Connect with us

GÜNCEL

17 AĞUSTOS DEPREMİNİN “EK VERGİLERİ” 6 ŞUBAT DEPREMLERİNDE KARŞIMIZA ÇIKAR MI?

Yayınlanma:

|

Ülkemizde yaşanan 17 Ağustos 1999 ve 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin insani ve ekonomik felakete dönüşmüş olması, sadece doğa olayının tahribatı olarak yorumlanamaz. Çünkü yerleşim yerlerinin saptanmasından konut, işyeri, otel, kamu kurumu ve okul olarak kullanılan binaların inşaat koşullarına baktığımızda, söz konusu doğa olayının temel nedeninin belirli bir ekonomik, toplumsal zihniyet ve dünya görüşü olduğunu görürüz. 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen 6 Şubat depremleri de yine ve yeniden “deprem değil, bina öldürür” ifadesini maalesef doğrulayan felaketlerdendir.

Can kaybının yanında yerleşimde ve üretim merkezlerinde büyük kayıplara yol açan afetlerin devlete maliyeti ve genel bütçe yükü en çok merak edilen konuların başında geliyor. Ekonomik ve nüfus yerleşimi açılarından son derece önemli illerimizi kapsayan bölgenin kısa sürede yaralarının sarılamayacağı belli ve afetlerin kamu maliyesi alanında yansıması, farklı kanallardan gerçekleşir. Hem vergi terkini yoluyla kamu geliri azalışı hem de altyapı tesislerinin inşası, geçici ve kalıcı mesken temini vb. yükümlülükler nedeniyle kamu harcaması artışı bir aradadır. Böyle afetlerde gerek kamu gelirlerinde gerekse kamu harcamalarında ilk anda ani değişimler görüldüğü gibi, uzun dönemli değişmelerin görülmesi de kaçınılmazdır.

17 Ağustos depreminde bölgede meydana gelen ciddi boyutlardaki tahribatın ve zararın giderilerek hayatın mümkün olan en kısa sürede normale dönüştürülmesi amacıyla, karşı karşıya bulunulan gelir ihtiyacının en sağlıklı kaynağının kuşkusuz vergi olması nedeniyle Deprem Vergisi Tasarısı hazırlanmış, depremde zarar gören vatandaşların, getirilen yükümlülüklerin kapsamı dışında bırakılması prensibi benimsenmiştir. Bu Tasarıyla;

– 1998 yılında beyan edilen gelir veya kurumlar vergisi matrahları ile bu yılda elde edilen ve belli miktarın üzerindeki ücretler, bina, arsa ve araziler, motorlu taşıtlar, cep telefonları üzerinden bir defalık ek vergi ödenmesi öngörülmüştür. Ayrıca bankalar tarafından verilen çekler Değerli Kâğıtlar Kanunu kapsamına alınmıştır.

4481 sayılı kanun[1] ile ekonomik istikrarın sağlanmasına yönelik program kapsamına ek kaynak yaratılmak üzere olağanüstü-geçici vergiler ihdas edilmiş, bu kanun kamuoyunda Deprem Vergisi Kanunu olarak hafızalarda yerini almıştır. Anılan kanun ile vergi gelirleri arttırılmaya çalışılırken, kamu borçlanma gereğinin düşürülmesi, buradan hareketle de iç borçlanma faizleri üzerinde olumlu bir etki yaratılması amaçlanmıştır. Mükelleflere ek vergi yükü getiren bu düzenlemenin, ekonomik ve mali etkileri yönünden çeşitli eleştiri ve tartışmaları yapılırken, bir de hukuki yönden geriye dönük vergileme yapıldığı yönünden eleştiriler dile getirilmiştir.

