Connect with us

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Sürdürülebilirliği Daha Somut Hale Getirmek

Yayınlanma:

|

On yıl önce MIT Sloan Management Review’un sürdürülebilirlik konuk editörü olduğumda, kurumsal sürdürülebilirlik yönetiminin gelişimini takip etmek için Boston Consulting Group sponsorluğunda bir araştırma projesine katıldım. Dokuz yıl boyunca, yıllık küresel anketlerimiz 118 ülkede 60 binden fazla katılımcıya ulaştı.

Pek çok içgörü mevcut olsa da, sürdürülebilirlik girişimlerinden elde edilen maddi olmayan değerin nasıl hesaba katılacağı konusunda kalıcı bir yönetimsel zorluk vardı. Yöneticiler bu çabaların önemli paydaşlar üzerinde yarattığı etkilerin farkında. Örneğin, sosyal açıdan duyarlı olan Y kuşağı çalışanları, sorumlu şirketlerde çalışmak istiyor. Anketlerimiz, bu çalışanların işverenlerini sadakat, bağlılık ve daha az devamsızlıkla ödüllendireceklerini gösteriyor. Benzer şekilde, müşteriler de satın aldıkları ürünler konusunda kendilerini iyi hissetmek istiyorlar, bu yüzden işlerini topluma ve çevreye önem veren şirketlere veriyorlar. Yatırımcılar, ortaklar, siyasetçiler gibi diğer paydaşlar için de benzer argümanlar ileri sürülebilir. Buradaki zorluk, bu önemli paydaş etkilerinin görülmesinin veya ölçülmesinin zor olmasıdır.

Şu şekilde düşünebilirsiniz: Size iki yumurta gösterip birinin sürdürülebilir olduğunu söyleyebilirim ama onlara bakarak hangisinin olduğunu anlayamazsınız. Yumurtanın sürdürülebilirliği tavukların nasıl yetiştirildiğine, neyle beslendiklerine, çiftçilere nasıl davranıldığı ve tazminatlarının nasıl ödendiği gibi şeylere bağlıdır. Market reyonunda bir yumurta tutarken bunların hiçbirini göremezsiniz. Tipik bir alıcı için soyut bir özelliktir.

Peki, bunun üstesinden nasıl gelebilirsiniz? Seçeneklerden biri “somutlaştırmak”, yani maddi olmayan faydaları paydaşlar için daha açık hale getirmektir.

Yelpazenin bir ucunda pazarlama yer alıyor. Bir yumurta sandığının üzeri logolarla, mutlu tavuk resimleriyle ve “organik”, “kafessiz”, “antibiyotik yok”, “serbest dolaşan” gibi ifadelerle süslenebilir. Elbette, müşteri bunların hiçbirini doğrulayamaz. Şirketin sözüne güvenmeleri gerekir. Algılanan herhangi bir sürdürülebilirlik değeri, müşterinin markanın iddialarına güvenmesine bağlıdır.

Diğer bir seçenek ise üçüncü taraf sertifikaları aracılığıyla iddiaları daha somut hale getirmektir. “Certified Humane” veya “Fair Trade” gibi etiketler, doğrulanabilir standartlarla desteklendiğinden pazarlamaya göre daha somuttur. Bu, bir şirketin mali tablolarının muhasebeciler tarafından denetlenmesine ve onaylanmasına benzer.

Bu yaklaşımlar, sürdürülebilirlik performansı açısından değerlendirilebilecek somut bir ürün ve süreç mevcut olduğunda işe yarar. Peki ya ürün veya süreç henüz mevcut değilse ve işin başarısı paydaşların gelecekte somut faydalar olacağına inanmasına bağlıysa?

Belirsiz Bir Geleceği “Somutlaştırmak”

Yüksek düzeyde soyut sürdürülebilirlik etkileri söz konusu olduğunda iletişim zorluğu daha da artıyor. Örneğin sürdürülebilir tarımı ele alalım. Savunucular, bu uygulamanın dayanıklı gıda sistemleri oluşturabileceğini, kültürel mirası koruyabileceğini, iklim değişikliğini azaltabileceğini ve daha fazlasını iddia ediyor. Bu faydalar tüketiciler için sadece soyut değil; bazıları yalnızca gelecekte gerçekleşecek. Bu soyut faydaları bugün yumurta alışverişi yapan tüketicileri etkileyebilecek şekilde göstermenin bir yolu var mı?

