Connect with us

EKONOMİ

Türkiye İşsizlik, Enflasyon, Adaletsiz Gelir Dağılımı kıskacında

Yayınlanma:

|

Çalışabilir yaşta olanların neredeyse yarısı ya işsiz ya da iş aramaktan vaz geçti. Hayat pahalılığı dayanılmaz noktaya geldi. Tüm bunlar yetmezmiş gibi küçük bir azınlık tüm kaynakları emiyor. Gelir adaletinde uçurum yaşanıyor. Yaşananlar ise AKP iktidarının uygulamalarının sonucu. Erdoğan hükümetleri tüm kaynağı kendilerinin de içinde bulunduğu küçük bir azınlığa vermeyi tercih etti. Muhalefet partileri ise yakınmanın bir adım ötesine geçmiş değil.

Ülke tarihinde yaşanmamış büyük bir yıkımla karşı karşıyayız. Bir yandan ülke kaynaklarını azgın bir biçimde sömüren ve sürekli zenginleşen mutlu bir azınlık var. Diğer taraftan ise bir işi olan, küçük dükkanı olan ya da tarlası olan milyonların adım adım yoksullaştığı günlerden geçiyoruz. Ülke insanı çalışırken bile yoksullaşıyor. Gelir adaletsizliği tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar arttı. Tüm üretimi sağlayan, Avrupa’nın en uzun süre çalışan işçisinin ülkenin toplam gelirinden aldığı pay her geçen gün azalıyor. GSMH’daki payı üç yıl içinde yüzde 37’lerden 30’un altına kadar indi.

BİRGÜN’den Uğur Serdaroğlu haberine göre; bu rakamlar ülkede iş bulabilen insanların karşılaştığı muameleyi gösteriyor. Bir de hiç iş bulamayanlar var. Çalışabilir nüfusu içinde yer alan 8 milyon insan işsiz durumda. Bunların önemli bölümü iş bulma umudunu bile yitirdi. Kadınlarda işsizlik oranı yüzde 30’ları bulurken gençlerde durum farklı değil. Tüm bunlar yetmezmiş gibi ülke tarihinin en büyük enflasyonu ile karşı karşıyayız. TÜİK verilerine göre yüzde 70’i geçen enflasyon rakamı ile dünyada ilk 5’in içine girdik. ENAG’a göre bu rakam yüzde 150’nin üstünde.

Vatandaşın başta gıda, konut, ulaşım gibi temek kalemlerde fiyat artışları yüzde 200 düzeyine ulaştı.

AKP iktidarı ülkeyi milyonlarca insanla birlikte bir girdabın içine soktu. Her geçen gün o girdap ülkeyi yutmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan meseleyi sadece hayat pahalılığı penceresinden -o da son derece kısıtlı biçimde- görüp pembe tablo çizmeye devam ediyor.

Muhalefetin altı masalı yapısının dün açıkladığı öneri seçim sonrası oluşturulacak “hasar tespit masası” oldu. Milyonlarca yurttaş bir sonraki günü görmeden ayakta kalmaya çalışırken bu değerlendirmenin çok ikna edici olma şansı yok.

80 milyon yurttaş üç temel sorunla boğuşuyor ve bugün acil çözüm bekliyor. Konuşulacak bir yarının olması bugün atılacak adımlara bağlı.

İŞSİZLİK

Kronikleşen sorun işsizlik​

İşsizlik, Türkiye’nin en önemli ve giderek kronikleşen sorunu. O kadar ki artık TÜİK bile saklayamayacak durumda. Son olarak nisan ayı işsizlik verilerini açıklaya TÜİK oranı yüzde 11,3 seviyesinde verdi. Toplam işsiz sayısı 3 milyon 853 bin kişi olumlu oldu. TÜİK kalem oyunu ile 2019 Nisan’ında yüzde 13,8 olan işsizlik oranını 2022 Nisan ayında 11,3’e kadar geriletse de gerçeği saklayamadı. DİSK’in çabalarıyla hesaplamaya giren geniş tanımlı işsizlik 19,1’den 21,7’ye yükseldi. Yine önemli bir başka veri de genç nüfusta yaşanan işsizlik. 15-24 yaş grubunda olan her 5 gençten 1’i işsiz durumda.

