Connect with us

GÜNCEL

Hafize Gaye Erkan: İstanbul müthiş pahalı, annemlere yerleştik

Ek ödemeler hariç brüt 161 bin lira maaş alan Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan,“Biz İstanbul’da ev bulamadık. Müthiş pahalı. Annemlere yerleştik, onların yanında kalıyoruz” dedi. Erkan, süt fiyatlarının bazen markette artmadığını ama TÜİK istatistiklerinde arttığını gördüğünü söyledi.

Yayınlanma:

|

Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, Hürriyet’ten Ahmet Hakan’ın sorularını cevapladı. Ek ödemeler hariç brüt 161 bin lira maaşı bulunan Merkez Bankası Başkanı Erkan, İstanbul’daki kira fiyatlarından şikayetçi oldu.

Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Arkan, İstanbul’daki yüksek kiralardan yakındı. Erkan, İstanbul’da kiraların çok yüksek olması nedeniyle ev bulamadığını ve annesine taşındığını söyledi. Erkan, “İstanbul, Manhattan’dan pahalı olur mu?” diye sordu.

Söyleşide Hakan’ın kiralara yönelik sorusuna “İstanbul, Manhattan’dan pahalı olur mu? Biz İstanbul’da ev bulamadık. Müthiş pahalı. Annemlere yerleştik, onların yanında kalıyoruz” cevabını verdi.

‘BİR İNSANIN 10 EVİ OLMAMALI’

Yüksek memur rütbesindeki Erkan’ın bile annesine yerleştiren yüksek kira fiyatlarına karşı önerisi ise sosyal konutların arttırılması. Erkan birden fazla evi olanlara ilişkin ‘Bir insanın 10 evi olmamalı, 10 insanın bir evi olmalı’ ifadelerini kullandı.

“Bir Merkez Bankası başkanı markette ilk neye bakar?” sorusunu şöyle yanıtladı:

‘MARKETTE KIRMIZI ETİN, SÜTÜN FİYATINA BAKIYORUM’

“Ben markette patatesin, kırmızı etin ve sütün fiyatına bakıyorum. Ekmek, süt ve akaryakıtın enflasyonda ciddi bir etkisi var. Aynı ürünü farklı fiyata satan market gördüğüm zaman bunu onlara soruyorum.

Sonuçta iki adım ötedesin. Biz normal dışarıdan alınan yoğurt yemiyoruz, mayalıyoruz. Süt fiyatları bazen markette artmıyor ama TÜİK istatistiklerinde arttığını görüyorum.

Apartman görevlimiz olan Sadık Abi’ye de çoğu zaman fiyatları soruyorum. Onu sorguya çekiyorum. Ben ‘indi’ diyorum. O ‘inmedi’ diyor. Sürekli ‘Fiyatlar inmedi, istersen git şu soğanın fiyatına bir bak’ diyor.”

Hafize Gaye Erkan, Hürriyet’ten Ahmet Hakan Coşkun’un sorularını yanıtladı

BU TARZIMLA BENİ MARKETTE ASLA TANIYAMAZLAR

Markette gittiğini ancak vatandaşlar tarafından tanınamadığını söyleyen Erkan, “Tabi, çok sık gidiyorum. Ama beni tanıyamazlar. Saçımı topluyorum, at kuyruğu yapıyorum. Eşofmanlarımı da giyiyorum. Kimse tanımıyor. Hem ‘ucuz’ ürün satmasıyla bilinen marketleri hem orta halli marketleri hem de sayıları daha az olan özel ürünler satan ve ‘pahalı’ olan marketleri geziyorum” dedi.

KREDİ FAİZLERİ NE ZAMAN DÜŞER?

“Kredi faizleri ne zaman düşmeye başlar?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Onu konuşmak için biraz erken. Biz parasal sıkılaştırma adımlarının sonuna doğru geldiğimizi belirttik. Önümüzdeki seneye bu zamanlar daha ılımlı bir ortamda olacağımızı düşünüyorum. Bunu hem enflasyon hem parasal sıkılaşma için söylüyorum. O zaman başka adımlar atacağız diye söylemiyorum ama. Yabancı yatırımcı da girecekse şimdi girecek. Daha sonra çok daha düşük bir getiriden gireceği şu an belli. Ama dezenflasyona ne kadar hızlı girersek ve o politikada başarılı olabilirsek sıkılaştırma politikasında ne yönde hareket edeceğimiz de o ölçüde şekillenecek. Ayrıca çok fazla bilinmeyen var. Ocak ayında ücret artışları ne olacak? Mayıs ayında doğalgaz ne olacak? Bunları da görmemiz gerekiyor.”

