AA muhabirinin Norveç merkezli enerji araştırma kuruluşu Rystad Energy’nin verilerinden derlediği bilgilere göre, dünyanın en yoğun ticaret rotalarından biri olan Süveyş Kanalı’nın LNG ticareti için stratejik önemi bulunuyor.
Kanal, Orta Doğu’dan Avrupa’ya giden LNG kargoları ve Akdeniz’den Asya’ya giden bazı kargolar için ana rota konumunda bulunuyor.
Dünyanın konuştuğu dev geminin sahibi özür diledi: Günlük zararı 9,6 milyar dolar
Süveyş Kanalı İdaresi Başkanı Usame Rabi, düzenlediği basın toplantısında, karaya oturarak tüm dünyada deniz ticaretini etkileyen “The Ever Given” isimli gemiyi yeniden yüzdürmek için yürütülen çalışmalarla ilgili bilgi verdi.
Rabi, gemiyi saplandığı yerden kurtarmak için çalışan ekiplerin 26 Mart Cuma akşamı, geminin motorlarından birini çalıştırmayı başardığını ancak kanalda yaşanan çekilme nedeniyle geminin ön kısmından daha çok toprak çıkarmak zorunda kaldıklarını söyledi.
Kanalın tabanındaki sert kayalarla bağlantılı başka sorunlarla da karşılaştıklarını kaydeden Rabi, geminin karaya oturması nedeniyle mürettebattan yaralanan olmadığını, herhangi bir sızıntı da yaşanmadığını aktardı.
Geminin neden karaya oturduğuna ilişkin kesin bilgiye yürütülen soruşturma sonunda ulaşılacağını dile getiren Rabi, sorunun çözülerek geminin yeniden yüzdürülmesi için bir tarih vermenin zor olduğunu belirtti.
Rabi, geminin karaya oturması nedeniyle kanalın kuzey ve güneyinde 321 geminin geçiş için beklemek zorunda kaldığını, bunun Süveyş Kanalı İdaresine günlük maliyetinin 12-14 milyon dolar olduğunu ifade etti.
Rabi ayrıca, kanal idaresinin uğradığı mali kayıp nedeniyle gemiyi işleten şirkete para cezası uygulanıp uygulanmayacağına dair soruyu, “Bunun için henüz erken. Bu konuda hukuki danışmanlığa ihtiyaç var. Şu an en önemli görevimiz kanal trafiğini açmak.” diye yanıtladı.
LNG KARGOLARI İÇİN BÜYÜK RİSK
Kanalda karaya oturarak deniz trafiğinin durmasına neden olan dev “The Ever Given” gemisini kurtarma çalışmaları devam ederken, kanalın birkaç hafta boyunca kapalı kalma ihtimali, Avrupa’ya giden LNG kargoları için büyük risk oluşturuyor.
Halihazırda, nisanın ilk haftasında Avrupa’daki LNG terminallerine varması planlanan ancak şu anda Süveyş Körfezi’nde Akdeniz’i geçmeyi bekleyen 3 dolu LNG gemisi bulunuyor.
Ayrıca, Umman Denizi’nden Süveyş Kanalı’na giden 1 milyon metreküp kapasiteli iki geminin daha mevcut şartlar altında Avrupa’ya ulaşması zor görünüyor.
“İki haftalık kapanma 2 milyon metreküp LNG sevkiyatını durdurabilir”
Rystad Energy Doğal Gaz ve Elektrik Piyasaları Başkanı Carlos Torres Diaz, yaptığı açıklamada, Avrupa’da artan hava sıcaklıklarıyla doğal gaz talebinin azalmaya başladığını ancak kıtada düşük yer altı depolama seviyelerini yenilemek için sürekli LNG tedarikine ihtiyaç olduğunu belirtti.
Süveyş Kanalı’ndan haftada ortalama 5 geminin geçtiğini ifade eden Diaz, “2 haftalık bir kapanma yaklaşık 2 milyon metreküp LNG’nin Avrupa’ya teslimatını erteleyebilir. En kötü senaryo olan 4 haftalık bir kapanmada ise yaklaşık 4 milyon metreküp kargo teslimatı gecikmiş olacak.” bilgisini paylaştı.
Diaz, güzergahın bir hafta içinde geçişlere hazır duruma gelmesi halinde dahi kanalı geçmek için uzun bir gemi kuyruğu oluşacağını söyledi.
