Connect with us

EKONOMİ

Türkiye’deki aktif 258 OSB arasında UŞAK OSB 12. sırada yer aldı

Tekstil, seramik ve gıdanın lokomotif sektörler olarak öne çıktığı Uşak Organize Sanayi Bölgesi (OSB), Türkiye’de aktif 258 OSB arasında firma sayısı bakımından 12’nci sırada, çalışan sayısı bakımından 33’üncü sırada yer alıyor.

Yayınlanma:

|

Ege İhracatçı Birlikleri’nin (EİB) DÜNYA gazetesi işbirliğinde düzenlediği Ege İhracat Buluşmaları’nın dördüncü toplantısı Uşak Organize Sanayi Bölgesi ev sahipliğinde gerçekleşti. Çevre, geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik politikalarında Türkiye’nin öncü illerden biri olan Uşak, 2021 yılında ihracatını yüzde 54’lük artışla 240 milyon dolardan 368 milyon dolara taşıdı. Toplantıda, Uşak’ın iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak, karbon salınımını düşürmek için döngüsel ekonomiye yaptığı yatırımlarla öne çıktığı belirtilirken, ilin Türkiye’nin tekstil geri dönüşüm sektörünün yüzde 72’sini tek başına gerçekleştirdiği vurgulandı. Toplantıda Uşak’ın geri dönüşümün başkenti olduğu vurgulanırken, tüm Türkiye’ye örnek olabileceği kaydedildi.

AĞAOĞLU: UŞAK OSB TÜRKİYE’DE AKTİF 258 OSB ARASINDA 12’NCİ SIRADA

Uşak’ta tekstil, seramik ve gıda sektörlerinin lokomotif sektörler olarak öne çıktığını ifade eden Uşak Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Halil Ağaoğlu, “644 hektar alan üzerinde kurulu olan bölgemiz faaliyetteki 303 firmasıyla 15 bin kişiye istihdam sağlıyor. Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK) verilerine göre, Uşak Organize Sanayi Bölgesi Türkiye’de aktif 258 OSB arasında firma sayısı bakımından 12. sırada, çalışan sayısı bakımından 33. sırada yer alıyor. Bölgemize gelen yoğun yatırım taleplerini karşılamak amacıyla çalışmalarına hız verdiğimiz 614 hektar büyüklüğe sahip 3. Genişleme Alanımızı ilimize ve ülkemize kazandırdık” açıklamalarında bulundu.

Katma değeri yüksek, sürdürülebilir, ileri teknoloji ürünlerin Uşak OSB’den çıktığını vurgulayan Ağaoğlu, “Türkiye’den ve bölgeden katma değeri yüksek, ileri teknoloji içeren ürünler çıkmasına zemin hazırlayacak Uşak OSB Teknopark binası projesini hayata geçirdik. Bu projemizle Üniversite–Sanayi işbirliğini arttırdık. ARGE kuruluşlarına birçok avantajı sağlayan teknopark binamızda 11 atölye ve 28 ofis bulunmaktadır. Sanayide yeşil dönüşümü desteklemek ve ekonomik avantaj elde etmek için YEŞİL OSB olma yolunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bunun için 14 bin metre karelik alana kurduğumuz çevre dostu Solar Çamur Kurutma Tesisi sayesinde, Atıksu Arıtma Tesisimizden çıkan aylık 800 ton çamurun 350 tonunu güneş enerjisi ile kurutuyoruz. Aynı kapasiteye sahip ikinci Kurutma Tesisimiz için çalışmalarımıza başladık” ifadelerini kullandı.

Türk tekstil geri dönüşüm sektörünün yüzde 72’sini Uşak’ın tek başına karşıladığının altını çizen Ağaoğlu, “Ülke ekonomisine ciddi katkı sağlayan bölgemizde imalatlar sonucunda oluşan tekstil teleflerini yok etmek ve Atıksu Arıtma Tesisinden çıkan çamurları enerjiye dönüştürmek amacıyla 4 bin 500 metre kare alan üzerine katı atık yakma tesisini kurduk. Bu atıklar Yakma tesisimizde, çevre mevzuatına uygun olarak yakılarak çıkan buhar enerjiye dönüştürülüyor. Tesisimizde aylık 600 bin Kilowatt saat enerji elde edilecek. Geri Dönüşüm sektörünün kalbi Uşak’ta atmaktadır. Ayrıca Uşak’ta Tekstil, deri, plastik, alüminyum ve kauçuk geri kazanımı yapılmaktadır. Bu sayede günlük 2.716 ton, yıllık ise 978 bin ton hammadde geri dönüştürülerek çevre kirliliği yaratacak atıklar ekonomiye kazandırılıyor” diye konuştu.

