Ceza infaz kurumunda bulunan kişi sayısı %10,1 arttı
1 Ocak-31 Aralık 2019 tarihleri arasında ceza infaz kurumlarına 281 bin 605 hükümlü statüsünde giriş kaydı yapıldı. Giren hükümlülerin %96,0’ını, çıkan hükümlülerin ise %96,2’sini erkekler oluşturdu.
Ceza infaz kurumunda 31 Aralık 2019 tarihindeki kişi sayısı, 2018 yılının aynı tarihine göre %10,1 artarak 291 bin 546 oldu.
Ceza infaz kurumunda bulunan kişi sayısı, 31 Aralık, 2010-2019
Ceza infaz kurumunda bulunanların %96,1’ini erkekler oluşturdu
Ceza infaz kurumlarının 31 Aralık 2019 tarihindeki nüfusunun %84,1’ini hükümlüler ve %15,9’unu tutuklular oluşturdu. Bu kişilerin %96,1’ini erkekler, %3,9’unu ise kadınlar oluşturdu.
Her yüz bin kişiden 351’i ceza infaz kurumunda
Her yılın 31 Aralık tarihi itibarıyla Türkiye’de yüz bin kişi başına düşen ceza infaz kurumundaki kişi sayısı 2010 yılında 163 olurken, bu sayı yıllar itibarıyla artarak 2018 yılında 323’e ve 2019 yılında 351’e ulaştı. Diğer taraftan 2019 yılında 12 ve daha yukarı yaştaki her yüz bin kişiden 430’u ceza infaz kurumunda yer aldı.
Her yüz bin nüfusa düşen ceza infaz kurumu nüfusu, 2010-2019
Ceza infaz kurumuna çocuk yaşta hükümlü olarak giren sayısı bin 679 oldu
Ceza infaz kurumuna hükümlü statüsünde giriş kaydı olanlardan ceza infaz kurumuna girdiği andaki yaşa göre çocuk (12-17 yaş grubu) olanların sayısı bir önceki yıla göre %19,9 düşerek bin 679 olurken, suç işlediği andaki yaşı çocuk yaşta olanların sayısı bir önceki yıla göre %10,3 düşüşle 13 bin 15 oldu.
Ceza infaz kurumlarına 2019 yılında 281 bin 605 hükümlü girdi
Aynı yıl içinde bir veya daha fazla giriş kaydı dikkate alındığında, 1 Ocak-31 Aralık 2019 tarihleri arasında ceza infaz kurumlarına 281 bin 605 hükümlü statüsünde giriş kaydı yapıldı. Yine aynı yıl içinde bir veya daha fazla çıkış kaydı dikkate alındığında, aynı tarihler arasında 291 bin 212 hükümlü statüsünde çıkış kaydı yapıldı. Giren hükümlülerin %96,0’ını, çıkan hükümlülerin ise %96,2’sini erkekler oluşturdu.
Ceza infaz kurumuna giren ve çıkan akış nüfusu, 1 Ocak-31 Aralık, 2010-2019
Hükümlü statüsünde girenlerin en çok işlediği suç hırsızlık oldu
Ceza infaz kurumuna giren hükümlülerin birden fazla suç işlemesi durumunda en ağır cezayı gerektiren suç esas alınmakta olup, bu esasa göre değerlendirildiğinde, ceza infaz kurumuna 1 Ocak-31 Aralık 2019 tarihleri arasında giren hükümlülerin %15,2’si hırsızlık, %12,4’ü yaralama, %7,0’ı uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, %5,4’ü İcra İflas Kanunu’na muhalefet ve %3,4’ü ise öldürme suçu işledi.
Hükümlülerin %30,2’sini ortaokul ve dengi meslek okulu mezunları oluşturdu
Ceza infaz kurumuna 1 Ocak-31 Aralık 2019 tarihleri arasında giren hükümlülerin eğitim durumu işlenen suça göre değerlendirildiğinde hırsızlık suçu işleyenlerin %42,0’ı ortaokul ve dengi meslek okulu mezunu, %20,1’i ilköğretim, %14,7’si lise veya dengi okul mezunu kişilerden, yaralama suçu işleyenlerin ise %27,6’sı ortaokul ve dengi meslek okulu mezunu, %24,7’si lise ve dengi meslek okulu, %23,5’i ilköğretim mezunu kişilerden oluştu.
