Connect with us

EKONOMİ

Not verilmez, alınır!

Yayınlanma:

|

Cuma gecesi, piyasa kapanışı ardından, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, standart takviminin dışında bir kararla Türkiye’nin kredi notunu B2’den B3’e indirdi. Bu seviye, temerrüt anlamına gelen C sınıfının hemen bir basamak üzerinde yer alıyor. Kurum, not görünümünü ise durağan olarak belirledi. Mevcut not seviyelerine göre, Türkiye yatırım yapılabilir seviyenin Moody’s göre 5 basamak, Fitch’e göre 4 basamak ve S&P’ye göre 3 basamak aşağısında bulunuyor. Müsadenizle biraz zamanda geriye doğru yolculuk yapalım ve not verilmez alınır manşetimizin altını doldurmaya çalışalım.

2013 Mayıs ayında yatırım yapılabilir nota ulaşan Türkiye’de kabaca 9 yıl sonra neler olmuş?

TCMB’nin toplam brüt döviz ve altın rezervleri 133,5 milyar dolardan 108,6 milyar dolara geriledi (swap hariç net rezervler (eksi) 60,2 milyar dolar seviyesinde). Net uluslararası rezervler 54,5 milyar dolardan 11,8 milyar dolara geriledi. Yurtiçi yerleşiklerin gerçek ve tüzel kişilerin DTH (döviz tevdiat hesapları) 46,9 milyar dolardan 84,9 milyar dolara yükseldi. Dolarizasyon yani ters para ikamesi (yerel paradan kaçış) %33,9’dan %71,70 yükselerek rekor kırdı! Yabancı yatırımcı ise seneler içinde büyük göç misali arkasına bakmadan gitmiş: Yabancı yatırımcının hisse ve tahvil portföyü 152,3 milyar dolardan 17 milyar dolara gerilemiş. Ekonomik güven endeksi 107,4’den 93,4’de ; tüketici güven endeksi ise 95,5’den 68,5’e gerilemiş. Söz konusu dönemde ise TÜFE enflasyon %6,51’den %79,60’ya ; ÜFE ise %2,17’den %144,61’e yükselmiş.

16605387516bcb8815443b9c076c9dc9fe251b1950_1.jpg


Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu tarihte ilk defa B3’e indiren raporunun arkasında hangi gerçekler var?

Tükenen rezervler, cari açık, kükreyen enflasyon, ortodox olmayan para politikası, başarı ihtimalinin zayıf politikalar. Ne demişti Steve Jobs: Donanmaya katılmaktansa korsan olurum! Türkiye’nin cari işlemler fazlası verme mottosu ile yola çıktığı faiz indirimi, rekabetçi kur ve büyüme yönlü tercihine rağmen rekor kıran dış ticaret açığı ve zamanın ruhu ile uyumsuz para politikası, enflasyonun 24 yılın zirvesine iterken, kredi notu da tarihin en düşük seviyesine indi.

Pekâlâ Türkiye hangi ülkeler ile aynı not seviyesine sahip oldu? 

Angola, Bosna Hersek, Kırgızistan, Moğolistan, Nikaragua, Nijer, Tacikistan, Moldova ve Pakistan. Gerçekten yazık!

Dönelim Moody’s öncesi geçen haftaya…

ABD’de beklentilere oranla daha düşük gelen enflasyon rakamları geçen hafta küresel mali piyasalara âdeta doping etkisi yapmıştı. Hafta boyunca iyimser bir görünüm kaydeden küresel piyasalara paralel rekorlar kıran Borsa İstanbul 100 endeksi, Cuma günü %0,2 gerilerken, Bankacılık endeksinde düşüş ise %1,5 olarak gerçekleşti. Enflasyondan kaçan yerli yatırımcının rekorlar kırarak her gün kuzeye taşıdığı borsada kâr realizasyonu doğal ve sağlıklı olarak ele alıyoruz (yükselişin devamına çekince ile yaklaştığımızı kıymetli okurlarımız hatırlayacaktır).