TİMURHAN: UŞAK İHRACATINA TOPLAM 32 MİLYON DOLAR DESTEK SAĞLANDI

İhracata sağladıkları desteğin 2021 yılında toplamda 46,1 milyar dolara ulaştığını belirten Türk Eximbank Ege Bölge Müdürü Gülom Timurhan, “2022 yılı ilk 5 ayda 9 milyar dolar nakdi kredi 11 milyar dolar alacak sigortası olmak üzere ihracata yaklaşık 20 milyar dolar destek sağlandı. Uşak, 2021 yılında önceki yıla göre yüzde 54’lük artışla 368 milyon dolar ihracat gerçekleştirerek Ege Bölgesi’nde en çok ihracat artışı gerçekleştiren ilimiz oldu. Bankamız 2021 yılında Uşak ihracatına 48 milyon dolar nakdi kredi, 55 milyon dolar alacak sigortası olmak üzere yaklaşık 103 milyon dolar destek sağladı. 2022 yılı Mayıs ayı sonu itibarıyla ise 9 milyon dolar kredi 23 milyon dolar alacak sigortası olmak üzere Uşak ihracatına toplam 32 milyon dolar destek sağlandı” ifadelerini kullandı.

KANDEMİR: UŞAK TEKSTİL GERİ DÖNÜŞÜMÜN YÜZDE 72’SİNİ KARŞILIYOR

Geri dönüşüm sektörünün Uşak’ta yoğun bir şekilde yer almasının AB Yeşil Mutabakat’a adaptasyonu kolaylaştırdığını belirten Uşak Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kandemir, “Ege Bölgesinde geri dönüşüm, tekstil, seramik, deri ve gıda başta olmak üzere birçok alanda faaliyet gösteren bir kentiz.

Son yıllarda üniversitenin büyümesi, yatırımların artması, genç ve dinamik nüfusuyla sürekli yükselen bir grafik çizmekteyiz. Uşak’ta; Yıllık yaklaşık 10 milyon 400 bin battaniye üretimi ile Türkiye battaniye sektörünün %80’ni, 708 bin ton tekstil geri dönüşümü ile tekstil geri dönüşümü sektörünün yüzde 72’sini, 72 bin ton küçük baş hayvan derisinin işlenmesi ile sektörün yüzde 60’ını, 55 milyon metrekare duvar ve yer seramiği üretimi ile sektörün %15’ini karşılıyoruz” açıklamalarında bulundu.

Dolaylı ihracat ile beraber Uşak ihracatının 800 milyon dolar civarında olduğunu belirten Kandemir, “İlimizden direk olarak 2021 senesinde 368 milyon dolarlık ihracat yaptık. Bu sene ilk 5 ayda, 161 milyon dolarla geçen seneden yüzde 25 daha fazla performans gösterdik. Bir aksilik olmazsa bu performansı sene sonuna kadar sürdürmek istiyoruz. Uşak; ihracatının büyük bölümünü, tekstil ve hammaddeleri, su ürünleri, halı, hazır giyim ve konfeksiyon, deri, seramik ve gıda gibi belli başlı sektörlerden yapıyor. Bu ürünlerin en az ihracat rakamımız kadarını da İstanbul gibi merkezlerden yapıyoruz. Ama ihracatlar ilimizin hanesine yazılmıyor tabi. Dolaylı ihracatı da kattığımızda Uşak ihracatının 750-800 milyon dolar civarında olduğunu görüyoruz” dedi.

Türk hazır giyim firmaların Rusya’da 800, Ukrayna’da ise 200 mağazası olduğunu, hazır giyim sektörünün bu ülkelerde kullandığı ipliklerin önemli bir kısmının Uşak’ta üretildiğini söyleyen Kandemir, “Rusya’ya ya hazır giyim sektöründen yaptığımız ülke ihracatı son 3 ayda %35’lik düşüş gösterdi. Buda ilimizin dolaylı ihracatını önemli düzeyde etkilemiş durumda. Tüm olumsuzluklara rağmen bu zorlukları da el birliği ile aşacağımıza inanıyoruz” şeklinde konuştu.

ESKİNAZİ: KALAN 80 KENTİMİZ UŞAK GİBİ OLMALI!

