Connect with us

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

2021 Küresel Açık Deniz Rüzgar Raporu Özeti

Yayınlanma:

|

2020’nin sonunda, dünya genelinde toplam 35 GW açık deniz rüzgarı kapasitesine ulaşıldı. Bu kapasite 10 yıl öncesinin 14 katına tekabül etmektedir. Yeni ilave kapasite ise 6,1 GW olarak gerçekleşti. Bu rakam kabaca 2019’dakine eşdeğer. İzinlerde gecikmeler olsa ve bazı projelerin kurulumu daha uzun sürmüş olsa da COVID-19 pandemisinin sektörü çok fazla etkilemediğini belirtmekte fayda var.

Şekil 1- 2020 İtibariyle Ülkeler Bazında Toplam Açık Deniz Rüzgar Kurulu Kapasiteleri

Açık deniz rüzgarı, 2020 sonu itibariyle toplam küresel rüzgar kapasitesinin %5’ini oluşturdu. Avrupa, kümülatif kapasiteye göre en büyük açık deniz rüzgar bölgesi olmaya devam ediyor.

Tüm dünyada açık deniz rüzgarının Seviyelendirilmiş Enerji Maliyetinde (LCOE) çarpıcı şekilde düşüş devam ediyor. Fiyatlar, yüksek kapasiteli yenilenebilir enerji arayan ülkeler için giderek daha cazip hale geliyor.

Geçen yıl, yüzer rüzgar türbinlerinin konseptten pratik gerçekliğe geçişini gördük. Bu projelerin boyutu artıyor ve bu on yılın sonuna doğru tamamen ticari ölçekli projeler beklenebilir.

Geçen yıl boyunca, açık deniz rüzgarı, iklim değişikliğiyle mücadelede nasıl katkıda bulunabileceği konusunda çok daha büyük bir ilgi gördü. Bunu tetikleyen şeylerden biri, net sıfır taahhüdü beyan eden artan sayıda ülke, şehir ve şirketin olmasıdır. Taahhütlerini nasıl yerine getireceklerine bakıldığında, planlarında açık deniz rüzgarı büyük yer tutmaktadır.

Açık deniz rüzgarını daha da fazla yaygınlaştıracak bir sonraki yenilik, enerji adaları konusudur. Danimarka’da Kuzey Denizi ve Baltık Denizi’ndeki yerlerin belirlenmesiyle ve araştırma çalışmalarının başlatılmasıyla bu konuda ilerleme sağlanmıştır. Plana göre, ilk fazlar 2030’ların başında faaliyete geçirilecektir.

Açık deniz rüzgar enerjisinden elektrik üretimi katlanıyor

GWEC, 2021’de yeni kurulacak küresel kapasitenin, Çin’deki yüksek artışla birlikte (projelerin yıl sonunda sona erecek olan tarife uygulamasına yetiştirilmesine binaen) 2020’deki ilave edilen kapasitenin iki katından fazla olmasını öngörüyor. GWEC’in görünümünde, açık deniz rüzgarının küresel rüzgar yeni kurulumlarının bir parçası olarak büyümeye devam edeceği ve kapasite açısından 2025 yılına kadar toplam rüzgar kapasitesinin %20’sine ulaşacağı öngörülüyor.

COP26 konferansına kadar, hükümetlerden açık deniz rüzgarına daha fazla taahhütte bulunmaları için önemli çaba sarf edilecek. Kendini kanıtlamış ve günden güne güçlenen bir sektöre trilyonlarca dolar çekmenin bu nedenle tam zamanı olarak düşünülüyor.

Küresel karbon nötrlüğüne ulaşmak ve 1,5°C’lik bir yolu sürdürmek için kilometre taşlarını belirleyen yol haritaları, 2050 yılına kadar yaklaşık 2.000 GW açık deniz rüzgar kapasitesini hedefliyor.

Geçen yıl, açık deniz rüzgarı açısından en iyi ikinci yıldı. Çin (3 GW), Hollanda (yaklaşık 1,5 GW), Belçika (700 MW) ve diğer Avrupa ülkelerinde dünya çapında toplam 6,1 GW yeni kurulum gerçekleştirildi.

