Connect with us

GÜNCEL

Prof. Dr. BORATAV yazdı: Bir yıldönümü-Irak işgali

Bugün Irak’ta, Suriye’de Sünnilerin liderliğine soyunan Tayyip Erdoğan, 2003-2004’te Felluce’deki Sünni direniş kan dökülerek, kıyımla ezilirken de başbakandı. Sessiz kaldı.

Yayınlanma:

|

ABD’nin Irak işgalinin 20’nci yıldönümünden geçiyoruz. 1997’de Afganistan’la başlatılan ve bugüne kadar Büyük Ortadoğu coğrafyasında aralıksız sürdürülen emperyalist saldırıların bir ara-halkasıydı.

Irak işgali Türkiye’yi de yakından ilgilendirdi. Uzantıları bugün de geçerlidir.

Sonraki yıllarda bu konuda yazdığım iki yazıdan aktarmalar aşağıda yer alıyor1.

Felluce’de direnme ve kıyım

Irak işgalinin onuncu yılı 19 Mart 2013’ü izleyen günlerde hatırlandı. Hatırlayanlardan Iraklı Dr. Jamail anlatıyor:

“Tarih 8 Nisan 2004. Amerikan güçlerinin kuşattığı Felluce’de bir klinikteyim. İnsanlar dehşet içinde Amerikalı keskin nişancıların vurduğu akrabalarını getiriyorlar. Kanlar içinde hareketsiz bir çocuk, gırtlağından vurulmuş, hırıltılar çıkaran bir genç kız, sürekli kusan on yaşındaki çelimsiz erkek kardeşi…  Ölüyorlar. Kuşatmanın nedeni ‘teröre karşı savaş’; ama klinikteki Iraklılara göre sadece Amerikalılar terör yapmaktadır.”

Bu Iraklı, Bağdat’ın düşmesinden bir yıl sonra Felluce’nin kuşatılmasından söz ediyor. Sünni direnişin merkezi olan bu kent on iki ay boyunca Felluce’lilerin denetiminde kalmıştır. Jamail’in tanıklık ettiği Nisan kuşatması sırasında kent halkından ölümlerin toplamı, yerel hastane kayıtlarına göre 731’dir.

Felluce direnmeyi sürdürür. Sonunda Amerikalılar kenti işgal kararı alırlar. İkinci Felluce savaşı, Kasım 2004’te uçak saldırıları ve yoğun topçu ateşiyle başlar. İki ay sonra kent düştüğünde camilerin yarısı, on bin konut tamamen yıkılmıştır. Kalan konutların üçte ikisi hasarlıdır. Amerikalıların ve İngilizlerin kayıpları 25 ölü, 250 yaralıdır. Kızılhaç kayıtlarına göre 800 sivil, 2000 civarında “direnişçi” öldürülmüştür. Saddam’ın Halepçe Kürtlerine karşı kullandığı gazın bir benzeri olan “beyaz fosfor” Amerikalılar tarafından da Felluce’de kullanılmıştır ve sivil ölümlerinin bir bölümü bu etkene bağlanmaktadır.

Bir silah daha var. 4 Nisan 2004 tarihli New York Daily News gazetesi, Irak’taki ABD kara ve hava kuvvetlerinin 2003’te (yani Felluce savaşından önce) 127 ton “hafifletilmiş uranyum mermisi” kullanmış olduklarını yazıyordu. Felluce saldırılarında da, güçlü delici etkisi olan bu silahı kullandıkları anlaşılıyor. “Kullananların” (yani Amerikan askerlerinin) radyasyon bulaşmasına bağlı sağlık sorunlarıyla karşılaştıkları açıklanıyor. Peki, ya hafifletilmiş uranyuma hedef olanlar? Etkisinin havaya karışma halinde hafif; vücuda temas halinde ise (Iraklı “hedeflerde” olduğu gibi) ağır olduğu söyleniyor.

Bir de Robert Fisk’in dokuz yıl sonrasının Felluce’sindeki gözlemlerini (The Independent, 26 Nisan 2012) aktarayım: Felluce Genel Hastanesi’nin başhekimi, son yıllarda “hilkat garibeleri” olarak ölü doğan bebeklerin görüntülerini gösteriyor. Fisk gördüklerini betimlemeye çalışıyor: “Fotoğrafların sonu yok. Tek bacağı ve bedeninden dört defa daha büyük kafası olan bir bebeği nasıl betimleyebilirsiniz? Felluce’de çocuk ölüm oranı binde 80’dir; bu oran Mısır’da binde 19, Kuveyt’te binde 10’dur.”

Felluce’de artan kalıtımsal bozuklukları incelemiş olan Londra’dan bir doktor (Cypros Nikolaides), “Amerikalıların bu bozukluklara neden olan silahlar kullanmış olduklarına eminim” diye suçluyor; ama belirleyici araştırmaların kösteklenmesinden yakınıyor…

Bir hatırlatma ile bitireyim. Bugün Irak’ta, Suriye’de Sünnilerin liderliğine soyunan Tayyip Erdoğan, 2003-2004’te Felluce’deki Sünni direniş kan dökülerek, kıyımla ezilirken de başbakandı. Sessiz kaldı. Bir yıl önce de Türkiye’yi Irak işgaline katmak istemiş; tutturamamıştı. İstediği gerçekleşseydi, belki de Felluce kıyımının suçlularına TSK birlikleri de katılacaktı…

İşgalin 2003-2006 bilançosu: 654.965 ölü…

Bu bilgiyle daha önce karşılaştınız mı; bilmiyorum: Mart 2003 ile Temmuz 2006 arasında işgal nedeniyle ölen Iraklıların sayısı 654.965 (altıyüzellidört bin dokuzyüzaltmışbeş) olarak belirlenmiş…

“İşgal nedeniyle ölüm” nedir? Bu başlık altında, “şiddet sonucu ölümler” ile “işgalin yol açtığı diğer etkenlere bağlı ölümler” ayrımı yapılıyor. 53.938 ölüme yol açtığı tahmin edilen “diğer etkenler”, doğrudan doğruya işgale bağlanabilecek olan, sağlık hizmetlerinin gerilemesi, hekimlerin ülkeyi terk etmesi, altyapıda bozulma, kirli su tüketimi gibi işgal etkenlerine bağlı.