HÜRRÜYET

Okumaya devam et

GÜNCEL

Tarımda üretici olmak zorlaşıyor

Çiftçilerin örgütlü güçlerini göstermelerinin zamanı gelmiştir. Hindistan ve Avrupa ülkelerinde görülen demokratik çiftçi eylemleri, hak arama mücadeleleriyle sonuç alabilmenin o kadar da olanaksız olmadığını göstermiştir.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Tarımda çiftçi olarak kalmak giderek zorlaşıyor. Ama bu durum iktidar koalisyonunun ve tarım bakanlarının ne kadar umurunda? Neredeyse hiç umurlarında olmadığı söylenebilir. Türkiye’de 2000 yılında başlayan bir IMF-Dünya Bankası (DB) programı oldu. Bu programın en önemli dönüştürücü düzenlemeleri tarım alanında ve tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesi/tasfiyesi alanında oldu. “Tarımda Reform Uygulama Projesi” (TRUP) DB’nin damgasını taşıyordu. IMF programı resmen Mayıs 2008’de sona erdi. Resmen sona erdi ama Kasım 2008’de TBMM Genel Kurulunda 2009 yılı Bütçesi görüşülürken tarımsal desteklerin yüzde 10 düşürülmesi kararını son dakikada müdahalesiyle Meclis’e dayatan IMF/DB çevreleri olabiliyordu.

Türkiye’de IMF programının gayri-resmi uygulaması 2015 yılına kadar sürdü. Fakat tarım programının önemli esaslarının uygulanması halen daha yürürlükte bulunuyor. AKP’nin dışa bağımlı bir iktidar türü olduğunu anlamak için yalnızca tarım politikalarına bakmak yeterlidir. Nitekim 2009’da olduğu gibi TBMM Genel Kurul aşamasında bütçe verilerinin değiştirilmesi görülmüş şey değildir, bazı bakanlar bu müdahale üzerine ağlamaklı konuşmalar da yapmıştır, ama teslimiyetçilik yapıya işlemişse bakanlara söz hakkı bile düşmeyecektir.

Zaten tarım bakanlarının AKP-IMF programları altında Hazine ve Maliye Bakanları kadar bile değerleri olmamıştır. 2018 sonrasında ise bakan olarak dahi hükümleri kalmamıştır, yüksek bürokrat/devlet sekreteri olarak görev yapmaktadırlar. Tepelerinde sadece Saray, sadece Cumhurbaşkanlığı’nın Strateji ve Bütçe Başkanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı yoktur, onların da tepesinde IMF programının görünmez eli bulunmaktadır. Buna rağmen hâlâ bakanlardan medet uman, buradaki konumuz itibariyle tarım sektörü veya çiftçi kesimi açısından, sanki tarım bakanları önemli düzeltmeler yapabileceklermiş/yapabilirlermiş gibi onların kapısını çalanları hayretle karşılamamak mümkün değil.

Tarımsal üretici sürekli aldatılıyor

Tarım ve Orman Bakanlarına bırakılan oyun alanı, Tarım Kanunu hükmü sınırları yani GSYH’nın yüzde 1’i içinde dahi değildir. Bu pay yıllardır binde 3’ün altında, son yıllarda da binde 2 düzeylerindedir. Nitekim 2024 yılında tarım desteği için ayrılan ödenek 91,5 milyar TL olup aynı yılın GSYH gerçekleşme tahminini yüzde 0,21’inden ibarettir. 2025 yılı Bütçesinde tarımsal desteklere ayrılan kaynak 135 milyar TL’dir ve öngörülen GSYH büyüklüğüne oranla yüzde 0,22’dir! Buna ilişkin siyasi eleştirilere iktidarın ve bakanlarının tepkileri ya tam bir duyarsızlık ya da tam bir çarpıtma gösterisi biçiminde olmaktadır.

