Connect with us

EKONOMİ

Erdoğan: Kur getirisi mevduat kazancının üstünde ise aradaki fark doğrudan ödenecek

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dövizin muhtemel getirisine Türk lirası varlıklarda kalarak ulaşılabilmesini sağlayacak yeni bir aracın devreye alınacağını açıkladı.

Yayınlanma:

|

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki Kabine Toplantısı’nın ardından millete seslendi.

Geçtiğimiz hafta İstanbul’da çok geniş bir katılımlı Türkiye-Afrika Ortalık Zirvesi’ni gerçekleştirdiklerini anımsatan Erdoğan, daha önce 2008’de İstanbul’da, 2014’te Malabo’da yaptıkları iki zirvenin ardından Afrikalı liderleri bir kez daha ülkede misafir ettiklerini belirtti.

Birlikte kalkınma ve refah için güçlendirilmiş ortaklık temasıyla düzenledikleri 3. Türkiye-Afrika Otaklık Zirvesi’nin de öncekiler gibi son derece başarılı ve verimli geçtiğini ifade eden Erdoğan, zirvede Afrikalı mevkidaşlarıyla ikili ilişkileri ve bölgesel meseleleri değerlendirdiklerini söyledi.

Erdoğan, iki gün boyunca kıtanın farklı ülkelerinden 15 devlet ve hükümet başkanı ile baş başa görüşmeler gerçekleştirdiklerini, bakanların iştirakiyle düzenlenen oturumlarda, ilerleyen 5 yılda kıtanın eğitim, sağlık, güvenlik, tarım ve insan kaynakları kapasitesinin güçlendirilmesine yönelik adımları konuştuklarını dile getirdi.

Afrika ile ticaret

Salgın şartlarına rağmen başarıyla icra ettikleri bu zirveyle Türkiye-Afrika ortaklığında artık yeni bir döneme girdiklerine inandığını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Afrika ile ticaretimizi 5,4 milyar dolardan bu senenin ilk 11 ayında 30 milyar dolara çıkardık. Şimdi hedefimiz ticaretimizi önce 50 milyar dolara, ardından da inşallah 75 milyar dolara taşımaktır. Şirketlerimiz, Afrika genelinde toplam değeri 78 milyar doları geçen 1686’dan fazla proje üstlendi. Biz ülkemizdeki ve Batı’daki kimi oryantalistler gibi Afrika’yı bir sorun ve tehditler yumağı olarak görmüyoruz. Bilakis kıtayı, uluslararası sistemde ağırlığı giderek artan 21. yüzyıla damga vuracak yükselen bir güç olarak değerlendiriyoruz. Tarihinde sömürgecilik ayıbı olmayan bir millet olarak kazan-kazan ve eşit ortaklık temelinde iş birliğimizi daha da güçlendirmeye çalışıyoruz. Kritik bir dönemde gerçekleştirdiğimiz 3. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Zirvenin düzenlenmesinde emeği geçen ve katılan herkese ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum.”

2022 bütçesi

Erdoğan, TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmeleri geçen cuma günü tamamlanarak kabul edilen 2022 bütçesinin ülkeye ve millete hayırlı olmasını diledi.

Meclis’teki bütçe maratonunun 15 Ekim’de başlayıp 17 Aralık’ta sona eren oldukça uzun, zorlu ve yüksek tansiyonlu bir süreç olduğunu dile getiren Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı adına Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın nezaret ettiği 225 kamu idaresinin bütçelerinden oluşan bu yılki görüşmelerin toplamda 385 saati aştığını ifade etti.

Bütçenin üzerine oturtulan 67 stratejik programla Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat yoluyla büyütme hedeflerine katkı sağlayacağını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

“Gelecek projeksiyonlarımızın odağını oluşturan 2053 vizyonumuzun ilk ve en iddialı hedefi olan yeşil kalkınma devrimine uygun adımları da içeren bütçemiz, yenilikçi ve çevreci yönleriyle öne çıkmaktadır. Bugüne kadar olduğu gibi 2022 bütçesini de belirlediğimiz gelir ve gider tabloları çerçevesinde ülkemizin hedeflerine ve milletimizin refahına hizmet edecek şekilde hayata geçireceğiz. Rakamlarla ifade edecek olursak 2022 bütçemizin giderleri bir önceki yıla göre yüzde 30 artışla 1 trilyon 751 milyar lira, gelirleri 1 trilyon 473 milyar lira olarak öngörülmüştür. Buna göre faiz dışı açık 38 milyar lira olarak hesap edilmektedir. Bütçenin 425 milyar lirası personel, 69 milyar lirası sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi katkısı, 128 milyar lirası mal ve hizmet alımları, 290 milyar lirası sosyal güvenlik sistemi için olmak üzere 657 milyar lirası cari transferler, 150 milyar lirası mahalli idare payı olarak belirlenmiştir. Yine bütçede tarımsal desteklere 26 milyar lira, kurumlara verilecek görev giderlerine 23 milyar lira, yatırım harcamalarına 148 milyar lira kaynak ayrılmıştır.”

