Mart ayı başında ABD’de açıklanan teşvik paketlerinden dolayı altın fiyatlamasında önemli gelişmeler ortaya çıktı. Onstaki yükselme gram altını da yükseltince altın yatırımcısının yüzü gülmeye başladı ve beklentileri arttı.
18 – 22 Mayıs haftasında 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı %2,72 değer kazandı. Bu gelişmeler sonucunda getirilerindeki artış nedeniyle Altın Tahvilleri ve Altına Dayalı Kira Sertifikaları dikkat çekmeye ve talep görmeye başladı.
Altın ve onun getirileriyle ilgili iki yatırım aracı olan Altın Tahvili ile Altına Dayalı Kira Sertifikalarının getirileri aynı olsa da, özünde birbirinden farklıdır. Sertifika, tahvilden farklı olarak bir borçlanma yapısı değildir. Sahibine dayanak varlıktan doğan gelirden yararlanma hakkı sağlar. Tahvilde ise arkasında bir gayrimenkul işlemi yoktur ve sahibine tahvil karşılığında altın fiyatına endeksli TL cinsi faiz geliri sağlıyor.
Kira Sertifikası ve Altına Dayalı Kira Sertifikası Nedir?
Kira sertifikasını diğer yatırım araçlarından ayıran en önemli özelliği, bir faizsiz menkul kıymet olmasıdır.Diğer adı Faizsiz Bonodur. Uluslararası adı ise Sukuktur. Kira sertifikası ya da sukuk özellikle faiz hassasiyeti olan yatırımcılar düşünülerek oluşturulmuş bir araçtır.
2012 yılında ilk kez TL olarak ihraç edilen kira sertifikaları izleyen yıllarda çeşitlenerek 2017’den sonra altın ve döviz ile de satılmaya başladı. Katılım bankacılığı endeksleri bu sertifikaların vazgeçilmez hale geldiğini gösteriyor. Son aylarda ihraç edilen Altına Dayalı Kira Sertifikalarının işlem hacmi giderek artıyor.
Kira Sertifikası, bir varlığa sahip olma ya da ondan yararlanma hakkını gösteren bir menkul kıymettir. Sertifikalar, VKŞ tarafından satın alarak ya da kiralayarak devralınan varlıkların finansmanını sağlamak amacıyla düzenlenir.
VKŞ yatırımcılara fiziki altın karşılığında Altına Dayalı Kira Sertifikası satar, bu meblağ ile gayrimenkulü satın alır ve sonra satan şirkete bu gayrimenkulü geri kiralar. Gayrimenkulün kiralanmasından elde edilen kira gelirlerini de sertifika sahiplerine payları oranında dağıtır. Bu arada sertifika sadece nakit akımı değil, mülkiyet hakkı da vermiş olur.
Böylece bir varlık, gayrimenkul ya da hakkın menkul kıymet haline dönüştürülmesi ile bir finansal araç yaratılmış ve likit olmayan gayrimenkuller likit hale getirilmiş olur.
Altına Dayalı Kira Sertifikası Neden İhraç Edilir?
Altına Dayalı Kira Sertifikası ihracı ile yastık altındaki altının ekonomiye kazandırılması, sermaye piyasalarının gelişimine katkıda bulunulması, yurt içi tasarrufların arttırılması, yatırımcı tabanının genişletilmesi ve Hazine’nin nakit ihtiyacının karşılanması amaçlanıyor. Ancak en önemlisi ülke altın rezervlerinin güçlendirilmesidir. TCMB, bu altının munzam karşılıklarını alacağı için, TCMB’de altın rezervinin arttırılması hedefine ulaşılır.
Altına Dayalı Kira Sertifikası, finansman araçlarının çeşitlendirilmesi amacıyla başta emeklilik ve yatırım fonları olmak üzere kurumsal yatırımcılara yönelik olarak ihraç edilirler. Özellikle yatırım ve emeklilik fonlarındaki meblağların yönlendirildiği bir araçtır.
