Connect with us

EKONOMİ

Prof. Dr. BORATAV: Bir IMF heyeti Türkiye’de

Yayınlanma:

|

Eylül sonunda gelmelerini bekliyorduk. Geldiler; 25-29 Eylül’de ekonomi yönetimiyle görüştüler. 6 Ekim’de bir basın duyurusu yayımlayarak Washington’a döndüler.

Türkiye uzmanlarından oluşan bir IMF’nin heyetinden söz ediyorum. Belli aralıklarla üye ülkelerle yapılan danışma toplantılarından biri (Article IV Consultations) Türkiye’de tamamlandı. Uzmanlar değerlendirmelerini bir rapora dönüştürecek; 2024 başında IMF Yürütme Kurulu’nun onayına sunacaklar.

Yeni ekonomi ekibinin IMF uzmanlarını endişe ile bekledikleri tahmin edilir. Mehmet Şimşek 19 Eylül’de New York’ta finans çevreleri ile görüşme gitti. Bir hafta sonra benzer bir görüşme IMF Heyeti ile de yapıldı. 2024-2026’yı kapsayan Orta Vadeli Program (OVP), bu çevreler için de hazırlanmıştı. Süzgeçlerinden geçmektedir.

IMF’nin ilk değerlendirmesi basın duyurusunda yer alıyor. Gözden geçirelim.

IMF’nin 2023-2024 öngörüleri

Önceki yılın “Article IV danışma toplantısı” Kasım 2022’de tamamlanmış; IMF Heyeti bir basın duyurusu da yayımlamıştı. O duyuruyu soL Haber’de incelemiştim (“IMF Uzmanları Türkiye’de”, 18 Kasım 2022).  Eleştirel değerlendirmeler içermekte, sıkı para ve maliye politikaları önermekteydi.

Son basın duyurusu bir tablo da içeriyor. Birkaç ay sonra   yayımlanacak Türkiye Raporu’nda yer alacak ayrıntılı verilerin habercisi olmalıdır.

IMF Heyeti’nin Ekonomik Öngörüleri, %’ler

Tablonun bir bölümünü aktarıyorum. İlk sütunda kesinleşmiş 2022 verileri var. Bunlar hem OVP’de, hem de IMF veri tabanında aynen yer alıyor. Son iki sütun ise IMF öngörülerini içeriyor.

IMF öngörüleri ve OVP hedefleri

IMF’nin 2023-2024 öngörülerinden ikisi (büyüme ve enflasyon) OVP hedeflerinden farklıdır.

OVP, 2023-2024 büyüme tempolarını %4,4 → %4,0 olarak hedefliyor. Tabloda gözleniyor ki IMF bu yıllar için daha kötümserdir: %4,0 → %3,2  (satır 1). IMF veri bankası, öteden beri Türkiye için orta dönemli büyüme potansiyelini yüzde 3 olarak kabul etmekte; 2025’ten itibaren ekonominin bu büyüme patikasına yerleşeceğini öngörmektedir.

Berat Albayrak döneminden bu yana OVP’lerde yeğlenen büyüme eğilimi ise yüzde 5’tir. Son OVP’ye bakılırsa ekonomi bu eğilime 2026’da yerleşecektir. Bu öngörü teknik bir analize dayanmaz. İşsizlik oranında artışları önleyen bir büyüme eğilimi olduğu öğrenilmiş olsa gerek; “inşallah” temennisiyle programlara girmektedir.

2023-2024 enflasyon öngörülerindeki farklılaşmaya da göz atalım. OVP’ye göre bu iki yılın enflasyonu %65,0 ve %33,0 olacaktır. IMF heyeti bu bakımdan da kötümserdir: Ekonomi fazlasıyla durgunlaşmaktadır; enflasyon (%69,1 → %46) ise daha dirençlidir (satır 2). 2023-2024’teki büyüme temposu (“output gap”) üretim sınırlarını zorladığı için…

IMF Heyeti’nin işsizlik ve cari işlem açığı öngörüleri ise OVP ile aynıdır. 2022’deki büyüme hızı iki yıl sonra (2024’te) 2,3 puan aşınmış olacaktır. Cari işlem açığındaki gerileme beklenen sonuçtur (satır 4). Ne var ki, durgunlaşan bir ekonomide işsizlik oranının değişmemesi kabul edilemez (satır 3). IMF’nin 2024 Türkiye raporunda bu hatanın düzeltilmesi beklenir.

