Türk mali piyasalarında dün üç temel başlık ön plana çıktı. İlk olarak, TCMB’nin net döviz pozisyonu 21 Mayıs valörlü işlemlerde 2,8 milyar dolar daha iyileşti. İyileşmenin kompozisyonunda altın fiyatlarında yaşanan artışın etkili olduğunu görsek de, son iki günde doğrudan alımların da yardımı ile beş milyar dolar artan net pozisyon ile manşet rakam yeniden 21 milyar dolar seviyesine yaklaştı. Hatırlanacağı üzere, Türk siyasi ikliminde yaşanan değişiklik hemen öncesi bu rakam 59 milyar dolardan 28 Nisan’da 7,5 milyar dolara kadar gerilemişti.
Elbette TCMB’nin net döviz pozisyonunu iyileşmesi piyasadan döviz aldığı mânâsını da taşıyor. Otorite, nasıl ki volatilitenin düşmesini ve enflasyonla savaşta döviz kurunun olumsuz etki yapmamasını istediği günlerde döviz satabiliyorsa, iyimser günlerde de döviz biriktirmeyi tercih edebiliyor. Hulâsa, TCMB’nin piyasadan döviz alıp TL vermesi ve net pozisyonun son iki günde beş milyar dolar artması sonucu piyasada TL likiditesi de artış kaydetti. Bollaşan ‘malın’ da fiyatı düşer misali, TCMB’nin net fonlayıcı olmaktan çıkması ve döviz alım karşılığı verdiği TL’nin likidite açığını azaltması sonucu Türk Lirası referans faiz oranı ya da namı diğer işgören faiz (TLREF) %45,80 seviyesine kadar geriledi (bir önceki gün %48,62).
Hatırlanacağı üzere, TLREF 18 Nisan tarihinden bu yana TCMB’nin sıkı duruşu ile %48,99 seviyesine adeta demirlemişti. %49 seviyesinin de TCMB gecelik borç verme faizi (faiz koridorunun üst bandı) olduğunu hatırlatalım. Salı günü bültenimizde söz ettiğimiz üzere, bir sonraki olağan PPK toplantısının 19 Haziran tarihinde sonuçlanacak. Faiz oranlarında bir değişim beklemesek de, TCMB’nin fonlamayı %46 olan bir hafta vadeli repo ihalelerine döndürerek sıkı duruşunu bir nebze de olsun gevşetebileceğini düşünüyoruz. Türk Lirası referans faize göre bakılırsa böyle bir hamle üç puanlık bir indirimi anlamına geldiğinin de altını çizelim. Ilımlı havanın bozulmayacağı görüşünden hareketle, politika faizinde direkt indirim için ise Temmuz toplantısına ihtimâl veriyoruz.
Likidite koşulları TCMB’nin belirlediği kısa vadeli faiz oranlarının içerisinde belirlenirken, aşağıdaki grafikten de görüleceği üzere, son iki günde piyasa faizlerinde yaşanan gevşeme ilk nazardan Para Piyasası Fonlarına (PPF) akabinde de mevduat faizlerinde yansımasını bekliyoruz. Kredi maliyetlerinin daha yavaş tepki vereceğini düşünüyoruz. TCMB’nin reel sektörden gelen çığlığa sessiz kalmayacağını ve çarklar durma noktasına gelmeden ve krediye ulaşımın da en son açıklanan makro ihtiyati tedbirlerle daha da zorlaştığı bir ortamda, TCMB’nin de ilk fırsatta faiz indirimine yeniden yönelmek isteyeceğini öngörüyoruz.
Piyasa faizlerinde yaşanan gevşeme ve TCMB’nin döviz pozisyonunda yaşanan iyileşmenin cereyan ettiği günde, gözler bir diğer taraftan da TCMB’nin yılın ikinci Enflasyon Raporuna çevrildi. Enflasyon tahminlerinin 2025 sonu için orta nokta %24, 2026 sonu için %12 olarak sabit tutulduğunu görüyoruz. Küresel anlamdaki belirsizliklere atıfta bulunan Başkan Karahan, para politikasındaki ihtiyatlı duruşun devam edeceğine vurgu yaptı. 19 Mart sonrası siyasi iklimde yaşanan değişimin ekonomi ve finans piyasaları üzerindeki etkilerine de değinen Başkan, TCMB’nin proaktif önlemler alarak volatiliteyi sınırladığını ve beklentideki bozulmanın önüne geçtiklerini paylaştı. Kur geçişlenliğinin enflasyona etkisinin azaldığı ifade edilirken, yaşanan zirai don noktasında ise enflasyona etkisinin sınırlı olduğunun altı çizildi.
