Connect with us

EKONOMİ

Çip krizi nedir? Nasıl başladı, ne anlama geliyor?

ABD Başkanı Joe Biden çip arzında yaşanan sıkıntıyı görüşmek üzere dün yarı iletken, otomobil ve teknoloji sektörlerinde faaliyet gösteren 19 şirketin üst yöneticileriyle bir araya geldi. Geçen yıl dünya çapında satış gelirlerinde ilk 10’da yer alan çip üreticilerinin 6’sı ABD merkezli. Beyaz Saray ise çip krizini ‘ulusal güvenlik sorunu’ olarak gördüğünü duyurdu. Son olarak Mitsubishi’nin motor ve fren sistemlerinde kullanılan çip tedariki problemi sebebiyle Japonya’da iki, Tayland’da bir fabrikasında seri üretimi düşüreceği haberleri basına yansıdı. 60 yıl önce icat edilen çip teknolojinin gelişmesiyle birlikte geniş bir kullanım alanına sahip, gün geçtikçe küresel rekabet için önemli bir aktör haline geliyor. Peki, otomotiv sektöründe başlayarak diğer sektörlere de yansıyan küresel çip krizi nedir? Çip krizi nasıl başladı, ne anlama geliyor? Çip ne işe yarıyor, nerelerde kullanılıyor? Yakından bakalım…

Yayınlanma:

|

ÇİP KRİZİ NEDİR?

Öncelikle küresel çip krizi nedir? Çip krizi, çip üreticilerinin, salgın sürecinde talebin arttığı akıllı telefon ve elektronik ürünlere öncelik vermesiyle otomotivde başlayan çip tedarikine ilişkin bir sorun ve giderek büyüyor.

AA’nın 31 Mart’ta yayınladığı analize göre üretimde aksamalara neden olarak milyarlarca dolarlık zarara yol açması bekleniyor. İşte AA’daki çip krizi analizi:

ÇİP KRİZİ NASIL BAŞLADI?

Sağlık için giyilebilir elektronikten araç içi elektronik sistemlere kadar teknolojinin her alanında büyük öneme sahip olan çipler, ülkeler arasındaki rekabet unsurlarından biri haline dönüşürken, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının etkisiyle otomotiv sektöründen başlayarak küresel bir “dar boğazın” başrolünü aldı. Tedarik zincirinde aksamalara neden olan ve ekonomik tahminleri boşa çıkaran Kovid-19 salgını, akıllı telefonlardan bilgisayarlara, askeri ekipmanlardan otomobillere kadar birçok teknolojik ürünün üretiminde kullanılan çiplerin arzında da küresel bir “kıtlığı” beraberinde getirdi.

ÇİP NERELERDE KULLANILIYOR?

60 yıl önce icat edilen çip, bilgisayarlardan otomobile günümüz modern cihazlarının en önemli ve en pahalı bileşenine dönüşürken, salgın sırasında akıllı telefonlar ve elektronik ürünlere yönelik talebin beklenmedik şekilde artmasıyla benzeri görülmemiş bir küresel kıtlığı tetikleyen kısa vadeli bir arz şokuna neden oldu.

ÜRETİM ZORLAŞTI ARZ SIKINTISI BAŞLADI

“Yarı iletkenler” olarak da bilinen çiplerin yıllar geçtikçe daha karmaşık hale gelen tasarımları, üretimini zorlaştırdı ve yaşanan küresel arz sıkıntısının temelini oluşturdu.Yeni fabrikaların kurulmasının uzun zaman aldığı ve milyarlarca dolara mal olduğu çip sektöründe, Kovid-19 salgının etkisiyle aniden artan talep çip tedarikinde sıkıntılara neden oldu.

BEKLENMEDİK TALEBİ KARŞILAMAKTA ZORLUK VAR

Salgın döneminde alınan karantina önlemleri insanları evlere kapatırken, iş, eğitim ve eğlence gibi faaliyetlerin evden yapılmaya başlanmasının da önünü açtı. Bu durum pek çok insanı bilgisayarları, akıllı cihazları, tabletleri, hatta oyun konsollarını daha çok kullanmaya itti. Ayrıca pek çok şirketi, uzaktan çalışma sistemleri geliştirmeye ve bulut altyapısı kurmaya ya da mevcut altyapıları iyileştirmeye zorladı.