2022-2024 arasında cari açık oranındaki daralma, ekonominin kısa dönemli dış finansman gereksinimini hafifletmiyor (satır 5). Basın duyurusu, ağırlaşabilecek dış borç yükü uyarıları içeriyor.

Parasal daralma önceliği

IMF Heyeti’nin politika mesajını, “doğru yola girdiniz; ama yetersiz…” diye özetleyebiliriz.

Mesaj, siyasal bir tonla başlıyor. Aktaralım: “IMF Heyeti, seçim sonrasındaki politika değişikliğini memnuniyetle karşılamaktadır. Politika faizini yükselten, vergileri artıran, finansal sektördeki bazı müdahaleleri serbestleştiren son önlemler riskleri hafifletmiş, yatırımcıların güvenini artırmış, TCMB’nin rezerv durumunu düzeltmiştir.”

Bu genel tespit, önce 2024 için “olumlu” beklentilerle destekleniyor. Tekrarlayalım: Büyüme hızı yavaşlayacak; cari açık daralacak; Aralık enflasyonu 23 puan gerileyecektir. Yukarıdaki tabloya almadığım 12 aylık ortalama enflasyon öngörüsü ise 6,3 puan artmaktadır (%54,6 → %60,9); ama vurgulanmamaktadır.

Sonraki kesimlerde eksikleri vurgulayan politika önerileri yer alıyor. Parasal daralma ve kamu maliyesinde kemer sıkma özellikle öne çıkıyor.

Para politikasında temel sorun, %30’a çıkarılan TCMB politika faizinin yetersizliğidir. Faiz oranını gerçekleşen ve hedeflenen enflasyona hızla yaklaştırma önerisi vurgulanıyor. Eylül enflasyonunun yüzde 61 seyrettiği, Aralık 2023 öngörüsünün yüzde 69 olduğu dikkate alınırsa, Ekim’den başlayarak TCMB’den en azından 10’ar puanlık artışlar beklenmektedir.

Enflasyonu aşan faizler, neoliberal istikrar programlarının dogmalarından biridir. Kârların sürüklediği enflasyon olgusu bu yakınlarda vurgulanmaktadır. Türkiye’de de küçümsenmeyecek boyuttadır; bu doktrinde dikkate alınmaz.

IMF uzmanlarına göre, “para ve kredi piyasalarında fiyat sinyallerinin rolünü artırmak için miktar müdahalelerinin azaltılması, kredi faizlerinde sınırlamalara son verilmesi gerekiyor. Politika faizi artışı sonrasında sermayenin tahsisini piyasa belirlemelidir.”

Öte yandan, “döviz kurunu hedefleyen mevduata (KKM’ye) son verme adımları daha dikkatle atılmalıdır. Reel politika faiz oranı tarafsız (“sıfır”) eşiği aşıncaya kadar beklenmelidir.” KKM uygulamasın ilişkin bu sağduyulu öneri, döviz kurunu hedefleme anlamına gelmiyor. TCMB’nin döviz kurunu dalgalanmaya bırakması onaylanmaktadır. Rezervleri güçlendirmek için kısa dönemde piyasalardan döviz alınabilir; “ancak enflasyonu azaltma hedefi” gözden kaçırılmamalıdır.

Bu uyarı, döviz kurlarının uluslararası sermaye hareketlerine teslimiyeti anlamına gelir. TL’nin reel değerini hedefleyen önlemler, örneğin sermaye hareketlerini denetleme yöntemleri dışlanmaktadır. IMF Heyeti neoliberal yobazlığı ödünsüz korumaktadır.

Malî disiplin: Maliyeti emekçilere

IMF’nin ideolojik konumu, malî disiplin önerilerinde de açığa çıkıyor. Aktaralım: “2023’te kamu açığı münasip vergi artışlarına rağmen GSYH’nın yüzde 4’üne ulaşmış; genişletici olmuştur. 2024’teki bütçe açığı bu nedenle OVP’deki öngörünün altına çekilmelidir.”

