ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
KRİPTO PARALAR VE BORSALAR FIRSAT MI? TEHLİKE Mİ?
Eski Hazineci Erden Armağan ER, zaman değişse de yöntemler ve fırsatçıların ağına düşenlerin psikolojisinin değişmediğini, her dönemde nasıl oluyor da birbirine benzer vurgunlar yapıldığını, sistemin fırsatçılar ile niçin başa çıkamadığını, babalarını dinlemeyen Z Kuşağının zaaflarının nasıl kendilerini vurduğunu tüm açıklığı ile anlatan bir yazı hazırladı. İşte o yazı :

Yayınlanma:
4 yıl önce|
Yazan:
Erden Armağan Er
Sanırım yazılarımı takip eden bankavitrini.com okurlarının dikkatini çekmiştir. Bugüne kadar yazdıklarımda kah makro ekonomi, kah para ve sermaye piyasası araçları ile ilgili, kimi genel kimi detay analizler paylaşmaya gayret ettim. Her ne kadar “Yatırım Tavsiyesi” olarak algılanmaması için azami gayret sarf etsem de, neticede yazdıklarımın “Yol Gösterici” olması genel amacımdı. Yazılarım bir işe yarayacaksa, okurlar en azından para kaybedecekleri bir yola benim yüzümden sapmasınlar yeterlidir diye düşünüyordum. Bu süreç zarfında zaman zaman aldığım e-postalarda “Kripto Para”larla ilgili neden bilgi vermediğime ilişkin sorulara muhatap olsam da bu topa girmemekte epey bir inat ettiğimi söyleyebilirim.
Peki Neden İnat Ettim?
Elbette birçok neden vardı, bunları başlıklar halinde özetlersem;
1) Çok yeni olan “blokzincir” teknolojisine yeterince vakıf olmamak;açıkçası eskiden olduğu kadar aktif olmamaktan kaynaklı bilgi eksikliğim, bu piyasalarda işlem yapmak konusunda imtina etmemin başlıca sebebidir. Zira bir nevi “Titan Saadet Zinciri” olarak addettiğim kripto paralar ve temelini oluşturan “blok zincir teknolojisi” ne kadar anlamaya çalışırsam çalışayım bir türlü aklıma yatmadı. Genel olarak Kapitalist Sistem’in “Piyasa Mantığı” da aklıma yatmamakla birlikte, özellikle “Türev Araçların” önce spekülatif balonlar yaratması, ardından daha da sıklaşan “çöküşlerin” devletler eliyle manipülasyona evrilmesini çözmem, yatırım konusunda daha da temkinli ve tedbirli davranmama yol açtı. ( Zaten amaç birkaç kişi dışında sistemin özü bilinmesin bu sayede büyük sermaye grupları sürekli kazanan taraf olsuna dönmüş durumda…)
2) Nasıl bir değer alınıp-satıldığına ilişkin endişeler; Blok Zincir teknolojisi ve kripto paralar belli bir projeye ve hikayeye dayalı olmalı, örneğin “bitcoin”in projesi, ABD Doları’nın yerini almak ve dünyanın alışverişlerde kullandığı para birimi olabilmekmiş. Aynı şekilde “etherium”’un projesi de dünyanın en büyük bilgisayarı olmak ve akıllı kontratlara aracılık etmek diyebiliriz. En büyük iki kripto paranın hikayeleri bunlar, peki geriye kalan 5,498 alt coinin ( CoinMarketCap verilerine göre) hikayesi nedir biliyor muyuz? Açıkçası ben bilmiyorum. Dolayısıyla son dönemde özellikle Z Kuşağının zengin olma hayallerini süsleyen kripto paraların nasıl bir değer yarattıkları meçhul ve henüz emekleme aşamasında olan bu teknolojik paraların uzmanlarına göre de %90’ından fazlası “dijital çöp” olmaya mahkum. Aslına bakarsanız bizim çocukluğumuzda biriktirdiğimiz futbolcu kartları, spor otomobil kartları v.b. lerini çok andırıyor. (Malum şimdilerde bazı çizgi roman kahramanlarının bile internet dünyasında kartları çok revaçta inanılmaz fiyatlara alınıp satıldıkları söyleniyor.)
3) Türkiye’de Aracılık Faaliyetlerinin Belirsizliği; Dünyada da, ülkemizde de henüz bu kripto paralarla ilgili resmi düzenlemeler bulunmuyor. Devletler ve hükümetler hukuki olarak henüz bir çerçeve çizmiş değiller. Gerçi TCMB geçtiğimiz hafta yayınladığı yönetmelikle ““Kripto varlıklar, ödemelerde doğrudan veya dolaylı şekilde kullanılamaz” diyerek ilk adımını yasaklama yönünde attı, ama elbette bu bir düzenleme sayılamaz. Üstelik yürürlük başlangıç tarihini de ilginç bir biçimde 30 Nisan 2021 olarak belirledi. Önümüzdeki süreçte bu da çokça tartışılacak bir konu. Dolayısıyla “kripto para piyasası” şu an için denetimsiz ve suistimale açık vaziyette. ( Yakın zamanda Thodex isimli kripto Para Borsası’nın sahibinin 400 bine yakın hesap sahibinin tahminen 2 milyar dolar tutarındaki kripto paralarıyla yurtdışına kaçtığı iddialarını biliyorsunuzdur.) Daha Thodex’in şoku atlatılamadan peş peşe VeBitcoin ve Bitay isminde iki borsanın! daha adı geçiyor ki, sanırım bunlar daha başlangıç.
4) Saklama hizmetlerinin ulusal ya da uluslar arası güvenilirliği; Malum günümüzde Hisse Senedi, Tahvil, Altın gibi varlıkların saklama ve takas hizmetleri resmi borsalar, saklama kuruluşları ve bankalar tarafından yapılmaktadır. Ancak, kripto paraların teknolojisi ve mantığı dikkate alındığında bu tür hizmetlere gereksinim duyulmadığı söylenebilir. Aracısızlık ve merkeziyetsizliği ön plana alan kripto varlıklar adına “sıcak cüzdan” ve “soğuk cüzdan” denilen “USB” tarzında çalışan donanımlarda saklanıyor varlıklar. Her ne kadar kişisel olarak cebinizde taşıyabileceğiniz “dijital formata” sahip olsalar da, ödemelerde ve alım-satımlarda mutlaka bir “aracı” ya da “borsa” ya ihtiyaç duyulmasından dolayı yine de bu konularda “lisans” almış kurumların varlığı bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumda da, regüle edilmemiş bir piyasada işlem yapmanın riskleri, ülkemizdeki örneklerinde olduğu gibi apaçık ortada.