Türkiye öyle bir hale geldi ki hiçbir konu ile ilgili sağlıklı verilere ulaşmak mümkün olmuyor. İşsizlik de bile durum değişmiyor. TÜİK verilerine karşı İŞKUR başka bir gerçeğe işaret ediyor. İŞKUR’a göre işsizlik sadece son 1 yılda 674 bin kişi arttı. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) iki kamu kurumunun raporunu inceleyip yeni bir fotoğraf ortaya koydu.

DİSK-AR’ın raporuna göre:

•TÜİK ve İŞKUR verileri arasında 1 milyon 288 bin fark var.
•Geniş tanımlı işsiz sayısı 8 milyon 107 bin.
•Kadın işsizliği yüzde 29,5.
•Geniş tanımlı kadın işsizliği işsizlik türleri arasında en yüksek kategori oldu.
•Geniş tanımlı ve dar tanımlı işsizlik arasındaki fark 10,4 puan.

HAYAT PAHALILIĞI

Geri dönüşü olmayabilir​

Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en yüksek enflasyon artışıyla karşı karşıya kalırken ülkede yurttaş kirasını ödeyemez, evine ekmek götüremez oldu. Yoksulluğu yaratan, hayat pahalılığını hiç olmadığı kadar yükselten, daha doğrusu ülkeyi büyük bir uçuruma hızlıca sürükleyen ekonomik krizin sorumlusu olarak pandemiden ziyade Saray İktidarı ve ardı arkası kesilmeyen yanlış ekonomi politikaları olarak gösterilebilir.

Diğer taraftan Erdoğan’ın ‘‘Faizi düşürmeye devam edeceğiz’’ inadı enflasyonun da katlanarak artmasına zemin hazırladı. Politika faizinin düşürülmeye devam etmesi aynı zamanda döviz kurunu da artırırken alım gücü ülke tarihinin son 20 yılının özeti niteliğinde halkın karşısına çıktı. Son bir yıl içerisinde enflasyondaki artış TL’nin değerinin tamamen erimesine yol açtı. Güvenilirliğini yitiren Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine bakıldığında bile son bir yıl içerisindeki tablo net bir şekilde görülüyor. TÜİK verilerine göre, Mayıs 2021 tarihinde yıllık enflasyon yüzde 16,59 iken bu rakam Mayıs 2022’de 73,50’yi buldu. Kasım 2021’de 21,31 olan yıllık enflasyon rakamları adeta onar onar saymaya başlayarak Aralık 2021’de 36,08, Ocak’ta 48,69, Şubat’ta 54,44, Mart’ta 61,14, Nisan’da 69,97’yi gördü. Diğer taraftan AKP’ye yakın isimler bile TÜİK’in güvenilirliğini sorgulamaya başladı. Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç da TÜİK verileri için, “Hayat pahalılığı bütün kitleleri üzecek noktaya ulaştı. Çarşı pazara gidiyorum. Benim gördüğüm enflasyon TÜİK’e benzemiyor” demişti.

Akademisyenlerin ve ekonomistlerin oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise enflasyonun son 12 aylık artışını yüzde 160,76 olarak verdi. Enflasyon verilerini TÜİK’ten önce açıklayan ENAG hesaplamasına göre mayısta aylık bazda enflasyon artışı ise yüzde 5,46 oldu. ENAG, nisan ayında da yıllık enflasyon artışını yüzde 156,86 olarak vermişti.

uc-baslikli-mengene-1028168-1.

“Ben ekonomistim” diyen, “Bizim ülkemizde teknik anlamda enflasyon değil fiili bir hayat pahalılığı sorunu vardır” açıklamasını yapan Erdoğan’ın politika faizini düşürmeye devam etme isteği ise ülkeyi her an geri dönüşü olmayan bir yola sokabilir.

GELİR ADALETSİZLİĞİ

Milyonlarca yoksul yarattı​

2018 yılından bu yana devam eden ekonomik kriz pandemi ile birlikte kalıcı hale geldi. Üzerine bir de iktidarın yanlış politikaları eklenince ülke tarihide görülmeyen (2’nci Dünya Savaşı dahil) yaygın bir yoksullaşma yaşanıyor.

uc-baslikli-mengene-1028169-1.

