Connect with us

EKONOMİ

Rus ruleti: Gaz artık Ruble ile satılıyor!

Yayınlanma:

|

Dün İtalya Başbakanı Draghi ve NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in açıklamaları, küresel mali piyasalarda esen barış umutlarının iyice azalmasına neden oldu. Dragi, Putin ile yaptığı görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, ateşkes için gerekli koşulların henüz oluşmadığını, Putin-Zelenskiy görüşmesi için ise henüz erken olduğunu söyledi. Stoltenberg ise Rus askeri güçlerinin Ukrayna’dan çekilmek yerine, yeniden taktik düzene geçtiklerini belirtti. 

Draghi’nin Putin ile görüşmesinden yansıyan diğer önemli satır başı ise adeta tahterevalliye dönen petrol fiyatları üzerinde etkili oldu. Draghi’nin açıklamalarına göre Rusya’nın Avrupa ülkeleri ile ‘yürürlükte’ olan enerji anlaşmalarının geçerliliğini koruyacağı, ödemelerin ise Euro ve USD ile yapılmaya devam edeceğini söylerken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yabancıların Rus doğalgazını almak için 1 Nisan’dan itibaren ruble ile ödeme yapması gerektiğini belirten bir başkanlık kararnamesi imzaladığını ve ödemelerin yapılmaması durumunda kontratların sonlandırılacağını söyledi!

Rus doğalgazını satın almak için, Rus bankalarında ruble hesabı açmaları gerektiğine vurgu yapan Putin, ödemeler ruble ile yapılmazsa, alıcıları temerrüde düşmüş kabul edeceklerini bunun da sonuçları olacağını söyledi. “Kimse bize bedava bir şey satmıyor ve biz de hayır işi yapmayacağız, bu durumda mevcut kontratlar sonlandırılacak” ifadesini kullandı. Buna neden olarak da yaptırımları, USD ve EUR ödemelerinin bloke edilmesini gösterdi. 

Dün sabah kaleme aldığımız bültenimizde, petrol fiyatlarının ateşini almak üzere ABD’nin stratejik rezervlerinden büyük miktarda petrol sürmeyi değerlendirmesiyle fiyatların keskin bir şekilde düştüğünü dile getirmiştik. Bu bağlamda, ABD, stratejik rezervlerden günlük 1 milyon varil kullanma kararı alırken, bu kararın 6 ay boyunca devam edeceğini duyurdu. Kararın kısa vadede fiyatları düşürmede rol oynayacağına kesin gözüyle baksak da, arz talep dengesine yönelik müdahale, orta vadede başka kırılganlıklara sebebiyet verebileceğini düşünüyoruz. Savaş döneminin en kritik emtiası olan petrolün nefes kesen volatilitesini her geçen gün patlak veren yeni bir gelişme ile anlatmaya devam ediyoruz. Teknik bir bakış açısıyla, Brent cinsi petrolün haftayı 103 dolar seviyesinin altına tamamlamaması durumunda, düşüten söz etmeyeceğiz. 

Dragi ve Stoltenberg’in açıklamalarının barış umutlarını olumsuz etkilemesi, küresel mali piyasaların adet moralini bozdu. Dün Avrupa borsaları günü yine düşüşle tamamlarken, Borsa İstanbul ve Rusya Borsasının pozitif ayrıştığını gördüm. Rus Rublesi, dolar karşısında neredeyse tüm kayıplarını telafi ettiğini (!) not etmek gerekiyor: savaşın patlak vermesi ile 75’ten 150’ye fırlayan USDRUB paritesi bu sabah 80 seviyesinin altını geriledi!

