Connect with us

GÜNDEM

MURAT ÜLKER: “Algoritmik Düşünmeyi Öğrenmemiz Gerekiyor”

Yayınlanma:

|

Kırk yıla yaklaşan iş ve yönetim deneyimini, Hayatın İpuçları-Zor Konuların Yalın Anlatımı başlıklı kitaplarıyla paylaşan, son olarak serinin üçüncüsünü yayımlayan Yıldız Holding yönetim kurulu üyesi Murat Ülker işin geleceği, sürdürülebilirlik, gıda güvenliği, iş-yaşam dengesi gibi konuları mercek altına alıyor. İş dünyasında yaşanan hızlı değişimde dijitalleşmenin büyük etkisi olduğuna, bu doğrultuda herkesin algoritmik düşünmeyi öğrenmesi gerektiğine vurgu yapan Ülker, stratejinin doğru ve verimli icrası içinse liderlere önemli görevler düştüğünü kaydediyor. “Ben ekibime daima rüyalarına talip olduğumu söylerim. Dün de bugün de işinin, görevinin rüyasını görmeyen, üstel büyümeyi hayal etmeyene bizim dünyamızda yer yok” diyen Murat Ülker ile yazma ve deneyimlerini paylaşma süreci, işin geleceği, merkeziyetsiz dünyada iş ve sanatın konumlanması üzerine konuştuk. 

HBR: Murat Bey, Hayatın İpuçları-Zor Konuların Yalın Anlatımı başlığıyla yayımladığınız kitaplarınızın ilki yedi, ikincisi altı baskı yaptı. İngilizce edisyonları yayımlandı. Şimdi ise serinin üçüncü kitabı basıldı. Öncelikle, kitap yazmak için sizi motive eden şey neydi?        

ÜLKER: Derdim çok satan bir yazar olarak anılmak değil; kendimi geliştirmek için yazıyorum. Bir gün bir arkadaşım elinde birkaç kitapla yanıma geldi. Üzerinde, “Hayatın İpuçları-Zor Konuların Yalın Anlatımı” yazıyordu. “Bu ne?” dedim. “Çocuklarım rahat okusun diye sizin yazılarınızı ciltlettim, bu ismi de çok uygun gördüm, yaptırmışken size de birkaç tane yaptırayım dedim” dedi. Çok hoşuma gidince bunu sosyal medyada paylaşarak teşekkür ettim. Sabri Ülker Vakfı’ndaki arkadaşlarım da bunu görmüşler, bu örnekten yola çıkarak yazılarımı kitaplaştırmaya karar vermişler. O zamana kadar hiç istemedim, kim “basalım” dediyse de şiddetle karşı çıktım. “Zaten sosyal medyada ve blogda var, isteyen okur” diye düşünüyordum. Ama kabul ediyorum, basılınca sanki biz eski kuşak için iyi oldu. Yazdıklarınızı kitap formunda görmek, insanların da öyle görmesi başka bir etki yaratıyor.

Son kitabınızın tanıtımı sırasında, “Hayatta ne varsa işte de o vardır” ifadesini kullandınız. Bu bakış açınızdan hareketle kitaplarınızı nasıl tanımlarsınız? Anı mı yoksa iş/yönetim kitapları mı yazıyorsunuz?

Açıkçası yukarıda belirttiğim arkadaşım, “Hayatın İpuçları” demiş. Bu tanımlamayı duyana kadar hayata dair yazılar yazdığımı pek düşünmedim. Ama şimdi geçen iki buçuk yıla baktığımda hayatın birçok alanına dair yazdığımı düşünüyorum. İlgi alanlarım iş yaşamından, psikolojiye, sosyolojiden tarihe değişiyor. Sanırım ben çok yönlü öğrenmeyi seviyorum. Öğrenirken de metinle diyaloğa geçip daha sonra görüşlerimi paylaşıyorum. Ortada samimiyet olunca da sanki hayatın ipuçlarını açıklıyormuşum gibi oluyor.

