Connect with us

ŞİRKETLER

Reeder’ın halka arzında talep toplama başladı

Yayınlanma:

|

Türkiye merkezli teknoloji firması Reeder’ın halka arzı için talep toplama süreci bugün itibarıyla başladı.

Reeder Yönetim Kurulu Başkanı Uygar Saral, AA muhabirine, Reeder’ı 14 yıl önce eşiyle İstanbul’da kurduklarını, 2018’de ise Çinli bir firmayla ortaklık yaparak işlerini büyüttüklerini söyledi.

Reeder teknoloji firmasının ticari hayatına e-kitap okuyucu ile başladığını dile getiren Saral, bugün ise cep telefonundan tablete, akıllı saatten robot süpürge ve android TV’ye kadar pek çok ürün gamına ulaştıklarını anlattı.

Samsun’da 6 yıl önce üretim tesisini kurduklarına işaret eden Saral, ‘İlk fırsat karşımıza pandemiyle geldi. Pandemi, büyük firmaların içine kapandığı, reklam anlamında daha geride durduğu, uluslararası taşımacılığın zorlandığı dönemde bizim gibi daha hızlı hareket edebilen genç ve dinamik firmalar için bir fırsattı. Biz de bu fırsatı çok çalışarak değerlendirdik. Biz o dönem evimizde değil, fabrikamızdaydık ve o dönemde ciddi atılım kaydettik.’ dedi.

Saral, devletin cep telefonları için getirdiği gözetim değeri uygulamasıyla çok daha büyük fırsat yakalayarak kapasitelerini artırmayı başardıklarını vurgulayarak, şöyle devam etti:

‘Vardiyalı çalışarak yüzde 10’lara varan pazar payı elde eden pozisyona geldik cep telefonu üretimiyle. Bunun da bizi Türkiye’de zaman zaman pazarda adette üçüncü sıraya kadar yükselttiği oldu, Apple ve Samsung’un hemen arkasından. Pandeminin ortadan kalkması, piyasanın normalleşmesiyle fırsatlarla geldiğimiz noktaları sağlamlaştırmak, o noktalarda kalabilmek için güçlü adımlar atmamız gerekiyordu.

Bu adımlardan ilkini 2021 yılında attık. İlk Reeder dükkanımızı açtık. Reeder dükkanlar, konsept dükkanlar. Ürünlerimizin, müşterilerimizin tecrübe edebileceği şekildi sade bir alanda teşhir edildiği ve tüketicinin kullanımına sunulduğu dükkanlar. 1,5 yıl gibi kısa sürede aktif 102 dükkanımız var 58 şehirde. 153 daha sözleşmemiz var. Bu sözleşmelerin 25’i tadilat halinde. Diğerleri tadilatın başlangıç aşamasında. Hedefimiz ve kesin kararımız, yıl sonuna kadar 200 dükkana ulaşmak, önümüzdeki yıl ortasına kadar da 300 dükkana ulaşıp tüketicinin ulaşabileceği, çok yakınına gelmek.’

Reeder’ın pazardaki pozisyonlarını güçlü tutmak için tesis yatırımları yaparak istihdamı artırdıklarının altını çizen Saral, 16 bin metrekare alanda 747 personelle çalıştıklarını belirtti.

‘İhtiyaç duyduğumuz gücü halka arzdan almamız gerekiyordu’

Reeder’ın Türkiye’de teknoloji üreten nadir firmalardan biri olduğuna dikkati çeken Saral, sözlerini şöyle sürdürdü:

‘Türkiye’de bir konuda bu kadar güçlü çıkış yapabilen firma olması önemli bir şey ama orada kalabilmek için atmamız gereken adımlardan bir tanesi de halka arzdı. Halka arz bizim için en çok şunun için değerliydi. Bizim firmamız zaten karlı bir firma, zaten nakit olarak likit bir firma. Reel borcu, yani ödemekle yükümlü olduğu, ticari borçlarından bahsetmiyorum. Karşılığı olan, neredeyse sıfıra yakın bir firma niye halka arz olsun? Şundan. Bu, bizim bilinirlik ve güven için ihtiyacımız olan bir şey. Şu an 3 milyona yakın Reeder ürünü sattığımız, Reeder ürünüyle tanıştırdığımız 14 yıl içinde müşterimiz var. Onların da sorumluluğunu üzerimizde taşıyoruz.