1998 yılı kazanç ve iratlarını yıllık beyanname ile beyan eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri, yine 1998 yılı ticari ve mesleki kazançları götürü usulde tespit edilen gelir vergisi mükellefleri ile bu kanunun yayınlandığı tarihte ücret geliri elde eden ve 1998 yılında elde ettikleri ücretlerinin vergi matrahı toplamı 12 milyar TL’yi (TL’den 6 sıfır atılmadan önceki tutar) lirayı aşan ücretliler, matrahları üzerinden %5 oranında Ek Gelir Vergisi ile Ek Kurumlar Vergisi mükellefiyeti altına girmişlerdir. Yine 4481 sayılı Kanun ile Emlak Vergisi mükellefleri ile MTV mükellefleri de 1999 yılı emlak vergisi matrahları ile 1999 yılı için tahakkuk ettirilen MTV tutarı kadar bir defaya mahsus olmak üzere Ek Emlak ve Ek MTV vergisine tabi kılınmışlardır. Ek olarak 4481 sayılı Kanuna göre, 31.12.2000 tarihine kadar uygulanmak üzere de, her nevi cep telefonu işletmeleri tarafından verilen tesis, devir, nakil ve haberleşme hizmetleri, Bolu, Kocaeli, Sakarya ve Yalova illerinin merkez ve ilçelerindeki abonelere verilecek hizmetler hariç, %25 oranında Özel İletişim Vergisine tabi kılınmıştır. Tüm bunların yanında meydana gelen depremlerin maddi zararlarını telafiye yönelik aynı kanunda Özel İşlem Vergisi ile Faiz Vergisi de uygulama alanına dahil edilmiştir.

4481 sayılı Kanun kapsamındaki ek vergi gelirlerinin uygulamadaki ilk 2000 yılı ilk 4 aylık sonuca göre vergi gelirlerine oranı %13 olmuş, bir başka deyişle ek vergiler Nisan 2000 itibariyle normal vergi gelirlerini %13 oranında arttırmıştır. Buna göre bu vergi tiplerinin vergi gelirlerine katkısına bakarsak; Ek Gelir Vergisinin binde 3, Ek Kurumlar Vergisinin binde 7, Faiz Vergisinin %8,5, Özel İletişim ve Özel İşlem Vergilerinin de %1’er civarında katkıları olmuştur (Tablo 1).

Tablo 1. 17 AĞUSTOS 1999 DEPREMİ EK VERGİLER TAHSİLATI

(BİN TL) (TL’den 6 sıfır atılmadan önceki durum)

Ocak 2000 Şubat 2000 Mart 2000 Nisan 2000 Toplam
EK GELİR 7.765 8.151 9.200 7.113 32.229
EK KURUMLAR 9.752 14.152 21.091 10.670 55.665
FAİZ VERGİSİ 158.580 115.991 141.990 258.558 675.119
EK MTV 8.514 4.956 20.948 12.974 47.392
EK EMLAK VERGİSİ 25.294 5.915 2.273 15.994 49.476
ÖZEL İLETİŞİM VERGİSİ 14.892 16.869 29.350 27.953 89.064
ÖZEL İŞLEM VERGİSİ 10.139 23.321 17.072 15.019 65.551
1.014.496
Kaynak: İlgili Yıllar Kamu Hesapları Bültenleri

Vergi gelirleri, 2000 yılında 1999 yılının aynı dönemine göre Ocak ayı için %121,2, Şubat ayı için %229,5, Mart ayı için %159,8 ve Nisan ayı için de %80,9 artış göstermiştir. Ocak-Nisan toplamında vergi gelirleri geçen yılın aynı dönemine göre %141,3 oranında artış göstermiştir.

Ek vergilerin yıllık sonuçları ise Tablo 2’den görülebilir.

Tablo 2. BÜTÇE GELİRLERİ TAHSİLATI
(1998-2003) (BİN TL) (TL’den 6 sıfır atılmadan önceki durum)
 