Yazma serüveninizin LinkedIn paylaşımlarınızla başladığını biliyoruz. Son kitabınıza baktığımızda sürdürülebilirlik, işin geleceği, gıda güvenliğinin yanı sıra kişisel gelişim, sanat gibi konuları da ele aldığınızı görüyoruz. Sosyal medyadaki paylaşımlarınız üzerinden aldığınız etkileşimler kitaba taşıyacağınız konuları belirlemekte sizi nasıl yönlendiriyor?

Çok yerinde bir soru, teşekkür ediyorum. Yazılara gelen yorumlar beni geliştiriyor. Düşünmediğim konulara da eğiliyorum; mesela ek kaynaklar önerenler oluyor, gidip o kitapları bulduruyorum. Bazen hemen ben okuyorum, bazen da arkadaşlarımdan rica ediyorum. Tabii farklı düşünenler oluyor, malum yorum serbest ama trollemek yasak. Gündem tabii beni etkiliyor, önceliklerimi geliştiriyor ama ajandamda daha yazmak istediğim birkaç kitaplık konum var.

İklim krizi, Covid-19 pandemisi, şimdi de bölgede ortaya çıkan savaşın tetiklediği durumlarla tüm dünya hızlı bir değişim içinde. İş dünyasının da önemli bir paradigma değişiminden geçtiğini görüyoruz. Sizce şirketler ve liderler bu değişimlere, geleceğin iş dünyasına nasıl hazırlanmalı?

Dünyada konjonktür bu kadar hızlı değişirken bunu tetikleyen sosyal medya, dijital şebekelerdir. Ama geçmişte yaşadığınız iş tecrübenizi değerlendirince şu anda değişimi oluşturan faktörlerin aslında piyasadaki temel düşünce ve davranışlar olduğunu göreceksiniz. Bundan 40 yıl önce bilgisayarlaşmayı becerebildiysek dijitalleşmeyi nasılsa beceririz.

Algoritmik düşünmeyi ise öğrenmemiz gerekiyor, tıpkı bir zamanlar 10 parmak daktilo ve Aristo cetveli ile hesaplamayı bilmek, bizim gençliğimizde sistem analistliği ve bugün kod yazmaya aşina olmak gibi.

Mesela platformlara gelince Kapalıçarşı piyasası bunun hâlâ geçerli en güzel örneğidir ama tabii şimdikiler dijital. Brüt kâr seviyeniz piyasa eş değeriyse veya piyasadan yüksekse o işe güvenin, yürür gider şayet işi doğru icra ederseniz. Negatif işletme sermayesinin Türkçesi elin taşıyla elin kuşunu avlamaktır, yani ticarettir. Zaten aksine sermaye yetmez. Ama net kâr mutlaka hedeflenmelidir.

Ben ekibime daima rüyalarına talip olduğumu söylerim. Dün de bugün de işinin, görevinin rüyasını görmeyen, katlanarak (üstel) büyümeyi hayal etmeyene bizim dünyamızda yer yok, şimdi ve gelecekte. Değişen dünya ekosistemi çok güzel bir yapı ama öncelikle kazan-kazan iş mantığı ile hareket etmeyi benimsemek ön şarttır. Sonrası benim düsturum şu; ben mal alırken değil mal satarken para kazanırım, tüm bayilerin de (tedarikçi) mal satarken beni tercih etmelerini yeğlerim. Geleceğin dünyasına da bu vizyonla hazırlanmak, sistemi buna göre kurmak şarttır.

Kitabınızda, “Strateji mi, yoksa icra mı?” sorusunu irdeliyor ve liderlere önemli eleştirilerde bulunuyorsunuz. Sizce hangisi öncelikli? Stratejinin doğru ve verimli icrası için liderler ne gibi adımlar atmalı?