Bu nedenle güzergahın normal akışına dönüşünün zaman alacağını ifade eden Diaz, “Dahası, bu rotanın açılması ne kadar uzun sürerse, gemi kuyruğu da o kadar uzun olacaktır.” diye konuştu.
RUSYA KARLI ÇIKABİLİR
Diaz, Rusya’nın Avrupa’ya boru hattıyla gaz arzının şu an maksimum kapasitesinin altında olduğunu anımsatarak, “Rusya’nın gaz arzı bu süreçte esneklik sağlamaya yardımcı olabilir. Mevcut durumdan en çok kimin fayda sağlayacağına bakarsak, sorunun çözüldüğünü görmek için acele etmeyen ülkenin kesinlikle Rusya olduğunu söyleyebiliriz.
Normalde, Avrupa’nın ikinci en büyük gaz tedarikçisi olan Norveç de bu durumdan bir kazanç sağlayabilirdi ama boru hattı sistemi şu an neredeyse maksimum kapasitede çalışıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
ABD’nin gaz üretiminde görülen aylık artışa da dikkati çeken Diaz, “Bu artış ülkedeki üreticilere böyle bir nakliye yolu krizinde bazı siparişleri güvence altına almak için bir fırsat oluşturuyor. Gemiler, daha maliyetli olan Afrika’yı dolaşarak Avrupa’ya ulaşmak yerine, ABD’nin LNG ihracat tesislerinden Avrupa’ya daha hızlı sevkiyat yapılabilecektir.” dedi.
“Fiyatlar üzerindeki etkisi daha az hissedilecek”
Wood Mackenzie Başanalisti Lucas Schmitt de kanalın birkaç gün içinde açılması durumunda kapanmanın LNG piyasası üzerindeki etkisinin kısıtlı olacağını söyledi.
Schmitt, sürecin uzaması halinde ise geçen ay Panama Kanalı rotalı kargolarda yaşanan gecikmelere benzer bir sürecin yaşanabileceğini, bunun da piyasa üzerindeki etkisinin büyük olacağını ifade etti.
Söz konusu olayın küresel LNG fiyatlarına yansımasını da değerlendiren Schmitt, “Bu olayın zamanlaması dikkate alındığında, LNG pazarında ara sezona girildiği için kapanmanın fiyatlar üzerindeki etkisi daha az hissedilecektir.” diye konuştu.
Ne olmuştu?
Dünyanın en önemli su yollarından biri olan Süveyş Kanalı’nda 24 Mart’ta dev bir konteyner gemisi ülkede yaşanan kum fırtınası ve kötü hava koşulları neticesinde görüş mesafesinin düşmesi nedeniyle kıyıya çarparak kaza yapmıştı.
“The Ever Given” isimli geminin dar kanalda enlemesine sıkışarak geçiş yolunu kapatması sonucu kanalda uzun gemi kuyrukları oluşmuş ve deniz trafiğinin durması nedeniyle ham petrol ve LNG sevkiyatlarında aksamalar yaşanmıştı.
Süveyş Kanalı İdaresi, aynı gün deniz trafiğinin normale döndüğünü açıklamış ancak 25 Mart’ta geminin yeniden hareket edene kadar Süveyş Kanalı’ndaki seyrüsefer trafiğinin askıya alındığını duyurmuştu.
Söz konusu geminin sahibi Japon firma da 26 Mart’ta yaptığı açıklamada, geminin yeniden yüzdürülmesine yönelik girişimlerde “zorluklarla karşılaşıldığını” bildirmişti.
Enflasyonla mücadele adı altında iç piyasa katliamına dönen uygulamalar, sahadan gelen sesi duymaksızın devam ederken, elinde rakamla bomboş bir ülkede yaşamaya niyetli gibi ortaya çıkan ekonomi yönetimi tarzı, uyarıları da duymazlıktan geliyor.
Halen 2025 yılında dünyada ihracat pazarlarının açılmasından medet umarak, umut dağıtma kampanyası devam ediyor. Oysa hatırlayacaksınız, 2024’te de strateji bunun üzerine kurgulanmıştı ve geldiğimiz nokta ortada.
Ayrıca dünya piyasası açılsa bile, ki beklendiği gibi coşmayacak, bu TL maliyetlerle ve kur dezavantajıyla hiçbir ihracatçının netice alabilmesi, alsa da sürdürebilmesi mümkün değil. Fakat bu mesele de görmezlikten geliniyor.