Enflasyon raporunun anlamlı bir piyasa yansıması olmadı. Bir önceki gün sert gerileyen Türk hisse senetleri dün günü göreceli olarak iyimser bir şekilde tamamladı. Ana endeks günü %0,8 yukarıda tamamlarken, bankacılık endeksi de benzer bir şekilde %1,4’e yakın yükseliş kaydetti. USDTRY kuru bu sabah hafta sonu fonlama etkisi ile ve TCMB’nin de dizginleri biraz gevşetmesi ile 39,00 seviyesine yükselirken, CDS risk primi 300 baz puan seviyesinde yatay bir seyir izleyerek risklerde anlamlı bir değişim olmadığına işaret etti.
Yurt dışı cephede ise ana tema pek de değişmedi. ABD’nin belirsiz ticaret politikaları, yüksek bütçe açığı ve borç stokuna bir de vergi indirimlerinin eklenmesi, bütçe disiplini konusundaki endişeleri körükleyerek mali piyasalarda satış baskısı yaratmaya devam ediyor. Bu da hâliyle, doların tabana yaygın bir şekilde değer kaybının devam etmesine neden oluyor. Değer saklama araçları ya da kral kaybederse endişesi ile son dönemlerde ön plana çıkan altın ve bitcoin bu sabah sırası ile 3,300 ve 111bin dolar seviyesinden işlem görüyor. Altın son dönemlerde güvenli liman özelliği ile ön plana çıkarken, direnişin parası bitcoin ise fiat para sistemine olan güvenin her geçen gün daha da azalması ile yatırımcı ilgisine mazhar oluyor. Özellikle kurumsal alımlarım yanı sıra, Bitcoin ETF’lerine yönelen yoğun para akışı ve düzenleyici otoritelerden gelen yumuşak mesajlar da ralliye zemin hazırlayan diğer etkenler olduğunu görüyoruz.
Para birimleri cephesinde ise doların piyasa kuru olan DXY dün bir miktar toparlanma kaydetmesine rağmen bu sabah yeniden değer kaybı ile güne başlıyor. EURUSD paritesi yeniden 1,13 seviyesinin üzerinde yükselirken, kraliyet aslanı Sterlin ise son iki yılın zirvesinden haftalık kapanış yapmaya aday görünüyor. Doların değer kaybı devam ederken, pek çok enstrümanın da aşırı alım bölgesine geldiği ya da yaklaştığını göz ardı etmiyoruz!
ABD borsaları geceyi yatay bir seyir izleyerek önemli bir değişim kaydetmeden tamamlarken, 30 yıllık ABD tahvil faizinin yeniden %5 seviyesinin üzerine yükseldiğini not edelim. Yeni gün başlangıcında Japonya’da çekirdek enflasyon Nisan ayında yıllık bazda %3,5’e yükselerek son iki yılın en hızlı artışını gösterdi. Özellikle gıda fiyatlarındaki artış dikkat çekerken, bu durum yıl sonuna doğru Japonya Merkez Bankası’nın (BOJ) faiz artırımı yapma ihtimalini güçlendirdi. ABD Başkanı Trump’ın tarifeleri nedeniyle büyüme baskı altındayken, BOJ’un bir sonraki faiz adımını ne zaman atacağı belirsizliğini koruyor.
Asya genelinde ise bu sabah ılımlı bir seyir görüyoruz. YEN’in dolar karşısında haftayı %1,5 değer kazanımı ile tamamlamaya aday olması, ihracat odaklı Japonya borsası üzerinde günlerdir baskı kurması ardından bu sabah tepki alımları ile Nikkei %0,6 yukarıda işlem görürken, diğer bölge borsalarında ise anlamlı bir değişim göremedik.
Haber akışında Trump yönetimi, Harvard Üniversitesi’nin uluslararası öğrenci kabul etme yetkisini iptal etti. İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem, bu sert adımı antisemitizm ve Çin Komünist Partisi ile işbirliği iddialarıyla gerekçelendirdi. Ancak gerekçeler bunlarla sınırlı kalmadı. Harvard’ın kampüste şiddeti teşvik ettiği, yabancı öğrenci protestolarına dair bilgi paylaşımını reddettiği, Trump politikalarına karşı simgesel bir duruş sergilediği ve federal kaynakları kötüye kullandığı yönündeki suçlamalar da kararın arka planında yer aldı. Harvard, bu adımı yasadışı bir misilleme olarak nitelendirerek yabancı öğrencilere tam destek sözü verdi (yabancı öğrenci oranı %28). 2025-26 öğretim yılı itibarıyla yürürlüğe girecek karar binlerce öğrenciyi etkilerken, benzer yaptırımların diğer üniversiteleri de hedef alabileceği uyarısı yapıldı. Karara Demokratlar sert tepki gösterdi; öte yandan Harvard, dondurulan 3 milyar dolarlık federal hibe fonlarının iadesi için hukuki mücadelesini sürdürüyor.
Türk Lirası Referans Faiz Oranı ve Ağırlıklı Ortalama Fonlama Maliyeti

Emre Değirmencioğlu