Evet, Chris McChesney, Sean Covey ve Jim Huling’in Uygulamanın 4 Disiplini (4 Disciplines of Execution) isimli kitabının başlangıç sorusuydu bu ve daha başta cevap veriyorlardı: icra. Ama nasıl? Bu kitap icranın en büyük düşmanının günlük yapılması gereken standart işler olduğunu söylüyor; buradan yola çıkarak işleri acil (seni yöneten günlük işler) ve önemli (senin yöneteceğin yeni aktiviteler) olarak ikiye ayırıyor. Acil işler kötü değil, organizasyonu canlı tutan ve yapılması zorunlu işlerdir. Acil işler yapılmazsa şirket büyük zarar görür ama şirkette sadece acil işleri yaparsanız da şirket gelişmez. Çalışanlarınıza davranış değişikliğini benimsetemediğiniz sürece onlar sadece günlük acil işlerin koşuşturması içinde yaşayacaklardır. İcra disiplinini acil günlük işleri yönetmek için değil, aksine acil işlerin arasında en kritik stratejinin icrasında kurallar belirlemek için geliştirmek gerekir. Bu nedenle de önce önemli olana odaklanmak, onu ölçmek, değerlendirmek ve hesap verilebilir bir raporlama sistemi kurmak gerekir.

Mesela kilo vermek istiyorsunuz. Çok önemli hedefiniz yaza kadar 75 kiloya inmek olsun. Önemli ölçümler günde 45 dakika yürümek, bin kalori almak ve akşamları yemek yememek olarak tanımlanabilir. Her hafta tartılma kaydı ise gecikmiş ölçümdür. Buzdolabına bir takip çizelgesi konursa, eşinize de her hafta başı öncü ölçümlerle ilgili hesap verirseniz, 75 kiloya düşmek artık sadece size bağlı değil sisteme dayalı bir şey olur. Açıkçası bu da bizim OKR sisteminden başka bir şey değildir. Yani stratejiniz istediğiniz kadar doğru olsun, icra yoksa sonuç yoktur.

Sözünü ettiğimiz hızlı dönüşümle çalışma modelleri ve iş yapış biçimlerinin de değiştiğine tanıklık ediyoruz. Kitabınızda son zamanlarda sıkça tartışılan “haftada dört gün çalışma” konusunu da ele alıyorsunuz. Önümüzdeki süreçte çalışma biçiminin nasıl evrileceğini düşünüyorsunuz?

Haftada daha kısa süre çalışma bir hayal olarak mı kalacak, yoksa evrim yoluyla mı gelecek, yoksa Covid devrimiyle evden çalışma kılığında geldi de haberimiz mi yok, kısa sürede anlarız diye düşünüyorum. Ben gelecekten korkmuyorum, her şeyi denemekten yanayım. Açıkçası salgından önce evden çalışmaya karşıydım. Şimdi hibrit çalışmanın çok verimli olduğunu düşünüyorum. Haftada dört gün çalışmanın verimli olduğu kanıtlanırsa niye denemeyelim? Ama şunu unutmayalım; dünya durmadan dönüyor ve zaman akıyor, biz işlerimizde rekabetçi üstünlük sağlayamadığımız takdirde zaten çalışacak işimiz olmayacak.

Sürdürülebilirlik konusunda yalnızca iş dünyasının değil bürokrasi ve sivil toplum kuruluşlarının da dönüşmesi gerektiğine vurgu yapıyorsunuz. Sistemin düzeltilmesi ve daha katma değerli olması için sizce nasıl bir model izlenmeli?

Sürdürülebilirlik bilincinin artmasında pek çok etken var. Geliştirilmesinde de aynı etkenler rol oynayacaktır. Özünde geleceği yaşayabilmek isteği ve endişesidir. Kaynaklar azalıyor mu, gelecek nesillere güvenli bir yaşam sunabilecek miyiz? Bu cevabı ararken hem tek başımıza bunu yapamayacağımızı hem de her bireyin bundan sorumlu olduğunu fark ediyoruz. Sağlıklı bir gelecek için birlik içinde yegâne evimiz dünyayı korumamız gerek. Bunu güncel olarak pandemi döneminde tecrübe ettik. Dünyanın her ülkesi, her bireyi evinin dışındaki hayattan mahrum kaldı. Birlikte sosyal yaşamın değerini daha iyi anladık.