Üç yıl içinde şiddet sonucu ölenler 601.027 kişi olarak tahmin edilmiş. Doğrudan doğruya işgal güçlerince öldürülen (örneğin Amerikalıların, İngilizlerin bombaları, ev baskınları, yoldan geçen araçlara, yayalara, direnişçilere açtıkları ateş sonunda telef olan) Iraklıların 186.318’e ulaştığı ileri sürülüyor. Geriye kalan 414.708 ölüm, direnişçilerin, milis güçlerinin eylemleri sonunda ve (örneğin kaybolduktan bir süre sonra cesetleri bulunan üniversite öğretim üyeleri gibi) “belirsiz nedenlerle” öldürülen Iraklıları kapsıyor.

Bu rakamları İngilizlerin ünlü Tıp dergisi The Lancet’ın 11 Ekim 2006 tarihli internet sayısında yayımlanan “Mortality after the 2003 invasion of Iraq” başlıklı araştırmadan aldım. ABD’den Johns Hopkins ve Bağdat’taki Al Mustansiriya üniversitelerinden dört araştırmacı tarafından yapılmış.

Makaledeki açıklamaya göre tüm Irak’ı temsil eden bir örnekleme planı yapıldı. 12801 kişiyi içeren 1849 hane rastlantısal yöntemle kapsandı. İşgalden önceki bir yıl boyunca ve işgali izleyen süre içinde her hane içinde gerçekleşen ölüm sayıları belirlendi. Ölüm nedenleri soruldu. Ölümlerin yüzde 92’sine ait ölüm belgelerinin var olduğu belirlendi.

Anket verileri incelendiğinde işgal öncesinde yıllık ölüm oranının binde 5,5 olduğu; işgal sonrasında aynı oranın binde 13,3’e çıktığı belirlendi. Aradaki fark işgalden kaynaklanan ek ölümler olarak nitelendirildi ve hanelerden derlenen bilgi ve yanıtlara göre yukarıda belirttiğim farklı etkenlere bağlandı. Bulgular 27 milyonu aşkın tüm Irak nüfusunu kapsayacak biçimde genelleştirildi ve yukarıdaki ölü sayılarına ulaşıldı.

Bu rakamlar, yaklaşık üç dakikada bir Iraklının Amerikan işgali nedeniyle öldüğünü gösteriyor.

Ölü sayısı 2007’de artıyor: 1.033.239

İngiltere’den Opinion Research Business (ORB) adına Irak’ta yapılan bir araştırmanın sonuçları da yayımlandı. Daha kalabalık (1849 yerine 2414 hanelik) bir örneklemeye giren hane reislerine aşağıdaki soru yönetiliyor: “2003 Martı ile 2007 Ağustosu arasında sizinle aynı çatı altında yaşayan insanlardan şiddet sonucunda ölen oldu mu? Öldüyse kaç kişi? Doğal nedenlerle ölümleri dikkate almayınız.”

Lancet anketinden sonrasını da kapsayan soruları yanıtlayan ailelerin yüzde 20’sinde “şiddet nedenli ölümler” gerçekleşmiş. Bu grup içinde “ortalama ölüm sayısı” 1,26’dır. Irak’taki toplam hane sayısının yüzde 20’si belirlendikten sonra bu sayı 1,26 ile çarpıldığında toplam “şiddet yollu ölüm” 1.033.239 (bir milyon otuzüç bin ikiyüzotuzdokuz) olarak tahmin ediliyor.

Hem Lancet hem de on üç ay sonrasını kapsayan ORB araştırması geçerli kabul ediliirse, bu ek süre içinde dört yüz küsur bin Iraklının daha şiddet sonucu öldüğü ortaya çıkmaktadır.

***

Günümüze dönelim. 20 yıl öncesinin Irak işgali, açıkça “rejim değiştirmeyi” hedefleyen emperyalist saldırıların ilk türlerinden biridir. “Saddam’ın kitle imha silahları…” iddiasıyla başlayan gerekçelerin hepsi düzmeceydi. Batı’da etkili direnme ile karşılaştı. Avrupa’da savaş karşıtı mitingler etkili oldu; Almanya ve Fransa hükümetleri ABD’yi desteklemedi.

Türkiye’nin saldırıya fiilen katılımını öngören 1 Mart tezkeresi görüşülürken emek örgütleri on binlerce yurtseveri Meclis kapılarına getirdi. Protesto sloganları içeriye ulaştı. Tezkere oylamasını etkilediği kesindir.

Bugünlerde Rusya’ya dönük bir rejim değiştirme operasyonu Ukrayna’da sürdürülmektedir. ABD, savaşı pervasızca tırmandırarak dünyayı (ve tabii Türkiye’yi) nükleer bir felaketin eşiğine taşımaktadır. Batı’da savaş-karşıtı cephe dağınıktır.
Ülkemizde de 1 Mart tezkeresine direnen yurtseverlerin onurlu katkısını hatırlamak, canlandırmak zamanıdır.

  • 1.Emperyalizm ve Arap Dünyası konulu yazılarım Türkiye’nin Faşizmleri e AKP (Ankara, 2021 İmge) başlıklı derlemede (ss.281-307) yer alıyor.