Erdoğan, kalkınma planında öncelik verilen sektörlere tahsis edilen ödeneklerin, ortalama bütçe artışlarının üzerinde tutulduğunu aktardı.

Bütçe hazırlık sürecinde emeği geçen kurumlar ile bütçenin yasama safahatında teklifleri, tenkitleri, değerlendirmeleriyle sürece katkı veren milletvekillerine teşekkür eden Erdoğan, 2022 bütçesinin ülkeye ve millete hayırlı olmasını diledi.

“2021’i de çift haneli rakamlara dayanan büyümeyle kapatacağız”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin geçtiğimiz 19 yılda ortalama yüzde 5,1’lik büyüme başarısı göstermiş bir ekonomiye sahip olduğunu vurguladı.

Küresel finans krizinin etkisiyle 2009 yılında yaşadıkları yüzde 4,8’lik küçülme dışında her yıl ekonomiyi büyüterek Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir başarıya imza attıklarını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

“Salgının tüm dünyayı kasıp kavurduğu 2020 yılında herkes küçülürken biz yüzde 1,8 büyüdük. İnşallah 2021’i de çift haneli rakamlara dayanan büyümeyle kapatacağız. Hükümetlerimiz döneminde ülkemizin nüfusu 65 milyondan 84 milyona çıkmasına rağmen istihdamımızı 19 milyondan 29 milyona yükseltmek suretiyle milletimizin iş ve aş sahibi olmasını sağladık. Ülkemizin her karış toprağını kapsayacak şekilde yaptığımız 3,5 trilyon dolarlık altyapı ve üstyapı yatırımı sayesinde bölgesinde ve dünyada yıldızı parlayan bir Türkiye inşa ettik. Eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ulaşımda, enerjide, tarımda, dış politikada velhasıl tüm dünyada her alanda önemiyle gerçekten herkese dudak ısırtacak adımları attık.

Bu süreçte attığımız her adımda hangi engellerle karşılaştığımızı en iyi aziz milletimiz biliyor. Vesayetin tuzaklarından darbe girişimlerine, terör saldırılarından uluslararası ambargolara kadar nice engeli aşarak ülkemizi bugünkü seviyesine getirdik. Şimdi de Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokarak küresel gelişmişlik liginin en üstüne çıkarmanın mücadelesini veriyoruz. Biz her hesabın üzerinde bir hesap olduğuna, medeniyetimizden ve tarihimizden aldığımız güçle üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir mesele bulunmadığına, üstünlüğümüzün de buradan kaynaklandığına inanan insanlarız.”

Erdoğan, demokraside, kalkınmada, güvenlikte, diplomaside hak ettiği yere getirdikleri Türkiye’yi ekonomide de aynı başarıya ulaştırmakta kararlı olduklarını söyledi.

Ekonominin rasyonel işleyişiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan finans hareketlerinin ve buna bağlı fahiş fiyat artışlarının yol açtığı sıkıntıların herkesin canını yaktığını söyleyen Erdoğan, “İnancı, onuru, vatanı ve onlar kadar aziz bildiği değerleri uğruna gerektiğinde hayatını bile ortaya koyan bir millet olarak bu konjonktürel sıkıntılarla başa çıkabilecek iradeye biz sahibiz.” diye konuştu.

Hükümet olarak bu çerçevede gereken adımları attıklarını belirten Erdoğan, stokçuluk ve fahiş fiyatla milletin günlük hayatını zorlaştıranlar hakkında bakanlıkların ve ilgili kurumların harekete geçtiğini ifade etti.

TBMM’nin de stokçuluk yapanlara verilen cezaları artıran bir kanunu geçen hafta kabul ederek bu mücadeleye katkı sağladığını ifade eden Erdoğan, “Çalışanlarımızı hayat pahalılığı altında ezdirmeme sözümüzü yerine getiriyoruz. Asgari ücrette yüzde 50’nin üzerinde artış yaparak en düşük gelir rakamını 4 bin 250 liraya çıkardık. Asgari ücretten alınan gelir vergisini ve damga vergisini kaldırarak işverenlerimizin yükünü de 450 lira azalttık.” dedi.

Yeni asgari ücretin hayırlı olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, üretimi ve istihdamı desteklemek için çeşitli başlıklar altında çok sayıda paketi hayata geçirdiklerini dile getirdi.

Kurdaki dalgalanmayı durdurarak nispi bir istikrarı sağlamak için serbest piyasa ekonomisi kuralları çerçevesinde yeni araçları devreye aldıklarını belirten Erdoğan, hayata geçirecekleri yeni tedbirler hakkında bilgi vereceğini, daha sonra ilgili kurumların bu konularla ilgili detaylı bilgileri kamuoyuyla paylaşacaklarını ifade etti.