Altına Dayalı Kira Sertifikasının İhraç Süreci Nasıldır?
Bu yatırım aracına sahip olmak için onun Hazine’ce ihraç edilmesi gerekir. Altına Dayalı Kira Sertifikası Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen aracı bankaların şubeleri aracılığıyla ve doğrudan satış yöntemiyle ihraç edilir. Bu bankalar Kıymetli Madenler ve Kıymetli Taşlar Piyasası üyesi olmalıdır.
Altına Dayalı Kira Sertifikası ihracının gerçekleşmesi için öncelikle talep toplama döneminde
yatırımcı fiziki altınlarını aracı bankaya getirir. Yatırımcılar adına bu bankada bir Yatırım Hesabı açılır. Bu hesaplarda başka ürün hareketliliği olmazsa, banka hesap işletim ücreti almaz. Ek olarak bu hesap için Merkezi Kayıt Kuruluşu ücret de yansıtmaz.
Yatırım hesabı açıldıktan sonra, talep toplama tarihlerinde başvurulur ve Hazine’ce Altına Dayalı Kira Sertifikası ülke genelinde etaplar halinde ihraç edilir.
Toplanan fiziki altınlar eritilerek külçe altına çevrilir. Ardından Hazine Hesaplarına aktarılır. Sonra da yatırımcıların sahip oldukları gram altın miktarı yatırımcının aracı bankadaki Yatırım Hesaplarına aktarılır.
Yatırımcıların Yatırım Hesaplarında yer alan her 1 gram altın karşılığında 1000 adet Altına Dayalı Kira Sertifikası aktarılır.
Altına Dayalı Kira Sertifikasının İtfası Nasıl Gerçekleşir?
İtfa tarihinde yatırımcılar anaparalarını fiziki altın olarak (çeyrek altın ve/veya 1 kg külçe altın) isteyebilirler. Fiziki altın talep etmeyenlerin anapara ödemeleri vadesiz altın mevduat hesaplarına gram olarak kaydedilir.
Görüldüğü gibi sertifikanın itfasında fiziki altın veren, karşılığında yine fiziki altın alıyor. Yalnızca altının yeri, yastık altından çıkarak finansal sisteme entegre olduğu için değişmiş oluyor.
Sertifika, sahibine aynı zamanda belirli dönemlerde sabit getiri sağlıyor. Altına Dayalı Kira Sertifikasında kira geliri kira sözleşmesi uyarınca altın fiyatına endeksli olarak belirlenir ve TL cinsi kira getirisi sağlar.
Bu sertifikaların getirisi üzerindeki kaynakta kesilecek gelir vergisi oranı %0’dır. Bir başka deyişle 0 stopaj vardır. Ayrıca Altına Dayalı Kira Sertifikaları alım-satım kazancı da vergiden muaftır. Hazine’nin ihraç ettiği bu sertifikalarda 3 yıl vadeli sertifikada getiri %1,15.’tir. 2 yıl vadelide %1 ve 1 yıl vadelide %0,75’tir.
Altına Dayalı Kira Sertifikaları, Borsa İstanbul Borçlanma Araçları Piyasası’nda işlem görür. Dolayısıyla ikincil piyasalarda alınıp satılabilir, likiditesi oldukça yüksektir.
Kira sertifikalarında ve özellikle Altına Dayalı Kira Sertifikasındaki tüm bu gelişmeler sonucunda ihraçlar hızlandı. 2018’de tüm alternatif kamu iç borçlanma araçları içindeki payı %1’in altında olan Altın Tahvili ile beraber Altına Dayalı Kira Sertifikasının günümüzde bu payı %10’a yükseldi. Ayrıca Hazine’ce satış yöntemi de doğrudan satış yöntemi olduğu için, bu yöntem ihale yönteminin yanında önem kazanmaya başladı. Hazine, sertifika ihraçlarıyla 2018 sonrasında iç borçlanmada ihale yöntemi yerine, doğrudan satış yöntemini yayınlaştırmış oldu. Böylece ihale yöntemindeki piyasa yapıcılığı sistemi dışında kalan katılım bankaları Hazine’ye kaynaklık etmede kira sertifikaları ve doğrudan satış yöntemiyle devreye sokulmuş oldu.