Son birkaç yıldır Intel’in bu soyutluk sorunuyla nasıl başa çıktığını inceliyorum. 2010’ların sonlarında şirket, optimize edilmiş yapay zekâ çipi yeteneklerine ve entegre yapay zekâ uygulamalarına milyarlarca dolar yatırım yaparak kendisini hızla büyüyen yapay zekâ işinde konumlandırıyordu.

Bu yatırımlardan değer elde edilmesi iş dünyası liderlerine, hükümet yetkililerine ve genel halkın yapay zekâ devrimini benimsemesine bağlıydı. Ancak bu, ChatGPT’nin yapay zekanın potansiyelini dünyaya göstermesinden yıllar önceydi. O zamanlar insanların yapay zekâ hakkındaki izlenimleri yalnızca bilim kurgu filmlerinden ve uzmanlardan geliyordu.

Intel’in halkla ilişkiler ekibi, paydaşlarla anket yaptıklarında yapay zekâ hakkında ortaya çıkan birbiriyle çelişen anlatılar tespit etti. Olumsuz tarafta, yapay zekânın işleri ortadan kaldırma ve küresel ekonomik eşitsizliği daha da artırma potansiyeline ilişkin endişeler vardı. Olumlu yapay zekâ anlatısı ise problemleri çözmek için insan-makine işbirliği ile ilgiliydi. Bu işbirliğinde insanlar yapay zekânın yapamadığı yaratıcı işleri yapar ve ezber işi makinelere bırakır. Birbiriyle rekabet içinde olan anlatılar, kamuoyu için açık olmayan, dolayısıyla soyut olan hayali bir geleceğe dayanıyordu.

Soyut anlatılar, 2016 yılında birçok ülkenin ulusal yapay zekâ strateji planları geliştirmeye başlamasıyla somut sonuçlar doğurmaya başladı. Olumsuz anlatının hâkim olması durumunda riskten kaçınan hükümet politikası, teknolojinin benimsenmesini yavaşlatabilirdi. İhtiyaç duyulan şey, yapay zekânın sürdürülebilirlik faydalarını göstermek ve bunu yaparken de olumlu bir yapay zekâ geleceğini somutlaştırmaktı.

Intel, bu geleceğin ortaya çıkmasına yardımcı olmak amacıyla, çeşitli küresel pazarlarda K-12 öğrencilerine yapay zekâ eğitimi vermek amacıyla hükümetler ve ulusal okul sistemleriyle sektörler arası bir işbirliği olan AI4Y’yi başlattı. Öğrenciler yapay zekâ uygulamalarının teknik yönlerini öğrendiler ve aynı zamanda kendi toplumlarındaki gerçek dünyadaki sürdürülebilirlik sorunlarını çözmek için yapay zekânın etik olarak kullanılmasını vurgulayan hümanist bir yaklaşım konusunda da eğitildiler. Amaç, yapay zekâyı demokratikleştirirken politika yapıcılar ve halk için daha anlaşılır hale getirmek ve onu dünya çapındaki kullanıcılara sunmaktı.

