Banka numarasını kopyalayıp bilim ödüllü profesörü 1 milyon lira dolandırdılar
İstanbul’da, kendini banka görevlisi olarak tanıtan dolandırıcı sigorta iptali yapacağını belirterek TÜBİTAK Bilim Ödülü sahibi Prof. Dr. Mehmet Güneş’in hesabından 1 milyon lira çekti. Bankanın müşteri hizmetlerinin numarasının kopyalanması üzerine yönlendirilerek 500 bin lira kredi çeken ve hesabındaki 500 bin lirayı da dolandırıcılara gönderen Güneş, “Para aktarımı yapılırken bana IBAN numarası verilmedi. Sadece bir kimlik numarası verildi ama bunun kimlik numarası olduğu da söylenmiyor. Size şimdi bir numara veriyorum onu yazın diyorlar, sonra 500 bin TL yazdırırken de 50-00-00 gibi yazdırıyorlar ki meblağ olduğunu anlamayayım. O kadar profesyonelce yapılıyor ki bankanın sistemi kullanılıyor. Banka beni arıyor, banka beni dolandırmaz diyorsunuz” dedi.
TÜBİTAK Bilim Ödülü alan Prof. Dr. Mehmet Güneş, banka personeli olduğunu belirten dolandırıcılar tarafından arandı. Bankanın müşteri hizmetlerinin numarası kopyalandı. Güneş’i arayanlar yönlendirilerek sigorta iptal işlemi yapılacağını söylendi. Ancak yönlendirmelerle Güneş 500 bin liralık kredi başvurusunda bulundu. Kimlik bilgilerine sahip olan dolandırıcılar, çeşitli yöntemlerle güven kazanmasının ardından bakiyede bulunan 500 bin lira için de aktarım yaptırarak izini kaybettirdi. Güneş 1 milyon lira dolandırıldı.
‘BANKA NUMARASI OLDUĞU İÇİN GÜVENDİM’
Prof. Dr. Güneş, “Kurumumuzun çalıştığı bankadan aranıyordum son bir haftadır, müşteri hizmetlerinden, fakat yanıt vermiyordum. Bunun üzerine bir cep telefonundan arandım ve bana banka hesabının sigortasının iptal işlemi için arandığım söylendi. Bu arada bana ulaşamadıklarını söylediler çünkü engellemiştim müşteri hizmetleri numarasını. Bana ulaşamadıklarını, mobil internetimi açmamı, aynı zamanda blokeyi de kaldırmamı istediler, telefon blokesini. Ben o blokeyi kaldırınca, hem mobil bankadan bana işlem yaptırıp, bir taraftan da müşteri hizmetlerinden hem arama hem de mesaj gönderme şeklinde yapmam gereken işlemleri yaptırıyorlardı. Sigorta iptali için onay yapacağız bunun için şu adımları takip edin, şu tuşa basın, şunu kabul edin, şunu onaylayın şeklinde anlık kredi çekiyorlarmış. Fakat ben bunu tabii o an için çok da hızlı yapıyoruz işlemleri diye anlayamadım. Bir banka personeli beni arayıp da yaptığınız işlem şüphelidir, 500 bin liralık bir işlem yapılıyor, iki defa yapıldı, hiçbir şekilde uyarılmadım. İşlem bu şekilde, para aktarımı yapılırken de bana IBAN numarası verilmiyor. Sadece bir T.C. kimlik numarası ama bunun T.C. kimlik numarası olduğu da söylenmiyor. Size şimdi bir numara veriyorum, onu yazın diyor. Sonra 500 bini yazdırırken de 50-00-00 diyor ki meblağ olduğunu anlamayayım. Bu şekilde bir işlem ve bu arada bankadan bana hiçbir şekilde uyarı gelmiyor. Sadece dediğim gibi işlemi onaylıyor musunuz diyor. Zaten ben o işlemi orada yapıyorum yani bilmediğim başka bir şey demiyor. Bana, bu yaptığınız işlem şüphelidir, bununla ilgili siz mi bu işi yapıyorsunuz denmiyor veya hiçbir şekilde aranmıyorum. Ben bu konuyu anladım, yanımda da bir profesör arkadaşım daha vardı. Hatta o bana ‘Mehmet Hoca sen bunu nasıl anladın ‘ dedi. O kadar profesyonelce yapılıyor ki, bankanın sistemi kullanılıyor ve ben o sırada bankaya tamamen güvendim, banka beni arıyor, dolandırmaz diyorsunuz. Böyle sofistike bir işlem yapılıyor” dedi.
