Connect with us

EKONOMİ

Özel bankaların ticari kredi iştahı 4,5 yılın en düşüğünde

Bankacılık sektöründe ticari kredilerde büyüme hızı yüzde 4,61’e kadar geriledi. Bu oran Mayıs 2021’den sonraki en yavaş büyümeye işaret ederken özel bankalarda ticari kredi daralması 4.5 yılın en yüksek seviyesine çıktı.

Yayınlanma:

|

Merkez Bankası’nın yeni yönetimi, faiz artırımının yanı sıra miktarsal ve seçici kredi sıkılaştırma kararları ile iç talebi dengeleyip, döviz kuru istikrarını destekleme ve enflasyonist etkileri kontrol etmeyi hedefliyor. Buna yönelik olarak tüketici kredilerinde yeni adımlar atılırken ticari kredi tarafında ise bankaların bir miktar faiz artışı yapmalarının önü açıldı. Merkez Bankası verilerine göre bankacılık sektöründe toplam ticari kredi büyümesi 13 haftalık yıllıklandırılmış ve kur etkisinden arındırılmış olarak yüzde 4,61’e geriledi. Bu oran 21 Mayıs 2021 haftasındaki yüzde 4,58’lik büyüme sonrası görülen en yavaş büyümeye işaret ediyor. Özel bankalarda ise ticari kredi küçülmesi 13 haftalık yıllıklandırılmış kur etkisinden arındırılmış olarak yüzde 12,11’e yükseldi. Görülen bu oran da 1 Şubat 2019 haftasından yani 4.5 yılın ardından görülen en sert daralmaya işaret ediyor.

Merkez Bankası yeni başkanı Gaye Erkan, enflasyon raporu sunumunda kredi genişlemesine dikkat çekerek faiz artırımının yanı sıra miktarsal ve seçici kredi sıkılaştırma kararlarına işaret etti. Erkan, “Seçici kredi sıkılaştırması kararlarımızın iç talebi dengeleyeceğini öngörüyoruz. Kredilere ek olarak likiditeyi de miktarsal sıkılaştırma yaparak sterilize ediyor, böylelikle faiz artırımlarının etkisini kuvvetlendiriyoruz” diye konuştu.

22 Ekim 2021 sonrası ilk kez tek hane temmuz başı

Merkez Bankası verilerine göre özellikle ticari kredilerde 13 haftalık yıllıklandırılmış kur etkisinden arındırılmış yavaşlama cumhurbaşkanlığı seçimleri ilk tur sonrasında belirginleşti. 12 Mayıs haftasında bankacılık sektöründe 13 haftalık yıllıklandırılmış kur etkisinden arındırılmış ticari kredi büyümesi yüzde 45,7 seviyesinde iken 26 Mayıs haftasına gelindiğinde yüzde 37,6’ya, 9 Haziran haftasında ise yüzde 30’un altına geriledi. Yeni Merkez Bankası yönetiminin sadeleşme adımları ve ilk faiz artırımı kararı sonrasında ise 27 Haziran haftasında yüzde 14,33’e inen ticari kredi büyüme hızı, 7 Temmuz’da 22 Ekim 2021 haftasının ardından ilk kez yüzde 8,05 ile tek haneye geriledi. 28 Temmuz haftasında ise bankacılık sektöründe 13 haftalık yıllıklandırılmış kur etkisinden arındırılmış ticari kredi büyüme hızı yüzde 4,61’e kadar düştü.

 