Çarpıtma iki türlü yapılmaktadır: Birincisi, AKP öncesinde örneğin 2002 yılında tarımsal desteklerin mutlak rakamı alınmakta (bu 1,8 milyar TL’dir) sonra bu sayı enflasyondan arındırılmadan en son tarihli verilerle karşılaştırılmakta ve buradan iktidar lehine bir gelişme tablosu çıkarılmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Ekim 2019’da “İddialar ve Gerçekler” (“Kamuoyunda Gündeme Gelen Asılsız İddialar ve Gerçekler”) raporu tam da bu çarpıtmanın (2002-2019 desteklerini karşılaştırarak yapılan) yazılı bir kanıtıdır. İkincisi, Tarım Bakanlığının personel ödenekleri de dahil tüm bütçesi alınarak sanki tümü desteklemeyle ilgiliymiş gibi destek/milli gelire oranı şişirilmektedir. Bu da yeterli görülmezse, Ziraat Bankası’nın tarımsal kredilerinde “faiz sübvansiyonu var” denilerek bunlar da hesaba dahil edilmektedir. 2000 yılı IMF programını başlatan Niyet Mektubu’nda başvurulan çarpıtmalardan biri de buydu. (Üstelik Ziraat Bankası üzerinden dallandırılan başka çarpıtma örnekleriyle!).

Tarım ve Orman Bakanlığı, ciddi olmak ve çiftçiyi yanıltmamak istiyorsa, öncelikle tarımsal destek ödeneğini GSYH’ya oranla vererek karşılaştırma yapar. Bu açıdan bakıldığında uzun AKP döneminde tarımsal desteklerin nasıl eridiği ortaya çıkardı. Elbette bunu bilmiyor değiller ve bu nedenle de gerçeklerin ortaya çıkmaması için bunca uğraşı içine giriyorlar. Aslında tarımın ne denli desteksiz bırakıldığını göstermek için bunun da bir adım ötesine geçmek gerekiyor: tarımsal desteklerin göreli önemi, uluslararası karşılaştırmaya da daha uygun bir biçimde gösterilmek istenirse “tarımsal desteklerin tarımsal katma değere oranı” alınmalıdır. Üstelik bu veriler XII. Beş Yıllık Kalkınma Planında da (bkz. s.104) verilmektedir, yani Tarım Bakanlığı hazırladığı raporlara oradan da katkı alabilir. Kalkınma Planına göre, 2018-2021 döneminde tarımsal desteklerin tarımsal katma değer içindeki payı yıllara göre yüzde 6’larda gezinmektedir; 2022-2023 yıllarında bu pay ortalama yüzde 4,2 düzeyine gerilemiştir. XII. Planın son yılında ise ancak yüzde 5’e çıkması öngörülmektedir. Bu, Türkiye tarımı açısından çok zavallı bir tablodur. Çünkü gelişmiş AB ülkelerinde bu oran yüzde 50’nin altına pek inmemektedir; başka deyişle tarımsal katma değerin yarısı boyutunda tarıma destek verilmektedir!

Üstelik Türkiye’de tarımsal girdi fiyatları çok yüksek seyretmekte çiftçilik yapmak o açıdan da giderek olanaksızlaşmaktadır. Buna rağmen tarım ve gıda fiyatlarındaki yüksekliği çiftçiye fatura eden ve tüketiciyi korumak için çiftçiye görev düştüğünü söyleyenler, sadece sorumluluktan kaçmamakta aynı zamanda çifte haksızlık ve çarpıtma yapmış olmaktadırlar.

Çiftçiye yüklenmeler bunlarla sınırlı değildir. 2005 tarihli ve 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu”na 23.3.2023’te yapılan eklemeler ve 22.8.2024 tarihinde buna dair çıkarılan “İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Tarımsal Amaçlı Kiraya Verilmesine İlişkin Yönetmelik” çiftçiye yeni tuzaklar kurmaktadır. (Bununla ilgili ayrıntılı bir değerlendirmemiz 27 Ağustos 2024 tarihli soL Haber yazımızda bulunabilir). TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, bunun yanısıra 14 ve 15 Eylül 2023 tarihlerinde yayımlanan “Tarımsal Üretimin Planlanması Hakkında Yönetmelik” ile “Sözleşmeli Üretimin Usül ve Esasları Hakkında Yönetmelik”in de Türkiye’nin tarımsal verileri bilinmeden “bilimsel ve doğru hükümleri içeremeyeceğine” dikkati çekmektedir. (ZMO 49. Dönem I. Danışma Kurulu Sonuç Bildirgesi, 7 Aralık 2024). Gerçekten de, Tarım Bakanlığı en azından bu verileri üretme görevini savsaklamadan yerine getirebilmeliydi. Yasal yükümlülüğe göre Türkiye’de 10 yılda bir yapılması gereken Genel Tarım Sayımları 2001 yılından bu tarafa yapılmamıştır. Şimdi bu sayımın 2025’te tamamlanacağı duyurulmuştur; umarız bu defa görev yerine getirilir.