‘1 MİLYON TL HESABIMDAN BOŞALTILMIŞ OLDU’
Güneş, işlemlerden birinde onay kodu almadığını belirterek, “Ben anladığım anda durdurun her şeyi dedim. Çünkü hala yüzde 100 emin değilim banka olup olmadığından. Onlar durduramayız deyince savcılığı arayacağım dedim, kapattılar hemen. Ben anladıktan sonra aynı müşteri hizmetlerinden bankayı aradım. Dedim ki, bakın biraz önce bana böyle bir işlem yapıldı, hesabım boşaltıldı, işlemleri çabuk durdurun. Durdurmadılar, yarım saat içerisinde iki defa da 500-500 olmak üzere 1 milyon liralık işlem yapılıyor ve hiç kimsenin umurunda değil. Bankaya şikayette bulunduğumda da bana ‘Biz size onay kodu gönderdik’ diyor. Zaten gönderdiğin onay kodu benim yaptığım işlem, bunun yanlış olduğunu bilsem yapmam ki. Beni uyarman lazım, beni orada dolandırmak isteyen insanlarla baş başa bırakıyorsun ve diyorsun ki ben onay kodu gönderdikten sonra gerisi beni ilgilendirmez. Buradan da bütün yetkililere de sesleniyorum; halkın bu şekilde bankalar tarafından yalnız bırakılmasına savunmasız bırakılmasına müsaade etmesinler. Ben bu işlemleri yaparken, 500 bin liralık bir işlemde onay kodu geldi, diğer 500 bin liralık işlemde ise onay kodu gelmedi. Ben bunu bankanın müdürüne gidip söylediğimde, baktı, hiçbir şey demedi. Ben bunu bir araştırayım deyip kapattı. Bir daha da bana kimse dönmedi. Bu şekilde, tamamen denetimden uzak bir şekilde iki defa da 500-500 olmak üzere 1 milyon TL hesabımdan boşaltılmış oldu. Dediğim gibi beni arayan kişi benim adımı soyadımı söyleyerek benimle konuştu. Yani kiminle konuştuğunu ve bir de bankada benim anlık kredi limitimin 500 bin lira olduğunu da biliyordu. Sistemi çok iyi biliyorlar. Tabii ki burada kesin bir şey diyemem ama bunun bankacılık alanında uzman bir kişi tarafından yapıldığına eminim” ifadelerini kullandı.
Bilişim Uzmanı Prof. Dr. Ali Murat Kırık, numaraların yurt dışı hatları üzerinden kopyalandığını belirterek, “Bilgileri sunuyorlar, kişisel verileri, kimlik bilgilerini de aynı şekilde sanal ortamdan edinmek çok kolay. Bu bilgileri de söyledikten sonra ikna ediyorlar ve daha sonraki süreçte sizden mobil uygulama üzerinden işlem yapmanızı istiyorlar. Aslına bakarsanız bu işlem tamamen güven tesis edildikten sonra sizin adınıza kredi çekim işlemi gerçekleştiriliyor. Ve daha sonra süreçte özellikle telefonunuza gelen şifrenin de mutlaka kendilerinde kalmaması gerektiğini söylüyorlar. Asla söylemeyin diyorlar. Bunun temel sebebi güven tesis etmek. Profesyonel bir müşteri hizmetlerinde aradığınızda aynı şekilde bilgi verir. Buraya kadar her şey normal fakat bundan sonraki süreçte mobil uygulamaya da girdikten sonra parayı istenilen hesaba aktarmanız amaçlanıyor. Ama burada da profesyonel bir şekilde çalışıyorlar, bedeli tek tek söylüyorlar. Şimdiye kadar bu kadar kredi çekilmemiş bir hesaptan böyle bir kredi çekiliyorsa; orada bankaların güvenlik sistemlerinin devreye girmesi gerek. Elbette ki gelen kodu müşteri temsilcisi gibi var olan kişi sisteme girdiriyor fakat burada sistemin de kendine göre bir otokontrol oluşturması gerekmektedir. Sabit hat numaralardan arandığınızda bankanın numarasını görünce ister istemez güvenmeye başlıyorsunuz. Fakat dolandırıcılar özellikle yurt dışından almış oldukları hatlar aracılığıyla, aynı banka numarasını oluşturuyorlar. Fakat orada vatandaşı tuzağa düşürebilmek için ne yapıyorlar? Başına o ülkenin kodunu koyuyorlar. Mesela 9 numarasını koyuyorlar, 0 numarasını ekstradan koyuyorlar. Siz tabii o arama geldiğinde ona bakmıyorsunuz, direkt olarak diyorsunuz ki tamam benim bankanın müşteri hizmetlerinden arama gerçekleştiriyor diyorsunuz, orada zaten sizi tuzağa düşürüyorlar” şeklinde konuştu.
