Connect with us

EKONOMİ

Prof. Dr. Boratav : Sermaye hareketlerinin denetimi ‘IMF doktrini’

Türkiye solu açısından, ekonominin dış bağımlılığın hafifletilmesini de hedefleyen bir büyük onarım önceliklidir. Sermaye hareketlerinin denetimi de bu onarımın temel bir parçası olmalıdır.

Yayınlanma:

|

30 Mart 2022’de yayımlanan bir IMF belgesi1, “sermaye hareketlerinin serbestleşmesi ve yönetimi” üzerindeki IMF doktrininin revizyondan geçtiğini açıklıyordu. 

IMF’deki gelişmeleri, bu kritik konudaki görüşlerini de izlemeliyiz. Yakında yollarımızın kesişmesi beklenir. 

Bretton Woods düzenlemesi: Sermaye hareketleri denetleniyor

1944 Bretton Woods Konferansı ile kurulan IMF’nin ana sözleşmesi hâlâ geçerlidir. Bu sözleşmede yer alan Madde VI’ya göre, “üye ülkeler, uluslararası sermaye hareketleri üzerinde gerekli gördükleri kontrolleri uygulamakta serbest bırakılmıştır.” 

Bretton Woods düzenlemesinde serbest ticaret öncelikli ilkeydi. Altına bağlanmış olan ABD dolarına karşı sabit döviz kurları uygulanıyordu. Ulusal paranın dış değerini düşüren bir kur ayarlaması (“devalüasyon”) ancak bir ödemeler dengesi krizi nedeniyle IMF’nin onayıyla gerçekleşebiliyordu. 

Döviz kurunda haksız rekabete yol açacak değişikliklere yol açmamak şartıyla, ülkeler sermaye akımlarını denetleyebilirdi. 

Madde VI bugün de yürürlüktedir. Ana sözleşme Bretton Woods Konferansı’nda Britanya ve ABD temsilcileri olan Keynes ve White gibi “müdahaleci” düşünürlerin perspektifini korumuştu. Üye ülkeler, yıllar boyunca sermaye giriş-çıkışlarını tamamen denetleyebildiler.

1970 sonrasında Hayek ve Friedman’ın temsil ettiği “piyasacı” akım, IMF’nin doktrinini etkiledi; adım adım politika uygulamalarına da yansıdı. 

Serbest sermaye hareketleri içeren-içermeyen neoliberal uygulamalar

1971’de Richard Nixon ABD dolarının altın karşılığına son verdi. Dalgalı döviz kurları rejimine geçildi. 

Sonrasında sermaye hareketlerinin çevre ekonomilerinde serbestleşmesi, IMF ve Dünya Bankası’nda tasarlanmaya başladı. Askerî rejimler tarafından Latin Amerika’da “deneysel” olarak uygulandı. Bu coğrafyadaki “kayıp 1980’li yıllar” bu uygulamaların sonucudur. 

Diğer Güney bölgelerinde serbest sermaye hareketleri, neoliberal dönüşümün son aşaması olacaktır.    

Aşamalı geçişe Türkiye tipik örnektir. 24 Ocak-12 Eylül 1980 döneminde neoliberal uygulamalar, bölüşüm ilişkilerinde, finansal sistemde, dış ticarette devlet müdahalelerinin tasfiyesiyle sınırlı kaldı. Sermaye hareketleri denetimi on yıl daha sürecektir. 

1990’lı yıllarda IMF: Sermaye hareketlerinde sınırsız serbestleşme 

IMF, 1990’lı yıllardan itibaren tüm çevre ekonomilerine hızlı ve sınırsız serbest sermaye hareketleri telkin etmeye başladı. Türkiye bu adımı (Latin Amerika’dan sonra) ilk atan Güney ülkelerinden biri oldu. Ağustos 1989’da sermaye hareketlerini tümüyle serbestleştirdi. IMF’nin 1997 toplantısında Ana Sözleşme Madde VI’nın bu doğrultuda değiştirilmesi önerildi; bu adım o tarihte patlak veren Doğu Asya krizi yüzünden ertelendi.  Kriz, 1997’de Tayland’da patlak verecek, beş yıl boyunca tüm Doğu (Rusya) ve Güney coğrafyasını sarsacaktır. Türkiye’ye 2001’de uğrayacak; 2002’de Arjantin’de son bulacaktır. 

Bu kriz dalgasının ana nedeni çevre ekonomilerinden ani ve sert sermaye çıkışlarıydı. IMF yanlış teşhis koydu; krizden geçen ülkeleri malî disiplin ilkelerini çiğnemekle suçladı. 

Krizle cebelleşen ülkelere verilen IMF kredileri, kamu maliyesinde sert kemer sıkma önlemlerine bağlandı. Bu reçete, hastalığı ağırlaştırdı. Bütçe fazlaları, millî gelir kayıplarını   daha da artırdı. “Şok tedavisi” (Türkiye dahil) pek çok ülkede iktidar değişikliklerine yol açtı. 

IMF, hükümetlerin, UNCTAD gibi uluslararası  kuruluşların ağır eleştirilerine muhatap oldu. Bir Bağımsız Teftiş Kurulu oluşturmak zorunda kaldı. 

2012 ve 2022 revizyonları: Geçici ve sınırlı kontroller uygulanabilir

Sermaye hareketlerine ilişkin liberal doktrinin revizyonu böyle başladı. İlk resmî revizyon 2012 tarihlidir. Sermaye Akımlarına İlişkin IMF’nin Kurumsal Görüşü adını taşmaktadır.

Bu belge, serbest sermaye akımlarının son tahlilde yararlı olduğu tespitinde ısrarlıdır. Ama bu akımlarda sert dalgalanmaların krizlere katkı yapabileceğini de kabul etmektedir. 