Ceza infaz kurumuna giren hükümlülerin işlediği suça göre eğitim durumu (%), 2019
Öldürme suçu işleyenlerin %30,3’ünü ortaokul ve dengi meslek okulu mezunları oluşturdu
Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu işleyenlerin %33,5’ini ortaokul ve dengi meslek okulu, %21,8’ini lise ve dengi meslek okulu, %17,5’ini ilköğretim mezunu hükümlüler oluşturdu. Öldürme suçu işleyenlerin %30,3’ünü ortaokul ve dengi meslek okulu, %28,7’si lise ve dengi meslek okulu, %15,8’i ilkokul mezunuyken, cinsel suçları işleyenlerin %30,7’si ortaokul ve dengi meslek okulu, %23,5’i lise ve dengi meslek okulu, %19,5’i ilköğretim mezunu hükümlüler olarak gerçekleşti.
Yükseköğretim mezunları en çok yaralama suçunu işledi
Ceza infaz kurumuna 1 Ocak-31 Aralık 2019 tarihleri arasında giren hükümlüler eğitim durumu ve işlenen suç sırası itibariyle değerlendirildiğinde; okuryazar olup bir okul bitirmeyenlerde %29,7, okuma yazma bilmeyenlerde %24,1, ortaokul ve dengi meslek okulu mezunlarında %21,2 ve ilköğretim mezunlarında %15,6 ile hırsızlık suçu; lise veya dengi okul mezunlarında %13,5, ilkokul mezunlarında %13,0 ve yükseköğretim mezunlarında %8,1 ile yaralama suçu ilk sırada yer aldı.
Körfez ülkelerinden başlayan finansman ve yatırımcı görüşmeleri geçen hafta Goldman Sachs’ın düzenlediği ABD yatırımcı toplantılarıyla devam etmişti. Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Şimşek’in ABD sonrası önümüzdeki hafta Londra’da yatırımcılar ile buluşması bekleniyor. Hatırlanacağı üzere, seçimlerin geride kalması ile birlikte atanan kredibilitesi yüksek ‘yeni’ ekonomi takımı, bugüne kadar 2,150 baz puanlık faiz artışının gerçekleştirerek politika faizini %8,5 seviyesinden %30’a yükseltmiş, miktarsal sıkılaştırmaya gitmiş, bunun yanı sıra, gerçekçi enflasyon tahminleri, vergi artışları, kredilerle iç talebi soğutma adımları ile TCMB rezervlerini güçlendirecek politikalara da imza atmıştı.
Uluslararası yatırımcıların ise, seçimlerin ardından başlayan rasyonel politikalara dönüş süreci ile birlikte Türkiye ilgisinin de yeniden arttığını görüyoruz. Uzun süredir Türkiye’ye şüphe ile bakan ve Türk varlıklardan uzak duran yabancı yatırımcılar ortodox politikalara geri dönüşe paralel tahvil ve hisse senedi yatırımlarını artırmaya başladı. Aşağıda her ne kadar grafiklerin dili ile konuşacak olsak da, haziran ayından bu yana ağırlıklı hisse senedi olmak üzere yabancı yatırımcıların hisse senedi ve tahvil portföyü 2 milyar dolar artış kaydetti. Tahvillerde uzun süre sonra reel giriş olmasını önemsiyoruz lâkin daha gidilecek çok yol olduğu da aşikâr.