 “Vatandaşlarımıza yeni bir finansal alternatif sunuyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tasarruflarını değerlendirirken kurdaki yükselişten kaynaklanan kaygılarını gidermek isteyen vatandaşlarımıza yeni bir finansal alternatif sunuyoruz. Dövizin muhtemel getirisine Türk lirası varlıklarda kalarak ulaşılabilmesini sağlayacak bu yeni araç şöyle işleyecektir; insanlarımızın bankadaki Türk lirası varlığının mevduat kazancı kur artışından yüksekse bu getiriyi elde edecek ama kur getirisi mevduat kazancının üstünde kalırsa aradaki fark doğrudan vatandaşımıza ödenecek. Üstelik bu kazanç stopaj vergisinden de muaf tutulacak. Ayrıca Türk lirası varlıklarının yeni bir döviz talebi oluşturmayacak şekilde değerlendirilmesini temin edecek araçları devreye alacağız. Dolayısıyla bundan sonra hiçbir vatandaşımızın ‘kur daha yüksek olacak’ diye mevduatını Türk lirasından dövize geçirmesine ihtiyaç kalmayacak.”

Bir müjdelerinin de ihracatçılara olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

“Döviz kurundaki dalgalanma sebebiyle fiyat vermekte zorlanan ihracatçı firmalarımıza doğrudan Merkez Bankası aracılığıyla ileri vadeli kur rakamı verilecek. Bu işlem sonunda ortaya çıkabilecek kur farkı ise Türk lirası olarak ihracatçı firmamıza ödenecek. Fon büyüklüğü 250 milyar liraya ulaşan Bireysel Emeklilik Sistemimizin cazibesini artırmak için devlet katkısı oranını yüzde 5 daha artırarak yüzde 30’a çıkartıyoruz. Halihazırda Eurobond faiz gelirlerinde stopaj geliri yüzde sıfır iken devlet iç borçlanma senetlerinde bu oran yüzde 10 olarak uygulanmaktadır. Devlet iç borçlanma senetlerine talebi artırmak için buradaki stopajı da yüzde sıfıra indiriyoruz. Kurum kazançları üzerindeki vergi yükünü azaltarak uluslararası rekabeti desteklemek ve yatırımı teşvik etmek amacıyla ihracat ve sanayi şirketleri için kurumlar vergisinde 1 puanlık indirim planlıyoruz.”

Katma değer vergisini etkinliği, adaleti ve basitleştirmeyi sağlamak amacıyla yeniden düzenlediklerini belirten Erdoğan, “Bu adımla amacımız kayıt dışı ekonomiyi azaltmak, iş ve yatırım ortamını iyileştirmek, ihracatı özendirmek ve firmalarımızın KDV iadesi yoluyla finansmana hızlı erişimini sağlamaktır.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kar payı üzerinden yapılan vergilendirme ve bu gelirin beyanının, yatırımcılar açısından caydırıcı bir mahiyet arz eder hale geldiğini dile getirerek, “Bu sıkıntıyı ortadan kaldırmak için şirketler tarafından yapılacak temettü ödemeleri üzerindeki stopajı yüzde 10’a indiriyoruz. Yatırım fon ve ortaklıklarının kazançları kurumlar vergisinden istisna olmasına karşılık diğer fon ve ortaklıklardan elde edilen kar paylarının iştirak kazançları istisna kapsamı dışındaydı. Bu farklılığı da ortadan kaldırıyoruz.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kamu iktisadi teşebbüslerinden elde edilen ve bütçeye aktarılan gelir paylarına endeksli kamu borçlanma senetleri çıkartılarak yatırımcıların Türk lirası bazlı varlıklara yönelimleri teşvik edilecektir. Ülkemizde yastık altında 280 milyar dolar değere sahip 5 bin ton altın bulunduğu bilinmektedir. Bu altınların finansal sisteme dahil edilerek ekonomiye kazandırılması için piyasa paydaşlarıyla birlikte yeni araçlar geliştirilecektir.” dedi.

Kamu bankalarının toplam kredilerinin belli bir oranını, şeffaf bir şekilde her yıl ilan edilecek öncelikli sektörlere kullandırmasını sağlayacak bir yapının kurulacağına işaret eden Erdoğan, “Kredi Garanti Fonu desteğiyle uzun vadeli istihdamı koruma ve geliştirme öncelikli işletme kredileri verilecektir. Proje bankacılığı konusunda atılan adımlar hızlandırılacaktır. Evet, ülkemizdeki istikrar ve güven iklimini güçlendirecek tüm bu tedbirleri ilgili kurumlarımızla Meclisimizle birlikte süratle hayata geçireceğiz.” diye konuştu.

Tedbirlerin hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, “Türkiye’yi geçmişte defalarca olduğu gibi küresel ekonominin yeniden yapılanma sürecinin dışında bırakmaya yönelik hiçbir oyuna, hiçbir tuzağa itibar etmedik, etmeyeceğiz. Hedeflerimiz doğrultusunda azimle cesaretle kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz.” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir müjde de memurlara vermek istediğini belirterek, “Bilindiği gibi asgari ücretin gelir vergisi ve damga vergisinden muaf olması uygulamasını tüm çalışanlarımızı da kapsayacak şekilde genişletmiştik. Böylece aldığı ücret ne olursa olsun tüm çalışanların asgari ücret miktarı kadarki kazancının gelir vergisi ve damga vergisinden muaf olmasını temin etmiştik. Memurlarımızı da bu kapsama dahil ederek fiilen aldıkları ücretlerin artmasını sağlıyoruz. Bu kararın memurlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.” diye konuştu.