Kur cephesinde ise kamunun süregelen desteği ile âdeta sabit kur rejimine geçilmiş gibi 17,95 seviyesinin etrafında yatay seyir geçen haftada da devam etti. TCMB’nin brüt döviz rezervlerinin Rusya kaynaklı fon akışı ile kabaca son 3 haftada 15 milyar dolar artmasına rağmen, swap hariç net rezervlerde aynı ölçüde bir artış olmaması USDTRY kurunun mevcut yatay seviyelerini korumasında etkili oldu.

ABD’de haftanın son iş günü 3 ayın zirvesinde sonuçlanan tüketici güveni ve aynı zamanda enflasyonun yavaşladığı emarelerinin ardından FED’in Eylül ayında 75 baz puanlık faiz artırımı yapma olasılığının azalmasıyla S&P 500 ve Nasdaq endeksleri üst üste dördüncü haftayı da yükselişle tamamladı. S&P 500 endeksi, ABD tüketici fiyatlarının beklenenden daha yavaş artmasının etkisiyle Haziran ortasındaki dip seviyesinden %15 yukarıda bulunuyor. FED’in Eylül ayında düzenlenecek olağan toplantısında 75bp yerine 50bp’lik faiz artışı yapma olasılığı da %58 seviyesinde fiyatlanıyor.

Hazır ABD’de borsalarından söz etmişken, Çin’in en büyük 5 kamu şirketinin ABD borsalarından çıkma kararı gündemin ilk sıralarına yerleşti. ABD ile Çin arasındaki diplomatik ve ekonomik gerilim tırmanırken, aralarında China Life Insurance, petrol devi Sinopec’in de bulunduğu Çinli beş kamu şirketi New York Borsası’ndan çıkacağını duyurdu.

2019 yılında halka arz edilen devlete ait petrol devi Saudi Aramco’nun hafta sonu açıklanan ikinci çeyrek kârı analist beklentilerini aşarak (yüksek petrol fiyatları, satılan hacimler ve rafinaj marjları ile desteklenerek %90 oranında yükselen bir artışla) 48,4 milyar dolar oldu. Brent cinsi petrolün varil fiyatı geçen haftalarda ön plana çıkardığımız 94 dolar seviyelerinde dip yapması ardından haftayı 97 dolar seviyelerinden karşılıyor. 94 dolar seviyesine azami dikkat etmekte fayda görüyoruz.

Brent cinsi ham petrol Ukrayna savaşı sonrası yükseldiği 139 dolar seviyesinden 98 dolar seviyelerine kadar gerilerken, Avrupa’da doğalgaz fiyatları kışın ‘acımasız’ geçeceğine işaret ediyor. Avrupa’nın toptan gaz fiyatı olan TTF’ye bağlı doğalgaz vadeli işlemleri, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından Mart ayında tüm zamanların en yüksek seviyesi olan megavat-saat başına 230 Euro’dan işlem gördü. Avrupa genelinde ısı rekorları kıran kurak yaz bir kenara, Rus Gazprom, türbinlerle ilgili sorunları gerekçe göstererek Kuzey Akım boru hattından akışı azaltması, Avrupa’nın kıştan önce depolama kapasitesinin %80’ini doldurma hedeflerini de tehlikeye attı. Almanya’da enerji ile ilgili otoriteler,  Almanya’nın Rusya’ya bağımlılığını sona erdirmenin uzun vadeli maliyetinin “çok yüksek gaz fiyatı” olacağı konusunda uyardı. TTF geçen haftayı 205 eur/megavat-saat seviyesinden rekora yakın tamamladı. Avrupa’nın Ukrayna’daki savaşla mücadelesi, Rus dışı enerji kaynak arayışı ve yetersiz yağışların etkisi ile Avrupa’nın büyüme motoru Almanya zorlu bir takvimle mücadele ederken, EURUSD paritesi de 1,0240 seviyesine gerileyerek haftaya başladı.

