Connect with us

EKONOMİ

Daron Acemoğlu: Asgari ücreti yüzde 50’ye de çıkarsanız gelirleri artıramazsınız

Nobel ödüllü Prof. Daron Acemoğlu, görüşmeleri devam eden asgari ücret konusunda, “Asgari ücreti yüzde 50’ye de, 70’e de çıkarsanız gelirleri artıramazsınız. Acilen verimliliği artırmak gerekir” dedi.
Acemoğlu, dezanflasyon konusunda, “Hızlı gidilirse ücretler daha da düşer, gelir eşitsizliği daha fazla artar, yavaş giderse enflasyonun tek haneye inmesi 8-10 yılı bulur. Tüketimi azaltmadan enflasyonu azaltmaya çalışıyoruz. Türkiye’nin kurumlarını geliştirmesi lazım” ifadelerini kullandı.

Yayınlanma:

|

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden (MIT) Nobel Ödüllü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Şahin’in ‘Sıfırdan Zirveye’ isimli kitabının lansmanının yapıldığı etkinlikte, “21. Yüzyılın Fırsatları ve Zorlukları” başlıklı bir sunum yaparak, yapay zeka, yaşlanan nüfus, iklim değişikliği ve küresel değişimlerin dünyayı ve Türkiye’yi etkileyecek ana akımlar olduğunu söyledi.

Bir grup gazetecinin Türkiye ve ekonomiyle ilgili sorularına da yanıt veren Daron Acemoğlu, faiz indirimi ve asgari ücret konusunda şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bir dezenflasyon programı olması gerekirdi. Bu programda hızlı gidersiniz, ücretler daha çok düşer, ücretli kesim için sıkıntı büyük, yavaş giderseniz bu sefer de enflasyonun tek haneye inmesi 8-10 yılı bulur… Tüketimi azaltmadan enflasyonu düşürmek mümkün değil. Enflasyon bir sorun ve ülkede yalnız bunun üstünde duruluyor ama kurumları iyileştirmeden bu sorunu çözmek mümkün değil….

“Türkiye’de asgari ücret neredeyse yüzde 50’yi etkiliyor. Bir ülkede yüzde 50 asgari ücretli, demek ki asgari ücret yüksek ama aynı zamanda sizi fakirliğin içinde. Problem verimlilik. Eğer verimliliğiniz bu kadar düşükse hiçbir şekilde orta sınıfın ve işçi sınıfının refahını düzeltemezsiniz. Türkiye verimliliği artırmalı ki ücretler artsın. Ücretler artmazsa sağlıklı bir büyümeye erişimimiz mümkün değil.

Yüksek enflasyon aslında bir semptom. Çünkü verimlilik artmadığı zaman enflasyona yol açacak bütün programlarla ekonomiyi hızlandırmaya çalışıyoruz. Olmuyor. Asgari ücreti yüzde 50’ye, yüzde 70’e çıkartarak ücreti artıramazsınız, verimliliği de artıramazsınız. Enflasyonun kısa vadede tek haneye, yüzde 5’lere 6’lara düşmesi mümkün değil. Tüketimi azaltmadan enflasyonu azaltmaya çalışıyoruz. Türkiye’nin kurumlarını geliştirmesi lazım. Bakanlıkların denetlenmesi, bütçe problemleri, yolsuzluk problemleri ve hukuk problemleri çok çok önemli. Bunları iyileştirerek verimliliği ve teknolojiyi artırmamız daha kolay hale gelir.

Kurumlarımızın çok daha iyi olması lazım. Yolsuzluğun çok daha iyi denetlendiği, hukukun üstün olduğu bir ortam olmalı. Türkiye’nin gençlere daha çok fırsat veren, daha çok özgürlük veren, daha çok onların ufuklarını açan bir sistem yaratması lazım ki parlak insanlar Türkiye’de kalabilsin.”