Şekil 2- 2020’de Ülkeler Bazında Yeni Açık Deniz Rüzgar Kurulumları

2030’a bakıldığında, GWEC Market Intelligence, geçen yılki görünümüne kıyasla sektörde daha fazla umut vaat ediyor. Yeni yıllık kurulumların 2026’da 20 GW’ı geçmesi ve 2030’da potansiyel olarak 40 GW’a ulaşması bekleniyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde 235 GW’ın üzerinde yeni kapasite eklenmesi ve bu on yılın sonunda toplam açık deniz rüzgar kapasitesinin 270 GW’a ulaşması bekleniyor. Bu tesislerin üçte ikisi, önümüzdeki on yılın ikinci yarısında gerçekleşecek.

Şekil 3- 2030’a Kadar Yıllık Bazda Küresel Açık Deniz Rüzgar Kapasite Artışı

Yüzer açık deniz rüzgar sektöründe, GWEC Market Intelligence,2030’a kadar özellikle Avrupa, Doğu Asya ve Kuzey Amerika’da olmak üzere 16,5 GW kapasitenin kurulacağını tahmin etmektedir. On yılın sonunda, en büyük yüzer rüzgar enerji pazarları Güney Kore, Japonya, Norveç, Fransa ve Birleşik Krallık olarak şekilleniyor ve bu da bölgesel tedarik zincirlerini dönüştürecek, bileşenler ve hizmetler için yeni ihracat merkezleri oluşturacak. Türbin boyutları artacak şekilde türbin teknolojisi yeniliklere devam edecek

GWEC Market Intelligence’a göre, 2030’a kadar yeni teknolojiler sayesinde, türbinler 275m rotor çapına ve 20 MW’lık kapasiteye ulaşabilecek.

Teknoloji yeniliği ve sektör büyümesi kontrolsüz olamaz. Açık deniz rüzgarının temiz enerji sağlamadaki rolü, kendi tedarik zinciri karbon ayak izinin incelemeye tabi tutulması anlamına geliyor. Sürdürülebilir büyümeyi sağlamak için projelerin döngüselliğini iyileştirmek, türbin yaşam döngülerini uzatmak ve iyileştirilmiş malzemeler ve özellikle kanatlar için ticari geri dönüşüm süreçleri için Ar-Ge’ye yatırım yapmak gerekli olacaktır.

Yenilenebilir hidrojen ihracatı ve büyük ölçekli istihdam yaratmaya kadar birçok faktör açık deniz rüzgarının genişlemesini teşvik ediyor.

Kaynak: “Global Offshore Wind Report 2021”, GWEC

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Zecurion, Orta Doğu ve Ötesinde Artan Mesleki Dolandırıcılıkla Mücadele İçin Siber Güvenliği Güçlendiriyor

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dijital inovasyonun hem ekonomik büyümenin temel itici gücü hem de yeni güvenlik tehditlerinin kaynağı haline geldiği bir dönemde, Yeni Nesil Veri Kaybı Önleme (DLP) çözümlerinin öncü sağlayıcılarından Zecurion, artan mesleki dolandırıcılık tehdidine karşı entegre siber güvenlik ekosistemini kararlılıkla güçlendiriyor. Güney Asya gibi yüksek riskli pazarlarda elde ettiği kanıtlanmış başarılar ve bölgesel içgörülerle donanmış olan Zecurion, şimdi stratejik odağını, sistemik dolandırıcılık risklerinin Orta Doğu ve Kuzey Afrika (ODKA) bölgesine benzer şekilde tezahür ettiği Türkiye pazarına yöneltiyor.

Uluslararası Suistimal İnceleme Uzmanları Birliği (Association of Certified Fraud Examiners-ACFE) tarafından yayımlanan Mesleki Dolandırıcılık 2024: Uluslara Rapor araştırması, endişe verici bölgesel eğilimleri gözler önüne seriyor. Güney Asya, mesleki dolandırıcılık vakalarının %74’ünde yolsuzluk unsurlarının yer aldığını bildirirken bu oran, %48 olan küresel ortalamanın oldukça üzerinde bulunuyor. Bu durum, yapısal kırılganlıklara, gayri resmi işleyiş biçimlerine ve uygulama eksikliklerine işaret ediyor. Öte yandan Türkiye’nin hem coğrafi hem de ekonomik olarak konumlandığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika (ODKA) bölgesinde, vakaların %55’inde yolsuzluk tespit edilirken olay başına ortalama mali kayıp 181.000 ABD dolarına ulaşıyor. Bu rakam, küresel ortalama olan 145.000 doların oldukça üzerinde yer alıyor. Vakaların neredeyse yarısında iç denetim mekanizmalarının yetersizliğine dikkat çekilmesi, Türkiye’de de kapsamlı, proaktif ve sistem düzeyinde bir güvenlik yaklaşımının gerekliliğini açıkça ortaya koyuyor.

Zecurion’un etkisini gözler önüne seren çarpıcı örneklerden biri, Pakistan’ın önde gelen finansal teknoloji (fintech) girişimlerinden biriyle kurduğu stratejik ortaklıkta kendini gösteriyor. 2017 yılında kurulan bu girişim, 6.000’in üzerinde POS terminali işleterek, mobil uygulamalar ve çevrim içi platformlar aracılığıyla sunduğu geniş yelpazedeki finansal hizmetlerle Pakistan genelinde dijital ödemeler alanında köklü bir dönüşüm gerçekleştiriyor.

Ancak bu hızlı ölçeklenme süreci, beraberinde çeşitli operasyonel kırılganlıkları da gündeme getiriyor: Günlük işlem hacmindeki artışla birlikte veri maruziyeti riski yükseliyor; giderek sıkılaşan düzenlemeler daha sofistike uyum mekanizmalarını zorunlu kılıyor; içeriden gelen – kasıtlı ya da kasıtsız – tehditler hem itibari hem de finansal düzeyde ciddi riskler doğuruyor. Tüm bu karmaşık tehdit ortamında, müşteri güvenini sağlayabilmek için sürdürülebilir ve kanıtlanabilir bilgi güvenliği esnekliği kritik bir gereklilik haline geliyor. Şirket, bu zorluklarla etkin biçimde başa çıkabilmek adına Zecurion’un bütünsel siber güvenlik ekosisteminin temel bileşenleri olan Yeni Nesil Veri Kaybı Önleme (DLP) ve Veri Merkezli Denetim ve Koruma (DCAP) çözümlerinden yararlanıyor.

Uç nokta koruması, otomatik politika uygulaması, davranışsal analitik ve gerçek zamanlı anomali tespiti sayesinde, söz konusu fintech lideri hem risk duruşunu dönüştürüyor hem de uyumluluk kapasitesini güçlendiriyor ve böylece yoğun şekilde düzenlenen, aynı zamanda da son derece rekabetçi olan sektörde güvenilirliğini sağlamlaştırıyor. Zecurion’un yaklaşımı, dolandırıcılığa açık ortamlarda faaliyet gösteren kuruluşlar için özel olarak yapılandırılmış birleşik bir güvenlik mimarisi sunarak geleneksel, silo yapısındaki çözümlerin ötesine geçiyor. Platform, veri merkezli ve insan odaklı güvenlik kontrollerini ölçeklenebilir, bütünsel bir modelde bir araya getiriyor:

•    Keşif ve Sınıflandırma: Platform, hassas verileri uç noktalardan veritabanlarına, SharePoint’ten bulut sistemlerine kadar geniş bir yelpazede tescilli dijital parmak izi teknolojileri ve düzenli ifadeler aracılığıyla envanterleyip kategorize ediyor.
•    Yaşam Döngüsü Görünürlüğü: 
DCAP çözümü, dosyaların geçmişine ve hareketlerine dair ayrıntılı izlenebilirlik sağlayarak denetim süreçlerini ve yasal incelemeleri destekliyor.
•    Erişim Yönetişimi: 
Kullanıcı izinlerini ve erişim haklarını, merkezi politika yönetimi ve gerçek zamanlı ihlal uyarılarıyla denetim altında tutuyor.
•    Anomali Tespiti ve Otomatik Müdahale: 
Yerleşik yapay zeka ve makine öğrenimi motorları, olağandışı davranışları işaretliyor ve anında müdahale protokollerini devreye alıyor.
•    Entegre Olay Yönetimi: 
360° Soruşturma Modülü, işbirliğine dayalı analiz, müdahale planlaması ve olay sonrası raporlama süreçlerini entegre bir şekilde yönetiyor.

ACFE raporu Türkiye’ye özgü ayrıntılı veriler sunmasa da, ülkenin daha geniş Orta Doğu ve Kuzey Afrika (ODKA) bölgesine dahil oluşu, gelişmiş siber güvenlik çözümlerinden faydalanma potansiyeline dair güçlü bir gösterge sunuyor. Suistimallerle ilişkili yüksek maliyetler, iç kontrol mekanizmalarındaki zafiyetler ve yolsuzluğa karşı kurumsal kırılganlıklar, daha sağlam ve ileri düzeyde suistimal önleme stratejilerine duyulan ihtiyacın giderek arttığını ortaya koyuyor. Özellikle kamu ihaleleri, inşaat, sağlık ve finans gibi sektörler, sistemik suistimal risklerine daha açık görünüyor; bu da kurumsal altyapıyı güvence altına almaya yönelik proaktif adımların hem zamanında hem de zorunlu hale geldiğini düşündürüyor.