İngiltere Merkez Bankası’nın (BoE), İngiltere ekonomisine yönelik beklentilerini açıkladığı para politikası karar metninde ekonomik görünüme yönelik çizdiği olumsuz tablonun ilk emaresini Cuma günü açıklanan ve Mart 2021’den beri ilk defa çeyreksel bazda daralma kaydeden büyüme verilerinde görüldü: Haziran’da aylık bazda %-0,6 daralarak 2Ç22’de çeyreksel olarak %-0,1 küçüldü. Veri sonrası GBPUSD paritesi, 1,21 seviyesinin diplerine kadar gevşedi. Düşük büyümeye rağmen, yüksek enflasyonla mücadele kapsamında BoE’nin Eylül ayından da 50bp faiz artırımına gitmesi, akabinde ise 25 baz puanlık artışlarla ayağını gazdan kesmesine ihtimal tanıyoruz. Sterlin ve EUR’da riskleri mevcut ekosistemde aşağı yönlü görmeye devam ediyoruz. Kısa pozisyonumuz olmasa da, alım yönünde şimdilik pek de bir heyecanımız bulunmuyor.

Altının ons fiyatı haftayı 1,800 dolar seviyesinde tamamlayarak 1,835 dolar seviyesinde olan hedefimize bir adım daha yaklaşırken, gümüşün ons fiyatı ise önemli bir eşik olarak takip ettiğimiz 20,80 dolar seviyesinden haftayı kapattı. 20,80 seviyesinin üzerinde temiz bir haftalık kapanış ile daha da yukarıda 22 dolar seviyesini takip edeceğiz. Gram altında ise, 1,023 TL teknik seviyesinin üzerinde en temiz kapanış Cuma günü 1,038TL ile kaydedildi. Teknik mânâda sahne sırası 1,065TL’de görünüyor.

Bültenimizde bir müddettir yer verdiğimiz Ethereum ise haftayı beklentimize paralel 1,824 dolar teknik seviyesinin üzerinde tamamlayarak 2,000 dolar seviyesinin kıyısında işlem görüyor. Ethereum’da uzun bir zamandır beklenen arge çalışmasının Eylül ayında gerçekleşmesine kesin gözüyle bakılıyor. Böylelikle blok zincirinin enerji tüketiminde %99,95’lik bir azalma ve hızlı işlemlere hazırlanıyor. Bitcoin ise psikolojik de olsa iki ay ardından sonra ilk kez 25,000 dolar seviyesine yükselerek yatırımcısının yüzünü güldürdü. Radar menzilinde, Ethereum’da 2,400 ; Bitcoin’de ise 28,800 dolar seviyesi görülüyor.

ABD’de ekonomisinin yüksek enflasyonla başa çıksa bile ciddi bir gerilemeden kaçınabileceğine yönelik inanışların ivme kazanması ile haftanın son iş gününü yükselişle tamamlayan ABD borsalarını takiben yeni gün ve hafta başlangıcında Asya piyasalarında karmaşık bir seyir hâkim. Gösterge endeks Tokyo borsası %1 yukarıda işlem görürken, Çin’de bu sabah açıklanan büyümeye yönelik verilerin analist tahminlerini yakalayamaması sonrasıda (yavaşlamada Pekin’in sıfır COVID politikası etkili oluyor) Çin merkez bankası talebi canlandırmak için borç verme faiz oranlarında indirime gitti.

Mali piyasaların gündeminde bugün içeride bütçe dengesi; dışarıda ise ABD NY FED imalat endeks takip edilebilir. Çarşamba günü FED toplantı tutanakları, Türkiye’de ise Perşembe günü TCMB faiz kararı veri takviminde ön plana çıkıyor.

Hindistan’ın Warren Buffett lakaplı en tanınmış hisse senedi yatırımcısı Rakesh Jhunjhunwala, Pazar günü hayatını kaybetti . Kendi kendini yetiştirmiş bir milyarder için “sahip olduğum tek kural, hiçbir kuralın olmamasıdır” sözü de kendisi ile birlikte tarihe geçmiş oldu.

>Not verilmez, alınır!

2013 yılında yatırım yapılabilir not seviyesine yükselen Türkiye ekonomisinde geçen 9 senede neler olduğuna detaylı bir şekilde bültenimizde değinsek de, kanıma en çarpıcı grafik, yabancı yatırımcının Türkiye varlıklarındaki yaşanan keskin pozisyonlanma değişikliğinde oldu. Ne demişler, not verilmez alınır!