Özel bankalarda ise ticari kredi büyüme hızı yavaşlamanın yanı sıra küçülmeye de geçti. Özel bankalarda ticari kredi iştahsızlığı geçen yıl haziran sonundan bu yana sürüyor aslında. Geçen yıl temmuz sonunda özel bankalarda 13 haftalık yıllıklandırılmış kur etkisinden arındırılmış kredi büyümesi yüzde 15,61 ile yüzde 20’nin bile altına inerken yıl boyu dalgalı bir seyir izledi. Geçen yıl sonunda tek hanelere gerileyen ticari kredi büyüme hızı nisan mayısta çift haneli olurken cumhurbaşkanlığı seçimleri ilk turu sonrasında yeniden yüzde 20’nin altına geriledi. 2 Haziran haftasında yüzde 8,83 ile tek haneye gerileyen özel bankalarda 13 haftalık yıllıklandırılmış kur etkisinden arındırılmış ticari kredi büyümesi 27 Haziran haftasında ise – yüzde 5,11 ile 21 Mayıs 2021 haftasının ardından ilk kez negatife geçti. Takip eden haftalarda yüzde 8 civarında küçülme yaşayan özel bankalardaki ticari kredi büyüme hızı 28 Temmuz haftasında ise yüzde 12,11’e kadar yükseldi. Bu küçülme 4.5 yılın en sert daralması oldu.

Kamu bankaları ise her şeye rağmen ticari kredi büyüme hızını yüzde 20’nin üzerinde tutmayı başarıyor ancak yavaşlama kamu bankalarında da dikkat çekici seviyede. Kamu bankalarında 13 haftalık yıllıklandırılmış kur etkisinden arındırılmış ticari kredi büyümesi nisan sonunda yüzde 78 seviyelerinde bulunurken mayıs sonunda yüzde 56,21 ile yüzde 60’ın altında düştü. Haziran boyunca yavaşlama devam etti ve 7 Temmuz haftasında yüzde 24,39 ile yüzde 25’in altı görüldü. 28 Temmuz haftasında ise kamu bankalarında 13 haftalık yıllıklandırılmış kur etkisinden arındırılmış ticari kredi büyüme hızı yüzde 20,5’e düştü.

● Kamu bankaları tüketici kredisinde frene daha sert bastı     

Merkez Bankası’nın cari açığa olan etkisine enflasyon raporunda işaret ettiği tüketici kredilerinde de yavaşlama sürüyor. Merkez Bankası verilerine göre bankacılık sektöründen 13 haftalık yıllıklandırılmış arındırılmamış tüketici kredi büyümesi 28 Temmuz itibariyle yüzde 31,13 oldu. Seçimlerin ilk turu sonrasında ise tüketici kredisi büyüme hızı yüzde 100 seviyesinin de üzerinde bulunuyordu. 13 haftalık yıllıklandırılmış arındırılmamış tüketici kredisi büyüme hızı haziran sonunda yüzde 47,22’ye gerilerken temmuz ayı sonunda yüzde 40’ın altı görüldü. Merkez Bankası verilerine göre özel bankalarda 13 haftalık yıllıklandırılmış arındırılmamış tüketici kredi büyümesi yılbaşındaki yüzde 100’ün üzerindeki seviyelerden haziran başında yüzde 70’in altına geriledi. Haziran sonunda tüketici kredi büyümesi yüzde 50’nin altına inerken 28 Temmuz itibariyle yüzde 41,87’ye kadar yavaşladı. Kamu bankaları tüketici kredilerinde frene daha sert bastı. Merkez Bankası verilerine göre kamu bankalarında tüketici kredisi büyüme hızı 13 haftalık yıllıklandırılmış arındırılmamış olarak cumhurbaşkanlığı seçimi ilk turu öncesinde yüzde 123,3 seviyelerinde bulunurken haziran başı yüzde 50,67’ye, haziran sonunda ise yüzde 29,12’ye kadar indi. 28 Temmuz haftasında ise 13 haftalık yıllıklandırılmış arındırılmamış tüketici kredi büyüme hızı yüzde 16,44’e kadar indi.

Şebnem Turhan – Ekonomim

Okumaya devam et

EKONOMİ

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Yayınlanma:

|

İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı iştiraklerde çalışan yaklaşık 23 bin temizlik işçisi “eşit işe eşit ücret” taleplerinin yerine gerilmediği gerekçe gösterilerek Sekdikanın kararı ile greve gitmesi ile birlikte “eşit işe eşit ücret” talebini sorgulama gerekçesi de kendiliğinden tekrar gündeme geldi.

Eşit İşe Eşit Ücret: Adalet mi, Safsata mı?