Bu deri krizin en önemli sonuçlarından biri her geçen gün artarak devam eden gelir adaletsizliği. Güvenilirliği tartışma konusu olan Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), 2019, 2020, 2021 yıllarına ait Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nın sonuçları bile tek başına bu tabloyu göstermeye yetecek boyutta. Yıl bazında gelirlere göre yapılan araştırmada en yüksek gelir grubuna sahip nüfusun yüzde 20’lik bölümüne sahip kesiminin elinde tuttuğu toplam gelir yüzde 50’ye yaklaşırken en düşük gelire sahip yüzde 20’lik nüfus ise toplam gelirin yalnızca yüzde 5,5’ini alabiliyor. Ülkedeki gelir adaletsizliğinin tek göstergesi de bu değil. Yine TÜİK verilerine göre, Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYiH) 2022 yılı birinci çeyreğinde yüzde 7,3 arttı. Buna rağmen büyümeden ücretli kesimlerin aldığı pay 2022 yılının ilk çeyreğinde de azaldı. 2022 yılının ilk çeyreğinde ücretli kesimlerin milli gelirden aldığı pay önceki yıl kaydedilen yüzde 35,5’den yüzde 31,5’e geriledi. Sermayenin payı ise 45,6’dan yüzde 47,6’ye çıktı. Gelir dağılımında yaşanan bozulmanın arkasın iktidarın sermayeyi destekleyen politikaları yattığı açık. Uzmanlara göre 2022’nin ikinci çeyrek diliminde tablonun daha da ağırlaşacağı ifade ediliyor. Hatta bugünlerde yapılan hesaplamalara göre ücretli kesimin GSMH’dan aldığı payın şimdiden yüzde 30’un altına düştüğü belirtiliyor. İktidar sürekli büyüme rakamlarıyla övünürken asıl yalın gerçeği görmüyor.

2021 sonbaharı ile birlikte yeni ekonomik modeller deneyen iktidar her uygulamada milyonlarca yeni yoksul yaratıyor. Son olarak devreye soktuğu Kur Korumalı Mevduat (KKM) da bunlardan biri. Bugüne kadar kamuya maliyetinin yaklaşıl 100 milyar lira olduğu tahmin edilen KKM aynı zamanda yeni milyarderler de yarattı. Toplumun yüzde 60’ı yoksulluk sınırının altında bir ücretle hayata tutunmaya çalışırken bu ekonomik sistem yeni milyonerler de yaratmayı ihmal etmedi. Ekonomik krizin buhrana döndüğü son beş ayda Türkiye 89 bine yakın yeni milyoner kazanırken, milyonerlerin toplam serveti 3,9 trilyon liraya ulaştı.

6’lı Masa’da çözüm seçim sonrasına ertelendi

6 muhalefet partisinin bir araya geldiği 6’lı Masa kapsamında oluşturulan ‘Kurumsal Reformlar Komisyonu’ yaptıkları çalışmaları kamuoyuna açıkladı. Komisyon raporunda, kamu maliyesindeki durum ve geleceğe yönelik yükümlülüklerin yanı sıra Stratejik Planlama Teşkilatı kurulması, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) kurumsal yapısının güçlendirilmesi başlıkları yer aldı. Komisyonun açıkladığı başlıklar arasında kamu maliyesine yönelik öneriler yer aldı. Partilerin adayının cumhurbaşkanlığını kazanmaları durumunda atacakları adımlar raporda sıralandı. Komisyonun raporunda atılacak adımlar arasında ilk olarak Durum ve Hasar Tespit Komisyonu kurulacak. Kurul kurumlardan veri ve bilgi talep etme konusunda tam yetkili olacak. Komisyon veri kalitesiyle ilgili sorunları, kamu zararlarını, riskleri Cumhurbaşkanı’na rapor edecek. Komisyon raporundan Ekonomik ve Sosyal Konsey’e işlev kazandırmak için alınan önlemlerde sıralandı. Konsey istikrar, kaynak tahsislerinden etkinlik, rekabet gücünün artırılması, tarımsal üretimin artırılması, gıda güvenliği ve yeterlilik, yeşil ve dijital dönüşünün sağlanması, çevre, istihdam, toplumsal yaşam gibi konularda önerilerde bulunacak. Komisyonun raporunda yer alan başlıklardan bir diğeri ise Strateji ve Planlama Teşkilatı’nın kurulması oldu. Kısa, orta ve uzun vadeli plan ve programa dayalı, kurumlar arası koordinasyonu esas alacak olan teşkilat başlangıçta cumhurbaşkanına, parlamenter sisteme geçişten sonra ise başbakana bağlı olarak çalışacak. Teşkilat çalışmalarında akademi, STK ve özel kesimlerle yakın iş birliği içinde olacak.

