Connect with us

EKONOMİ

2023 BÜTÇESİ, HANGİ HİZMETLER SUNULACAK, MALİYET NASIL PAYLAŞILACAK?

Yayınlanma:

|

HALKTV’den Nuray Tarhan ile Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ röportajı:

-Sizce 2023 bütçesini 2022 bütçesinden ayıran en önemli özellik nedir? 2023 bütçesinde seçimin yansımalarını hangi kalemlerde görmek mümkün?

Öncelikle 2022 yılı henüz bitmedi. 2022 boyunca yaşadığımız yüksek enflasyon nedeniyle vergi matrahlarının nominal olarak artışı vergi gelirlerini rekor düzeylere çıkardı. Ancak yine de Eylül’de bütçe 78,6 milyar TL açık verdi. Orta Vadeli Programa göre yıl sonu bütçe açığının 461,2 milyar TL olarak hedeflenmiş olması, önümüzdeki 3 ay boyunca bütçe giderlerinde beklenenin üzerinde artış gerçekleşeceğini ortaya koyuyor. 2022 yılı bitene kadar bütçenin vereceği açık ve dolayısıyla kamu talebindeki artış 2022 son çeyrekte büyüme üzerinde pozitif etki yaratırken, enflasyonist baskıyı artıracak. Dolayısıyla enflasyonda Aralık ayındaki baz etkisi beklendiği gibi güçlü gelmeyecek.

Ayrıca devletin iç ve dış borç faizlerine ayrılan pay da beklenenin üzerinde 329 milyar TL’ye ulaşacağından bütçede faiz dışı fazla elde edilemeyeceği anlaşılıyor. Ek bütçeye rağmen mali disiplin sağlanamıyor.

2023 yılı bütçesini 2022 bütçesinden ayıran en önemli özellik, 2023 bütçesinin yıl ortasında yapılacak seçimle şekillendirebilmesidir. 2021’de bütçe giderlerinin GSYH’ye oranı %22,1 düzeyindeyken 2023’te %24 hedeflenmektedir. Bu hem devletin ekonomi içindeki payının büyüyeceği hem de kamu kesiminin harcamacı yapısıyla enflasyonu tetikleyecektir.

2023 bütçesini seçim öncesi ve seçim sonrası dönem olarak ikiye ayırabiliriz. Her seçim döneminde olduğu gibi yıl boyu yapılacak bütçe harcamaları, seçim nedeniyle erkene geçilecektir. Dolayısıyla bütçe ödeneğinin önemli bir kısmı yılın ilk yarısında kullanılacaktır. Seçim öncesi popülist nitelikli harcamalar da dikkat çekici olacaktır.

2023 bütçesinde özellikle sağlık, eğitim ve ulaştırma hizmetlerinde iyileşmeler, tarım sektörü ile reel sektöre verilen destekler, hanehalkına transferlerin ön planda olması planlanıyor. Ayrıca eş zamanlı olarak vergi teşvikleri ve vazgeçilen vergi gelirleri ile aynı zamanda seçmen de olan vergi mükelleflerine yönelik kolaylıklar var.

-Bütçeden vatandaşların payına ne düşecek? Daha çok hizmet mi yoksa daha çok vergi mi?

2023 Bütçesinin gelir ve gider tahminleri yapılırken; ekonominin %5 büyüyeceği, yıl sonu TÜFE’nin %24,9 olacağı, ihracatın 265 milyar $, ithalatın 345 milyar $ olacağı varsayılmış ve bütçe uygulaması sırasında ortaya çıkacak acil ve öncelikli hizmetlerin yürütülmesi amacıyla yeterli düzeyde yedek ödenek konulması öngörülmüştür. Öncelikle bütçenin yapıtaşları olan tüm makroekonomik göstergelerin gerçeği yansıtması gerekiyor ki bütçe hedeflerine ulaşılabilsin. Aksi halde bütçe tutarlılığını kaybeder. 2022 yılında olduğu gibi yine bir ek bütçe ihtiyacı doğar.

Bütçenin en önemli gider kalemi, cari transferlerdir. 2023 bütçesinde cari transferler bütçenin %39,5’ine yükseliyor. Adından da belli olduğu gibi bu transferler kamu kurumları/bankalarının görevlendirme giderleri, SGK’ya hazine yardımı, tarımsal destekleme ve hane halkına yapılan transferlerde artış olacak.

