Connect with us

BANKA HABERLERİ

Prof. Dr. BORATAV: 2024 ve sonrasında Türkiye-IMF senaryosu

Sermayenin tahakkümünü daha da ağırlaştıran bu ortam faşizme geçiş içinde yaşanmaktadır. Bileşkesini, ekonomiyi ve tümüyle üstyapıyı içeren kapsamlı bir çürüme olarak ifade edebiliriz.

Yayınlanma:

|

İktisat çevrelerinde yaygın bir tespit var: “IMF’siz bir IMF programı içindeyiz; ödünsüz uygulanması Mart 2024 seçimlerinden sonra başlayacak…”

Ekonomi yönetimini devralan ekip, bu programın ana çerçevesine vakıf olduğunu çeşitli vesilelerle açıkladı.  Kritik ipucu, ücretlere dönüktür. TCMB başkanı, ücret artışlarının enflasyonist etkisini bu yakınlarda vurguladı (Ekonomim, 6 Kasım 2023). Mehmet Şimşek “emekçilerin enflasyon farkı ödemelerine son verileceğini”, çapraşık bir Türkçe ile Orta Vadeli Program (OVP) içine (s.21) yerleştirdi.

IMF programına Mart 2024 seçimleri yüzünden “sızmış” ödünler, yeni ekonomi yönetimi tarafından da onaylandı. Nitekim OVP, neoliberal ilkelerle siyasal öncelikler arasında bir uzlaşma belgesi olarak hazırlandı. Özelliklerini bu köşede açıklamıştım (soL Haber, 15 Eylül 2023). Mesela 2023-2026 arasında kamu açıkları millî gelirin yüzde 4,8’i boyutunda daralacak. Millî gelirin büyümesi ise (ne hikmetse?), yüzde 5’e yükselecek.

Saray, Mart 2024 sonrasında dört yıllık seçimsiz bir iktidar dönemine kavuşacaktır. Cumhurbaşkanı, niyetini belli etti: Seçimsiz yıllarda anayasal engeller ayıklanacak; halk muhalefeti bastırılacaktır.  Bu “dikensiz gül bahçesi”, ödünsüz bir neoliberal programın ideal ortamıdır. Erdoğan, insan haklarının uluslararası finans kapital için önem taşımadığını biliyor. Program uygulanacak; dış kaynak akımları canlanacaktır.

O zaman sorgulayalım: IMF’siz bir IMF programının ödünsüz uygulanması, Türkiye için ne tür bir ekonomik   senaryo öngörmektedir? Yanıtı, doğrudan IMF’den arayalım.

IMF’nin Türkiye belgeleri

IMF’nin Türkiye ekonomisi üzerindeki iki belgesini, 21 Nisan ve 13 Ekim 2023 tarihlerinde Sol Haber’de yayımlanan iki yazıda inceledim. İlk yazı, IMF’nin Nisan 2023 veri bankasında yer alan Türkiye öngörülerini gözden geçiriyordu. İkinci yazı ise Eylül sonunda Türkiye’ye gelen IMF uzmanlarının yayımladığı basın duyurusu tartışıyordu.

Ekim 2023’te IMF/WEO veri bankasındaki istatistikler tümüyle güncelleştirildi. Türkiye ekonomisinin 2023-2028 dönemine ilişkin önemli öngörülerini (son dört yılın ortalamaları ile) aşağıdaki tabloya alıyorum.

Türkiye ekonomisi 2023-2028, IMF öngörüleri (yüzdeler)

 

Bilinenleri hatırlatalım: Kapitalist dünya sisteminin üst-örgütlerinden biri IMF’dir; neoliberal doktrini inşa eden ve hayata geçiren kurumlardan biridir. Yönetiminde ABD’nin ‘ağırlığı vardır; ülkelere ilişkin her kritik kararda ağırlığını kullanır. IMF’nin uzmanlığı ekonomi alanındadır. “Neoliberal yapısal uyum politikaları” sınıflar-arası bölüşüm ilişkilerinde tarafsız değildir. Ana sözleşmesi ise IMF’yi güncel siyasetin dışında tutar.

Bu biçimsel kısıtlamanın yanıltıcı olduğu IMF-ülke ilişkilerinde ortaya çıkar. Örneğin 1980’de ve 2002’de Türkiye’deki iktidar değişikliklerinde IMF programlarının belirleyici rol oynadığına yakından tanık olduk.

