Connect with us

Mustafa Akpınar

Mustafa AKPINAR yazdı: ŞİRKETLER İÇİN BAŞARI REÇETESİ

Yayınlanma:

|

✔️Finans Sistemi

🔵Yasal Uyum
🔵Değişen teknolojinin takip edilerek verimliliği artırmak
🔵Yetişmiş personal konusu
🔵Şirket iç kontrolünün kurulması ve Finansal alt yapının kuvvetlendirmesi
🔵Maliyetlerin düşürülmesi ve kontrolünde yönetimin danışmanı olarak yönlendirme yapmak ve en önemlisi;
🔵tahsilat takip yönetim sitemi ve
🔵satış yönetimi ile iletişim eksikliği

✔️Pazarlama Sistemi

🔵Müşteri Yolculuk Haritası
🔵Pazar haritalamasi
🔵Kategori Yönetimi
🔵Stratejik Marka Mimarisi
🔵Pazarlama Kadrosunun Eğitimi
🔵Potansiyel Müşteri Arama Çalışmaları
🔵Müşteri odaklılık kültürünü iç müşterimize (insan kaynagimiza)aşılamak
🔵SKU ANALIZI (çok onemli)

✔️Satınalma Sistemi

🔵Öncelikle stratejik satınalma konusunu pazarlama birimi ile pazar haritalamasi çalışması ile pekiştirme
🔵Sistemli ve düzenli tedarikçi değerlendirmesi
🔵Tedarikçi ödemelerinin düzenli yapılması
🔵Sipariş, teslimat, fatura mutabakatının düzenli yapılması
🔵Takip ve kontrol

✔️Satış Sistemi

🔵şirketin yazılı fiyat verme prosedürünün olması
🔵satıcıların yeterli ürün bilgisine sahip olması konusunun önemi
🔵takip kültürünün olması
🔵satışa verilen hedeflerin Çok fazla ya da çok az olması konusunun incelenmesi
🔵satış ekibinin temsil eksikliği konusunun takibi
🔵kaybedilen müşteriler ve kaybedilme nedenlerinin araştırılması

✔️Üretim Sistemi

🔵ekonomik sipariş miktarı ve stok devir hızının belirlenmesi
🔵fason üretim analizinin yapılması
🔵maliyet azaltma çalışmalarının yapılıp yapılmadığını izleme
🔵üretim planlamasının ihmal edilip edilmediğini kontrol
🔵üretim Ekipmanları kritik parçalarının stokta bulunup bulunmadığının kontrolü

☝️Bu sistem kurulduktan sonra; aldığımız kararların içinde eylem taahhüdü olması gerekir, ayrıca kararların içerdiği eylem taahhüdünün onu uygulayacak insanların kapasitesine uygun olması gerekir.

☝️kapasiteler belirlendikten sonra 👇

✔️Hata otopsi ve arama toplantıları yapılması gerekiyor. En yararlı toplantılardır. Hataların kişisellikten uzak çıkış noktaları kapatılmalı ve firmanın risk haritası👇çıkarılmalı.

✔️Biz neye sahibiz ( ürünler, insanımız ve sermayemiz ), dışarda ne var; ( rakipler , pazar ve piyasa) bunlar arasındaki bağ ilişkilendirilip fizibilite ve risk raporu çıkarılmalı .👇

Ve en sonuda ise en az 5 yıllık Stratejik Yönetim modeli çıkarılmalı (ortak akıl toplantıları ile ) 👇

✔️Stratejik yönetim modeli

5 yıllık stratejik planlamada şu unsurlara mutlaka dikkat etmeliyiz;👇

📌Bulunduğunuz Pazar ne kadar büyüyecek. Biz ne kadar büyümeliyiz.Genel büyümenin altında kalırsak başarısız sayılırız. Örneğin Pazar %10 büyüyecekse bizim en az %11 büyümemiz gerekir.