Bültenlerimizde, petrole büyük bir yer ayırmamızın arkasında elbette önemli bir gerekçe var. Net enerji ithalatçısı olan KKTC ve Türkiye’nin enflasyon ve cari açıkla savaşında enerji fiyatlarının büyük bir rol oynadığını pekâlâ biliyoruz. KKTC Merkez Bankası bültenine göre, 2021’de ithalata harcanan her 3,3 dolardan 1’i yakıt ithalatına gitti (bir önceki yıllar göre artış %460 oldu). Öte yandan, dün TÜİK verilerine göre, Şubat ayında ihracat %25,4 artışla 20 milyar dolar, ithalat ise %44,5 artışla 27,9 milyar dolar oldu. Bu sonuçla Türkiye’de dış ticaret açığı, Şubat’ta 7,9 milyar dolar düzeyinde gerçekleşirken, yılın ilk iki ayında açık 18,2 milyar dolar ile rekor kırmış oldu! 

Türkiye’den taze bir haberle devam edelim. Türkiye’de konutlarda kullanılan doğalgaz fiyatlarına bugünden itibaren geçerli olmak üzere %35, elektrik üretiminde kullanılan doğalgaza %44,30, elektrik üretimi dışında sanayide kullanılan doğalgaza ise %50 zam yapıldı. Zammın arka planında yukarıda da değindiğimiz üzere küresel anlamda enerjide yaşanan sert fiyat artışları neden gösterilse de, mevcut para politikasının etkisi de göz ardı edilmemelidir. USDTRY kuru bugün 8 seviyesinde olsa bambaşka bir senaryo konuşacaktık. Ekonominin yavaş yavaş hiperenflasyona doğru sürüklendiğini görüyoruz.

Neden petrol ve enerji fiyatlarını bu kadar yakından takip ettiğimiz umarım daha iyi anlaşılmıştır. Aralık ayında 65 dolar olan Brent cinsi petrolün varil fiyatı, 3 hafta önce değerini ikiye katlayarak 139 dolara çıktıktan sonra son günlerde jeopolitik gelişmelere paralel dalgalı bir seyir izliyor. Türkiye’de, taşıyıcı kolonu olarak görülen ve cari işlemler fazlası verilmesi yönünde uygulamaya konulan ‘yeni ekonomi programının’ açık rekorları kırdığını not etmek gerekiyor. 

Ukrayna krizi nedeniyle küresel çapta şirazesinden çıkan enerj, endüstriyel ve tarımsal emtia fiyatlarının ithalat rakamları üzerinde küresel çapta baskı kurduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu endişelerle paralel, 2022’de cari fazla verileceğine yönelik savaş öncesi söylemlerin de yerin yavaş yavaş cari açığa terk ettiğini görüyoruz. TCMB’nin radikal para politikası duruşunda, kısa vadede bir değişiklik olmayacağı varsayımından da hareketle, petrol fiyatlarının daha doğrusu Türkiye’nin enerji maliyetinin ekonomi politikalarını zora sokacağı aşikâr görünüyor. Kısa vadede Türkiye’nin üstlendiği müzakereci rolü ve doğru duruşu TL ve TL cinsi varlıkları desteklese de, orta vadeli bir bakışla, USDTRY cephesinde (reel negatif faiz ve artan enflasyon) riskleri yukarı yönlü görmeye devam ediyoruz.

Bu bağlamda, her hafta Perşembe günü açıklanan TCMB’nin para ve banka istatistikleri yine önemli ipuçları sundu. Tüzel kişilerin döviz tevdiat hesapları (DTH) son üç hafta 3,47 milyar dolar artış kaydetti! Bu sonuçlarla, Mart başında 214,1 milyar dolar seviyesine kadar gerileyen toplam DTH, son 3 haftadır yükseliş kaydederek yeniden 217,6 milyar dolar seviyesine yükseldi. 