21 Haziran 2025 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) basın duyurusu ile makroihtiyati çerçevede yapılan değişiklikleri ve bunların Türk lirasına geçişi destekleme amacı ile değişikliğe gitti:
Düzenlemelerin anlamını madde madde şöyle açıklayabiliriz:
1. TL Mevduat Payı Hedefleri
Gerçek kişi TL mevduat oranı %60’ın altında olan bankalar için hedef artırıldı.
%60-%65 arasında olan bankalara ise aylık %0,4 puan artış hedefi getirildi.
Bu düzenleme, bankaların TL mevduat toplamını artırmalarını teşvik ediyor. TL’ye geçiş hızlandırılmak isteniyor.
2. KKM Zorunlu Karşılık Oranı Arttırıldı
Kur Korumalı Mevduat (KKM) için zorunlu karşılık oranı %33’ten %40’a çıkarıldı.
Yani bankalar artık daha fazla karşılık ayırmak zorunda, bu da KKM’yi daha maliyetli hale getiriyor.
Dolayısıyla KKM’den çıkış teşvik ediliyor, TL vadeli mevduata geçiş isteniyor.
3. KKM Faiz Sınırlaması Gevşetildi
KKM hesaplarında uygulanabilecek asgari faiz oranı, politika faizinin %50’si yerine %40’ı olarak belirlendi.
Bankaların KKM’ye uygulayacağı faiz düşürülebilecek. Yine KKM’nin cazibesi azaltılıyor.
4. KKM’den TL’ye Geçiş
KKM’den TL mevduata geçişi teşvik için hedef korunurken, KKM’nin yenilenmesi sınırlandırılıyor.
Bu, KKM’den TL’ye dönüşü zorunlu ve sürekli hale getirmeye yönelik bir adım.
5. TL Mevduata Geçişi Kolaylaştırıcı Adım
1 aydan uzun vadeli ve değişken faizli TL mevduat açılmasına izin verildi.
Günümüz finans dünyasında yatırımcılar adeta birer kriz savaşçısı haline geldi. Son 30 yılda yaşanan ekonomik, jeopolitik ve finansal sarsıntılar, yatırımcıların reflekslerini keskinleştirdi, risk algılarını yeniden şekillendirdi. Ancak bu “alışma” hali bir bağışıklık mı yoksa rehavet mi, tartışmaya açık.
Şoklara bağışıklık mı kazandık?
Yatırımcılar artık krizleri sadece endişe verici gelişmeler olarak değil, fırsat alanları olarak da görebiliyor. Bunun başlıca nedenleri:
Merkez bankalarının krize müdahale refleksleri güçlendi. “FED put” olarak adlandırılan politika sayesinde yatırımcılar diplerde alım yapma cesaretini artırdı.
Davranışsal finans bilgisi yayıldı; sürü psikolojisi daha bilinçli değerlendiriliyor.
Portföy çeşitliliği arttı: Hisse senetleri, altın, kripto, emtia gibi alternatif yatırım alanlarına yönelim yükseldi.
Ancak bu bağışıklık yanıltıcı olabilir. Tarih defalarca gösterdi ki her yeni kriz kendi doğasını taşır ve eski çözümler her zaman işe yaramaz.
Yakın tarihteki büyük piyasa şokları
Aşağıdaki tablo, son 35 yılda yatırımcıların karşı karşıya kaldığı önemli piyasa şoklarını özetliyor:
Yıl
Olay
Etkisi
1987
Kara Pazartesi
Dow Jones %22 düştü. Panik satışlar algoritmik işlemleri tetikledi.