Son yıllarda döngüsel ekonomiye yaptığı yatırımlarla Uşak’ın diğer iller arasında öne çıktığını vurgulayan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Uşak Organize Sanayi Bölgesi’nin Geri dönüşüm ile ilgili önemli bir kümelenme örneği olduğunu söyledi. Eskinazi, “Ege İhracatçı Birlikleri olarak son 4 yıldır sürdürülebilirlik, sıfır atık, inovasyon, Ar-Ge, tasarım, dijitalleşme ve mesleki eğitim en çok önem verdiğimiz başlıklar. Türkiye’nin ilk sıfır atık belgesine sahip ihracatçı birliğiyiz. Dünya’nın en önemli sürdürülebilirlik inisiyatifi Global Compact’a üye olan ilk ihracatçı birliği olduk. EİB bünyesinde Sürdürülebilirlik ve Projeler Departmanını oluşturduk, Ticaret Bakanlığımızın desteği ile sürdürdüğümüz tüm Uluslararası Rekabetin Geliştirilmesi (URGE) Projelerimizi Sürdürülebilirlik temalı kurguluyoruz. Uşak Organize Sanayi Bölgesi’ndeki firmalarımız bir URGE Projesinde bir araya gelmek istedikleri takdirde kendilerine her türlü desteği vermeye hazırız” diye konuştu.

Uşak’ın ihracatına en çok katkı sağlayan sektörün 82 milyon dolarla tekstil olduğunun altını çizen Eskinazi, “Uşak’tan 78 milyon dolarlık halı ihraç edilirken, hayvansal mamuller sektörümüz 73 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. İlk üç sektörümüzden sonra en çok ihracat yapan sektörlerimiz 48 milyon dolarlık ihracatla hazırgiyim, 25 milyon dolarla seramik, 23 milyon dolarla deri ve 22 milyon dolarla meyve sebze sektörlerimiz oldu. Uşak, 2022 yılının Ocak – Mayıs döneminde ihracatını yüzde 25’lik artışla 129 milyon dolardan, 162 milyon dolara taşıdı. Tekstil, Hayvansal Mamuller, Halı, Konfeksiyon, Deri, Seramik, Meyve Sebze ihracatı öne çıkan sektörler” dedi. İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak, karbon salınımını düşürmek için döngüsel ekonomiye yoğunlaşılması gerektiğini ve Uşak’ın bu noktada örnek bir kent olduğuna işaret eden Eskinazi, “Birliğimiz üyelerinin yoğun olduğu Uşak ilindeki tekstil geri dönüşüm sektörü, döngüsel ekonomi bakımından yüksek bir potansiyele sahip. Uşak rejenere iplik üretimi yapan birçok üreticiye sahip ve yüzde 72 oranındaki katkısıyla Türkiye’nin tekstilde geri dönüşüm merkezidir. Tekstil atıklarının yanı sıra Türkiye’de pet atıklarının da yüzde 35’i Uşak’ta işleniyor. Türkiye, Paris İklim Anlaşmasına attığında 560 milyon ton olan seragazı salınımını 2053 yılına kadar sıfırlamayı taahhüt etti. Bu hedefe ulaşmak için seragazı salımımızı yüzde 80 düşürecek adımları atmalıyız. Bunun da yolu döngüsel ekonomiden geçiyor. Türkiye, sera gazı salımını düşürmek için Uşak dışındaki 80 kentinin de Uşak standartlarına gelmesi için çabalamak durumunda” değerlendirmelerinde bulundu.

ÖZTAN: ÇORAP İHRACATININ YARISI UŞAK İPLİĞİNDEN YAPILMA

TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayi Meclisi Başkan Vekili ve Öztan İplik Yönetim Kurulu Başkanı Arif Öztan, Uşak’ın ihracatıyla ilgili olarak 365 milyon doların küçük bir rakam olduğunu vurgulayarak, “Bunun önemli bir etkeni Rusya,Ukrayna ve Arap ülkelerine ihracat yapıyor olmamız. Bu ülkelerde yüksek vergiler var. Ayrıca biz ara malcıyız. Çorap ipliğinin yüzde 50’si geri dönüşümden elde edilir. 1,5 milyar dolarlık çorap ihracatının yarısı Uşak ipliğinden yapılma. Nihai maldan geriye gelirsek, Gaziantep’in halı ihracatı dünyada birinci. Buradan örnek verirsek, halının sırtındaki iplik geri dönüşümdür. Jütün maliyeti artınca bizim ipliğimiz alternatif oldu” diye konuştu. Öztan, tekstil ve hazırgiyim olarak sektör ikiye bölündüğü için ihracat rakamlarının gerçekte olduğundan daha az göründüğünü sözlerine ekledi.

