Connect with us

GÜNCEL

İş Hayatındaki Ayak Oyunlarıyla Başa Çıkmak

Yayınlanma:

|

Eksen Şirketi’nin geniş ve şık ofisinde her şey normal görünüyordu ama kulislere bakıldığında, başka bir hikâye ortaya çıkıyordu. Yeni proje müdürü Elif, şirketteki ilk haftasında, çalışanların kendi kariyerlerini ilerletmek için nasıl entrikalara başvurduğunu hızla öğrendi. Elif, ofis politikası, dedikodu ve manipülasyonun yaygın olduğunu fark etti. Bir takım lideri, rakibini kötülemek için dedikodu yayıyordu. Bir başka çalışan ise, projelerdeki başarıları kendine mal ederek manipülasyon yapıyordu. Elif, bu davranışların altında yatan motivasyonları anlamaya çalıştı. Rekabetin yoğun olduğu bu ortamda, herkesin kariyer hırsı ve güvensizlikleri, etik dışı davranışlara yol açıyordu. Bu durumun iş performansı, moral ve ekip çalışması üzerinde olumsuz etkileri hemen göze çarpıyordu. Takım ruhu zayıflamış, çalışanlar arasında güven sorunları oluşmuştu. Elif, bir önceki şirketinde benzer bir durumun yaşandığını ve bunun nasıl başarısızlıkla sonuçlandığını hatırlıyordu. O zamanlar şirketin prestiji ve kârlılığı ciddi şekilde zarar görmüştü.

Bu hikâye size de tanıdık geliyor mu?

Düşünün ki, iş yeriniz bir oyun sahası ve herkes birer oyuncu. Bazı insanlar, oyunu kurallara göre oynamak isterken, bazıları kazanmak için her türlü yol ve yöntemi denemeye hazır. İşte bu “her türlü yol”lara “ayak oyunları” diyoruz.

“Ayak oyunları” terimi, genellikle kişisel çıkarları doğrultusunda başkalarını aldatmak, manipüle etmek veya zarar vermek amacıyla yapılan gizli veya aldatıcı davranışlar ve stratejileri tanımlamak için kullanılır. İş hayatında bu terim, etik olmayan, adil olmayan veya rekabetçi olmayan yollarla avantaj elde etmek, rakipleri alt etmek veya kendi pozisyonunu güçlendirmek için yapılan eylemleri ifade eder.

Biraz daha açayım; diyelim ki birisi, patronun gözüne girmek için sürekli başkalarının fikirlerini kendiymiş gibi sunuyor. Ya da bir ekip arkadaşı, kendi işi daha parlak gözüksün diye başka birinin projesini kötülüyor. İşte bu tür davranışlar, ayak oyunlarının tipik örnekleri.

Bazen de ofiste dedikodular dolaşır. “Falanca kişi şunu yapmış, filanca kişi bunu demiş” gibi… Bu dedikodular çoğu zaman doğru olmayabilir ama insanların birbirlerine güvenini sarsar ve huzursuz bir ortam yaratır.

Bir de manipülasyon var; yani birileri sizi kendi çıkarları doğrultusunda, belki de farkında olmadan, bir şeyler yapmaya ikna eder. Bu, kulağa biraz kurnazca gelebilir, ama maalesef bazen iş yerlerinde bu tür oyunlar dönebiliyor.

Aslında bu ayak oyunları, iş yerindeki havayı bozar, insanlar arasındaki güveni zedeler ve takım ruhunu zayıflatır. İşin ilginç yanı, bazen insanlar bu oyunları o kadar ustaca oynarlar ki farkına bile varmayız. Ama uzun vadede, hem şirketin hem de çalışanların zarar görmesi kaçınılmaz olur.

Ayak Oyunlarının Nedenleri

Bir sorunu çözebilmenin en iyi yolu sorunun dışına çıkarak resme dışarıdan bakmak ve olayı analiz etmektir. Yoğun ve olumsuz duygularınızdan sıyrıldığınızda sorunu çözmek için doğru sorular sormaya da başlayabilirsiniz. Ayak oyunları gibi insanı içten içe çökerten ve duygusal dayanıklılık ve iç motivasyonu düşüren durumlarda bunun sebeplerini sorgulamak, aslında çözümün ilk adımıdır diyebiliriz.

Ayak oyunlarının bireysel ve kültürel nedenleri vardır. Gelin bunları birlikte inceleyelim:

1. Bireysel Nedenler

Sizin arkanızdan iş çevirdiğini saptadığınız kişileri daha iyi tanımak ve kendilerinin bile farkında olmadığı ihtiyaçların farkına varmak önemlidir. Bu ihtiyaçlar genellikle güç, itibar, başarı, hakimiyet kurma ve ayrıca nüfuz sahibi ve popüler olmaktır.

