Connect with us

EKONOMİ

Adım adım serbest kur rejiminde devalüasyon, enflasyon ve stagflasyon

Yayınlanma:

|

  • Türk Lirasında erime hız kesmeden devam ediyor. Adeta her geçen gün, serbest kur rejiminde yeni bir devalüasyon yaşanıyor. Hatırlanacağı üzere, hafta ortası beklenmedik bir şekilde sağlıksız kur oluşumuna müdahalede bulunan TCMB’nin, bu adımının mevcut ekosistemde başarılı olamayacağının nedenlerin anlatmıştık. 
  • Müdahalenin ‘psikolojik’ etkisinin, faiz söylemleri ile anında gölgelenmesi ve TCMB’nin en son müdahale ettiği 2014 yılına göre ‘kas gücünün’ çok daha zayıf olması, TL’de erimenin dün de hızla devam etmesine neden oldu. Son verilere göre, TCMB’nin ‘net’ döviz rezervlerinin (eksi) 36 milyar dolar seviyesinde olduğunu hesaplıyoruz. 
  • Asıl mevzunun izlenen ve oldukça tehlikeli bir deney olarak piyasalar tarafından okunan negatif reel TL getirisi olduğu müddetçe, TL’de kalıcı toparlanmanın çok ama çok zor olacağını düşünüyoruz. 
  • Kura doğrudan yapılan müdahale öncesinde 13,50 seviyelerinde işlem göre USDTRY kuru, müdahale ardından kısa bir sürede 12,50 seviyesine inse de, dün gün sonunda 13,90 seviyesine varan bir yükseliş görüldü. Dün bültenimizde, 2014 yılında yapılan piyasaya doğrudan satış yönünde müdahalenin neden başarısız olduğunu, 3,1 milyar dolar satılması ardından takip eden 2 günde kurun oldukça sert bir şekilde yükselmeye devam etmesi ardından dönemin Başkanı Başçı, gece yarısı PPK’yı toplayarak faizleri sert bir şekilde artırmak durumunda kalmıştı. 
  • Şu anda, faiz artırımının yerine, faiz indiriminin devam edeceği beklentisi, hatta bunun bizzat dün TCMB tarafından yatırımcı toplantısında söylenmesi de TL’nin işini pek kolaylaştırmıyor. Dün TCMB, PPK metninde yer verdiği cümleyi aynen tekrar ederek faiz indirimi için “sınırlı alanı” kaldığını söyledi. Bu açıklama, 16 Aralık tarihinde düzenlenecek olağan PPK toplantısında da 100 baz puan faiz indirimi ile gevşeme döngüsünün sonlanacağı anlamına geliyor. Ayrıca, döviz mevduatlarının TL’ye dönmesini teşvik yönünde çalışmalar da olduğuna işaret edildi.  
  • Bu bakış açısıyla, politika faizinin %14 veya daha altına gittiği bir ortamda, enflasyonun hızla %21 seviyelerinin üzerine yakın bir zamanda yelken açacağı düşünülürse, TL’nin yatırımcısına reel bir getiri verebilmesi için ne kadarlık bir faiz artışına ihtiyaç duyulduğunu varın siz hesaplayın.  
  • Dün TCMB tarafından açıklanan haftalık para ve banka istatistiklerine göre, 26 Kasım ile biten haftada parite ve fiyat etkisinden arındırılmış rakamlara göre gerçek kişilerin döviz mevduatları (DTH) bir önceki haftaya göre yaklaşık 1 milyar dolar tüzel kişilerin ize 0,9 milyar dolar azaldı. Bilançonun TL tarafında azalma görmemiz nedeniyle, bu akamları döviz satışı yerine nakit dövizle dayanıklı tüketim mal alışverişi olduğunu düşünüyoruz. Hatırlarsanız, enflasyona karşı koruma olarak konut, arsa ve otomobile olan talebin artmasını beklediğimiz bültenlerimizde daha önce de paylaşmıştık. 
  • Dün açıklanan öncü dış ticaret rakamlarına göre, Kasım’da ihracat 21,5 milyar dolar ile rekor artarken, ithalat ise 26,8 milyar dolar ile benzer bir şekilde rekor artış kaydetti. Bu bakış açısıyla, ihracatın ithalata bağımlılığının olduğu bir ülkede, hedeflenen cari fazla konusunun ithalat bacağına azami dikkat edilmesi gerekiyor. Keza, 100 birim ihracatın içinde yer alan 65-70 birim ara malın (girdi), TL değer kaybettikçe çıktının da fiyatının artmasına neden olacaktır.  
  • Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi not görünümünü durağandan negatife çevirdi. İzlenen ‘yeni’ para politikası veya Türkiye’nin soyunduğu bu tehlikeli deney, TL’nin her geçen gün eridiği bir ortamda, not indirimi için de diğer kredi derecelendirme kuruluşlarına da kapı aralıyor. Bu gece Moody’s’in Türkiye değerlendirmesini takip edeceğiz. Türkiye’nin yeniden yatırım yapılabilir bölgeye adım atması için Moody’s’e göre 5 basamak, S&P’ye göre 4 basamak, Fitch’e göre ise 3 basamak yukarıya çıkılması gerekiyor! 
  • Moody’s öncesinde, Türkiye’nin yabancı nezdinde risklerini gösteren 5 yıllık CDS risk priminin 530 baz puanla son 13 ayın zirvesinde olduğunu not edelim. Tek başına Türkiye risk priminin (530), Güney Afrika (230) ve Brezilya (245) riskinde büyük olduğunu not edelim. TCMB’nin faiz indirim döngüsünü, 10 yıllık Türkiye tahvilinin (piyasa faizi) Eylül başına göre %17’den %21,2 seviyesine çıkarak onaylamadığını not edelim. Başkan Kavcıoğlu’nun atanması ardından Mart ayından bu yana USDTRY kurunun 7’de 14’e yükseldiğini de not edelim.  
  • Bugün sabah saatlerinde, TÜİK tarafından açıklanacak resmi enflasyon rakamlarını takip edeceğiz. İTO verisi sonrası %3 olan anket ortalamalarının da üzerinde bir gerçekleşme ile karşı karşıya kalabileceğimizi düşünüyoruz. Önümüzdeki aylarda, kurun her %10 artışının enflasyona 3-5 puan arasında geçişkenlik yarattığını düşünürsek, enflasyonda yönün yukarı olacağını not edelim.
  • Günün ikinci yarısında ise, ABD’de her ayın ilk Cuması olduğu üzere, KKTC saati ile 15:30’da ABD Çalışma Bakanlığı tarafından açıklanacak Kasım ayı istihdam raporu önemle takip edilecektir. Anketlere göre, tarım dışı istihdamın 550bin kişi artması bekleniyor. FED’in yakından takip ettiği aylık ücret artışının %0,4 yıllık ise %5 artması, işsizlik oranının ise %4,5’e gerilemesi bekleniyor. Beklentinin dışında kalan gerçekleşmeler, kuşkusuz piyasa hareketine neden olabilir. 
  • Dün OPEC+’dan gelen Ocak ayında günlük 400bin varil artırma kararı, bir miktar şaşkınlık yarattı. Omicron varyantı sonrası petrol fiyatlarında yaşanan sert düşüş ile OPEC+’in aldığı kararı biraz şaşırarak takip ettiğimizi itiraf etmek gerekiyor. Bunun da yansıması olarak Brent cinsi ham petrolün varil fiyatı dün 65,7 dolar seviyesine kadar geriledi. Brent petrol pozisyonumuzdan çıktığımızdan bu yana düşüş son 5 hafta %24 oldu! 
  • Küresel risk iştahının göstergesi olan hisse senedi piyasaları, FED riski ile Omicron virüsü arasında gidip geliyor. Dün geceyi %1 civarında yükselişle tamamlayan ABD borsalarını bu sabah Pasifiğin diğer ucunda Asya borsaları da, aynı ölçüde olmasa da takip ediyor. Tarım dışı istihdam verisine kadar göreceli sakin, akabinde ise verinin işaret ettiği yöne doğru bir piyasa hareketi bekliyoruz.  
  • USDTRY kuru dün akşam 13,90 seviyesine kadar çıkması ardından bu sabah günü 13,75 seviyelerinden karşılıyor. Altın ve gümüş keyifsiz seviyelerde olsa da, gümüşle 21,3-22,30 dolar arasında yeniden aşka kanmak üzere siperde bekliyoruz. Piyasaların risksiz faiz olarak takip ettiği 10 yıllık tahvil faizleri %1,43 ile tehlike bölgesi olarak okuduğumuz %1,69 seviyesinin uzağında yer alırken, DXY’nin 96,2 seviyesinde ve yüksek seyrini korumaya devam ettiğini not ederek bültenimizi tamamlayalım. İyi bir hafta sonu dilerim. 