“Türkiye üç riskli bölgenin ikisine yakın”

Türkiye’nin şu an değişime hazır olmadığını dile getiren Acemoğlu, ülkede kısıtlı ve istikrarsız bir büyüme olduğuna dikkat çekerek, “Sürekli bir belirsizlik var. Şu anda belki de her 100 yılda bir olabilecek karmaşık bir ortamın içindeyiz. Bunun tehlikeleri de fırsatları da çok. Türkiye Ukrayna’ya daha da kötüsü Ortadoğu’ya çok yakın. Tayvan’ya birlikte dünyada üç riskli bölgenin ikisine çok yakın.

Barış dünyada Ortadoğu’dan başlayacak. Suriye’de bakalım yeni bir pencere mi açıldı, kaos mu olacak? Emin değilim. Esad rejimi çok ağır bir rejimdi. Türkiye bölgede etkili bir ülke. Hem şu anda daha üste çıkan gruplar Türkiye’ye yakın hem de Türkiye’deki milyonlarca Suriyeli’nin geri dönme olasılığı var. Bence çok kolay olmayacak. Orada barış olmadan ne Avrupa’dan ne Türkiye’den kimse döner” diye konuştu.

“En önemli kaynak insan kaynağı”

21. Yüzyılın Fırsatları ve Zorlukları başlıklı bir sunum gerçekleştiren Daron Acemoğlu, yapay zeka, yaşlanan nüfus, iklim değişikliği ve küresel değişimlerin dünyayı ve Türkiye’yi etkileyecek ana akımlar olduğuna dikkat çekti. Bu fırsatların kullanılması isteniyorsa en önemli kaynağın insan kaynağı olduğunu dile getiren Daron Acemoğlu, Türkiye insan kaynağına ciddi yatırım yapmalı ve teknolojiyi doğru kullanmalı. Ancak teknolojinin doğru kullanılması çok daha karmaşık bir olay. Tüm bu akımlar yeni fırsatlar yaratırken, bir yandan da bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Fırsatların kökeninde yatan şeyler de, yeni mal ve hizmet sağlamak ve yeni yöntemler geliştirmek. Nüfus, teknolo­ji, iklim değişikliğine adap­tasyon, yapay zeka konusun­da pek bir şey yaptığımız yok. Türkiye’nin önünde ufak bir pencere kaldı. Eğer gelecek 10-15 sene içinde de, bence en çok 20 sene içinde, tekno­loji bizi çok daha iyi bir dü­zeye getirip iş kaynaklarını çok daha iyi bir düzeye geti­remezsek durum iyi değil. Bir 10 sene daha harcayamayız” mesajı verdi.

“Yapay zeka yatırımı 1 trilyon doları buldu”

Yapay zekaya yapılan yatırımların 1 trilyon doları geçtiğine vurgu yapan Daron Acemoğlu, kendisi dahil olmak üzere yapay zeka konusunda çalışan herkesin beklemediği bir hızla gelişim yaşandığını belirtti.

Asıl gelişimin son dört yılda yaşandığını ifade eden Acemoğlu, “Sermaye ağırlıklı, enerji ağırlıklı hesaplama gücü yapay zeka sistemi, bundan 15 yıl önce düşünülmeyecek bir sistemdi. Şu anda aya gönderilen ‘Apollo’ aracından 1 milyar kere daha fazla hesaplama gücü kullanılıyor yapay zekada. Ancak yapay zekayı geçmişteki otomasyon gibi insanların yerine koymamalıyız. İktidar ve Teknoloji kitabında da bunu vurguladık. Endüstriyel devrimlerle birlikte otomasyonun devreye girmesiyle üretkenlik arttı. Ancak ücret düşüklüğüne ve işsizliğe yol açtı. 1980’den bu yana farklı demografik grupların reel ücretlerine baktık. ABD’deki 1980’den bu yana oluşan eşitsizlik patlamasının yüzde 60-70’i otomasyon ile açıklanıyor. Dijital teknolojiler otomasyon için kullanılınca paylaşılan büyüme sistemi çöküyor. Eşitsizliğin arttığı, büyük kesimin fayda göremediği bir sistem oldu. Dijital teknolojiler, insan verimliliğini artırmak için kullanılmadı. Eğer böyle olsaydı ücretler de artardı” diye konuştu.