Geçen haftalarda ABD’deki toplantıyı düzenleyen Goldman Sachs, dün uzun aradan sonra Türkiye ekonomisi ile ilgili olarak iyimser bir rapor kaleme aldı. Raporda reel faizlerin yıl sonu itibarıyla pozitif bölgeye geçebileceğini, TL carry trade işlemlerinin de uzun yıllar sonra yeniden mümkün olabileceğini öngördü. “Türkiye yeniden oyuna dâhil oluyor” başlıklı raporda risklerin devam etmesine rağmen ülkede “önceki yılların aksine pozitif reel faiz stratejisine yönelik söylem ve destek” olduğuna dikkat çekildi. “Carry trade” olarak adlandırılan kavram TL faizlerinin TL’de yaşanan değer kaybını aşacağına vurgu yapmak suretiyle faiz artırımlarının devam edeceğine işaret ediyor. Bu minvalde, halihazırda %30 seviyesinde olan politika faizinin %40 ve üzerine doğru gideceğini de düşünmeye başladık.
Bültenlerimizde daha önce de belirttiğimiz üzere, USDTRY kurunun sene sonunun 29’lu seviyelerde bitireceği, mart ayında düzenlenecek yerel seçimlere kadar kurun göreceli olarak sakin kalarak 30-32 bandında seyredeceği, seçimlerden sonra ise (yılın ikinci çeyreğinde) daha hızlı bir kur artışının yaşanacağı, yüksek kur seviyesi ve ‘cezbedici’ faiz oranlarının yabancı girişlerini tetikleyeceği, gelen dövizin ise TCMB rezervlerini güçlendireceğini öngörüyoruz. Elbette, Goldman Sachs raporunu genel hatları ile olumu bulsak da, ya da Mehmet Şimşek ve ekonomi takımının mücadelesine şapka çıkarsak da, aşırı pembe tablolardan da uzak durulması gerektiğini düşünüyoruz.
Yurtdışı piyasalarda ise son günlerde esen sert rüzgârlar ardından dün bir nebze de olsun nefeslenme yaşandığını gördük. Doların piyasa faizi olan sepet bazında DXY dün bir miktar geri çekilse de, 11. haftayı da üst üstte kazanımla tamamlayarak neredeyse son 11 ayın zirvesinde yer almaya devam ediyor. Doların bir tık da olsun dün değer kaybetmesi ile pariteler nefes alırken, çeyrek dönem sonunu da göz önüne alarak, 1,30 seviyesinin üzerinden açmış olduğumuz kısa GBPUSD pozisyonumuzu 1,2150 seviyesinden kapattık. Altının ons fiyatı ise beklentimize paralel geri çekilmeye devam ederek 1,860 dolar seviyesini test etmek suretiyle son 6 ayın en düşük seviyesini test etti. Teknik mânâda aşırı satım bölgesine gelssek de, henüz geri dönüş için iddialı konuşamayız. Aşağıda ise 1,808 dolar seviyesi bulunuyor. ABD dolarının piyasa faizi ise son 16 yılın zirvesi olan %4,60 seviyelerinde salınmaya devam ediyor.
ABD borsaları geceyi yükselişle tamamlarken, ABD’de on yıl içinde hükümetin dördüncü kısmi kapanmasına doğru emin adımlarla ilerlendiğini de görüyoruz. Asya piyasaları bu sabah ılımlı bir hava sergilese de ve son 10 ayın en düşük seviyelerinden toparlasa da, yüksek faiz oranlarına ilişkin endişelerin güveni olumsuz etkilemesi ve doların güçlü kalmasıyla bir yılın en kötü çeyreklik performansını sergiliyor. Çin’li emlak devi Evergrande Grubu’nun kurucusunun şüpheli ‘yasadışı suçlar’ nedeniyle soruşturma altında olduğunu da not edelim. Dünyada faiz hadlerinin sert bir şekilde yükselmesi küresel risk iştahını olumsuz etkilemeye devam ederken, yüksek petrol fiyatları da yangına adeta körükle gidiyor.