5) Piyasanın “Merkeziyetsiz ve Denetimsiz” Oluşu; Finans işlerinden anlıyorsanız, iyi bir yazılımcıya sahipseniz ve de birazcık da paranız varsa, siz de hemen bir “kripto borsası” sahibi olabilirsiniz. Son yaşanan iki örnek de gösterdi ki, “iddia bayii” ya da liseden terk olmanızın bir sakıncası yok bu borsaları açabilmek için. Ben ve benim gibi uzun yıllar “portföy yöneticiliği” yapmış, çeşitli SPK Lisanslarına sahip, bu işlere 20 yıldan fazla kafa patlatmış olmak yasal olarak “serbest fon yöneticiliği” yapmaya yeterli olmazken, yüzbinlerce kişinin parasını alıp-satabilecekleri ve adeta finansal bir tsunami yaratma potansiyeli olan bu borsaları açmak neredeyse “bakkal dükkanı” açmaktan daha kolay görünüyor. Ne SPK, ne MASAK, ne de TCMB hala bu piyasayı nasıl düzenleyecekleri ya da en azından vatandaşların mağduriyet yaşamalarını önlemek adına hangi adımları atacakları konusunda harekete geçmiş değiller ve görünen o ki, daha çok insanımızın bu türden “Fırsatçılar” tarafından soyulmaları yüksek olasılık dahilindedir. Bundan birkaç yıl evvel FX piyasasında yaşanan çok daha küçük çaplı mağduriyetler, SPK’nın aracı kuruluşlar için getirdiği düzenlemeler sayesinde büyümeden önlenebilmişti. Ayrıca henüz dünyada da regülasyonlara ilişkin herhangi bir organizasyonun gelişmemiş olması, yurt içinde bu işlemlere aracılık yapanlar lehine bir durumu da beraberinde getiriyor. Falanca kripto borsasına üyeyiz, ya da filanca bizim “coin”imiz hakkında “tweet atacak” mealinden yöntemlerle tanıtım yaparak “müşteri” ya da amiyane borsa tabiriyle “keriz” toplamaya çalışıldığı aşikar.
6) Yatırımcılar Nerede Yanlış Yapıyorlar? Dikkat edilirse, kripto varlıklara en çok yatırım yapılan ülkeler sıralamasında üst sıralarda genellikle Az Gelişmiş ya da Gelişmekte Olan Ülke vatandaşlarının olduğu anlaşılıyor. Söz konusu ülkeler arasında Nijerya, Vietnam ve Filipinler’in ardından Türkiye 4. sırada. Gelir Dağılımındaki eşitsizlik, yüksek enflasyon, işsizlik bu ülkelerin ortak sorunları ve son 30 yılda uygulanan Neo liberal politikalarla “yoksulluk” tavan yapmış durumda. Çalışarak ve üreterek zengin olma ya da rahat bir yaşam sürme hayalleri gelişmiş ekonomilerde de azalmakla birlikte, Az Gelişmiş ve Gelişen Ülkeler grubunda tamamen yok olmuş durumda ve genç kuşak (Y ve Z Kuşağı), kurtuluş umudunu tamamen “kripto varlıklara” bağlamış görünüyor. Çevremde ve basında bu varlıklarla ilgili konuşulan tek şey ise; %500 mü yoksa %2000 mi kazandığından öte geçmemektedir. Son yaşananlar yatırımcıların “kripto varlıklar” hakkında çoğunlukla hiçbir bilgiye sahip olmadıklarını, karşı karşıya oldukları risklerden bihaber sadece “kazanç” odaklı konuya yaklaştıklarını gösteriyor. Bundan bir ay kadar önce Zoom’da katıldığım bir “kripto varlık” pazarlama toplantısında şahit olduklarım ise, konunun ülkemizde ne kadar istismara açık olduğuna dair şüphelerimde hiç de haksız olmadığımı gösterdi. Varlığı pazarlayan kişi, sanki büyük bir “lütufta” bulunuyormuşçasına bir tavır içerisinde, “arz fiyatında” indirim olmayacağını söyleyerek, katılımcılara adeta “önce biz sizi söğüşleyeceğiz” sonrası “Allah Kerim” modunda idi. Önce varlık, piyasada “işlem hacmi” ile dikkat çekecekmiş, sonra bilmem kim “Tweet” atacakmış, sonra da 20-25 katına Çinli’lere satılıp çıkılacakmış, “Külliye de arkalarındaymış” gibi afaki bir senaryo ile söylemini devam ettirirken, benim “Projeniz Nedir? Okuyabileceğim bir Halka Arz İzahnamesi ya da başka bir dokümanınız var mı? Gibi sorularımın ardından geçiştirmeye yönelik bir iki yanıtın ardından toplantı sona ermişti. Belli ki, yatırımcıların izahname, sirküler v.b. açıklayıcı ve taahhüt içeren hiçbir dokümanı okumadıkları varsayımıyla rahat hareket ettikleri gayet açıktı.
Yeni Bir “BANKER” Faciası Kapıda: KRİPTOZEDELER