Acemoğlu, yapay zeka da otomasyona doğru gidildiğini, yapay zekayı otomasyon için kullanan şirketlere bakıldığında daha az eleman aldıklarının görüldüğünü ve böyle devam ederse yapay zekanın yalnız sahiplerini daha zenginleşireceğini de sözlerine ekledi.

bloomberght

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Prof. Dr. Esfender KORKMAZ: Ekonomik Sorunlar Artacak

Yayınlanma:

|

Yazan:

2025 yılında, Trump’ın getirdiği ticaret gerilimleri, Ortadoğu, Hindistan – Pakistan, Putin ve Rusya’nın tutumu gibi jeopolitik belirsizlikler ile gelişmekte olan ülkelerde dış borç temerrüt riskinin artması, iktisadi konjonktürü olumsuz etkilemiştir. Küresel büyüme oranı da yüzde 2 ve altında olacaktır.

Türkiye ise, riskler açısından sıkıntılı bir döneme girdi. Ekonomi yönetimine ve makro verilere bakarsak, ekonomik istikrar sorunu artacaktır.

Bir ülkede istikrarın sağlanması ve doğru çözümler için, mevcut konjonktürü doğru değerlendirmek ve verileri doğru tespit etmek gerekir.

1- Kuru laf karın doyurmaz

Bloomberg’de dün sabah Mehmet Şimşek konuştu. Türkiye’de yaşamayan ve Türkiye’yi tanımayan birisi televizyona bakınca, her şey güllük gülistanlık zanneder. Gerçekte ise iyi niyet ve optimistlik motivasyonu yükseltir; ancak aynı zamanda gerçekler çok farklı ise fahiş hatalara neden olur.

Mehmet Şimşek’in söyledikleri ve iyi niyeti, Türkiye gerçeklerinden çok farklıdır.

Bütçe kaynakları üretken yatırımlara gidecek diyor.

Ama bütçe açıkları artıyor. Bütçenin yüzde 55’i transfer harcamalarına gidiyor. Bu harcamalar zaten üretken değil. Yüzde 45’i cari harcamalara ve yatırımlara gidiyor. Ancak cari harcamalarının da büyük bir kısmı personel harcamalarına gidiyor. Yatırımların payı yüzde 7 dolayındadır. Bakan personel harcamalarından mı kısacak? Yahutta Cumhurbaşkanlığı harcamaları ve diyanet harcamalarını mı kısacak da üretken yatırımlara yönlendirecek? Zaten baştan beri mali disiplin dedi ve fakat bütçe açıkları arttığı gözlemleniyor.

Yerli ve yabancı sermaye yatırımlarına yüksek teşvikler verilecek diyor.

Teknoloji yatırımları desteklenecek diyor. İhracat teşvikleri artacak diyor. Ama yatırım yapılması için hukuki altyapı olması gerekir. Hukuki altyapı sorulunca benim konum değil diyor. Hukuki altyapı ve güven olmazsa, yatırım ortamı olur mu? Zaten artık doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi de azaldı.

Cari açık düşecek diyor?

Cari açığın temel nedeni, üretimde yüksek oranda ithal girdi kullanmamızdır. Yatırım ortamı olmayınca ve içerde ithal ikame yatırımları yapılmayınca cari açık kalıcı olarak düşmez.

Mehmet Şimşek, umudunu Euro -dolar paritesinin yüzde 10’u geçmesine bağlamış.

‘’Kamu iç ve dış borcunun GSYH’ya oranı düşük, yüzde 25’tir.‘’ diyor.

Bir defa iç ve dış borçların ekonomik etkileri farklıdır. Bu oran yalnızca finansman açısından anlam ifade eder. Kaldı ki ülkenin dış borçları önemlidir. İster devlet ister özel sektör olsun dış borçlar için dövize ihtiyaç vardır. Temerrüt sorunu ve kriz sorunu da döviz ihtiyacından dolayı ortaya çıkıyor.

Yetişmiş işgücü Türkiye’nin sermayesi diyor.

Ama beyin göçünden haberi yok galiba. Eğitimde dünyadan ne kadar geri düştüğümüzü de göremiyor.