Kariyer hırsı, iş yerinde ayak oyunlarına başvurma nedenlerinden biridir. Bazı insanlar, daha iyi bir pozisyon elde etmek, iş yerinde daha fazla tanınmak veya kariyerlerinde daha hızlı ilerlemek için bazen etik olmayan yolları tercih ederler. Bu, başkalarını geride bırakmak, kendi başarılarını abartmak veya rakiplerinin başarılarını küçümsemek gibi davranışları içerebilir. Bu insanlar çoğunlukla özgüvenleri düşük ya da itibar ihtiyacı karşılanmamış kişilerdir. Bazen de sizin çalışkanlığınız onların tembelliğini ortaya çıkartıyorsa bundan rahatsız olacaklardır. Siz bunu kasten yapmıyor olsanız bile bunun tam tersini düşünme olasılıkları yüksektir.

Bazı çalışanlar, iş yerinde daha fazla fark edilmek ve etkili olmak için politik davranışlara yönelebilir. Bu, özellikle görünürlüğün ve etkinin kariyer gelişimi için önemli olduğu düşünüldüğünde anlaşılabilir bir durumdur. Çalışanlar, projelerde öne çıkmak, üst yönetimin dikkatini çekmek veya etkileşimlerini genişletmek için çeşitli stratejiler geliştirebilir. Bu stratejiler, pozitif yönde etik ve işbirlikçi yaklaşımlar içerebileceği gibi, bazen diğerlerini geride bırakmayı amaçlayan manipülatif taktikleri de kapsayabilir. Bazı kişiler ise özel hayatlarında alıştıkları iletişim tarzını iş hayatlarında da sürdürmeye meyillidirler. Eğer aile ortamında herkes birbirinin kuyusunu kazıyorsa ya da aile içi dedikodu ve manipülasyon yaygınsa bunu doğal bir iletişim tarzı haline getirmiş olabilirler.

2. Kültürel Nedenler

Farklı kültürler, rekabet ve iş yerindeki davranışlar konusunda farklı normlara ve değerlere sahiptir. Örneğin, Batı kültürlerinde bireysel başarı ve rekabet daha fazla vurgulanabilirken, Doğu kültürlerinde takım çalışması ve uyum daha önemli olabilir. Bu farklılıklar, iş yerindeki davranışları ve ayak oyunlarını nasıl algıladığımızı etkileyebilir.

Rekabetçi kurumsal kültürler, ayak oyunlarını pekiştirebilir çünkü bu tür kültürler genellikle kişisel başarı ve rakiplerin üstesinden gelmeye odaklanır. Rekabetçi ortamlarda, çalışanlar sık sık kendi hedeflerine ulaşmak için diğerlerini geride bırakmayı veya başkalarının üzerinden atlamayı düşünebilir. Bu durum, etik olmayan davranışları ve ofis politikalarını normalleştirebilir. Çalışanlar başarıyı, diğerlerine göre üstün olmak olarak gördüğünde, bu tür davranışlar daha yaygın hale gelebilir. Bazı bireyler, işlerini kaybetme korkusu veya pozisyonlarını koruma ihtiyacı nedeniyle manipülatif davranışlara başvurabilir. Özellikle iş güvencesinin düşük olduğu veya yüksek rekabetin hüküm sürdüğü ortamlarda bu tür davranışlar daha sık görülebilir.

Sınırlı kaynaklar da iş yerinde ayak oyunlarına neden olabilir, çünkü çalışanlar arasında bu kaynaklara erişim için rekabet ortaya çıkar. Örneğin, terfi, ödüller, bütçe veya önemli projeler gibi sınırlı kaynaklar için mücadele eden çalışanlar, kendilerine avantaj sağlamak adına etik olmayan davranışlara başvurabilirler. Bu durum, iş yerinde haksız rekabet, dedikodu ve manipülasyon gibi negatif davranışları tetikleyebilir ve genel iş ortamının sağlığını olumsuz etkileyebilir.

Toplumsal cinsiyet, iş yerindeki etkileşimleri ve rekabet tarzlarını etkileyebilir. Bazı araştırmalar, erkeklerin ve kadınların rekabeti farklı şekillerde yaşadığını ve ifade ettiğini göstermektedir. Örneğin, bazı durumlarda erkekler daha açık rekabeti tercih ederken, kadınlar daha ince ve dolaylı rekabet stratejilerine başvurabilir.