Halka arz olduğumuzda 5-6 milyon kişi bu firmanın ortağı olacak. Bana mesajlar geliyor tanıdıklarımdan. ‘Haftaya ortağız’ diyorlar. Bu çok önemli bir şey. ‘Benim firmam’ dedirtmemiz lazım. Biz zaten tüketiciye çok ciddi ürün sunan bir üretici olarak, halka arz olmayı bu anlamda çok değerli bulduk ve gördük.

Bunun dışında kurumsallaşma. Daha büyük hedefleri olan bir firma olarak Reeder, Türkiye’de sıfırdan gelip bir evde kurulup e-ticaretle sosyal medyada büyüyüp, daha sonra Türkiye’nin Turkcell gibi Teknosa gibi kendi yetiştirdiği önemli kurumlarının desteğiyle büyümüş bir firma. Bu noktalara gelebiliyorsa, buradaki dinamik ve kinetik enerji bu firmayı global bir firma da yapabilir. Bunu yapmamız için ihtiyaç duyduğumuz gücü halka arzdan almamız gerekiyordu. Bunun yaratacağı şeffaflık, hem getireceği sermaye. Dolayısıyla halka arz yapma kararı aldık.’

‘Ürünü ulaşılabilir hale getirmek halka arzla birlikte bizim için daha mümkün olacak’

Saral, Reeder’ın yüzde 22,63’ünün halka arz edileceğini, yaklaşık 2 milyar lira değerinde hisse dağıtılacağını anlatarak, şunları kaydetti:

‘Hisse olarak da büyük bir adet var dağıtılacak. O yüzden, ‘Kaç adet hisse düşecek?’ diye sorular var. Halka arzda adet olarak çok fazla düşecek ama çok ciddi katılım bekleniyor, hatta rekor bekleniyor. O yüzden ben Türkiye için çok önemli, çok büyük bir an olduğunu düşünüyorum Reeder’ın halka arzının. Şu an pazar payımız yüzde 6’larda. Türkiye’de 5. sıradayız.

Önümüzde 4 global oyuncu var. Bir tanesi Amerika’nın devi, birisi Güney Kore’nin devi, diğer ikisi Çin’in devleri. Tüketiciye ürünü ulaşılabilir hale getirmek var. Bizim felsefemizde olan, ürünü ulaşılabilir hale getirmek halka arzla birlikte bizim için daha mümkün olacak. Çünkü sermaye yapısının güçlenmesiyle daha fazla ürünü tüketiciye ulaştırma şansımız olacak. Belki daha fazla ürün olunca, fiyat anlamında daha uygun hale getirebileceğiz. Belki kalite olarak daha iyi hale getireceğiz.

Belki fiyatı geliştiremesek de özellikler olarak daha güçlü özelliklere ürünleri getireceğiz. Dolayısıyla pazar payımızı ilk etapta Türkiye’de birinci sıraya çıkaracak şekilde halka arzdan gelecek gelirlerle ciddi atılım yapmak istiyoruz. Daha sonra zaten Türkiye’de bu kadar güçlü bir marka, bu kadar güçlü bir ürün gamına ulaştığında bunun karşılığında globalden yanı dış pazarlardan talepler geliyor.’

Reeder’in halka arz için talep toplamanın 15 Eylül’e kadar süreceği öğrenildi.

Okumaya devam et

GÜNCEL

Kuşaklar Arası ÇaLışma

Yayınlanma:

|

Yazan:

Son dönem kendi jenerasyonumla yaptığım bir iki sohbet sonrası yazmak istedim.