Sürdürülebilir kaynaklar, kaliteli yaşam imkanları, sağlıklı yaşam, ekonomik büyüme ve bireysel güçlerin birleşmesi ile mümkündür. Bunu yapabilmek için her bireyin ve birimin eylemleri dünyayı korumaya yardımcı olacak olumlu küresel hareketlere dönüşmelidir. Sürdürülebilirlik amacı ile gerçekleştirilmiş geniş vizyona sahip tüm fikir ve projelerin iklim değişikliği iddialarının ötesinde çocuklarımıza, torunlarımıza daha yaşanabilir bir dünya yaratmak için çok önemli olduğunu düşünüyorum.

İklim krizinin etkileri ve pandemiyle birlikte gıda güvenliğinin önemi daha fazla anlaşıldı. Gerek gıda endüstrisindeki tecrübeniz gerekse son dönemde meydana gelen gıda güvenliği sorunlarının gelecekte yaşanmaması adına sizce hangi adımlar atılmalı?

Gıda güvenliği hepimiz için hayati önem taşıyan bir konu. “Eğitim şart” desem yeri. Sabri Ülker Vakfı bu konuda hem yetişkinlere hem de çocuklara yönelik çok önemli çalışmalar yürütüyor. Burada vakfın bir projesinde yaptığımız bir araştırmanın bulgularından bahsetmek istiyorum.

Prof. Dr. İrfan Erol ülkemizde oransal çoğunluğu 18-24 yaş grubu bireylerden oluşan tüketicilerin yüzde 66,1’inin gıda güvenliği kavramını hiç duymadığını belirtiyor. Diğer yandan araştırma, bozuk ve hatalı gıda ile karşılaşan tüketicinin tutumlarını da bize gösteriyor. Bozuk gıdayı şikayet etmeyenlerin yüzde 62,1’i gerekçe olarak “uğraşmak istemediğini” söylüyor. Her üç kişiden biri ALO 174’ten haberdar değil, haberdar olan da uğraşmak istemiyor.

Bu sayılara bakınca gıda güvenliği bakımından kurumsal çabaların ötesinde tüketiciyi de bilinçlendirmenin ne kadar büyük önem taşıdığını görebilmekteyiz. Unutmayın, tüketici bilinçlendikçe tüm işletmeler bu konuyu daha ciddiye alacaktır. Bilinçlendirmek ise okulda ve yaşam boyu eğitimle oluyor. Süreklilikten taviz vermemeliyiz.

Hem iş insanı şapkanız hem de sanata olan yoğun ilginizle blokzincir teknolojilerini farklı boyutlarıyla inceliyorsunuz. Öncelikle, blokzincir teknolojileri, kripto paralar ve merkeziyetsiz Web 3.0 dünyası gelecekte işin doğasını nasıl evriltecek?

Kripto para hâlâ aşina olduğum bir alan değil ama gelişmeleri takip ediyorum. Ancak şunu belirtmeliyim, bir kuruş kripto param yok ama kim bilir? Dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu konularda birçok gelişme yaşanıyor. Ben de fırsat bulmuşken son günlerde gördüğüm NFT eserler ve kripto para konusunda son okuduğum kitap ve benzer malumat üzerine düşünüyor, tartışıyor ve yazıyorum.

Mesela blokzincir üzerinde gelişen Web 3.0’ın eser sahiplerinin mülkiyet/telif haklarının korunması için eşsiz bir ortam sağladığını öğrendim. Kullanıcıların verilerinin internet devlerinin elinde sadece bir platformun para kazandığı bir araca dönüşmesini de engellediğini öğrendim. Kitap, müzik, görsel, yazı, video gibi eserler NFT olarak tüketicisiyle buluştuğunda eser sahipleri her tüketimden gelir elde edebileceği için bu yapı eklenen her bir yeni eş düzey katılımcı ile güçleniyormuş. Eğer öyleyse gelecekte merkeziyetsiz, demokratik bir web düzeni olacak ve burada dijital ürünlerin ticareti daha fazla olacaktır. Ancak bu yeni web şebekeleri yapısı içinde tüketici daha fazla segmente olacak, yani reklamla onlara ulaşma konusu zorlaşacaktır.