Bütçe giderlerinin finansmanında vergiler en önemli gelir kaynağıdır. Bütçe giderleri arttıkça vergi gelirlerinde artış sağlanamazsa bütçe açığı büyüyecek. 2023’te bütçe gelirlerinin milli gelir içindeki payı %20,4 gibi yüksek bir oran olacak. Vergi gelirlerinin milli gelir içindeki payının da %17,2 olması bekleniyor. Bu oran 2021’de %16,1’di. 2023’te vergi gelirlerini artıracak temel faktör enflasyon artışı olacak.

-Önceki yıllarda dolaylı vergilerin oranının giderek arttığına tanık olduk. Vatandaşlar 2023 yılında da aynı durumla karşı karşıya kalacaklar mı?

Vergi sistemimizin en kritik yanı, vergi hasılatı içinde dolaylı vergilerin ağırlıkta olmasıdır. Dolaylı vergilerin vergi hasılatı içindeki payı %65’lere çıkarken dolaysız vergilerin payı %35’in de altına gerilemektedir. Maalesef bu görünüm 2023 yılında da devam edecektir. Oysa gelişmiş ülkelerde tam tersi bir dağılım vardır, vergi sistemini besleyen temel unsur bizdeki gibi tüketim değil, üretimdir.

Dolaylı vergileri ödeyenler gelirlerinden bağımsız olarak vergi yüküne katlanmakta, özellikle düşük gelir grubundakiler dolaylı vergilerin yükü altında kalmaktadır. Dolaylı vergilerin vergi sistemine hakim olmasıyla verginin mali amacına ulaşılmakta ama vergide adaletten uzaklaşılmakta ve gelir dağılımı bozulmaktadır.

-Vergi gelirleri içinde en yüksek payı hangisi alacak? Hangi gelir grupları kazanacak, hangileri kaybedecek?

Yaşanan enflasyonist ortamda kurdaki oynaklıklar devam ederken TCMB’nin faiz indirimine devam etmesi belirli alanlarda kredi genişlemesini sağlarken tüketimde artış yaşanırsa, yine tüketim vergilerinde ve taşıt, konut gibi mülkiyet vergilerinin gelirlerinde artışı beraberinde getirecektir. Başta dahilde ve ithalde alınan KDV ile ÖTV tahsilatında beklenen artış vergi sistemine damgasına vuracaktır. Özellikle yüksek kur ithalat imkanını zorlaştırsa da dış ticaret vergilerinin matrahını ve verginin yükünü arttıracaktır. Ancak en önemlisi enflasyon da bir gizli ve en adaletsiz vergidir.

-Sizce bütçe dengesinin sağlanması için hangi adımların atılması gerekiyor? Kamu kurumlarındaki israfın önlenmesi dengenin sağlanması için yeterli mi?

2023 bütçesinde milli gelirin %3,5’i kadar bütçe açığı ortaya çıkacak. Dolayısıyla bütçe dengesi sağlanmayacak. Borçlanma ihtiyacının azaltılıp faiz giderlerinin düşürülmesi ve faiz dışı fazla elde edilmesi şart. Vergi geliri hedefleri, mükellefin vergiden kaçınmadığı, kaçırmadığı ya da muafiyet, istisna, indirim oranlarından belli kesimlerin faydalandırılmadığı varsayımı altında yapıldığından vergiye tam uyumun sağlanabilmesinde ekonomik şartların iyileşmesi ve ekonomiye güvenin oluşması gerekiyor. Vergileri arttırmaya ya da yeni borçlanmaya gitmeye gerek kalmayacak bir çözüm de, kamuda israfı önlemektir.

Prof.Dr. Binhan Elif Yılmaz

Okumaya devam et

EKONOMİ

Küresel bazda hâkim olan ekonomik durgunlukla piyasalar risk off modunda

Yayınlanma:

|

Yazan:

Geride bıraktığımız haftanın ana gündem maddesini yine ‘amiral’ gemi FED belirledi. 2024 yılına dair faiz indirimi ile ilgili bir ipucu bekleyen piyasalar, projeksiyonlarda 2024 ve 2025 sonu faiz beklentilerinin yarım puan yukarı yönde güncellendiğini görünce adeta hayal kırıklığına uğradı. Doların piyasa kuru olan sepet bazında DXY peşpeşe 10. haftayı da değer kazanımı ile tamamlarken, doların piyasa faizi olan ve risksiz getiri olarak takip edilen 10 yıllık devlet tahvili 2007 yılından bu yana en yüksek seviye olan %4,45’e yükselirken, hisse senetleri karamsar bir haftayı geride bıraktı.