İç piyasa ise gerek kalmayan ve eksiye geçen satın alma gücü, gerekse firmaların maliyetlerini burada da yansıtabilmesine olanak tanımayan fotoğraf, üzerine kredi mekanizmasının da kesilmesiyle birlikte tam bir açmaz noktaya geldi.
Bazen öyle bir gelişme ortaya çıkar ki, sayfalarca anlattığınızı, tek bir tanımlamaya sığdırarak daha çok anlam taşır. İşte şimdi bunun için bir unsur var elimizde. Pandemi dönemini hatırlayın.
Mart ayında ilk vakanın görülmesinin ardından tüm ekonomi kapatılmış, perakende noktaları ve bağlantılı olarak ticaret tamamen durma noktasına gelmiş, sadece e-ticaretle iş yapmaya çalışanların, yetersiz cirolarla ‘hiç olmazsa’ diyerek günü kurtarmaya çalıştığı o sıfır noktasını anımsayın.
O dönemde bilhassa ticaretle uğraşanlar ne yaşadıklarını çok iyi biliyorlar. Fakat o dönemin koşullarında bile, en azından kredi alan vatandaş zorunlu harcamalarını yapmaya çalıştı. İş hacmini kurtarmaya yetti mi, hayır. Ama atlatılması gereken bir dönemdi.
Son gelinen nokta, büyük bir alarmın habercisi gibi. Noktasına virgülüne dokunmadan önce bilgiyi aktarayım: “…ticari satışlarda pandemi dönemi olan Mayıs 2020’den sonraki en sert düşüş gerçekleşti. Ticaret satış hacmi temmuz ayında bir önceki aya göre ise yüzde 0.6 azaldı…”
Ticarette satışların 2020 yılının Mayıs ayı seviyesine düşmüş olması, ekonomi yönetiminin işi gücü bırakıp, konsantre olması gereken bir başlık olarak ortada duruyor. Ama görüyoruz ki, halen rakam tutkusuyla, sahadan gelen sese kulak tıkamaya devam edecekler.
Türkiye’nin gerçekçi bulunmayan bir enflasyonu 10’ar puan düşürerek oluşturmaya çalıştığı bir ortamda, tamamen duran bir piyasada, nakit akışının açmaza doğru sürüklendiği bir nokta, insanların gelirlerinin açlık seviyesinin altında, kredi puanlarının sorunlu olduğu ve satın alma için vadelerin de yok seviyesine getirildiği şartlarda nasıl bir ekonomik sonuç bekliyorlar?
Mesele artık bir ekonomi tercihi olmaktan çıktı, kumarhanenin müşterisini değil, ekonominin gerçek aktörlerini korumak gereken bir fotoğrafla ortada duruyor. Buna karşılık viraneye bakıp, yalı methiyesi düzen bir yönetim anlayışıyla binanın yıkılmasını izleyen yöneticilere sahibiz. Durun, okuyun, yeni bir strateji belirleyin. Yoksa topluca yıkıntının altında kalacağız.
İş dünyası uzun bir zaman enflasyon düzeltmesinin (muhasebesinin) uygulanmasını bekledi. Beklentinin sebebi yüksek enflasyon nedeniyle oluşan fiktif kazançlardan doğan vergi yükünden kurtulma umuduydu.
Nihayetinde enflasyon düzeltmesi 31.12.2023 tarihi itibariyle uygulamaya konuldu. 2023 yılı bilançoları için yapılan düzeltmenin vergisel bir sonucu olmadı.
Peki, bundan sonra ne olacak;
Birçok şirket enflasyon düzeltmesinin kendisi için ilave vergi yükü getireceğini, yani daha fazla vergi ödeyeceğinin farkına yeni vardığı için itirazlarını sesli olarak dile getirmeye başladı. Çünkü enflasyon düzeltmesi finansman temininde, ağırlıklı olarak özkaynak yerine dış kaynak kullanan işletmelerde vergi yükünü artırırken, öz sermayesiyle iş yapanlarda ise vergi azaltıcı sonuçlar doğuruyor. Bu da işletmelere enflasyon düzeltmesi sonrasında, düzeltme öncesi döneme göre fazladan vergi tahakkuk edeceği anlamını taşıyor.
Geçici vergi mükellefleri temel olarak, yılda bir kez beyanname vermek istiyorlar. Ancak şu an yürürlükte olan uygulamaya göre yılda üç kez beyanname veren geçici vergiye tabi mükellefler, 2024 yılındaki kalan beyanname dönemlerinde (eğer) enflasyon düzeltmesi nedeniyle fazladan vergi doğmuşsa, düzeltme vergisini ödemeye başlayacaklar.