Bugün piyasa kapanışı ardından uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P’nin Türkiye kredi notu değerlendirmesini takip edeceğiz. Notun B ve negatif olarak notlayan kurumun görünümü durağana düzeltme ihtimaline göz ardı etmiyoruz. Aşağıdaki grafiklerden de okunabileceği üzere, dün TCMB tarafından açıklanan 22 Eylül ile biten haftaya ilişkin verilerde, brüt döviz ve altın rezervleri 125,5 milyar dolar ile son 6 ayın en yüksek düzeyine ulaşırken, net uluslararası rezervler, haziran başına göre bakılırsa 30 milyar dolar artış kaydetti. TCMB’nin geçen hafta politika faizini 500 baz puan artırarak %30 seviyesine yükseltmesi ardından döviz kuru üzerindeki ‘şefkatli’ ellerini de bir nebze de olsun çektiğini görüyoruz. Bu minvalde, USDTRY kuru kademeli olarak 27,45 seviyesine doğru yükseldi.
Bugün eylül ayının ve yılın üçüncü çeyreğinin son iş günü. Bu nedenle kazanda farklı yöne dönen pek çok kepçeye istinaden (bilanço hareketleri) piyasalarda dalga boyunun artma ihtimali göz ardı edilmemelidir. TSİ15:30’da ABD’de açıklanacak ve FED’in favori enflasyon endeksi olan PCE (kişisel gelir ve harcama) yakından takip edilmesi gerektiğini not düşerek iyi bir hafta sonu dileyelim.
TCMB Net Uluslararası Rezervler
22 Eylül ile biten haftada, TCMB net uluslararası rezervleri 6,3 milyar dolar artış kaydederek 23,9 milyar dolar seviyesine yükseldi. Seçim sonrası hemen haziran ayı başında eksi 5,7 milyar dolar olan rezervler yaklaşık 30 milyar dolar artış kaydetti!
TCMB Rezervler
22 Eylül ile biten haftada, TCMB’nin brüt döviz ve altın rezervleri yaklaşık 4 milyar dolar artış kaydetti. Altın rezervleri 41,6 milyar dolar, brüt döviz rezervleri ise 83,8 milyar dolar seviyesine yükseldi. Böylelikle brüt döviz ve altın rezervleri 125,5 milyar dolar ile son 6 ayın zirvesine yükseldi.
Swap hariç net rezervler
22 Eylül ile biten haftada, swap ve hazine dövizleri düşülmüş bir şekilde bakılırsa, TCMB net döviz pozisyonu, eksi 64 milyar dolar seviyesinde kalmaya devam etmiş. Net pozisyonda yaşanan günlük değişim ise, son dönemlerde iyileşme kaydetse de, dalgalı bir seyir izliyor.
DTH
22 Eylül ile biten haftada, yurtiçi yerleşiklerde gerçek kişilerin DTH (döviz mevduatları) 1,1 milyar dolar azalırken tüzel kişilerin ise anlamlı bir değişim kaydetmedi. Stok rakam 175,6 milyar dolar.
KKM
BDDK verisine göre, 22 Eylül ile biten haftada, KKM hacminde yaklaşık 2,1 milyar TL büyüklüğünde bir daralma yaşandı. Otoritenin atmış olduğu adımlara rağmen (KKM’nin küçülmesi isteniyor), KKM’de son haftalarda bir düşüş yaşanıyor olsa da, yavaşlamanın ivme yitirdiğini söyleyebiliriz. Stok rakam 3,3 trilyon TL.
Geride bıraktığımız haftanın ana gündem maddesini yine ‘amiral’ gemi FED belirledi. 2024 yılına dair faiz indirimi ile ilgili bir ipucu bekleyen piyasalar, projeksiyonlarda 2024 ve 2025 sonu faiz beklentilerinin yarım puan yukarı yönde güncellendiğini görünce adeta hayal kırıklığına uğradı. Doların piyasa kuru olan sepet bazında DXY peşpeşe 10. haftayı da değer kazanımı ile tamamlarken, doların piyasa faizi olan ve risksiz getiri olarak takip edilen 10 yıllık devlet tahvili 2007 yılından bu yana en yüksek seviye olan %4,45’e yükselirken, hisse senetleri karamsar bir haftayı geride bıraktı.