16605387510c5cbd3d7dd9bfcb086b252e4072e2be_2.jpg

>Avrupa Gaz Fiyatları

Avrupa’da gaz fiyatları 205 eur/megavat saat seviyesine yükseldi. Kurak yaz sonrası arz eksikliği ile birlikte konu ele alınırsa, Avrupa’yı âdeta soğuk ve pahalı bir kışın beklediğini düşünüyoruz.

16605387521414bcbf809cdec3a5f5943beed5640b_3.jpg

>Ethereum

1,824 dolar seviyesinde bulunan teknik seviyenin üzerinde haftalık bir kapanış yapan kripto paraların gümüşü Ethereum’da bir sonraki durak 2,400 dolar olarak görülüyor. 1,695 dolar seviyesinin geçilmesi ile girilen uzun pozisyonların zarar kes seviyesi (iz süren stop) 1,824 dolara yükseltilebilir.

1660538752b73b6138d518856f3def4f7b53566cb4_4.jpg

>Gram Altın

Gram altında 1,023 TL teknik seviyesinin üzerinde en temiz kapanış Cuma günü 1,038TL ile kaydedildi. Teknik mânâda sahne sırası 1,065TL’de görünüyor.

16605387526dbc12efeb9b842f232fdd64ba012e7e_5.jpg

İKTİSATBANK

Okumaya devam et

EKONOMİ

TİM, Global Ekonomideki Talep ve Riskleri Takip Edecek

Türkiye’de bir ilk olan İhracat Pazar Monitörü içinde iki endeksin yer aldığını bildiren TİM Başkanı Mustafa Gültepe, İhracat Talep Endeksi ile pazarlardaki talebi, Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de riskleri önceden görme imkânı bulacaklarını söyledi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), önemli pazarlarda talebi yaratan koşulları ve riskleri artık İhracat Pazar Monitörü’nden (İPM) takip edecek. İlk sayısı yayımlanan İPM’ye göre ocak ayında İhracat Talep Endeksi yüzde bir artışla 101 puana yükseldi.

TİM Başkanı Mustafa Gültepe, yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisinin itici gücü olan ihracatın seyrini belirleyebilme noktasında TİM’in hayata geçirdiği İhracat Pazar Monitörü’nün çok önemli bir misyon üstleneceğini vurguladı. Cumhuriyetin ikinci yüz yılına Türkiye’yi ihracatta ilk 10 ülke arasına çıkarma hedefi ile başladıklarını ve stratejilerini bu hedefe göre kurguladıklarını belirten Gültepe, şöyle devam etti:

“27 sektörümüzde, 61 birliğimizle ve 150 bine yakın ihracatçımızla dünyada adım atmadığımız ülke ya da bölge bulunmuyor. Türkiye’nin üretim gücünü, ürünlerimizin kalitesini tanıtmak için küresel ölçekteki sektörel fuarları, ticaret ve alım heyetlerini fırsata dönüştürüyoruz. Bütün bu çalışmaların yanı sıra pazarlarımızdaki tüm gelişmeleri hesaba katmamız gerekiyor.

TİM-İPM ALANINDA İLK VE TEK ENDEKS

İlkini  yayımladığımız TİM-İPM ile artık pazarlarımızdaki talep koşullarını ve siyasi-iktisadi risk konjonktürünü kolayca takip edebileceğiz. TİM-İPM, ülkemizde sektörel bazda talep ve risk koşullarını ölçen ilk ve tek endeks olma özelliğini taşıyor. Aylık olarak kamuoyu ile paylaşacağımız TİM-İPM içinde İhracat Talep Endeksi ve Pazar Dayanıklılık Endeksi yer alıyor. İhracat Talep Endeksi ile pazarlarımızdaki talebin hem genel durumunu hem de sektör ve ülke özelinde tabloyu görebileceğiz.

Pazar Dayanıklılık Endeksi ile de pazarlarımızda risklerin genel durumunun yanında sektör ve ülke bazında gidişatı takip edebileceğiz. Ocak ayı rakamlarına baktığımızda İhracat Talep Endeksi önceki aya göre yüzde 1 artış, önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,4 düşüşle 101 oldu. Bu rakam bize ihracat pazarlarımızdaki talep koşullarının iyileşmeye devam ettiğini gösteriyor. Pazar Dayanıklılık Endeksi ise Ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 0,6 artarken bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 0,7 düşüşle 99,7 seviyesinde gerçekleşti. Bu verilerin ışığında pazarlarımızdaki risk koşullarının da iyileşme eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz.”