Y ve Z Kuşağı 1980’lerin başındaki “Banker Faciasını” bilmez. Benim gibi X kuşağına dahil olanların da çok az hatırladığı başka bir “Finansal Çöküş” hikayesidir. Neo Liberal Politikaların Türkiye’deki miladı sayılan meşhur “24 Ocak 1980” kararlarından sonra ( Ki mimarı da o kimsenin yere göğe sığdıramadığı, ekonomide bu güne kadar yaşadığımız yıkım sürecini başlatan Turgut Özal’dır ), liberalleşme adımları atılmaya başlanmış, ancak adımların istenen hızda gerçekleşmemesi üzerine askerlerin 12 Eylül 1980 darbesi gelmişti. 24 Ocak Kararları’nın etkisiyle enflasyon hızla yükselişe geçmişti. Ekonomiden Sorumlu Müsteşar Turgut Özal, Hazine Genel Sekreteri Kaya Erdem’di. Mevduat faizleri enflasyonun altında getiriye sahipti ve vatandaşlar birikimlerinin enflasyon karşısında erimemesi için aynen bugün olduğu gibi getiri arayışındaydı. Faizlerin serbest bırakılmasıyla birlikte bankalar arasında başlayan faiz yarışı o güne kadar Türkiye mali sisteminde kullanılmayan bazı enstrümanların da devreye girmesine neden oldu. Bu mali araçlardan en fazla yaygınlaşanı “hamiline yazılı mevduat sertifikası”ydı. Bankaların “sırdaş hesap” adı altında ihraç ettikleri mevduat sertifikaları, bankalara belirli bir vade ile yatırılan paralar karşılığında, hesap sahibinin kimliğini gizli tutan, bankadaki mevduatın tutarını ve vadesini göstermek üzere verilen, hamiline yazılı bir belgeydi. Türkiye’de faaliyette bulunan 30 civarında banka, hamiline mevduat sertifikası ihraç ederken, bu sertifikalar bir anda sayıları binin üzerine çıkan bankerler tarafından pazarlanmaya başladı. Enflasyonun yıllık yüzde 30’lar civarında seyrettiği bu dönemde irili ufaklı birçok banker gazetelere verdikleri ilanlarla “mevduata aylık yüzde 10” , “yüzde 15” faiz vermeyi vaat ediyor, tüm Türkiye yüksek faize hücum ediyordu. Sürekli yeni mevduat toplayarak oluşturulmuş, mevduatın faizini ödemeye dayanan bu sistem, mevduat toplama hızı düşmeye başlayınca bankerlerin tek tek batmasına neden oldu. Maliye Bakanı Kaya Erdem’in, 1981 sonbaharında bankerler ortadan kaybolmaya başlayınca, “Vatandaş üç-beş kuruş fazla kazanmak için kumar oynamıştır” açıklaması piyasadaki paniği daha da artırdı. Dönemin hükümetinin almakta geç kaldığı yasal önlemler nedeniyle 300’e yakın banker iflas etmiş ve halkın milyarlarca TL parası yok olup gitmişti.
Babalarını dinlemeyen Z Kuşağı yaşayarak öğreniyor
Şimdi yaşanan Thodex ve benzeri yapılanmalarla ne kadar birbirine benziyor öyle değil mi? Halkın parasının enflasyon karşısında erimesi, çare olarak bilinçsizce bankerlere koşması, bankerlerin daha çok müşteri mudi çekebilmek için yaptıkları şaşaalı reklamlar, devletin ya da hükümetin önlem almakta gecikmesi… Nereyse tıpa tıp aynı öyle değil mi? Sadece tek bir fark var, o günkü bankerler şimdikiler gibi baştan halkı dolandırma niyetinde değillerdi. “Banker Kastelli” olarak bilinen Cevher Özden’in intihar etmesi bunun en açık göstergesidir. Bugün ise, failler en baştan planlarını dolandırıcılık üzerine kuruyorlar. Devlet ve hükümet mi? O günkü gibi bugün de önceden önlem almak yerine yeni “Kriptozedelerin” miktarına göre adım atmayı tercih ettikleri açıkça ortada.
Bankalar Neden Hazine Bölümlerinde “Genç Trader” Çalıştırıyorlar?
Genellikle bankaların Hazine Bölümleri ve Yatırım Kurumları ile Portföy Yönetim Şirketleri sürekli “Genç ve Dinamik” personel istihdam etmeyi tercih ederler. Eminim bu konu “İşsiz” kalmış orta yaşlı traderların bile aklına gelmemiştir. İşin içindeyken ve sürekli geçim, hayat ve kariyer derdindeyken insanın aklına gelmez, kendimden bilirim. Ne zaman ki mesleği bırakma kararı aldım benim de ondan sonra “kafama dank” etti bu konu. Elbette yeni mezun gençlerin dinamizmi, enerjisi, heyecanı yıllar geçtikçe olgunlaşan personelde kalmıyor. Fakat bunların yerini başka özellikler almaya başlıyor, siz ister “birikim” deyin ister “tecrübe” …. Lakin yaş ilerledikçe ve sistemin açıklarını, inceliklerini, aksaklıklarını sorgulamaya başladıkça artık “sistemin” arzulamadığı bir personel olmaya başlıyorsunuz. Müşterilerinize daha temkinli ve tedbirli olmayı salık vermeye, yönettiğiniz fonların risklerini daha iyi yönetmeyi öğreniyorsunuz. Fakat “sistem” sizden bunu değil, daha çok işlem hacmini, daha çok komisyonu istediği için onlar için cazip olmaktan çıkıyorsunuz. Ama gençler öyle mi? Günde tek bir işlemde kazanılabilecek parayı 40 işlem yaparak kazanıyor ve daha çok komisyon kazancı getiriyorlar. Gözleri kara, yanlış bir pozisyon aldıklarında eğer iyi yetişmişlerse anında “stop loss” yaparak çıkabiliyorlar. Nasılsa sistem yeni ve doğru fırsatları her zaman vermeye muktedir öyle değil mi?
Ama yaşı 40’ların üzerine çıkmış personel daha az hatayla ve daha az işlemle aynı belki de daha fazla getiriyi elde etmeyi biliyor. Bu yüzden kurumun karlılığı için olumsuz bir özne olmaya başlıyor. Özellikle de bizim gibi Az Gelişmiş ya da Gelişmekte Olan Piyasalarda nasılsa alttan sürekli iyi yetişmiş fakat tecrübesiz gençler hem de daha ucuza çalışmaya hevesliyken, ne gerek var “tecrübe” ve “birikime”? Hem bu çocuklar “oyun hamuru” gibi istediğiniz gibi şekillendirilebilir.
Son söz; Gençlerimizin önünü her zaman açık tutmalıyız, ancak aynı zamanda onlara yaşadığımız tecrübeleri aktarabilmeli, bizim yaptığımız hatalara düşmemelerini öğretebilmeliyiz. Bunu yaparken paylaştığımız pastayı daha da büyütecek politikaları takip etmeliyiz.
Erden Armağan ER www.bankavitrini.com yazarı [email protected]
İlginizi Çekebilir
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
KKM Dönemi Bitiyor mu? Merkez Bankası Vites Yükseltti