FED’in faiz oranlarını beklenenden daha uzun süre yüksek seviyelerde tutacağının ‘iyice’ anlaşılması ardından, ABD hisse senetleri ve tahvillere satış gelirken, en büyük 500 hisse senedinin işlem gördüğü S&P 500 endeksi haftayı yaklaşık %3 gerileyerek son 6 ayın en büyük haftalık düşüşünü gerçekleştirerek tamamladı. Yüksek hazine getirileri, yatırımcılara neredeyse risksiz görülen bir yatırım karşılığında cazip bir getiri sunarken, hisse senetlerinin cazibesini ise azaltıyor.
Öte yandan, yatırımcıların dikkatleri son dönemde küresel çapta ekonomik durgunluk emarelerine de çevrilmiş durumda. Her ne kadar en büyük 500 hisse senedinin işlem gördüğü S&P500 endeksini ön plana çıkarsak da, MSCI Dünya hisse senedi endeksi son 5 haftanın en düşük düzeyine gerilerken, JP Morgan gelişmekte olan ülke para birimleri endeksi de eylül ayında tüm zamanların en düşük seviyesini test etti. Bu bağlamda küresel risk iştahında belirgin bir yavaşlamanın da yaşandığını not etmekte fayda görüyoruz. Küçük bir not düşmek gerekirse S&P500 endeksi hâlen daha yılbaşına göre %12 civarında artıda işlem görürken, risklerin aşağı yönlü olduğunu düşünmeye başladık!
ABD’de hazine tahvil getirilerinin son 16-17 yılın zirvesine gelmesi, hisse senetlerinin yönünü aşağıya çevirmesi, doların ise 10 haftadır kesintisiz devam eden ‘kükremesine’ ilaveten yüksek petrol fiyatları, öğrenci kredisi ödemelerinin ekim ayında yeniden başlaması ve milletvekillerinin bütçeyi 30 Eylül’e kadar geçirememesi durumunda başlayacak olan ABD hükümetin kapatılması da ilave riskler arasında yer alıyor. ABD’deki düzenlemeye göre, Kongre kalıcı bütçe onaylanana kadar geçici ek bütçelerle arayı kapatamazsa “hükümet kapanır” ve acil ve temel hizmetler dışında tüm kamu faaliyetleri duruyor. Hatırlanacağı üzere, ABD’de ağustos ayında zor geçen bir maratonun ardından borç limiti krizi çözülmüş lâkin ABD AAA olan kredi notunu kaybetmişti!
Geride bıraktığımız haftanın gerek içeride gerekse de dışarıda yoğun bir tempoda geçmesi ardından yeni haftanın gündemi nispeten daha sakin görünüyor. Bu haftanın veri takviminde FED’in favori enflasyon endeksi olan kişisel tüketim ve harcama verisi (PCE) ön plana çıkarken, ABD ve İngiltere Merkez Bankalarının frene basması sonrasında Euro Bölgesi’nde açıklanacak TÜFE enflasyonu da önemle takip edilecektir. Altının ons fiyatı 1,920 dolar seviyelerinde sakin bir seyir izlerken, Bitcoin ise son günlerde elde ettiği kazanımları koruyamayarak 27bin dolar seviyesinin üzerinden gevşemek suretiyle haftanı ilk gününde 26bin dolar seviyelerinin dibini test etti.
Türkiye cephesinde ise USDTRY kuru 27,20 seviyelerine adım adım yaklaşırken, geride bıraktığımız hafta dalgalı bir seyir izleyen Borsa İstanbul ana endeksi haftayı önemli bir değişim göstermeden tamamladı. Faiz cephesinde ise TCMB’nin 500 baz puan faiz artışı sonrasında tahvil faizlerinde bir miktar gevşeme yaşandı. Ekonomi yönetiminin geride bıraktığımız hafta ABD çıkarmasının genel hatları ile başarılı geçtiğini okuyoruz. Bu noktadan sonra dikkatler para girişi olup olmayacağına çevrilirken kısa bir süre sonra Hazine’nin Eurobond (sukuk?) ihraçlarına çıkmasını da bekliyoruz. Haftanın son iş günü kredi derecelendirme kuruluşu S&P Türkiye notunu gözden geçirecek. Görünümün iyileştirilmesine ihtimal tanıyoruz. Karabağ’da ise gerilim devam ederken Azeri ve Ermeni liderlerinin görüşme kararı aldığını da not edelim. İki lider İspanya’da gözlemci ülkeler nezdinde görüşecekler. Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Azerbaycan’a gidiyor.