Esasında hoca-öğrenci ve ebeveyn-çocuk arasındaki geçimsizlikten farklı olmayan ve son onbin yılın açık ara en balon klişesi “yeni nesilden hiçbir şey olmaz” ın iş hayatındaki iz düşümüne bakmak için;

Şimdi bir test yapalım. Aşağıdakilerden kaçına gerçekten katılıyorsunuz? 

1. Bir daha kimseyi yetiştirmeyeceğim. Emeğime ve zamanıma yazık. Bunlar sadakatsiz ve nankör!
2. ⁠Adam traşsız işe gelmiş karşımda oturuyor!
3. ⁠Evden çalışıyorlar sanki, yatarak para kazanmanın bir yolu bu!
4. ⁠Ayağında spor ayakkabı ile şirkette dolaşıyor olacak gibi değil!
5. ⁠Mesai saati 9:00 da başlıyor genç arkadaşım!
6. ⁠Bizim zamanımızda develer tellal iken pireler berber iken 🙂
7. ⁠Biz yöneticilerimize böyle şeyler yapamazdık!
8. ⁠Adam dokuz ay çalışıp başka yere zıplıyor. Bir de bana kalkmış ona kattıklarımdan dolayı kamuoyu önünde teşekkür yazmış!
9. ⁠Z kuşağı her şeyi hazır bekliyor. Araştırma kabiliyetleri sıfır!

Eğer yukarıdakilerden en az ikisine katılıyorsanız; sizi de maalesef tekayütler tribününe almamız gerekiyor 🙂

Faraday’ın babası kendi alanında iyi bir demir ustası, rivayete göre de sanat devrimi karşısında “demircilikte gelecek yok abi” diyerek, bana göreyse oğlanın okulda alfabeyi bile sökemediğini, cılız bedeni ile çekici bile kaldırmakta zorlandığını gördüğü için, o dönemin en teknolojik olayı matbaa ve şimdinin interneti kitaplar ile ilgili şehirde yeni açılan bir ciltçi dükkanına Faraday’ı çırak olarak vermiş.

Faraday için de bu yeni durum bir kurtuluş yolu olmuş. Önce deneylere olan merakını keşfedip sonra da dükkana gelen kitaplardaki deneyleri acemice gizli saklı bir köşede tekrarlamaya çalışmış.

Faraday’la ile ilgili birçok kaynağa bakmak mümkün olsa da; kendi döneminin diğer kafa yoranlarından farklı olarak “doğada var olan her gücün aslında dalgalı olduğunu” fark ederek elektriğin hareket enerjisine dönüşmesine neden olan motoru icat etmesi ile içinde olduğumuz sektör ve iş dalının sebebi olduğu için teşekkür ederiz.

Sanayi devrimi ile dünyanın gelişme hızı geçmişe göre hızlı ve geleceğe göre çok yavaş. Bu da her kuşak için adaptasyon becerisini artırma ihtiyacı demek. Maalesef buna karşı olan en tehlikeli tutum ise “modern tutuculuk”.

Atatürk 10. yılda “az zamanda çok işler yaptık” çünkü, zaten çağımız geçmişe göre hızlı ve bu da böyle devam edecek diye bu konuya göz kırpıyor. Ve tüm ümidim gençliktedir de diyor. Sizce o dönemin disiplini içinde askeri eğitim almış ve aynı anda birçok şey başarmış birinin “bizim zamanımızda” diye genç subayları eleştirme lüksü yok muydu? Peki böyle bir anısı var mı?Ve bizi anlamayan gençler Atatürk’ü nasıl anlıyor?

Modern tutuculuk diye net bir tanım var mı bilmiyorum, ancak, dünyadaki en tehlikeli şeylerin bir olumlu sıfat ile bir olumsuz tutum tamlaması ile tanımlandığını biliyorum.