2019 itibarıyla dokuz ülkeden on binlerce öğrenci AI4Y programlarına katılmıştı. Program tasarımının bir parçası olarak öğrenciler öğrendiklerini topluluklarındaki gerçek zorlukları çözmek için uyguladılar. Zorbalık, bilgisayar enerjisi kullanımı ve depresyon taraması gibi sosyal ve çevresel sorunları ele alacak yapay zekâ uygulamaları oluşturdular. Bir vakada, Güney Kore’deki Busan Bilgisayar Bilimleri Lisesi’ndeki bir grup öğrenci, Kore’nin fermente lahanadan yapılan temel gıdası olan kimchi’nin fiyatlarını tahmin etmek için yapay zekâ becerilerini kullandı. “Sebze” ve “veri”den türetilerek VEGITA Projesi olarak adlandırılan bu proje, kimchi hazırlığını ve tüketimini olumsuz etkileyen lahana fiyatlarındaki dalgalanma sorununu ele aldı. Ekip, Kore Meteoroloji İdaresi ve Tarım Bakanlığı tarafından toplanan 3 bin sıcaklık ve yağış veri noktasını analiz etmek için makine öğrenimini kullandı ve ardından mevsimsel tahminlere dayalı olarak lahana fiyatlarını tahmin edebilecek bir tahmine dayalı analitik arayüzü oluşturdu. Sonuçlar daha sonra üreticiler tarafından kimchi üretimi için lahana satın alma zamanını belirlemelerine yardımcı olmak için kullanılabilecekti.

AI4Y, yapay zekânın geleceğine ilişkin olumsuz anlatıdaki endişelere güçlü bir yanıt verdi. Eğer yapay zekâ çocuklar tarafından okullarındaki ve topluluklarındaki gerçek sürdürülebilirlik sorunlarını çözmek için kullanılabiliyorsa, başka nasıl iyilik için uygulanabilirdi?

Temmuz 2021 itibarıyla AI4Y 15’ten fazla ülkede kullanıma sunuldu ve Intel bunu 30 ülkeye çıkarmayı planlıyor. Bu, Intel’in her biri vatandaşlardan liderlere kadar farklı bir paydaş grubunu hedefleyen beş “dijital hazırlık programından” biri. Bu programlar, yapay zekânın potansiyel faydalarının çoğunu dünya çapındaki öğrenciler, çalışanlar ve karar vericiler için gerçek ve somut hale getiriyor. Intel’in programları, hükümetlerle ortaklık kurarak ülkenin iş gücünün olumlu bir yapay zekâ geleceğine katılmaya ve onu yaratmaya hazırlanmasına yardımcı oluyor.

Somut Değer Yakalama

Sürdürülebilirliğin sürdürülebilmesi için bir şirket açısından kârlı olması gerekir. Eğer kârlı değilse, bu bir sübvansiyondur ve neredeyse tanımı gereği, sübvansiyonlar geçicidir. Piyasalar değişirse, liderlik değişirse veya ekonomiler çökerse sübvansiyonlar ortadan kalkabilir. Ancak kârlıysa, yani maliyetin üzerinde değer yaratıyorsa sürdürülebilir olacaktır, çünkü bu iyi bir iştir. Şirketler, paydaşlar için sürdürülebilirlik değerini somutlaştırarak kendilerini, daha fazla iş değeri elde edecek ve sürdürülebilirlik çabalarının sürdürülebilir olmasını sağlamaya yardımcı olacak şekilde konumlandırıyor.

Gregory C. Unruh-HBR

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Türkiye’nin Yeşil Geleceği İçin Yeni Yol Haritası

Yayınlanma:

|

Yeşil Dönüşüm Programı’nda Kritik Değişiklikler Resmî Gazete’de Yayımlandı

📅 9 Temmuz 2025 | ✍️ Erol TAŞDELEN | www.bankavitrini.com


🌱 Yeşil Ekonomi İçin Yeni Bir Sayfa

Türkiye, sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda çevresel etkileri azaltacak ve düşük karbonlu üretim altyapısını güçlendirecek adımlar atmaya devam ediyor. Bu kapsamda, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Yeşil Dönüşüm Destek Programı ile ilgili önemli değişiklikler 9 Temmuz 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlandı.

Yeni tebliğ, sadece isim değişikliğiyle sınırlı kalmayıp, başvuru esaslarından proje uygulama süreçlerine kadar çok sayıda düzenleme içeriyor. Peki bu değişiklikler ne anlama geliyor?

 1. Ad Değişikliği: “Destek” Kelimesi Kaldırıldı

Yeni tebliğde en dikkat çeken değişiklik, programın adının “Yeşil Dönüşüm Programı Uygulama Usul ve Esasları Tebliği” olarak değiştirilmesi. Bu sadeleştirme, sadece kelime oyunu değil; aynı zamanda programın artık yalnızca finansal destekten ibaret değil, bütüncül bir dönüşüm modeli olarak kurgulandığını gösteriyor.