Mustafa Gültepe, TİM-İPM kapsamındaki iki endeks sayesinde ihracatçı firmaların pazarlardaki riskleri ve talepleri çok daha daha kolay anlamlandırarak önceden pozisyon alma imkânı bulacaklarını sözlerine ekledi.

NOT: Şubat 2024 sayısı itibari ile TİM İhracat Pazar Monitörü her ayın son pazartesi günü yayınlanacaktır.

TİM İhracat Pazar Monitörü’ne buradan ulaşabilirsiniz.

 

TİM – Türkiye İhracatçılar Meclisi – TİM İhracat Pazar Monitörü (tim.org.tr)

tim_ihracat_pazar_monitörü_2024_subat TİMREPORT_229

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Serveti vergile(yeme)mek

Dev çok uluslu şirketlerin vergilendirilmesiyle ilgili bir yazı dizisi hazırlamıştım. Uluslararası sermayenin daha fazla vergi dışı kalmasına göz yumulmaması için küresel asgari kurumlar vergisi çalışmaları hızlanmış durumda. Bir yandan da toplum vicdanında sermayenin vergilendirilerek aklanması gerek.

Yayınlanma:

|

Tüm dünyada mali, ekonomik ve çevresel adaletsizlikler artarak devam ediyor. Küreselde pandemi sonrasındaki yeni servetin yaklaşık üçte ikisini en zengin yüzde 1’lik kesim elinde tutmaya başladı. Yoksulluk sona ermiyor, artıyor. Emek enflasyon altında ezilirken büyümeden aldığı pay sınırlı. Oxfam’ın araştırmasına göre dünyadaki en büyük şirketlerin sadece yüzde 1’inden daha azı çalışanlarına “yaşanabilir” bir ücret ödüyor. Diğer yüzde 99’unun böyle bir kaygısı var mı acaba?

Ama küreselde vergi reformları sermayeyle, dev çok uluslu şirketlerle ilgili yapılmaya çalışılıyor. Madem süreç başladı, bundan sonra zenginler için de devamı gelse iyi olur. Zaten en zenginlerin arkasında, kârın ortaklarına aktarıldığı ve genellikle beklenti üstü (!) kâr elde eden bu dev şirketler var. Üstüne vergi teşvikleri, indirimleri ile önemli bir kazanç alanına sahipler.

Sonra bu zenginler çeşitli yollarla nüfuz da elde edebiliyor. Bu nüfuz arttıkça ihalelerden medyaya kadar pek çok köşe başı tutulabiliyor.

Çünkü sadece servet değil, nüfuz da birikir. Servet, sahibine gelir sağlarken ve gelecekteki işsizlik, hastalık risklerine karşı güven verirken, sosyal mevki, ün, kudret, ekonomik bağımsızlık sağlayarak özel bir ödeme gücünü temsil eder.

Vergide adaleti sağlamak için ödeme gücüne göre vergileme gerekli, servet de ödeme gücünün göstergesi olduğuna göre vergilendirilmesi doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor.

Zaten servet vergilerinin amacı, fırsat eşitsizlikleri dolayısıyla toplumdaki bireyler arasında oluşan gelir ve servet dağılımındaki dengesizlikleri en aza indirmek değil mi? O nedenle serveti olan ile olmayanı bu vergiyle birbirinden ayırmak gerekiyor. Emlak vergisi bir emlaka sahip olan ile olmayanı, ya da motorlu taşıtlar vergisi ona sahip olan (sahip olabilme gücüne sahip olan) ile olmayanı birbirinden ayırabiliyor örneğin. Ancak gelir ve servet dağılımında adaletsizliği en az indirecek servet vergisinde servetin tanımında sorun yaşıyoruz. Çünkü ülkemizde devlet hâlâ somut, gözle görülen servet unsurlarını vergilemeye çalışıyor.