Konunun bir ilginç yanı da;
· Aktifleri borçlanmayla finanse edilen ve geçmiş yıl zararları fazla olan firmalarda enflasyon düzeltmesinin trajikomik vergisel sonuçlar çıkarması,
· Borca batık firmaların birçoğunun enflasyon düzeltmesi sonucunda çok yüksek dramatik vergiler ödemek durumunda kalabilmesi.
“Oysaki vergi mevzuatında herkesin ödeme gücüne vergilendirilmesi temel ilkedir.”
Toplumda, güven karşılığı olarak görünmek durumunda da olan Hazine ve Maliye Bakanlığından iş dünyası ve muhasebe meslek mensuplarının da konuyla ilgili önemli beklentileri bulunuyor.
Beklentiler, yıllık ve vergisiz düzeltme yapılması yönünde…
İşletmeler ve muhasebe meslek mensupları geçici vergi dönemlerinin kapsam dışında bırakılması ve enflasyon düzeltmesinin yıllık olarak, dönem sonunda yapılmasını talep ediyorlar. Ayrıca uygulamanın basitleştirilmesi beklentiler dâhilinde.
Sonuç olarak;
Maliye Bakanlığı’ndan beklentiler dâhilinde konu tekrar gözden geçirilerek, çok gecikmeden ivedi çözüm bulunması bekleniyor. Aksi takdirde yukarıda yazılan temel ilke dâhilinde vergi adaleti de zedelenecek gibi görünüyor.
Bir süredir stagflasyon konuşuyoruz, öğrenciyken iktisat derslerinde okuduğumuz ama iş hayatında tecrübe etmediğimiz. Stagflasyona girecek miyiz, girmeyecek miyiz?
Stagflasyon, yüksek enflasyon ve düşük büyümenin bir arada olduğu oldukça zorlu bir ekonomik dönemi tanımlıyor.
Bu dönemde şirketlerin hayatta kalabilmesi ve hatta büyümeye devam edebilmesi için hangi adımlar atılmalıdır? Bu konuya odaklanmak stagflasyon yaşasak da yaşamasak da şirketimizi güçlendirecektir.
Nedir bu önlemler ?
1) Maliyet Kontrolü:
*Giderleri titizlikle analiz ederek gereksiz harcamaları azaltmak
*Tedarik zinciri yönetimini optimize ederek girdi maliyetlerini düşürmek
*Üretim süreçlerini iyileştirerek verimliliği artırmak
2) Fiyatlandırma Stratejisi:
*Enflasyon oranını göz önünde bulundurarak fiyatları kademeli olarak artırmak
*Müşteri kaybını önlemek için farklı fiyatlandırma modelleri (indirim, paketleme vb.) geliştirmek
*Rekabetçi fiyatlandırma analizleri yapmak
3) İnovasyon ve Ürün Geliştirme:
*Müşteri ihtiyaçlarını daha iyi karşılayacak yeni ürün ve hizmetler geliştirmek
*Teknolojik gelişmeleri takip ederek üretim süreçlerini iyileştirmek
*Ar-Ge yatırımlarını sürdürmek
4) Pazarlama ve Satış Stratejileri:
*Hedef kitleyi daha iyi anlamak ve pazarlama çalışmalarını buna göre şekillendirmek
*Dijital pazarlama kanallarını etkin bir şekilde kullanmak
*Müşteri ilişkilerini güçlendirmek
5) İş Gücü Yönetimi:
*Giderleri azaltmak için iş gücünü optimize etmek (esnek çalışma saatleri, uzaktan çalışma vb.)
*Personelin eğitimine yatırım yapmak
*Motivasyonu yüksek tutmak için çalışan memnuniyetini artırıcı uygulamalar geliştirmek
6) Finansal Yönetim:
*Nakit akışını düzenli olarak takip etmek ve borç yükünü azaltmak
*Risk yönetimi uygulamalarını güçlendirmek
*Yatırım kararlarını dikkatli bir şekilde almak
7) Stratejik Ortaklıklar:
*Diğer şirketlerle işbirliği yaparak güç birliği oluşturmak
*Yeni pazarlara ulaşmak için ortaklıklar kurmak
Bu önlemlerle birlikte şirket özelinde sektör, şirket büyüklüğü ve mevcut finansal duruma göre de alınabilecek önlemler dikkatle değerlendirilmelidir.