2. Amaç Maddesi Güncellendi: Döngüsel Ekonomi Merkezde

Yeni amaç maddesi, artık daha net bir çerçeve çiziyor:

  • Döngüsel ekonomi ile uyum

  • Doğal kaynakların korunması

  • Düşük karbon salımı hedefi

  • Kaynak verimli üretim

Bu ifadeler, Paris Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı ile uyumlu politika dönüşümünün altını çiziyor.

3. Yol Haritası Raporu Zorunlu Hale Geldi

Yatırımcılar artık tesis bazında beş yıl boyunca uygulanacak yeşil dönüşüm projelerini içeren bir “Yol Haritası Raporu” hazırlamakla yükümlü. Bu rapor:

  • Bakanlık tarafından yayımlanacak şablona uygun olacak,

  • Birden fazla proje önerisi içerecek,

  • Uygulama süreci boyunca yeşil dönüşüm lideri ve ekibi tarafından yürütülecek.

4. Yeşil Dönüşüm Lideri ve Dijital Yetkilendirme Şartı

Tüm başvurular, yatırımcı tarafından yetkilendirilmiş bir “Yeşil Dönüşüm Lideri” aracılığıyla yapılacak. Bu liderin:

  • Elektronik ortamda yetkilendirilmiş olması,

  • Proje boyunca tüm iletişimden sorumlu olması gerekecek.

Bu düzenleme, programın dijitalleşme düzeyini artırmayı ve kurumsal sorumluluk takibini kolaylaştırmayı amaçlıyor.

5. Aynı Yatırım Adresine Tek Başvuru

Yeni düzenlemeyle birlikte, bir yatırım adresi için yalnızca bir aktif başvuruya izin veriliyor. Bu da, mükerrer başvuruların ve kaynak israfının önüne geçmeyi hedefliyor.

6. Neler Destek Kapsamı Dışında?

Tebliğ, destek verilmeyecek alanları da net şekilde çizdi:

  • Tamamen yeni tesis yatırımları

  • Ar-Ge faaliyetleri

  • Yeni teknoloji geliştirme girişimleri

Ancak, mevcut tesiste güneş/rüzgar enerjisi yatırımları proje bütünlüğü açısından değerlendirilebilecek.

7. Değerlendirme, Revizyon ve İzleme Süreci

Projelerin ilerlemesi, Genel Müdürlük tarafından atanan değerlendiriciler tarafından izlenecek. Hedeflerine ulaşamayan projeler:

  • Programdan çıkarılacak,

  • Yeşil Dönüşüm Merkezi” unvanı geri alınacak,

  • Gerekirse başka teşvik programlarına aktarılabilecek.

8. Yasal Altyapı Güçlendirildi

Yeni tebliğ, Cumhurbaşkanlığı Kararları ve 2025/1 sayılı Tebliğ ile daha güçlü bir yasal temele oturtuldu. Bu sayede, teşviklerin hukuki güvenliği ve denetimi artırıldı.

Değerlendirme: Neden Önemli?

Bu değişiklikler, “yeşil dönüşüm” kavramının artık sadece bir çevre politikası değil; aynı zamanda ekonomik bir rekabet stratejisi haline geldiğini gösteriyor.
Türkiye, bu düzenlemeyle:

  • Uluslararası çevre taahhütlerine uyum sağlıyor,

  • Sanayi sektörünü karbon ayak izi azaltımı yönünde yönlendiriyor,

  • Katma değeri yüksek yatırımlar için teşvik çerçevesini netleştiriyor.

Yeşil Dönüşüm, Zorunluluk Haline Geliyor

Yeni düzenleme ile birlikte “yeşil dönüşüm” bir tercihten ziyade, artık yatırım yapılabilirlik koşulu haline dönüşüyor. Özellikle ihracat yapan firmalar için bu program, sadece çevre dostu değil, rekabet avantajı sağlayan bir kaldıraç halini alıyor.