Zecurion’un kapsamlı siber güvenlik ekosistemi, bu gelişen ihtiyaçlara doğrudan yanıt vermek üzere konumlanıyor. Şirketin çözümleri, içeriden gelen tehditleri sürekli davranışsal izleme yoluyla en aza indirmeyi hedefliyor ve aynı zamanda kurumların Türk veri koruma mevzuatına ve ilgili uluslararası gizlilik standartlarına uyum sağlamalarına yardımcı oluyor. Sistem, ayrıntılı denetim izleri ve kullanıcı etkinliği analizleri aracılığıyla kurumsal şeffaflığı destekliyor; güvenli ve gizli ihbar mekanizmalarını kolaylaştırarak iç hesap verebilirliği güçlendiriyor.

 

Zecurion CEO’su Alexey Raevsky, Türkiye ve bölgedeki kuruluşların karşı karşıya kaldığı artan düzenleyici karmaşıklık ve gelişen dolandırıcılık risklerine dikkat çekerek şunları vurguluyor: “Kuruluşlar, yalnızca çevre tabanlı güvenlik önlemleriyle yetinmemeli; güvenliğe daha bütüncül, içgörü odaklı bir yaklaşım benimsemelidir. Zecurion olarak birleşik güvenlik ekosistemimiz, uçtan uca görünürlük, kontrol ve esneklik sağlayarak işletmelerin tehditleri yalnızca tespit etmekle kalmayıp, aynı zamanda gerçek zamanlı olarak bertaraf etmelerine de olanak tanıyor.”

Zecurion’un Türkiye pazarına stratejik girişi, dijital dönüşüm süreçlerini hız kesmeden sürdürürken güvenlik duruşlarını da ileri düzeye taşımak isteyen kurumlar için önemli bir fırsat sunuyor. Gelişmiş teknolojiyi durumsal farkındalıkla harmanlayan Zecurion, işletmelere operasyonel bütünlüklerini artırmaları ve dijital risk yönetimi stratejilerini yeniden yapılandırmaları için sağlam, entegre bir çerçeve sağlıyor.

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

ELEKTRONİK DEFTER ZORUNLULUĞU BAŞLADI: UYMAYAN ŞİRKETLER ‘DEFTERSİZ’ SAYILACAK!

Yayınlanma:

|

Dijital dönüşümle birlikte iş dünyasında da köklü değişiklikler yaşanıyor. Özellikle şirketlerin yasal yükümlülüklerini yerine getirirken zaman ve maliyet tasarrufu sağlayan sistemlerden biri olan elektronik defter (e-defter) uygulaması, artık birçok şirket için zorunlu hale geliyor.

Elektronik Defter Nedir?

Elektronik defter, Türk Ticaret Kanunu ve ilgili tebliğler kapsamında şekil şartlarına bağlı kalmaksızın; pay defteri, yönetim kurulu karar defteri, genel kurul toplantı ve müzakere defteri gibi belirli ticari defterlerin elektronik ortamda tutulmasını ifade eder. Bu sistem ETDS (Elektronik Ticari Defter Sistemi) üzerinden yürütülür ve kayıtların güvenli bir şekilde oluşturulmasını, saklanmasını ve gerektiğinde ibraz edilmesini sağlar.

Neden Elektronik Defter?

Faydaları:

  • Zaman ve maliyet tasarrufu: Noter, kâğıt, arşiv gibi giderler ortadan kalkar.

  • Kolay erişim: Defterler internet üzerinden yetkililerce anında görüntülenebilir.

  • Veri güvenliği: Elektronik imza ile değiştirilemez, güvenli kayıtlar oluşturulur.

  • Denetim kolaylığı: Yetkili makamlarca hızlı erişim sağlanır.

Kimler Elektronik Defter Tutmak Zorunda?

📌 01.01.2026 itibarıyla tüm yeni kurulan şirketler elektronik ortamda defter tutmak zorundadır.
📌 01.07.2025 itibarıyla, kuruluşu ve esas sözleşme değişikliği Ticaret Bakanlığı iznine tabi şirketler için bu zorunluluk başlamaktadır.
📌 Örnek şirket türleri: Bankalar, sigorta şirketleri, bağımsız denetim şirketleri, SPK’ya tabi şirketler, finansal kuruluşlar vb.