Basın duyurusundaki bir dipnottan anlaşıldığına göre ekonomi yönetimi IMF Heyeti’ne kamu maliyesi konusunda OVP’deki tablolardan farklı istatistikler vermiş. Biz OVP’ye bakalım: Seçim yılı olan 2023’te genel devlet açığı, bir önceki yıla göre GSYH’nın yüzde 5,7’si oranında genişlemiştir. IMF heyetinin “münasip” ifadesiyle onayladığı dolaylı vergiler kısa dönemde enflasyonu tetiklemiş; yoksullaşmayı yaygınlaştırmış; önceki yılların bölüşüm şokunu ağırlaştırmıştır. Basın duyurusu bu vergilerin 2023’te TÜFE’ye katkısına değinmiyor.

OVP’nin 2024’te öngördüğü “malî kemer sıkma” ise, millî gelirin sadece yüzde 1’ine ulaşmaktadır. IMF Heyeti’ne göre yetersizdir. OVP, malî disiplini 2025’te yoğunlaştırıyor; kemer sıkmayı millî gelirin yüzde 3’üne çekiyor. Gerçekleştirilirse “çarpan etkileri” millî geliri daraltacaktır. IMF Heyeti, en azından bu boyutta bir kemer sıkmayı ve ekonomik küçülmeyi bir yıl önceye (2024’e) çekmeyi öneriyor.

Daha vahimi de var: “Kamu maliyesinde kemer sıkma”, emekçilerin yükünü artıracak biçimde tasarlanıyor. IMF önerisine göre “enerji sübvansiyonları yerine hedeflenmiş yardımlar uygulanmalıdır. Enflasyon tazminatında emekli ve ücret ödemeleri geçmiş enflasyona değil, geleceğe [enflasyon hedeflerine] göre ayarlanmalıdır.” Örneğin son elektrik zammındaki konut istisnası kaldırılmalıdır.  Milyonlarca emekçinin son can simidi olan “enflasyon farkı ödemelerine” son verilmelidir.

Görüşmeler sırasında bu son öneri ekonomi yönetimine getirildiğinde Mehmet Şimşek OVP, s.21’de yer alan “geçmiş enflasyona endekslemenin azaltılması” önlemini IMF uzmanlarına kıvançla göstermiş olmalıdır.

IMF önerileri izlenirse Türkiye emekçileri için 2024 çok daha sıkıntılı geçecektir. Ciddiye almalıyız. Yerel seçimler sonrasını endişeyle beklemeliyiz.

Prof. Dr. Korkut BORATAV – sol.org.tr

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA CEO Baştuğ: “Kredi kartlarına sınırlama getirilmeli”

Geçen yıl krediler yüzde 50 artarken, kredi kartlarında bunun üç katına varan artışlar olduğunu dile getiren Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, tüketimin sakinleşmesi için kredi kartlarına ilişkin adım atılması gerektiğini söyledi. Yıl sonunda enflasyonun baz etkisiyle yüzde 45’e gerileyeceğini belirten Baştuğ, asıl mücadelenin bundan sonra başlayacağını ifade etti.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Ülkedeki en büyük sorunun enflasyon olduğunu söyleyen Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, enflasyonun dizginlenmesi ve tüketimin yavaşlaması için kredi kartlarına sınırlama getirilmesi gerektiğini savundu.

Geçen yıl krediler yüzde 50 artarken, kredi kartlarında bunun üç katına varan artışlar olduğuna da değinen Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, kredi kartı faizlerinin çok düşük kaldığını ve herkesin bu kanala yüklendiğini söyledi. Bu yıl ise 2023’e göre büyüme hızının yavaşladığını ancak yine de kredi kartlarıyla alakalı büyümenin önüne geçecek bir şeylerin yapılması gerektiğini belirten Baştuğ, “Geçen yılın büyümesi tüketimden geldi. Çılgınca bir tüketim yapıldı. Bunun baskılanması, düşmesi lazım. Ülke olarak tüketimle ilgili olarak sakinleşmemiz lazım, daha az tüketmemiz ve büyümeyi başka kaynaklardan elde etmemiz lazım” dedi.