Kayıt dışılıkla mücadele ediyoruz, diyor.

Ama ödemeler bilançosuna göre geçen sene ocak-şubat 2 aylık dönemde net hata ve noksan kaleminden kaynağı belirsiz döviz çıkışı 309 milyon dolar iken bu sene aynı iki ayda 2 milyar 549 milyon dolar oldu. Kayıt dışı çıkan döviz 8 kat artmış.

Ekonomi yönetimi gerçekleri göremezse, etkili çözümler de üretemez.

Bu kadar badireden sonra toplum Ziya paşanın meşhur sözünü benimsedi:

Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz

Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde

2- Doğru veriler yoksa, çözüm de yoktur.

TÜİK Mart ayı işsizlik verilerini açıkladı. İşsizlik oranı yüzde 7,9‘a gerilemiş görünüyor. Dahası işsizlik her yıl düşüyor. 2019 yılında 14,1 iken şimdi yarı yarıya düştü demektir. Bu demektir ki ekonomi yönetimi telaşlanmasın. Ama bu veriler, ister farklı iş tarifleri nedeni ile olsun, ister yanlış yorumdan olsun, Türkiye gerçekleri ile uyuşmuyor.

2021 mart ayında TÜİK’e göre işsiz sayısı 4 milyon 190 bindir. 2025 Mart ayında bu sayı 2 milyon 807 bine gerilemiş. Ne var ki, TÜİK’in işsiz saymadığı iş aramayanlar ve fakat iş bulsalar hemen başlayacak olanlarla iş bulma umudunu kaybedenler sayısı da aynı dönemde 3 milyon 615 binden 4 milyon 300 bine çıkmış. Eğer işsizliği çözmek istiyorsak, 2807 kişiye değil, 2807 artı 4300 eşittir 7 milyon 107 bin kişiye göre çözüm geliştirmemiz gerekir.

Dahası, 2021 mart ayında yüzde 10,1 olan işsizlik oranı yüzde 2,2 azalarak şimdi 7,9’a gerilerken, atıl işgücü oranı aynı dönemde yüzde 6,9 oranında artarak, 21,9’dan yüzde 28’e yükselmiş.

3- Gidişatı doğru okumak zorundayız.

Ekonomi yönetimi istikrar programı yapmadı ve ekonomiyi yalnızca algıyla yönetmeye çalışıyor. Bu nedenle üretici ve tüketiciye güven ve umut vermedi.

İç siyasette tutuklamalar, ekonomik ve sosyal gidişatı bozdu, negatif beklentiler oluştu.

Merkez Bankası anketinde hane halkının 12 aylık enflasyon beklentisi yüzde 59,3’tür.  Beklentiler gerçekleşmeyi de negatif etkiler.

MB faizleri artırdı ve döviz sattı ve fakat dolarizasyonu engelleyemedi. 19 Mart 2025 tarihinden sonra döviz tevdiat hesapları 9 milyar dolar arttı. 14 Mart haftasında yüzde 40,26 olan döviz mevduat oranı da 18 Nisan haftasında yüzde 42,5’e çıktı.

Sanayi üretimi geriledi. 2021 baz yılına göre 2024 şubat ayında 103,1 olan endeks, 2025 şubat ayında 97,7 ye geriledi.

İSO PMİ endeksi 50 altına geriledi ve 48,3 oldu.

İlk çeyrek GSYH verileri açıklanmadı ve fakat gözlemlerimiz özel sektör yatırım yapmıyor.

Dış borçlarda temerrüt riski arttı. Çünkü CDS oranı yükseldi. Özellikle yabancı bankalardan her gün çok sayıda vatandaş başka ülkelerden vize veya vatandaşlık için yurt dışında gayrimenkul alıyor ve döviz gönderiyor.  Cari açık geçen yıla göre arttı.

13 Mart 2025 bu köşede, yanlış bir siyasi karar olursa, sıcak para çıkar, kriz derinleşir dedim. Sıcak para çıkıyor. Dahası, doğrudan yabancı yatırım sermayesi de satıp çıkıyor. Döviz talebi artıyor. Yeni bir kur şoku daha yaşayacağız.