TEKNOLOJİK ÜRÜNLERE ARTAN İLGİ

Teknolojik ürünlerin artan kullanımıyla çiplere olan talep artış gösterirken, bu ürünlerin arzı beklenmedik talebi karşılamakta yetersiz kaldı.

Yarı İletken Endüstrisi Birliği (SIA) verilerine göre, küresel yarı iletken satışları 2020’de bir önceki yıla kıyasla yüzde 6,5 artarak 439 milyar dolara ulaştı. Bölgesel bazda geçen yıl ABD pazarına yapılan yarı iletken satışları yüzde 19,8 artarken, yarı iletkenler için en büyük pazar olan Çin’e satışlar yüzde 5 yükseldi.

KRİZ ÖNCE OTOMOTİV SEKTÖRÜNDE HİSSEDİLDİ

Çip sektöründe küresel çapta yaşanan arz sıkıntısı, ilk olarak otomotiv sektöründe hissedildi. Deloitte raporuna göre, LCD ekranlardan araç içi sistemlere kadar her şeyi içeren otomotiv elektroniğinin, 2030’e kadar bir otomobilin üretim maliyetinin yüzde 45’ini oluşturacağı tahmin ediliyor. Bu elektroniklerde kullanılan yarı iletken tabanlı bileşenlerin maliyetinin 2020’de 475 dolara, 2030’da 600 dolara kadar çıkacağı öngörülüyor.

ARAÇ BİLGİSAYAR SİSTEMLERİ GELİŞTİKÇE İHTİYAÇ ARTIYOR

Araç içi bilgisayar sistemlerinin gelişmesiyle çiplere daha çok ihtiyaç duyulan otomotiv endüstrisinde, salgının satışları olumsuz etkileyeceği endişesiyle çip siparişleri iptal edilmişti. Ancak elektronik firmalarının artan talebi otomotiv firmalarının piyasada çip bulamamasına neden oldu.

Otomobillerde kullanılan çiplerin tedarik zinciri, Kovid-19 salgınında tüketicinin elektronik ürünlere olan talebindeki artıştan olumsuz etkilenirken, otomobil üreticilerini Apple gibi elektronik devleriyle sınırlı çip tedariki için rekabete zorladı. Küresel çip sıkıntısı; Ford, General Motors, Toyota, Volkswagen, Honda, Stellantis ve elektrikli araba üreticisi Nio gibi otomobil üreticilerinin çipler ile mikroçiplerin kullanıldığı bazı parçaları satın almak için mücadele etmelerine, üretimi azaltmalarına veya tesislerini kapatmak zorunda kalmalarına neden oldu.

Dünyanın önde gelen otomobil firmalarının yaşadığı üretim aksaması milyarlarca dolarlık zararın da önünü açtı. Danışmanlık firması AlixPartners, çip arzında yaşanan sıkıntının küresel otomotiv endüstrisinin gelirini 60,6 milyar dolar azaltabileceği tahmininde bulundu.

Türkiye’deki otomotiv üreticileri de olumsuz etkilendi

Otomotiv şirketleri başta olmak üzere dünyada çeşitli şirketlerin üretimini olumsuz etkileyen çip krizi, Türkiye’de üretim yapan otomotiv şirketlerinin üretiminin de aksamasına neden oldu.

Oyak Renault, çip sorunu nedeniyle 15-22 Mart’ta üretimine ara verirken, Tofaş, 18 Mart’ta Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yaptığı açıklamada, çiple ilgili yaşanan tedarik sorunu nedeniyle 19 Mart-5 Nisan’da üretimin duracağını duyurdu. Tofaş, söz konusu kararın etkilerinin asgari seviyede tutulması amacıyla üretime ara verilen süre içerisinde üretim tesislerinin bazı periyodik bakım çalışmalarının gerçekleştirileceğini aktararak, üretim dışında kalan operasyonların faaliyetlerine devam edeceğini belirtti.