Yayınlanma:
3 gün önce|
21/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
21 Haziran 2025 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) basın duyurusu ile makroihtiyati çerçevede yapılan değişiklikleri ve bunların Türk lirasına geçişi destekleme amacı ile değişikliğe gitti:
Düzenlemelerin anlamını madde madde şöyle açıklayabiliriz:
1. TL Mevduat Payı Hedefleri
-
Gerçek kişi TL mevduat oranı %60’ın altında olan bankalar için hedef artırıldı.
-
%60-%65 arasında olan bankalara ise aylık %0,4 puan artış hedefi getirildi.
-
Bu düzenleme, bankaların TL mevduat toplamını artırmalarını teşvik ediyor. TL’ye geçiş hızlandırılmak isteniyor.
-
2. KKM Zorunlu Karşılık Oranı Arttırıldı
-
Kur Korumalı Mevduat (KKM) için zorunlu karşılık oranı %33’ten %40’a çıkarıldı.
-
Yani bankalar artık daha fazla karşılık ayırmak zorunda, bu da KKM’yi daha maliyetli hale getiriyor.
-
Dolayısıyla KKM’den çıkış teşvik ediliyor, TL vadeli mevduata geçiş isteniyor.
-
3. KKM Faiz Sınırlaması Gevşetildi
-
KKM hesaplarında uygulanabilecek asgari faiz oranı, politika faizinin %50’si yerine %40’ı olarak belirlendi.
-
Bankaların KKM’ye uygulayacağı faiz düşürülebilecek. Yine KKM’nin cazibesi azaltılıyor.
-
4. KKM’den TL’ye Geçiş
-
KKM’den TL mevduata geçişi teşvik için hedef korunurken, KKM’nin yenilenmesi sınırlandırılıyor.
-
Bu, KKM’den TL’ye dönüşü zorunlu ve sürekli hale getirmeye yönelik bir adım.
-
5. TL Mevduata Geçişi Kolaylaştırıcı Adım
-
1 aydan uzun vadeli ve değişken faizli TL mevduat açılmasına izin verildi.
-
Faiz endeksleri (TÜFE, ÜFE, TLREF vs.) ile bağlantılı değişken faizli mevduat açılabilecek.
-
Bu, yüksek enflasyon ortamında TL’ye ilgiyi artırmayı amaçlar.
-
6. Yabancı Para Mevduat Zorunlu Karşılık Oranı Düşürüldü
-
Yabancı para mevduatın TL karşılığı olarak tutulması gereken zorunlu karşılık oranı %4’ten %2,5’e düşürüldü.
-
Bu, bankaların döviz kaynağı üzerindeki yükü biraz azaltır. Ancak genel politika yine TL’ye geçişi desteklemeye yöneliktir.
-
GENEL DEĞERLENDİRME
Bu adımların genel amacı:
-
Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) çıkışı hızlandırmak,
-
TL vadeli mevduatın cazibesini artırmak,
-
Bankaları TL’yi teşvik etmeye zorlamak,
-
Para politikasının etkinliğini artırmak (yani faiz kararı ile tasarruf kararları arasındaki bağı güçlendirmek).
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
Krizler sıradanlaştı mı? Yatırımcı artık şok olmuyor!