Tarımsal üretici sahipsizdir

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB), kâğıt üzerinde çiftçinin en yaygın örgütüdür ama çiftçinin haklarını korumak adına AKP döneminde (başlangıç yılları dışında) hiçbir eylemlilik içinde olmamıştır. İki nedenle: Bir, yöneticiler koltuklarını koruma derdindedir, bu nedenle kolayca gitmeyeceğini gördükleri AKP’ye yanaşma çabası içinde olmuşlardır; iki, AKP’nin sopası giderek uzamıştır. Kooperatiflerin de gücü kırıldığı için oradan da çiftçiye anlamlı bir fayda gelmemektedir. Siyasi baskı kanallarını da kullanabilen eski güçlü kooperatif birliklerinden eser yoktur artık.

Geriye en etkin kuruluşlar olarak TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası ile Türkiye Ziraatçılar Derneği kalmaktadır. Onlar da teknik meslek örgütleri olmanın kısıtlarına rağmen ellerinden geleni yapmaya çalışmaktadır. TMMOB ZMO çok daha örgütlü bir yapı olmanın sorumluluğuyla oldukça ön planda bir mücadele yürütmektedir. Ama iktidarın TMMOB ve bağlı odaları üzerindeki baskıları da buna koşut olarak yoğunlaşmaktadır. Dünya çapındaki çiftçi örgütü La Via Campesina ile bağlantılı olan Çiftçiler Sendikası (Çiftçi-Sen) de bu çerçevede etkisini arttırma potansiyeline sahip olabilir.

Çiftçilerin, başta aile işletmesi düzeyinde üretim yapan ve büyük sayılara ulaşan küçük-orta boy çiftçilerin örgütlü güçlerini göstermelerinin zamanı gelmiştir. Hindistan ve Avrupa ülkelerinde görülen demokratik çiftçi eylemleri, hak arama mücadeleleriyle sonuç alabilmenin o kadar da olanaksız olmadığını göstermiştir.

Türkiye’de 10 yıl sonra hâlâ tarımda üretim yapacak çiftçi bulmak isteniyorsa, yükselen taleplere kulak kabartmanın zamanı geçmek üzeredir.

Oğuz Oyan-haber.sol.org.tr

Okumaya devam et

GÜNCEL

Çin, Amerika ile olan ticaret savaşında hangi üstünlüğe sahip?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Çin’in Amerika ile olan ticaret savaşında bazı alanlarda üstünlük sağlamasının birkaç önemli nedeni vardır. Ancak bu üstünlük mutlak değil, stratejik ve konjonktüreldir. Aşağıda Çin’in avantajlarını özetliyorum:

1. Üretim Üssü Olarak Küresel Ağırlığı

  • Çin, küresel tedarik zincirlerinin merkezi konumunda. Pek çok Amerikan şirketi (Apple, Tesla, Nike vb.) ürünlerini Çin’de üretmekte.

  • Bu durum ABD’nin Çin’e karşı uyguladığı gümrük vergileriyle kendi şirketlerini de zor durumda bırakmasına yol açıyor.

2. Devlet Kapitalizmi ile Hızlı Müdahale Yeteneği

  • Çin, devlet kontrolündeki ekonomi sayesinde stratejik sektörlerde subsidi ve teşviklerle yerli üreticilerini destekliyor.

  • ABD’de ise piyasa ekonomisi bu tür müdahalelere daha az olanak tanıyor.

3. Düşük Maliyet Avantajı

  • Çin, hala birçok sektörde düşük işgücü ve üretim maliyetlerine sahip.

  • Bu da ihracatta rekabet gücünü artırıyor, ABD’nin uyguladığı vergilere rağmen birçok ürün hala Çin’den daha ucuza temin ediliyor.

4. Yüksek Dış Ticaret Fazlası

  • Çin, yıllardır ABD ile olan ticarette devasa dış ticaret fazlası veriyor. Bu fazlalık, ekonomik tampon olarak kullanılıyor.

  • ABD, Çin’e daha az ürün satarak daha kırılgan durumda.

5. Yuan Manipülasyonu

  • Çin, para birimi Yuan’ı kontrollü biçimde yöneterek ihracatını cazip hale getiriyor.