Yılın üçüncü çeyreğini bitireceğimiz haftanın ilk iş gününde Asya piyasalarında karmaşık bir görünüm hâkim. Gösterge endeks Tokyo borsası, geride bıraktığımız haftanın yoğun merkez bankaları toplantılarının stresini üzerinde atarcasına haftanın ilk iş gününde %0,6 yükselirken, deflasyon ve emlak sektörü krizi ile uğraşan Çin borsası Şangay %0,6 geriledi. Hong Kong borsası Hang Seng ise ise %1,2 düşüşle başı çekiyor. Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu S&P, mali ve parasal genişlemenin sınırlı kaldığını söyleyerek Çin’in 2023 ekonomik büyümesine ilişkin tahminini %5,2’den %4,8’e düşürdü. Dünyanın büyüme motoru olan Çin’de siyasi ve ekonomik gelişmeler dikkatle takip ediliyor!
Öte yandan Japon Yeni dolar karşısında 148,50 seviyesini test ederek 10 ayın en düşük seviyesini test etti. Geçen yıl Yenin dolar karşısında 152 seviyesine dayanması sonrası Japon otoriteleri müdahalede bulunmuştu. BoJ’un aşırı düşük faiz oranlarını koruması ve güvercin tavrını sürdürmesinin ardından Başkan Ueda faiz oranlarını artırmadan önce verileri değerlendirmek için daha fazla zaman harcamanın gerekliliğini vurguladı! Japon Yeni saatli bomba misali tik tak…
Bültenimizi dünyadan güzel bir haber ile bitirelim. Amatör de olsam, uzun mesafe koşucusu olarak hafta sonu Berlin maratonunu büyük bir dikkatle takip ettim. Birlikte antrenman yaptığım pek çok Kıbrıslı arkadaşımın da katıldığı Berlin Maratonu’nda, Etiyopyalı atlet Tigist Assefa, kadınlar dünya rekorunu kırdı. Almanya’nın başkenti Berlin’de geçen yıl da zafere ulaşan Assefa, çizgiyi 2 saat 11 dakika 53 saniyede geçti. 29 yaşındaki atlet, Kenyalı Brigid Kosgei’nin 2019’da Chicago’da kırdığı 2.14.04’lük önceki rekoru iki dakikadan fazla geride bıraktı. Erkeklerde çifte olimpiyat şampiyonu 38 yaşındaki Kenyalı Eliud Kipchoge ise 2.02.42’lik derecesiyle Berlin’de beşinci kez zafere ulaştı. Kenyalı atlet, geçen yıl Berlin’de 2.01.09’luk derecesiyle erkekler maraton dünya rekorunu kırmıştı.
Elemelerde B Grubu’nda mücadele eden “Filenin Sultanları”, son maçında Belçika’yı 25-14, 25-20 ve 25-21’lik setlerle 3-0 mağlup etti.
Milliler, aynı zamanda “Dünya Kupası” adıyla oynanan olimpiyat elemelerinde tüm maçlarını kazanan tek takım oldu. Organizasyonu 21 puanla namağlup zirvede tamamlayan milli takım, böylece 2023 Dünya Kupası‘nı kazandı.
2024 Paris Olimpiyatları’na katılma hakkı elde eden A Milli Takım, 2023 sezonunu 3 kupayla noktaladı.
Üst üste 22. galibiyetine imza atan ay-yıldızlı ekip, FIVB Milletler Ligi ve Avrupa Şampiyonası’nda da mutlu sona ulaşmıştı.
Notice: date_default_timezone_set(): Timezone ID 'UTC+3' is invalid in /home/maviatlas/public_html/wp-content/plugins/notice-bar-old/inc/frontend/front-notice-bar.php on line 27