Bu Ekim’de IMF’nin güncelleşmiş Türkiye öngörüleri bu nedenle büyük önem taşıyor. Kapsamlı bir ekonomik dönüşüm tasarlandığını belirleyebiliyoruz. Saray iktidarı son yedi yılda “yerli ve millî sermayeyi sınırsız ihya ederek” güçlenmiştir. IMF öngörülerinde içerilen senaryo, sermayenin tahakkümünü bu kez yeniden uluslararası ortama ve 2028’e taşımaktadır.

Kısaca deşifre edelim.

Temel değişim: Finans kapital desteğinde durgunlaşma

IMF, 2023-2028 döneminde Türkiye ekonomisinin durgunlaşarak kendine özgü bir istikrara ulaşacağını beklemektedir.

Temel varsayım, geçmiş yedi yılda neoliberal ilkeleri çiğnemiş olan “aykırı” politikalardan geleneksel reçeteye dönüştür.     “Sağduyulu bir ekonomiye geçiş”, parasal ve malî disiplin yöntemleriyle gerçekleşecektir. IMF öngörülerinde sadece kamu maliyesi için nicel göstergeler veriliyor. Bunları yukarıdaki tabloya almadım. Özetle 2023 sonrasında kamu açığı/millî gelir oranı 2,8 puan gerileyecek; bu ayarlama büyük ölçüde kamu harcamaları (2,3 puan) daralarak gerçekleşecektir.

Parasal ve malî disiplin, 2016-2022’de gerçekleşen yüzde 4,3’lük büyüme temposunu yüzde 3,2’lik bir patikaya yerleştirecektir (Tablo, satır 1).

İstikrar göstergeleri, “Türkiye’ye özgü”dür.  Enflasyon çok ılımlı bir tempoyla biraz hafiflemekte, dönem sonunda bile yüksek oranlarda kalmaktadır: 2025-28 TÜFE ortalaması yüzde 20’yi aşmaktadır (Tablo, satır 3).

Buna rağmen IMF, Türkiye ekonomisinin dış kaynak sıkıntılarıyla karşılaşacağını düşünmüyor. Göstergeleri tabloda yer alıyor: Cari işlem açığı ortalaması yüzde 3 civarındadır (satır 5). Dönem boyunca dolar kurundaki artış, TÜFE’nin gerisinde seyrediyor (satır 3 ve 4). Yani, TL reel olarak değerleniyor, dolar ucuzluyor. Bu nedenle de dolarlı GSYH, reel büyüme ortalamalarını aşmaktadır (satır 1 ve 2).

Nasıl mümkün oluyor?  Tek açıklama, dış kaynak akımlarının cari işlem açıklarını fazlasıyla aşmasıdır. IMF, parasal daralmayı temsil eden TCMB politika faizlerinin yüksek enflasyonun da üstüne yerleşeceğini bekliyor; ama nicel öngörü yapmıyor. Döviz kurunu aşan TL faizleri, spekülatif finans kapitalin “arbitraj getirileri” için ideal ortamdır. Tabloya almadığım öngörülere göre altı yılda 240 milyar dolar cari işlem açığı “fazlasıyla” karşılanacaktır. Yabancı sermaye girişleri rezervleri de besleyerek TL’yi değerlendirecektir.

Bu öngörüler, dış ekonomik bağımlılığın devamı anlamındadır. AKP’nin 2003-2007 Lale Devri’ne benzetmeyiniz, çünkü ithalat bağımlılığı bu kez durgunlaşan bir ekonomi içinde gerçekleşecektir.

Durgunlaşmanın toplumsal maliyeti

AKP iktidarının “aykırı” politikalarını içeren 2015-2022 ile IMF’nin 2024-2028 dönem öngörüleri arasında büyüme temposu (%4,3→%3,2) 1,1 puan yavaşlayacaktır (Tablo, satır 1). Toplumsal yansıması nasıl olacak?

Türkiye, 2023 dönemecine emek karşıtı çok ağır bir bölüşüm şoku yaşayarak girdi; göstergelerini defalarca ve ayrıntılarıyla açıkladık. IMF, sınıfsal bölüşüm göstergeleri ile ilgilenmez. Öngörülerinde sadece dar tanımlı işsizlik göstergesi (Tablo, son satır) yer alıyor: Son beş yılda 0,3 puanlık “ılımlı” bir artış bekleniyor.