Prof. Dr. Korkut BORATAV – sol.org.tr

 

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

HEPİMİZ DİJİTAL DOLANDICI OLARAK SUÇLANIP YARGILANABİLİRİZ

Bir gün Emniyetin “Siber Suçlar Mücadele Şube Müdürlüğü” tarafından  veya Ağır Ceza Mahkemesi Savcılığından aranıp ifadeye davet edilebilirsiniz. İlk defa duyacağınız, içinde olmadığınız “Dijital Dolandırıcılık” suçlaması ile karşı karşıya kalabilirsiniz.  “O kadar kolay mı” der gibisiniz; o zaman okuyup karar verin…

Yayınlanma:

|

Bir gün sizi Emniyetin “Siber Suçlar Mücadele Şube Müdürlüğü” tarafından  veya Ağır Ceza Mahkemesi Savcılığından aranıp ifadeye davet edilebilirsiniz. İlk defa duyacağınız, içinde olmadığınız “Dijital Dolandırıcılık” suçlaması ile karşı karşıya kalabilirsiniz.  “O kadar kolay mı” der gibisiniz; o zaman okuyup karar verin…

AKÖDE, PAPARA, Western Union, Sipay, Global, Vezne24, Pay Fix, Vodafone, Hızlıpara, CEO, Efix, Sender, Misyon, TT, Turkcell, Gönderal, UPT, Cemete… diye gidiyor liste. Ne bunlar? Belki de ismini ilk defa okuduğunu bu firmalar; TCMB ve BDDK onay, izin ve denetimi ile kurulan ve faaliyetine devam eden sayıları 36’yı bulan Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri veren firmalardan bazıları.

Bu firmalar ne zaman kuruldu ne işe yarar

İlki 2015 yılında, sonuncusu 2024 yılında lisans alan bu firmalar kısaca banka hesabına gerek kalmadan, ağırlıklı cep telefondan saniyeler içinde açılabilen hesaplar ile aktifleşen ve hesap sahibine “para transferi sağlayan bir para ödeme aracı hizmeti veren” kurumlar. Başka bir ifade ile yetkilendirilmiş bu firmalar gönderen ile alıcı arasında para transfer işlemini yürütmekte. Hesaplara geçen paralar başkalarına gönderilebilmekte, ATM’lerden nakit çekilebilmekte, alışverişte kullanılabilmekte. Bu hesapları ağırlıklı Gerçek Kişiler tarafından belirlenen limitler içinde para gönderip alınmasını sağlamakta. Bu firmalar 6493 sayılı “Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun” kapsamında kurulmuş ve bu kanuna tabi faaliyet göstermekte. Bu firmaların kurulması TCMB ve BDDK tarafından lisans, onay verilmesi sürecinde bir sorun yok fakat işleyişte ciddi sıkıntılar var. Öyle ki bu firmaların bazıları dolandırıcıların merkezi haline gelmiş ve firmalar bu alanda sınıfta kaldı. Yüzlerce masum insan hapis alırken, mahkemelerde devam eden binlerce dosya yığılmış durumda.  Hadi işleyişteki aksaklılara, hepimizi ilgilendiren güvenlik açıklarına birlikte bakalım. Okurken zaten siz de hak vereceksiniz…

Hesap açılışlarında güvenlik açığı oluştu

Bu firmaların hemen hemen hepsinde akıllı dediğimiz cep telefonu kullanılarak uzaktan hesap açabiliyorsunuz. Sorunlardan biri o aşamada oluştu. Özelikle bazı firmaların örneğin, AKBANK iştiraki olan AKÖDE- TOSLA hesabı, 2018’de ilk faaliyete başladığında hesap açılışında herhangi bir kişinin İSMİ, TC NO ve DOĞUM TARİHİ elinizde ise veya bu bilgileriniz herhangi birinin eline geçti ise (ki hayatın olağan akışında bu bilgilere ulaşmak çok zor değil) bu bilgiler ile hesap açabiliyordunuz. Kontrol sistemi sadece hesap açtığını cep telefona gelen onay kodu ve girmiş olduğunuz mail adresine gelen onay kodu. O kadar! Üstelik girdiğiniz telefon numarası sizin üzerinize olması bile zorunlu değil!

Yabancı uyruklu telefonlar sorun oldu

Firmalar hesap açımında girilen cep telefon numarası ile kullanıcısının aynı kişi olması veya bu telefon hattına sahip kişiye ulaşılabilirliğinin kolay olup olmamasına bakmadan hesaplar açıldı. Sorun ise bu hesaplar kullanılarak dolandırıcılıklar başlayınca ortaya çıktı. Emniyete ve Yargıya yansıyan şikayetlerde girilen telefon hat sahibi ulaşmada zorluklar yaşandı. Zira, özellikle Suriye gibi ülkelerden gelen yabancıların tespit edilmesine rağmen adreslerinin tespiti veya ülke dışına çıkması nedeni ile ulaşılması nerede ise imkansız hale geldi Özellikle dolandırıcılıkta kullanılan telefonlarda hat sahipleri yıllar önce ülkeyi terk etmiş oluyor. Mahkemeler hat sahibine ulaşamayınca TAKİPSİZLİK kararı veriyor.  Bu durumda adına sahte hesap açılan vatandaş ilk defa bilgilerinin dolandırıcılıkta kullanıldığını Ağır Ceza soruşturmasını yürüten Savcı veya Hakimin karşısında çıkınca haberi oluyor. Tabi içinde olmadığı bir organizasyona tabi olmadığınızı anlatmak kadar bir zorluk yok. Hatırlayın bir Suriyelinin üzerinde kendisine ait 9 adet kimlik çıkmıştı. Her Türkiye’ye girişte yeni geliyormuş gibi kimlikler çıkarmıştı. Yabancılara verilen kimliklerin çoğu beyana tabi çıkarılıyor.