Farklı yaş grupları ve kuşaklar, iş yerindeki davranışları farklı şekillerde yorumlayabilir. Genç çalışanlar teknolojiyi kullanarak daha hızlı ve etkili iletişim kurabilirken, daha yaşlı çalışanlar geleneksel ilişki kurma yöntemlerine daha fazla değer verebilir. Bu da rekabet ve işbirliği tarzlarında farklılıklara yol açabilir.

Çalışanların eğitim ve mesleki geçmişleri de iş yerindeki etkileşimlerini etkileyebilir. Örneğin, bir mühendislik firmasında rekabet ve ayak oyunları, bir sivil toplum kuruluşundaki dinamiklerden farklı olabilir.

Şirketlerin ve bölgesel endüstrilerin kendi iç kültürleri vardır. Bazı şirketler, açık ve şeffaf iletişimi teşvik ederken, bazıları daha kapalı ve rekabetçi bir ortam yaratabilir. Ayrıca, bazı bölgeler veya ülkelerde iş yerindeki rekabet ve etik davranışlar farklı şekillerde yorumlanabilir.

Ayak oyunlarıyla nasıl başa çıkabilirsiniz?

Günlük yaşam, arkadan bıçaklayan bir iş arkadaşınızla uğraşmanın getirdiği zihinsel ve duygusal yük olmadan da yeterince zorlayıcı olabilir. Stres ve tükenmişliğin şu anda yüksek seviyelerde olması ve geleceğin belirsizlikle dolu olması, toksik davranışların artması için olgunlaşmış koşullar yaratabilir.

Bu bölümde kendi tecrübelerim ve uzmanlığımla ayak oyunlarıyla başa çıkmanız için birkaç öneride bulunmak isterim.

Duyguların ipiyle kuyuya inmeyin.

Duygularımızı anlamak, içimizdeki bilgiyi keşfetmek ve bunları yönetmek kesinlikle bir duygusal zekâ göstergesi olsa da duygularla karar almak başka bir şeydir. Bazen insan gerçekten de kendini kapana sıkışmış ve içinden çıkılmaz bir durumda bulabilir. Bu tarz durumlarda konu hakkında daha objektif olabileceğine inandığınız ve güvendiğiniz bir kişiyle konuşmak olaya farklı açılardan bakmanızı sağlayacaktır. En çok ihtiyacınız olan beceri analitik düşünme ve muhakeme olmalıdır. Eğer olayı fazlasıyla kişiselleştirdiğinizi fark ediyorsanız kendinize şunu sorun: “Bu davranışlar neden beni böyle hissettiriyor? Bu duygular bugüne mi ait, yoksa daha önce yaşadığım ve kendimi yeterince ifade edemediğim bir durumla mı ilgili?” Kendinizi çok yoğun duygular yaşarken bulursanız, ilgili kişi hakkında hissettiğiniz her şeyi yazmanız yararlı olabilir. Bu düşüncelerinizle duygularınız arasındaki ilişkiyi veya bilişsel çarpıtma yapıp yapmadığınızı anlamanızı sağlayacaktır. Herhangi bir şekilde bir adım atmadan önce duygularınızın yatışmasını bekleyin. Şahsen ben kendime 24 saat, bazense daha uzun bir süre veriyorum.

Bilgiyle güçlenin.

Benim eğitim yolculuğum iş yerindeki genel müdürümün sıkça beni küçümseyen tavırlar göstermesinden duyduğum rahatsızlıkla başladı. Dergiden gazeteye transfer olduğumda benim bu zorlu görevin üstesinden gelebilecek yetkinliğe sahip olmadığıma dair bir önyargıya sahipti ve bu durum beni günden güne yiyip bitiriyordu. Ona kendimi yeterince ifade edemediğimin farkında olmakla birlikte bunu nasıl yapacağımı da bilmiyordum açıkçası. Tam o dönemde NLP uzmanı bir koç ile çalışmaya başladım. Koçumla yaptığım SWOT analizinde kendimle ilgili ciddi farkındalıklar yaşadım ve gelişim alanlarımı tespit etme imkânı buldum. Aynı zamanda farklı zihin filtrelerine sahip kişileri anlamak için psikoloji temelli kitaplar okudum ve eğitimler aldım. Bilgi sahibi oldukça olaya bakış açım değişmeye ve genel müdürümle daha fazla empati kurmaya başladım. Dinlerken filtrelemeyi bırakıp anlamak için dinlemeye başladım. Onun en büyük korkusu başarısız olmaktı ve benim tecrübesizliğimin buna neden olacağına inandığından bir kaygı içindeydi. Olayı kişiselleştirmeyi bıraktığımda analitik zihnim devreye girmişti. Bir süre sonra da iletişimimiz düzeldi ve birbirimize güven duyan bir takım haline geldik.