Yurtdışı yerleşiklerin menkul kıymet pozisyonlarına baktığımızda ise, portföy davranışlarında savaşın net bir şekilde etkili olduğunu görüyoruz. Savaşın patlak verdiği 5 hafta öncesine dönersek, portföy değişimi eksi 1,7 milyar dolar olurken; rakamlara yılbaşına göre yani son 12 haftada bakarsak, portföy çıkışı 2,4 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

25 Mart ile biten haftada, TCMB’nin brüt döviz rezervleri yaklaşık 0,86 milyar dolar azalırken, altın rezervleri ise fiyat hareketi kaynaklı yaklaşık 0,2 milyar dolar artış kaydetti. Bu sonuçlarla, brüt döviz ve altın rezervleri 108 milyar dolar seviyesine gerileyerek Ağustos 2021’e dönmüş oldu. Kur Korumalı Mevduat (KKM) nedeniyle döviz rezervlerinin artması gerekmiyor muydu? Öte yandan, tüm swap işlemlerini (ödünç paraları) düştükten sonra, TCMB’nin 30 Mart itibariyle net rezervlerinin de eksi 53,6 milyar dolar seviyesinde olduğunu hesaplıyoruz. 

ABD borsaları dün geceyi %1,5 civarında düşüşle tamamlaması ardından bu sabah olumsuz hava Pasifiğin diğer ucuna da ulaşmış. Asya piyasalarında  Şangay borsası dışında genele yayılmış kırmızı bir ton görüyoruz. ABD borsalarının vadeli işlemlerinde ise dün geceki sert düşüş ardından hafif de olsa alım isteği görülüyor. Grafiklere haftalık bir periyotla bakarsak, Brent petrol kritik bir eşik olan 103 doların; altın ise yine kritik bir eşik olan 1,930 dolar seviyesinin bir tık üzerinde işlem görüyor. Haftalık kapanışı büyük bir önemle takip edeceğiz. Bitcoin, Pazar gecesi adeta kükreyerek 45,500 dolar seviyesindeki direnci kırdıktan ve 48,200 seviyesini test ettikten sonra kazanımlarını olumsuz havaya binaen koruyamadı. Haftalık kapanışını 45,500 dolar seviyesinin altında olmasını pek de sevimli bulamayacağız.  

Bugün içeride imalat sanayi PMI verisi ve İTO enflasyonu; ABD’de ise her ayın ilk Cuması olduğu üzere istihdam raporunu takip edeceğiz. Reuters anketine göre tarım dışı istihdamın Mart ayında 490bin kişi artış kaydetmesi, işsizlik oranının ise %3,7 seviyesine gerilemesi bekleniyor. Manşet rakamlarında ziyade, verinin alt setinde, enflasyonist gösterge olan yıllık maaş artışlarını da takip edeceğiz (beklenti %5,5 artış).

İKTİSATBANK

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Bütçe açıkları dizginlenebilir mi?

Bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak

Yayınlanma:

|

Mayıs ayına ait merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine göre bütçe fazlası 235,2 milyar TL, kümülatif (Ocak-Mayıs) bütçe açığı da 650,3 milyar TL oldu. Mayıs ayı bütçe fazlası, giderlerdeki önemli bir azalış kaynaklı değil, tersine kurumlar vergisi hasılatının beklendiği gibi mayıs ayında vergi gelirlerini beslemesiyle gerçekleşti.

Rakamla ifade etmek gerekirse; nisan ayına göre mayıs ayında bütçe giderlerinde 43 milyar TL’lik azalışa karşılık bütçe gelirleri 368 milyar TL arttı. Bu artışın hemen hemen tamamı kurumlar vergisi hasılatı kaynaklı.

Önce vergi hasılatındaki değişime bakalım, ardından bütçe giderlerinde azalış olmuş mu, ona bakarız:

Kurumlar vergisi yıllık beyana tabi bir vergi. Aynı zamanda cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, GVK’da belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir. Ocak – Şubat – Mart geçici vergi dönemi beyanname verilme ve ödeme günü 17 mayıs’tı. Ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı, 30 Nisan’a kadar verilecek kurumlar vergisi beyannameleri ve bunlara tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerini 5 Mayıs’a kadar uzattı.