Yayınlanma:
3 gün önce|
21/06/2025Yazan:
Erol Taşdelen
Günümüz finans dünyasında yatırımcılar adeta birer kriz savaşçısı haline geldi. Son 30 yılda yaşanan ekonomik, jeopolitik ve finansal sarsıntılar, yatırımcıların reflekslerini keskinleştirdi, risk algılarını yeniden şekillendirdi. Ancak bu “alışma” hali bir bağışıklık mı yoksa rehavet mi, tartışmaya açık.
Şoklara bağışıklık mı kazandık?
Yatırımcılar artık krizleri sadece endişe verici gelişmeler olarak değil, fırsat alanları olarak da görebiliyor. Bunun başlıca nedenleri:
-
Merkez bankalarının krize müdahale refleksleri güçlendi. “FED put” olarak adlandırılan politika sayesinde yatırımcılar diplerde alım yapma cesaretini artırdı.
-
Davranışsal finans bilgisi yayıldı; sürü psikolojisi daha bilinçli değerlendiriliyor.
-
Portföy çeşitliliği arttı: Hisse senetleri, altın, kripto, emtia gibi alternatif yatırım alanlarına yönelim yükseldi.
Ancak bu bağışıklık yanıltıcı olabilir. Tarih defalarca gösterdi ki her yeni kriz kendi doğasını taşır ve eski çözümler her zaman işe yaramaz.
Yakın tarihteki büyük piyasa şokları
Aşağıdaki tablo, son 35 yılda yatırımcıların karşı karşıya kaldığı önemli piyasa şoklarını özetliyor:
Yıl | Olay | Etkisi |
---|---|---|
1987 | Kara Pazartesi | Dow Jones %22 düştü. Panik satışlar algoritmik işlemleri tetikledi. |
1997 | Asya Krizi | Tayland’dan başlayan kriz Asya borsalarını çökertti. |
1998 | Rusya Krizi – LTCM | Hedge fonların sistemik riski ortaya çıktı. FED müdahale etti. |
2000 | Dot-com Balonu | Teknoloji hisseleri %70’ten fazla düştü. Nasdaq çakıldı. |
2008 | Küresel Finansal Kriz | Lehman Brothers battı, dünya resesyona girdi. |
2010–2012 | Avrupa Borç Krizi | Yunanistan ve Güney Avrupa ekonomileri sarsıldı. |
2016 | Brexit | Sterlin tarihi düşüş yaşadı. Avrupa’da birlik tartışıldı. |
2020 | COVID-19 | Piyasalar çöktü. Petrol negatife indi. Genişlemeci politikalar devreye girdi. |
2022 | Ukrayna-Rusya Savaşı | Enerji ve tarım fiyatları patladı, küresel enflasyon başladı. |
2023 | Bankacılık Krizi (SVB, Credit Suisse) | Bankacılık sistemine güven sorgulandı. Risk iştahı azaldı. |
2024–2025 | İran-İsrail Gerginliği | Orta Doğu kaynaklı jeopolitik risk yeniden fiyatlandı. |
Yatırımcının yeni refleksleri
Günümüz yatırımcısı geçmişe kıyasla daha stratejik davranıyor:
-
“Buy the dip” (düşüşte al) mantığı benimsendi.
-
Hızlı portföy rotasyonu ve likiditeye yönelim arttı.
-
Algoritmik işlemler sayesinde tepkiler daha hızlı ancak daha volatil.
Tehlike: krizlere alışmak
Yatırımcılar krizlere alıştıkça, bazı tehlikeli eğilimler de doğuyor:
-
Rehavet: “Nasıl olsa merkez bankaları kurtarır” düşüncesi hâkim olabilir.
-
Aşırı risk alma: Kriz sonrası sert yükselişler beklentisiyle riskli varlıklara aşırı yönelim.
-
Gerçek risklerin göz ardı edilmesi: Jeopolitik ya da yapısal riskler yeterince fiyatlanmıyor olabilir.
Bağışıklık mı, körlük mü?
Yatırımcılar şoklara karşı daha hazırlıklı olabilir ancak bu hazırlık, rehavete dönüşmemeli. Finansal sistem her zaman yeni riskler üretmeye devam eder. Bugün yaşanabilecek bir jeopolitik kriz, iklim krizi, siber saldırı veya küresel borç sorunu, piyasaları yeniden sarsabilir.
Bu nedenle yatırımcı için en önemli kural hâlâ geçerli:
“Geçmişteki krizleri hatırla, ama bir sonrakinin farklı olacağını unutma.”
Erol TAŞDELEN-Ekonomist www.bankavitrini.com
ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA
Trump iki hafta süre verdi: İran’a ani saldırı riski ‘şimdilik’ azaldı