Direkt veya dolaylı olarak bağlı olduğunuz yöneticilerinizi tanımak için çaba gösterin. Onlar sizle ve yaptığınız işle ilgili neye inanıyor, neye inanmıyorlar? Neye değer veriyorlar ve kırmızı çizgileri nerede başlıyor ve bitiyor?

Kurum içi güç dengelerinin farkında olun.

İş yerindeki güç dengelerini anlamak, işinizde başarılı olmanın ve şirket içinde doğru hareket etmenin önemli bir parçasıdır. Unutmayın, başarının sırrı çok çalışmak değil, akıllıca çalışmaktır. Başarı hırsıyla kafanızı masanıza gömüp çalışmak kariyerinizde ilerlemek için yeterli olmayabilir. Kurum içinde sağlıklı ilişkiler kurmak, kendinizi etkin bir şekilde ifade etmek ve takımın bir parçası olmak da kritiktir.  İşyerinde kimin güçlü olduğunu anlamak için, etrafınıza bir göz atın. Kimler toplantılarda sürekli konuşuyor, kimlerin sözü dinleniyor, kararları kim alıyor? Kim hangi konuyu kendi iktidar alanı olarak görüyor? Ayrıca, ofiste kimlerin birbiriyle sıkı fıkı olduğuna, kimlerin hangi projelerde yer aldığına da bakın. Önemli görevler genellikle güçlü kişilere verilir. Ayrıca tabii, resmi olmayan durumlarda, mesela öğle yemeğinde veya şirket etkinliklerinde, kimlerin popüler olduğunu gözlemleyin. Tüm bunlar, iş yerindeki güç dengelerini anlamanıza yardımcı olabilir.

Sınır koyun.

İş hayatında sınır koymak, kişisel değerlerinize, etik standartlarınıza ve profesyonel beklentilerinize uygun davranış sınırları belirlemeniz anlamına gelir. Bu, hangi tür davranışları kabul edip etmediğinizi, nasıl muamele görmek istediğinizi ve hangi tür iş ilişkilerini sürdürmek istediğinizi net bir şekilde belirlemenizi sağlar. Örneğin; ne paylaştığınıza ve kiminle paylaştığınıza dikkat edin.

Çalışanlar, maaşları ve yöneticilerle yapılan terfi görüşmelerinin ayrıntıları da dahil olmak üzere kişisel bilgilerini her zamankinden daha fazla meslektaşlarıyla paylaşıyor. İş arkadaşlarınızla bilgi paylaşacaksanız neyi, kimlerle paylaştığınıza dikkat etmeniz gerekiyor. Benim tavsiyem, paylaşım döngüsünden ve bununla ilgili olası dedikodulardan uzak durmanızdır.

Vereceğiniz herhangi bir bilgi, hakkınızda dedikodu yapmak isteyenleri körükleyebilir. Aynı şey kişisel yaşamınızla ilgili bilgiler için de geçerlidir. Bunu iş yerinin dışında, sizin veya başkaları hakkında dedikodu yapma eğiliminde olabilecek kişilerden uzak tutmanızı öneririm. Söylemek üzere olduğunuz şeyin hassas bir konu olabileceğini, dedikodu malzemesi olabileceğini veya başka bir yerde dile getirilmesi halinde birisine zarar verebileceğini düşünüyorsanız bunu söylemeyin. Üzgün ​​olmaktansa güvende olmak her zaman daha iyidir.

Akıllıca iletişim kurun.

Yöneticiniz ve rapor verdiğiniz diğer kişilerle ve ayrıca size rapor verebilecek kişilerle iletişimi sürdürmek çok önemlidir. İşbirliği, başarılar ve ekibin birlikte üzerinde çalışabileceği zorluklarla ilgili fikirlerinizi paylaşırken proaktif olun. Bunun önemli bir kısmı başarıları ekip üyelerinizle paylaşmak ve onların katkılarını açıkça takdir etmektir. İş arkadaşları, katkılarından dolayı kendilerine kredi veren ve iyi görünmelerini sağlayanları her zaman desteklemek isteyeceklerdir. Göz temasını koruyun. Omuzlarınız geride olacak şekilde dik durun. Yerinizi koruyun. Dürüst, iddialı ve diplomatik bir şekilde konuşun.

Duygularınızı ifade etmek ve sağlıklı sınırlar koymak için “Ben” ifadelerini kullanın. Profesyonel ve kararlı bir ses tonuyla kendinize ve başkalarına saygı gösterin. Örneğin; “Ekibe bu projeyle ilgili yetkinliğim konusundaki şüphelerinden bahsetmişsin. Bunun sebeplerini öğrenmek isterim” diyebilirsiniz. Bu tarz cümleler hem net ve şeffaftır hem de suçlama dili barındırmaz. Ayak oyunu yapan kişiler bu tarz bir durumda muhtemelen şeffaf ve açık davranmayacaklar ve söylediklerini inkâr edeceklerdir. Ancak bunun bir önemi yok. Çünkü önemli olan sizin proaktif davranarak sorunu konuşmak için bir adım atmış olmanız ve konudan haberiniz olduğunu karşı tarafa belli etmenizdir. Elinizi güçlendirmenin en iyi yolu bunu yazılı iletişime geçirmek ve belgelendirmektir. Tüm uyarılarınıza rağmen davranışları devam ediyorsa yöneticinizle ya da insan kaynaklarıyla bunu paylaşabilirsiniz. Bu duruma herkes göz yumuyorsa da kendinize başka bir iş aramanın vakti gelmiş demektir. Steve Jobs’u unutmayın. Kendi kurduğu şirketten kovuldu. Ama sonra oraya danışman olarak geri döndü. Bugün kimse onu kovanların isimlerini hatırlamıyor ama Jobs teknoloji dünyasına adını altın harflerle yazdırdı. Çünkü güneş balçıkla sıvanmaz!

Yazıma son verirken iş hayatındaki ayak oyunlarına değinen birkaç kitap önerisi sunuyorum:

  1. Games People Play: The Basic Handbook of Transactional Analysis – Eric Berne: İnsanlar arasındaki etkileşimleri ve oyunları analiz eden bir klasik.
  2. Power Plays: Win or Lose-How History’s Great Political Leaders Play the Game – Dick Morris: Tarihteki büyük liderlerin güç oyunlarına nasıl yaklaştığını anlatan bir kitap.
  3. Snakes in Suits: When Psychopaths Go to Work – Paul Babiak ve Robert D. Hare: Psikopatların iş yerinde nasıl manipülatif davranışlar sergilediğini ele alan bir çalışma.
  4. İş Hayatında Psikolojik Oyunlar – Levent Küçük: İş hayatındaki insan ilişkilerini ve oyunları psikolojik açıdan ele alan bir kitap
  5. İş Hayatında Başarılı Olmanın Psikolojisi – Doğan Cüceloğlu: İş hayatında başarılı olmak için gerekli psikolojik becerileri ve stratejileri anlatan, özellikle kişisel gelişim üzerine yoğunlaşan bir eser.
  6. Kurumsal Oyunlar – Emre Kongar: Kurum içi politikalar ve etkileşimler üzerine derinlemesine bir bakış sunan, iş dünyasındaki dinamikleri analiz eden bir çalışma.

HBR

Okumaya devam et

GÜNCEL

Kimliğe Tanımlı Ehliyet: Her Durumda Yeterli mi?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Son yıllarda dijitalleşme adımlarıyla birlikte Türkiye’de birçok resmi işlem sadeleştirildi. Bu adımlardan biri de, sürücü belgesi bilgilerinin yeni nesil kimlik kartına tanımlanabilmesi uygulamasıdır. Peki, bu uygulama ile birlikte artık ehliyet taşımaya gerek kalmadı mı? Hukuki düzenlemeler ne diyor?

Yeni Uygulama Nedir?

İçişleri Bakanlığı’nın uygulamasıyla birlikte sürücüler, ehliyet bilgilerini çipli kimlik kartlarına entegre ettirebiliyor. Bu işlem Nüfus Müdürlüklerinde birkaç dakikada tamamlanabiliyor. Böylece iki kart yerine sadece tek bir kimlik kartı taşımanız yeterli hale geliyor.

Yasal Durum: Ehliyet Taşıma Zorunluluğu Hâlâ Var mı?

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Trafik Yönetmeliği‘ne göre:

  • Sürücülerin, araç kullanırken ehliyet belgesini ibraz edebilmesi gerekmektedir.

Ancak yeni uygulama sayesinde:

  • Kimlik kartı üzerinde yer alan çipten ehliyet bilgileri anında sorgulanabiliyor.

  • Bu nedenle fiziksel ehliyet belgesi ibrazı zorunluluğu, uygulamada ortadan kalkmış sayılıyor.

Uygulamada Dikkat Edilmesi Gerekenler

Her ne kadar yasal düzenleme fiilen ehliyeti taşımayı gerektirmese de, uygulamada bazı önemli detaylar bulunmaktadır:

  1. Kimlik Kartınız Mutlaka Yanınızda Olmalı: Ehliyet bilgileriniz kimliğe tanımlı olsa bile, sistem sorgulaması için kimliğinizi ibraz etmeniz gerekir.