AKP’nin Türkiye’ye “armağan” ettiği toplumsal bunalımın açık göstergelerinden biri olan “geniş tanımlı işsizlik”, TÜİK tarafından “atıl işgücü oranı” başlığı altında derlenmektedir. 2015 sonrasındaki yüzde 4,3’lük büyüme, atıl işgücü yüzdesini altı puan civarında sıçratmıştır. Ocak-Eylül 2023 ortalaması %22,8’dir.

Önümüzdeki beş yılda yüzde 3,2’ye yönelen bir durgunlaşma eğiliminin Türkiye’yi sürükleyeceği toplumsal tabloyu kurgulayın: Geniş işsizlik oranının faal nüfusun dörtte birini aşması beklenir. IMF, boşta gezen gençlerin, diplomalı işsizlerin daha da yığılacağı bir Türkiye mi tasarlamaktadır?

Bir ‘çürüme’ senaryosu

Daha da vahimi var: IMF senaryosu yüzde 40’lık bir enflasyonun süregeleceğini öngörüyor. Uluslararası sermayeye açılan Türkiye, bu sayede “yerli ve millî sermaye” için bir “teselli ödülü” sunuyor. Açıklayalım:

Yeni ekonomi yönetimi, yükselen enflasyonda ücretleri sorumlu tutmaktadır. Bu iddia yanlıştır. Türkiye’de ücret payını eriten etkenlerin başında enflasyonun hızlanması geliyor. Son yılların enflasyonunda kâr marjlarındaki artışların katkısı belirlendi; bulgular yayımlanacaktır. 2028’e kadar yüzde 40’ın üzerinde seyredeceği öngörülen enflasyon, emekçi saflarındaki derin yoksullaşmayı daha da yaygınlaştıracaktır.

Sermayenin tahakkümünü daha da ağırlaştıran bu ortam faşizme geçiş içinde yaşanmaktadır. Bileşkesini, ekonomiyi ve tümüyle üstyapıyı içeren kapsamlı bir çürüme olarak ifade edebiliriz. Türkiye’nin bu geleceğe mahkumiyeti kabul edilebilir mi?

Ağır tarihsel sorumluluk Türkiye’nin sosyalist, devrimci akımlarına, örgütlerine, partilerine düşmektedir. Birlikte direnme yöntemlerini keşfederek hak etmeleri gerekecektir.

Prof. Dr. Korkut BORATAV – SOL.ORG.TR

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

PROGRAMLAR İŞE YARAMADI, YENİ REÇETE ŞART!

Yayınlanma:

|

Enflasyonla mücadele adı altında iç piyasa katliamına dönen uygulamalar, sahadan gelen sesi duymaksızın devam ederken, elinde rakamla bomboş bir ülkede yaşamaya niyetli gibi ortaya çıkan ekonomi yönetimi tarzı, uyarıları da duymazlıktan geliyor.

Halen 2025 yılında dünyada ihracat pazarlarının açılmasından medet umarak, umut dağıtma kampanyası devam ediyor. Oysa hatırlayacaksınız, 2024’te de strateji bunun üzerine kurgulanmıştı ve geldiğimiz nokta ortada.

Ayrıca dünya piyasası açılsa bile, ki beklendiği gibi coşmayacak, bu TL maliyetlerle ve kur dezavantajıyla hiçbir ihracatçının netice alabilmesi, alsa da sürdürebilmesi mümkün değil. Fakat bu mesele de görmezlikten geliniyor.

İç piyasa ise gerek kalmayan ve eksiye geçen satın alma gücü, gerekse firmaların maliyetlerini burada da yansıtabilmesine olanak tanımayan fotoğraf, üzerine kredi mekanizmasının da kesilmesiyle birlikte tam bir açmaz noktaya geldi.

Bazen öyle bir gelişme ortaya çıkar ki, sayfalarca anlattığınızı, tek bir tanımlamaya sığdırarak daha çok anlam taşır. İşte şimdi bunun için bir unsur var elimizde. Pandemi dönemini hatırlayın.

Mart ayında ilk vakanın görülmesinin ardından tüm ekonomi kapatılmış, perakende noktaları ve bağlantılı olarak ticaret tamamen durma noktasına gelmiş, sadece e-ticaretle iş yapmaya çalışanların, yetersiz cirolarla ‘hiç olmazsa’ diyerek günü kurtarmaya çalıştığı o sıfır noktasını anımsayın.