Cengiz KILIÇ– Kepsaş, Ticaret Direktörü

*********************

Poayis’e Hoşgeldiniz!

Okumaya devam et

EKONOMİ

İMALAT SANAYİ DARALMA SÜRECİNE GİRDİ

İç piyasa ve ihracat pazarlarındaki durgunlukla birlikte artan finansman sorunlarının üretim sektörleri üzerindeki baskısı artıyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Hem iç piyasada hem de ihracat pazarlarında talebin zayıf seyri üretimde ‘bahar yorgunluğu’ yarattı. İkinci çeyrek itibarıyla İSO İmalat PMI 50 eşik değerin altına inerken, faaliyet koşullarının bozulmaya başladığı imalatta kapasite kullanım oranları da geriledi. Sanayi üretimi ise şubattaki hızlı yükselişin ardından martta eksiye geçti.

Parasal sıkılaşma sonucu iç pazarın daralmaya başlaması, ihracat pazarlarında henüz talebin istenilen seviyede canlanmaması, yanı sıra artan finansman sorunları gölgesinde girilen ikinci çeyrekte üretimden yavaşlama sinyalleri gelmeye başladı. İSO İmalat Sanayi PMI Endeksi, Nisan’da 49,3’e gerileyerek eşik değer 50’nin altına indi. Bu veri sanayicilerin ikinci çeyreğe zorlu bir başlangıç yaptığına işaret ederken; sanayi üretimi de şubattaki sert yükselişin ardından martta aylık yüzde 0,3 daralarak soluklandı. İmalat sanayiinde kapasite kullanım oranlarına bakıldığında ise mevsim etkisinden arındırılmış KKO, nisanda bir önceki aya göre yüzde 0,2 düşerek yüzde 77 oldu.

En sert daralma makinede

Yeni siparişler düşüyor

Sadece üretim endeksi değil yeni sipariş endeksi de kritik düzeyde gerçekleşti. Gıda ile giyim ve deri sektörleri hariç 8 sektörde yeni sipariş endeksi eşik değerin altında kaldı. İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat PMI raporunda, S&P Global Market Intelligence Ekonomi Direktörü Andrew Harker’in şu değerlendirilmesine yer verildi: “Yeni siparişlerde süregelen zayıflama nedeniyle, geçen aylarda görülen üretim artışı sürdürülemedi ve Nisan ayında son buldu. Firmaların beklentisi, talebin yakın zamanda yeniden toparlanarak üretimde sürdürülebilir iyileşme sağlaması yönünde olacak. Nisan ayında enflasyon bir miktar gevşeyerek yılın başından bu yana en düşük seviyeye geriledi. Buna rağmen imalatçılar halen hem yurt içi hem de yurt dışı talebi olumsuz etkileyen yüksek fiyat artışları ile mücadele etmek durumunda kalıyor.”

Kapasite kullanımı da geriledi

Merkez Bankası tarafından açıklanan İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (KKO) verileri de nisan itibarıyla hafif de olsa bir düşüşe işaret ediyor. Buna göre, imalat sanayi genelinde mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı bir önceki aya göre 0,2 puan azalarak yüzde 77 oldu. Mal grupları itibarıyla bakıldığında da dayanıksız tüketim malları, tüketim malları, gıda ve içecekler ile yatırım mallarında düşüş yaşandı. Özellikle tüketim malları kalemlerinde görülen düşüşte iç talepteki zayıflığın neden olduğu söylenebilir.