  2. Sistemsel Sorunlar Olabilir: Polis ekipleri anlık sistem sorunları yaşarsa, fiziksel ehliyet belgesi talep edebilir.

  3. Yurtdışı Kullanımı: Yurt dışında araç kullanacak olan kişiler için fiziksel ehliyet hâlâ gereklidir. Yeni kimlik kartı yurt dışında geçerli değildir.

Ehliyeti Taşımak Gerekli mi?

Eğer ehliyet bilgilerinizi kimlik kartınıza tanımlattıysanız, Türkiye içinde araç kullanırken fiziksel ehliyetinizi taşıma zorunluluğunuz yoktur. Ancak kimliğinizi yanınızda bulundurmanız şarttır.

Güvenliğiniz ve olası teknik aksaklıklara karşı hazırlıklı olmak adına, fiziksel ehliyetinizi yanınızda bulundurmak hâlâ önerilen bir uygulamadır.

Okumaya devam et

GÜNCEL

16 Milyar hesap bilgisi çalındı, şifreleri değiştirin

Dünyanın en büyük veri sızıntılarından biri yaşandı. Apple, Facebook ve Google dahil olmak üzere birçok büyük platformun yaklaşık 16 milyar hesap bilgisi sızdırıldı. Sızan bilgiler sadece bu platformlarla sınırlı kalmadı, Instagram, Microsoft, Netflix, PayPal, Roblox, Discord, Telegram, GitHub ve 29’dan fazla ülkede çeşitli devlet hizmetlerinin hesap bilgileri de açığa çıktı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünyanın en büyük veri sızıntılarından biri yaşandı. Apple, Facebook ve Google dahil olmak üzere birçok büyük platformun yaklaşık 16 milyar hesap bilgisi sızdırıldı. Uzmanlar, tüm kullanıcıların şifrelerini hemen değiştirmesi gerektiğini vurguluyor.

Bu sızıntı, tarih boyunca yaşanan en büyük veri ihlallerinden biri olarak kayıtlara geçti. Siber suçluların kişisel bilgilerinize ve çevrimiçi hesaplarınıza benzeri görülmemiş bir erişim sağladığı belirtiliyor. Üstelik sızan bilgiler eski değil, yakın zamanda ele geçirilmiş “güncel” verilerden oluşuyor.

Sızan bilgiler sadece Apple, Facebook ve Google hesaplarıyla sınırlı kalmadı. Instagram, Microsoft, Netflix, PayPal, Roblox, Discord, Telegram, GitHub ve 29’dan fazla ülkede çeşitli devlet hizmetlerinin hesap bilgileri de açığa çıktı. Türkiye dahil pek çok ülkeden kullanıcıların verilerinin de sızmış olabileceği belirtiliyor.

Uzmanlar, bu tür bilgilerin dolandırıcılık, banka hesaplarından para çalma, sahtekarlık ve spam saldırıları gibi tehlikeli amaçlarla kullanılabileceğini ifade ediyor.

Siber güvenlik araştırmacıları, sızan verilerin çoğunun “infostealer” adlı zararlı yazılımlar aracılığıyla toplandığını açıkladı. Bu tür kötü amaçlı yazılımlar, bilgisayarlara sızıp kullanıcıların giriş bilgilerini, finansal verilerini ve diğer kişisel bilgilerini çalıyor.

Verilerin büyük çoğunluğu çok sayıda kişinin hesaplarının en azından bir kısmının ele geçirilmiş olabileceğini gösteriyor. Bu da kullanıcıların artık siber saldırılara karşı daha savunmasız olduğunu ortaya koyuyor.

CyberNews adlı güvenlik platformunun araştırmacıları, kullanıcılara şu tavsiyelerde bulunuyor: Şifrelerinizi hemen değiştirin, iki faktörlü kimlik doğrulamayı (2FA) etkinleştirin ve hesaplarınızı düzenli olarak kontrol edin. Özellikle bazı sızan veri kümelerinde çerezler ve oturum bilgileri gibi yöntemlerle 2FA korumasının aşılabileceği uyarısı yapıldı.

Yubico web güvenlik firmasının İngiltere direktörü Niall McConachie ise bu sızıntının, klasik şifrelerin artık yeterli olmadığını gösterdiğini belirtti. Daha güvenli olan ve şifre kullanmadan giriş yapılmasını sağlayan “passkey” yöntemlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini söyledi.

Sonuç olarak, milyonlarca kullanıcı için kritik bir güvenlik alarmı verilmiş durumda. Hesaplarınızın güvenliği için şifrenizi hemen değiştirip, mümkünse iki faktörlü koruma kullanmanız hayati önem taşıyor.