O dönemde bilhassa ticaretle uğraşanlar ne yaşadıklarını çok iyi biliyorlar. Fakat o dönemin koşullarında bile, en azından kredi alan vatandaş zorunlu harcamalarını yapmaya çalıştı. İş hacmini kurtarmaya yetti mi, hayır. Ama atlatılması gereken bir dönemdi.

Son gelinen nokta, büyük bir alarmın habercisi gibi. Noktasına virgülüne dokunmadan önce bilgiyi aktarayım: “…ticari satışlarda pandemi dönemi olan Mayıs 2020’den sonraki en sert düşüş gerçekleşti. Ticaret satış hacmi temmuz ayında bir önceki aya göre ise yüzde 0.6 azaldı…”

Ticarette satışların 2020 yılının Mayıs ayı seviyesine düşmüş olması, ekonomi yönetiminin işi gücü bırakıp, konsantre olması gereken bir başlık olarak ortada duruyor. Ama görüyoruz ki, halen rakam tutkusuyla, sahadan gelen sese kulak tıkamaya devam edecekler.

Türkiye’nin gerçekçi bulunmayan bir enflasyonu 10’ar puan düşürerek oluşturmaya çalıştığı bir ortamda, tamamen duran bir piyasada, nakit akışının açmaza doğru sürüklendiği bir nokta, insanların gelirlerinin açlık seviyesinin altında, kredi puanlarının sorunlu olduğu ve satın alma için vadelerin de yok seviyesine getirildiği şartlarda nasıl bir ekonomik sonuç bekliyorlar?

Mesele artık bir ekonomi tercihi olmaktan çıktı, kumarhanenin müşterisini değil, ekonominin gerçek aktörlerini korumak gereken bir fotoğrafla ortada duruyor. Buna karşılık viraneye bakıp, yalı methiyesi düzen bir yönetim anlayışıyla binanın yıkılmasını izleyen yöneticilere sahibiz. Durun, okuyun, yeni bir strateji belirleyin. Yoksa topluca yıkıntının altında kalacağız.

Mustafa AKPINAR

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

FED’den 50 bsp indirim fiyatlanıyor: Nerdesin âşkım, burdayım âşkım #altın

Yayınlanma:

|

Yazan:

Avrupa Merkez Bankası (ECB), Euro bölgesindeki enflasyonun yavaşlaması ve ekonomik büyümenin zayıflaması nedeniyle faiz oranlarını bir kez daha düşürdü ve önümüzdeki aylarda daha fazla faiz indirimi sinyali verdi. Ancak ECB Başkanı Lagarde, kararların veri odaklı olacağını ve önceden belirlenmiş bir yol izlenmediğini vurguladı. ECB’nin yeni ekonomik tahminleri enflasyonun 2025’te %2 olan hedefe ulaşacağını ön görürken, büyüme tahminleri ise aşağı yönde güncellendi.

ECB’nin Haziran’dan bu yana ikinci çeyrek puanlık faiz indirimine soyunduğu günün devamında yılın geri kalanına yönelik sürecin nasıl devam edeceğini tam olarak bilmiyoruz. Bu sabah itibariyle vadeli faiz kontratları, ECB’nin 17 Ekim tarihinde düzenlenecek olağan faiz toplantısında 25 baz puan indirimine gitme olasılığına sadece %30 ihtimal tanıdığını not edelim. ECB ardından yatırımcıların dikkati FED’in önümüzdeki Çarşamba günü iki günlük toplantısının sonunda faiz indirimi kararı alması beklendiği toplantısına çevrilmiş durumda. Çeyrek puanlık indirime kesin gözüyle bakılırken, 2020’den bu yana ilk faiz indirimi olacağını da not edelim. Vadeli kontratların 50 baz puanlık faiz indirimine %50 ihtimal tanımaya başlaması ile, doların değer kaybının yeniden hızlandığını görüyoruz.