Oyak Renault ve Tofaş’ın ardından Ford Otomotiv de Kocaeli yerleşkesinde yer alan Gölcük ve Yeniköy fabrikalarında mikroçip kullanımının yoğun olduğu bazı parçaların yurt dışından tedarikinde yaşanan kısıtlar nedeniyle üretime 3-9 Nisan’da ara verileceğini duyurdu. Ford Otomotiv açıklamasında, “Kamuya açıklanan 2021 yılı üretim ve satış adet tahminlerimizi etkilemesi beklenmeyen söz konusu üretim duruşu süresince bakım ve üretim hatlarının yeni yatırımlara hazırlık amacıyla yeniden düzenlenmesi çalışmaları devam edecektir.” denildi.

ÇİP ENDÜSTRİSİNDE MİLYARLIK YATIRIM

Uzmanlar, otomotiv sektörünü olumsuz etkileyen çip krizinin, şu anki şartların olumlu yönde değişmemesi durumunda akıllı telefon üretimi de dahil olmak üzere çeşitli alanlardaki üretimlerde de aksamalara neden olabileceğini belirtiyor.

Kovid-19 salgınının dünya üzerindeki etkisi devam ederken, çip endüstrisi, krize meydan okuyarak milyarlarca dolarlık yatırımlarla salgın sonrası döneme hazırlanıyor.

ÜLKELER ARASINDA REKABET ALANI

Çipler, ülkeler arasındaki rekabet unsurlarından biri olarak görülüyor. Pazarda hakimiyet oluşturmak isteyen şirketler ve ülkeler, devasa yatırımlarla çip endüstrisini şekillendirmeye çalışırken, son olarak, dünyanın en büyük mikroçip üreticisi firmalarından Intel’in 20 milyar dolarlık yatırımla ABD’nin Arizona eyaletinde iki yeni çip fabrikası inşa etmeyi planladığı açıklandı.

ASYA ÜLKELERİNİN ÇİP YATIRIMI

Güney Kore’nin dünyaca ünlü elektronik şirketi Samsung’un, 2030 yılında en büyük çip üreticisi olma hedefiyle 116 milyar dolar bütçe ayırması dikkati çekiyor. Söz konusu hedef kapsamında, Samsung’un Güney Kore’nin kuzeybatı bölgesinde yapımı devam eden dev fabrikasının bu yıl üretime başlaması öngörülüyor. Fabrikada, yeni cep telefonlarının standartlarına uygun çip üretimi yapılması da planlanıyor.

Dünyanın en büyük fason üreticisi Taiwan Semiconductor Manufacturing de (TSMC) Intel gibi Arizona’da 12 milyar dolar değerinde bir fabrika kuruyor. Fabrikanın 2024’te üretime başlaması hedefleniyor.

Çip teknolojisinde dışa bağımlılığı azaltmak isteyen Çin’de ise iki ulusal varlık fonu, ülkenin lider çip üreticisi SMIC’a, Şanghay’daki fabrikasında üretimi artırmak amacıyla toplam 2,25 milyar dolar finansman sağladı. Fabrikanın, gelecekte üretimini 3’e katlaması bekleniyor.

ABD’li politikacılar, dünya çapında çip üreticilerinin Çinli teknoloji devi Huawei ve bağlı ortaklıklarına çip tedarik etmesini zorlaştırırken, Çin de yabancı ülkelere, özellikle ABD’ye bağımlı kalmamak için kendi çip endüstrisini güçlendiriyor.

ÇİN-AMERİKA REKABETİ

Şirketlerin yatırımlarının arkasında ekonomik ve politik hesaplamaların da olması dikkati çekiyor.

Bu doğrultuda, Çin’in küresel tedarik zincirindeki önemini azaltmak isteyen eski ABD Başkanı Donald Trump, yarı iletken ürünlerin üretimini yıllardır Amerika’ya geri getirmeye çalışırken, TSMC’nın Arizona’da kuracağı 12 milyar dolar değerindeki fabrika, bu çalışmanın bir meyvesi olarak görülüyor.