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Trump iki hafta süre verdi: İran’a ani saldırı riski ‘şimdilik’ azaldı

Yayınlanma:

|

Yazan:

FED Başkanı Powell’ın yüksek belirsizlik ortamında temkinli davranarak, Trump’ın tarifelerinin etkileri netleşmeden faiz indirimi yapmadığı hatta “şu an ne olacağını kimse bilmiyor, biz de bekleyip göreceğiz.” dedi olağan toplantısının ertesi günü, İsviçre Merkez Bankası politika faizini 25 baz indirerek üç yıl önceki %0 seviyesine geri çekti. Norveç Merkez Bankası ise dün sürpriz bir şekilde politika faizini 25 baz puan indirerek %4,00 seviyesine çekti. Bu, bankanın 2020’den bu yana gerçekleştirdiği ilk faiz indirimi oldu. İngiltere Merkez Bankası ise faizini beklendiği üzere %4,25 seviyesinde sabit bırakırken, gevşemeye açık kapı bırakması dikkat çekti.

Akabinde sahneye çıkan TCMB, jeopolitik gelişmeleri ve tarife savaşlarının getirdiği belirsizliğe işaret edere politika faizini %46 seviyesinde sabit bırakırken, beklentimizin aksine faiz koridorunu simetrik bir hâle de getirmedi. Mevcut belirsizlik ortamında, ihtiyaç olması durumunda, borç verme faizi oranını %49 seviyesinde bırakarak aslında 300 baz puan ilave sıkılaşma esnekliğini korudu. Son günlerde AOFM, TCMB’nin politika faizi olan %46 seviyesine gerilerken, dün BIST repo faizi (TLREF) ise %47 seviyesine yükseldi.

Tansiyonun artmadığı günlerde iş gören faizin %46’ya yeniden gerileyeceğini düşünüyoruz. TCMB’nin şahin bir duruş sergilemesine rağmen, eğer işler önümüzdeki 45 gün içerisinde ‘çirkinleşmezse’, Temmuz toplantısında kuvvetli bir faiz indirim ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu düşünüyoruz! Biraz daha büyük resimden bakarsak, Temmuz’da en az 350 baz puan faiz indirimi beklerken, sene sonu politika faizinin %35 seviyesine gerilemesini bekliyoruz.

Dönelim kararın piyasa yansımasına…  USDTRY kuru dün gün 39,25 seviyelerinde tamamlaması ardından bu sabah, pazartesi valörlü işlemlerde, gerek üç günlük fonlama maliyet gerekse de hafta sonu riski almak istenmemesi nedeniyle ilk işlemlerin 39,65 seviyelerinden eşleştiğini görüyoruz. Yüksek faiz ortamının şirketler üzerinde baskı kurması, finansman maliyetlerinde artışın yarattığı kârsızlık sorunu, üzerine tuz biber olan jeopolitik gelişmeler ve petrol fiyatlarının yüksek seyri, hisse senedi cephesinde havanın bozulmasına neden oldu: BİST100 endeksi günü %1 düşüle tamamlarken, haftanın genelinde şimdilik %2,25 düşüş sergiledi. Ana endekste aşağıda 9,000 yukarıda ise 9,700 oyun sahasının çizgilerini temsil ediyor. Kırdığı yöne doğru hareketin ivme kazanmasını bekliyoruz. CDS risk primi bebek adımları ile 315 baz puan seviyesine yükselirken, TCMB’nin şahin duruşuna paralel iki yıl vadeli gösterge tahvil basit faizi yeniden %40 seviyesinin altına geriledi.

Türkiye ile ilgili paragrafı kapatmadan, TCMB ve BDDK’nın haftalık verilerine de bakmak isterim. 13 Haziran ile sona eren haftada, yurt içi yerleşiklerin parite etkisinden arındırılmış döviz hesapları (DTH) 2,9 milyar dolar artış kaydetti. Bu rakam bir önceki hafta yine kurumsal müşteriler kaynaklı 2,6 milyar dolar azalmıştı. Bu nedenle çok fazla anlam yüklemek istemedik. BDDK verisine göre, KKM hacmi 5,2 milyar TL azalışla 566 milyar TL seviyesine geriledi. KKM hacmi çok küçüldüğünden azalış hızı da iyice ivme yitirdi. KKM’nin toplam mevduat stokundaki payı %2,5 seviyesine gerilerken, DTH ve KKM’nin toplamdaki payı ise önceki haftaya göre önemli bir değişim göstermeden %41 oldu (TL payı ise ~ %59). TCMB’nin 18 Haziran valörlü işlemlerinde net yabancı para pozisyonu yaklaşık 0,6 milyar dolar artışla manşet rakam 24,3 milyar dolar seviyesine geldi (bakınız grafik). Daha geniş bir açıdan bakarsak, sene sonunu ile siyasi iklimin değiştiği 19 Mart arasında 22 milyar dolar biriktiren TCMB, 19 Mart ile 28 Nisan arasında 50 milyar dolar rezerv kaybetmesi ardından yeniden yavaş yavaş rezerv biriktirmeye çabaladığını görüyoruz. Yabancıların menkul kıymet pozisyonu net anlamda 1,1 milyar dolar iyileşirken, hisse senetlerine ilginin yeniden tırmandığını da not edelim.

