Connect with us

EKONOMİ

SANAYİCİ ELDEKİ STOKLARLA BAŞBAŞA KALDI

Tedarikin zor, hammaddenin pahalı olduğu pandemi sürecinde stoka çalışmak zorunda kalan üreticiler, şu anda talep düşüklüğü nedeniyle zor günler geçiriyor. Fabrikadan bayiye her kesim depodaki stoku eritmeye yoğunlaştı.

Yayınlanma:

|

Hammadde tedarikinin zor ve pahalı olduğu pandemi sürecine hazırlıksız yakalanan sanayiciler, bu süreçte talebe yetişebilmek ve rafları dolu tutabilmek adına tedbir amaçlı normalden daha fazla stok tutmaya başlamıştı. Ancak rüzgar tersine döndü. Depoların en dolu olduğu dönemde hem içeride hem de dışarıda düşük taleple karşı karşıya kalan üreticilerin elinde yüksek fiyatla stoka giren hammadde ve mamul kaldı.

EKONOMİ gazetesine konuşan sektör temsilcilerinden edinilen bilgiye göre, gıda ve hijyenik ürünler gibi hızlı tüketim sektörlerinde stoklar aşağıya çekilmiş durumda. Ancak hazır giyimden tekstile, beyaz eşyadan mobilyaya, kağıttan demir çelikten ürünlere kadar pek çok sektörde depolardaki ürün ve hammadde şişkinliği devam ediyor. Stok tutmanın avantajı kalmadı Stoklarını eritebilen şanslı sektörlerin başında gıda geliyor.

Gıda sektöründe faaliyetlerini sürdüren İstanbul Tüccarlar Kulübü Başkanı İlker Önel, ihracata çalışan firmaların düşük talep, sipariş erteleme ya da iptallerle karşılaştığını, buna istihdam sorununa bağlı olarak düşük kapasite çalışmanın da eklenmesiyle, firmaların elindeki stoku giderek erittiğini ifade etti. Düşen siparişlere bağlı olarak üreticilerin de hammadde siparişlerini en aza indirdiğini dile getiren Önel, “Artık çok fazla yeni stok tutulmuyor. Biz de yüzde 10- 20 daha az mal alıyoruz. Bir de yılsonu geliyor. Kimse yüksek stok maliyetiyle yeni yıla girmek istemiyor” dedi. Hijyenik ürünler sektöründe Türkiye’nin önemli üreticilerinden ABC Kimya’nın Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Başer de şu an sektörde yer alan düzgün oyuncuların stoklarındaki şişkinliği hızlı aksiyon alarak bertaraf ettiklerini kaydetti. Başer, “Bizde de stok vardı. Ama biz onu, başka bir ürüne çevirerek eritebildik” dedi.

Yerli giyim markalarının depoları dolu

Hazır giyim ve konfeksiyonda ise durum biraz daha farklı. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ramazan Kaya, sektörde üretimin yarısının ihracata yarısının da iç piyasaya yapıldığını belirterek, “Zaten ihracat için stok yapılmıyor, gelen siparişin üretimi yapılıyor. Ama iç piyasaya baktığımızda yerli markaların depolarında stoklu ürünlerin olduğunu görüyoruz. Havaların geç soğuması nedeniyle kış ürünleri satılamıyor, kış ürünleri hala elde. Ayrıca bu seneki öngörü geçen seneye göre yapıldı. Ama geçen seneye göre yüzde 25 adet bazlı azalma oldu” dedi. Markaların çeşitli kampanyalar yaparak bu stokları eritmeye çalıştıklarını kaydeden Kaya, tekstil fabrikalarında da düşük talebe bağlı olarak fabrikaların ellerinde hammadde ve iplik stokları olduğunu sözlerine ekledi.