SEZER: HAZIR GİYİMDE KULLANILAN İPLİĞİN YÜZDE 40’INI UŞAK DÖNÜŞTÜRÜYOR

Uşak Ticaret Borsası Başkanı Uşak Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Sezer, Uşak’ta şu an yıllık bazda geri dönüşümden elde edilen rakamın, ekili pamuk arazisinin yüzde 30-35’ine tekabül ettiğini, yapılan su tasarrufunun Ankara’nın bir yıllık su tüketimini karşıladığını söyledi. Sadece tekstilde değil hayvancılıkta da bir geri dönüşüm yaşandığını kaydeden Sezer, “Biz tavuk ayağını çöpe atıyorduk. Bir firmamız Çin’e ihraç etmeye başladı. Bu alanda Türkiye’de tek. Ayrıca dericilik sektörü de hayvancılığın geri dönüşümüdür. Uşak bunu da yapıyor” dedi. Uşak’ta ihracatını diğer iller üzerinden yapan firmalar olduğunu belirterek, “Uşak nihai ürün üreticisi bir il değil, hammadde üretiyoruz. Beyaz yakalıların Uşak’a gelmesi için ilin gelişmesi gerekiyor. Bugün hazır giyim sektörü için kullanılan ipliğin yaklaşık yüzde 40’ı Uşak ipliği. Türkiye’de, 1 milyon 600 bin ton pamuk tüketimi var. Ancak, 700 bin tonunu üretiyor, büyük bir ksımını ise ithal ediyoruz” dedi.

Duygu Göksu – Dünya

Okumaya devam et

EKONOMİ

“Kamuda tasarruf”un arkasında yatan gerçek

Yayınlanma:

|

Yazan:

Şimşek’in olmayan programının “kamuda tasarruf” kısmı bu hafta açıklandı. Orta Vadeli Plan gibi bu paket de genel olarak dilek ve temennilerden müteşekkil gözüküyor olsa da kamuda tasarruf paketinin ve genel olarak kamuda tasarruf söyleminin arkasında yatanlara bir göz atıp önümüzdeki dönemde bizi nelerin beklediğine bakmakta fayda var.

1. Kamuda tasarrufla enflasyonun ilgisi ne?

Faiz artışları ve ücretlerin baskılanması gibi kamu harcamalarının azaltılması da yüksek enflasyon oranlarının aşağı çekilmesi için gerekli bir adım olarak sunuluyor. Ancak kamu harcamalarında yapılacak bu tasarrufun enflasyonu hangi kanaldan ve ne kadar düşürmesinin beklendiğine dair somut bir plan ya da açıklama tabii ki sunulmadı.

Standart iktisat teorisine göre, eğer bir ekonomide toplam talep toplam arzın üzerinde seyrediyorsa, bu ekonomide önce girdi fiyatları ardından da mal ve hizmet fiyatları yükselişe geçer. Bu modelin temel varsayımı, ekonominin halihazırda tam istihdamda olduğu ve kapasite kullanım oranının da daha fazla artırılamayacak kadar yüksek olduğudur.

Bu temel varsayım altında kısa vadede üretim artırılamayacağından ötürü, fiyatlardaki artış eğilimini durdurmak için talebin kısılması önerilir. Yüksek faizler, talebi kısmanın bir yöntemidir. Yüksek faizler, krediyi pahalı hale getirerek krediyle yapılan tüketim ve yatırım harcamalarını azaltabilir. Aynı zamanda, bugün tasarruf yapıp yarın daha fazla tüketme imkanı sunarak gelirlerin bir kısmının harcanmamasını sağlayarak da talebi sınırlayabilir. Ekonomideki toplam talebin toplam arzla uyumlu hale gelmesiyle de fiyatların artış eğilimi kontrol altına alınabilir.

Kamu harcamalarını azaltmanın da benzer bir mantığı vardır. Kamu harcamalarını azaltmak, toplam talebi düşüreceğinden ekonomideki “aşırı talebin” dizginlenmesine yardımcı olur ve dolayısıyla da enflasyonu düşürücü bir etkide bulunabilir.