Türkiye’de servet vergileri dört adet; Emlak Vergisi (EV), Değerli Konut Vergisi (DKV), Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) ve Veraset ve İntikal Vergisi (VİV). Bu vergilerin konuları gayrimenkul (EV ve DKV), motorlu taşıt (MTV) ve servetin ölüm ya da yaşayanlar arası karşılıksız intikaline (VİV) dayanıyor.

Oysa servet tanımına, her türlü taşınır taşınmaz mallar ile para ve alacaklar dahildir ve zaten servet kişinin beli bir anda sahip olduğu ekonomik değerlerin tümüdür. Her birinin fiyatı vardır ve mübadeleye de elverişlidir.

Ancak Türkiye’de servetin tanımı oldukça dar. Bir çok ülkede mevduat vb de servet olarak tanımlanıyor. Bizdeki tanım eksikliği vergide adalet arayışını tetikleyen ana unsurlardan biri. Servet vergilerinin sık sık gündeme gelmesi, yeni bir servet vergisine umut bağlanması hem mevcut kamu giderlerinin dağılımından ve israfından, hem de vergilerin gelir/servetin adil dağılımındaki rolünden hoşnut olunmadığını gösteriyor.

Uygulamadaki servet vergilerinin gelir ve servet dağılımı üzerindeki etkisi, tüm servet unsurlarının hangi gelir grupları arasında dağıldığı ile ilgili. İşte aslında toplum vicdanını rahatsız eden nokta da burası.

Servet edinimiyle artan nüfuz, üretim faktörü sahipliklerinde giderek derinleşen adaletsizlikler ekonomi politikalarının etkisiyle de büyüdü. Düşük faiz politikasıyla uygulanırken kredi çekerek döviz ve altına yönelenler tasarruf ve servet sahibi oldular. Aynı dönemde düşük gelir düzeyindekiler, yoksullar bu politikanın sonucunda ortaya çıkan enflasyonun altında ezildi. Üstelik yaşanan dolarizasyon sonucu kur yükselişinin önüne geçilmesi için yaratılan KKM’nin getirisinden bile gelir vergisi alınmadı. O nedenle hem vergide adaletsizliğin göstergesi dolaylı vergilerin vergi sistemindeki hakimiyeti, hem de böyle bir zenginleşme ve kâr akımının da tetiklediği enflasyonla devam ediyoruz.

Mevcut servet vergilerine ek yeni bir servet vergisi ihdas edilmesi kıymetli meslektaşım Prof.Dr. Murat Batı’nın dünkü yazısında açıkladığı gibi Anayasa’nın 2. (sosyal hukuk devleti), 10. (eşitlik), 13. (ölçülülük) ve 35. (mülkiyet hakkının ihlali) maddelerine aykırılık teşkil edecek. Ayrıca yeni servet vergisi vergi sistemine dahil olsa da bu vergilerin gelirlerinin örneğin deprem harcamalarına, sosyal transferlere vb tahsis edilmesi 5018 sayılı KMYKK m.13/g’ye göre mümkün değil. Bu durumda gerçekleşmeyecek olan; bir Robin Hood vergisi gibi zenginden alıp yoksula vermek.

Yeni servet vergisine kadar öncelikle gelir ve kurumlar vergisinde reform ile işe başlanmalı. Gelir-Kurumlar Vergisi beyannamelerinde görülmeyen ve servetin oluşumuna katkı sağlayan gelir kayıt ve kontrol altına alınabilir. Servet vergisi ile gelir getirmediğinden dolayı Gelir-Kurumlar vergisiyle kavranamayan servet unsurları kavranabilir.

Aslında Veraset ve İntikal Vergisi uygulaması, karar alıcılara yol gösterici niteliğe sahip. Bu vergiler “birbirini telafi eden”, “takip ve kontrol eden vergiler“dir. Şöyle ki Veraset ve İntikal Vergisi, içinde iki vergiyi barındırıyor. İlki veraset sonucu ortaya çıkan ikincisi yaşayanlar arası gerçekleştirilen servetin karşılıksız intikali, vergilendirmeye yönelik. Veraset vergileri yalnız başına uygulandığı durumda servetin intikali yaşayanlar arasında bağış yoluyla gerçekleştirilebilir. Bunun için yaşayanlar arası bağış yoluyla gerçekleştirilen karşılıksız intikaller de bu vergi kapsamındadır.