‘NUMARALARIN BAŞINDA KODLAR VARSA MUTLAKA ŞÜPHE EDECEKSİNİZ’
Kırık, “Yapay zekanın bankacılık sektöründe kullanılması son derece önemli. Çünkü yapay zeka, müşterinin bilgilerini analiz eder. Ne kadar kredi çekmiş şimdiye kadar ne kadar işlem olmuş bunun ortalamasını alır. Ve anormal bir işlem olduğunda hemen müşteri hizmetlerini, ilgili bankayı uyararak aslında o hesabın aktarılmasının önüne geçebilir. Tabii burada bazen çok farklı işlemler de uyguluyorlar. ‘Patates’ hatlar çok yoğun şekilde kullanılıyor. Nedir bu patates hatlar? Özellikle başkalarının üzerine alınmış ya da vefat eden insanlar üzerine alınmış numaraları da kullanıyorlar. Onların hatlarını kapatmıyorlar, kullanıyorlar fakat aradığınızda hiçbir zaman ulaşma şansınız olmuyor. Bunun başında kodlar varsa mutlaka şüphe edeceksiniz. 09’lu kodlar varsa, 08’li kodlar varsa şüphe edeceksiniz. Bir de ben bankacıyım sizi bankadan arıyorum şu işlemleri yapmamız lazım diyen biri varsa her zaman şüpheli yaklaşacaksınız. Telefonu kapatacaksınız, direkt olarak kendiniz ilgili bankanın telefon numarasını arayacaksınız. Beni az önce işte şu dakikada bir kişi aradı, sizden aradığını söyledi. Bu işlem size mi ait diye teyidini alacaksınız. Teyit almadığınız takdirde, telefon dolandırıcılığına ciddi meblağlar kaptırabilirsiniz. Biliyorsunuz dolandırıcılar yurtdışı hatları kullandıkları için burada bazen konum bilgilerini açmamız faydalı oluyor. Çünkü arama geldiğinde konum bilgileri açıksa o aramanın hangi ülkeden yapıldığını otomatik olarak görmüş oluyorsunuz. Çünkü sanal numaraları da biliyorsunuz çok fazla kullanılıyor uygulama dükkanlarından elde edilen. Bunlar bile aslına bakarsanız bizim hayatımızı kurtarabilir. Ve şunu da her zaman söylememiz lazım. Gerek e-Devletten, gerek mobil uygulamalarda her zaman çift faktörlü doğrulama kullanmak oldukça önemlidir. Özellikle bankadan arıyorum, savcılıktan arıyorum diyen kişilere asla itibar etmemelisiniz. Mutlaka telefonu kapatıp hemen, hızlıca ilgili bankanın resmi numarası üzerinden dönüş sağlamalısınız” dedi.
Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.
Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.
Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.
Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.
Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor
Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.
Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”
BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro
Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.
BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi
2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.
Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?
Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller
Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:
Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.
Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.
Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.
Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği
Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.
Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları
Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:
Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.
Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.
Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.
Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart
Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:
Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,
Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,
Hukuki güven ortamının sağlanması,
Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.
Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.
Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.
Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.
Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.
Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.
Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.
Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.
Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.
Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.
Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.
İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.
Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.
Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.
Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.
Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.
Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?
Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.
Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.
Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.