Yarı iletken sektöründeki şirketlerin milyarlarca dolarlık fabrika yatırımlarının arkasındaki bir başka nedenin de otomotiv endüstrisinin ihtiyacı olduğu belirtiliyor. Çip üreticileri, gelecek birkaç yıl içinde otomotiv sektöründe araç içi elektronik sistemlerle işlerinin büyümesini bekliyor.

Analistler, çip endüstrisinin küresel ekonominin yeniden açılmasıyla yeni siparişlere kendini hazırladığını ve Kovid-19 sonrası yeni dünya düzenini sağlamada yarı iletken çip tasarımcılarına büyük iş düştüğünü ifade ediyor.

PASTADAKİ BÜYÜK PAY ABD’Lİ ŞİRKETLERİN

  • Dünyanın önde gelen araştırma ve danışmanlık şirketi Gartner’ın verilerine göre, geçen yıl dünya çapında satış gelirlerinde ilk 10’da yer alan çip üreticilerinin 6’sının ABD merkezli olması dikkati çekiyor.
  • Intel’in 2020’de 70,2 milyar dolarlık satış gelirleriyle ilk sırada yer aldığı kaydediliyor. Intel’i, 56,2 milyar dolar ile Samsung Electronics ve 25,3 milyar dolar ile yine Güney Kore merkezli SK Hynix takip ediyor.
  • Intel’in satışları geçen yıl 2019’a göre yüzde 3,7, Samsung Electronics’in yüzde 7,7 ve SK Hynix’in yüzde 13,3 arttı.
  • Geçen yıl ABD merkezli Micron Technology, Qualcomm ve Broadcom ise sırasıyla 22,09 milyar dolar, 17,9 milyar dolar ve 15,7 milyar dolar gelir sağladı.
  • ABD’li Texas Instruments’ın satış geliri 13,07 milyar dolar ve Tayvan merkezli MediaTek’in geliri 11 milyar dolar olurken, Japonya merkezli KIOXIA 10,2 milyar dolar ve Nvidia 10,09 milyar dolar gelir elde etti.

TÜRKİYE’DE YERLİ ÇİP ÜRETİM ÇALIŞMALARI

Türkiye’de de yerli çip üretimine yönelik çalışmalar bulunuyor. TÜBİTAK Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi’nde (BİLGEM) yürütülen “Çakıl Milli İşlemci Projesi” ile silah sistemlerinde kullanılan yabancı menşeli mikro işlemcilerin yerini alabilecek milli bir işlemci geliştiriliyor.

Hızlı, düşük güç tüketen, lisans ve satış hakları Türkiye’ye ait olacak olan Çakıl’ın prototip üretimi tamamlanırken, Çakıl’ın ilk olarak ASELSAN’ın ürünlerinde kullanılmaya başlanması hedefleniyor.

Ayrıca, çip üretimi konusunda Türkiye ve Malezya arasında geçen yıllarda iş birliği anlaşması imzalanmıştı. Anlaşma kapsamında, Türkiye’deki bazı şirketler, Malezya’daki şirketlerle iş birliği yaparak yerli çip üretimi konusunda çalışmalarını sürdürüyor.

ekonomist

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Bütçe açıkları dizginlenebilir mi?

Bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak

Yayınlanma:

|

Mayıs ayına ait merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine göre bütçe fazlası 235,2 milyar TL, kümülatif (Ocak-Mayıs) bütçe açığı da 650,3 milyar TL oldu. Mayıs ayı bütçe fazlası, giderlerdeki önemli bir azalış kaynaklı değil, tersine kurumlar vergisi hasılatının beklendiği gibi mayıs ayında vergi gelirlerini beslemesiyle gerçekleşti.

Rakamla ifade etmek gerekirse; nisan ayına göre mayıs ayında bütçe giderlerinde 43 milyar TL’lik azalışa karşılık bütçe gelirleri 368 milyar TL arttı. Bu artışın hemen hemen tamamı kurumlar vergisi hasılatı kaynaklı.