Ekonomi programlarına yönelik her eleştiriyi dikkatle dinleyip, inceleyip, önüne, arkasına baktıklarını belirten Erdoğan, kurdaki dalgalanmadan ve fahiş fiyat artışlarından canı yandığı için söylenen vatandaşları anladıklarını, iyi niyetle yapılan her eleştiriyi saygıyla karşıladıklarını, hayırhahlıkla yapılan her teklifi de samimiyetle değerlendirdiklerini aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu:

“Bununla birlikte sureti haktan görünerek, Türkiye’nin siyasette, diplomaside ve güvenlikte olduğu gibi ekonomide de hak ettiği konuma gelmesinin önünü kesmeye yönelik sinsi çelmelere eyvallah etmiyoruz, etmeyeceğiz. Ülkenin ve milletin hayrına yapılan hiçbir işe destek vermemiş, desteği bir kenara bırakalım şöyle yarım ağız bir takdir ifadesi kullanmamış olanların, insanımızın derdiyle dertleniyor edasıyla yaptıkları riyakarlığın bizim nezdimizde hükmü yoktur.

Geçmişte gazete ilanlarıyla hükümet devirip, hükümet kurmayı alışkanlık haline getirenlerin ‘genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmeli’ diyerek sergilediği karın ağrısının sebebini gayet iyi biliyoruz. Aynı şekilde ülkenin içinden geçtiği tarihi dönüşüm sürecine destek vermesi gerekirken ‘piyasaların ivedilikle istikrara kavuşmasını sağlayacak acil önlemler alınması’ çağrısıyla olumsuzluğu körükleyerek safını şaşıranları da yakından takip ediyoruz. Yine Merkez Bankasının faiz indirimi kararıyla dövizdeki akıl dışı yükselişi önlemek için yaptığı müdahaleleri aynı paranteze alarak kendilerince cinlik yapanları dikkatle izliyoruz. Kambiyo rejimi türü tartışmalar açarak ülkesini ve milletini sırtından hançerlemeye çalışanların hangi sinsilikler peşinde koştuklarının farkındayız. Swap anlaşmalarının önceden belirlenmiş kur düzeyinden yapıldığı dedikodularını ortaya yayanların hangi alçak hesaplara hizmet ettiğini de biliyoruz. Açıklamalarıyla, analiz adı altında dolaşıma soktukları art niyetli yorumlarıyla milletimizi, ülkeleri, yönetimleri, gelecekleri konusunda kötümserliğe sürüklemek isteyenleri dikkatle not ediyoruz. İnşallah bir süre sonra dengeler yerine oturup, ülkemiz hedeflerine bir adım daha yaklaştığında bu felaket tellalı muhterislerin her sözlerini, her beyanlarını alınlarına yaftalayacağız.”

Her zaman milletin ne dediğine, ne istediğine baktıklarını dile getiren Erdoğan, “Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisinden ve kambiyo rejiminden en küçük bir geri adım atmaya ne niyeti vardır ne de böyle bir ihtiyacı vardır. Biz, bu oyunu kendi kurallarıyla oynayarak hedeflerimize ulaşacağız. Aksini iddia eden veya düşünen dönüp kendini sorgulamalıdır.” diye konuştu.

“Biz, dün bu ülkede yönetime gelmedik”

Bunca zamandır faizlerin yükseltilmesinden başka tek bir çözüm teklifi sunamayanların, Türkiye’yi de dünyayı da doğru okuyamadıklarının ortada olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Amerika’ya, tüm Batı’ya baksınlar. Şu anda onların faiz politikaları nasıl çalışıyor, onu izlesinler. Çin’e, Hindistan’a baksınlar. Onların faiz politikaları nasıl çalışıyor, onu görsünler. Görecekler ki Amerika başta olmak üzere, sıfır faiz, eksi, bu tür faizler var. Öbür tarafta bakıyorsunuz, Çin, Hindistan buralarda 6, 7, 8 faiz politikaları var. Ve biz, şu anda faizdeki indirimle beraber, evelallah zaman bunu gösterecek, birkaç ay sonra enflasyon nasıl düşmeye başlayacak, bunu hep beraber yaşayacağız. Türkiye’nin geçtiğimiz 19 yıl nereden nereye geldiğini ve artık böyle bir ekonomik dönüşüme hazır olduğunu her fırsatta teorik çerçevesiyle, verileriyle, örnekleriyle anlatıyoruz. Biz, dün bu ülkede yönetime gelmedik. 19 yıl önce göreve geldiğimizde faiz neredeydi, enflasyon neredeydi ve biz faizi nereden nereye indirdik, enflasyonu nereden nereye çektik lütfen şöyle bir geçmişi incelesinler, baksınlar. Ve bunu da hangi yönetim yaptı görsünler. Biz yaptık. Ve şimdi yine aynısını biz yapacağız. Ve biz burada kalkıp da ülkedeki ekonomi nedir, bundan anlamayanların ağzına bakacak halimiz yok. Biz yaşadık, biz uyguladık ve yaşayışımızla da uygulayışımızla da faizi de enflasyonu da nereden nereye çektiğimiz ortada.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, millete söz verdikleri şekilde, Türkiye’yi eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaşımdan enerjiye, spordan sosyal yardımlara kadar her alanda bugünler için hazırladıklarını söyledi.