Uymayan Şirketler İçin Riskler

Elektronik defter yükümlülüğü kapsamındaki şirketler, bu sisteme geçmedikleri takdirde hiç defter tutmamış sayılır. Bu durum;

  • Vergi cezası,

  • Ticari ihtilaflarda delil yetersizliği,

  • Hukuki sorumluluklar
    gibi ciddi sonuçlar doğurabilir.

Kullanım Nasıl Oluyor?

  • Giriş etds.ticaret.gov.tr üzerinden e-Devlet, e-imza veya internet bankacılığı ile yapılır.

  • Sistemi kullanacak kişiler şirketin yönetim organı tarafından yetkilendirilmelidir.

  • Sistem ücretsiz olarak Ticaret Bakanlığı tarafından sunulmaktadır.

Dijitalleşme artık tercihten çok zorunluluk haline gelmiştir. Elektronik defter uygulaması, hem mevzuata uyum sağlamak hem de şirket içi süreçleri daha etkin yönetmek için kaçınılmaz bir adımdır. Özellikle 2025’in ikinci yarısından itibaren bu geçişi planlamayan şirketlerin ciddi yasal ve ticari sonuçlarla karşılaşabileceği unutulmamalıdır.


📌 www.bankavitrini.com olarak şirketlerin dijitalleşme sürecindeki tüm gelişmeleri yakından izliyor ve okurlarımıza anlaşılır şekilde aktarıyoruz.

DETAYLI BİLGİ:  100 SORUDA ELEKTRONİK DEFTER 

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Bentonit Ocaklarının Görünmeyen Yüzü: Çevre ve Halk Üzerindeki Olumsuz Etkiler

Yayınlanma:

|

Bentonit, sanayi ve inşaat sektöründe yaygın olarak kullanılan değerli bir mineraldir. Ancak bu madeni elde etmek için açılan ocaklar, sadece yer altını değil, insan sağlığını ve doğal yaşamı da derinden etkiliyor. Kısa vadeli ekonomik kazançlar uğruna yapılan bu madencilik faaliyetleri, uzun vadede çevre felaketlerine ve toplumsal mağduriyetlere yol açabiliyor.

Çevreye Zararları

1. Doğal Yapının Bozulması
Bentonit ocakları açılırken yapılan kazılar, bitki örtüsünü yok eder. Toprak kaymaları, erozyon ve çoraklaşma kaçınılmaz hale gelir.

2. Su Kaynaklarının Kirlenmesi
Atık suların kontrolsüz salımı, yeraltı sularını ve dere yataklarını kirletir. Bu da hem tarımsal sulamayı hem de içme suyu kaynaklarını tehlikeye atar.

3. Toz ve Hava Kirliliği
Ocaklardan yayılan yoğun toz bulutu, çevredeki yaşam alanlarını sarar. Astım, bronşit gibi solunum hastalıkları yaygın hale gelir.

4. Gürültü ve Titreşim Kirliliği
Dinamit patlatmaları ve iş makinelerinin sesi, hem ekosistemi hem de insan psikolojisini bozar.

Halka ve Tarıma Etkileri

1. Solunum Yolu Hastalıkları
Toz ve kimyasallara maruz kalan halkta KOAH, astım gibi kalıcı hastalıklar artar. Çocuklar ve yaşlılar daha fazla etkilenir.

2. Tarımda Verim Kaybı
Kirli hava ve su, ürün kalitesini düşürür. Verim azaldıkça çiftçinin geliri de düşer.

3. Hayvancılık Zarar Görür
Hayvanlar kirli su içtiğinde hastalanır; süt ve et verimi azalır. Hayvansal üretim tehdit altına girer.

4. Göç ve Sosyal Çöküntü
Geçimini kaybeden köylüler şehir merkezlerine göç eder. Bu durum kırsal bölgelerde sosyal dokuyu bozar, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim zorlaşır.

Ne Yapılmalı?

  • ÇED raporları sıkı denetlenmeli.

  • Halkın rızası alınmadan hiçbir faaliyet başlatılmamalı.

  • Yeraltı su kaynakları ve tarım arazileri korunmalı.

  • Zarar gören halk için tazminat ve rehabilitasyon süreçleri planlanmalı.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.