Connect with us

BANKA HABERLERİ

7 bela: Ekonominin 7 temel sorununda 2021’e nasıl girdik?

T24 Yazarlarından Barış SOYDAN 2021 yılında Türkiye’nin çözmesi gereken 7 konuyu ele aldı.

Yayınlanma:

|

Cumhuriyet tarihinin en ağırı olan 2001 Krizi, bankacılıktan kaynaklanmıştı. Reel sektördeki bozulma bankacılığa da sıçrarsa Türkiye kendi imkanlarıyla altından kalkamayacağı, 2001’de olduğu gibi IMF’ye mahkûm olacağı bir krize sürüklenebilir.

1. Enflasyon

2021’e yüzde 14.03’lük enflasyonla girdik. Merkez Bankası’nın yeni Başkanı Naci Ağbal’a inanacak olursak, enflasyon yüzde 5’e düşecek. “Ben yüzde 5’e inanıyorum. Başka ülkeler enflasyonu yüzde 1-2’de tutuyor da Türkiye Cumhuriyeti neden tutamasın? Bizim ne eksiğimiz var? Yapabiliriz” dedi. Yapabilir mi? Zor. Enflasyon önümüzdeki aylarda düşmeyecek, yükselecek. Baz etkisiyle ilk çeyrekte (Ocak, şubat, mart) daha da artması ve yüzde 15-16’ya (Belki de yüzde 17’ye) çıkması bekleniyor.

Sonra? Bahardan itibaren inişe geçecek. Ama bunun için doların yükselmemesi, şu anki seviyelerinde kalması şart. Çünkü malum, döviz yükseldiğinde enflasyon da yükseliyor… (Doların yükselip yükselmeyeceğine aşağıda döneceğiz.)

2. İşsizlik

Birçok iktisatçıya göre ekonominin en büyük sorunu, enflasyon. Ama siz onu bir de işsiz milyonlara sorun! Ben, yol açtığı bireysel trajediler nedeniyle işsizliğin daha büyük bir sorun olduğu düşüncesindeyim. Ayrıca dünya tarihi, uzun sürmüş çok yüksek işsizliklerden eninde sonunda büyük toplumsal trajediler çıktığını gösteriyor. (Bkz. II. Dünya Savaşı öncesinde Almanya.)

Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) inanacak olursak, işsizlik Eylül’de azalarak yüzde 12.7’ye indi. Fakat şu işe bakın ki, işsizlik azalırken çalışan insanların sayısı da azaldı! TÜİK tarafından işsiz sayılmak için son 4 hafta içinde iş aramış olmanız lazım. Bunu yapmadıysanız işsiz olsanız bile sizi işsizden saymıyor.

İşsizlikte gerçek tabloyu, DİSK’in araştırma birimi DİSK-AR’dan öğreniyoruz. Onun verilerine göre gerçek işsizlik (teknik tabiriyle “geniş tanımlı işsizlik”) yüzde 26.4! Tam 9.5 milyon insan işsiz! Üstelik şu anda pandemi nedeniyle işten çıkarma yasağı var. O yasak da kalktığında işsizliğin daha da artması kaçınılmaz.

İşsizliğin azalması için ekonominin yüzde 5’in üzerinde büyümesi lazım. Büyür mü? İktidara göre evet. Önceki Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak‘ın açıkladığı Yeni Ekonomik Program, 2021 için yüzde 5.8 büyüme öngörüyordu. Ama bağımsız ekonomi ve yatırım kuruluşları yüzde 2-3 civarında büyüme tahmininde bulunuyor. Yüzde 2-3’lük büyüme, işsizliği eritmeye yetmez. Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’in sözleriyle, “Daha uzun süre Türkiye yüksek işsizliğin ağır bedellerini ödemeye devam edecek.”

3. Dolarizasyon

Türkiye’nin para birimi nedir? Yasalara göre TL. Gerçekte ise bir para birimimiz daha var: Amerikan Doları. Vatandaş, TL’ye güvenmediğinden birikimlerini dolar başta olmak üzere dövizde tutmayı tercih ediyor. Merkez Bankası’nın yeni Başkanı Naci Ağbal, öncelikli hedeflerinin dolarizasyonla mücadele olduğunu söyledi. TL’nin cazibesini artırmak için Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 10.25’ten 17’ye çıkarıldı. Peki vatandaş dolarlarını, Euro’larını satıp TL’ye geçti mi? Ne gezer… Aksine, Ayşe Teyze ve Ali Rıza Amca, dolardaki düşüşü alım fırsatı olarak değerlendirdi. Bankalardaki döviz hesapları 25 Aralık haftasında 234 milyar 804 milyon dolara çıktı. Bu yeni bir rekor…

Vatandaş mevduat faizlerindeki yükselişe rağmen TL’ye neden geçmiyor? Rivayetler muhtelif. Bazı ekonomistler, gerçek enflasyonun TÜİK’in açıkladığından çok daha yüksek olduğu kuşkusuna işaret ediyor. Eğer enflasyon gerçekte yüzde 14 değil 20 ise vatandaş banka faizi yüzde 22-23’e yükselmeden TL’ye dönmez…

Bir diğer neden, iktidara olan güvensizlik. ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden veya AB ile her an yeni bir ağız dalaşına girme ihtimali mevcutken doların buralarda kalacağının garantisi var mı? Yok.

4. Bütçe açığı

AKP uzun yıllar boyunca bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 3’ün altında olmasıyla övündü, durdu. Teknik adıyla “mali çıpa” son yıllarda kayboldu. Türkiye eskiden olduğu gibi yine yüksek bütçe açıkları veren bir ülkeye dönüştü…

Vergi gelirlerinin yaz aylarında biraz kıpırdamasıyla bütçe açığının 2020’i yüzde 4-4.5 bandında tamamladığı tahmin ediliyor. Yüksek bir oran. Bu yıl daha da artacak. Çünkü kamunun sırtındaki faiz yükü katlandı. Yıl sonunda yüzde 5’ik açık şaşırtıcı olmaz.

5. Cari açık

Ekonominin ezel ebed meselelerinden bir başkası, cari açık… (Cari açık: Mal ve hizmet ithalatı için yurtdışına ödenen para ile mal ve hizmet satımından elde edilen para arasındaki fark.) Türkiye 2019’da uzun zaman sonra ilk kez cari fazla vermişti. 2020’de cari açık geri döndü. Yılı 40 milyar dolara yakın açıkla kapattık. Bu, milli gelirin yüzde 5.6’sı eder ki, çok yüksek bir oran. Cari açığın yüzde 5’in üzerine çıkması, kriz habercisi olarak değerlendiriliyor…

Nitekim cari açığın patlaması, yaz aylarında dolardaki yükselişi tetikledi. Cari açık neden patladı? Çünkü kamu bankalarının düşük faizli kredileri ithalatı patlattı. Bu arada altın ithalatında da büyük bir artış oldu. Ve pandemi nedeniyle turizm çakıldı. Bunların etkisiyle cari açık kontrolden çıktı.

Aşılar sayesinde pandemi 2021’de etkisini yitirecek. Ve turizm gelirleri artacak. Bu arada altın ithalatının da azalması bekleniyor. Yani cari açık bu yıl azalacak.

6. Bankaların batık kredileri

Onca soruna rağmen ekonomide çarkların ağır aksak da olsa dönmesinin sebebi, bankacılığın sağlam durması. Ya da sağlam görünmesi. İkircikli konuşuyorum çünkü batık kredilerin açıklanandan çok daha fazla olduğuna dair kuşkular giderek artıyor. Resmi verilere göre bankaların batık oranı yüzde 4.1. Oranın bu kadar düşük olmasının sebebi, kamu bankalarındaki batıkların yüzde 2-3’lerde kalması. Özel bankalarda ise yüzde 5-6’lara çıkıyor.

Eski bankacı Erol Taşdelen şöyle diyor: “Türkiye Bankalar Birliği, 2019 Ekim – 2020 Ekim arasındaki bir yılda 19.8 milyar TL’lık kredinin bankalarca yapılandırıldığını açıkladı. Yapılandırma olmasa takip tutarı 170 milyar TL’yi aşacağının itirafıdır bu.”

Batıkların gerçekte olandan daha az görünmesinin bir başka sebebi, geri ödenmeyen kredilerin batık olarak tanımlandığı sürenin pandemi nedeniyle 90 günden 180 güne çıkarılması.

Cumhuriyet tarihinin en ağırı olan 2001 Krizi, bankacılıktan kaynaklanmıştı. Reel sektördeki bozulma bankacılığa da sıçrarsa Türkiye kendi imkanlarıyla altından kalkamayacağı, 2001’de olduğu gibi IMF’ye mahkûm olacağı bir krize sürüklenebilir. (Ağzımdan yel alsın.)

7. Dış borç

“2001 Krizi bankacılıktan çıkmıştı, bu sefer reel sektörden çıkacak.” Bu cümleyi farklı ekonomistlerden defalarca duymuş olmalısınız. Özel sektör AKP döneminde gırtlağına kadar döviz cinsinden borçlandı. Bu borç, ekonominin üzerinde sallanan Demokles’in kılıcına dönüştü.

İyi haber, özel sektörün iki yıldır dış borçlarını azaltıyor olması. Gedik Yatırım’a göre son iki yılda bankalar yaklaşık 35 milyar dolar, reel sektör şirketleri de 10 milyar dolar dış borç geri ödemesi yaptı.

Özel sektör ve kamunun önümüzdeki 12 ayda ödemesi gereken 181 milyar dolar döviz borcu var. Bunun 54 milyar doları ticari krediler, 48 milyar doları da banka mevduatlarından oluşuyor. Borcun bu kısmında büyük sorun yok. Geriye, çevrilmesi gereken 52 milyar dolarlık dış borç kalıyor ki, altından kalkılmayacak bir meblağ değil. Tabii pandemide beklenmedik gelişmeler yaşanmazsa…

7 bela: Ekonominin 7 temel sorununda 2021’e nasıl girdik? (t24.com.tr)

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Yapay Zekâ Müşteri Temsilcileri Şivenizle Konuşacak

Yayınlanma:

|

Yazan:

Geleneksel çağrı merkezleri; uzun bekleme süreleri, karmaşık IVR menüleri ve tükenmiş müşteri temsilcileriyle karakterizedir. Müşteri temsilcileri genellikle katı senaryolara ve konuşma metinlerine bağlı kalarak iletişim kurar. Müşterilerin iletişim geçmişini yeterince değerlendirerek konuşmayı farklılaştırma imkânı yok denecek kadar azdır. Aynı problemi defalarca anlatmak zorunda kalan müşteriler ise bu durumdan oldukça yorulur. Bu gerginlik hem temsilcilere hem de müşterilere yansır.

Ancak son yıllarda gelişen yapay zekâ teknolojileriyle birlikte, çağrı merkezi deneyimi köklü biçimde değişiyor. Artık müşteriler aradıkları anda, IVR ile boğuşmadan, tüm iletişim geçmişlerini bilen, onları tanıyan bir yapay zeka müşteri temsilcisine bağlanabilecek. Kişisel bir dille karşılanıp, daha hızlı çözümler elde edebilecek.

Anında Yanıt: “Aradığınızda Karşınızda Bir Temsilci Var”

Klasik bir çağrı merkezinde kapasite kısıtları ve vardiyalar sebebiyle çağrıların cevapsız kalması sık rastlanan bir durumdur. Profit.co tarafından yayınlanan bir çalışmaya göre, müşteri temsilcisine bağlanmak için iki dakikadan fazla bekleyen müşterilerin yüzde 60’ı çağrıyı sonlandırıyor. Bir müşterinin iletişim merkezini aradığında çağrısının yanıtsız kalması sadece anlık operasyonel gecikme değildir, “önemsizim” algısı yaratır ve bu his, gelecekteki tüm temas noktalarını olumsuz etkileyerek müşteride uzun vadeli bir sadakat riski yaratıyor. Bu da sosyal medyada olumsuz yorumlar, şikâyet artışı ve marka algısında kalıcı zedelenme anlamına geliyor.

Zendesk’in 2023 tarihli Müşteri Deneyimi Raporu’na göre, müşterilerin yüzde 76’sı yalnızca bir kötü deneyim sonrasında bile markadan tamamen vazgeçebileceğini belirtiyor.

Yapay zekâ destekli temsilciler, bulut işlemcilerle desteklendikleri için arama geldiği anda devreye girebiliyorlar. İşlemci gücü dışında bir kapasite kısıtları yok. Böylece müşteri hatta hiç beklemeden, IVR’dan geçmeden, doğrudan yapay zeka müşteri temsilciyle görüşmeye başlayabiliyor. Bu iletişim merkezinin ulaşılabilirliğini maksimuma çıkarıyor ve çok önemli bir sadakat problemini çözüyor.

Ayrıca klasik çağrı merkezlerinde müşteriler her aradıklarında farklı temsilciye bağlanıp konuyu baştan anlatmak zorunda kalıyor. Invoca tarafından yayınlanan bir anket sonucuna göre, müşterilerin yüzde 53’ü bu durumu oldukça sinir bozucu buluyor. Yapay zekâ destekli müşteri temsilcileri ise CRM ile entegre çalışarak müşterinin geçmişini hatırlıyor, sorunların tekrar anlatılmasına gerek kalmadan bağlama uygun şekilde yanıt verebiliyor. Konuşmanın her anında, daha önce yaşananları dikkate alabiliyor.

Gerçek Kişiselleştirme: “Şivesini, Tonunu, Kelimesini Seçiyor” McKinsey tarafından yapılan bir araştırmaya göre, müşterilerin yüzde 71’i markalardan kişiselleştirilmiş hizmet bekliyor. HubSpot verilerine göre, yapay zekâ kullanan temsilciler yüzde 64 oranında daha fazla kişiselleştirme sağlayabiliyor.

Yakın bir gelecekte, yapay zekâ temsilciler, müşterinin geçmiş verilerini analiz ederek onun tercih ettiği kelimeler, tonlama ve hatta bölgesel şiveyle konuşabilecek. NLP (Doğal Dil İşleme) teknolojisi sayesinde konuşma tarzını anlık değiştirebilen bu sistemler, her müşteriye farklı bir deneyim yaşatacaklar.

Yapay zeka müşteri temsilcileri gerektiğinde sohbeti yumuşatıp, tonu ayarlayacak, konuşma devam ettikçe müşteriyi daha da tanıyarak süreç boyunca kişiselleştirilmeyi artırabilecekler. Yapay zeka müşteri temsilcileri konuşma devam ettikçe müşteriyi ses biyometrilerinden ve konuşmasından, cümle yapısından tanıyarak bazı güvenlik seviyelerini otomatik geçecek. Şüpheli durumlarda veya gerginliklerde insanı ne zaman devreye alması gerektiğinin ayrımını yapabilecek.

Bu gelişme için tüm teknolojiler hazır. Müşteri temsilcisinin şivesini düzenleyen programlar hayatımıza girdi bile. Sesten ve kullanılan kelimelerden duygu analizi yapıp konuşma kalitesini değerlendiren yapay zeka sistemleri var. Konuşma devam ettikçe müşteriyi sesinden ve konuşmasından tanıyan dolandırıcılık önleme programları birçok finans kuruluşunda kullanılıyor. Önümüzdeki dönemde bu teknolojileri yapay zeka asistan platformlarında birleştiren bir çok şirket göreceğiz.

Global örnekler giderek artıyor. Reuters’in haberine göre NatWest, OpenAI destekli Cora ve AskArchie sistemleriyle müşteri memnuniyetini yüzde 150 oranında artırdı. Commonwealth Bank, Microsoft ile birlikte geliştirdiği sistemle günde 50 binden fazla canlı sohbet isteğine yanıt veriyor. JPMorgan ise 2024 yıllık raporunda, yapay zekâ sayesinde işlem maliyetlerini yüzde 30 düşürdüğünü, müşteri bağlılığını ise yüzde 25 artırdığını belirtiyor.

Türkiye’de örnekler var. Fintechtime Haziran 2025 sayısında Aktifbank’ın yapay zeka ve veri analitiğini odağa taşıdığı aktarılıyor. Yapay zekâ müşteri temsilcileri üzerine araştırma geliştirme yapıldığını belirtiyor. Bu sayede müşterilere daha hızlı ve güvenli hizmet sunulacağı, dolandırıcılık analizlerinin güçleneceği vurgulanıyor. Vodafone Türkiye web sitesinde, müşteri hizmetlerinde yapay zekâ müşteri temsilcileri ve sesli chatbot’lar kullandığını ilan ediyor. Müşterilerle yüzde 80 oranında “botlarla” iyileştirilmiş deneyim sunulduğunu, yapay zekâ sistemlerinin iletişimleri takip ettiğini ve duygu analiziyle öfke ya da sorunlu geri dönüşleri tespit ederek gerçek personele yönlendirdiği anlatılıyor.

Sonuç :

Yapay zekâ destekli müşteri temsilcileri, yalnızca çağrı merkezlerinde bir verimlilik aracı değil, aynı zamanda markaların müşterileriyle kurduğu ilişki biçimini temelden dönüştüren bir paradigma değişimini temsil ediyor. Bu yeni nesil temsilciler, anında yanıt verebilen, kişisel bağ kurabilen ve güvenli iletişimi otomatikleştiren özellikleriyle müşteri deneyimini hem hız hem de kalite açısından yeniden tanımlıyor.

Bu dönüşüm; yalnızca çağrı merkezi operasyonlarını değil, aynı zamanda marka sadakatini, itibar yönetimini ve rekabet avantajını da doğrudan etkiliyor. Artık müşteriler, bir kurumla kurdukları ilişkinin sadece fonksiyonel değil, aynı zamanda duygusal ve kişisel olmasını bekliyor. Yapay zekâ, bu beklentilere ölçeklenebilir, sürekli ve tutarlı bir şekilde yanıt verme imkânı sağlıyor.

Finans, telekomünikasyon, e-ticaret ve kamu hizmetleri gibi pek çok sektörde, yapay zekâ temelli müşteri hizmetleri sistemleri yaygınlaşıyor. Bu modeller, yapay zekânın işlem gücünü ve tutarlılığını insan temasının empatik doğasıyla birleştirerek, her müşteri temasını değerli bir deneyime dönüştürüyor.

Yakın gelecekte, bu teknolojilerin daha da entegre olduğu, müşteriyle anlık olarak duygusal bağ kurabilen ve sürekli öğrenerek gelişen yapay zekâ sistemlerinin yaygınlaştığını göreceğiz. Bu sadece müşteri hizmetleri değil, tüm müşteri yolculuğu için bir dönüşüm anlamına geliyor.

Yapay zekâ destekli müşteri temsilcileri, kurumların geleceğe hazır olmasında kritik bir rol üstleniyor. Geçmişi bilen, anı anlayan ve geleceği öngörebilen temsilcilerle müşteri deneyimi artık bir maliyet kalemi değil, stratejik bir rekabet avantajı haline geliyor.

HBR-Dr. Erkut BALOĞLU

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Yapı Kredi emeklilere 27 bin liraya varan nakit promosyon sunuyor

Yapı Kredi Genel Müdür Yardımcısı Serkan Ülgen, “Emeklilerimizi kaliteli hizmet anlayışımız ile buluşturmak için promosyon kampanyamızı 27 bin liraya varan nakit promosyon ve ek ödüllerle zenginleştirdik” dedi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yapı Kredi, emekli maaşlarının yatırılması için Yapı Kredi’yi tercih eden emeklilere 27 bin liraya varan nakit promosyon imkanı tanıyor.

Bankadan yapılan açıklamaya göre, 14 Haziran 2025’den sonra emekli aylığını, Yapı Kredi’den alma taahhüdü veren emekliler 15 bin liraya varan nakit promosyon kazanıyor.

Emekliler, 2 fatura ödeme talimatı vermeleri durumunda 5 bin lira, ilk kez kredi kartı alan veya mevcut kartları ile yapacakları bin lira ve üzeri harcamaya 5 bin lira ve ilk kez Yapı Kredi Mobil uygulamasına giriş yapmaları durumunda ise 2 bin liraya varan ödül kazanma fırsatı elde ediyor.

Böylece emekliler Yapı Kredi’den toplamda 27 bin liraya varan nakit promosyon avantajı yakalıyor.

Yapı Kredi müşterisi emekliler şubeyi ziyaret etmeden, diledikleri yerden Yapı Kredi Mobil, Bireysel İnternet Şubesi veya Müşteri İletişim Merkezi aracılığıyla emekli maaşlarını kolayca Yapı Kredi’ye taşıyabiliyor ve promosyon taahhüdü verebiliyor.

Yapı Kredi müşterisi olmayan emekliler ise e-Devlet üzerinden maaşlarını Yapı Kredi’ye taşıyabiliyor.

– ‘En iyi çözümleri sunmak için çalışmaya devam edeceğiz’

Açıklamada görüşlerine yer verilen Yapı Kredi Genel Müdür Yardımcısı Serkan Ülgen, Yapı Kredi olarak attıkları her adımda emeklilerin yanında olmaya devam ettiklerini belirtti.

Ülgen, müşterilerine pürüzsüz bir deneyim sunduklarını ve ayrıcalıklı hizmetleri ile emeklilerin bir adım önde olmasını sağladıklarını aktardı.

Emeklileri kaliteli hizmet anlayışları ile buluşturmak için promosyon kampanyalarını 27 bin liraya varan nakit promosyon ve ek ödüllerle zenginleştirdiklerine değinen Ülgen, ‘Müşteri odaklı yaklaşımımızla, emeklilerimizi ayrıcalıklı hizmetlerimizle desteklemeye ve onların finansal ihtiyaçlarına yönelik en iyi çözümleri sunmak için çalışmaya devam edeceğiz.’ ifadelerini kullandı.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.