“Küresel güçler ekonomik kavga veriyor”

Türkiye’de durum buyken dünyadaki vaziyete dikkati çeken Erdoğan, dünya ekonomisinin yüzde 80’ini oluşturan küresel güçlerin yakın tarihin en büyük ekonomik kavgasını verdiğini vurguladı.

Küresel finans krizinin yaşandığı 2008’den bu yana tüm büyük ekonomilerin tek amacının kendi ülkelerindeki istihdamı korumak olduğuna işaret eden Erdoğan, çok güçlü finans yapılarına sahip olmalarına rağmen, sürekli parasal genişlemeye giden gelişmiş ülkelerin kendi aralarındaki görünmez savaşın sebebinin bu olduğunu ifade etti.

Avrupa Merkez Bankasının da Amerika Merkez Bankasının da Japonya Merkez Bankasının da Çin Merkez Bankasının da diğerlerinin de para politikalarının istihdamı koruma merkezli belirlendiğinin altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:

“Çılgınca para basan, faizleri sıfıra yakın ve hatta ekside tutan, merkez bankası bilançolarını neredeyse milli gelirleri seviyesine çıkartan bu ülkeler, belirsizlik batağından hala kurtulamadıklarını bizzat kendileri itiraf ediyorlar. Geçmişte ülkemizi hazırlıksız şekilde Gümrük Birliğine girmeye zorlayanlar, ekonomimizin beklenmedik bir şekilde bu sürece uyum sağlaması ile umdukları kadar vakit kazanamamışlardı. Avrupa ülkeleri avroya geçiş sürecinde paralarını bir gecede yüzde 50 devalüe ederlerken, Türkiye bunun dışında tutulmak suretiyle sanayimize ve ticaretimize görünmez engeller konmuştu. Buna rağmen özellikle hükümetlerimiz döneminde verdiğimiz emekler ve yaptığımız fedakarlıklar sayesinde sanayimizi ayakta tutmayı, ticaretimizi ve ihracatımızı geliştirmeyi başardık. Şimdi de aynı amaçla farklı argümanlar ve araçların devreye sokulduğu bir süreç yaşıyoruz. Dünya 90 trilyon doları kamuya ait olmak üzere toplamda 220 trilyon doları geçen bir borç batağında yüzerken, Türkiye’ye ısrarla faizlerin yükseltilmesini dayatmak, insanların aklıyla dalga geçmekten öte anlam taşımaz.”

Erdoğan,  enflasyonları ile faiz oranları arasında 10 kata varan farklar bulunan ülkeleri görmezden gelerek, Türkiye’deki tabloyu bir “felaket habercisi” olarak anlatanların niyetlerini sorgulamanın kendilerinin de hakkı olduğunu belirtti.

Salgın döneminde yaşadığı sağlık krizine ve toplumsal kırılmalara karşı yetersiz kalan siyasi ve ekonomik sorunlara çözüm bulmakta zorlanan bir sisteme umut bağlayanları, tüm bu hakikatleri görmeye davet ettiğini ifade eden Erdoğan, “Mesela Hazinemizin borçlanma faizlerini belirleyen risk primlerinin yüksekliğinin Türk ekonomisinin gerçekleriyle hiçbir ilgisinin olmadığını vicdan sahibi her iktisatçı teslim ediyor.” ifadesini kullandı.

Dünya ekonomisinin önündeki riskler artarak sürerken Türkiye’nin önündeki fırsatların değerlendirilmesini engelleyecek yaklaşımlardan herkesin kaçınması çağrısında bulunan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Küresel ekonominin değişen yapısı içinde üretim, inovasyon, yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm gibi konular öne çıkarken, hala eski dünyanın kalıplarıyla ülkemizi değerlendirenler önce kendilerini yenilemelidir. Biz zamanın ruhunu okuyarak milletimize yeni bir vizyon teklif ediyoruz. Yegane malzemesi istemezükçülük olanların milletimize teklif ettiği tek şey ise eski Türkiye’yi geri getirmektir. Biz milletimize eski Türkiye alışkanlıkları değil, 2023 hedefleri, 2053 vizyonu Türkiye’si doğrultusunda hizmet etmeyi sürdüreceğiz. Elimizdeki imkanlara bakacağız, potansiyelimize bakacağız, gerçekleşmelere bakacağız, verilere bakacağız, dünyaya bakacağız, ihtiyaçlara bakacağız. Tüm bunların ışığında politikalarımızı sürekli geliştirerek yolumuza devam edeceğiz.”