İKTİSATBANK

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Bütçe açıkları dizginlenebilir mi?

Bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak

Yayınlanma:

|

Mayıs ayına ait merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine göre bütçe fazlası 235,2 milyar TL, kümülatif (Ocak-Mayıs) bütçe açığı da 650,3 milyar TL oldu. Mayıs ayı bütçe fazlası, giderlerdeki önemli bir azalış kaynaklı değil, tersine kurumlar vergisi hasılatının beklendiği gibi mayıs ayında vergi gelirlerini beslemesiyle gerçekleşti.

Rakamla ifade etmek gerekirse; nisan ayına göre mayıs ayında bütçe giderlerinde 43 milyar TL’lik azalışa karşılık bütçe gelirleri 368 milyar TL arttı. Bu artışın hemen hemen tamamı kurumlar vergisi hasılatı kaynaklı.

Önce vergi hasılatındaki değişime bakalım, ardından bütçe giderlerinde azalış olmuş mu, ona bakarız:

Kurumlar vergisi yıllık beyana tabi bir vergi. Aynı zamanda cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, GVK’da belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir. Ocak – Şubat – Mart geçici vergi dönemi beyanname verilme ve ödeme günü 17 mayıs’tı. Ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı, 30 Nisan’a kadar verilecek kurumlar vergisi beyannameleri ve bunlara tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerini 5 Mayıs’a kadar uzattı.

Böylelikle nisan ayında 29,7 milyar olan kurumlar vergisi tahsilatı da mayıs ayında 470,1 milyar TL’ye yükseldi. Hatta mayıs ayında kurumlar vergisi hasılatı vergi gelirleri içindeki payı yüzde 39,4’e ulaştı ki bu oran KDV gibi dolaylı bir verginin payından da yüksekti. Sonuçta bu hasılat bütçede bir rahatlama yarattı.

Mayıs ayında kurumlar vergisi tahsilatı bütçenin imdadına yetişmiş oldu ama yukarıda anlattığım gibi “geçici vergi dönemiydi, geldi ve geçti”.

Bütçenin gelir tarafını temmuz ayında gelir vergisi ikinci taksiti ile ağustos ve kasım aylarında geçici vergi taksitleri bir miktar rahatlatabilir. Ancak aylık olarak artmaya devam eden enflasyon, sıkı para politikasıyla kredi imkanları kısıtlanan firmalar ve artan konkordatolar, hedeflenen vergi gelirlerinden uzaklaşılmasına neden olacak ana faktörler. Ayrıca bütçenin gelir tarafının, borç faizleriyle büyüyen bütçenin gider tarafını telafi etmesi zor görünüyor. O nedenle bütçe açığını dizginlemek hiç de kolay olmayacak.

Bütçe giderlerine şimdi kamuda tasarruf üzerinden bakalım:

Tüm kamu kurumlarının kendi bütçelerindeki kaynaklardan yapacakları harcamalar için tasarruf tedbirlerine uymaları uzun zamandır merakla bekleniyor.

Aşağıdaki hazırladığım tablo, geçen yıl ve bu yılın mayıs aylarında tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan harcamaları karşılaştırıyor:

Tabloda görüldüğü gibi bir yıl içinde taşıt alım giderleri yaklaşık 2 katına çıkmışHaberleşme ve enerji giderleri de enflasyon oranına yakın bir artış göstermiş. Kırtasiye-baskı giderleri ile temsil-tanıtma giderlerinde ise bir yılda kısmen frene basılmış gibi.

Ancak temsil-tanıtma giderleri bu yılın ilk dört ayında ortalama 65 milyon TL civarındayken, mayıs ayında birden yaklaşık beş katına (316 milyon TL) çıkmış. Yine de bu haliyle geçen yılın mayıs ayındaki 418 milyon TL’nin oldukça altında kalıyor. Umarım ülkemiz en iyi şekilde temsil ediliyordur. 2024’te bu alanda daha fazla gider yapılıyordu, yoksa geçen yıl daha mı iyi temsil ediliyordu?

Bütçe giderlerinde sorunlu kalem: borç faiz giderleri:

Borç faiz giderleri bütçede büyümeye devam ediyor. Özellikle iç borçlanmanın maliyeti bütçeye yansıyor.

Mayıs ayında borç faiz giderleri 111,2 milyar TL, kümülatif olarak 835,8 milyar TL’ye ulaştı. Dahası Haziran ayında yaklaşık 240 milyar TL’lik borç faiz gideri gerçekleştirilecek.

2025 yılı bütçesi için borç faiz giderlerinin bütçe giderlerine oranının yüzde 13,2 ve vergi gelirlerine oranının da yüzde 17,5 olması hedeflenmişti. Bugünkü görünümde borç faiz giderleri/bütçe giderleri oranı yüzde 15,7 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 20,9’a yükselmiş durumda. Bu göstergeler ile bütçe hedeflerinden uzaklaşıldığı anlaşılıyor.

Bütçe açıklarını kontrol altında tutmak, pek çok alanda katkı sağlayacak. Öncelikle devletten beklenen görevlerin ve kamu hizmetlerinin hem kalitesinin artmasına hem de zamanında sunulmasına katkı sağlayacak.

Aksine bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ – T24

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.