1997
Asya Krizi
Tayland’dan başlayan kriz Asya borsalarını çökertti.
1998
Rusya Krizi – LTCM
Hedge fonların sistemik riski ortaya çıktı. FED müdahale etti.
2000
Dot-com Balonu
Teknoloji hisseleri %70’ten fazla düştü. Nasdaq çakıldı.
2008
Küresel Finansal Kriz
Lehman Brothers battı, dünya resesyona girdi.
2010–2012
Avrupa Borç Krizi
Yunanistan ve Güney Avrupa ekonomileri sarsıldı.
2016
Brexit
Sterlin tarihi düşüş yaşadı. Avrupa’da birlik tartışıldı.
2020
COVID-19
Piyasalar çöktü. Petrol negatife indi. Genişlemeci politikalar devreye girdi.
2022
Ukrayna-Rusya Savaşı
Enerji ve tarım fiyatları patladı, küresel enflasyon başladı.
2023
Bankacılık Krizi (SVB, Credit Suisse)
Bankacılık sistemine güven sorgulandı. Risk iştahı azaldı.
2024–2025
İran-İsrail Gerginliği
Orta Doğu kaynaklı jeopolitik risk yeniden fiyatlandı.
Yatırımcının yeni refleksleri
Günümüz yatırımcısı geçmişe kıyasla daha stratejik davranıyor:
“Buy the dip” (düşüşte al) mantığı benimsendi.
Hızlı portföy rotasyonu ve likiditeye yönelim arttı.
Algoritmik işlemler sayesinde tepkiler daha hızlı ancak daha volatil.
Tehlike: krizlere alışmak
Yatırımcılar krizlere alıştıkça, bazı tehlikeli eğilimler de doğuyor:
Rehavet: “Nasıl olsa merkez bankaları kurtarır” düşüncesi hâkim olabilir.
Aşırı risk alma: Kriz sonrası sert yükselişler beklentisiyle riskli varlıklara aşırı yönelim.
Gerçek risklerin göz ardı edilmesi: Jeopolitik ya da yapısal riskler yeterince fiyatlanmıyor olabilir.
Bağışıklık mı, körlük mü?
Yatırımcılar şoklara karşı daha hazırlıklı olabilir ancak bu hazırlık, rehavete dönüşmemeli. Finansal sistem her zaman yeni riskler üretmeye devam eder. Bugün yaşanabilecek bir jeopolitik kriz, iklim krizi, siber saldırı veya küresel borç sorunu, piyasaları yeniden sarsabilir.
Bu nedenle yatırımcı için en önemli kural hâlâ geçerli:
“Geçmişteki krizleri hatırla, ama bir sonrakinin farklı olacağını unutma.”
FED Başkanı Powell’ın yüksek belirsizlik ortamında temkinli davranarak, Trump’ın tarifelerinin etkileri netleşmeden faiz indirimi yapmadığı hatta “şu an ne olacağını kimse bilmiyor, biz de bekleyip göreceğiz.” dedi olağan toplantısının ertesi günü, İsviçre Merkez Bankası politika faizini 25 baz indirerek üç yıl önceki %0 seviyesine geri çekti. Norveç Merkez Bankası ise dün sürpriz bir şekilde politika faizini 25 baz puan indirerek %4,00 seviyesine çekti. Bu, bankanın 2020’den bu yana gerçekleştirdiği ilk faiz indirimi oldu. İngiltere Merkez Bankası ise faizini beklendiği üzere %4,25 seviyesinde sabit bırakırken, gevşemeye açık kapı bırakması dikkat çekti.
Akabinde sahneye çıkan TCMB, jeopolitik gelişmeleri ve tarife savaşlarının getirdiği belirsizliğe işaret edere politika faizini %46 seviyesinde sabit bırakırken, beklentimizin aksine faiz koridorunu simetrik bir hâle de getirmedi. Mevcut belirsizlik ortamında, ihtiyaç olması durumunda, borç verme faizi oranını %49 seviyesinde bırakarak aslında 300 baz puan ilave sıkılaşma esnekliğini korudu. Son günlerde AOFM, TCMB’nin politika faizi olan %46 seviyesine gerilerken, dün BIST repo faizi (TLREF) ise %47 seviyesine yükseldi.