“Sevgili milletim; biz sizi seviyoruz, size inanıyoruz”

Döviz kurunu da bu şekilde istikrara kavuşturacaklarını, enflasyonu da bu şekilde dizginleyeceklerini, hedeflerine de bu şekilde ulaşacaklarını söyleyen Erdoğan, “Sevgili milletim; biz sizi seviyoruz, size inanıyoruz. Siz bize inanın. Bugüne kadar inandınız, güvendiniz ve 19 yıl Türkiye’nin alt yapısıyla, üst yapısıyla nereden nereye geldiğini gayet iyi biliyorsunuz, biliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel ekonomide bir süredir yaşanan gelişmelere dikkati çekerek, dünyadaki para bolluğunun önce maliyetleri sonra da fiyatları artırmaya başladığını belirtti. Amerika ve Avrupa’nın yakın tarihlerinde görmedikleri enflasyon rakamları ile yüzleştiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Buna rağmen hiçbir ülke Türkiye’ye teklif edildiği, hatta dayatıldığı şekilde faiz düzeyini enflasyonun üzerine çıkarmıyor. Küresel metal, enerji ve gıda ham maddelerinin fiyatlarında son dönemde gözlenen aşırı artışlar, para bolluğunun yol açtığı tehditlerden kaçınma refleksinin üründür. Bizim ekonomide de ‘dünya 5’ten büyüktür’ dememizin sebebi tüm bu sorunların merkezinde kendilerini büyük olarak tarif eden ülkelerin yer almasıdır. Sözde büyük ekonomiler kendi aralarındaki kavganın faturasını diğer ülkelere kesmek istiyorlar. Biz işte bu oyuna gelmeyeceğini söylüyoruz. Bunun için yatırım diyoruz, bunun için istihdam diyoruz, bunun için üretim diyoruz, bunun için ihracat diyoruz, bunun için cari fazla diyoruz, bunun için cari fazlayla büyüme diyoruz. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak ülkemizde yatırımları durduracak, istihdamı azaltacak, üretimi düşürecek, ihracatı engelleyecek hiçbir adımın atılmasına izin vermeyeceğimi buradan bir kez daha ilan ediyorum.”

“Artık bu ülke, ekonomisini ve siyasetini dışarıya rehin veren bir ülke olmayacak”

Artık bu ülkenin yüksek faizle parasına para katanların cenneti olmayacağının altını çizen Erdoğan, “Artık bu ülke ithalat cenneti olmayacak, artık bu ülke kendi alın teriyle elde ettiği kazancıyla başkalarının istihdamını, refahını finanse eden bir ülke olmayacak. Artık bu ülke IMF programları yoluyla ekonomisini ve siyasetini dışarıya rehin veren bir ülke de olmayacak.” dedi.

Erdoğan, göreve geldiklerinde Türkiye’nin IMF’e borcunun 23,5 milyar dolar olduğunu ve 2013 haziranında bu borcu sıfırladıklarını hatırlatarak, “Bizim şu anda IMF’e borcumuz yok. Bay Kemal; hadi bakalım, nereden aldık biz bu borç yükünü? Sizlerden aldık. Merkez Bankamızın döviz rezervi neydi? 27,5 milyar dolar. Hamdolsun şimdi 120 milyar dolar civarındayız. Başbakanlığım döneminde 135 milyar dolara kadar da çıkmıştık. Bu ara malum bir düşüş var ama biz yine o 135’leri, 150’leri yakalayacağız. Biz buna inanıyoruz, buna güveniyoruz. Bizim bu gücümüz, bu imanımız var.” diye konuştu.

Türkiye’nin artık sıcak para hülyasıyla avutulup, ekonomisinin asıl ihtiyaç duyduğu atılımlardan uzak tutulan bir ülke olmayacağını belirten Erdoğan, “Bunun yerine kaynaklarımızı, yatırımcımızın, sanayicimizin, turizmcimizin, girişimcimizin, çalışanlarımızın emrine vereceğiz. Bak buradan sesleniyorum; bütün yatırımcılarımız lütfen, kamu bankaları onların her zaman yanındadır, emrindedir ama kamu bankasından krediyi alıp, bunu bir başka yere aktarmak suretiyle paradan para kazanma yoluna, yöntemlerine başvuranların da alnını karışlarız.” değerlendirmesinde bulundu.

“İnşallah bu kötü alışkanlıkların sonunu da getireceğiz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, projeye bağlı her türlü yatırıma destek vermeye hazır olduklarını dile getirerek, “TÜSİAD, hadi gidin yatırımlarınızı yapın bakalım? Biz önünde miyiz, yoksa destekçi miyiz? Bunları da göreceksiniz. Üretimimizin bir kısmı ithalata bağımlı olduğu için sanayimizin ve tarımımızın henüz arzu ettiğimiz esnekliğe ulaşamadığını biz de biliyoruz. İnşallah adım adım bunları da çözeceğiz. Tabii bu topyekun bir inanmışlığı, topyekun bir mücadeleyi, topyekun bir fedakarlığı gerektirir.” dedi.