Mahkemeler ve Bilirkişiler gerçek dolandırıcıyı tespitte zorlanıyor               

Son yıllarda özellikle dolandırıcılık davalarında bu firmaların ismi çok geçti. Bu firmalara mahkemelere veya Emniyet Müdürlüklerine kaç kişi hakkında bilgi istendiğini ve bilgi verildiğini TCMB ve BDDK isteyip kamuoyuna açıklarsa şikayet ve yargıya yansıyan olay adetini de ortaya çıkmış olur. Bu sayede vatandaş da şikayetlerin hangi firmalarda yoğunlaştığı hangi firmalarda daha fazla güvenlik açığı olduğu da anlamış olur. Mahkemeler ya da Emniyet Müdürlükler bu firmalardan bilgi istediğinde hesaba para geçen veya gönderilen hesap bilgilerinde ismi geçen  kişinin tüm bilgilerini derken elindeki İsim, TC no, hesapta açılan cep telefon no ve mail adresini paylaşıyor. Emniyet de haklı olarak bu isim üzerinden Mahkemeye sevk ediyor ve Mahkemeler de hesap sahibi hakkında soruşturma açıp davaya dönüştürüyor. Burada can alıcı nokta hesap sahibinin hesabı ile hiç ilgisinin olmama olasılığı çünkü Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmaları bir de “basit usulde doğrulama” diye bir kavram uydurmuşlar, mahkemelere hesap “basit usulde doğrulanarak açılmıştır” diye cevap yazıyorlar. Mahkemelerin sorduğu ise “bu hesap kime ait” olduğu; oysa basit usulde sorgulamak sadece cep telefonuna giden onay kodu ve mail adresine giden onay kodu ile bu hesapların açıldığını diğer ana can alıcı isim-TC bilgilerinin hesabın asıl sahibinin olduğunu daha doğrusu kesin KİMLİK DOĞRULAMA anlamına gelmemekte. Vahamete bakar mısınız? Sizin TC ve Doğum tarih bilgisine geçiren biri hesap açabilir vatandaşı dolandırabilir fakat sanki siz yapmışsınız gibi   mahkemeye bilgileriniz gitsin. Bir anda kendinizi bu davaların görüldüğü Ağır Ceza Savcısı ve Hakimi karşısında buluyorsunuz ve sizden bu hesabın size ait olmadığının kanıtlanması isteniyor. Mahkeme Bilirkişi Raporu talep etse bile Türkiye’deki birçok Bilirkişi bu firmalardaki hesap açma prosedürlerini bilmediği için dosyada ismi geçen ve u firmalar tarafından bildirilen ismi suçlayacak şekilde rapor hazırlıyor bu raporlarla birlikte mahkemede hiç ilgisi olmadığı halde vatandaşa dolandırıcılıktan hapis cezası veriyor.  Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalarındaki güvenlik açığı nedeni ile yüzlerce insan hapis cezası almış, hapis yatanmış durumda, mahkemelerde devam eden binlerce de dava var.

Daha vahimi var: Güvensiz hesaplar hala aktif!

Mahkemelerde ve vatandaştan şikayetler gidince bu firmalar ek tedbirler aldı. Yöne örnekten davam edelim AKÖDE-TOSLA bu yönde şikayet ve dolandırıcılık davaları artınca güvenlik tedbirlerini artırmış; Dijital Kimlik Doğrulama sistemine geçmiştir.  NFC, “Yakın Alan İletişimi” doğrulama kontrolünü uygulamaya koymuş; Yabancı uyruklu, eski nüfus cüzdanı olan, kimliğinde fotoğrafı bulunmayan ve NFC destekli cihazı olmayan kişiler Tosla dijital kimlik doğrulamasını gerçekleştiremiyor ve hesap açamıyor. Ama vahim olan taraf BASİT USULDE DOĞRULAMA şeklinde açılan eski hesaplar hala açık ve aktif. Oysa bu güvenlik açığı ortaya çıktığında firmalar anında bu hesapları pasif hale getirmesi ve kimlik doğrulamadan sonra AKTİF hale getirmesi gerekiyordu. TCMB ve BDDK o 2015’den beri bu firmaları denetlerken bu açığı nasıl atlar veya bu yönde nasıl karar almaz ve eski hesaplara da kimlik doğrulama zorunluluğu getirmez, akıl alır gibi değil. Bu güvenlik açıklarını bilip tedbir almamak, sadece yeni hesaplarda güvenlik tedbirlerini artırdık demek resmen dolandırıcılar ile işbirliği yapmakla aynı anlama gelir. Milyonlarca lirası dolandırılan insanların, bu davalardan hiç ilgisi olmadığı halde yardılanan masum insanların, bu firmaların güvenlik açığı nedeni ile hapis yatan insanların hesabı sorulmayacak mı; sorulmamalı mı? Bu firmalar para kazanacak diye güvenlik açıklarını kapamak yerine tepkisiz kalmak, dolandırıcılar ile işbirliği yapmakla aynı anlama gelmez mi? Bu yazıdaki tespit ettiğim Güvenlik açıklarına rağmen bu hesapları aktif bırakan, göz yuman, üst yöneticileri TCMB, BDDK ve Bağımsız Mahkeme savcı ve hakimlerine ihbarımdır! Yok öyle mahkemelerden gelen bilgi taleplerine iki satır yazı yazıp cevaplayıp aradan çekilmek!