FED’in faiz oranlarını beklenenden daha uzun süre yüksek seviyelerde tutacağının ‘iyice’ anlaşılması ardından, ABD hisse senetleri ve tahvillere satış gelirken, en büyük 500 hisse senedinin işlem gördüğü S&P 500 endeksi haftayı yaklaşık %3 gerileyerek son 6 ayın en büyük haftalık düşüşünü gerçekleştirerek tamamladı. Yüksek hazine getirileri, yatırımcılara neredeyse risksiz görülen bir yatırım karşılığında cazip bir getiri sunarken, hisse senetlerinin cazibesini ise azaltıyor.

Öte yandan, yatırımcıların dikkatleri son dönemde küresel çapta ekonomik durgunluk emarelerine de çevrilmiş durumda. Her ne kadar en büyük 500 hisse senedinin işlem gördüğü S&P500 endeksini ön plana çıkarsak da, MSCI Dünya hisse senedi endeksi son 5 haftanın en düşük düzeyine gerilerken, JP Morgan gelişmekte olan ülke para birimleri endeksi de eylül ayında tüm zamanların en düşük seviyesini test etti. Bu bağlamda küresel risk iştahında belirgin bir yavaşlamanın da yaşandığını not etmekte fayda görüyoruz. Küçük bir not düşmek gerekirse S&P500 endeksi hâlen daha yılbaşına göre %12 civarında artıda işlem görürken, risklerin aşağı yönlü olduğunu düşünmeye başladık!

ABD’de hazine tahvil getirilerinin son 16-17 yılın zirvesine gelmesi, hisse senetlerinin yönünü aşağıya çevirmesi, doların ise 10 haftadır kesintisiz devam eden ‘kükremesine’ ilaveten yüksek petrol fiyatları, öğrenci kredisi ödemelerinin ekim ayında yeniden başlaması ve milletvekillerinin bütçeyi 30 Eylül’e kadar geçirememesi durumunda başlayacak olan ABD hükümetin kapatılması da ilave riskler arasında yer alıyor. ABD’deki düzenlemeye göre, Kongre kalıcı bütçe onaylanana kadar geçici ek bütçelerle arayı kapatamazsa “hükümet kapanır” ve acil ve temel hizmetler dışında tüm kamu faaliyetleri duruyor. Hatırlanacağı üzere, ABD’de ağustos ayında zor geçen bir maratonun ardından borç limiti krizi çözülmüş lâkin ABD AAA olan kredi notunu kaybetmişti!

Geride bıraktığımız haftanın gerek içeride gerekse de dışarıda yoğun bir tempoda geçmesi ardından yeni haftanın gündemi nispeten daha sakin görünüyor. Bu haftanın veri takviminde FED’in favori enflasyon endeksi olan kişisel tüketim ve harcama verisi (PCE) ön plana çıkarken, ABD ve İngiltere Merkez Bankalarının frene basması sonrasında Euro Bölgesi’nde açıklanacak TÜFE enflasyonu da önemle takip edilecektir. Altının ons fiyatı 1,920 dolar seviyelerinde sakin bir seyir izlerken, Bitcoin ise son günlerde elde ettiği kazanımları koruyamayarak 27bin dolar seviyesinin üzerinden gevşemek suretiyle haftanı ilk gününde 26bin dolar seviyelerinin dibini test etti.

Türkiye cephesinde ise USDTRY kuru 27,20 seviyelerine adım adım yaklaşırken, geride bıraktığımız hafta dalgalı bir seyir izleyen Borsa İstanbul ana endeksi haftayı önemli bir değişim göstermeden tamamladı. Faiz cephesinde ise TCMB’nin 500 baz puan faiz artışı sonrasında tahvil faizlerinde bir miktar gevşeme yaşandı. Ekonomi yönetiminin geride bıraktığımız hafta ABD çıkarmasının genel hatları ile başarılı geçtiğini okuyoruz. Bu noktadan sonra dikkatler para girişi olup olmayacağına çevrilirken kısa bir süre sonra Hazine’nin Eurobond (sukuk?) ihraçlarına çıkmasını da bekliyoruz. Haftanın son iş günü kredi derecelendirme kuruluşu S&P Türkiye notunu gözden geçirecek. Görünümün iyileştirilmesine ihtimal tanıyoruz. Karabağ’da ise gerilim devam ederken Azeri ve Ermeni liderlerinin görüşme kararı aldığını da not edelim. İki lider İspanya’da gözlemci ülkeler nezdinde görüşecekler. Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Azerbaycan’a gidiyor.

Yılın üçüncü çeyreğini bitireceğimiz haftanın ilk iş gününde Asya piyasalarında karmaşık bir görünüm hâkim. Gösterge endeks Tokyo borsası, geride bıraktığımız haftanın yoğun merkez bankaları toplantılarının stresini üzerinde atarcasına haftanın ilk iş gününde %0,6 yükselirken, deflasyon ve emlak sektörü krizi ile uğraşan Çin borsası Şangay %0,6 geriledi. Hong Kong borsası Hang Seng ise ise %1,2 düşüşle başı çekiyor. Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu S&P, mali ve parasal genişlemenin sınırlı kaldığını söyleyerek Çin’in 2023 ekonomik büyümesine ilişkin tahminini %5,2’den %4,8’e düşürdü. Dünyanın büyüme motoru olan Çin’de siyasi ve ekonomik gelişmeler dikkatle takip ediliyor!

Öte yandan Japon Yeni dolar karşısında 148,50 seviyesini test ederek 10 ayın en düşük seviyesini test etti. Geçen yıl Yenin dolar karşısında 152 seviyesine dayanması sonrası Japon otoriteleri müdahalede bulunmuştu. BoJ’un aşırı düşük faiz oranlarını koruması ve güvercin tavrını sürdürmesinin ardından Başkan Ueda faiz oranlarını artırmadan önce verileri değerlendirmek için daha fazla zaman harcamanın gerekliliğini vurguladı! Japon Yeni saatli bomba misali tik tak…

Bültenimizi dünyadan güzel bir haber ile bitirelim. Amatör de olsam, uzun mesafe koşucusu olarak hafta sonu Berlin maratonunu büyük bir dikkatle takip ettim. Birlikte antrenman yaptığım pek çok Kıbrıslı arkadaşımın da katıldığı Berlin Maratonu’nda, Etiyopyalı atlet Tigist Assefa, kadınlar dünya rekorunu kırdı. Almanya’nın başkenti Berlin’de geçen yıl da zafere ulaşan Assefa, çizgiyi 2 saat 11 dakika 53 saniyede geçti. 29 yaşındaki atlet, Kenyalı Brigid Kosgei’nin 2019’da Chicago’da kırdığı 2.14.04’lük önceki rekoru iki dakikadan fazla geride bıraktı. Erkeklerde çifte olimpiyat şampiyonu 38 yaşındaki Kenyalı Eliud Kipchoge ise 2.02.42’lik derecesiyle Berlin’de beşinci kez zafere ulaştı. Kenyalı atlet, geçen yıl Berlin’de 2.01.09’luk derecesiyle erkekler maraton dünya rekorunu kırmıştı.

İktisatbank

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu: “Tüketici fiyatları %50 artacak”

Yayınlanma:

|

Yazan:

Merkez Bankası (MB) politika faizini beklentilere paralel biçimde %25’ten 500 puan artışla %30’a çıkardı. Böylelikle 28 Mayıs seçimleri sonrası faizlerde %21.50’lik bir yükseliş yaşanmış oldu. Bilindiği gibi Orta Vadeli Program’da (OVP) 2024 yılı enflasyonu %33 öngörülüyor. Altınbaş Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu değerlendirmesinde, MB 2023’ün kalan 3 toplantısında faiz artışlarını sürdürüp, muhtemelen yılı %40 civarında bir politika faiziyle kapatacak izlenimi verdiğini belirtti. Böylelikle politika faizinin 2024 yılı beklenen enflasyonun üzerine çıkıp, en azından kâğıt üzerinde pozitif bölgeye geçmiş olacağı öngörüsünde bulundu. Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu karar metninde enflasyonun yıl sonunda tahmin aralığının üst sınırına yakın seyredeceği ifadesine dikkat çekti. Bu oranın temmuz ayı Enflasyon Raporu’nda %62 olarak belirtildiğini söyledi. Yılın ilk 8 ayında tüketici enflasyonu %43.06 olarak gerçekleştiğini, Eylül enflasyonunun da %5 civarında gelmesi beklendiğini hatırlattı. Bu durumda 2022 Aralık ayına göre tüketici fiyatlarının %50 artacağı tahmininde bulundu. Kozanoğlu, “Yılın son üç ayı için %8 bir enflasyon payı kalacak ki, %62 hedefi bu koşullarda gerçekçi görünmüyor. Aylık %4’lük bir enflasyon yıl sonu tüketici fiyat artışlarını %69’a taşıyacak. Benim beklentim de bu yönde.” değerlendirmesini yaptı.

Ayrıca OVP’de 2024 yılı büyümesinin %4 tahmin edildiğine işaret eden Kozanoğlu’na göre, enflasyonun %70 civarından %33’e kadar gerilemesi ancak talepte keskin bir zayıflamayla olanaklı. Bu durumda da, %4 büyüme hedefinin tutturulması iyice zor. 2024 cari açığının da OVP’de 34.7 milyar dolar beklendiğinin altını çizen Kozanoğlu, “2023’ün ilk 7 ayında tüketim malları ithalatı bir önceki yıla göre 10 milyar dolar artışla 25 milyar doları bulmuştu. Uygun borçlanma koşullarına ve düşük kura bağlı olarak kamçılanan bu eğilim, 2024’te büyük olasılıkla dizginlenir. Ancak petrol fiyatlarının yüksek seyri 2024’te öngörülen 86.7 dolar ortalama fiyatın aşılabileceği kuşkusunu yaratıyor.” dedi.

“2024 yılı dünya büyümesini %2.7’ye çekildi”

Mehmet Şimşek’in belirttiği gibi ücret düşüşlerinin, yurt içi üretimin yurt dışına yönlendirilmesi ve yoğun döviz girişlerinin yaşanması beklentisi ile OVP projeksiyonları yapılmış olabileceğine değinen Kozanoğlu, küresel ekonomide de işlerin pek parlak gitmediğine parmak bastı. OECD’nin son Ekonomik Görünüm Raporu’nda 2024 yılı dünya büyümesinin %2.7’ye çekildiğini kaydetti. 2024’te Türkiye’nin birinci ihracat pazarı Almanya’da %0.9, ikinci pazarı ABD’de %1.3, Avro Bölgesi genelinde de %1.1’lik bir büyüme beklendiğini söyleyerek, bunun da ihracatta ciddi bir atılımı olanaksız kıldığı değerlendirmesini yaptı.

“Reel ücretlerin düşmesi, Türkiye’yi tam bir asgari ücretliler ülkesi yapar”

Kozanoğlu, reel ücretlerin düşürülmesi konusundaki görüşlerini de paylaştı. Bunun Türkiye’yi tam bir asgari ücretliler toplumu yapacağını belirtti. Aşırı yoksulluğun, açlığın yaşanmadığı, ama yaşam standartlarının belirgin biçimde düştüğü bir ekonomi manzarası ortaya çıkacağı yorumunu yaptı. Bunun sosyal sonuçlarının yanı sıra, iç talebin duraklaması anlamında derin makro ekonomik yansımaları da olacağını vurguladı.

“Kredi kartı aylık faizleri %3’ü aşar”

Kozanoğlu, faizlerin yükselmesiyle otomatikman kredi kartı faizlerinin de artacağını, aylık faizin %3’ü aşacağı görüşünü dile getirdi. İhtiyaç kredisi faizlerinin de %60’ı bulduğuna dikkat çekerek, “28 Mayıs seçimlerinde reel geliri düşse de uygun borçlanma koşulları nedeniyle kredi kartı ve tüketici harcamaları sayesinde hayat pahalılığını o denli şiddetli hissetmeyen kesimler için de hem yaşam zorlaşacak, hem de makro anlamda halkın mal ve hizmetlere talebi gerileyecek. Şöyle ki, 8 Eylül itibarıyla bireysel kredi kartı harcamaları %182 artışla 925 milyar lirayı bulmuştu. İhtiyaç kredileri de %60 artışla 903 milyar liraya ulaşmıştı. Demek ki kredi kartlarına takla attırarak, ihtiyaç kredisi-kredi kartı limitlerini zorlayarak çetin geçim koşullarına katlanmak da artık imkânsız hale geliyor.” açıklamasını yaptı.

“Tek değişmeyen, faturanın geniş halk kesimlerine çıkması.”

Kozanoğlu son olarak, ekonomi yönetiminde gerek faizlerde gerekse enflasyonda ister artış, ister düşüş yönünde olsun keskin hareketler istenmeyeceğini anlattı. O nedenle dünya merkez bankalarının yavaş ve temkinli adımlarla ekonomilerini soğutma yoluna gittiğini, ABD Merkez Bankası FED’in dün yaptığı gibi dur-kalk yöntemini izlediklerini belirtti. Kozanoğlu’na göre, nasıl ani tansiyon düşüşleri veya yükselişleri insan bünyesini tahrip ederse aynı kurallar ekonomiler için de geçerli. “Eylül 2021’den Mayıs 2023’e kadar mesnetsiz faiz indirimlerinin bedelini yüksek enflasyonla ödedik. Şimdi de korkarım ki keskin faiz artışlarının tahribatını enflasyonla durgunluğu birlikte yaşayarak deneyimleyeceğiz. Tek değişmeyen, faturanın geniş halk kesimlerine çıkması.”

Okumaya devam et

EKONOMİ

İTALYAN KOZMETİK ÜRETİCİLERİNİN ODAĞI TÜRKİYE

Lojistik avantajlar, tüketici bilincinin artması ve güzellik trendlerine olan ilgi, Türkiye’de kozmetik sektörünün günden güne büyümesine katkı sağlıyor.

Yayınlanma:

|

Yazan:

İtalyan firmalarının global iş geliştirmelerini destekleyen Italian Trade Agency – ITA’nın organizasyonuyla Türkiye’ye gelecek olan 100 İtalyan kozmetik üreticisi, 27-29 Eylül tarihleri arasında Türkiye’deki kozmetik ve güzellik sektörünün önde gelen etkinliklerinden Beauty Istanbul’da yer alacak. İtalyan kozmetik üreticileri bu fuarda en yeni ürünlerini görücüye çıkaracak, “Made in Italy” tanıtım kampanyası çerçevesinde üretim yeteneklerini ve potansiyellerini sergileyecek.

Türkiye kozmetik sektörü, büyüme hacmi ve lojistik avantajlarıyla globalde ilgi odağı olmayı sürdürüyor. Türkiye’nin Avrupa, Asya, Afrika ve Ortadoğu ülkeleri arasında bir köprü olarak görülmesi, Türkiye’ye olan ilgiyi artırıyor. Dünya kozmetik pazarının 2022 büyüklüğü 400 milyar Euro olarak kaydedilirken, İtalya’nın 13,3 milyar Euro’luk cirosu ile sektördeki potansiyelinin yüksek olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

Kozmetik sektöründeki gelişmelere bakıldığında, son 10 yılda Türkiye kozmetik pazarının yıllık %10’a yakın bir hızla büyüdüğü görülüyor. Bu oran Avrupa ülkeleri için %5 civarında olarak dikkat çekiyor. Global kozmetik endüstrisi içerisindeki önemi günden güne artan Türkiye, Beauty Istanbul Fuarı ile İtalyan kozmetik firmalarının da odağında yer aldı.

Türkiye Pazarı, İtalyan Kozmetik Üreticilerinin Dikkatini Çekiyor

2022 yılında Türkiye’nin kozmetik ithalatında %6’lık bir paya sahip olan İtalyan kozmetik üreticileri 2023’te de bu payı büyütmeyi hedefliyor. Italian Trade Agency – ITA organizasyonu ile Türkiye’ye gelecek olan 100 İtalyan kozmetik üreticisi, 27-29 Eylül tarihleri arasında Türkiye’deki kozmetik ve güzellik sektörünün önde gelen etkinliklerinden Beauty Istanbul’a katılacak. İtalyan katılımcılar bu fuar ile birlikte Türkiye pazarındaki iş birliklerini geliştirmeyi ve yeni ürünlerini global ziyaretçilere sunmayı hedefliyor.

Özellikle doğal ve sürdürülebilir ürünleriyle dikkat çeken, “Made in Italy” üretim zincirlerine sahip, İtalya’nın en önemli kozmetik üreticileri ile tanışmak ve birbirinden özel ürünlerini incelemek için 27-29 Eylül 2023 tarihleri arasında düzenlenecek Beauty Istanbul Fuarı’nı ziyaret edebilirsiniz.

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

ABONELIK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.


Notice: date_default_timezone_set(): Timezone ID 'UTC+3' is invalid in /home/maviatlas/public_html/wp-content/plugins/notice-bar-old/inc/frontend/front-notice-bar.php on line 27