Raporda; Merkez Bankası’nın enflasyonun kalıcı olarak tek haneli rakamlara indirilmesi hedefine yönelik olarak hükümet ile belirlediği enflasyon hedefi ve kur rejimi çerçevesinde elindeki araçları bağımsız şekilde kullanan ve karar alan itibarlı bir kurum olmasının hedeflendiği vurgulandı. Merkez Bankası başkanın atanmasına yönelik de değişiklikler öngörüldü. Buna göre; Merkez Bankası’nın üst yönetimini 5 yıllık süre için atanacak. Başkan Bakanlar Kurulu kararıyla, başkan yardımcıları ise başkanın teklifi üzerine üçlü kararname ile atanacak. Başkan atanmadan önce TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda açık bir değerlendirmeye tabi tutulacak.

ASGARİ ÜCRET GÜN GEÇTİKÇE ERİYOR

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonları Araştırma Merkezi, (DİSK-AR) “Asgari ücret araştırma raporu” hazırladı. Raporda, asgari ücretin enflasyon ve gıda enflasyonu karşısında 5 ayda 5 bin liralık kayıp yaşadığı ortaya çıktı. Kayıp nedeniyle asgari ücretin yılda 4 kez belirlenmesi gerektiğine dikkat çekilirken enflasyon artışı karşısında memur ve emeklilere 6 ayda bir yapılan zammın yetersiz olduğu vurgulandı. Diğer taraftan Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilerin doğru olmadığına değinilirken “TÜİK, Mayıs 2022 dönemine ait Tüketici Fiyat Endeksi’ni (TÜFE) yıllık yüzde 73,5, 2022 yılının ilk beş ayı için yüzde 35,64 olarak açıkladı. Yıllık gıda enflasyonu ise yüzde 91,6 olarak açıklandı. Ancak bu enflasyon oranları farklı gelir gruplarının gerçeğini yansıtmıyor. DİSK-AR tarafından yapılan hesaplamaya göre asgari ücretlilerin gıda enflasyonu Mayıs 2022’de yüzde 119-135 bandında gerçekleşti” ifadelerine yer verildi.

Diğer taraftan DİSK üyeleri, İstanbul Tophane’deki İl Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü önünde toplanarak 5 acil talep sıraladı. Düzenlenen basın açıklamasında konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Asgari Ücret Tespit Komisyonunun toplanmasının önündeki tek engelin AKP iktidarının politik tercihleri olduğunu söyledi.

SERMAYELER KAZANDI

Çerkezoğlu, “Aralık ayında 4 bin 253 lira olarak belirlenen asgari ücretin mayıs ayında 1516 lira erdiğinii belirterek, “Enflasyon nedeniyle yılın ilk 5 ayında 5 bin liramız cebimizden uçtu gitti. Gerçek enflasyon oranına göre değil, TÜİK verileriyle 5 bin liramız buharlaştı. Dar gelirliler kaybetti. Bir avuç sermayedar kazandı” dedi. AKP iktidarının uyguladığı politikalarla emeği daha da ucuzlatmak istediğini söyleyen Çerkezoğlu TÜİK’in açıkladığı verileri eleştirerek, “Bunun adı hata değildir, bu teknik bir sorun değildir. Bunun adı hırsızlıktır. Fakirden alıp zengine vermektir. Bizler fakirden alıp zengine veren bu düzene karşı da hakikat mücadelesini yükseltmeye devam edeceğiz” diye konuştu. Aynı zamanda Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun derhal toplanarak yeni asgari ücret belirlemesi gerektiğini söyleyen Çerkezoğlu DİSK adına taleplerini şöyle sıraladı:

•Asgari ücret yüksek enflasyon dönemlerinde yılda dört kez belirlenmeli
•Asgari ücret tespitinde sadece enflasyon değil büyüme oranı ve yoksulluk sınırı da esas alınmalı
•Asgari ücret üzerindeki sigorta prim yükü azaltılmalı, işverenlere verilen SGK prim desteği işçiler için de sağlanmalı
•Asgari ücrete paralel olarak diğer tüm ücretler ve emekli aylıkları da arttırılmalı
•En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine çekilmeli, EYT’lilerin emeklilik hakları verilmeli

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

Yayınlanma:

|

Yazan:

Kitap Künyesi

  • Kitap Adı: Nasıl Yatırım Yapılır?