Peki, sanata ilgi duyan, destek olan kimliğinizle NFT teknolojilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce NFT’ler sanat dünyası için nasıl bir değer yaratıyor?

Dijitalleşme hepimize sınırsızlığı çağrıştırıyor ama sanatla dijitalin birleşmesi farklı bir şey ortaya çıkardı, farklı bir değer oluşturdu. Yani sanat nasıl dijitale uyum sağladıysa dijitalleşme de sanat içerisinde kendi özel alanını yarattı. Sınırlı sayıda ya da biricik (ünik) edisyon, NFT eser sahiplerini böbürlendiriyor. Aslında satılan, bir blokzincirle mühürlenmiş internet adresidir. Böbürlenmek diyorum çünkü burada söz konusu olan daha çok sahip olma hissinden beslenmek, onun sanal da olsa bir yerde kendilerine ait olması onlar için bir mutluluk kaynağı oluyor ki bu da bir duvara asılan sanat eserinin mutluluğundan farklı bir şey. Burada söz konusu olan metaverse dünyasının öncüleri gamer gençler öteden beri çeşitli mevcut NFT metalarının tüketicisidirler. Ben de yakından takip ediyorum tüm bu gelişmeleri. Sanatın geleceğinin ne olacağını Web 3.0’ın da yaygınlaşmasıyla bize zaman gösterecek.

Kitabınızda kişisel gelişime, mutluluk duyduğunuz anlara, inanca yönelik duygularınıza, hobilerinize de yer veriyor ancak bir yandan da, “Ben aslında çalışırken eğleniyorum” diyorsunuz. İş-yaşam dengesini nasıl sağlıyorsunuz?

Bu sorunuza izninizle Washington Post’taki bir makaleden yararlanıp cevap vereyim çünkü bunu yazmıştım. Söz konusu makale üç ayrı tip eğlenceden bahsediyor. Tip I eğlence, zevk alacağınızdan emin olup yaptığınız aktiviteler. Arkadaşlarınızla güzel bir restoranda yemek, sahilde vakit geçirmek gibi… Yani güvenli alan sınırları içinde, süreci ve sonunu kestirebildiğiniz aktiviteler. Diğer uç ise Tip III eğlence. Bu, sonu dualarla, kurtarma operasyonlarıyla biten, bir daha asla yapmam dedirten etkinlikler. Mesela vahşi doğada tedbirsizce kaybolacağınız geziler, okyanusu yüzerek geçmeye çalışmak gibi ürkütücü ve mantıksız etkinlikler. Geçtiğimiz Şubat ayında Atlantik Okyanusu’nu yelkenle dokuz günde geçtim ama yüzerek değil. Tip III değilim çok şükür! Tip II eğlence ise dengeli durum. Yani gerçekten tehlikeye atılmadan, rahatsız eden ama cana can katan bir meydan okuyuş haliyle dengeyi tutturduğunuz aktiviteler. Tip II, dağcılar arasında yaygın kullanılan bir terimmiş. İlginçtir, kitap yazmak da bu kategoriye giriyormuş, nedense…

Bense soranlara, “Ben hep tatildeyim ve ben hep çalışıyorum” diyorum. Yani ben aslında çalışırken eğleniyorum. O yüzden kendime Tip 4 dedim. Yani endişeye mahal yok.

Önümüzdeki süreçte yeni bir kitap projeniz var mı? Varsa bu kez hangi konulara öncelik vermeyi hedefliyorsunuz?

Başta da dediğim gibi derdim çok satan bir yazar olarak anılmak değil. Kendimi geliştirmek için yazıyorum. Kendimi geliştirmekten vazgeçeceğimi de sanmıyorum. Bu içten gelen bir motivasyon. Kitap projem yok, zaten hiç olmadı. Sağ olsunlar, Sabri Ülker Vakfı’ndaki arkadaşlarım yazılarımı derliyor ve kitap haline getiriyorlar. Ama çok yazı projem var. Yazar olmak gibi amacım yok dedim ama çok yazınca insan her konu üzerinde görüş oluşturup her şeyi de yazmak istiyormuş. Hani, “Elinde çekiç olan her şeyi çivi görür” derler ya. Elime kalemi bir aldım, her şeyi yazılabilir konu olarak görmüyorum desem yalan olur. Tabii arkadaşlarıma tavsiyem onların da yazmasıdır. Mesela insan ve iş destek başkanımız Bahattin Aydın başladı yazmaya, ben de onun yazılarını yorumlarımla paylaşıyorum ve diyorum ki niye bir sonraki kitapta yer almasın.