Türkiye’de bir kesimin hala döviz kurundan kazanç elde etme peşinde koştuğunu üzüntüyle takip ettiklerini aktaran Erdoğan, “Onun için de başta tabii Hazine ve Maliye Bakanımız buraları gayet iyi takip ederek, dün akşam da toplantısını bu işin geç saatlere kadar yaptık, buradan taviz vermeyeceğiz. Yeter ki yatırımcı karşımıza bu tür spekülatif adımlar atmak için gelmesin. Samimi olarak projesiyle gelsin ve biz bu proje bazlı adımlara destek vermekte her an hazırız. İnşallah bu kötü alışkanlıkların sonunu da getireceğiz.” diye konuştu.

“Ey TÜSİAD, bak Türkiye nerede?”

Körfez sermayesi başta olmak üzere çeşitli kaynaklarla çok ciddi rakamlarda yatırım ve finans iş birlikleri yaptıklarının bilgisini veren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“Son dönemde sadece iki ülke ile yaptığımız yatırım anlaşmaları, 30 milyar dolarlık bir hacme sahiptir. Yerli ve uluslararası yatırımcılar, milyar dolarlarla ifade edilen projeleri hayata geçiriyor. Bunun son örneği geçtiğimiz günlerde yapılan kamu özel işbirliği ile gerçekleştirilecek Antalya Havalimanı kapasite artırımı ihalesidir. Yapım süresi 36 ay, işletme süresi 25 yıl olan bu ihaleyi evet, buradan milletime sesleniyorum; 8 milyar 555 milyon avro ile en yüksek teklifi veren girişim grubu kazanmıştır. Türkiye burada, Türkiye çökmedi ya. Ey TÜSİAD, bak Türkiye nerede? Ve bu ihalenin içinde yerlisi var, Fransa’sı var, Almanya’sı var. Siz hala ‘Acaba biz bu iktidarı nasıl indiririz’ diye bunun hesabını yapıyorsunuz. Bir taraftan da utanmadan, sıkılmadan Bay Kemal ile bir araya gelip hala erken seçim konuşuyorsunuz. Boşuna sayıklamayın, bunlar rüyadır, rüya. Haziran 2023’ü bekleyeceksiniz.”

Söz konusu ihale rakamın KDV’siyle birlikte 2 milyar 138 milyon avroyu bulan yüzde 25’inin 90 gün içinde peşin olarak ödeneceği bilgisini veren Erdoğan, Türkçedeki karşılığı “Kamu Özel Sektör Ortaklığı” olan, İngilizce “Public Private Partnership” ifadesinin kısaltması “PPP”yi kullanarak, “Bay Kemal diyor ki bu nedir? Bize bunu niye açıklamıyorlar? Öğren ya, hani senin ekonomistlerin vardı, sor onlara ya, bu PPP ne, bu yap-işlet-devret ne, öğren onlardan.” dedi.

 “CHP’nin iktidarları döneminde niçin bu tür şeyleri yapamadınız?”

Ülkeyi bugünlere böyle getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, “Bugün birçok yerde havalimanlarımızdan tutunuz, tüm otobanlarımıza, otoyollarımıza varın biz bunları bu sistemle yaptık. Ve hala da bu şekilde yapmaya devam ediyoruz. Yoksa bunlar Hazine’deki parayla, hazır para, al kullan, bunları o zaman siz yapsaydınız ya. CHP’nin iktidarları döneminde niçin bu tür şeyleri yapamadınız. Niye? Aklınız o işlere ermez de onun için.” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Antalya’da düzenlenen G20 Zirvesi’nde de liderlerin “Siz bu ‘PPP’ ile ne yaptınız, bize bunu bir anlatın.” dediklerini, kendisinin de bütün liderlere “yap-işlet-devret”in ne olduğunu örnekleriyle anlattığını dile getirerek, “Çünkü öyle para hazır gelmiyor. Kaynak üreteceksiniz, kaynak. Para kaynaklarını ne yapacaksınız, çeşitlendireceksiniz. Eğer lider olarak bu para kaynaklarını çeşitlendiriyorsanız netice alırsınız.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan,  şehir hastanelerinin yapılmasına muhalefetin karşı çıktığını, yapmaya devam edeceklerini belirtti.

Proje safhasında olanlar ile 5, 6 şehir hastanesinin yapımına devam edildiğini kaydeden Erdoğan, “Aynı şekilde alt yapı ile ilgili şu anda 5 havalimanı var önümüzde. Bunlar da yapılıyor, daha yapacağımız çok şeyler var ama bunları siz hazır kasadan yapmaya kalkarsanız, orada tıkanırsınız. Ama biz bu konuda kaynakları çeşitlendirerek yol alıyoruz ama buna muhalefetin aklı ermez. İş bilenin kılıç kuşananındır. Birileri yatırımcıları tehdit ederken, biz işte bu tür projelerle ülkemize yeni eserler kazandırmanın mücadelesini veriyoruz.” ifadesini kullandı.