Beterin beteri de var: Kartınız başka bir kişinin hesabına tanımlı olabilir  

Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalarındaki güvenlik açığı bunla da bitmiyor. Beterin beteri de var. “Daha ne olabilir ki” diyor insan ama var! Normal banka hesabınıza 3. Kişilerin ATM Kartı veya Kredi Kartını banka hesabınıza bağlayamazsınız. Veya sizin ATM ve Kredi Kartlarını başkasının eline geçip kendi hesaplarına bağlanamaz. Mantık da bankacılık da bunu gerektirir zaten. Ama sıkı durum bu durum Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalarındaki hesaplar için geçerli değil. Siz bu hesaplara sahipseniz 3. Kişilerin kartlarını hangi bankaya ait olduğu önemli olmadan, kendi hesabınıza tanımlayabiliyorsunuz veya sizin kart bilgilerinizi eline geçiren biri kendi hesaplarına size ait kartı bağlayıp para çekebilir. Vahimin vahimi bu kart bağlanırken kart sahibinin haberi ve onayı olmuyor. Üstelik kartlar sadece bu Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalardaki hesap sahibine giden onay kodu ile bağlanıyor. Komik ama dolandırıcıya dolandıracağı kartın hesabına bağlanması için onay kodu da gönderiyor. Resmen dolandırıcılarla bu kurumlar iş birliği yapmış, işini kolaylaştırmış! Bu uygulama hala aktif ve kullanıma açık! Bu firmalar şu sorunun cevabını vermek zorundalar ve veremezler: 3. kişilerin onayı ve bilgisi olmadan ATM Kartını veya Kredi Kartını nasıl olur da başka birinin hesabına bağlattırıp, para çekmesini sağlaya bilirsiniz? KVKK ihlali değil mi, dolandırıcıların işini kolaylaştırma değil mi bu?

TCMB ve BDDK durdurmaz ise Mahkeme kararları ile güvensiz hesaplar dondurulmalı

Her ne kadar bu firmalar mahkemeye “BASİT USULDE DOĞRULAMA” diye yazı yazsa da bunun ne anlama geldiğini, bu hesapların niçin gerçek kimliği yansıtamayacağını belirten bir açıklama göndermiyor hali ile mahkemelerde (bankacı bilirkişiler) gelen yazılara istinaden bu hesaplarda ismi geçen kişileri “kimlik bilgileri doğrulanmış” geçen kişiler olarak var sayıyor ki normal, hiç ilgisi olmayan vatandaşı sorguluyor, yargılıyor cezalandırıyor iyi mi!

Maddi manevi cezaları bu firmalar karşılayabilir

Beyniniz yanmadı ise devem edelim. Şu ana benim duyduğum bu firmalara yönelik böyle bir suçlama olmadı ama bir gün eminim bu yöndeki Bilirkişi Raporlarını dikkate alan bir mahkeme emsal teşkil etmesi açısında maddi manevi zararın bu firmaların güvenlik açığına nedeni ile oluştuğunu tespit eder. Bu güvenlik açığına neden olan masum insanları yargılanmasına, hapis cezası almasına neden olan bu firmalar davalara dahil edilebilir, üst yöneticiler de yargılanabilir oluşan/oluşacak zararların bu firmalar tarafından karşılanması ile karşı karşıya kalabilir. Aksi taktirde bu güne kadar masum insanların hapis cezası alması yetmediği gibi yeni mağduriyetler yaratılmasının da önüne geçemeyiz. Adaletin  ana uygulayıcısı Bağımsız Mahkemelerdir. Mahkemelerin bu bilgiler ışığında tepkisiz kalmamasını resen harekete geçerek bu tür davalara bir de bu gözle bakmasını ihbar ediyorum.

Kiralık hesaplarda patlama oldu

Dolandırıcıların sık kullandığı yöntemlerden biri de başkası üzerine olan hesap sahiplerini para karşılığı ikna edip kullanmaları. Her ne kadar hesap sahipleri “dolandırıcılıkta kullanıldığı bilmiyordum” diye açıklama yapsa da bu savunma ile mahkeme karşısında ceza almaktan kurtulamıyorlar. Firmaların hesap sözleşmelerine göz attım çoğu firmada bu yönde bir uyarı bulunmuyor. Müşteriler bu yönde uyarılamlı mı, kesinlikle evet! Bu firmalarda geç aksiyon alınmasını bir nedeni de dolandırıldığınızı arayıp bu firmaları aradığınızda “mahkeme kararı olmadan birşey yapamayacaklarına” yönelik karşılık veriyorlar. Mahkeme kararı da öyle hemen çıkacak birşey olmadığından müşteri olarak fark edip firmayı uyarmanız fazla bir işe yaramıyor. Bu kadar güvenlik açığı olan firmalar için bu tür şikayetlerde gecici bloke uygulaması olması gerekiyor mu, kesinlikle gerekiyor. Bankalar bunu Kredi Kartı, POS işlemlerinde yapıyor. TCMB ve BDDK’nın bu yönde tedbir almasını öneririm.

TCMB ve BDDK acil harekete geçmeli  

Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmalarına lisan vererek onaylayan sonraki işleyiş ve uygulamalarını yakından denetleyen TCMB ve BDDK’nın vatandaşın mağduriyetini giderilmesi için acilen vatandaşın dolandırılmasında Güvenlik Açığı olan eski hesapların gerçek kimlik doğrulanana kadar PASİF HALE GETİRİLMESİ için müdahale etmesi gerekir. TCMB ve BDDK Denetcileri bu açıkları nasıl sorgulamaz ve yakalayamaz anlamış değilim. Her ne kadar bu hesaplara bağlanan kartlar ile ilgili görüştüğüm Genel Müdürlerden birinin tabiri ile “sadece az miktarda para aktarılması için” dese de dolandırıcılığın küçüğü büyüğü olmaz, zaten çoğu bu tür dolandırıcılar da küçük küçük paralar ile milyonlarca lira vatandaşı zarara sokuyor. Bu kafa yapısından zaten güvenlik önlemlerinin almasını beklemek iyi niyetlilik olur! Sizin için küçük meblağlar vatandaş için büyük oluyor. Ne yani “hırsızlık küçük küçük meblağda” diye sizin gibi tepkisiz mi kalalım, göz mü yumalım.