Ekonominin tam istihdamda olmadığı (yani işsizliğin yüksek olduğu) ve şirketlerin üretim kapasitelerinin tamamını kullanmadığı koşullarda “aşırı talep” kaynaklı bir enflasyondan söz etmek mümkün değildir. İthal girdi ve özellikle de ithal enerji kullanımının yüksek olduğu bir ekonomide döviz kurlarının hızla artmasıyla tetiklenen ve yüksek kâr marjlarının sürüklediği bir enflasyondan söz ediyorsak bu basit ilişkinin çalışmayacağı açıktır. Hele ki enflasyon beklentileri kalıcılaşmış, gelir ve varlık eşitsizlikleri artmışken.

En azından kamu harcamalarının ithalat yaratan kısmı azaltılıyor olsaydı Türkiye ekonomisi için döviz açığını azaltacağı için dolaylı olarak enflasyon üzerinde negatif etkide bulunabileceğini söyleyebilirdik. Ancak bu olmadığı gibi kamunun döviz (ve altın) cinsinden iç ve dış borçlanmasına dair bile herhangi bir unsur görünmüyor tasarruf paketinde.

Yüksek faiz, ücretlerin baskılanması ve kamu harcamalarının azaltılması politikalarını enflasyonun düşürülmesi adına savunan iktisatçıların bir düşünce tembelliği içerisinde olduğu söylenebilir. Ancak mesele bununla sınırlı da değil. Çünkü bu politikaların hem ideolojik bir yanı hem de değer üretimi ve bölüşümü ilişkilerine doğrudan ve dolaylı müdahale eden yanları mevcut.

2. Kamu bütçesi ve vergiler: Yeniden bölüşüm

Kamunun topladığı vergiler ve yaptığı harcamalar, en basit ifadesiyle, ekonomide üretilen toplam değerin bir kısmını yeniden dağıtma işlevine sahiptir. Bu anlamda da hem vergilerin kimden ve ne kadar toplandığı hem de harcamaların hangi alanlara yapıldığı bir toplumun önceliklerini ve o toplumdaki güç dengelerini doğrudan yansıtır.

Dolayısıyla vergilendirme ve harcama kalemlerinde yapılan her değişiklik de aslında öncelikle yeniden bölüşüm ilişkilerine yapılan bir müdahaledir. Ancak, müdahale genellikle sadece yeniden bölüşüm ilişkileriyle kalmaz, doğrudan üretim ve bölüşüm ilişkilerini de etkileyecek ve değiştirecek unsurlar içerebilir.

3. “Kamuda tasarruf”un esas amacı

Kamu harcamalarının kısılması, eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerinin birçoğunun özel sektöre devredilmesi ve kamu varlıklarının özelleştirilmesi 1980’lerden bu yana IMF ve Dünya Bankası programlarının asli bir unsuru olarak karşımıza çıkıyor.

Şimşek’in bu hafta açıkladığı programın da bu bağlamda 3 ana amacı olduğu söylenebilir:

1. Dış sermayeye daha fazla kaynak ayırmak: Daha önce “Şimşek “programı”nın aritmetiği”nde yazdığım gibi içerideki talebi azaltacak her adım dış sermayeye yapılacak ödemeler için ayrılabilecek kısmı yükseltmeye yaramaktadır. Çalışanların ve emeklilerin reel gelirlerini düşürmek, onlara yönelik kamu harcamalarını kısmak, onlardan daha fazla vergi almak ve onların borçlanmasını zorlaştırıp daha pahalı hale getirmek bu kesimin elindeki harcanabilir geliri düşürmek suretiyle milli gelirden bu kesime ayrılan payın düşük tutulması, dış sermayeye yapılacak ödemeler için ayrılan kısmı artırır. Kemer sıkma politikalarını uluslararası finans için önemli kılan nedenlerin başında bu gelir. Dış sermayeye, bize döviz getirirseniz size yüksek faiz ve kâr payı ödemesi yapacağız ve bu ödemeleri yapabilmek için de kendi çalışanlarımızın boğazından kısacağız mesajı verilir. (1)

2. Krizi fırsata çevirmek: Çalışanların örgütsüz, güçsüz ve dağınık olduğu koşullarda “kamuda tasarruf” ya da “kemer sıkma” politikalarıyla sermayenin çıkarına adımların önü açılır. Ücretleri ve emekli aylıklarını düşürmek, esnek ve güvencesiz çalışmayı yaymak, kamunun sağlaması gereken temel hizmetleri giderek daha fazla özel sektöre devretmek, sosyal yardımları ve kamu hizmetlerini azaltarak çalışanları daha düşük ücretlerde çalışmaya mecbur etmek, kamuya ait varlıkları ucuza özel sektöre devretmek “kamuda tasarruf” paketinin ilerleyen dönemdeki versiyonlarından bekleyebileceğimiz gelişmelerdir. Bu haliyle de Şimşek ve “programı”nın sermayenin tüm kesimlerinin desteğini alması şaşırtıcı değildir. (2)