Parasal sıkılaşma politikaları gereği bireysel kredilerde bankaların yüzde 2 büyüme sınırı olduğunu hatırlatan Baştuğ, “Bankalar bireysel kredilerde bu sınırı aşmaları halinde ciddi cezalar ödüyorlar, bu nedenle de aşmamaya özen gösteriyorlar. Bu yıl kredi talebi artsa bile yükselmiş faizle bu baskılanacaktır bireysel taraf için. Tüzel taraf için de benzer bir dünya var, orada da belli sınırlar var. Ortalama enflasyonun yüzde 54-55 seviyesinde biteceğini düşünürsek onun çok altında bir kredi büyümesiyle yılı tamamlarız diye düşünüyorum. Buradan herkes nasibini alacak. Ama hâlâ kredi kartlarıyla alakalı büyümenin önüne geçecek bir şeylerin yapılması gerektiği düşünüyor ve bekliyoruz” dedi.

“Kredi talebi Döviz cinsine kaydı”

Kurda öngörülebilirlik artınca kredi talebinin döviz cinsinden kredilere doğru kaydığını belirten Recep Baştuğ, “Bu talebin kayma nedenlerinden birisi de TL kredilerdeki yüksek faiz oranları. Türk bankaları döviz cinsinden kredi vermeyi, Türk şirketleri de döviz cinsinden kredi kullanmayı öğrendiler. Şu an verilen kredilerin doğru yerlere gittiğini düşünüyorum. Eskisi gibi kurun artışıyla herhangi bir sıkıntı yaratacak bir durum yok. Banka sermayeleri çok güçlü. Topladığımız para sattığımız paradan daha az. Bu trend devam ederse TL miktarı artacaktır. Bankalar kazandıkları parayla eleştirirler. Bankanın amacı kârı ile sermayesini enflasyona ezdirmemektir. Bankaların üzerindeki yük şu anda kârlılıkta kendini gösteriyor” değerlendirmesini yaptı.

20 milyar dolarlık döviz girişi oldu

Seçimden sonra dışarıdan 20 milyar doları bulan bir döviz girişi olduğunu, bireylerin yatırım tercihlerinde de artan oranda TL’leşme gözlemlediklerini söyleyen Recep Baştuğ, “Şu anda gelen paralar yatırım için gelen paralar değil. Onun biraz daha vakti var. En büyük miktar swapla gelen para, ikinci büyük para Türk eurobondlarına geldi. Sonrasında TL Hazine bonolarına ve Borsaya geldi. Rakam her geçen gün artıyor” dedi.

bloomberght

Okumaya devam et

EKONOMİ

“Kamuda tasarruf”un arkasında yatan gerçek

Yayınlanma:

|

Yazan:

Şimşek’in olmayan programının “kamuda tasarruf” kısmı bu hafta açıklandı. Orta Vadeli Plan gibi bu paket de genel olarak dilek ve temennilerden müteşekkil gözüküyor olsa da kamuda tasarruf paketinin ve genel olarak kamuda tasarruf söyleminin arkasında yatanlara bir göz atıp önümüzdeki dönemde bizi nelerin beklediğine bakmakta fayda var.

1. Kamuda tasarrufla enflasyonun ilgisi ne?

Faiz artışları ve ücretlerin baskılanması gibi kamu harcamalarının azaltılması da yüksek enflasyon oranlarının aşağı çekilmesi için gerekli bir adım olarak sunuluyor. Ancak kamu harcamalarında yapılacak bu tasarrufun enflasyonu hangi kanaldan ve ne kadar düşürmesinin beklendiğine dair somut bir plan ya da açıklama tabii ki sunulmadı.

Standart iktisat teorisine göre, eğer bir ekonomide toplam talep toplam arzın üzerinde seyrediyorsa, bu ekonomide önce girdi fiyatları ardından da mal ve hizmet fiyatları yükselişe geçer. Bu modelin temel varsayımı, ekonominin halihazırda tam istihdamda olduğu ve kapasite kullanım oranının da daha fazla artırılamayacak kadar yüksek olduğudur.

Bu temel varsayım altında kısa vadede üretim artırılamayacağından ötürü, fiyatlardaki artış eğilimini durdurmak için talebin kısılması önerilir. Yüksek faizler, talebi kısmanın bir yöntemidir. Yüksek faizler, krediyi pahalı hale getirerek krediyle yapılan tüketim ve yatırım harcamalarını azaltabilir. Aynı zamanda, bugün tasarruf yapıp yarın daha fazla tüketme imkanı sunarak gelirlerin bir kısmının harcanmamasını sağlayarak da talebi sınırlayabilir. Ekonomideki toplam talebin toplam arzla uyumlu hale gelmesiyle de fiyatların artış eğilimi kontrol altına alınabilir.