📌Pazar’daki penetrasyonumuz nedir 5 yıl sonra ne olmalı.
📌Marka kar ve zarar planlaması
📌Yıllık plan şeması
📌Satış hedefleri
📌Üretim hedefleri
📌Tedarik planlaması
📌Sektör ve rakip analizi
📌Bütçe planlaması

Yönetim Sanattır ve yönetici en iyi sanatcı 🧠

Okumaya devam et
Yorum Yazın

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

EKONOMİ

SEFALET İÇİNDE ŞATAFAT YAŞADIĞIMIZA İKNA OLACAĞIZ

Yayınlanma:

|

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, algı yönetim çabasına ve karşısındakinin itiraz etmeyeceğini bilerek söylediği gerekçeleri üretmeye devam ediyor. ‘Sizi anlıyorum’ adı altında makro ekonomik göstergelerden bahsettiği insanların ne durumda yaşadığı ile ilgili bir fikri de yok. Göstergeler de ayrıca tartışılır.

Aslında tek başına değil. Medyanın bir bölümü de ‘nasıl tasarruf’ yapabilirsiniz ile başlayan, insanların müsrifliklerinin nerede olduğunu anlatan ve konuyu nasıl yönetebilecekleri hakkında ahkâm kesen haberlerle bu yapıyı destekliyorlar.

Bu neyin kafası biliyor musunuz? ‘Bak tüm restoranlar, kafeler dolu, bir de kriz var’ diyorlar. O restoranın, kafenin ya da mağazanın hangi şartlar altında ayakta kalmaya çalıştığına başını çevirenlerin, orada gözüken kalabalık üzerinden ‘ekonomi iyi’ söylemine destek veriliyor.

Yani meseleye restorandan bakıyorlar. İçerisi doluysa, ülkede ekonomide iyi gidiyor. Yollarda tüm akaryakıt zamlarına karşılık araçlar dolaşıyorsa, işler tıkırında, boşuna ağlayanlar var anlamına geliyor. Üstelik yollardaki arabaların büyük bir bölümünün ticari amaçla yolda olduğunu bile göz ardı ederek.

Son derece derin bir fakru zaruret yaşanan ülkede, toplasan 5 milyon insanı geçmeyecek gruptan oluşan fotoğrafa bakıp, 80 milyonun sefaletini gizlemeye çalışanlar, tarih önünde bunun sorumluluğunu taşıyacaklardır.

Esnafın iş yapmaması umurunda olmadan, icra uygulamaya koyanlar, ihtiyati hacizle sadece o esnafı değil, tüm alacak zincirini kilitleyenler, restoranın camından baktıkları Türkiye fotoğrafında yanlış yerde duruyorlar.

Çünkü dışarıdan içeriye bakarsanız, gerçek durumu göremezsiniz. Geçin restoranın içinden dışına bakın. Ortalık ‘Köyden indim şehire’ filmindeki kadronun ya da Kemal Sunal’ın camdan tavuğa ekmek bandırdığı sahnenin aynısı.

Eylül ayıyla birlikte şartların sertleştiği, masrafların gün be gün artacağı, buna karşılık elindeki paranın satın alma gücünü yitirmiş, her gün açıklananın en az iki katı yüksek enflasyon yaşayan insanların, yılbaşında daha az para alması için oluşturulan algıyla bu iş sürdürülemez.

Ortada ne tüketici kaldı, ne de bu gidişle tacir ya da sanayici kalacak. Büyük bir vurdumduymazlık içinde, insanların sorununu yok sayarak, kendi oluşturdukları rakamlarla yorumladıkları ekonomiye kendileri inanarak işin tadını kaçırdılar.

Tüketici ile de, esnafla da, sanayici ile de konuşsanız, gidişatın hoş olmadığını dile getiriyorlar. Ayrıca Bakan Şimşek’in görmediği bir gerçeği daha tespit ederek söylüyorlar. Bu iş, sürdürülebilir olmaktan çıktı.

Çıktı çünkü, ortada ne gerçek kaldı, ne orantı, ne çıkış açısından netlik. Büyük bir sis bulutunun içinde, ekonomi yönetiminin anlamsız söylemleri ve işlerinin gölgesinde, insanlar daha da zor duruma düşüyor. Tekrarlıyorum. Restoranın camına dışarıdan değil, içeriden bakın. Ortalığın doz duman olduğunu göreceksiniz.