1998
1999
2000
2001
2002
2003
KONSOLİDE BÜTÇE GELİRLERİ TOPLAMI
11.811.065
18.933.065
33.440.143
51.542.970
75.592.324
100.250.427
 –  GENEL BÜTÇE TOPLAMI
11.635.611
18.657.677
33.040.903
50.890.481
74.603.699
98.558.733
 –  VERGİ GELİRLERİ TOPLAMI
9.228.596
14.802.280
26.503.698
39.735.928
59.631.868
84.316.169
 –  GELİR VERGİSİ
3.481.752
4.936.551
6.212.977
11.579.424
13.717.660
17.063.761
 –  KURUMLAR VERGİSİ
748.383
1.549.525
2.356.787
3.675.665
5.575.495
8.645.345
 –  EK GELİR VERGİSİ
                        –
21.370
95.619
                         –
                         –
                          –
 –  FAİZ VERGİSİ
                        –
5
1.640.655
382.209
41.372
                          –
 –  EK KURUMLAR VERGİSİ
                        –
29.952
197.278
                         –
                         –
                          –
 –  MOTORLU TASITLAR VERGİSİ
65.867
126.201
201.157
398.868
695.937
1.206.187
 –  EK MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ
                        –
41.497
67.829
                         –
                         –
808.438
 –  EK EMLAK VERGİSİ
                        –
2
64.549
                         –
                         –
                          –
 – DAHİLDE ALINAN KDV
1.589.060
2.433.262
4.487.808
7.289.543
11.542.749
15.389.547
 – EK VERGİ
70.046
144.526
532.528
820.346
                         –
                          –
 – TAŞIT ALIM VERGİSİ
128.180
204.200
429.580
302.900
                         –
                          –
 – ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ
                        –
                        –
                           –
                         –
13.648.790
22.299.243
 – AKARYAKIT TÜKETİM VERGİSİ
1.069.631
2.247.996
3.268.774
5.658.541
                         –
                          –
 – BSMV
315.098
466.063
858.154
1.511.207
984.568
1.159.763
 – DAMGA VERGİSİ
240.718
355.690
704.478
833.885
1.313.556
1.707.181
 – HARÇLAR
193.038
249.672
453.728
750.670
1.142.279
1.591.034
 – ÖZEL İLETİŞİM VERGİSİ
                        –
5
415.872
592.072
852.250
1.048.050
 – ÖZEL İŞLEM VERGİSİ
                        –
7.964
212.863
344.031
579.798
722.925
 – DIŞ TİCARETTEN ALINAN VERGİLER
1.317.351
1.976.954
4.289.401
5.551.053
9.487.175
12.578.666
 – BEDELLİ ASKERLİK ÖZEL GELİRİ
                        –
                        –
282.283
                         –
10.000
                          –
GAYRİ SAFİ YURTİÇİ HASILA
71.944.700
107.374.258
171.494.210
247.266.207
362.109.648
472.171.775
Kaynak: HMB, gib.gov.tr, muhasebat.gov.tr

17 Ağustos depremi vergi gelirlerinde tahribat ortaya çıkarmıştır. Vergi gelirlerinin GSYH içindeki payı 1998’de %21 iken 1999 yılında %13,8’e inmiş, 2000 yılında %15,5 olmuştur. Bu azalışta hem ekonomik kayıpların hem de vergi terkininin etkisi büyüktür.

1998 yılında Gelir Vergisinin gelirinin vergi gelirleri içindeki payı %38 iken 1999’da %33,3’e ve 2000’de %23,4’e gerilemiştir. Ek Gelir Vergisinin vergi gelirleri içindeki payı 1999’da 21,3 milyon TL ile binde 1, 2000 yılında 95,6 milyon TL ile de binde 4 olarak gerçekleşmiştir.

Kurumlar Vergisinin gelirinin vergi gelirleri içindeki payı 1999’da %10,5’den 2000 yılında %8,9’a gerilemiştir. Ek Kurumlar Vergisinden 1999’da 30 milyon TL gelir elde edilmiş ve vergi gelirleri içindeki payı binde 2 olmuştur. 2000 yılında Ek Kurumlar vergisi ile elde edilen gelir 197 milyon TL’ye ulaşmış ve vergi gelirlerinin içindeki payı binde 7’ye yükselmiştir.

4481 sayılı Kanun ile ilk kez yürürlüğe giren Faiz Vergisi 2000 yılında 1.641 milyon TL ile vergi gelirlerinin %6,2’si kadar oldukça yüksek bir vergi hasılatının elde edilmesini sağlamıştır. Bu hasılatın en önemli nedeni, enflasyon oranının üzerindeki faiz oranıdır. 1999 yılı enflasyonu %68,8 iken faiz oranı %80’in üzerindeydi. 2000 yılı yıllık enflasyonu %39 iken 2000 yılı politika faizi 6. ayda %51, 11. ayda ise %98’e ulaşmıştır. Bu şartlarda da Faiz Vergisi ile 2001 yılında 382,3 milyon TL ile o yılki vergi gelirinin %1’ine eşit vergi geliri elde edilmiştir.