Yayınlanma:
3 gün önce|
20/06/2025Yazan:
BankaVitrini
FED Başkanı Powell’ın yüksek belirsizlik ortamında temkinli davranarak, Trump’ın tarifelerinin etkileri netleşmeden faiz indirimi yapmadığı hatta “şu an ne olacağını kimse bilmiyor, biz de bekleyip göreceğiz.” dedi olağan toplantısının ertesi günü, İsviçre Merkez Bankası politika faizini 25 baz indirerek üç yıl önceki %0 seviyesine geri çekti. Norveç Merkez Bankası ise dün sürpriz bir şekilde politika faizini 25 baz puan indirerek %4,00 seviyesine çekti. Bu, bankanın 2020’den bu yana gerçekleştirdiği ilk faiz indirimi oldu. İngiltere Merkez Bankası ise faizini beklendiği üzere %4,25 seviyesinde sabit bırakırken, gevşemeye açık kapı bırakması dikkat çekti.
Akabinde sahneye çıkan TCMB, jeopolitik gelişmeleri ve tarife savaşlarının getirdiği belirsizliğe işaret edere politika faizini %46 seviyesinde sabit bırakırken, beklentimizin aksine faiz koridorunu simetrik bir hâle de getirmedi. Mevcut belirsizlik ortamında, ihtiyaç olması durumunda, borç verme faizi oranını %49 seviyesinde bırakarak aslında 300 baz puan ilave sıkılaşma esnekliğini korudu. Son günlerde AOFM, TCMB’nin politika faizi olan %46 seviyesine gerilerken, dün BIST repo faizi (TLREF) ise %47 seviyesine yükseldi.
Tansiyonun artmadığı günlerde iş gören faizin %46’ya yeniden gerileyeceğini düşünüyoruz. TCMB’nin şahin bir duruş sergilemesine rağmen, eğer işler önümüzdeki 45 gün içerisinde ‘çirkinleşmezse’, Temmuz toplantısında kuvvetli bir faiz indirim ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu düşünüyoruz! Biraz daha büyük resimden bakarsak, Temmuz’da en az 350 baz puan faiz indirimi beklerken, sene sonu politika faizinin %35 seviyesine gerilemesini bekliyoruz.
Dönelim kararın piyasa yansımasına… USDTRY kuru dün gün 39,25 seviyelerinde tamamlaması ardından bu sabah, pazartesi valörlü işlemlerde, gerek üç günlük fonlama maliyet gerekse de hafta sonu riski almak istenmemesi nedeniyle ilk işlemlerin 39,65 seviyelerinden eşleştiğini görüyoruz. Yüksek faiz ortamının şirketler üzerinde baskı kurması, finansman maliyetlerinde artışın yarattığı kârsızlık sorunu, üzerine tuz biber olan jeopolitik gelişmeler ve petrol fiyatlarının yüksek seyri, hisse senedi cephesinde havanın bozulmasına neden oldu: BİST100 endeksi günü %1 düşüle tamamlarken, haftanın genelinde şimdilik %2,25 düşüş sergiledi. Ana endekste aşağıda 9,000 yukarıda ise 9,700 oyun sahasının çizgilerini temsil ediyor. Kırdığı yöne doğru hareketin ivme kazanmasını bekliyoruz. CDS risk primi bebek adımları ile 315 baz puan seviyesine yükselirken, TCMB’nin şahin duruşuna paralel iki yıl vadeli gösterge tahvil basit faizi yeniden %40 seviyesinin altına geriledi.
Türkiye ile ilgili paragrafı kapatmadan, TCMB ve BDDK’nın haftalık verilerine de bakmak isterim. 13 Haziran ile sona eren haftada, yurt içi yerleşiklerin parite etkisinden arındırılmış döviz hesapları (DTH) 2,9 milyar dolar artış kaydetti. Bu rakam bir önceki hafta yine kurumsal müşteriler kaynaklı 2,6 milyar dolar azalmıştı. Bu nedenle çok fazla anlam yüklemek istemedik. BDDK verisine göre, KKM hacmi 5,2 milyar TL azalışla 566 milyar TL seviyesine geriledi. KKM hacmi çok küçüldüğünden azalış hızı da iyice ivme yitirdi. KKM’nin toplam mevduat stokundaki payı %2,5 seviyesine gerilerken, DTH ve KKM’nin toplamdaki payı ise önceki haftaya göre önemli bir değişim göstermeden %41 oldu (TL payı ise ~ %59). TCMB’nin 18 Haziran valörlü işlemlerinde net yabancı para pozisyonu yaklaşık 0,6 milyar dolar artışla manşet rakam 24,3 milyar dolar seviyesine geldi (bakınız grafik). Daha geniş bir açıdan bakarsak, sene sonunu ile siyasi iklimin değiştiği 19 Mart arasında 22 milyar dolar biriktiren TCMB, 19 Mart ile 28 Nisan arasında 50 milyar dolar rezerv kaybetmesi ardından yeniden yavaş yavaş rezerv biriktirmeye çabaladığını görüyoruz. Yabancıların menkul kıymet pozisyonu net anlamda 1,1 milyar dolar iyileşirken, hisse senetlerine ilginin yeniden tırmandığını da not edelim.