Türkiye de servet vergileri, servet üzerinden ve servet transferinden alınıyor. Ayrıca servet vergileri servet artışından da alınır. Serveti oluşturan unsurda sahibinin hiçbir kişisel emeği olmadan meydana gelen artışlar vergilendirilir. Almanya’da Birinci Dünya Savaşı’ndaki servet artış vergisi uygulaması var, hatta olağanüstü servet vergisi olarak da bilinir. Oysa Türkiye’de bu kapsamda Gayrimenkul Kıymet Artışı Vergisi uygunladı. Servet unsurlarından sadece biri olan gayrimenkulün değerindeki artışı vergilemek için yürürlükteydi. Hatta uygulanırken olağanüstü bir durum da yoktu. Ancak o vergi neoklasik ekonomi politikalarının vergi sistemini değiştiren, sermayeyi daha hafif vergileyen özelliği sonucu 1985 yılında kaldırıldı.

Dostoyevski’nin dediği gibi; “parasız düşünür, ama paralı iki misli düşünür”.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

EKONOMİ

Türkiye’nin sınai haklar haritası çıktı!

Türk Patent ve Marka Kurumu 2023 yılına ait sınai haklar verilerini açıkladı. Verileri değerlendiren Destek Patent Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Yamankaradeniz; “Yabancı başvuru ve tescil sayılarındaki yükseliş dikkate değer. İller bazında her zamanki gibi şampiyon İstanbul olurken; Bayburt, Ardahan, Erzincan ve Bitlis illerimize ilişkin veriler, Sınai Haklar hakkındaki bilinçlendirilme çalışmalarının arttırılması gerektiğini gösteriyor. Bu veriler ışığında, ülkemizdeki bazı bölgelerin sınai haklar yönünden gelişmesi için yerel yönetimlerin ve kamu idarecilerinin daha fazla katkı koyması gerektiği görülmektedir” dedi.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yerli yabancı toplam patent başvurularında %3,64’ lük artış!

2023 yılında Türk Patent ve Marka Kurumuna yerli ve yabancı 16.433 patent, 3.400 faydalı model, 183.149 marka ve 58.076 tasarım olmak üzere üzere toplam 261.058 başvuru yapıldı. Destek Patent Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Yamankaradeniz; “Ülke ekonomisindeki ticari aktörlerimiz artık marka, patent, tasarım, faydalı model tescili gibi kavramların önemini daha iyi kavradı ve buna göre hareket ediyor. Vekil firma olarak yıllar içinde gösterdiğimiz çaba neticesinde bu farkındalığı oluşturmayı başardığımızı görüyoruz. TÜRKPATENT verilerine göre 2023 yılında yerli yabancı toplam patent başvurularında %3,64’ lük yaşandı. Dünya genelinde her geçen gün ihracat fırsatlarının, markalara, AR-GE’ye yapılan yatırımların artması şirketlerin daha inovatif ve öncü olmalarını zorunlu kılıyor. Bu da aslında hem ülkemizde hem dünyada sektörümüzdeki pazarın büyüdüğünü kanıtlıyor” dedi.

Uluslararası patent başvurularında %25 artış!

“TÜRKPATENT’in açıkladığı güncel verilere göre Türkiye’de faaliyet gösteren yerli firmalar 2023 yılında 155’i PCT (uluslararası patent başvurusu), 234’ü EPC (Avrupa patent başvurusu) olmak üzere toplam 389 uluslararası patent başvurusu yaptı. 2022 yılında başvuru sayısı toplam 312 idi. Buna göre 2023 yılı başvuruları yaklaşık yüzde 25 (dörtte bir) oranında bir artış gösterdi. Bu da Türkiye’de yükselen fikri ve sınai haklar bilincinin küresel ölçekte yansımasını gösteriyor.”