Sıkılaşma, tüketimi etkilemeye başladı

TÜİK Sanayi Üretim Endeksi verilerine göre, mevsimsellikten arındırılmış imalat sanayi üretimi martta aylık bazda yüzde 0,3 daraldı. Böylece şubat ayındaki yüzde 3,4 artıştan sonra üretimde hafif bir fren yapıldığı anlaşılıyor. Endeksin alt kırılımlarına bakıldığında, imalat sanayi üretim endeksi de aylık yüzde 0,3 oranında gerilemiş durumda. Mal grupları itibarıyla bakıldığında da, sermaye malı üretimi aylık yüzde 0,5 artarken diğer mal gruplarının tamamında düşüş söz konusu. Martta dayanıklı tüketim malları üretimi yüzde 0,4 gerilerken; dayanıksız tüketim malları da aylık yüzde 1,1 daraldı. Bunda yine parasal sıkılaşma kaynaklı talep zayıflığının etkili olduğu tahmin ediliyor.

Merve YİĞİTCAN-Ekonomim

Okumaya devam et

GÜNDEM

Kişisel Enerjinizi Yönetin: Ruhsal Enerji

Yayınlanma:

|

Yazan:

“Her sabah sizi yataktan kaldıran nedeniniz nedir?” Bu soru japonların hayat felsefelerinden biri olan İkigai’nin ana sorusudur. Kişisel enerji yönetiminin son boyutunda nedenleri sorgulayacağımız ruhsal enerji üzerine odaklanacağız. Daha önceki yazılarda fiziksel enerji, duygusal enerji ve zihinsel enerji üzerine odaklanmıştık. Ruhsal enerji ise temelde yaşamımızdaki anlamı bulmamız, anlamlı bir bütünün parçası olarak hissetmemiz anlamına geliyor. Bu da hayatımızda daha çok kendimiz olarak yer almamız ve istediğimiz hayatı yaşamamızla mümkün olur. Ne yazık ki bu soruların üzerine çok fazla düşünmüyoruz. İyi bir liseye gitmek, sonrasında üniversite sınavına hazırlanıp sınavı kazanmak, iyi bir üniversiteden iyi bir dereceyle mezun olmak. İyi bir işe girmek, yöneticimize kendimizi sevdirmek, başarılı olmak, terfi almak. Bu sırada askere gitmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak vs derken hep bize çizilmiş bir yolu izliyor gibiyiz. Özellikle 25 yaşından sonra farklı yolları sorgulamaya ve gerçekten istediğimiz hayatın bu hayat olup olmadığını düşünmeye başlarız. Bu noktada çalıştığımız kurumsal şirketleri bırakıp kendi işimizi yapma, egede bir sahil kasabasında kafe açma veya sırt çantamızla dünyayı dolaşma fikirleri gittikçe daha sıcak gelmeye başlar. Tüm bunları ve hayatımızı nasıl tasarlamamız gerektiğini Tedx konuşmamda da paylaşmıştım. Bu yazıda ise ruhsal enerjinin detayında tüm bu soruların farkında olmanın, neyi ne için yaptığımızı ve gelecek hayalimizi bilerek ilerlemenin üzerinde duracağız. Bu sorulara içimize sinen yanıtlar veremezsek bulunduğumuz yere dahil ve bağlı hissedemeyiz. Bu konunun detaylarına girerken İkigai kavramını biraz daha detaylandıracağız ve insanın anlam arayışına değineceğiz.

İkigai:

Kendi yaşam amacımızı, her sabah bizi yataktan kaldıran nedeni bulmak için İkigai felsefesi aşağıdaki dört soruyu yanıtlamamız gerektiğini söyler:

  1. Ne yapmayı seviyorsunuz?
  2. Ne yapmakta iyisiniz?
  3. Dünyanın neye ihtiyacı var?
  4. Ne için size para verirler?

Bu soruların yanıtını eğer bir noktada kesiştirebilirseniz onun sizin ikigai’niz olduğunu söyleyebiliriz. Kendimden örnek verecek olursam. Bir şeyler üretmeyi, insanların hayatlarına pozitif olarak dokunmayı seviyorum. Yazmakta ve sunum yapmakta iyiyim. Dünyanın eğitimli ve öz farkındalığı yüksek bireylere ihtiyacı var. İnsanlar ve kurumlar bilgiye, tecrübeye ve yönlendirilmeye para verirler. Bunların kesişiminde yazarlık, koçluk, mentorluk, konuşmacılık, eğitmenlik ve danışmanlık işlerini buldum ve 2018’den bu yana da bunları yaparak ikigai’mi hayata geçiriyorum. Siz de bu soruları sürekli düşünerek ikigai’nizi bulmak adına adımlar atabilir, daha anlamlı bir hayatın kapılarını aralayabilirsiniz. Peki daha anlamlı bir hayat ne demektir? Biraz da bunun üzerinde duralım.