Ekonomik büyümeyi sekteye uğratan ve gelir dağılımının bozulmasına neden olan ekonomik krizler ya da afetler yaşandığında biz maliyecilerin sıklıkla dile getirdiği ama uygulanması çok güç olan Servet Vergileri, 17 Ağustos 1999 depreminin ardından kısmen uygulama alanı bulmuştur. O yıl Motorlu Taşıtlar Vergisi ödeyenler Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi, Emlak Vergisi ödeyenler de Ek Emlak Vergisi ödeyerek depremin maliyetine ve gelir ve servet dağılımını bir noktaya kadar iyileştirmeye katkı sağlamaya çalışmıştır. Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi gelirinin 1999 ve 2000 yılları bütçesine katkısı vergi gelirlerinin binde 3’ü kadar olurken, Ek Emlak Vergisi ile de 2020’de 64,5 milyon TL elde edilerek bütçeye katkısı vergi gelirlerinin binde 2’si kadar olmuştur.

4481 sayılı Kanun ile ilk kez yürürlüğe giren ve geçici olarak uygulanması gerekirken günümüze kadar gelen Özel İletişim Vergisinin 2000 yılı geliri 416 milyon TL ile o yılki vergi gelirlerinin %1,6’sına, 2001 yılında 592,1 milyon TL ile %1,5’ine, 2002’de 852,3 milyon TL ile %1,5’ine ve 2003’de 1.048 milyon TL ile o yılki vergi gelirlerinin %1,4’ine ulaşmıştır. 4481 sayılı Kanun ile bir başka vergi olan Özel İşlem Vergisi de ilk kez yürürlüğe girmiş, uzun yıllar vergi sisteminde kalmıştır. Bu verginin gelirleri de 1999 yılında toplam vergi gelirlerinin binde 1’i iken 2000’de binde 8, 2002’de binde 9 ve 2003’de ise %1’i kadar hasılat getirmiştir.

Sonuç olarak 4481 sayılı Kanun ile ihdas edilen vergi gelirlerinin 1999 yılı tahsilatı toplamı 100,8 milyon TL’ye, 2000 yılı tahsilatı ise 2.695 milyon TL’ye ulaşmıştır. Bu ek vergilerin gelirleri 1999 yılındaki vergi gelirlerinin binde 1’i bile değilken, 2000 yılı vergi gelirlerinin %10,2’sini oluşturmuştur. Ayrıca söz konusu ek vergiler 2000 yılında o yılın GSYH’sinin de %1,57’sine eşit bir vergi geliri oluşturmuştur.

6 Şubat depremlerinin yaralarının sarılmasında bütçeye ek gelir sağlaması açısından, 1999 yılındaki 4481 sayılı Kanun ile getirilen Ek Vergiler yeniden yürürlüğe girse, bütçeye ne kadar ek gelir elde edilir?

6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin yaşandığı dönem, hem Türkiye ekonomisinin gevşek para politikasının uygulamasıyla yüksek enflasyon, rekor dış ticaret açığı gibi bozulan makroekonomik göstergelere sahip olduğu, hem de genel seçimlerin çok yaklaştığı bir dönemdir. Bir yandan asgari ücret zammı, EYT, vergi affı gibi seçim ekonomisi uygulamaları diğer yandan genişlemeci maliye politikası, depremin yaralarını sarmada halktan Ek Vergiler yoluyla fedakârlık isteyen düzenlemelerle çelişecektir.

Yine de ek vergiler gündeme gelirse, bütçeye ne kadar katkı sağlayabilir diye 1999 ve 2000’deki uygulama sonuçlarından tahminde bulunabilirim:

  • 2000 yılında ek vergiler 2000 yılı vergi gelirlerinin %10,2’sini oluşturmuştu. Dolayısıyla bu yıl yüksek enflasyonun etkisiyle vergi gelirleri beklentinin üzerinde gerçekleşip 2,3 trilyon TL’yi aştığından, ek vergilerin hasılatını 2,3 trilyon TL’nin %10,2’si, yani 240 milyar TL civarında tahmin etmekteyim (vergi terkini yapılan bölgelerdeki mükellefler muaf olmak kaydıyla). Yaklaşık 240 milyar TL’lik vergi gelirinin ek vergilere dağılımı da şu şekilde olabilecektir:
  • 2000 yılında Ek Gelir Vergisi hasılatı, o yılki Gelir Vergisi hasılatının %1,54’ü olmuştu. 2022 yılı Gelir Vergisi hasılatı 356,4 milyar TL olup %1,54’ü 5,5 milyar TL’lik Ek Gelir Vergisi hasılatı
  • 2000 yılında Ek Kurumlar Vergisi hasılatı, o yılki Kurumlar Vergisi hasılatının %8,4’ü olmuştu. 2022 yılı Kurumlar Vergisi hasılatı 507,5 milyar TL olup %81,4’ü 42,6 milyar TL’lik Ek Kurumlar Vergisi hasılatı
  • 2000 yılında Ek MTV hasılatı, o yılki MTV hasılatının %33,5’i olarak gerçekleşmişti. 2022 yılı MTV hasılatı 356,4 milyar TL olup %33,5’i olan 8 milyar TL’lik Ek MTV hasılatı beklenebilir.
  • 4481 sayılı Kanun ile hayatımıza giren ve bir daha çıkmayan Özel İletişim Vergisinin vergi gelirleri içindeki payı ilk yıllardaki yüksekliğini korumadığı gibi, daha önce uygulandığından yeniden olağanüstü gelir kalemleri arasında yeniden yer almayacaktır. Dolayısıyla Ek Vergi düzenlemesi yapılırsa, 1999’daki Özel İletişim Vergisi ya da Özel İşlem Vergisi yerine ilk kez hayata geçecek bir yeni vergi yaratılması söz konusu olabilir.
  • 4481 sayılı Kanun ile vergi sistemine giren ve geçici olarak uygulanan bir başka vergi de Faiz Vergisi Bu vergi de yeni yapılacak ek vergi düzenlemesinde yeniden gündeme gelmeyecektir. 1999, 2000 yıllarında enflasyon oranı üzerinde bir patikada belirlenen faiz oranları nedeniyle Faiz Vergisi oldukça yüksek randıman sağlamıştı. Oysa 2021 Eylül ayından bu yana enflasyonun en önemli nedeni olarak kabul edilen gevşek para politikası ile (bu yazıyı yazdığım gün TCMB politika faizini 50 bps indirerek %8,5 yaptı) politika faizi ve enflasyon oranı arasında 50’lere varan negatif reel faiz söz konusu olduğundan, böyle bir vergiden randıman sağlanamayacaktır.

Yine de 1999’da mükelleflere ek vergi yükü getiren 4481 sayılı Kanun ile 6 Şubat depremlerinin maliyetini karşılamak için Ek Vergiler getirilirse, bu vergiler 2022 yılı matrahlarına uygulanacağından ekonomik ve mali etkileri yönünden çokça tartışılacak ve özellikle hukuki yönden geriye dönük vergileme yapılacağı için eleştirilecektir.

Prof.Dr. Binhan Elif YILMAZ

23.2.2023

[1] 26.11.1999 tarih ve 4481 sayılı “17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”. 26.11.1999 tarih ve 23888 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Okumaya devam et

GÜNCEL

Ateşkes rüzgârı, petrolü devirdi, dolar geriledi, FED’e fırsat doğdu!

Yayınlanma:

|

Yazan:

İsrail ve İran arasında 12 gün süren çatışmaların ardından ABD Başkanı Trump, iki tarafın ateşkes konusunda anlaştığını duyurdu. Trump, süreci doğrudan İsrail Başbakanı Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesiyle yönettiğini ve İran’ın da Katar Başbakanı aracılığıyla ikna edildiğini belirtti. Ancak İran Dışişleri Bakanı, İsrail’in saldırılarını durdurmaması hâlinde ateşkesi kabul etmeyeceklerini açıkladı. İsrail ordusu da ateşkese rağmen İran’dan yeni füze saldırıları tespit ettiklerini bildirdi. Bölgede tam anlamıyla bir sükûnet sağlanamasa da, piyasaların tepkisinin ise dünden bu yana olumsuz olmadığını zaten belirtmiştik.

İran’ın misilleme olarak ABD’nin Katar ve Irak’taki tesislerine yönelik dün akşam saatlerinde yapmış olduğu saldırı pratikte korkulanın aksine piyasalarda ciddi anlamda bir rahatlatma yarattı. Kulağa tuhaf gelse de, İran’ın üç nükleer tesisine yönelik saldırıda reaktörlerin özellikle hedef alınmadığı, İran’ın da cevabını çok zayıf kalması piyasalarda ciddi bir rahatlama yarattı. Artık Hürmüz boğazını bilmeyen kalmadığına göre ve dünyanın petrol arzının neredeyse dörtte birinin geçtiği kanalın da kapatılmayacağı anlaşılınca, azalan arz endişelerine paralel petrol fiyatları adeta çöktü. Şöyle ki, haftanın ilk işlem saatlerinde haber etkisi ve panik ile 81,40 dolar seviyesine kadar yükselen brent cinsi ham petrolün varil fiyatı bu sabah 69 dolarlı seviyelere kadar gerileyerek neredeyse %10 düştü.

ABD Başkanı Trump, İsrail ve İran’ın ateşkeste anlaştığını duyurması, küresel piyasalarda ilave olumlu bir hava estirdi. Yeni gün başlangıcında risk iştahını arttığını görüyoruz. Eski sükseli günlerinin hatrına, son günlerde biraz da olsun güvenli liman edası ile toparlanmaya çalışan dolar (DXY) bu sabah artan risk iştahının da yardımı ile 98 seviyesinin diplerine kadar geriledi. Bir başka açıdan bakarsak, dolar, 1986’dan bu yana en kötü ilk yarı performansına doğru emin adımlarla ilerlerken, herkes koşar adım dolardan (Trump etkisi ile) uzaklaşmaya çalışıyor. Diğer bir taraftan, jeopolitik risklerin azalması ve enerji fiyatlarında yaşanan geri çekilmenin de FED’in elini rahatlatarak faiz indirimlerinin önüne açacağı beklentisi güçleniyor. Japonya ve Avrupa gibi enerji ithalatçısı ülkelerin para birimleri olan YEN ve EUR da düşen petrol fiyatlarından destek buldu. Durum böyle olunca, EURUSD paritesi 1,16 seviyesinin üzerine yükselerek son dönemin zirvesini bir kez daha test ederken, dün bir ara 148 seviyelerine kadar giden USDJPY paritesi de bu sabah düşük 145 seviyelerine kadar geriledi.

Altının ons fiyatı risk-on moduna paralel 3,350 dolar seviyesine hafif de olsa gerilerken, gümüş 36 dolar seviyelerinin üzerinde kalmaya devam etti. Risk iştahını azalması ile hafta sonu 98bin dolar seviyesine kadar gerileyen ve son altı haftanın dibini test eden bitcoin yeniden 106bin dolar seviyesini dayandı. Büyük resmi tekrar hatırlamak gerekirse, günlük iniş çıkışların ötesinde, altın, gümüş ve bitcoin için, fiat para sistemine yönelik endişelerin arttığı bir ekosistemde, her anlamlı geri çekilmenin alım fırsatı yaratacağını düşünmeye devam ettiğimizin altını bir kez daha çizmek istiyoruz.

ABD borsaları geceyi %1 civarında yükselişle tamamlarken, bu sabah Pasifik’in diğer ucunda borsalar sert bir şekilde yükseldi. Kore borsası %3’e yakın yükselişle başı çekerken, Hong Kong borsası %2, gösterge endeks Tokyo ve Çin borsaları ise %1 yükseliş kaydetti. Borsa İstanbul’un da bugün güne yükselişle başlayacağını düşünüyoruz. Genel hatları ile, net enerji ithalatçısı olan Türkiye’nin 65 dolar seviyelerine kadar gerileyen petrol fiyatları ile olumlu ayrıştığı, savaş günlerinde ise tam tersi etki ile olumsuz ayrışması ardından bugün yeniden olumlu bir seyir izlemeye başlayacağını düşünüyoruz. Kafamızda deli sorular bile dolaşmaya başladı. Öyle ki, jeopolitik risklerin tırmanmasının gölgesinde geçen hafta faiz indirimini istemese de pas geçen TCMB’nin, belki de 45 gün beklemeden erken bir PPK toplantısı ile faiz indirimine soyunabileceğini düşünüyoruz. Bu minvalde, Türk tahvillerinin de bugün iyimser bir seyir izleyeceğini düşünüyoruz. Faiz ile ters korelasyona sahip hisse senetlerine de, özellikle lokomotif görevi üstlenen bankacılık hisselerine alıcı gözle bakmak gerekebilir! TCMB’nin likidite politikasına paralel TLREF 46,44 seviyesinde ve %46 olan politika faizinin biraz üzerinde dünkü günü bitirirken, AOFM ise %46’da kalmaya devam etti. CDS risk primi bu sabah 310 baz puan seviyesinde….

Ortadoğu’da gerginliğin hızla sona ermesini olumlu karşılayan piyasaların dikkati şimdi iki hafta içinde sona erecek olan küresel gümrük tarifesi müzakerelerine çevrildi. Yukarıda da değindiğim üzere, FED Başkan Yardımcısı Bowman’ın, istihdam piyasasındaki risklere dikkat çekerek Waller’ın ardından faiz indiriminin yaklaştığına işaret etmesi, gözlerin bugün Kongre’de konuşma yapacak olan FED Başkanı Powell’a çevrilmesine neden oldu. Bugün menüde ayrıca ECB Başkanı Lagarde’nin de konuşmasının bulunduğunu not edelim. Bu gelişmeler cereyan ederken, ABD 10 yıllık tahvil faizi dün %4,30 seviyesinin altını test ederek son yedi haftanın dibini gördü!

NATO Zirvesi bugün Lahey’de başlıyor. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte (Hollanda eski başbakanı), görevdeki ilk zirvesinde ittifakı bir arada tutma sınavı verirken, savunma harcamalarının GSYH’nin %5’ine çıkarılması hedefi zirveye damgasını vurdu. ABD Başkanı Trump’ın güçlü baskısıyla şekillenen bu hedef, Avrupa ülkeleri için ciddi bütçe artışları anlamına gelirken, İspanya son dakikada bu taahhüde açıkça itiraz ederek istisna aldı. Rutte, krizi tırmandırmadan yönetmeye çalışsa da, zirve Trump’ın agresif tutumu ve Avrupalı liderlerle olası sürtüşmeleri nedeniyle tartışmalı geçmeye aday.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

GÜNCEL

Türkiye’nin Kafkaesk Manzarasında Genç Olmak

“Suçum, Umut Etmekti”

Yayınlanma:

|

Yazan:

“Bir sabah, genç bir birey hiçbir neden belirtilmeden susturulduğunu fark etti.”
Kafka’nın Davası, Josef K.’nın bilinmeyen bir suçlamayla sürüklendiği karanlık bir sistemin hikâyesiydi. Bugünse Türkiye’de binlerce genç, kendi adalet arayışında görünmez duvarlara çarpıyor. Tek fark: Buradaki suçlama çoğu zaman “bir şey istemek” kadar belirsiz, ceza ise “hiçbir şey elde edememek” kadar sessiz.

Kafkaesk Hukuksuzluk
Türkiye’de hukuk artık adaletin değil, itaati garanti altına almanın aracı. Mahkeme salonları gerçeğin değil, niyetin sorgulandığı sahnelere dönüşmüş durumda. Tıpkı Dava’daki gibi, kimse neyle suçlandığını tam olarak bilmiyor ama süreç başlıyor. Ve başlarsa da durmuyor. Gençler yargılanmasa da yorgun düşüyor; çünkü herkes bir gün “sıra bana gelir mi?” kaygısıyla yaşamaya başlıyor.

Ekonomik Çöküşün Sessizliği
Üniversite diploması, artık bir umut değil; çoğu zaman boş bir cüzdanın eki. Bir kuşak, mesleksizlikle, işsizlikle ve çaresizlikle cezalandırılıyor. Diplomalı ama üretime katılamayan, eğitimli ama geleceği çizilemeyen yüz binlerce genç, sanki “gelecek inşa etme” suçu işlemiş gibi toplum dışına itiliyor. Ebeveynlerine yük olmamak için geçici işlerde boğuluyor, göç fikrini içinden sesli telaffuz ediyor.

Sosyal Medyanın Sahte Tesellisi
Gerçek mutsuzlukların üzerine filtre çekiliyor. Instagram’da kariyer yapıyor gibi gözüken birçok genç, aslında annesinin evinde sabaha
kadar iş ilanı kovalıyor. LinkedIn’de “network” peşinde koşarken özgeçmişinin son satırına yeni bir şey yazamamanın ağırlığıyla eziliyor. Gerçek başarıların sesi duyulmuyor çünkü sistem “gösteriyi” ödüllendiriyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.