ECB kararı sonrası, küresel mali piyasalarda -günün son işlem saatlerinde- büyük çaplı bir volatilitenin hâkim olduğunu gördük. Önde gelen merkez bankalarının faiz indirimlerine başlayıp devam edeceğini beklentisinin yarattığı rüzgâr ve hâliyle FED’den 50 baz puan indirim ihtimalinin potaya girmesi,  kıymetli metal fiyatlarını yukarıya itti. Altının ons fiyatı, 2,530 dolar direncinden defalarca ‘kırmızı kart’ görmesi ardından dün yeni ufuklara yelken açarak 2,565 dolar seviyesini test etmek suretiyle tüm zamanların zirvesine yükseldi. Ons altın ile ilgili çok uzun bir süredir olumlu bir tonumuz olduğunu okurlarımız pekâlâ biliyorlar. Bir kez daha hatırlatmak gerekirse: Doların adeta ‘silah’ olarak kullanılması nedeniyle Merkez Bankalarının dolar rezervlerini azalttığını; doların rezerv kompozisyonundaki payının %70’ten %58’e gerilediğini, ABD Hazinesinin her 100 günde ~ $1 trilyon artan borcu ve bunun da yarattığı kaygılar, artan jeopolitik riskler ve faiz indirimleri öncesinde altını daha cazip bir yatırım aracı olarak görülmeye başlanması… Bu görüşler ışığında altın ile ilgili uzun pozisyonlarımızı korumaya devam edeceğiz. Büyük resimde, her ne kadar kısa vadede bir miktar volatiliteye imkân versek de, zayıf dolar temasının korunmaya devam edeceğini, altının 2,550 dolar seviyesindeki hedefimize ulaşması ardından artık 3bin dolar seviyesinin radar menzilinde olacağını düşünüyoruz.

Türkiye cephesinde de, tıpkı yurt dışında olduğu üzere, günün son işlem saatlerinde volatilitenin etkili olduğunu gördük. Borsa cephesinde son yedi gündür kesintisiz bir şekilde korunan satış baskısı, sekizinci güne de taşınmaya hazırlanırken, 9,400 teknik seviyesinin altına sarkan endeks, kapanışa doğru bankalar öncülüğünde gelen güçlü alımları ile kayıplarını telafi ederek günü %1,1 artıda tamamlamayı başardı. Bankacılık endeksi ise günü %2,3 yükselişle tamamladığını not edelim. TCMB’nin kaybettiği döviz rezervlerini son bir haftadır hızla yerine koyması ardından kur cephesinde düşen tansiyonun da yardımı ile USDTRY kuru 34 seviyesinin kıyısında gün boyu salınmaya devam ederken, akşamüzeri 33,90 seviyesine kadar gerilediğini gördük. Altının rekor kırdığı, USDTRY kurunda da yönün yavaş bir yükseliş şeklinde olsa da yukarı olduğu bir ekosistemde, gram altın 2,800 TL seviyesinin de üzerine yükseldi. Bültenimizi takip eden değerli okurlarımızın, gram altında cephesinde, iki yükselen nedeniyle rekorların peş peşe gelmeye devam edeceği görüşümüzü pekâlâ hatırlayacaklardır.

Her hafta Perşembe günü açıklanan TCMB ve BDDK’nın haftalık bültenlerini yine dikkatle irdeledik. Bu minvalde, 6 Eylül ile biten haftada menkul kıymet istatistiklerinin ön plana çıktığın görüyoruz keza yabancı yatırımcı söz konusu haftada satış düğmesine basmış: yabancının hisse senedi portföyü 50 milyon dolar, devlet tahvili portföyü ise 863 milyon dolar azalmış. Yabancının hisse senetlerinden sene başından bu yana yaklaşık 2 milyar dolar satış yaptığını bilmemize rağmen, tahvil cephesindeki satışı pek de anlamlandıramadık. Öte yandan, TCMB’nin brüt döviz ve altın rezervleri 2,6 milyar dolar düşüşle 146,7 milyar dolar seviyesine gerilerken; 11 Eylül gününe ait TCMB’nin analitik bilançosuna göre, swap ve kamu dövizleri hâriç net pozisyon 0,9 milyar dolar artışla 15,1 milyar seviyesine yükseldi. BDDK verilerine göre ise KKM bakiyesi 0,5 milyar dolar düşüşle 46,5 milyar dolar seviyesine geriledi. KKM’den çıkış kesintisiz bir şekilde Eylül 2023’den beri devam ediyor. Yabancı para mevduatlar 10 milyar dolar artışla 199,2 milyar dolar seviyesine gelirken, yurtiçi yerleşik tüzel kişilerin 1,2 milyar dolar mevduat artışına karşılık bireyseller 0,2 milyar dolar döviz çıkışı gerçekleştirdiklerini görüyoruz. Bu veriler neticesinde, KKM’nin toplam mevduat havuzundaki payı %9, dövizin %39, TL’nin oranı ise %52 seviyelerinde göreceli olarak yatay seyretti.