Kamu harcamalarını azaltmanın da benzer bir mantığı vardır. Kamu harcamalarını azaltmak, toplam talebi düşüreceğinden ekonomideki “aşırı talebin” dizginlenmesine yardımcı olur ve dolayısıyla da enflasyonu düşürücü bir etkide bulunabilir.

Ekonominin tam istihdamda olmadığı (yani işsizliğin yüksek olduğu) ve şirketlerin üretim kapasitelerinin tamamını kullanmadığı koşullarda “aşırı talep” kaynaklı bir enflasyondan söz etmek mümkün değildir. İthal girdi ve özellikle de ithal enerji kullanımının yüksek olduğu bir ekonomide döviz kurlarının hızla artmasıyla tetiklenen ve yüksek kâr marjlarının sürüklediği bir enflasyondan söz ediyorsak bu basit ilişkinin çalışmayacağı açıktır. Hele ki enflasyon beklentileri kalıcılaşmış, gelir ve varlık eşitsizlikleri artmışken.

En azından kamu harcamalarının ithalat yaratan kısmı azaltılıyor olsaydı Türkiye ekonomisi için döviz açığını azaltacağı için dolaylı olarak enflasyon üzerinde negatif etkide bulunabileceğini söyleyebilirdik. Ancak bu olmadığı gibi kamunun döviz (ve altın) cinsinden iç ve dış borçlanmasına dair bile herhangi bir unsur görünmüyor tasarruf paketinde.

Yüksek faiz, ücretlerin baskılanması ve kamu harcamalarının azaltılması politikalarını enflasyonun düşürülmesi adına savunan iktisatçıların bir düşünce tembelliği içerisinde olduğu söylenebilir. Ancak mesele bununla sınırlı da değil. Çünkü bu politikaların hem ideolojik bir yanı hem de değer üretimi ve bölüşümü ilişkilerine doğrudan ve dolaylı müdahale eden yanları mevcut.

2. Kamu bütçesi ve vergiler: Yeniden bölüşüm

Kamunun topladığı vergiler ve yaptığı harcamalar, en basit ifadesiyle, ekonomide üretilen toplam değerin bir kısmını yeniden dağıtma işlevine sahiptir. Bu anlamda da hem vergilerin kimden ve ne kadar toplandığı hem de harcamaların hangi alanlara yapıldığı bir toplumun önceliklerini ve o toplumdaki güç dengelerini doğrudan yansıtır.

Dolayısıyla vergilendirme ve harcama kalemlerinde yapılan her değişiklik de aslında öncelikle yeniden bölüşüm ilişkilerine yapılan bir müdahaledir. Ancak, müdahale genellikle sadece yeniden bölüşüm ilişkileriyle kalmaz, doğrudan üretim ve bölüşüm ilişkilerini de etkileyecek ve değiştirecek unsurlar içerebilir.

3. “Kamuda tasarruf”un esas amacı

Kamu harcamalarının kısılması, eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerinin birçoğunun özel sektöre devredilmesi ve kamu varlıklarının özelleştirilmesi 1980’lerden bu yana IMF ve Dünya Bankası programlarının asli bir unsuru olarak karşımıza çıkıyor.

Şimşek’in bu hafta açıkladığı programın da bu bağlamda 3 ana amacı olduğu söylenebilir:

1. Dış sermayeye daha fazla kaynak ayırmak: Daha önce “Şimşek “programı”nın aritmetiği”nde yazdığım gibi içerideki talebi azaltacak her adım dış sermayeye yapılacak ödemeler için ayrılabilecek kısmı yükseltmeye yaramaktadır. Çalışanların ve emeklilerin reel gelirlerini düşürmek, onlara yönelik kamu harcamalarını kısmak, onlardan daha fazla vergi almak ve onların borçlanmasını zorlaştırıp daha pahalı hale getirmek bu kesimin elindeki harcanabilir geliri düşürmek suretiyle milli gelirden bu kesime ayrılan payın düşük tutulması, dış sermayeye yapılacak ödemeler için ayrılan kısmı artırır. Kemer sıkma politikalarını uluslararası finans için önemli kılan nedenlerin başında bu gelir. Dış sermayeye, bize döviz getirirseniz size yüksek faiz ve kâr payı ödemesi yapacağız ve bu ödemeleri yapabilmek için de kendi çalışanlarımızın boğazından kısacağız mesajı verilir. (1)