En risklisi de siyasi kararlarda ekonominin dikkate alınmıyor olmasıdır. Üretici ve tüketici mevcut krizin derinleşeceğini bilmeli ve önlem almalıdır.

esfenderkorkmaz.com

Okumaya devam et

EKONOMİ

Boğaziçi Üniversitesi, Finans Zirvesi 2025’i düzenleyecek

Boğaziçi Üniversitesi, 10-11 Mayıs’ta düzenleyeceği Finans Zirvesi 2025 ile Türkiye’nin önde gelen finans aktörlerini bir araya getirecek

Yayınlanma:

|

Yazan:

Boğaziçi Üniversitesi, 10-11 Mayıs’ta düzenleyeceği Finans Zirvesi 2025 ile Türkiye’nin önde gelen finans aktörlerini bir araya getirecek.

Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, ‘Belirsizlik Çağında Finansal Dönüşüm’ temasıyla düzenlenecek zirve, para politikası, bankacılık, yatırım dinamikleri, finansal teknolojiler ve dijital dönüşüm gibi başlıklarda çok sayıda üst düzey ismi buluşturacak.

Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs’te yer alan Albert Long Hall’de iki gün boyunca sürecek zirve, Türkiye’nin finansal geleceğini şekillendirmeyi hedefleyen politikaların, uluslararası gelişmeler ışığında değerlendirileceği stratejik bir platform niteliği taşıyor.

Zirvenin ilk gününde, Türkiye ekonomisinin mevcut durumu, para politikaları, küresel sermaye akışları, bankacılık ve finansal teknolojiler gibi konular ele alınacak. İkinci gününde ise Türkiye sanayi ve enerji sektörlerinin değişen küresel finansal mimari çerçevesinde dönüşümü, iş dünyasının belirsizlik ortamında dayanıklılığı ve yatırım fonları başlıkları öne çıkacak.

Boğaziçi Üniversitesi, ulusal ve uluslararası medya organlarının yoğun ilgisiyle takip edilecek zirveyle bilgi üretiminde öncü rolünü sürdürüyor. Finans Zirvesi 2025, üniversitenin akademik, kamusal ve sektörel gündeme yön verme kapasitesinin de önemli bir göstergesi olacak. Akademisyenler, karar vericiler ve özel sektör temsilcileri, iki gün sürecek bu buluşma kapsamında ortak akıl üretme, stratejik fikir paylaşımı ve çok yönlü işbirlikleri geliştirme fırsatı bulacak.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi, Sermaye Piyasası Kurulu, Merkez Bankası ve Türkiye Varlık Fonu gibi kurumların üst düzey temsilcileri, Türkiye’nin küresel finans sistemindeki yeri ve hedeflenen konumu üzerine sunumlar gerçekleştirecek.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Yılın ilk çeyreğinde kamu tasarruf etti mi?

Yayınlanma:

|

Kamu parasının nasıl harcandığı, o ülkede yaşayanlar için ekonomik, sosyal, siyasi sonuçları belirlemede en önemli faktörlerden biridir. Bu parayı etkin ve verimli bir şekilde kullanmak kamu mali ve yönetim sisteminde şeffaflığı ve hesap verebilirliği gerektirir.

Kamu harcamalarının etkinlik ve verimlilik kazanımları, belirli bir kamu harcaması miktarı için “çıktıları arttırarak” ya da belirli bir çıktı miktarını elde etmek için gereken “girdileri azaltarak” gerçekleştirilebilir. Söz konusu ikinci seçenek, kamu harcamalarının azaltılmasına olanak tanır.

Kamu harcamalarında nelerin, ne kadar azaltılabileceği, oldukça geniş bir yazının konusu. Bu yazıda kamu harcamalarının kamuda tasarruf ile azaltılma seçeneğini ele alıyorum.

Zaten son yıllarda kamu harcamaları üzerindeki baskı giderek artıyor. Bu durumun nedenleri çok fazla, birkaçını sıralayalım:

Nedenlerden biri; iki yıl üst üste ek bütçe çıkarıldı, son iki yılın bütçe harcamaları/GSYH ortalaması yüzde 24,6’ya çıktı. Pandemiden çıkışta dahi bu oran (2021’de) yüzde 22’ydi.