Anlam Arayışı:

“İnsan öleceğini bile bile nasıl yaşar? Ya çıldırır, ya da öleceğini unutur.” der Nazım Hikmet. İnsanın anlam arayışında ölümün farkında olmak en büyük uyarıcılardan biri. Ben de genellikle kendime şu soruyu sorarım: “Sağlıklı bir şekilde geçirebileceğim kaç Temmuz ayım kaldı?” Bu soruyu kendinize sorduğunuzda alacağınız yanıt sizi mutlu etmeyebilir fakat bu yanıt kalan zamanınızı nasıl geçirmek istediğinize yönelik çok önemli iç görüler içerir. Benim açımdan bu sorunun yanıtı hayatımın kalanında Temmuz ve Ağustos aylarında çalışmama kararı almama kadar gitti. Her ne kadar böyle olsa da geride kalan on ay var. Hep konuşulan iş-özel hayat dengesine ise katılmıyorum. Bence tek bir hayatımız var ve iş de onun çok önemli bir parçası. Bu nedenle kalan on ayda da anlamlı bulduğum işleri yapmalıydım. Kendi ikigai’mizi bulmak bu açıdan çok kıymetli. Anlamlı hayat arayışı insanın kendini bildiği anlardan bu yana üzerinde konuşulan, tartışılan bir konu. Hayat amacı olarak bakarsak ünlü psikologların vardığı sonuçları inceleyebiliriz. Yaptıkları araştırmalar sonrasında Sigmunt Freud insan haz arayışındadır derken, Alfred Adler insanın üstünlük arayışında olduğunu, Victor Frankl ise insanın anlam arayışında olduğunu söylemiştir. İkinci dünya savaşı sırasında nazi kampından sağ olarak kurtulan Frankl, kendisine nasıl kurtulduğu sorulduğunda yazmayı planladığı kitabın umuduyla yaşama tutunduğunu belirtmiş ve şu sözleri söylemiştir: “Tek istediğim, okuyucuya somut bir örnekle hayatın her koşulda, en sefil durumlarda bile anlam ve potansiyele sahip olduğunu göstermekti.” Frankl’a göre bir nedeni olan insan hemen her nasıla dayanabilir. Günlük hayatta da anlam arayışında olan ve bunu bularak işine yansıtan insanları görürüz. Bu yazının yazıldığı sırada Fenerbahçe basketbol takımının koçu olan Sarunas Jasikevicius Zalgiris Kaunas’ın başındayken çok önemli bir maç öncesinde en iyi oyuncularından biri olan Augusto Lima’ya çocuğunun doğumu nedeniyle izin verir ve bu kararı nedeniyle çok eleştirilir. Jasikevicius ise bu eleştirilere basketbolun hayatın anlamı olmadığını ve Augusto Lima’nın şu an hayattaki en önemli anlardan birini yaşadığını söyleyerek yanıt verir. Çoğu zaman yaptığımız işe, çalıştığımız şirkete o kadar odaklanıyoruz ki gerçekten hayatın anlamının ne olduğunu ve ne için yaşadığımızı unutuyoruz. Kişisel enerji yönetiminin bu son boyunda bu soruları düşünmemiz ve öz farkındalığımızı da yükselterek kendimizi bir bütünün parçası olarak hissedebilmemiz gerekiyor.

Gökhan KARA- HBR

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.