  • ABD doları ise küresel rezerv para olduğu için bu tür bir müdahale şansı sınırlı.

6. İç Pazar Gücü ve Teknolojik Atılım

  • 1.4 milyarlık iç pazar, Çin’in kendi teknolojik şirketlerini (Huawei, BYD, Tencent vb.) büyütmesine imkân sağlıyor.

  • Amerika’nın ambargolarına rağmen Çin şirketleri alternatif çözümler geliştirmeyi başarıyor.

7. Uzun Vadeli Stratejik Planlama

  • Çin, Made in China 2025, Yeni İpek Yolu (BRI) gibi projelerle dünya ticaretinde konumunu güçlendirmeyi hedefliyor.

  • ABD ise daha kısa vadeli, siyasi döngülere bağlı stratejiler izliyor.

Ancak Unutulmamalı:

ABD de hâlâ teknoloji, finans ve savunma sanayi gibi kritik alanlarda çok güçlü. Ticaret savaşında Çin bazı taktiksel üstünlüklere sahip olsa da, bu savaş iki taraf için de yıkıcıdır ve avantajlar dinamik olarak değişebilir.

Okumaya devam et

GÜNCEL

Citroen’in yeni C5 Aircross modeli hibrit ve elektrikli motor seçenekleriyle tanıtıldı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Citroen, 2025’in ikinci yarısında Avrupa pazarlarında satışa sunulacak yeni nesil C5 Aircross modelini hibrit, şarj edilebilir hibrit ve tamamen elektrikli motor seçenekleriyle tanıttı.

Şirketten yapılan açıklamaya göre, Stellantis’in STLA Medium platformu üzerinde geliştirilen yeni C5 Aircross, aerodinamik yapısı, geniş iç hacmi ve sürüş destek sistemleriyle dikkati çekiyor.

Araç, 4 bin 652 milimetre uzunluk, 1,902 milimetre genişlik ve 2 bin 784 milimetre aks mesafesiyle segmentinde öne çıkarken, 565 ila 1,668 litre arasında değişen bagaj hacmiyle kullanıcı ihtiyaçlarına yanıt veriyor.

Yeni C5 Aircross’un iç mekanı, ‘Kanepe Tasarımı’ konseptiyle tasarlanmış olup, konfor odaklı yapısıyla SUV segmentinde öne çıkıyor.

Geniş panoramik cam tavan, gelişmiş ambiyans aydınlatması ve ayarlanabilir arka koltuklar sayesinde yolcular için ferah bir ortam sunuluyor.

Citroen Advanced Comfort koltuklar, ısıtma, soğutma ve masaj fonksiyonlarıyla donatılırken, sürücü için 10 inçlik kişiselleştirilebilir Göz Hizası Ekranı da dahil olmak üzere çeşitli dijital destek sistemleri yer alıyor. Ayrıca, Apple CarPlay ve Android Auto ile uyumlu bilgi-eğlence sistemi ve ‘Hello Citroen’ sesli komut özelliği de sürücü destek unsurları arasında bulunuyor.

Yeni C5 Aircross, 48 voltluk sistemle çalışan Hybrid 145 HP, 195 HP gücündeki şarj edilebilir hibrit ve tamamen elektrikli olmak üzere üç farklı motor seçeneğiyle sunulacak. Şarj edilebilir hibrit model, 86 kilometreye kadar elektrikli menzil sağlarken, tamamen elektrikli versiyonlardan biri 210 HP motorla 520 kilometreye, diğeri ise 230 HP motorla 680 kilometreye kadar menzil sunuyor.

Şarj süreleri, kullanılan donanıma göre değişiklik gösteriyor. 160 kilowatt gücündeki ultra hızlı şarj ile bataryanın yüzde 20’den yüzde 80’e dolması 30 dakikadan kısa sürede gerçekleşebiliyor.

Fransa’da geliştirilen ve Rennes kentindeki fabrikada üretilecek olan model, geri dönüştürülmüş plastik ve metallerin yanı sıra biyobazlı malzemeler içeriyor. Kapı içi saklama alanlarında kullanılan şeffaf plastiklerin yüzde 20’si organik üzüm atıklarından üretiliyor.

Citroen, yeni C5 Aircross ile C-SUV segmentinde çevreye duyarlı ve kullanıcı odaklı bir alternatif sunmayı hedefliyor.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.