Fabrikada hammadde, bayide son ürün stoku

Beyaz eşya sektörünün tecrübeli isimlerinden Silverline Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Laçin de, sektörde fabrikalarda hammadde, müşterilerde de son ürün stoku olduğunu kaydetti. Hammadde tedarikinin yurtdışına bağlı olduğunu, bunun 3-6-9 aylık planlarla yapıldığını ve belli bir öngörüye göre sipariş açıldığını dile getiren Laçin, “Beyaz eşyada eylülden itibaren ciddi talep düşüşü olduğu için fabrikalarımızda hammadde stok sorunu var. Ama bu sorun bir stok politikasının değil, tamamen talep düşüklüğünün sonucu. Bunun da kökeninde fabrika müşterilerinin, bayilerin mamul stokunun çok olması yatıyor. Bayiler de stok eriterek bir yandan kendilerine kaynak yaratmaya çalışıyor. Herkes önce mamulü eritip sonra yeni sipariş geçmek istiyor” diye konuştu.

Stokları eritme eğilimi piyasayı geriyor

Mobilya Dernekleri Federasyonu (MOSFED) Başkanı Ahmet Güleç de düşük talebe bağlı olarak hammadde stoku olduğunu dile getirdi. Güleç, “İşler çok durgun. İhracat pazarlarında da yavaşlama var. Üreticiler verimli çalışmıyor. Ancak fabrikalar belli bağlantıları nedeniyle hammadde tedarikine devam etmek zorunda. Böyle olunca da eldeki stoku artıyor” dedi. Armatür, Valf, Musluk, Tesisat Ekipmanları ve Vana Sanayicileri Derneği (ARMATÜR) Başkanı Gökhan Turhan, armatür tarafında çok fazla bitmiş ürün stokları olmadığını, ancak ana hammadde tarafında birçok firmanın fazla stoku olduğunu belirtti. Turhan, “Emtia yükselecek beklentisi vardı, ciddi stok yaptık. Ama piyasadan gelen bilgiler emtianın gerileyeceği yönünde ki biz bunu görüyoruz. Şimdi elinde stoku olan bunları eritmeye çalışıyor” dedi.

Yüksek maliyetli stok, firmaları zarar ettirecek

Piyasadaki stok çıkmazını en yakından izleyen sektörlerden biri de ambalaj… Karton Ambalaj Sanayicileri Derneği (KASAD) Başkanı Alican Duran, geçen yıl hammaddeye ulaşım zor olduğu için firmaların normalde 1 aylık stok tutarken bunu 2-3 aylığa çıkardığını hatırlattı. “Nihai tüketiciye dokunan markaların hepsi, hızlı talebe yetişmeye çalışıyordu” diyen Duran, “Ambalajcılar da buna yetişebilmek yüksek tonajlı siparişler geçtiler. Şimdi işler durgunlaştı, firmalar yüksek tonajla buna yakalandı. Bu düşüşü görüp kesmeye çalıştığımızda da çok geç olmuştu. Şu anda, tüketiciye dokunan markaların öncelikle mallarını eritmeleri gerekiyor. Ancak beklenen hızla eriyemiyor. Ama bunlar eninde sonunda eriyecek. Önce ambalajcıların elindeki stoklar eriyecek, sonra ana hammaddecilerin stokları… Bu köpüğün yok olmasını beklemek durumundayız” dedi. Talep yüksekken stokların da yüksek fiyattan girildiğine dikkat çeken Duran, “Ama şimdi talep düşünce fi yat da düşüyor. Birçok firma yüksek maliyetli stoklardan dolayı çok ciddi zarar edecek” diye konuştu. Duran da tıpkı Mustafa Laçin gibi Ocak-Şubat aylarında yavaş da olsa üretimde bir hareket görmeyi ümit ettiklerini dile getirdi.

Merve YİĞİTCAN

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Mevcut Enflasyon ve Faiz Oranlarıyla Yatırımcı Yeni Yatırım Yapar mı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan % 50 TL faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 60 bandını aşmış durumda.

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı? Maalesef hayır, bankaların kredi verme iştahı da azalmış durumda ve haliyle eskiye nazaran parasal olarak da verilen kredilerin büyüme hızında da ciddi bir yavaşlama görülmekte.Nitekim kredilerin mevduata oranı (KMO)% 80-90 bandına gerilemiş durumda..

Yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

EKONOMİ

Geleceğin Uzun Tarihi: Hayaller, Teknoloji ve Gerçeklik Arasında Bir Yolculuk

Yayınlanma:

|

İnsanlık tarihi, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair umutlar, korkular ve öngörülerle şekillenmiştir. Teknoloji ilerledikçe bu gelecek tahayyülleri daha somut, daha ulaşılabilir ve bir o kadar da kontrol edilebilir hale geldi. Nicole Kobie’nin kaleme aldığı The Long History of the Future” (Geleceğin Uzun Tarihi), tam da bu noktada devreye giriyor: Geleceğin ne olduğuna, kim tarafından kurgulandığına ve nasıl yönlendirildiğine ışık tutuyor.

Gelecek Fikri Yeni Değil, Ama Daha Güçlü

Kobie, geleceğe dair düşünmenin yeni bir refleks olmadığını vurguluyor. Antik çağlardan bugüne kehanetler, ütopyalar, distopyalar ve bilimkurgu eserleri aracılığıyla insanlar kendi zamanlarını aşan kurgular üretmişlerdir. Ancak asıl dikkat çekici olan, bu kurguların bireylerin değil; hükümetlerin, şirketlerin ve teknoloji elitlerinin elinde birer araç haline gelmesidir.

Silikon Vadisi’nin “Geleceği” Satın Alması

Günümüzde geleceği tanımlayan en güçlü aktörler teknoloji şirketleri. Silikon Vadisi merkezli bu yapılar, yalnızca yeni teknolojiler üretmekle kalmıyor; bu teknolojilerin hayal ettirdiği geleceği de pazarlıyor. Nicole Kobie’ye göre bu “gelecek satışı”, kapitalist sistemin en sofistike manipülasyonlarından biri. Çünkü artık insanlar, daha iyi bir geleceği hayal etmek yerine, sunulan vizyonlara razı olmayı tercih ediyor.

Bilimkurgu ve Politik Gerçeklik

Kobie, bilimkurgu edebiyatının ve filmlerinin yalnızca eğlence değil, politik bir arka plana sahip olduğunu savunuyor. 1984, Brave New World, Black Mirror gibi eserler birer uyarı değil, zamanla “olası senaryolara” dönüşüyor. Bu da gelecek tahayyüllerinin aslında günümüz karar vericileri tarafından birer araç olarak nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

Teknoloji Tarafsız Değildir

Yazar, teknolojinin asla tarafsız olmadığını açıkça ifade ediyor. Hangi teknolojinin geliştirileceği, kimler için geliştirileceği ve hangi ihtiyaçlara cevap vereceği tamamen ideolojik kararlarla belirleniyor. Yapay zeka, gözetim sistemleri, uzay yolculukları veya dijital ekonomi: Hepsi birer gelecek inşasıdır. Ancak bu gelecek, herkes için eşit derecede ulaşılabilir değil.

Hayal Edilen Gelecek mi, Dayatılan Gelecek mi?

Kitabın temel sorusu şu: Gelecek gerçekten insanlığın ortak aklıyla mı belirleniyor, yoksa güçlülerin çıkarına göre mi kurgulanıyor?

Nicole Kobie’nin cevabı net: Bugün bize “ilerleme” adı altında sunulan çoğu şey, belirli çevrelerin çıkarlarına hizmet eden bir gelecek tasarımıdır. Bu tasarım, medya yoluyla yaygınlaştırılır, teknolojiyle pazarlanır ve politikalarla meşrulaştırılır.

Nicole Kobie The Long History of the Future – Narrative Species

Geleceği Kimin İçin Tasarlıyoruz?

“Geleceğin Uzun Tarihi”, sadece teknolojiye veya inovasyona değil, bu olguların arkasındaki güç ilişkilerine dikkat çeken önemli bir eser. Nicole Kobie, okura şu çağrıyı yapıyor:

“Geleceği başkalarının kurgulamasına izin vermeyin.”