Tansiyonun artmadığı günlerde iş gören faizin %46’ya yeniden gerileyeceğini düşünüyoruz. TCMB’nin şahin bir duruş sergilemesine rağmen, eğer işler önümüzdeki 45 gün içerisinde ‘çirkinleşmezse’, Temmuz toplantısında kuvvetli bir faiz indirim ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu düşünüyoruz! Biraz daha büyük resimden bakarsak, Temmuz’da en az 350 baz puan faiz indirimi beklerken, sene sonu politika faizinin %35 seviyesine gerilemesini bekliyoruz.
Dönelim kararın piyasa yansımasına… USDTRY kuru dün gün 39,25 seviyelerinde tamamlaması ardından bu sabah, pazartesi valörlü işlemlerde, gerek üç günlük fonlama maliyet gerekse de hafta sonu riski almak istenmemesi nedeniyle ilk işlemlerin 39,65 seviyelerinden eşleştiğini görüyoruz. Yüksek faiz ortamının şirketler üzerinde baskı kurması, finansman maliyetlerinde artışın yarattığı kârsızlık sorunu, üzerine tuz biber olan jeopolitik gelişmeler ve petrol fiyatlarının yüksek seyri, hisse senedi cephesinde havanın bozulmasına neden oldu: BİST100 endeksi günü %1 düşüle tamamlarken, haftanın genelinde şimdilik %2,25 düşüş sergiledi. Ana endekste aşağıda 9,000 yukarıda ise 9,700 oyun sahasının çizgilerini temsil ediyor. Kırdığı yöne doğru hareketin ivme kazanmasını bekliyoruz. CDS risk primi bebek adımları ile 315 baz puan seviyesine yükselirken, TCMB’nin şahin duruşuna paralel iki yıl vadeli gösterge tahvil basit faizi yeniden %40 seviyesinin altına geriledi.
Türkiye ile ilgili paragrafı kapatmadan, TCMB ve BDDK’nın haftalık verilerine de bakmak isterim. 13 Haziran ile sona eren haftada, yurt içi yerleşiklerin parite etkisinden arındırılmış döviz hesapları (DTH) 2,9 milyar dolar artış kaydetti. Bu rakam bir önceki hafta yine kurumsal müşteriler kaynaklı 2,6 milyar dolar azalmıştı. Bu nedenle çok fazla anlam yüklemek istemedik. BDDK verisine göre, KKM hacmi 5,2 milyar TL azalışla 566 milyar TL seviyesine geriledi. KKM hacmi çok küçüldüğünden azalış hızı da iyice ivme yitirdi. KKM’nin toplam mevduat stokundaki payı %2,5 seviyesine gerilerken, DTH ve KKM’nin toplamdaki payı ise önceki haftaya göre önemli bir değişim göstermeden %41 oldu (TL payı ise ~ %59). TCMB’nin 18 Haziran valörlü işlemlerinde net yabancı para pozisyonu yaklaşık 0,6 milyar dolar artışla manşet rakam 24,3 milyar dolar seviyesine geldi (bakınız grafik). Daha geniş bir açıdan bakarsak, sene sonunu ile siyasi iklimin değiştiği 19 Mart arasında 22 milyar dolar biriktiren TCMB, 19 Mart ile 28 Nisan arasında 50 milyar dolar rezerv kaybetmesi ardından yeniden yavaş yavaş rezerv biriktirmeye çabaladığını görüyoruz. Yabancıların menkul kıymet pozisyonu net anlamda 1,1 milyar dolar iyileşirken, hisse senetlerine ilginin yeniden tırmandığını da not edelim.