Eşit işe eşit ücret” ilkesi, uzun süredir özellikle sendikal söylemlerde, insan hakları belgelerinde ve politik manifestolarda sıkça yer bulan bir kavram. İlk bakışta son derece adil ve insani bir uygulama gibi görünse de, uygulamaya döküldüğünde birçok sakıncayı beraberinde getirebilir. Bu yazıda bu ilkenin artılarını, eksilerini ve çalışanlar üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde ele alacağız.

“Eşit İşe Eşit Ücret” Ne Anlama Geliyor?

Bu ilkeye göre, aynı işi yapan kişilere –cinsiyet, yaş, etnik köken, inanç gibi unsurlara bakılmaksızın– aynı ücretin verilmesi gerekir. Amaç, ayrımcılığı önlemek ve çalışma hayatında fırsat eşitliğini güçlendirmektir.

Ancak “aynı iş” tanımı, yüzeyde benzer olsa da çoğu zaman içerik, sorumluluk, nitelik, performans ve katkı açısından farklılıklar gösterir. Bu noktada “eşit ücret” anlayışı, yüzeysel bir adalet anlayışına dönüşebilir.

Sakıncalar ve Uygulamadaki Zorluklar

1. Performansın Göz Ardı Edilmesi

Aynı pozisyonda çalışan iki kişi düşünün: Biri sorumluluk alıyor, inisiyatif kullanıyor, üretken ve çözüm odaklı; diğeri ise sadece görev tanımı kadar çalışıyor. Ancak ikisine de aynı ücret veriliyor. Bu durum, yüksek performanslı çalışanı demotive eder.

2. Vasatlık Teşviki

Ücretlendirme performansa dayalı değilse, çalışanlar “fazla çalışsam da maaşım değişmeyecek” düşüncesiyle vasat bir çizgiye razı olur. Zamanla iş yerinde genel verimlilik düşer.

3. Yetenekli Çalışanları Kaybetme Riski

Kendini geliştiren, daha fazla katkı sunan çalışanlar, farklılıklarının karşılık bulmadığını fark ettiğinde kuruma olan bağlılıkları zayıflar. Bu da yetenekli çalışanların başka firmalara geçmesine neden olabilir.

4. Adalet Algısının Bozulması

Eşitlik, her zaman adaletle eş anlamlı değildir. Aynı işi yapan kişiler, katkı açısından eşit olmayabilir. Katkıya değil de sadece iş tanımına dayalı ücretlendirme, çalışanlar arasında huzursuzluk yaratır.

Çalışan Üzerinde Psikolojik Etkiler

  • Motivasyon Kaybı: Başarılı çalışan kendini değersiz hisseder.

  • Aidiyet Zayıflar: Kuruma bağlılık azalır.

  • Gizli Tepkiler: Çalışanlar “nasıl olsa bir şey değişmeyecek” düşüncesiyle üretkenliğini bilinçli olarak düşürebilir.

Pozitif  Yanı Var mı?

Elbette var. Özellikle işe yeni başlayanlar veya dezavantajlı gruplar için “eşit işe eşit ücret” ilkesi koruyucu bir çerçeve oluşturabilir. Ancak bu ilke sabit ve katı bir kural haline gelirse, zamanla faydadan çok zarar doğurur.

Alternatif  Yaklaşım: Eşit Fırsat + Adil Ücret

Çözüm, “eşit işe eşit ücret” yerine “eşit fırsat, adil ücret” anlayışında yatıyor. Yani işe alımda, terfide ve gelişimde herkes için fırsat eşitliği sağlanmalı; ancak ücretlendirme nitelik, performans, deneyim, katkı ve sorumluluk gibi kriterlere göre şekillenmeli.

Eşitlik mi, Adalet mi?

“Eşit işe eşit ücret” ilkesi, kulağa hoş gelen bir slogandan ibaret olabilir. Çünkü aynı unvana sahip olmak, aynı katkıyı sağladığınız anlamına gelmez. Gerçek adalet, herkesin katkısı kadar karşılık bulduğu bir sistemle mümkündür.

Bu nedenle şirketler, adalet duygusunu zedelemeyecek şekilde; şeffaf, ölçülebilir ve performansa dayalı ücretlendirme sistemleri kurmalıdır.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.