Mustafa AKPINAR

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

PROGRAMLAR İŞE YARAMADI, YENİ REÇETE ŞART!

Yayınlanma:

|

Enflasyonla mücadele adı altında iç piyasa katliamına dönen uygulamalar, sahadan gelen sesi duymaksızın devam ederken, elinde rakamla bomboş bir ülkede yaşamaya niyetli gibi ortaya çıkan ekonomi yönetimi tarzı, uyarıları da duymazlıktan geliyor.

Halen 2025 yılında dünyada ihracat pazarlarının açılmasından medet umarak, umut dağıtma kampanyası devam ediyor. Oysa hatırlayacaksınız, 2024’te de strateji bunun üzerine kurgulanmıştı ve geldiğimiz nokta ortada.

Ayrıca dünya piyasası açılsa bile, ki beklendiği gibi coşmayacak, bu TL maliyetlerle ve kur dezavantajıyla hiçbir ihracatçının netice alabilmesi, alsa da sürdürebilmesi mümkün değil. Fakat bu mesele de görmezlikten geliniyor.

İç piyasa ise gerek kalmayan ve eksiye geçen satın alma gücü, gerekse firmaların maliyetlerini burada da yansıtabilmesine olanak tanımayan fotoğraf, üzerine kredi mekanizmasının da kesilmesiyle birlikte tam bir açmaz noktaya geldi.

Bazen öyle bir gelişme ortaya çıkar ki, sayfalarca anlattığınızı, tek bir tanımlamaya sığdırarak daha çok anlam taşır. İşte şimdi bunun için bir unsur var elimizde. Pandemi dönemini hatırlayın.

Mart ayında ilk vakanın görülmesinin ardından tüm ekonomi kapatılmış, perakende noktaları ve bağlantılı olarak ticaret tamamen durma noktasına gelmiş, sadece e-ticaretle iş yapmaya çalışanların, yetersiz cirolarla ‘hiç olmazsa’ diyerek günü kurtarmaya çalıştığı o sıfır noktasını anımsayın.

O dönemde bilhassa ticaretle uğraşanlar ne yaşadıklarını çok iyi biliyorlar. Fakat o dönemin koşullarında bile, en azından kredi alan vatandaş zorunlu harcamalarını yapmaya çalıştı. İş hacmini kurtarmaya yetti mi, hayır. Ama atlatılması gereken bir dönemdi.

Son gelinen nokta, büyük bir alarmın habercisi gibi. Noktasına virgülüne dokunmadan önce bilgiyi aktarayım: “…ticari satışlarda pandemi dönemi olan Mayıs 2020’den sonraki en sert düşüş gerçekleşti. Ticaret satış hacmi temmuz ayında bir önceki aya göre ise yüzde 0.6 azaldı…”

Ticarette satışların 2020 yılının Mayıs ayı seviyesine düşmüş olması, ekonomi yönetiminin işi gücü bırakıp, konsantre olması gereken bir başlık olarak ortada duruyor. Ama görüyoruz ki, halen rakam tutkusuyla, sahadan gelen sese kulak tıkamaya devam edecekler.

Türkiye’nin gerçekçi bulunmayan bir enflasyonu 10’ar puan düşürerek oluşturmaya çalıştığı bir ortamda, tamamen duran bir piyasada, nakit akışının açmaza doğru sürüklendiği bir nokta, insanların gelirlerinin açlık seviyesinin altında, kredi puanlarının sorunlu olduğu ve satın alma için vadelerin de yok seviyesine getirildiği şartlarda nasıl bir ekonomik sonuç bekliyorlar?

Mesele artık bir ekonomi tercihi olmaktan çıktı, kumarhanenin müşterisini değil, ekonominin gerçek aktörlerini korumak gereken bir fotoğrafla ortada duruyor. Buna karşılık viraneye bakıp, yalı methiyesi düzen bir yönetim anlayışıyla binanın yıkılmasını izleyen yöneticilere sahibiz. Durun, okuyun, yeni bir strateji belirleyin. Yoksa topluca yıkıntının altında kalacağız.

Mustafa AKPINAR

Okumaya devam et

GÜNCEL

Mustafa Akpınar yazdı: BÜYÜME TUZAĞI

Yayınlanma:

|

Herkeste bir büyüme arzusudur gidiyor. Gerek patronların gerekse başta CEO’lar olmak üzere üst düzey yöneticilerin aklının bir ucunda hep şu düşünce vardır: Büyümeliyiz!

Büyüme stratejisi denilince aklıma, yönetim gurusu Michael Porter’in “Büyüme Tuzağı” yaklaşımı gelir. Bu yaklaşım şöyle der: Yöneticiler, şirketlerini hep büyütmek isterler. Bunlar, büyüme hayali peşinde koşarken verdikleri ödünler ve yaşanan tutarsızlıklar nedeniyle orijinal ürün ya da hizmetlerinden uzaklaşırlar, hatta kendi müşteri kitlesinin beklentilerini öylesine ikinci plana atarlar ki yüksek ciro uğruna ellerinde tuttukları rekabet avantajını da kaybeder.

Bu yaklaşımı örnekle somutlaştırmak gerekirse; güvenilir ve kaliteli çamaşır makinesine odaklanmış ve bu alanda ün yapmış bir markanın sektörün rüzgârından etkilenerek, bayilerinden ve etraftan gelen baskılara da bağlı olarak ürün yelpazesini genişletmesidir. Firma, çamaşır makinesine ek olarak tüm beyaz eşya ürünlerine hatta küçük ev aletleri sektörüne giriş yaparak ürün gamını oldukça artırır. Piyasaya hakim olmaya, ürün çeşitliliğine ve irili ufaklı marka sayısının artmasına odaklanan firmanın geriye dönüp baktığında yüksek cirosuna rağmen karlılığının büyük kısmının yine çamaşır makinesinden geldiğini görmesi şeklinde düşünebiliriz.

Patronlarımız mevcut işini kurumsal yaklaşım temelinde layıkıyla yapmak, yapacak profesyonelleri istihdam etmek yerine, yeni alanlara bilinçsizce girme konusunda oldukça mahirdirler. Bu yeteneğimizi daha iyi anlamak için etrafımızdaki sözüm ona bazı holdinglere veya birden fazla işle uğraşan firmalara bakmamız yeterli olacaktır. Zira üretim alanında başarılı firmalarımız üretim işine odaklanmak, alanında yapabileceğinin en iyisini yapmak, araştırma-geliştirmeye kafa yorarak ilişkili genişleme stratejisi izlemek yerine sırf popüler diye kazançlarını inşaat, hayvancılık veya enerji gibi hiç bilmedikleri alanlara aktarabiliyorlar. Peki, sonuç ne oluyor? Çoğunlukla hüsran. Bu durum, sadece üretim firmalarına has bir durum da değil. Bu gibi uygulamalar farklı sektörlerde faaliyet gösterenler için de geçerli. Bu tarz stratejik kararların ardında ne var diye baktığımızda; temelinde hesapsız büyüme arzusunun yattığını görebiliyoruz. Sanılıyor ki, daha fazla sektörde faaliyet gösterildiğinde daha güçlü olunur, kârlılığı yüksek alandaki başarılar her alanda benzer şekilde devam eder.

Eğer büyüme kararı, şirketin güçlü yönleri ve fırsatlarından hareketle tüm boyutları düşünülmüş planlı bir şekilde alınıyorsa sorun yok. Fakat ülkemizdeki stratejik uygulamalara, ömrü daha ikinci kuşağa bile ulaşmayan şirket sayılarımızın azlığına, en ufak krizde bile batma tehlikesi yaşayan kurumlarımıza baktığımızda kararların pekte uzun vadeli bakış açısıyla alınmadığını görebiliyoruz.

Patronlar ve profesyoneller şu soruyu kendilerine tekrar sormalıdır: Yüksek ciro mu, yüksek kâr mı, yoksa her ikisi de mi?

Mustafa AKPINAR

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.