HBR

Okumaya devam et

GÜNDEM

AKTİF BÜLTEN

Yayınlanma:

|

Yazan:

Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararı ile OHAL kapsamında konutu veya iş yeri yıkılan, ağır ve orta hasarlı hale gelen elektrik ve doğalgaz abonelerinin 6 Şubat’a kadar tahakkuk edilen ancak tahsil edilemeyen elektrik ve doğalgaz borçlarının silineceği bildirildi.

İngiltere ekonomisinde bu yıl büyüme beklemediğini açıklayan Goldman Sachs, BoE’nin Mayıs toplantısında faiz artırımına gitmeyeceğini öngörerek nihai faiz seviyesi için %4,25’e işaret etti.

Almanya Mart Zew Beklenti Anketi 13; Zew Mevcut Durum Anketi ise –46,5 olarak açıklandı. (Beklenti: 17,5, -50; önceki: 28,1, -45,1). Bankacılık sektöründeki krizlerin ardından baskı altında kalan küresel finans piyasaları nedeniyle yatırımcı güveni beklentilerin altına gerileyerek 6 ayın en düşük seviyesinde açıklandı.

ECB Başkanı Lagarde, finansal gelişmeleri takip ettiklerinin ve fiyat istikrarını korumak için gerekeni yapmaya hazır olduklarının altını çizerken; Cresit Suisse’teki risklerin yönetilebilir büyüklükte olduğunu ancak Avrupa bankalarının, fonlama maliyetlerinin yüksek; kredi hacimlerinin ve ekonomik büyümenin ise düşük olduğu ortama karşı dayanıklı olmaları gerektiği konusunda uyarıda bulundu. ECB üyesi ve Avusturya MB Başkanı Holzman ise iki hafta önce enflasyonu %2 hedefine düşürmek için Temmuz’a kadar her toplantıda 50’şer baz puan faiz arıtımına gidilmesi gerektiği yönündeki açıklamasının ardından söylemlerini yumuşatarak, fiyat baskılarının azalması durumunda ECB’nin faiz oranlarını kademeli şekilde yükseltmeye ihtiyaç duymayabileceğini öngördü. Goldman Sachs ise Euro Bölgesi’nde bankacılık sektöründe yaşanan şoklara ve artan ekonomik belirsizliklere dikkat çekerek 2023 ekonomik büyüme tahminini %0,7’ye düşürdü. Ifo ise Avrupa Birliği’ni, ABD’de uygulanan Enflasyonu Düşürme Yasası’na (IRA) cevap olarak “yeşil sübvansiyon” yarışına girmemesi ve aşırı borçlanmadan kaçınması konusunda uyardı.

ABD Şubat Mevcut Ev Satışları 4,58 milyon olarak açıklandı. (Beklenti: 4,15 milyon, önceki: 4 milyon). ABD’de konut piyasasının yaklaşık %90’ını oluşturan ikinci el konut satışları, mortgage kredi faizlerindeki gerilemenin etkisiyle beklentilerin üzerinde artarak pandemi sonrası görülen en hızlı yükselişi kaydetti.

ABD Hazine Bakanı Yellen, bankacılık sisteminin yeniden istikrar kazandığını ve alınan önlemlerin katkısıyla başka bankaların iflas riskinin azaltıldığını belirtirken; sadece büyük değil orta ve küçük ölçekli bankları da korumak için müdahaleye hazır olduklarını açıkladı.