Çoğu mahkemede Dijital Dolandırıcılık ile ilgili ayrı mahkemeler kuruldu, binlerce dosya yığılmış durumda. Bankalar yanında çoğu dosyada Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri firmaların ismi geçiyor. Meblağlar küçük olabilir ama bu alandaki kaçak deliği kapamak mahkemelerdeki dosya sayısının azalmasına neden olacağı gibi dolandırıcıların bu alandaki işlerini de zorlaştıracaktır. Sosyal Sorumluluğumuz gereği sorgulamamız da yaptığımız da budur zaten!

Erol TAŞDELEN – Ekonomist, Bankacı Bilirkişisi (sc:48413)  www.bankavitrini.com

***************

Dijital dönüşüm ve Bankacılıkta Siber Güvenlik?

Dijital bankacılıkta siber tehditlerden kurtulmanın formülleri

GASA: “Dolandırıcılık kayıpları 55 milyar doları aştı”

Okumaya devam et

GÜNCEL

“YA TARİH YAZACAĞIZ, YA TARİH OLACAĞIZ” DEMİŞTİ: TARİH OLDU!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Ankara siyasetinde eş başkanlık sistemi dışında tek kadın lider konumundaki Meral Akşener, bugün İYİ Parti Genel Başkanlığı’na resmen veda etti.

İYİ Parti’nin kurucu lideri Meral Akşener, 31 Mart’ta yerel seçimleri başarısızlığı ardından siyasete veda etmesiyle ilgili “İftiralarla, çirkin oyunlarla üzerimize gelineceğinin farkındaydım. Ez cümle seçim sonuçları doğrultusunda aldığımız riskin farkındaydım. Bugün Türkiye’nin alıştırılmış normalleri dışında sadece söz söylemede değil bedel ödeme sırasında da en önde duruyorum” dedi.

İYİ Parti, Akşener’in liderliğinde “hür ve müstakil siyaset” iddiasıyla geçmişte Millet İttifakı ortağı CHP’yi de reddederek ittifaksız girdiği 31 Mart’taki yerel seçimlerinde başarı sağlanamaması üzerine bugün yenilenme arayışında. Bugün Ankara Ticaret Odası (ATO) Kongre Merkezi’ndeki İYİ Parti 5. Olağanüstü Kurultayı sonrasında yeni lider dönemi başlayacak. İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu ile parti kuruluşunda teşkilatlanmayı sağlayan İYİ Parti Grup Başkanı Koray Aydın arasında çekişmeye sahne olan bugünkü liderlik yarışında yer alan isimler oldu. Bu isimler dışında, milletvekili olmayan isimler mevcut Başkanlık Divanı’nda Genel Başkan Yardımcısı görevindeki Avukat Mehmet Tolga Akalın ile parti kurucularından Avukat Günay Kodaz da yarışa katıldı.

İYİ Parti’nin Ekim 2017’den bugüne kurultay süreçlerinde tek aday olan Meral Akşener, yerel seçimler sonrasında 8 Nisan’da yaptığı yazılı açıklamasıyla bu sefer aday olmayacağını duyurmuştu. Hemen ardından Akşener’in desteğiyle Müsavat Dervişoğlu, beraberinde milletvekilleriyle kurultayda genel başkan adayı olacağını açıklamıştı.

Koray Aydın, yazılı açıklamasıyla adaylığını duyururken beraberinde milletvekilleriyle görüntü vermedi ancak bugün salondaki atmosferde de parti teşkilatı ve delegelerce ayakta alkışlanması ve yoğun ilgi görmesiyle öne çıktı.

Meral Akşener ise, 24 Haziran 2018’deki Genel Seçimler ve aday olduğu Cumhurbaşkanlığı Seçimi sonrasında partisi TBMM’ye girmesine rağmen kendisi milletvekili de olamadığı için İYİ Parti içinde tartışmalar yaşanması üzerine ilk kez siyaseti bırakma restini çekmişti.

İYİ Parti Olağanüstü Kurultayı
İYİ Parti Olağanüstü Kurultayı

Afyonkarahisar’daki parti içi değerlendirme toplantısında 2018 yazında İYİ Parti’den ayrılacağını söyleyen Akşener, sonrasında İstanbul – Beylerbeyi’ndeki evi önünde “Bizi bırakma” eylemleriyle birlikte partiyi götürdüğü 2. Olağanüstü Kurultay’da tek aday olarak yeniden genel başkan seçilmişti.

Bu sefer Akşener, seçim ertesinde 1 Nisan günü yeniden partisini olağanüstü kurultaya götürme kararı aldıktan sonra kurultay salonuna sadece veda etmek üzere geldi.

Yıllardır Akşener’in yakın çalışma arkadaşı olarak parti içerisinde “abi” olarak adlandırılan Cihan Paçacı, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamasında, bunun siyasete tümüyle veda olduğunu düşünmediğini ve Meral Akşener’in İYİ Parti’yle ilişkisini korumasını beklediğini söyledi.

İYİ Parti’de genel başkan kim olursa olsun artık partiyi bir bütün olarak tutmaya çalışacağını da kaydeden Paçacı’ya göre; üç aday bakımından da kurultay sonrasında milliyetçi kadrolarla birbirini dışlamadan İYİ Parti’nin gelecek genel seçimlere hazırlanmasını sağlamak mümkün.