📌 Takipte Kalın:
Bu makale, www.bankavitrini.com’da yayımlanmak üzere hazırlanmıştır. Önümüzdeki günlerde “Yol Haritası Raporu Nasıl Hazırlanır?”, “Yeşil Dönüşüm Lideri Seçimi” gibi rehber içeriklerimizle süreci adım adım anlatacağız.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Gün Ortası Bolluğu, Akşam Sıkışıklığı: Türkiye “Duck Curve” ile Tanıştı!

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de güneş enerjisinin hızla yaygınlaşmasıyla, özellikle ilkbahar ve düşük talep dönemlerinde “duck curve” etkisi belirginleşiyor. Öğle saatlerinde güneş üretimi zirve yaparken, tüketim düşük kalıyor ve bu da EPİAŞ Gün Öncesi Piyasası’nda fiyatların ciddi düşmesine yol açıyor.

15 Haziran pazar gününde, gün ortasında birçok saatte PTF fiyatı 0 TL/MWh seviyesine kadar geriledi. Bu tarih, duck curve etkisinin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.

Temmuz–Ağustos’ta artan klima talebi, öğle fiyat düşüşünü sınırlandıracak. Akşam güneş üretiminin azalması ise dengeleme ihtiyacını artırarak fiyatlarda sıkışıklığa neden olacak. Eylül’de güneşli günler devam ederse, hafta sonlarında gün ortası bolluğu ve azalan fiyat etkisi yeniden yaşanabilir. Bu yüzden sadece baraj dolulukları değil, güneş ve rüzgâr tahminleri de kritik.

Türkiye’de güncel kurulu gücün azımsanamaz kısmı yenilenebilirden geliyor:
• GES: 22.500 MW
• RES: Yaklaşık 13.000 MW
Toplamda 35.000 MW’ı aşan kapasite, hidroelektrik kadar belirleyici.

Ancak tüketim aynı hızda büyümüyor.2025 itibarıyla 231.000’den fazla elektrikli araç ve 29.000’den fazla şarj noktası olmasına rağmen, elektrik talebi ekonomik durgunluk ve sanayi yavaşlaması nedeniyle yatay seyrediyor. Bu da özellikle bahar ve bayram dönemlerinde arz fazlası ile fiyatların sert düşmesine yol açtı

Arz fazlası sadece piyasa oyuncularını değil, sistemi de zorluyor. TEİAŞ gün içi kapatma talimatlarıyla sistemi yönetmeye çalışıyor, ancak ciddi zorlanmalar yaşanıyor. Bu nedenle altyapı yatırımları, blackout riskine karşı daha da kritik hale geliyor

Portekiz ve İspanya gibi GES yoğun ülkelerde gün içi fiyatların düşük kalması mevsimsel norm. Türkiye’de GES kurulu gücü 30–40 GW’a ulaşınca benzer adaptasyon kaçınılmaz. Talep artsa da yazın gün içi fiyatlar ucuz kalabilir.

Fiyat açısından, ABD dolarındaki enflasyonist baskıya rağmen, 0 girdili ama yüksek yatırım maliyetli yenilenebilirlerin devreye girmesiyle, önümüzdeki 5 yılda toptan fiyatların ~70-80 USD/MWh’nin üstüne çıkması beklenmiyor. Düşüş de olası değil. YEKDEM, nükleer ve destekler nedeniyle düşük toptan fiyatların tüketiciye yansıması sınırlı. Tüketici maliyetleri belirli tabanın altına kolay düşmez, ama ani artış da beklenmez.

Bu resim için alternatif metin açıklaması yok

Sonuç:

EPİAŞ piyasaları artık sadece arz-talep değil, mevsim, saat ve tüketim davranışlarına da tepki veriyor. Kurulu güç ile talep arasındaki mesafe er ya da geç kapanacak gibi; bu buluşma gerçekleştiğinde durumun belirleyicisi ise sistemin esnekliği olacak.

Depolama ve dijitalleşmenin devreye girmesiyle uzun vadede stabilite sağlanabilir; ancak kısa vadede volatilite ve geçici dengesizlikler sürer.