Sınırlı ve geçici olmak şartıyla sermaye kontrolleri benimsenebilir.  Dalgalanmalar bittiğinde    serbest rejime dönülmelidir. Makro-ekonomik istikrar ilkelerinin korunması öncelik taşımalıdır.      

Yazının başında sözünü ettiğim Mart 2022 revizyonuna da göz atalım. 

Bu belge neoliberal ilkeyi sahiplenmeyi sürdürüyor: “Sermaye akımları ülkelere büyük boyutlu yararlar getirir.  Bu akımları yönetme önlemleri belli koşullarda yararlı olabilir; ama gerekli makro-ekonomik ayarlamanın yerine geçmemelidir.” Sermaye kontrollerinin geçici” tutulması, belgenin çeşitli yerlerinde ısrarla vurgulanacaktır. 

Mart 2022 belgesi, on yıl öncesine göre sadece üç yenilik getiriyor. 

İlk olarak 2012 belgesi yabancı sermaye girişlerinin denetlenmesini, bu akımların arttığı, ulusal paranın aşırı değerlendiği dönemlerle sınırlı tutuyordu. Örneğin 2002 sonrasının Türkiye’si gibi… 2022 belgesi ise, bu türden denetimlerin finansal risklerin farklı nedenlerle arttığı dönemlerde de uygulanabileceğini belirtiyor.  

İkinci olarak, kara para aklama, terörle mücadele gibi uluslararası ve ulusal güvenlik endişeleriyle de sınırlamalar uygulanabilecektir. Bu esneklik, ABD’nin Rus Merkez Bankası’nın New York FED’deki rezervlerine Ukrayna işgali bahanesiyle el koymasına meşruiyet sağlamaktadır. Emperyalizmin ekonomik savaş yöntemlerine yeşil ışık… 

Üçüncü olarak, vergiden kaçma girişimlerine karşı alınabilecek ulusal önlemlere de izin verilebilmelidir. “Off-shore” vergi cennetleri uluslararası kapitalist sistemle içselleşmiştir. Salt sembolik bir “yenilik”; o kadar… 

İlkesel tutum: 1944 düzenlemesi savunulmalıdır 

IMF, Mart 2022 belgesini hazırlarken yukarıda sözünü ettiğim Bağımsız Teftiş Kurulu’nun önerilerine de başvurdu. Bu Kurul’da yer alan P. Loungani’nin bu önerilere katkı yaptığını öğreniyoruz. 

P.Loungani, A.Korinek ve J.D. Ostry tarafından Brookings tarafından yayımlanan 18 Nisan 2022 tarihli bir makale, Mart 2022 IMF belgesini eleştiriyor. Eleştirilerin Bağımsız Teftiş Kurulu’nun dikkate alınmayan önerilerini de yansıttığı anlaşılıyor. 

Makale, IMF’nin 2022 revizyonunu olumlu ama yetersiz buluyor.      

Ana eleştirileri sıralıyorum:

  • Sermaye hareketleri, ulusal iktisat politikası hedeflerini olumsuz doğrultuda etkilemesi halinde de denetlenmelidir. Örneğin gelir ve servet dağılımını fazlaca bozduğu, konut fiyatlarını aşırı tırmandırdığı durumlarda…  
  • Önerilen kontroller sermaye girişleri ve kriz ortamları ile sınırlı tutulmaktadır; olağan koşullarda sermaye çıkışlarını da kapsaması gerekir. (Bu eksiklik ülkedeki yabancı sermaye kazanımlarını güvenceye alma amacını ve IMF’nin sınıfsal konumunu yansıtıyor.)
  • Denetim önlemleri sermaye ihraç eden gelişmiş ülkeleri de kapsamalıdır.
  • Son tahlilde IMF Ana Sözleşmesi, Madde VI temel ilke olarak uygulanmalı; sermaye hareketlerinin denetiminde ülkeler tam yetkili olmalıdır.

Bu son eleştiri, “Madde VI hâlâ yürürlükte olduğuna göre, niçin uygulanmıyor? Bu tartışmalara ne gerek var?” sorusunu akla getiriyor. 

Neoliberal tasarımın, 1944 sonrası dönemde kısmen IMF tarafından da inşa edilmiş olması nedeniyle… Serbest sermaye hareketleri bu tasarımın önemli bir öğesidir ve neoliberalizm IMF’de içselleşmiştir.  

Bu “içselleşme” yüzünden IMF’ye kredi anlaşması için başvuran ülkeler, neoliberal politika seçeneklerini kabul etmek zorundadır. Bu seçeneklerin Ana Sözleşme’yi ihlal ettiğini tespit edecek ve iptallerini sağlayacak bir uluslararası merci yoktur. 

IMF’nin üye ülkelerle ilişkilerinin sıradan bir uygulaması olan Ana Sözleşme Madde IV görüşmelerinde de bugünkü IMF doktrini ağır basar. Kredi programlarıyla ilişkisi olmayan bu görüşmeler sonunda yayımlanan raporlar finans çevrelerince yakından izlenir. Çevre ekonomilerine dönük sermaye akımlarını etkileyebilir.  

Türkiye solu açısından, ekonominin dış bağımlılığın hafifletilmesini de hedefleyen bir büyük onarım önceliklidir. Sermaye hareketlerinin denetimi de bu onarımın temel bir parçası olmalıdır. 

Bu yazıda vurgulanan sorunlar ise, önümüzdeki yıl iktidarı hedefleyen ana muhalefet açısından önem taşıyor. IMF ile yolu kesişeceği için… 

  • 1.IMF Policy Paper: Review of the Institutional View on the Liberalization and Management of Capital Flows

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.