Patent başvurularının zirvesinde yine İstanbul yer alıyor

TÜRKPATENT’ e göre geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi İstanbul tüm başvurularda ilk sırada. Patent başvurularında 3.526, başvuru ile ilk sırada yer alan İstanbul’u yine büyükşehirler takip ediyor. Patent başvurularında ikinci sırada 1.327 başvuru ile Ankara, üçüncü sırada 509 başvuru ile Bursa, dördüncü sırada 429 başvuru ile İzmir ve beşinci sırada 415 başvuru ile Kocaeli yer alırken; Hakkari, Sinop ve Kilis, sadece 1’er patent başvurusuyla listenin en sonlarında yer alan illerimiz oldu. Bayburt ise 2023 yılında hiç patent başvurusu yapılmayan tek il olarak dikkat çekiyor.

Marka başvurularında İstanbul liderliğini sürdürüyor

Marka başvurularının illere göre dağılımına baktığımızda ise; 71801 başvuru yapan İstanbul’u 14.368 marka başvurusuyla Ankara, 11.378 başvuruyla İzmir, 7.412 başvuruyla Bursa ve 6.179 başvuruyla Antalya izliyor. Ardahan ise 15 başvuruyla son sırada yer alıyor.

Tasarım başvurularında ise bir önceki yılın verilerine göre sıralamalarını ilerleten iller Kayseri ve Antep

Tasarım başvurularında ise 20623 başvuru ile İstanbul başı çekerken; Bursa 4.650 başvuru ile ikinci, Ankara 3.709 başvuru ile üçüncü, Kayseri 3.464 başvuru ile dördüncü, Gaziantep ise 2.754 başvuru ile beşinci sırada yer aldı. Erzincan ise 2023 yılında hiç tasarım başvurusu yapılmayan tek il oldu.

Faydalı modelin dikkat çekeni ise Konya

Faydalı model başvurularında 931 başvuru ile İstanbul başı çekiyor; 403 başvuruyla Ankara, 262 başvuruyla Bursa ve 246 başvuruyla İzmir izlerken, Konya’nın 174 başvuruyla beşinci sıraya yerleşmesi dikkate değer bir unsur oldu. Bitlis ve Ardahan ise 2023 yılında hiç faydalı model başvurusu yapılmayan iller olarak listenin son sıralarına yerleşti.

Yerli patent ve faydalı modelde en çok başvuru yapılan alan: Motorlu Kara Taşıtı

TÜRKPATENT NACE kodu verilerine göre 2023 yılında yerel patent ve faydalı model başvurularında motorlu kara taşıtı, römork ve yarı römork imalatı, büro makineleri ve bilgisayar imalatı, mobilya imalatı; başka yerde sınıflandırılmamış diğer imalatlar, tıbbi ve cerrahi teçhizat ile ortepedik araçların imalatı ve eczacılık ürünlerinin, tıbbi kimyasalların ve botanik ürünlerinin imalatı ilk beş sırada yer alıyor. Yurt dışından Türkiye’ye gelen yabancı patent ve faydalı model başvurularında ise; eczacılık ürünlerinin, tıbbi kimyasalların ve botanik ürünlerinin imalatı, diğer özel amaçlı makinelerin imalatı, ana kimyasal maddelerin imalatı, tıbbi ve cerrahi teçhizat ile ortepedik araçların imalatı ve genel amaçlı diğer makinelerin imalatı yer alıyor.

İhracatta yenilikçi atılımlar için katma değerli ürünlerle markalaşma şart!

Marka, patent ve tasarım sayılarının ülkemiz sanayisinin gelmiş olduğu gelişmişlik düzeyi ile doğru orantılı olmadığını belirten Yamankaradeniz; “daha fazla katma değerli ürün üretimi, daha yüksek teknolojili üretim anlamına gelmektedir. Bu nedenle, bu yenilikleri patentle veya faydalı model başvuruları ile koruma altına almak ve değer oluşturmak, ülkemizi ve firmalarımızı zenginleştirir. Böylece, ihracaattaki tonaj rakamları aynı kalsa bile birim fiyatı artacağından yapılan toplam ihracaat rakamımızda artış olacaktır. Bu da cari açığın daha az oluşması ve enflasyon rakamlarının aşağıya doğru gelmesine olumlu katkı sağlayacaktır. Dolayısıyla, bu yeni teknolojilerle dünya pazarlarına açılan markalarımızın Türk malı dolaşım miktarının artması, uluslararası markalaşmanın çok olumlu yansımaları olacaktır” dedi.

 

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.