Çünkü bir toplumun geleceği, ancak kolektif akıl ve etik bir vizyonla kurgulandığında adil ve sürdürülebilir olabilir. Aksi halde geleceğimiz, geçmişin hatalarına benzeyen ama daha sofistike bir kabusa dönüşebilir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yaşayan Ölüler Aramızda: Finansal Zombi Krizi

Yayınlanma:

|

Ekonomide görünmez ama hissedilen bir tehlike var: Zombi şirketler. Gelirleri borçlarının faizini bile karşılamayan, piyasada sadece dış desteklerle ayakta kalan bu firmalar, yalnızca kendi varlıklarını değil, tüm ekonomik yapının sağlığını tehdit ediyor.

Zombi Şirket Nedir?

Zombi şirketler, faaliyetlerinden elde ettikleri kazançla borçlarının faizini dahi ödeyemeyen, ancak çeşitli yollarla piyasada tutulan işletmelerdir. Bu yollar arasında:

  • Sürekli borç çevrimi

  • Siyasi baskılarla alınan krediler

  • İflas erteleme ya da konkordato kullanımı

  • Kamu bankaları veya fonları yoluyla yapılan kurtarmalar

bulunur. Bu firmalar aslında çoktan iflas etmişlerdir; ancak piyasa gerçekleri bunu henüz kayda geçmemiştir.

Ekonomiye Verdikleri Zararlar

1. Kaynakların İsrafı

Finansal sistemde sınırlı olan kaynaklar (kredi, iş gücü, teşvik vb.) verimli firmalara değil, aslında çoktan ölmüş bu “zombilere” aktarılır. Bu durum, ekonomik büyümenin kalitesini bozar.

2. Rekabetin Bozulması

Zombi firmalar, zarar etmelerine rağmen piyasada kalabildikleri için fiyatları baskılar, daha sağlıklı ve verimli firmaların piyasadan çıkmasına neden olur. Bu da yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi engeller.

3. Banka Bilançolarında Risk

Bankalar zombi firmalara kredi verdikçe tahsil edilemeyen alacaklar artar. Sorunlu krediler (NPL) yükselir ve banka sistemine duyulan güven zedelenir.

4. Yatırımcı Güvensizliği

Piyasada “kimin sağlıklı kimin batık” olduğu belli olmaz. Şeffaflık kaybolur. Bu da doğrudan yatırımların ve risk iştahının düşmesine yol açar.

5. Verimlilik Kaybı

Zombi firmalar büyüme rakamlarını yapay olarak şişirebilir ama toplam faktör verimliliği düşer. Ekonomi görünürde büyürken, içeride çürümeye başlar.

Türkiye Örneği: Sessiz Kriz

Türkiye’de özellikle son yıllarda düşük faiz politikaları ve kredi genişlemesi, zombi firmaların sayısını artırdı.

  • KGF destekli krediler,

  • İflas erteleme/kurtarma kültürü,

  • Siyasi olarak ayakta tutulan kamu projeleri,

bu yapıyı besledi. Bu durum, verimli firmaları cezalandırırken, “ölü şirketlerin” yaşamaya devam ettiği bir ekonomik iklim yarattı.

Ekonomik Risk: Zincirleme Çöküş

Faizler yükseldiğinde veya destekler çekildiğinde bu zombi firmalar zincirleme şekilde batmaya başlar. Bu da domino etkisiyle:

  • Bankacılık krizine,

  • İşsizlik artışına,

  • Güvensizlik ortamına,

neden olabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı konkordato patlaması bu riski açıkça göstermektedir.

Yaşayan Ölülerden Kurtulmak

Ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için kaynakların doğru yönlendirilmesi şarttır. Zombi şirketlerin desteklenmesi değil, piyasa içi doğal seleksiyonun işlemesi, güçlü firmaların güçlenmesi gerekir.

Zombi ortamı kısa vadede siyasi rahatlama getirse de uzun vadede büyümenin yapısını çürütür.

Erol TAŞDELEN-Ekonomist    www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.