 

Meral Akşener Ankara siyasetine ve İYİ Parti’ye veda etti mi?
Meral Akşener: “Bedel ödeme sırasında da en önde duruyorum, pişman değilim”

Meral Akşener, 31 Mart’taki yerel seçimlere “hür ve müstakil” olarak katılma kararını savundu ve bu kararı aslında İYİ Parti’yi fabrika ayarlarına döndürmek, iki kutuplu hale gelmiş Türk siyasetine nefes aldırmak amacıyla aldığını anlattı.

Türkiye’de bugün alıştırılmış normaller dışında bir yaklaşım sergileyerek bedel ödeme sırasında en önde durduğunu söyleyen Akşener, ittifaksız şekilde 31 Mart’taki yerel seçimlere girilmesi kararı, İYİ Parti’de 14 Mayıs 2023’teki milletvekili aday listesi hazırlığıyla ilgili maddi çıkar sağlama ve parti içinde maddi yolsuzluklar olduğu iddiasına da üstü kapalı göndermede bulundu.

İftiralara ve hakaretlere maruz kaldığını anlatan Akşener, “Ne kadar zorlu bir yola çıktığımızın farkındaydım. İftiralarla, karalamalarla, çirkin oyunlarla üzerimize gelineceğinin farkındaydım. Satın alınmışlara karşı yürekten inanmışların mücadelesini yürüttüğümüzün farkındaydım. Taşın altına elini, gövdesini koyanların farkında olduğum gibi o taşın bizi ezmesi için çalışanların da, iştahla el ovuşturanların da farkındaydım. Ez cümle seçim sonuçları doğrultusunda aldığımız riskin elbette farkındaydım. Bugüne kadar olduğu gibi bugün de Türkiye’nin alıştırılmış normallerinin dışında, sadece söz söyleme sırasında değil bedel ödeme sırasında da en önde duruyorum. Bugüne kadar her daim, kimseden bir beklentim olmaksızın gerektiğinde bedel ödemeyi bildim. Bundan dolayı da asla pişman olmadım. Nitekim bugün de pişman değilim. Çünkü haklılığımızın elbet bir gün anlaşılacağını biliyorum. Ve bugün üzerime düşen her şeyi yapmış olmanın huzuruyla son kez karşınızdayım” ifadesini kullandı.

Yerel seçimler sonrasında “hür ve müstakil” kararında haksız olduğu için değil yetim, öksüz bırakmamak için mağlubiyet kararını üstlendiğini söyleyen Akşener, “Başarısızlığı ben aldım, artık başarıyı siz yakalayacaksınız! Bedeli ben ödedim, artık hesabı siz tutacaksınız! Kiminiz ‘abla’, kiminiz ‘kardeş’, kiminiz ‘anne’ diye geldiniz. Benden bir ev, bir yuva istediniz. Ben de İYİ Parti’yi sizlere bir ev, bir yuva yaptım. Ocağını tüttürdüm, içini ısıttım, sofrasını kurdum, bahçesini genişlettim. Yıkmak isteyenlere, dağıtmak isteyenlere, çökmek isteyenlere müsaade etmedim. Ama bugünden sonra artık bu evi siz koruyacaksınız! Şairin de dediği gibi; ‘Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı, bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı… Dünyâya vedâ ettik, atıldık dolu dizgin. En son koşumuzdur bu, asırlarca bilinsin!” sözleriyle veda konuşmasını sonlandırdı.

2023’teki ortak adaylık için “feragatte ve fedarlıkta bulundum” dedi

İYİ Parti’deki genel başkanlığına veda konuşmasında Ankara siyasetine ve muhalefet cephesine ilişkin mesajlar verdiği gözlemlenen Akşener, özellikle CHP’ye yönelik Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili sitemini yeniden gündeme taşıdı.

Akşener, “Mesela 2017 yılında; devletimizin ‘kerim’ anlayışını ortadan kaldıran, milletimizi de ucube bir sisteme mahkûm eden Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi referandumuna ‘Hayır’ demek için il il gezdim. ‘Bu sistem Türkiye’yi uçuruma sürükler.’ dedim. Ve maalesef haklı çıktım. 2018’de, 2019’da, 2020’de ve en nihayetinde 2023 yılında da ‘milletle inatlaşılmaz’ diyerek hem iktidarı hem de ana muhalefeti defalarca uyardım. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında Türkiye’ye nefes aldırmak için yeri geldi feragatte, yeri geldi fedakarlıkta bulundum. Yeri geldi herkes sustuğunda bile milletin sesini haykıran oldum” dedi.

Bu noktada Akşener’in, 31 Mart’taki yerel seçimlerde ittifak kurmama kararı aldığı CHP’ye yönelik 14 Mayıs 2023’teki Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde kendi ifadesiyle “kazanacak aday” belirleme ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığında ısrarcı tutuma karşı tepkisini koruduğu görüldü.

Sıkça “Haklı çıktım” ifadesiyle sitemde bulundu, vedasını tamamladı

Meral Akşener, konuşmasında Türkiye’deki yakın siyasi tarihe ilişkin sıklıkla “Haklı çıktım” ifadesini kullanarak, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan iktidarına yönelik 2010’daki anayasa değişikliği referandumu da dahil olmak üzere yanlışlıklara karşı çıktığını kaydetti. Akşener, “Zihnim de, vicdanım da hep çok rahat oldu. Çünkü hiçbir zaman peşinden koştuğum kişisel bir çıkarım olmadı. Çünkü hiçbir zaman utanacağım bir yaram olmadı. Çünkü hiçbir zaman vicdanımı susturabilecek bir güç olmadı. Tehdide, baskıya, zorbalığa hiç eyvallahım olmadı. Allah şahit; toz zerresi kadar korkum da olmadı” sözleriyle kendisini anlattı.