2. Krizi fırsata çevirmek: Çalışanların örgütsüz, güçsüz ve dağınık olduğu koşullarda “kamuda tasarruf” ya da “kemer sıkma” politikalarıyla sermayenin çıkarına adımların önü açılır. Ücretleri ve emekli aylıklarını düşürmek, esnek ve güvencesiz çalışmayı yaymak, kamunun sağlaması gereken temel hizmetleri giderek daha fazla özel sektöre devretmek, sosyal yardımları ve kamu hizmetlerini azaltarak çalışanları daha düşük ücretlerde çalışmaya mecbur etmek, kamuya ait varlıkları ucuza özel sektöre devretmek “kamuda tasarruf” paketinin ilerleyen dönemdeki versiyonlarından bekleyebileceğimiz gelişmelerdir. Bu haliyle de Şimşek ve “programı”nın sermayenin tüm kesimlerinin desteğini alması şaşırtıcı değildir. (2)

3. İdeoloji ve algı: Oğuz Oyan’ın oldukça yerinde tespitiyle “yoksullaşan halkın en büyük özveriyi yapması beklenirken iktidarın kamu harcamalarında da bir takım sözde tasarrufları zorunlu oldu. Dolayısıyla bu paket, programın psikolojik ve ideolojik zemininin hazırlanması, geniş halk kesimlerinin kendi aleyhlerine çalışacak bir programa razı edilebilmesi açısından da farz oldu”. (3) Açıklanan tasarruf paketi de “işte iktidar da üzerine düşeni yapıyor” algısının oluşturulması için şimdiden kullanılmaya başlandı bile.

4. Bu daha başlangıç

Aslına bakarsanız, göreve geldikten neredeyse bir sene sonra “kamuda tasarruf” paketini açıklayan Şimşek’in çalışmaya yeni başladığını söyleyebiliriz. Ücretlerin bastırılması, emeklilerin açlığa mahkum edilmesi, kamu çalışanlarının servislerinin, lojmanlarının ellerinden alınması gibi adımların hiçbiri enflasyonu tek haneli rakamlara indirecek adımlar değil.

Enflasyon, TL’nin reel değerlenmesi ve baz etkisiyle biraz inmeye başladığında “program”ın çalıştığı öne sürülecek ve enflasyonu daha fazla indirip ekonomiyi istikrara kavuşturmak için geniş kitlelerden daha fazla fedakarlık istenmekle de kalınmayacak kamunun elinde kalan varlıklar, araziler vs. yerli ve uluslararası sermayeye ucuza devredilecek. Nihayetinde Şimşek ve ekibinin bu konuda 2000’lerden oldukça fazla deneyimi var. Bu paketteki “değerli lojman ve sosyal tesisler”in sermayeye satılması maddesi bunun ilk adımı olarak görülebilir. (4) Benzer şekilde, Varlık Fonu adı altında tamamen denetim dışına çıkarılmış kamu varlıklarının akıbetinin ne olacağını da önümüzdeki dönem bize gösterecek.

5. Sonuç yerine

Esas amaç gerçekten kamuda tasarruf olsaydı yapılacak şeyler belliydi. Örneğin, “Şimşek sadece İstanbul Havalimanı’nın bir yıllık kirasını Cengiz ve Kalyon’dan alabilse, açıkladığı ‘tasarruf paketinin’ hedeflediği rakamın neredeyse yarısı kadar kaynağı bütçeye koyabilirdi.” (5) Ya da şirketlerden toplanmayan, affedilen vergiler, şirketlere tanınan çeşitli muafiyetler ve verilen teşvikler, bütçede artan faiz ödemeleri, kamu-özel işbirliği adı altında sermayenin belli kesimlerine aktarılan kaynaklar, askeri maceralar için harcanan paralar, iktidar sahiplerinin çoklu maaşları, astronomik huzur hakları vs. vs.

Ancak, yine Oyan’ın tespitiyle, kamuda gerçek bir tasarrufun ucu “sermayeye ve yolsuzluk ekonomisine dokunacağı için yasak alandır. Her durumda Şimşek’in boyunu ve meşrebini aşar.” (3)

Bu şekilde değerlendirildiğinde “kamuda tasarruf”un Şimşek “programı”nın iki hedefiyle de gayet uyumlu olduğu görülmekte. Tekrar hatırlatmak gerekirse bu iki hedef, Türkiye ekonomisinin kronik döviz açığı sorununu bir süreliğine de olsa gidermek ve Nebati programının emeğe saldırısının sonuçlarını kalıcılaştırıp daha öteye götürmek olarak belirlenmiş durumda.

Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, karşı karşıya bulunduğumuz program, nihayetinde, ülke kaynaklarının bir avuç finansal spekülatöre aktarılması ve ülkenin ücretli çalışanlar ve emekliler için bir cehenneme çevrilmesi programıdır.

Özgür Orhangaziozgurorhangazi.com

Notlar:

(1) Şimşek “program”nın aritmetiği

(2) https://www.gazeteduvar.com.tr/is-dunyasindan-kamuda-tasarruf-paketine-destek-haber-1691071

(3) https://haber.sol.org.tr/yazar/tasarruf-mu-dediniz-393343

(4) Özelleştirme İdaresi’nin Urla’daki taşınmaz ihalesi için hazırladığı reklam filmi, belki de önümüzdeki dönemde göreceklerimizin bir fragmanı olabilir: https://twitter.com/bahadir_ozgr/status/1790043345818968518

(5) https://www.gazeteduvar.com.tr/simsek-once-kalyon-ve-cengizden-milyar-euroluk-kirayi-alsin-makale-1691043

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

GARANTİ BBVA TÜRKİYE RAPORU

Yayınlanma:

|

Yazan:

TCMB ihtiyaç duyulduğu sürece sıkılığın korunacağı, yeni mali tedbirler ise politika bileşiminin daha koordineli olacağına işaret etmektedir. Politikaların gecikmeli etkisi göz önüne alındığında, hala sağlam olan tüketimi kontrol altına almak için ek makro ihtiyati önlemlere ihtiyaç duyulacağına inanıyoruz.

Önemli noktalar

  • TCMB, yılın ikinci enflasyon raporunda 2024 yılı ara enflasyon hedefini 2 puan yukarı yönlü revize ederek yüzde 38’e yükseltmiş, öngörülen aralığın üst sınırını değiştirmeyerek yüzde 42’de tutmuştur. Yılın ilk dört ayında enflasyonun beklenenden 4 puan daha güçlü gelmesi, Mart ayındaki ilave sıkılaştırma ile sapmayı telafi edemeyecekleri için bu revizyonu yapmalarına neden oldu.
  • TCMB, sıkılaştırmanın talep koşulları ve enflasyon beklentileri ve dolayısıyla enflasyon eğilimi üzerindeki gecikmeli etkilerini gözlemlemek istemektedir. Enflasyon eğiliminde belirgin bir bozulma olması durumunda ilave sıkılaştırma uygulanacağının sinyallerini vermeye devam etmektedirler.
  • İç talep, yüksek enflasyon beklentileri, servet etkileri ve kredi kartı harcamalarının kullanılabilirliği ile desteklenmeye devam etmektedir. Parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek amacıyla mevcut düzenlemeleri gevşetmek için sürdürülebilir bir yol başlatmak için finansal koşulların daha uzun süre sıkı tutulmasına ihtiyaç duyulacaktır.
  • En son açıklanan mali paket, 2024’te GSYİH’nın %0,2-0,3’ü civarında tasarruf anlamına geliyor. Önümüzdeki dönemde yeni tedbirler de alınacak ve bunların birçoğu orta vadede etkili olacaktır.
  • Enflasyon eğilimi, daha koordineli bir politika bileşimi ile yıl sonu enflasyonunun TCMB tahmin aralığının üst sınırı olan %42’nin altına düşecek bir düzeye yükselmesi durumunda, 4Ç24’te çok kademeli adımlarla gevşemeye başlamak için sınırlı bir alan olabilir. Ancak, gecikmeli mali etkiler ve perakendeci harcamaları üzerindeki makro ihtiyati politikalar, daha erken bir kesinti döngüsü olasılığını azaltıyor.

Raporun tam hali için:

https://www.bbvaresearch.com/wp-content/uploads/2024/05/Policy-Pulse_what-to-think-about-policy-mix_May24.pdf

Raporun tamamını okumak için buraya tıklayın

Policy-Pulse_what-to-think-about-policy-mix_May24

 

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.