3. İdeoloji ve algı: Oğuz Oyan’ın oldukça yerinde tespitiyle “yoksullaşan halkın en büyük özveriyi yapması beklenirken iktidarın kamu harcamalarında da bir takım sözde tasarrufları zorunlu oldu. Dolayısıyla bu paket, programın psikolojik ve ideolojik zemininin hazırlanması, geniş halk kesimlerinin kendi aleyhlerine çalışacak bir programa razı edilebilmesi açısından da farz oldu”. (3) Açıklanan tasarruf paketi de “işte iktidar da üzerine düşeni yapıyor” algısının oluşturulması için şimdiden kullanılmaya başlandı bile.

4. Bu daha başlangıç

Aslına bakarsanız, göreve geldikten neredeyse bir sene sonra “kamuda tasarruf” paketini açıklayan Şimşek’in çalışmaya yeni başladığını söyleyebiliriz. Ücretlerin bastırılması, emeklilerin açlığa mahkum edilmesi, kamu çalışanlarının servislerinin, lojmanlarının ellerinden alınması gibi adımların hiçbiri enflasyonu tek haneli rakamlara indirecek adımlar değil.

Enflasyon, TL’nin reel değerlenmesi ve baz etkisiyle biraz inmeye başladığında “program”ın çalıştığı öne sürülecek ve enflasyonu daha fazla indirip ekonomiyi istikrara kavuşturmak için geniş kitlelerden daha fazla fedakarlık istenmekle de kalınmayacak kamunun elinde kalan varlıklar, araziler vs. yerli ve uluslararası sermayeye ucuza devredilecek. Nihayetinde Şimşek ve ekibinin bu konuda 2000’lerden oldukça fazla deneyimi var. Bu paketteki “değerli lojman ve sosyal tesisler”in sermayeye satılması maddesi bunun ilk adımı olarak görülebilir. (4) Benzer şekilde, Varlık Fonu adı altında tamamen denetim dışına çıkarılmış kamu varlıklarının akıbetinin ne olacağını da önümüzdeki dönem bize gösterecek.

5. Sonuç yerine

Esas amaç gerçekten kamuda tasarruf olsaydı yapılacak şeyler belliydi. Örneğin, “Şimşek sadece İstanbul Havalimanı’nın bir yıllık kirasını Cengiz ve Kalyon’dan alabilse, açıkladığı ‘tasarruf paketinin’ hedeflediği rakamın neredeyse yarısı kadar kaynağı bütçeye koyabilirdi.” (5) Ya da şirketlerden toplanmayan, affedilen vergiler, şirketlere tanınan çeşitli muafiyetler ve verilen teşvikler, bütçede artan faiz ödemeleri, kamu-özel işbirliği adı altında sermayenin belli kesimlerine aktarılan kaynaklar, askeri maceralar için harcanan paralar, iktidar sahiplerinin çoklu maaşları, astronomik huzur hakları vs. vs.

Ancak, yine Oyan’ın tespitiyle, kamuda gerçek bir tasarrufun ucu “sermayeye ve yolsuzluk ekonomisine dokunacağı için yasak alandır. Her durumda Şimşek’in boyunu ve meşrebini aşar.” (3)

Bu şekilde değerlendirildiğinde “kamuda tasarruf”un Şimşek “programı”nın iki hedefiyle de gayet uyumlu olduğu görülmekte. Tekrar hatırlatmak gerekirse bu iki hedef, Türkiye ekonomisinin kronik döviz açığı sorununu bir süreliğine de olsa gidermek ve Nebati programının emeğe saldırısının sonuçlarını kalıcılaştırıp daha öteye götürmek olarak belirlenmiş durumda.

Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, karşı karşıya bulunduğumuz program, nihayetinde, ülke kaynaklarının bir avuç finansal spekülatöre aktarılması ve ülkenin ücretli çalışanlar ve emekliler için bir cehenneme çevrilmesi programıdır.

Özgür Orhangaziozgurorhangazi.com

Notlar:

(1) Şimşek “program”nın aritmetiği

(2) https://www.gazeteduvar.com.tr/is-dunyasindan-kamuda-tasarruf-paketine-destek-haber-1691071

(3) https://haber.sol.org.tr/yazar/tasarruf-mu-dediniz-393343

(4) Özelleştirme İdaresi’nin Urla’daki taşınmaz ihalesi için hazırladığı reklam filmi, belki de önümüzdeki dönemde göreceklerimizin bir fragmanı olabilir: https://twitter.com/bahadir_ozgr/status/1790043345818968518

(5) https://www.gazeteduvar.com.tr/simsek-once-kalyon-ve-cengizden-milyar-euroluk-kirayi-alsin-makale-1691043

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

GARANTİ BBVA TÜRKİYE RAPORU

Yayınlanma:

|

Yazan:

TCMB ihtiyaç duyulduğu sürece sıkılığın korunacağı, yeni mali tedbirler ise politika bileşiminin daha koordineli olacağına işaret etmektedir. Politikaların gecikmeli etkisi göz önüne alındığında, hala sağlam olan tüketimi kontrol altına almak için ek makro ihtiyati önlemlere ihtiyaç duyulacağına inanıyoruz.

Önemli noktalar

  • TCMB, yılın ikinci enflasyon raporunda 2024 yılı ara enflasyon hedefini 2 puan yukarı yönlü revize ederek yüzde 38’e yükseltmiş, öngörülen aralığın üst sınırını değiştirmeyerek yüzde 42’de tutmuştur. Yılın ilk dört ayında enflasyonun beklenenden 4 puan daha güçlü gelmesi, Mart ayındaki ilave sıkılaştırma ile sapmayı telafi edemeyecekleri için bu revizyonu yapmalarına neden oldu.
  • TCMB, sıkılaştırmanın talep koşulları ve enflasyon beklentileri ve dolayısıyla enflasyon eğilimi üzerindeki gecikmeli etkilerini gözlemlemek istemektedir. Enflasyon eğiliminde belirgin bir bozulma olması durumunda ilave sıkılaştırma uygulanacağının sinyallerini vermeye devam etmektedirler.
  • İç talep, yüksek enflasyon beklentileri, servet etkileri ve kredi kartı harcamalarının kullanılabilirliği ile desteklenmeye devam etmektedir. Parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek amacıyla mevcut düzenlemeleri gevşetmek için sürdürülebilir bir yol başlatmak için finansal koşulların daha uzun süre sıkı tutulmasına ihtiyaç duyulacaktır.
  • En son açıklanan mali paket, 2024’te GSYİH’nın %0,2-0,3’ü civarında tasarruf anlamına geliyor. Önümüzdeki dönemde yeni tedbirler de alınacak ve bunların birçoğu orta vadede etkili olacaktır.
  • Enflasyon eğilimi, daha koordineli bir politika bileşimi ile yıl sonu enflasyonunun TCMB tahmin aralığının üst sınırı olan %42’nin altına düşecek bir düzeye yükselmesi durumunda, 4Ç24’te çok kademeli adımlarla gevşemeye başlamak için sınırlı bir alan olabilir. Ancak, gecikmeli mali etkiler ve perakendeci harcamaları üzerindeki makro ihtiyati politikalar, daha erken bir kesinti döngüsü olasılığını azaltıyor.

Raporun tam hali için:

https://www.bbvaresearch.com/wp-content/uploads/2024/05/Policy-Pulse_what-to-think-about-policy-mix_May24.pdf

Raporun tamamını okumak için buraya tıklayın

Policy-Pulse_what-to-think-about-policy-mix_May24

 

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Yabancılar Türkiye’ye Neden Yatırım Yapıyor

Yayınlanma:

|

Yazan:

Aralık 2023 itibariyle Türkiye’de doğrudan yabancı yatırım stoku 264 milyar dolara ulaştı. Toplam yabancı firma sayısı da 88 bin seviyelerine erişti. En fazla yatırım yapan ülkeler arasında Hollanda, Almanya, ABD, Fransa, Azerbaycan ve Katar gibi aktörler bulunuyor. Son dönemde atılan adımlarla birlikte yabancı yatırımcı meselesi tekrar ön plana çıkıyor. Özellikle yerel seçimler sonrası yabancıların Türkiye ilgisinin arttığı görülüyor. Uluslararası kuruluşların kredi not artırımlarına eşlik eden yabancı yatırımlar daha çok Avrupa ülkelerinden geliyor. Seçimlerden sonraki beş hafta incelendiğinde 6 milyar doları aşan bir miktarın swap, borsa ve devlet tahvilleri aracılıyla Türkiye’ye geldiği anlaşılıyor. Bu finansal girişe 1 Nisan-5 Mayıs arasında yerleşiklerin 7,84 milyar dolarlık dövizden TL’ye geçişi eşlik ediyor.

Doğrudan yabancı yatırım beklentisinin aylık 1,5 milyar dolar olduğu göz önüne alındığında dört aylık süreçte 5 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırımın geldiği söylenebilir. Yaşanılan döviz girişine eşlik eden diğer bir süreçte Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) döviz rezervi birikim politikası yer alıyor. Son iki haftada 17 milyar dolarlık rezerv arışı seçimler sonrası 20 milyar doları aşmış gibi duruyor. Yabancı yatırımların bir diğer etkisi de enflasyon beklentilerinin iyileşmesinde görülüyor. TCMB’nin beklenti anketlerinde Ocak-Mayıs ayları içerisinde 12 aylık enflasyon beklentisi yüzde 45’lerden yüzde 35’lere kadar geriledi. Yılın sonuna doğru yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 10’lar düzeyine kadar düşebilir. Bir çıktı olarak Türkiye’ye gelen yabancı yatırımlar enflasyonla mücadeleyi daha kolay hale getiriyor ve istihdam, üretim gibi alanlara pozitif katkı sunuyor.

Son yıllarda Türkiye’ye hangi ülkeler en fazla yatırım yaptı diye bakıldığında Hollanda’nın açık ara önde olduğu görülüyor. Hollanda’yı İngiltere, ABD, İsviçre ve Almanya izliyor. 2019-2023 döneminde 32 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım çeken Türkiye’nin en fazla yurt dışı yatırımı Hollanda’da yer alıyor. İngiltere ile de benzer bir ikili ilişkinin olduğunu söylemek mümkün. 25 milyar doları aşan dış ticaret hacmine bir o kadar ikili yatırım hacmi eşlik ediyor. Diğer yatırım yapan ülkelerle de benzer ilişkilerin olduğu görülüyor. Ocak-Nisan 2024 döneminde de benzer aktörlerin Türkiye’ye yatırım yaptığı ve dış ticaretle bağlantılı şekilde hareket ettiği anlaşılıyor.

S&P, Citibank ve JP Morgan gibi uluslararası finans kuruluşların olumlu açıklamaları ve Türkiye’nin kredi notunu yukarıya taşımaları yabancı yatırımcı ilgisini hem miktar hem de fiziki olarak artırıyor. Diğer bölgelere kıyasla Avrupa ülkeleri önde gelen yatırımcılar olarak öne çıkıyorlar. Fakat Türkiye’nin denge politikası göz önüne alındığında Çin, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerden yatırımların artması muhtemel. Son yıllarda Batı Asya ülkeleri Katar, BAE, Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi aktörlerle yapılan yatırım anlaşmaları bu açıdan değerlendirilebilir. Özellikle Türkiye’nin imalat sanayi üretimi mevcut ülkeleri Türkiye’ye yatırıma yönlendiriyor. Genel olarak enerji ihraç eden Batı Asya ülkeleri kendi yerli sanayilerini tecrübe ve teknoloji transferiyle kuvvetlendirmek istiyor. Türk Savunma Sanayinin son yıllarda elde ettiği saha başarıları da (Irak, Ukrayna, Azerbaycan, Libya, Etiyopya ve Doğu Akdeniz) Türk sanayisine olan ilgiyi teşvik ediyor. Dünyanın en büyük 12. silah ihracatçısı haline gelen Türkiye’nin ilerleyen dönemlerde daha fazla yatırım çekmesi muhtemel.

Özellikle Türkiye’nin Araştırma ve Geliştirmeye (AR-GE) aktardığı ortalama yıllık 10 milyar dolar Türk sanayisini daha modern hale getirdi. 2003-2023 döneminde 166 milyar dolarlık AR-GE yatırımı Türk sanayi firmalarını teknoloji merkezli dönüştürdü ve dünyayla daha entegre yaptı. Dünyanın en büyük 13. sanayisini inşa eden ve 80 binden fazla üretim tesisiyle ürün çeşitliliğine sahip Türkiye’nin potansiyel taşıdığı ve daha fazla yatırımcı çekmesi beklenebilir. Sonuç itibariyle Ocak-Nisan 2024 dönemi mevcut potansiyel ve yatırım ivmesinin önemli bir göstergesi olarak okunabilir.

Deniz İSTİKBAL-WorldofTürkiye

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.