Bir başka neden; seçimler ve ekonomik kriz bütçeyi yıprattı ve mali disiplinin daha fazla bozulmaması gerekli.

Nedenlerden bir diğeri; para politikasındaki sıkı duruşla maliye politikasının eşgüdüm içinde olması, harcamaları azaltarak sıkılaşması.

Bir diğer neden de; toplumca da beklenen, kamuda tasarrufun hayata geçmesi.

Bugün hazırladığım tablo, geçen yıl ve bu yılın ilk çeyreklerinde, tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan harcamaları karşılaştırıyor:

İki yıl önce en büyük artışın yaşandığı taşıt alım-kiralama, kırtasiye-baskı, temsil-ağırlama giderleri seçimler sonrasındaki düzeyine dönmeye başlarken, geçen yıla göre de gerileme bütçe rakamları bazında gerileme kaydetmiş görünüyor.

Ancak kamu, taşıt alımlarını özellikle 2023’ün ilk aylarında gerçekleştirmişti. 2023 yılı ilk çeyrekte taşıt alımları için 295,4 milyon TL harcanmıştı. İki yılın enflasyonu ve taşıtların değeri dikkate alındığında bugünkü karşılığı, bu tutarın iki katından fazla olacaktır. 2025 yılı ilk çeyrekte ise kamu taşıtları için harcanan meblağ 56 milyon TL’ye inmiş.

Zaten kamu, bu taşıtları 2023 ilk çeyrekte edinmiş, dolayısıyla bir anlamda alınan alınmış. Bu durumu alınan taşıtlarda devam eden taşıt onarım giderlerindeki artıştan anlayabiliriz.

Geçen yılın ilk üç ayında tasarruf tedbirleri kapsamındaki kalemlere harcanan tutar, ilk üç ay bütçe harcamalarının yüzde 1,63’ü olmuş. 2025 yılı aynı döneminde ise yüzde 1,27’si. Kamunun tasarrufa başlamadığı kabul edilen 2023 yılının tamamında tasarruf edilmesi gereken kalemlere yapılan harcama da, bütçe harcamalarının yüzde 1,96’sıydı.

Bu karşılaştırma bize şunu gösteriyor: Tasarruf genelgesinde yer alan harcama kalemlerinde ne kadar tasarruf edilirse edilsin bütçe açığını kontrol etmede etkisi giderek azalıyor. O nedenle doğru yere bakmak gerek, o da kararlı bir şekilde giderek büyüyen ve büyümeye devam edecek olan borç faiz giderlerine.

Bu yılın ilk çeyreğinde borç faiz giderleri/bütçe harcamaları oranı yüzde 14,6 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 23’e yükselmiş durumda.

Sadece mart ayına ait borç faiz giderleri/bütçe harcamaları oranı yüzde 15,7 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 25’e çıktı.

Çeyrekler itibariyle tasarruf genelgesindeki kalemlere yapılan harcamalara bakınca, burada top yekûn bir tasarruf olmayacağı açık. En basitinden enerji ya da haberleşme giderleri sıfırlanamayacağına göre, kamu harcamaya devam edecek.

Ancak son aylarda kamu harcamasının devamına, siyasi ve hukuki gerilimlerle borcun faiz, vade ve döviz riskindeki artışın bütçeye yansımaları farklı bir boyut kazandırıyor. Bu konuyu “Hazine’nin zor haftası” yazımda da anlatmıştım.

Yazının giriş kısmında bahsettiğim kamu harcamalarının etkinlik ve verimlilik kazanımlarının sağlanmasıyla kamu parası harcanırken de kamuda tasarruf sağlanabilir.

Etkin bir kamu borç yönetimi ile borç faiz giderlerinin bütçedeki payı azaldığında, mevcut tasarruf genelgesinin kapsamı genişletilip denetlendiğinde, belli bir çıktıyı elde etmek daha az girdi ile mümkün olacak.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.