ABD piyasalarının Juneteenth tatili nedeniyle kapalı olması, Asya seansına net yön vermedi. Bu sabah ABD vadeli işlemlerinde %0,25 oranında düşüşler göze çarparken, yeni gün başlangıcında Pasifik’in diğer ucunda ise iyimser bir seyrin hâkim olduğunu görüyoruz. Kore ve Hong Kong borsaları %1’in üzerinde yükselirken, gösterge endeks Tokyo borsası, güçlenen YEN nedeniyle yatay bir seyir izliyor. Japonya’da Mayıs ayında çekirdek enflasyon gıda fiyatlarının öncülüğünde yıllık %3,7’ye yükselerek son iki yılın zirvesine çıktığını ve merkez bankasının hedefinin üstünde kalmaya devam ettiği görüyoruz.

İsrail-İran savaşının şiddetlenmesi ve Trump’ın olası ABD müdahâlesine yönelik kararını iki hafta içinde açıklayacak olması, küresel piyasalarda temkinli iyimser bir seyre yol açtı. Petrol fiyatları jeopolitik risklerle desteklense de, Brent bu sabah %2,5 düşüşle 76,80 dolar seviyesine geriledi (son üç haftada yükseliş %19). Benzer bir etkinin kıymetli madenler cephesinde de etkili olduğunu görüyoruz. Altının ons fiyatı hafta genelinde %2,25 düşüşle 3,350 dolar seviyesine gerilerken, gümüşün ons fiyatı ise hafta başı 37,30 dolar seviyesine kadar yükselmesi ardından 35,80 seviyesine geri çekildi. Benzer bir şekilde riskin arttığı son günlerde değer kazanan dolar da (DXY) bu sabah kazanımlarını geri verdi.

Bu arada haftaya yapacağım sunum için çalışırken, Hürmüz Boğazı’nı ve İran’ın ihracatı hakkında derinlemesine araştırma yaptım. ABD ile Çin arasında başlayan jeostratejik rekabetin tetiklediği tarife savaşları tüm haşmetiyle devam ederken, İran’ın ihraç ettiği petrolün %90’ını kim alıyor biliyor musunuz? Evet, Çin! Büyük resimde, daha önce de değindiğim üzere, İsrail’in son dönemde Hamas ve Hizbullah gibi örgütlere yönelik artan operasyonel baskısı, İran’ın askeri ve nükleer altyapısına doğrudan saldırı ile uzun süredir beklenen ancak ertelenen rejimi devirme sürecinin fiilen başlaması, Suriye, Lübnan ve Irak gibi ülkelerdeki güç boşluklarını hep birlikte geniş bir açıdan değerlendirmek gerekiyor. Bu yeni tablonun şimdilik enerji fiyatları ve güvenlik politikaları üzerinden Türkiye’ye olumsuz etkisi ön planda olsa da, İran’ın etkisinin zayıflaması, Türkiye’nin diplomatik ve jeopolitik manevra alanını genişletebilir. Suriye’nin kuzeyindeki terör yapılarının tasfiyesi, PKK’nın silah bırakma sürecinin hızlanması ve belki de Kıbrıs’a kadar uzanacak daha dengeli bir diplomasi ortamının oluşması gibi olumlu gelişmelerin de önünü açabileceğini düşündüğümüzün altını bir kez daha çizmek istiyoruz. Tüm bu gelişmelerin belki de en dikkat çekici sonuçlarından biri ise, Çin’in enerji arz güvenliği açısından daha kırılgan ve dışa bağımlı hâle gelmesidir.

Mali piyasaların gündeminde bugün Türkiye cephesinde tüketici güven endeksi ve merkezi yönetim borç stoku, dışarıda ise İngiltere’de perakende satışlar ve ABD Philadelphia FED endeksi takip edilebilir. Herkese güzel bir hafta sonu dileriz.

TCMB net döviz pozisyonu (tüm swaplar ve hazine dövizleri hâriç)

1750393777de952173ce1360eb447297a426318bf9_1_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.