Halkbank ve Vakıfbank tarafından KAP’a yapılan açıklamaya göre nakit sermaye artırımı yoluyla Halkbank’ın sermayesi 30 milyar TL, Vakıfbank’ın ise 32 milyar TL artırılacak. Sermaye artırımı tahsisli satış yöntemi ile mevcut tüm ortakların rüçhan hakları tamamen kısıtlanarak gerçekleştirilecek. Halkbank sermaye artırımından elde edilecek gelirin reel sektör krediler ve bankacılık hizmetlerine kaynak temininde kullanılacağını belirtilirken, Vakıfbank ise ticari ve bireysel müşteri finansal ihtiyaçları ve global piyasa koşullarında oluşabilecek dalgalanmalara karşı kullanılacağı belirtildi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı dün düzenlediği 5 yıl vadeli sabit kuponlu ve 10 Yıl vadeli TÜFE’ye endeksli iki tahvil ihalesinde ROT dahil 37,1 milyar TL satış gerçekleştirirken; sabit kuponlu tahvil ihalesinde ortalama bileşik faiz %11,53, ortalama basit faiz ise %11,22 seviyesinde kaydedildi. TÜFE’ye Endeksli Tahvil ihalesinde ise ortalama reel bileşik faiz -%4,54 seviyesinde olurken; ortalama reel basit faiz oranı ise -%4,59 seviyesinde belirlendi.

AKTİFBANK

Okumaya devam et

GÜNCEL

Balıkesir merkezli uluslararası dolandırıcılık operasyonu: 103 gözaltı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan yazılı açıklamaya göre, Almanya, Avusturya, Çekya, Kanada, Peru, Katar ve Irak’ta yaşayan yabancı uyruklu kişileri telefonla arayarak kendilerini avukat, polis ve kamu görevlisi olarak tanıtıp dolandırıcılık yaptığı belirlenen 116 zanlı hakkında yakalama kararı verildi.

Balıkesir İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, yaptıkları teknik takibin ardından Balıkesir’in yanı sıra 21 ilde zanlıların adreslerine eş zamanlı operasyon düzenledi.

Ekipler, operasyonlarda 103 şüpheliyi gözaltına aldı. Yapılan incelemelerde 8 şüphelinin halen başka suçlardan ceza infaz kurumlarında olduğu tespit edilirken diğer 5 şüphelinin yakalanması için çalışmalar sürüyor.

Bu arada, haklarında “suç işlemek amacıyla örgüt kurma”, “örgüt faaliyeti çerçevesinde nitelikli dolandırıcılık” ve “suçtan elde edilen mal varlığı değerlerini aklama” suçlarından soruşturma başlatılan zanlıların söz konusu ülkelerdeki 400 kişiyi 774 bin 549 avro ve 38 bin 160 dolar dolandırdığı belirlendi.

Okumaya devam et

GÜNDEM

GÜNLÜK BÜLTEN

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kahramanmaraş merkezli ve 11 ili etkileyen 6 Şubat deprem felaketlerinin ardından hayatını kaybedenlerin sayısının 50 binin üzerinde olduğu açıklanırken; DASK tarafından yapılan hasar ödemeleri de 4,5 milyar TL’yi aştı. AB Komisyonu Başkanı Leyen yaşanan büyük felaketlerin ardından yeniden yapılanmaya katkı sağlamak için Türkiye’ye 1 milyar euro destek vereceğini bildirdi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zaharova’nın, 19 Mart’ta süresi dolan Tahıl Koridoru Anlaşması’nın 60 gün uzatıldığını resmen duyurmasının ardından Birleşmiş Milletler tarafından Türkiye’ye diplomatik ve operasyonel destekleri için teşekkür edildi.

Çin Merkez Bankası piyasa beklentilerine paralel olarak ana kredi faiz oranlarını (LPR) değiştirmediğini açıklarken; 1 yıl vadeli LPR oranını %3,65 seviyesinde, konut kredileri için referans kabul edilen 5 yıl vadeli LPR oranını ise %4,30 seviyesinde tuttuğunu bildirdi. Çin Merkez Bankası Para Politikası Komitesi üyesi Cai ise pandemi dönemindeki zayıf ücret büyümesi ve yavaşlayan hane halkı harcamaları nedeniyle ekonomik toparlanmanın yetersiz kaldığını belirterek hane halkına 4 trilyon yuan doğrudan teşvik verilmesini önerirken; sosyal güvenlik sisteminin kullanılmasının da tüketimi canlandırmak için diğer bir seçenek olduğuna dikkat çekti.