Meral Akşener
Meral Akşener

“Hayatımın her döneminde sahip olduğum ahlaki değerleri, Cumhuriyetimizin temel ilkelerini, Türkiye’nin ihtiyaçlarını gözeterek; sorumluluklar aldım, tutumlar sergiledim. Mesele millet, mesele memleket olduğunda inandığım yolda yürümekten hiçbir zaman çekinmedim. Milletin hakkı için, devletin itibarı için karşısında durduklarımın parmak sallayan elleri beni yıldıramadı. Hedef tahtasına koyan dilleri beni sindiremedi. Cazip teklifleri beni susturamadı. Makam vaatleri beni durduramadı. ‘Tutuklanacaksın’ tehditleri umurumda bile olmadı” diyen Akşener, 30 yıllık siyasi kariyerinde aldığı tüm kararların arkasında durmaya devam edeceğini söyledi.

Meral Akşener, kürsüde konuşmasını tamamladıktan hemen sonra salondan ayrıldı ancak birinci turda oy kullanmaya arada geri döndü. Hızlıca oyunu kullandıktan sonra yeniden ayrıldı.

İYİ Parti istifa rüzgarlarıyla nasıl dalgalandı, kim neden istifa etti?

İYİ Parti’de Meral Akşener’in liderliğinde ilk istifa rüzgarı aslında 24 Haziran 2018’deki genel seçimler süreciyle ortaya çıkmıştı.

MHP’den Devlet Bahçeli’ye karşı genel başkanlık değişimi tartışması yürüterek ayrılan ve İYİ Parti kuruluşunda görev alan milliyetçi çizgideki isimlerden ayrılanlar olmuştu. Yusuf Halaçoğlu gibi birkaç kurucu üye sonrasında, Ümit Özdağ gibi bazı isimlerse 31 Mart 2019’taki yerel seçimlerle birlikte CHP’yle ortaklaşma siyasetine karşı çıkmaya başlamıştı. Akşener’in yönetim tarzıyla da sıkıntı yaşadığını vurgulayan isimlerden Ümit Özdağ, 4 Mart 2021’de İYİ Parti’den istifa etmiş ve sonrasında Zafer Partisi’nin kurucu liderliğini üstlenmişti.

Kurucular ve partide milletvekilliği yapmış isimler arasındaki önemli bir ayrılık rüzgarı ise, Mayıs 2023’teki Millet İttifakı’yla ortak aday çıkarma sürecindeki sancılı günlerle birlikte yaşandı. Seçimler sona erdikten sonra İYİ Parti’nin, o dönemki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı Seçimi’ni kaybetmesindeki rolü tartışması ve CHP’ye karşı yürütülen sert siyaset anlayışındaki çatışmalar ardından eski vekiller Durmuş Yılmaz ve Bahadır Erdem ayrılmıştı.

14 Mayıs Genel Seçimlerin’deki milletvekili listesiyle tartışma yaşanırken İYİ Parti’nin kurucularından Ümit Dikbayır tarafından Akşener ailesine ve yakınlarına yönelik maddi çıkar sağlama iddiaları da gündeme taşındı. Bu tartışma gölgesinde Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu’nun Kasım 2023’te AK Parti’ye geçmesi dikkat çekti.

Milletvekili listesiyle ilgili tartışmada adı geçenlerden Ankara Milletvekili Adnan Beker de 16 Kasım 2023’te İYİ Parti’den istifa etti ve bağımsız vekil durumunda.

İstanbul Milletvekili Sibel Ayşe Yanıkömeroğlu, 6 Aralık 2023’te yerel seçimlerde CHP’yle iş birliği yapılması gerektiği görüşüyle istifa etti. Bu hafta Yanıkömeroğlu, 24 Nisan’ta CHP’ye geçti ve Özgür Özel tarafından grup toplantısında CHP rozeti takıldı.

Ankara Milletvekili Yüksel Arslan, parti içi tartışmalar gerekçesiyle 21 Aralık 2023’te ise yerel seçimlerde CHP’li Mansur Yavaş’ı destekleyeceğini belirterek, istifa etti ve bağımsız vekil durumunda.

Son olarak 31 Mart 2019’taki yerel seçimler sonucunda ise Bilge Yılmaz ve Ümit Özaleli ise, İYİ Parti’den istifa etti.

Yeni başkan seçilen Dervişoğlu, seçilecek GİK üyeleri arasından Başkanlık Divanı’nı belirleyecek yani yakın çalışma ekibinde yer alacak genel başkan yardımcılarını seçecek.

VOA

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

TRABZON’DA BANKA GÜVENLİK GÖREVLİSİ CANINA KIYDI

Yayınlanma:

|

Yazan:

Trabzon Yomra’da bir bankada geçici olarak görev yapan güvenlik görevlisi Malatyalı S.D. arkasında not bırakarak silahla kendisini vurdu.
Edinilen bilgiye göre Malatya’dan gelen ve depremzede olan, geçici olarak bir bankanın Yomra şubesinde güvenlik görevlisi olarak çalışan. 40 yaşındaki S.D. banka içerisinde kendini kapattığı bir odada silahla başından vurarak ağır yaralandı. Silah seslerini duyan personel Kapıyı açınca başından vurulmuş halde S.D.’i buldu.

Olay yerine çağırılan sağlık ekipleri ilk müdahalede bulunduktan sonra Banka Güvenlik Görevlisi ambulansla Kaşüstü Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybeden Güvenlik Görevlisi’nin “Oğlum seni çok seviyorum” diye not bıraktığı öğrenildi. Emniyet güçleri olayla ilgili soruşturmayı sürdürüyor.

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.