ABD piyasalarının Juneteenth tatili nedeniyle kapalı olması, Asya seansına net yön vermedi. Bu sabah ABD vadeli işlemlerinde %0,25 oranında düşüşler göze çarparken, yeni gün başlangıcında Pasifik’in diğer ucunda ise iyimser bir seyrin hâkim olduğunu görüyoruz. Kore ve Hong Kong borsaları %1’in üzerinde yükselirken, gösterge endeks Tokyo borsası, güçlenen YEN nedeniyle yatay bir seyir izliyor. Japonya’da Mayıs ayında çekirdek enflasyon gıda fiyatlarının öncülüğünde yıllık %3,7’ye yükselerek son iki yılın zirvesine çıktığını ve merkez bankasının hedefinin üstünde kalmaya devam ettiği görüyoruz.
İsrail-İran savaşının şiddetlenmesi ve Trump’ın olası ABD müdahâlesine yönelik kararını iki hafta içinde açıklayacak olması, küresel piyasalarda temkinli iyimser bir seyre yol açtı. Petrol fiyatları jeopolitik risklerle desteklense de, Brent bu sabah %2,5 düşüşle 76,80 dolar seviyesine geriledi (son üç haftada yükseliş %19). Benzer bir etkinin kıymetli madenler cephesinde de etkili olduğunu görüyoruz. Altının ons fiyatı hafta genelinde %2,25 düşüşle 3,350 dolar seviyesine gerilerken, gümüşün ons fiyatı ise hafta başı 37,30 dolar seviyesine kadar yükselmesi ardından 35,80 seviyesine geri çekildi. Benzer bir şekilde riskin arttığı son günlerde değer kazanan dolar da (DXY) bu sabah kazanımlarını geri verdi.
Bu arada haftaya yapacağım sunum için çalışırken, Hürmüz Boğazı’nı ve İran’ın ihracatı hakkında derinlemesine araştırma yaptım. ABD ile Çin arasında başlayan jeostratejik rekabetin tetiklediği tarife savaşları tüm haşmetiyle devam ederken, İran’ın ihraç ettiği petrolün %90’ını kim alıyor biliyor musunuz? Evet, Çin! Büyük resimde, daha önce de değindiğim üzere, İsrail’in son dönemde Hamas ve Hizbullah gibi örgütlere yönelik artan operasyonel baskısı, İran’ın askeri ve nükleer altyapısına doğrudan saldırı ile uzun süredir beklenen ancak ertelenen rejimi devirme sürecinin fiilen başlaması, Suriye, Lübnan ve Irak gibi ülkelerdeki güç boşluklarını hep birlikte geniş bir açıdan değerlendirmek gerekiyor. Bu yeni tablonun şimdilik enerji fiyatları ve güvenlik politikaları üzerinden Türkiye’ye olumsuz etkisi ön planda olsa da, İran’ın etkisinin zayıflaması, Türkiye’nin diplomatik ve jeopolitik manevra alanını genişletebilir. Suriye’nin kuzeyindeki terör yapılarının tasfiyesi, PKK’nın silah bırakma sürecinin hızlanması ve belki de Kıbrıs’a kadar uzanacak daha dengeli bir diplomasi ortamının oluşması gibi olumlu gelişmelerin de önünü açabileceğini düşündüğümüzün altını bir kez daha çizmek istiyoruz. Tüm bu gelişmelerin belki de en dikkat çekici sonuçlarından biri ise, Çin’in enerji arz güvenliği açısından daha kırılgan ve dışa bağımlı hâle gelmesidir.
Mali piyasaların gündeminde bugün Türkiye cephesinde tüketici güven endeksi ve merkezi yönetim borç stoku, dışarıda ise İngiltere’de perakende satışlar ve ABD Philadelphia FED endeksi takip edilebilir. Herkese güzel bir hafta sonu dileriz.
TCMB net döviz pozisyonu (tüm swaplar ve hazine dövizleri hâriç)