  • Alt Başlık: Kişisel Yatırımın Cesur ve Yeni Dünyasına Yolculuk

  • Yazarlar:

    • Peter Stanyer

    • Masood Javaid

    • Stephen Satchell

  • Çevirmen: S. Cem Çiloğlu

  • Yayınevi: The Economist Books / Türkçe baskı: Epsilon yayınevi

  • Dil: Türkçe (Orijinal dil: İngilizce)

  • Kapsam: Yatırımın temellerinden başlayarak kişisel finans, portföy yönetimi, risk dağılımı ve yeni nesil yatırım araçlarına kadar geniş bir perspektif sunar.

  • Hedef Kitle: Yatırıma yeni başlayacak bireyler, kişisel finansına yön vermek isteyenler ve stratejik portföy oluşturmak isteyen yatırımcılar.

İçerik Özeti

  • Yatırımın Temel İlkeleri

  • Risk ve Getiri Dengesi

  • Portföy Teorisi

  • Fon Seçimi ve Dağılımı

  • Alternatif Yatırım Araçları (ETF’ler, tahviller, emtialar, kripto varlıklar)

  • Yatırım Psikolojisi ve Karar Alma Süreçleri

  • Güncel Piyasa Gelişmeleri ve Etkileri

“Nasıl Yatırım Yapılır?” – Kitap Özeti

1. Yatırımın Temelleri

Kitap, yatırımın amacını net şekilde tanımlayarak başlar: paranın zaman içindeki değerini korumak ve artırmak. Yatırımcılar için temel kavramlar olan risk, getiri, zaman ufku, likidite gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Her yatırım bir risk içerir; önemli olan bu riski bilinçli şekilde yönetebilmektir.

2. Portföy Oluşturma ve Risk Dağılımı (Diversifikasyon)

Yazarlar, yatırımcılara tüm yumurtaları aynı sepete koymamaları gerektiğini anlatır. Portföy oluştururken farklı varlık türleri arasında dağılım yapmanın önemi vurgulanır: hisse senetleri, tahviller, nakit, emtialar, alternatif yatırımlar gibi.

📌 Ana fikir: Sağlam bir yatırım stratejisi; çeşitlendirme, maliyet bilinci ve hedefe uygunlukla mümkündür.

3. Varlık Sınıfları ve Araçlar

Bu bölümde yatırım yapılabilecek başlıca varlıklar detaylı şekilde anlatılır:

  • Hisse senetleri: Uzun vadede büyüme sağlayan ama dalgalı ürünlerdir.

  • Tahviller: Daha düşük riskli, ama sınırlı getirili.

  • Nakit ve mevduat: Güvenli ama enflasyona karşı kırılgan.

  • Alternatif yatırım araçları: Gayrimenkul, hedge fonları, özel sermaye ve son zamanlarda kripto varlıklar gibi yeni trendler.

📌 Ana fikir: Her varlık sınıfının risk-profili farklıdır ve yatırımcının hedeflerine göre seçilmelidir.

4. Zaman ve Psikoloji Faktörü

Yatırımcıların en büyük düşmanlarından biri kendileridir. Korku, açgözlülük, sürü psikolojisi gibi duygusal faktörlerin yatırım kararlarını nasıl etkilediği anlatılır. Piyasa zamanlamasının zor olduğu, uzun vadeli düşünmenin önemi vurgulanır.

📌 Ana fikir: Duygusal kararlar yerine disiplinli bir yatırım stratejisi başarı getirir.

5. Yatırım Stratejileri ve Yaklaşımlar

Pasif ve aktif yatırım farkı, endeks fonlarının avantajları, değer ve büyüme yatırımcılığı gibi farklı yatırım stratejileri açıklanır. Ayrıca, yaşa ve gelir seviyesine göre yatırım stratejileri örneklenir.

📌 Ana fikir: Herkesin yatırım stratejisi kişisel durumuna, hedeflerine ve risk toleransına uygun olmalıdır.

6. Geleceğe Hazırlık ve Yeni Trendler

Kitabın son bölümleri geleceğin yatırım dünyasına odaklanır. ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri), yapay zeka destekli algoritmalar, robo-danışmanlar, fintech’ler gibi konular ele alınır.

📌 Ana fikir: Yatırım dünyası hızla değişiyor; bilgiye açık ve adapte olabilen yatırımcılar öne çıkacak.

Genel Değerlendirme

Bu kitap, yatırım dünyasına giriş yapmak isteyenler için bilimsel temellere dayalı, pratik ve anlaşılır bir kılavuzdur. Hem yeni başlayanlar hem de stratejisini geliştirmek isteyen yatırımcılar için değerli bilgiler sunar.

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.