Yurt dışına geçmeden önce, dün TCMB tarafından açıklanan Temmuz ayı cari işlemler dengesinin 0,6 milyar dolar fazla verdi. Geçen yılın aynı ayında cari dengenin 5,3 milyar dolar açık verdiğini hatırlatalım. Bu sonuçla birlikte 12 aylık birikimli açık 19,1 milyar dolar ile son yılların en düşük seviyesine geriledi. Bu iyileşmenin arkasında altın ithalatındaki sert düşüşün ve ihracatta yaşanan artışın büyük payı olduğunu görüyoruz. Veriyi olumlu olarak ‘okuyoruz’.

Brent cinsi ham petrolün varil fiyatı, talep ve büyüme endişelerinin gölgesinde son üç yılın en düşük seviyesini test etmesi ardından, Meksika Körfezi’ni vuran Francine Kasırgası’nın ABD üretimini ne kadar etkileyeceği konusundaki belirsizliklerle birlikte dün günü %2’nin üzerinde yükselişle 72 dolar seviyesinden tamamladı. Doların değer kaybettiği, EUR ve Sterlin paritelerinin hafif de olsa yükseldiği dünkü günün gecesini ABD borsaları yükselişle tamamladı. Teknoloji hisselerinin işlem gördüğü Nasdaq endeksi %1 yükselirken, bu sabah pasifiği diğer ucuna iyimser havanın topyekûn taşınmadığını görüyoruz. Japon Yen’i 140 psikolojik seviyesine doğru gerileyerek dolar karşısında yılın en değerli seviyesine gelmesi, ihracat odaklı Japonya şirketlerini olumsuz etkileyeceği beklentisi ile gösterge endeks Tokyo borsası %1 düşerken, teknoloji ağırlıklı Hong Kong borsası %1 yükseldi.

Reuters/Ipsos anketine göre, ABD Başkan Yardımcısı Harris, 5 Kasım’daki başkanlık seçimleri yarışında Trump karşısında %47’ye %42’lik bir üstünlük sağladı. Harris, seçmenlerin çoğunlukla kazandığını düşündüğü münazara ardından son dönemlerde kapanan farkı yeni açtı. Bu sonuç, Harris’in seçim yaklaşırken seçmenler üzerinde artan bir avantaj elde ettiğini gösterirken, piyasa dostu politikalar izlemesi beklenen Trump’ın geriye düşmesi ile bitcoin hâlen daha 58bin dolar seviyesinin etrafında salındığını ve ralliye ayak uyduramadığını görüyoruz. Yükselişin başlaması için 68-69bin dolar seviyelerinin üzerinde haftalık bir kapanışa ihtiyaç olduğunu altını peşinen çizelim. Herkese iyi bir hafta sonu dileriz.

Altın

17262004541cc5ca17144bc565b42b9c3e1cb64606_1_1200.jpg

Menkul Kıymet İstatistikleri

17262004557fdf4ced52b48d47ab45ed6b2d64f966_2_1200.jpg

TCMB net döviz pozisyonunda yaşanan günlük değişim

1726200456e863a1d8864d1e8b26a509bd00fe6306_3_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu 

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

BofA, ABD Asgari Saatlik Ücretini 24 Dolara, Başlangıç Maaşını Yaklaşık 50 Bin Dolara Çıkardı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bank of America, şirketin 2025 yılına kadar 25 dolar taahhüdünün en son adımı olan ABD asgari saatlik ücretini saatte 24 dolara çıkardığını duyurdu. Artışla birlikte, ABD’deki tam zamanlı çalışanlar için asgari yıllık maaş yaklaşık 50.000 dolara yükselecek. Artış, ABD’deki tüm tam zamanlı ve yarı zamanlı saatlik pozisyonlar için geçerlidir.

Bankalar arasında fark yarattı, personeli öncelikli hale getirdi

Bu hamle, bankanın ABD’li saatlik çalışanlar için asgari ücret oranı belirlemede ulusal bir lider olma geçmişine dayanıyor.

  • Son yedi yılda Bank of America, asgari saatlik ücreti 2024’te 15 dolardan 24 dolara yükseltti.
  • 24 dolara yükselmesiyle, bankadaki tam zamanlı ABD çalışanlarının başlangıç maaşı 2017’den bu yana yaklaşık 20.000 dolar artmış olacak.
Bank of America asgari ücret artışı çubuk grafiği Bank of America asgari ücret zaman içinde arttı

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.