Elektrifikasyon; ısıtma, ulaşım ve sanayi dahil tüm alanlarda yaygınlaşıyor. Talep dur-kalklarla artmaya devam edecek. Elektrik, enerji dönüşümünün merkezi olacak. Üretim ve tüketimdeki büyüme arasında zaman farkı, fiyatlarda dalgalanma yaratacak.

Cengiz KILIÇ – ZENERGY Genel Müdürü

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Döngüsel Ekonomi: Geleceğin Sürdürülebilir Modeli

Yayınlanma:

|

İklim krizinin derinleştiği, doğal kaynakların hızla tükendiği bir çağda, geleneksel “kullan-at” yaklaşımı artık sürdürülebilirliğini kaybetti. Bu noktada, işletmelerin ve toplumların geleceğini şekillendirecek model: Döngüsel Ekonomi.

Nedir Bu Döngüsel Ekonomi?

Döngüsel ekonomi, kaynakların verimli kullanıldığı, atığın minimuma indirildiği ve ürünlerin ömrünün uzatıldığı bir sistemdir. Sadece geri dönüşümle sınırlı değildir; tasarımdan tüketime, kullanımdan yeniden üretime kadar bütünsel bir dönüşüm vizyonu sunar.

Döngüsel Ekonominin 10 Temel Aşaması

1. REDDET (Refuse):

Gereksiz veya işlevsiz ürünleri üretmeyi veya satın almayı reddet.

2. YENİDEN DÜŞÜN (Rethink):

Çok işlevli ürünler geliştir, paylaşım ve ortak kullanım modellerini benimse.

3. AZALT (Reduce):

Tasarımda ve kullanımda verimlilik sağla. Az ambalaj, az tüketimle kaynakları koru.

4. YENİDEN KULLAN (Reuse):

Başkaları tarafından hâlâ işlevsel olan ürünleri yeniden değerlendir.

5. ONAR (Repair):

Bozulan ürünleri çöpe atmadan önce onararak kullanım ömrünü uzat.

6. YENİLE (Refurbish):

Eski ürünleri yenileyerek günümüz standartlarına uygun hale getir.

7. YENİDEN ÜRET (Remanufacture):

Kullanılmış ürünlerin parçalarını al, yeni bir ürün oluştur.

8. YENİDEN AMAÇLANDIR (Repurpose):

Atık ürünleri farklı işlevlerde tekrar kullan.
Örnek: Cam kavanozdan masa lambası yapmak.

9. GERİ DÖNÜŞTÜR (Recycle):

Malzemeleri işleyip yeniden üretime kazandır.

10. ENERJİ GERİ KAZANIMI (Recover):

Artık kullanılamayacak atıkları enerjiye dönüştür.

Doğrusal Ekonomiden Farkı Nedir?

Doğrusal Model:
Kaynak çıkar ➝ Üret ➝ Kullan ➝ At
(Sadece geri dönüşüm ve enerji kazanımıyla sınırlıdır)

Döngüsel Model:
Atığı en baştan önlemeyi hedefler. Tüm süreçlerde tekrar kullanımı, onarımı ve dönüşümü merkeze alır. Böylece hem çevre korunur hem de ekonomik verim artar.

İşletmeler İçin Ne Anlama Geliyor?

  • Maliyet Avantajı: Atık azaltma ve kaynak verimliliğiyle operasyonel tasarruf

  • Risk Azaltma: Tedarik zincirinde esneklik

  • Rekabet Üstünlüğü: Yatırımcı ve tüketicinin sürdürülebilirlik odaklı tercihleri

  • Uyum: AB Yeşil Mutabakatı ve diğer küresel düzenlemelere entegrasyon

Gelecek Döngüde

Döngüsel ekonomi, sadece çevreci bir model değil; aynı zamanda ekonomik büyüme ve sosyal kalkınma için stratejik bir tercihtir. Bu modele geçiş karmaşık olabilir; ancak uzun vadeli değer ve istikrar için kaçınılmazdır.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist      www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.