ABD piyasalarının Juneteenth tatili nedeniyle kapalı olması, Asya seansına net yön vermedi. Bu sabah ABD vadeli işlemlerinde %0,25 oranında düşüşler göze çarparken, yeni gün başlangıcında Pasifik’in diğer ucunda ise iyimser bir seyrin hâkim olduğunu görüyoruz. Kore ve Hong Kong borsaları %1’in üzerinde yükselirken, gösterge endeks Tokyo borsası, güçlenen YEN nedeniyle yatay bir seyir izliyor. Japonya’da Mayıs ayında çekirdek enflasyon gıda fiyatlarının öncülüğünde yıllık %3,7’ye yükselerek son iki yılın zirvesine çıktığını ve merkez bankasının hedefinin üstünde kalmaya devam ettiği görüyoruz.
İsrail-İran savaşının şiddetlenmesi ve Trump’ın olası ABD müdahâlesine yönelik kararını iki hafta içinde açıklayacak olması, küresel piyasalarda temkinli iyimser bir seyre yol açtı. Petrol fiyatları jeopolitik risklerle desteklense de, Brent bu sabah %2,5 düşüşle 76,80 dolar seviyesine geriledi (son üç haftada yükseliş %19). Benzer bir etkinin kıymetli madenler cephesinde de etkili olduğunu görüyoruz. Altının ons fiyatı hafta genelinde %2,25 düşüşle 3,350 dolar seviyesine gerilerken, gümüşün ons fiyatı ise hafta başı 37,30 dolar seviyesine kadar yükselmesi ardından 35,80 seviyesine geri çekildi. Benzer bir şekilde riskin arttığı son günlerde değer kazanan dolar da (DXY) bu sabah kazanımlarını geri verdi.
Bu arada haftaya yapacağım sunum için çalışırken, Hürmüz Boğazı’nı ve İran’ın ihracatı hakkında derinlemesine araştırma yaptım. ABD ile Çin arasında başlayan jeostratejik rekabetin tetiklediği tarife savaşları tüm haşmetiyle devam ederken, İran’ın ihraç ettiği petrolün %90’ını kim alıyor biliyor musunuz? Evet, Çin! Büyük resimde, daha önce de değindiğim üzere, İsrail’in son dönemde Hamas ve Hizbullah gibi örgütlere yönelik artan operasyonel baskısı, İran’ın askeri ve nükleer altyapısına doğrudan saldırı ile uzun süredir beklenen ancak ertelenen rejimi devirme sürecinin fiilen başlaması, Suriye, Lübnan ve Irak gibi ülkelerdeki güç boşluklarını hep birlikte geniş bir açıdan değerlendirmek gerekiyor. Bu yeni tablonun şimdilik enerji fiyatları ve güvenlik politikaları üzerinden Türkiye’ye olumsuz etkisi ön planda olsa da, İran’ın etkisinin zayıflaması, Türkiye’nin diplomatik ve jeopolitik manevra alanını genişletebilir. Suriye’nin kuzeyindeki terör yapılarının tasfiyesi, PKK’nın silah bırakma sürecinin hızlanması ve belki de Kıbrıs’a kadar uzanacak daha dengeli bir diplomasi ortamının oluşması gibi olumlu gelişmelerin de önünü açabileceğini düşündüğümüzün altını bir kez daha çizmek istiyoruz. Tüm bu gelişmelerin belki de en dikkat çekici sonuçlarından biri ise, Çin’in enerji arz güvenliği açısından daha kırılgan ve dışa bağımlı hâle gelmesidir.
Mali piyasaların gündeminde bugün Türkiye cephesinde tüketici güven endeksi ve merkezi yönetim borç stoku, dışarıda ise İngiltere’de perakende satışlar ve ABD Philadelphia FED endeksi takip edilebilir. Herkese güzel bir hafta sonu dileriz.
TCMB net döviz pozisyonu (tüm swaplar ve hazine dövizleri hâriç)
Emre Değirmencioğlu
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (844)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.142)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (450)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.852)
- GÜNCEL (3.220)
- GÜNDEM (3.196)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.246)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (475)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.055)
- Ali Coşkun (24)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (64)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (569)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (41)
- Onur ÇELİK (34)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (7)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Yapay Zekâ Beyninizi Sessizce Ele Geçiriyor Olabilir!