Almanya Maliye Bakanlığı ve BaFin‘in Avrupa’ya uzanan bankacılık sektörü üzerindeki endişeler karşısında İsviçreli yetkililerin Credit Suisse’i kurtarma operasyonlarını desteklediklerini belirtmesi ve Alman finansal sisteminin istikrarlı ve dirençli olduğunu vurgulamasına rağmen Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Fratzscher, CS ve SIVB krizlerinin Alman ekonomisini etkileyebileceği konusunda uyarıda bulundu. Bundesbank ise enerji fiyatlarındaki gerileme ile manşet enflasyonun aşağı gelmesini beklediklerini ancak çekirdek enflasyonun yüksek seviyelerde kalıcı olabileceğini vurgulayarak yılın ilk çeyreğinde daralarak resesyona gireceğini öngördü.

Eurostat tarafından açıklanan 2023 Ocak ayına ilişkin uluslararası ticaret verilerine göre Euro Bölgesi’nde ihracat bu yıl 2022 Ocak ayına kıyasla %11 artarak 222,9 milyar euroya; ithalat ise %9,7 artarak 253,5 milyar euroya yükselirken; dış ticaret açığı ise 30,6 milyar euro olarak gerçekleşti. AB’nin Ocak dış ticaret açığı 34,6 milyar euro olarak kaydedilirken; AB ülkelerinin en fazla ihracat yaptığı ülke 37 milyar euro ile ABD, en fazla ithalat yaptığı ülke ise 47,3 milyar euro ile Çin oldu. ECB Yönetim Konseyi Üyesi ve Fransa MB Başkanı Villeroy ise geçtiğimiz hafta ECB’nin aldığı 50 baz puanlık faiz artırım kararı sayesinde bankacılık sektöründe yaşanan krizlere rağmen yatırımcı güvenini desteklediğini vurgularken; ECB Yönetim Konseyi üyesi Kazaks, Avusturya MB Başkanı Holzmann ve Belçika MB Başkanı Wunsch da enflasyonda kalıcı düşüş sağlanana kadar sıkılaşmanın devam etmesi gerektiğini belirtti.

Fed’in Çarşamba günü faiz kararını açıklaması beklenirken; Goldman Sachs, Silicon Valley Bankası’nın iflası nedeniyle Fed’e ilişkin tahminlerini güncellediğini ve bu hafta faiz artırım hamlesi beklemediğini ancak Mayıs ve Haziran ve Temmuz toplantılarında 25’er baz puan faiz artırımı yapılabileceğini öngörerek nihai faiz için %5,25-%5,50 seviyesine işaret etti. Allianz SE’nin baş ekonomi danışmanı El-Erian ise FOMC toplantısında faizi 25 baz puan artırım çağrısı yaptı.

TCMB’den bankalara gelen bildirimde döviz fazlasına sahip firmalara yapılacak döviz satışında Dolar/TL kuru 19,15’ten 19,20’lere güncellenirken; net döviz açığı olan firmaların 19,01 seviyesindeki spot kurdan alım yapabileceği belirtildi. Merkez Bankası ayrıca Ticari müşterilerin günlük döviz alım limitini 5 milyon USD’den 2,5 milyon revize ederek tek seferde bu limitin üzerinde döviz alımı yapacak firmaların bilgi vermesini talep etti.

Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından düzenlenen 2 yıl vadeli sabit kuponlu ve 7 yıl vadeli değişken faizli tahvil ihraçlarında ROT dahil 4,66 milyar TL satış yapılırken; sabit kuponlu ihalede ortalama bileşik faiz %12,44, ortalama basit faiz ise %12,08 olarak gerçekleşti. Değişken faizli ihalede ise ortalama dönemsel bileşik faiz %10,65 olarak kaydedildi.

AKTİFBANK

Okumaya devam et

KATEGORİLER

ALTIN – DÖVİZ

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www paravitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 - Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.