Böylelikle nisan ayında 29,7 milyar olan kurumlar vergisi tahsilatı da mayıs ayında 470,1 milyar TL’ye yükseldi. Hatta mayıs ayında kurumlar vergisi hasılatı vergi gelirleri içindeki payı yüzde 39,4’e ulaştı ki bu oran KDV gibi dolaylı bir verginin payından da yüksekti. Sonuçta bu hasılat bütçede bir rahatlama yarattı.

Mayıs ayında kurumlar vergisi tahsilatı bütçenin imdadına yetişmiş oldu ama yukarıda anlattığım gibi “geçici vergi dönemiydi, geldi ve geçti”.

Bütçenin gelir tarafını temmuz ayında gelir vergisi ikinci taksiti ile ağustos ve kasım aylarında geçici vergi taksitleri bir miktar rahatlatabilir. Ancak aylık olarak artmaya devam eden enflasyon, sıkı para politikasıyla kredi imkanları kısıtlanan firmalar ve artan konkordatolar, hedeflenen vergi gelirlerinden uzaklaşılmasına neden olacak ana faktörler. Ayrıca bütçenin gelir tarafının, borç faizleriyle büyüyen bütçenin gider tarafını telafi etmesi zor görünüyor. O nedenle bütçe açığını dizginlemek hiç de kolay olmayacak.

Bütçe giderlerine şimdi kamuda tasarruf üzerinden bakalım:

Tüm kamu kurumlarının kendi bütçelerindeki kaynaklardan yapacakları harcamalar için tasarruf tedbirlerine uymaları uzun zamandır merakla bekleniyor.

Aşağıdaki hazırladığım tablo, geçen yıl ve bu yılın mayıs aylarında tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan harcamaları karşılaştırıyor:

Tabloda görüldüğü gibi bir yıl içinde taşıt alım giderleri yaklaşık 2 katına çıkmışHaberleşme ve enerji giderleri de enflasyon oranına yakın bir artış göstermiş. Kırtasiye-baskı giderleri ile temsil-tanıtma giderlerinde ise bir yılda kısmen frene basılmış gibi.

Ancak temsil-tanıtma giderleri bu yılın ilk dört ayında ortalama 65 milyon TL civarındayken, mayıs ayında birden yaklaşık beş katına (316 milyon TL) çıkmış. Yine de bu haliyle geçen yılın mayıs ayındaki 418 milyon TL’nin oldukça altında kalıyor. Umarım ülkemiz en iyi şekilde temsil ediliyordur. 2024’te bu alanda daha fazla gider yapılıyordu, yoksa geçen yıl daha mı iyi temsil ediliyordu?

Bütçe giderlerinde sorunlu kalem: borç faiz giderleri:

Borç faiz giderleri bütçede büyümeye devam ediyor. Özellikle iç borçlanmanın maliyeti bütçeye yansıyor.

Mayıs ayında borç faiz giderleri 111,2 milyar TL, kümülatif olarak 835,8 milyar TL’ye ulaştı. Dahası Haziran ayında yaklaşık 240 milyar TL’lik borç faiz gideri gerçekleştirilecek.

2025 yılı bütçesi için borç faiz giderlerinin bütçe giderlerine oranının yüzde 13,2 ve vergi gelirlerine oranının da yüzde 17,5 olması hedeflenmişti. Bugünkü görünümde borç faiz giderleri/bütçe giderleri oranı yüzde 15,7 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 20,9’a yükselmiş durumda. Bu göstergeler ile bütçe hedeflerinden uzaklaşıldığı anlaşılıyor.

Bütçe açıklarını kontrol altında tutmak, pek çok alanda katkı sağlayacak. Öncelikle devletten beklenen görevlerin ve kamu hizmetlerinin hem kalitesinin artmasına hem de zamanında sunulmasına katkı sağlayacak.

Aksine bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ – T24

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.