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

ABD İran’ı vursa da, piyasalarda panik havası yok!

Aşırı Düşünmenin Zararları: Zihni Tutsak Eden Sessiz Tehlike

Yapay Zekâ Müşteri Temsilcileri Şivenizle Konuşacak

Yapı Kredi emeklilere 27 bin liraya varan nakit promosyon sunuyor

GAZİANTEP OSB’de 5 günde 7 firma Konkordato aldı

UŞAK’ın en köklü Market Zinciri EGEŞOK Konkordato aldı

Siyasi Gerginlik Ekonomiyi Geriyor: Reel Sektör Nefes Alamıyor!

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

KİL VE BENTONİT TESİSLER NE İŞE YARAR?

Tennis Istanbul Open 2025 Şirketler Arası Tenis Turnuvası başladı

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

Kriz mi Dediniz? Yeni Başlangıçlar İçin En Doğru Zaman!
- SON DAKİKA HABERİ: Borsa günü düşüşle tamamladı 23/06/2025
- 23 HAZİRAN BRENT PETROL FİYATI! Brent Petrol fiyatları ne kadar, kaç TL oldu? 23/06/2025
- EK DERS ÜCRETİ 2025: Öğretmenlerin bir saat ek ders ücreti ne kadar oldu? 23/06/2025
- Piyasalar savaş senaryosunu fiyatlıyor: PANİK SATIŞLARA DİKKAT! 23/06/2025
- Türkiye ekonomisine 1,1 milyar dolarlık sendikasyon kredisi desteği 23/06/2025
- DOĞUM YARDIMI BAŞVURU EKRANI e-DEVLET: 5 bin lira doğum yardımı başvurusu nereden, nasıl yapılır? 23/06/2025
- 23 HAZİRAN 2025 PAZARTESİ ALTIN FİYATLARI: Bugün gram altın, çeyrek altın ne kadar? 23/06/2025
- Trump: Herkes petrol fiyatlarını düşürsün 23/06/2025
- ABD'de 2. el konut satışlarında zayıf seyir 23/06/2025
- Almanya savunma harcamalarını artırmayı planlıyor 23/06/2025
- IFO: Trump'ın vergileri Almanya'nın ABD'ye ihracatını %38,5 düşürebilir 23/06/2025
- Turist girişleri Mayıs'ta yıllık olarak geriledi 23/06/2025
- Erdoğan: Kamu görevlilerimizi enflasyona ezdirmemek asli vazifemiz 23/06/2025
- Akkök, 2025'te 500 milyon dolar yatırım yapacak 23/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı