) mal satarken beni tercih etmelerini yeğlerim. Geleceğin dünyasına da bu vizyonla hazırlanmak, sistemi buna göre kurmak şarttır.

Kitabınızda, “Strateji mi, yoksa icra mı?” sorusunu irdeliyor ve liderlere önemli eleştirilerde bulunuyorsunuz. Sizce hangisi öncelikli? Stratejinin doğru ve verimli icrası için liderler ne gibi adımlar atmalı?

Evet, Chris McChesney, Sean Covey ve Jim Huling’in Uygulamanın 4 Disiplini (4 Disciplines of Execution) isimli kitabının başlangıç sorusuydu bu ve daha başta cevap veriyorlardı: icra. Ama nasıl? Bu kitap icranın en büyük düşmanının günlük yapılması gereken standart işler olduğunu söylüyor; buradan yola çıkarak işleri acil (seni yöneten günlük işler) ve önemli (senin yöneteceğin yeni aktiviteler) olarak ikiye ayırıyor. Acil işler kötü değil, organizasyonu canlı tutan ve yapılması zorunlu işlerdir. Acil işler yapılmazsa şirket büyük zarar görür ama şirkette sadece acil işleri yaparsanız da şirket gelişmez. Çalışanlarınıza davranış değişikliğini benimsetemediğiniz sürece onlar sadece günlük acil işlerin koşuşturması içinde yaşayacaklardır. İcra disiplinini acil günlük işleri yönetmek için değil, aksine acil işlerin arasında en kritik stratejinin icrasında kurallar belirlemek için geliştirmek gerekir. Bu nedenle de önce önemli olana odaklanmak, onu ölçmek, değerlendirmek ve hesap verilebilir bir raporlama sistemi kurmak gerekir.

Mesela kilo vermek istiyorsunuz. Çok önemli hedefiniz yaza kadar 75 kiloya inmek olsun. Önemli ölçümler günde 45 dakika yürümek, bin kalori almak ve akşamları yemek yememek olarak tanımlanabilir. Her hafta tartılma kaydı ise gecikmiş ölçümdür. Buzdolabına bir takip çizelgesi konursa, eşinize de her hafta başı öncü ölçümlerle ilgili hesap verirseniz, 75 kiloya düşmek artık sadece size bağlı değil sisteme dayalı bir şey olur. Açıkçası bu da bizim OKR sisteminden başka bir şey değildir. Yani stratejiniz istediğiniz kadar doğru olsun, icra yoksa sonuç yoktur.

Sözünü ettiğimiz hızlı dönüşümle çalışma modelleri ve iş yapış biçimlerinin de değiştiğine tanıklık ediyoruz. Kitabınızda son zamanlarda sıkça tartışılan “haftada dört gün çalışma” konusunu da ele alıyorsunuz. Önümüzdeki süreçte çalışma biçiminin nasıl evrileceğini düşünüyorsunuz?

Haftada daha kısa süre çalışma bir hayal olarak mı kalacak, yoksa evrim yoluyla mı gelecek, yoksa Covid devrimiyle evden çalışma kılığında geldi de haberimiz mi yok, kısa sürede anlarız diye düşünüyorum. Ben gelecekten korkmuyorum, her şeyi denemekten yanayım. Açıkçası salgından önce evden çalışmaya karşıydım. Şimdi hibrit çalışmanın çok verimli olduğunu düşünüyorum. Haftada dört gün çalışmanın verimli olduğu kanıtlanırsa niye denemeyelim? Ama şunu unutmayalım; dünya durmadan dönüyor ve zaman akıyor, biz işlerimizde rekabetçi üstünlük sağlayamadığımız takdirde zaten çalışacak işimiz olmayacak.

Sürdürülebilirlik konusunda yalnızca iş dünyasının değil bürokrasi ve sivil toplum kuruluşlarının da dönüşmesi gerektiğine vurgu yapıyorsunuz. Sistemin düzeltilmesi ve daha katma değerli olması için sizce nasıl bir model izlenmeli?

Sürdürülebilirlik bilincinin artmasında pek çok etken var. Geliştirilmesinde de aynı etkenler rol oynayacaktır. Özünde geleceği yaşayabilmek isteği ve endişesidir. Kaynaklar azalıyor mu, gelecek nesillere güvenli bir yaşam sunabilecek miyiz? Bu cevabı ararken hem tek başımıza bunu yapamayacağımızı hem de her bireyin bundan sorumlu olduğunu fark ediyoruz. Sağlıklı bir gelecek için birlik içinde yegâne evimiz dünyayı korumamız gerek. Bunu güncel olarak pandemi döneminde tecrübe ettik. Dünyanın her ülkesi, her bireyi evinin dışındaki hayattan mahrum kaldı. Birlikte sosyal yaşamın değerini daha iyi anladık.

Sürdürülebilir kaynaklar, kaliteli yaşam imkanları, sağlıklı yaşam, ekonomik büyüme ve bireysel güçlerin birleşmesi ile mümkündür. Bunu yapabilmek için her bireyin ve birimin eylemleri dünyayı korumaya yardımcı olacak olumlu küresel hareketlere dönüşmelidir. Sürdürülebilirlik amacı ile gerçekleştirilmiş geniş vizyona sahip tüm fikir ve projelerin iklim değişikliği iddialarının ötesinde çocuklarımıza, torunlarımıza daha yaşanabilir bir dünya yaratmak için çok önemli olduğunu düşünüyorum.

İklim krizinin etkileri ve pandemiyle birlikte gıda güvenliğinin önemi daha fazla anlaşıldı. Gerek gıda endüstrisindeki tecrübeniz gerekse son dönemde meydana gelen gıda güvenliği sorunlarının gelecekte yaşanmaması adına sizce hangi adımlar atılmalı?

Gıda güvenliği hepimiz için hayati önem taşıyan bir konu. “Eğitim şart” desem yeri. Sabri Ülker Vakfı bu konuda hem yetişkinlere hem de çocuklara yönelik çok önemli çalışmalar yürütüyor. Burada vakfın bir projesinde yaptığımız bir araştırmanın bulgularından bahsetmek istiyorum.

Prof. Dr. İrfan Erol ülkemizde oransal çoğunluğu 18-24 yaş grubu bireylerden oluşan tüketicilerin yüzde 66,1’inin gıda güvenliği kavramını hiç duymadığını belirtiyor. Diğer yandan araştırma, bozuk ve hatalı gıda ile karşılaşan tüketicinin tutumlarını da bize gösteriyor. Bozuk gıdayı şikayet etmeyenlerin yüzde 62,1’i gerekçe olarak “uğraşmak istemediğini” söylüyor. Her üç kişiden biri ALO 174’ten haberdar değil, haberdar olan da uğraşmak istemiyor.

Bu sayılara bakınca gıda güvenliği bakımından kurumsal çabaların ötesinde tüketiciyi de bilinçlendirmenin ne kadar büyük önem taşıdığını görebilmekteyiz. Unutmayın, tüketici bilinçlendikçe tüm işletmeler bu konuyu daha ciddiye alacaktır. Bilinçlendirmek ise okulda ve yaşam boyu eğitimle oluyor. Süreklilikten taviz vermemeliyiz.

Hem iş insanı şapkanız hem de sanata olan yoğun ilginizle blokzincir teknolojilerini farklı boyutlarıyla inceliyorsunuz. Öncelikle, blokzincir teknolojileri, kripto paralar ve merkeziyetsiz Web 3.0 dünyası gelecekte işin doğasını nasıl evriltecek?

Kripto para hâlâ aşina olduğum bir alan değil ama gelişmeleri takip ediyorum. Ancak şunu belirtmeliyim, bir kuruş kripto param yok ama kim bilir? Dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu konularda birçok gelişme yaşanıyor. Ben de fırsat bulmuşken son günlerde gördüğüm NFT eserler ve kripto para konusunda son okuduğum kitap ve benzer malumat üzerine düşünüyor, tartışıyor ve yazıyorum.

Mesela blokzincir üzerinde gelişen Web 3.0’ın eser sahiplerinin mülkiyet/telif haklarının korunması için eşsiz bir ortam sağladığını öğrendim. Kullanıcıların verilerinin internet devlerinin elinde sadece bir platformun para kazandığı bir araca dönüşmesini de engellediğini öğrendim. Kitap, müzik, görsel, yazı, video gibi eserler NFT olarak tüketicisiyle buluştuğunda eser sahipleri her tüketimden gelir elde edebileceği için bu yapı eklenen her bir yeni eş düzey katılımcı ile güçleniyormuş. Eğer öyleyse gelecekte merkeziyetsiz, demokratik bir web düzeni olacak ve burada dijital ürünlerin ticareti daha fazla olacaktır. Ancak bu yeni web şebekeleri yapısı içinde tüketici daha fazla segmente olacak, yani reklamla onlara ulaşma konusu zorlaşacaktır.

Peki, sanata ilgi duyan, destek olan kimliğinizle NFT teknolojilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce NFT’ler sanat dünyası için nasıl bir değer yaratıyor?

Dijitalleşme hepimize sınırsızlığı çağrıştırıyor ama sanatla dijitalin birleşmesi farklı bir şey ortaya çıkardı, farklı bir değer oluşturdu. Yani sanat nasıl dijitale uyum sağladıysa dijitalleşme de sanat içerisinde kendi özel alanını yarattı. Sınırlı sayıda ya da biricik (ünik) edisyon, NFT eser sahiplerini böbürlendiriyor. Aslında satılan, bir blokzincirle mühürlenmiş internet adresidir. Böbürlenmek diyorum çünkü burada söz konusu olan daha çok sahip olma hissinden beslenmek, onun sanal da olsa bir yerde kendilerine ait olması onlar için bir mutluluk kaynağı oluyor ki bu da bir duvara asılan sanat eserinin mutluluğundan farklı bir şey. Burada söz konusu olan metaverse dünyasının öncüleri gamer gençler öteden beri çeşitli mevcut NFT metalarının tüketicisidirler. Ben de yakından takip ediyorum tüm bu gelişmeleri. Sanatın geleceğinin ne olacağını Web 3.0’ın da yaygınlaşmasıyla bize zaman gösterecek.

Kitabınızda kişisel gelişime, mutluluk duyduğunuz anlara, inanca yönelik duygularınıza, hobilerinize de yer veriyor ancak bir yandan da, “Ben aslında çalışırken eğleniyorum” diyorsunuz. İş-yaşam dengesini nasıl sağlıyorsunuz?

Bu sorunuza izninizle Washington Post’taki bir makaleden yararlanıp cevap vereyim çünkü bunu yazmıştım. Söz konusu makale üç ayrı tip eğlenceden bahsediyor. Tip I eğlence, zevk alacağınızdan emin olup yaptığınız aktiviteler. Arkadaşlarınızla güzel bir restoranda yemek, sahilde vakit geçirmek gibi… Yani güvenli alan sınırları içinde, süreci ve sonunu kestirebildiğiniz aktiviteler. Diğer uç ise Tip III eğlence. Bu, sonu dualarla, kurtarma operasyonlarıyla biten, bir daha asla yapmam dedirten etkinlikler. Mesela vahşi doğada tedbirsizce kaybolacağınız geziler, okyanusu yüzerek geçmeye çalışmak gibi ürkütücü ve mantıksız etkinlikler. Geçtiğimiz Şubat ayında Atlantik Okyanusu’nu yelkenle dokuz günde geçtim ama yüzerek değil. Tip III değilim çok şükür! Tip II eğlence ise dengeli durum. Yani gerçekten tehlikeye atılmadan, rahatsız eden ama cana can katan bir meydan okuyuş haliyle dengeyi tutturduğunuz aktiviteler. Tip II, dağcılar arasında yaygın kullanılan bir terimmiş. İlginçtir, kitap yazmak da bu kategoriye giriyormuş, nedense…

Bense soranlara, “Ben hep tatildeyim ve ben hep çalışıyorum” diyorum. Yani ben aslında çalışırken eğleniyorum. O yüzden kendime Tip 4 dedim. Yani endişeye mahal yok.

Önümüzdeki süreçte yeni bir kitap projeniz var mı? Varsa bu kez hangi konulara öncelik vermeyi hedefliyorsunuz?

Başta da dediğim gibi derdim çok satan bir yazar olarak anılmak değil. Kendimi geliştirmek için yazıyorum. Kendimi geliştirmekten vazgeçeceğimi de sanmıyorum. Bu içten gelen bir motivasyon. Kitap projem yok, zaten hiç olmadı. Sağ olsunlar, Sabri Ülker Vakfı’ndaki arkadaşlarım yazılarımı derliyor ve kitap haline getiriyorlar. Ama çok yazı projem var. Yazar olmak gibi amacım yok dedim ama çok yazınca insan her konu üzerinde görüş oluşturup her şeyi de yazmak istiyormuş. Hani, “Elinde çekiç olan her şeyi çivi görür” derler ya. Elime kalemi bir aldım, her şeyi yazılabilir konu olarak görmüyorum desem yalan olur. Tabii arkadaşlarıma tavsiyem onların da yazmasıdır. Mesela insan ve iş destek başkanımız Bahattin Aydın başladı yazmaya, ben de onun yazılarını yorumlarımla paylaşıyorum ve diyorum ki niye bir sonraki kitapta yer almasın.

HBR

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Paskalya tatili nedeniyle piyasalar sakin; gözler ABD PCE verisinde

Yayınlanma:

|

Yazan:

  • ABD borsasının ana endeksleri, Paskalya tatili öncesindeki sığ hacimli işlemlerle dün yatay bir kapanışa imza attı. Yatırımcılar güçlü ilk çeyreğin son işlem gününde FED’in faiz patikasına yönelik ipucu edinmek üzere bugün açıklanacak kişisel tüketim harcamaları (PCE) endeksi bekliyorlar. PCE verisinin Şubat ayında %0,3 yükseleceği, yıllık bazda ise %2,8 seviyesinde sabit kalacağı öngörülüyor. Beklentilerin ötesinde güçlü bir veri, Haziran ayına yönelik faiz indirim beklentisinin solmasına neden olacaktır. FED Başkanı Powell’ın geçen haftalarda yapmış olduğu güçlü iletişim içeren konuşması ardından vadeli işlemler Haziran’da %56 olasılıkla faiz indirimine gidileceğini fiyatlıyorlar.
  • Yapay zekâ sektöründeki şirket hisselerindeki güçlü yükselişin borsaların geneline yayılması ve FED’in faiz indirimlerine ilişkin artan risk iştahı ABD borsalarının bu ay tarihi seviyelere yükselmesini sağlarken, üç ana endeks de güçlü çeyreklik kazançlar elde etmeye hazırlanıyor. En büyük 500 şirketin işlem gördüğü S&P500 endeksi yılın ilk çeyreğini %10 yükselişle tamamlamaya aday görünürken, teknoloji hisselerinin işlem gördüğü Nasdaq endeksi benzer bir şekilde %9 değer kazandı.
  • Faiz indirimlerinin bundan sonrası için ana tema olacağı ve pek çok enstrümanın da dolara karşı işlem gördüğü düşünülürse, faiz getirisi olmayan altın ve bitcoin gibi enstrümanların da beklentimize paralel ışıldamaya devam ettiklerini görüyoruz. Sarı metal yılın ilk çeyreğini rekor seviyelerde ve bu sabah 2,230 dolar seviyesinin de üzerine yükselerek %8’in de üzerinde bir getiri ile tamamlamaya çalışırken, direnişin parası bitcoin de benzer bir şekilde keşfedilmemiş sularda lâkin çok daha yukarıları gözüne kestirerek ilk çeyreği %66 yükselişle tamamlama gayreti sergiliyor. Elbette, bugün PCE’nin beklentilerden zayıf gelmesi veya kötü bir sürpriz yapmaması durumunda, risk iştahının daha da artacağını öngörüyoruz.
  • EURUSD paritesi PCE verisi öncesinde teknik mânâda önemsediğimiz 1,0780 seviyesine kadar geriledi. ABD’de veriler kuvvetli gelmeye devam etmesi lâkin ECB cephesinde Haziran ayına yönelik faiz indirim beklentisinin kuvvetlenmesi ile EUR’da risk aşağı yönlü görülebilir. Yine de, EUR’da uzun pozisyon almak isteyen yatırımcıların, 1,0780 seviyesinin altına sıkı bir stop (zarar kes) emri bırakarak alım yönünde pozisyon deneyebileceğini  düşünüyoruz. Unutmayın, disiplini bir trader olmazsanız eninde sonunda kaybedersiniz! Altın cephesinde 2,550 dolar hedefi ile uzun süredir long pozisyon taşırken, son yaşanan iyimserlikte biraz geride kalan gümüş cephesinde de benzer bir şekilde 26,20 dolar seviyesinin yukarı yönlü geçilmesi ve gecelik kapanış görmemiz koşulu ile uzun pozisyon deneyeceğiz.
  • Türk mali piyasaları dün günü olumlu bir eğilim kaydederek tamamladı. Somut bir neden göremesek de, son günlerde faiz hadlerine bağlı ya da TCMB’nin sıkı para politikasının hisse senetlerini ‘hırplamasına’ paralel satıcılı bir seyir izleyen BIST100 ana endeksi, banka hisseleri öncülüğünde günü %3’ün üzerinde bir yükselişle tamamlarken, bankacılık hisseleri %4,3 yükseldi. USDTRY kuru 32,40 seviyelerine doğru yelken açarak TCMB’nin faiz kararı öncesi seviyelere yeniden yükselirken, fiziki dolar (Kapalıçarşı) ile dijital doların (interbank) arasında var olan ayrışmanın da iyice kapandığını, bunun da yaşanan yüksek tansiyonun normalleşmesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Altının gram fiyatı, hem ons hem de USDTRY kurunun birlikte yükselmesi ile 2,325 TL seviyesine gelerek rekor kırdı.
  • Her hafta Perşembe günü açıklanan TCMB ve BDDK’nın haftalık bültenlerini dikkatli bir şekilde irdeliyoruz. Bu bağlamda, 22 Mart ile biten haftada TCMB’nin brüt rezervleri 4,1 milyar dolar gerileyerek 123,8 milyar dolar seviyesine geriledi. TCMB’nin emanet para olan swaplar ve Hazine dövizleri düşüldükten sonra net döviz pozisyonu 22 Mart tarihinde eksi 74,5 milyar dolar ile Cumhurbaşkanlığı seçim dönemi olan Haziran 2023’e geri dönerken, en son açıklanan veriye göre (26 Mart) söz konusu rakam eksi 73,1 milyar dolar seviyesine toparladı. Dipten dönüşün başladığını umuyoruz.
  • Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı (DTH) seçim öncesi artan türbülansın da gölgesinde son 3 haftada 10,4 milyar dolar gibi radikal bir artış kaydederken, yabancı yatırımcı hisse senetlerinde nette 429 milyon dolar alıp, 104 milyon dolar tahvil sattığını not edelim. Menkul kıymet cephesinde son 3 haftada yaşanan 1 milyar dolara yakın yabancı çıkışı ardından geçen hafta artış görmemizi de olumlu bir gelişme olarak okuyoruz! Son 3 haftadır yaşanan tedirginliğin KKM cephesinde de azalışı frenlediğini görüyoruz. BDDK verilerine göre KKM hacminde 22 Mart ile biten haftada 7,2 milyar TL düşüş yaşanırken, KKM stokunun dolar karşılığı ile 70,8 milyar dolar seviyesine geriledi.
  • TCMB’nin yazdığı reçete ve uyguladığı antibiyotik tedavisinin ilk sonuçları kredilerde belirgin bir yavaşlama olarak görülüyor. Dün yayınlanan faiz istatistiklerine göre, ihtiyaç kredisi faizi %76 seviyesinden %82,09 seviyesine yükselirken, ticari kredilerde de 4 puanlık artışla %62,72 seviyesine geldiğini görüyoruz. Kredilerde faiz oranı hızlı bir şekilde artarken, kaynak tarafında yani mevduat tarafında ise 3 aya kadar vadeli mevduat faizi %59,52 seviyesine yükseldi (bu verilerin bileşik faiz olduğunu not edelim). Dolarizasyon eğiliminin azalması ve TCMB’nin rezerv biriktirebilmesi için TL tasarrufun enflasyona yenilmeyen bir getiri ile teşvik edilmesi gerekiyor. Ekonomi yönetiminin kararlı duruşu ve Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi yönetimine olan güveni (mitinglerde Bakan Mehmet Şimşek’e itimadının tam olduğunu bir kez daha vurguladı) seçim sonrasında da izlenen yol haritasının (mevcut politikaların) devam edeceğine işaret ediyor. Vergi ve kredi kartı düzenlemelerine ise dikkat edeceğiz.
  • Bugün Paskalya öncesi Kutsal Cuma. Piyasalar kapalı konumda olsalar da ABD’de açıklanacak PCE enflasyonu büyük bir heyecanla takip ediliyor. Menüde FED Başkanı Powell’ın da konuşması var. Sabah saatlerinde Asya piyasalarında ise ılımlı seyrin korunduğunun görüyoruz.

>Gümüş

Son yaşanan iyimserlikte biraz geride kalan gümüş cephesinde 26,20 dolar seviyesinin yukarı yönlü geçilmesi ve gecelik kapanış görmemiz koşulu ile uzun pozisyon deneyeceğiz.

1711690635c3002d2d545f39b2541d51302ff2c6ea_1_1200.jpg

>Altın

2,550 dolar hedefimizi koruyoruz.

17116906359819fdd67f8e651dc4d5e81c41fe4244_2_1200.jpg

>Fiili Faiz Oranları

171169063630ea6e83bb1af7877e80ec0e8a33e36e_3_1200.jpg

>TCMB Brüt Döviz Rezervleri

1711690636fb452c867ab6f2f8f93b1abf88d43c7f_4_1200.jpg

>TCMB net döviz rezervleri

17116906375008af01c7c69e71c883ca4008019f66_5_1200.jpg

>DTH

1711690638afc5b1df1d3f29ebb1b1d0a42a1c355f_6_1200.jpg

>KMM

1711690639c40c7ce14d5dcdfdeaeb51bebcdd8286_7_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

BANKA ANALİZLERİ

QNB Finansbank Emekli Promosyonunu artırdı

Maaş Promosyon kampanyaları hızlanırken; QNB Finansbank Kmau Bankalarına alternatif olacak şekilde yeni bir Emekli Maaş Promosyon Kampanyası başlattı…

Yayınlanma:

|

Yazan:

Emekli Müşterilerimize Sunulan Ayrıcalıklar

  • 12.000 TL ‘ye varan nakit promosyon ve CardFinans Emekli kredi kartından yıllık 1.200 TL indirim olmak üzere toplamda  13.200 TL’ye varan emeklilik ödülü !
  • Emeklilikte Yaşa Takılanlar’a özel kredi QNB Finansbank’ta! Emeklilere özel avantajlı oranlardan yararlanmak ve detaylı bilgi için tıklayınız.
  • Yurtiçi diğer tüm banka ATM’lerinden Para Çekme, Para Yatırma veya Bakiye Sorgulama işlemlerini toplamda ayda iki defa ücretsiz gerçekleştirebilirler. (günlük para çekme – yatırma limitleri dahilinde)
  • Bireysel İnternet Şube ve QNB Mobil’den yapılacak EFT saatlerinde ve TL havale işlemlerinde işlem ücreti muafiyeti ( haftasonu ve resmi tatil günleri dışında 09:00-16:00 saatleri arasında)
  • QNB Finansbank şubelerinde yapacağınız işlemlerde sıra önceliği
  • Emekli Bankacılığı müşterilerimize özel 0850 222 11 00 numaralı QNB Finansbank Emekli Bankacılığı Hattı’ndan faydalanma imkanı
  • CardFinans Emekli kredi kartına sahip olunması durumunda; ilk yıl, yıllık üyelik ücreti tahsil edilmemektedir. Bu bir yılın sonunda, CardFinans Emekli kredi kartına bağlı ve düzenli ödenen en az bir otomatik fatura ödeme talimatı olduğu ve bu talimatların düzenli ödendiği sürece, bu kredi kartı için yıllık üyelik ücreti alınmamaya devam edecektir.
  • Emekli maaşını Bankamızdan alan CardFinans Emekli kredi kartı sahipleri, market ve eczane harcamalarında yılda 1200 TL’ye varan indirimlerden faydalanabilir. Detaylı bilgi için tıklayınız.

Okumaya devam et

EKONOMİ

TİM, Global Ekonomideki Talep ve Riskleri Takip Edecek

Türkiye’de bir ilk olan İhracat Pazar Monitörü içinde iki endeksin yer aldığını bildiren TİM Başkanı Mustafa Gültepe, İhracat Talep Endeksi ile pazarlardaki talebi, Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de riskleri önceden görme imkânı bulacaklarını söyledi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), önemli pazarlarda talebi yaratan koşulları ve riskleri artık İhracat Pazar Monitörü’nden (İPM) takip edecek. İlk sayısı yayımlanan İPM’ye göre ocak ayında İhracat Talep Endeksi yüzde bir artışla 101 puana yükseldi.

TİM Başkanı Mustafa Gültepe, yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisinin itici gücü olan ihracatın seyrini belirleyebilme noktasında TİM’in hayata geçirdiği İhracat Pazar Monitörü’nün çok önemli bir misyon üstleneceğini vurguladı. Cumhuriyetin ikinci yüz yılına Türkiye’yi ihracatta ilk 10 ülke arasına çıkarma hedefi ile başladıklarını ve stratejilerini bu hedefe göre kurguladıklarını belirten Gültepe, şöyle devam etti:

“27 sektörümüzde, 61 birliğimizle ve 150 bine yakın ihracatçımızla dünyada adım atmadığımız ülke ya da bölge bulunmuyor. Türkiye’nin üretim gücünü, ürünlerimizin kalitesini tanıtmak için küresel ölçekteki sektörel fuarları, ticaret ve alım heyetlerini fırsata dönüştürüyoruz. Bütün bu çalışmaların yanı sıra pazarlarımızdaki tüm gelişmeleri hesaba katmamız gerekiyor.

TİM-İPM ALANINDA İLK VE TEK ENDEKS

İlkini  yayımladığımız TİM-İPM ile artık pazarlarımızdaki talep koşullarını ve siyasi-iktisadi risk konjonktürünü kolayca takip edebileceğiz. TİM-İPM, ülkemizde sektörel bazda talep ve risk koşullarını ölçen ilk ve tek endeks olma özelliğini taşıyor. Aylık olarak kamuoyu ile paylaşacağımız TİM-İPM içinde İhracat Talep Endeksi ve Pazar Dayanıklılık Endeksi yer alıyor. İhracat Talep Endeksi ile pazarlarımızdaki talebin hem genel durumunu hem de sektör ve ülke özelinde tabloyu görebileceğiz.

Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de pazarlarımızda risklerin genel durumunun yanında sektör ve ülke bazında gidişatı takip edebileceğiz. Ocak ayı rakamlarına baktığımızda İhracat Talep Endeksi önceki aya göre yüzde 1 artış, önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,4 düşüşle 101 oldu. Bu rakam bize ihracat pazarlarımızdaki talep koşullarının iyileşmeye devam ettiğini gösteriyor. Pazar Dayanıklılık Endeksi ise Ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 0,6 artarken bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,7 düşüşle 99,7 seviyesinde gerçekleşti. Bu verilerin ışığında pazarlarımızdaki risk koşullarının da iyileşme eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz.”

Mustafa Gültepe, TİM-İPM kapsamındaki iki endeks sayesinde ihracatçı firmaların pazarlardaki riskleri ve talepleri çok daha daha kolay anlamlandırarak önceden pozisyon alma imkânı bulacaklarını sözlerine ekledi.

NOT: Şubat 2024 sayısı itibari ile TİM İhracat Pazar Monitörü her ayın son pazartesi günü yayınlanacaktır.

TİM İhracat Pazar Monitörü’ne buradan ulaşabilirsiniz.

 

TİM – Türkiye İhracatçılar Meclisi – TİM İhracat Pazar Monitörü (tim.org.tr)

tim_ihracat_pazar_monitörü_2024_subat TİMREPORT_229

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.