Önce vergi hasılatındaki değişime bakalım, ardından bütçe giderlerinde azalış olmuş mu, ona bakarız:

Kurumlar vergisi yıllık beyana tabi bir vergi. Aynı zamanda cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, GVK’da belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir. Ocak – Şubat – Mart geçici vergi dönemi beyanname verilme ve ödeme günü 17 mayıs’tı. Ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı, 30 Nisan’a kadar verilecek kurumlar vergisi beyannameleri ve bunlara tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerini 5 Mayıs’a kadar uzattı.

Böylelikle nisan ayında 29,7 milyar olan kurumlar vergisi tahsilatı da mayıs ayında 470,1 milyar TL’ye yükseldi. Hatta mayıs ayında kurumlar vergisi hasılatı vergi gelirleri içindeki payı yüzde 39,4’e ulaştı ki bu oran KDV gibi dolaylı bir verginin payından da yüksekti. Sonuçta bu hasılat bütçede bir rahatlama yarattı.

Mayıs ayında kurumlar vergisi tahsilatı bütçenin imdadına yetişmiş oldu ama yukarıda anlattığım gibi “geçici vergi dönemiydi, geldi ve geçti”.

Bütçenin gelir tarafını temmuz ayında gelir vergisi ikinci taksiti ile ağustos ve kasım aylarında geçici vergi taksitleri bir miktar rahatlatabilir. Ancak aylık olarak artmaya devam eden enflasyon, sıkı para politikasıyla kredi imkanları kısıtlanan firmalar ve artan konkordatolar, hedeflenen vergi gelirlerinden uzaklaşılmasına neden olacak ana faktörler. Ayrıca bütçenin gelir tarafının, borç faizleriyle büyüyen bütçenin gider tarafını telafi etmesi zor görünüyor. O nedenle bütçe açığını dizginlemek hiç de kolay olmayacak.

Bütçe giderlerine şimdi kamuda tasarruf üzerinden bakalım:

Tüm kamu kurumlarının kendi bütçelerindeki kaynaklardan yapacakları harcamalar için tasarruf tedbirlerine uymaları uzun zamandır merakla bekleniyor.

Aşağıdaki hazırladığım tablo, geçen yıl ve bu yılın mayıs aylarında tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan harcamaları karşılaştırıyor:

Tabloda görüldüğü gibi bir yıl içinde taşıt alım giderleri yaklaşık 2 katına çıkmışHaberleşme ve enerji giderleri de enflasyon oranına yakın bir artış göstermiş. Kırtasiye-baskı giderleri ile temsil-tanıtma giderlerinde ise bir yılda kısmen frene basılmış gibi.

Ancak temsil-tanıtma giderleri bu yılın ilk dört ayında ortalama 65 milyon TL civarındayken, mayıs ayında birden yaklaşık beş katına (316 milyon TL) çıkmış. Yine de bu haliyle geçen yılın mayıs ayındaki 418 milyon TL’nin oldukça altında kalıyor. Umarım ülkemiz en iyi şekilde temsil ediliyordur. 2024’te bu alanda daha fazla gider yapılıyordu, yoksa geçen yıl daha mı iyi temsil ediliyordu?

Bütçe giderlerinde sorunlu kalem: borç faiz giderleri:

Borç faiz giderleri bütçede büyümeye devam ediyor. Özellikle iç borçlanmanın maliyeti bütçeye yansıyor.

Mayıs ayında borç faiz giderleri 111,2 milyar TL, kümülatif olarak 835,8 milyar TL’ye ulaştı. Dahası Haziran ayında yaklaşık 240 milyar TL’lik borç faiz gideri gerçekleştirilecek.

2025 yılı bütçesi için borç faiz giderlerinin bütçe giderlerine oranının yüzde 13,2 ve vergi gelirlerine oranının da yüzde 17,5 olması hedeflenmişti. Bugünkü görünümde borç faiz giderleri/bütçe giderleri oranı yüzde 15,7 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 20,9’a yükselmiş durumda. Bu göstergeler ile bütçe hedeflerinden uzaklaşıldığı anlaşılıyor.

Bütçe açıklarını kontrol altında tutmak, pek çok alanda katkı sağlayacak. Öncelikle devletten beklenen görevlerin ve kamu hizmetlerinin hem kalitesinin artmasına hem de zamanında sunulmasına katkı sağlayacak.

Aksine bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ – T24

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.