Geçen günlerde Türkiye’nin uzaydaki aktif 8’inci uydusu olarak Türksat 5B’nin semadaki yolculuğuna uğurlandığını, böylece Türkiye’nin son bir yılda uzaya 2 uydu fırlatan bir ülke haline geldiğini belirten Erdoğan, Türksat 5B’nin karasal olarak ulaştırılması mümkün olmayan hava, deniz, kara, internet ve iletişim alt yapısına kesintisiz erişimi sağlayarak, Orta Doğu’dan Güney Afrika’ya kadar geniş bir alana hizmet vereceğini ifade etti.

Erdoğan, şöyle konuştu:

“İşte Türkiye bu, modern Türkiye bu. Biz bunun alt yapısını oluşturduk, oluşturuyoruz. Görüldüğü gibi, Türkiye ne patinaj yapıyor, ne geriliyor, tam tersine sürekli yeni ataklarla hedeflerine doğru ilerliyor. Kurdaki dalgalanmanın yol açtığı belirsizlik, ülkemizin gerçek görünümünü yansıtmıyor. Her şeyden önce vatandaşlarımızın ve firmalarımızın bankalarda yüzlerce milyar dolarlık mevduatı bulunuyor. Yastık altındaki dövizi saymıyoruz bile. Yani aslında ülkemizde döviz kıtlığı değil, döviz bolluğu var. Sorun ekonomik gerekçelere dayanmayan, kimi kısa vadeli kazanç gayesi güden, kimi daha farklı amaçlar taşıyan döviz taleplerinin dönemsel yükselişidir. Halihazırda böyle bir süreç yaşıyoruz. Döviz alımına yönelik psikolojik eğilim ortadan kalktığında, hep birlikte bu bolluğun nimetlerini görmeye başlayacağız. Yine ülkemizde belli kesimlerin dövizdeki yükselişi bahane ederek, ne kurdaki ne küresel mal fiyatlarındaki artışla orantılı olmayan fiyatlandırmalar yapmak suretiyle haksız kazanç peşinde koştuğunu görüyoruz. Birilerinin özellikle canını yakma pahasına, bunların da önünü keseceğiz. Dün vesayetle mücadele ederken, darbecilere karşı koyarken, terör örgütlerinin başını ezerken nasıl kimsenin gözünün yaşına bakmadıysak, şimdi de ekonomide aynı yöntemi izleyeceğiz.

Buradan açıkça ilan ediyorum. Her kim kur spekülasyonuyla, fahiş fiyat oyunuyla, faiz baskısıyla dünyadaki gelişmeleri tersyüz ederek ülkemizi artık geçerliliği kalmamış ekonomi modellerine yönlendirerek, bizi yolumuzdan döndürebileceğini sanıyorsa yanılıyor. Bu yoldan dönüş yok. İşte görüyorsunuz, yatırımlar artıyor. Parası, finansa erişimi olan herkesi yatırıma, üretime davet ediyorum. İstihdamımız artıyor. Sanayisiyle, tarımıyla, turizmiyle, hizmetler sektörü ile her alanda istihdamı güçlü şekilde destekliyoruz. Üretimimiz artıyor, fabrikalarımız harıl harıl çalışıyor. İhracatımız artıyor, açık söylüyorum, ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum. Araçlarınızla Anadolu’ya giderken, herhalde otobandaki tırları görüyorsunuz değil mi? Bu tırlar nereye gidiyor, ne taşıyor, ne getiriyor? İşte bunların hepsi ihraç ürünlerini taşıyor ve yollarımız tırlarla dolu. Geçmişte tenhaydı bu yollar ama şimdi durum farklı. Yollardaki, gümrük kapılarındaki, kamyon ve tır trafiği kargo uçakları, yük trenleri mal taşımaya yetişemiyor.”

​​​​​​​Cari açığın azaldığını, gelecek yıl cari fazlaya geçileceğini belirten Erdoğan, kamu maliyesinin gücünü koruduğunu, bütçe disiplininde ve gerçekleşmelerinde en küçük bir sapma olmadığını kaydetti. Bankacılık sektörünün sapasağlam bir yapıya sahip olduğunu söyleyen Erdoğan, hedeflere ulaşma konusunda umutlu olmak için her şeye sahip olunduğunu ifade etti.

Erdoğan, şöyle devam etti:

“Ülkemizi asırlardır bir cendereye hapsederek yerinde saydıranlar, tarihi bu defa tekerrür ettiremeyecekler. Gazi Mustafa Kemal’in 1923 İzmir İktisat Kongresi ile başlattığı kalkınma atılımının ömrü ancak 6 yıl sürmüştü. Rahmetli Menderes’in büyük bir şevkle giriştiği kalkınma hamlesi 10 yıl sonra darbe duvarına çarpmıştı. Rahmetli Özal’ın ülkemize çağ atlatmak için hayata geçirmeye çalıştığı dönüşüm 10 yıla kalmadan siyasi istikrarsızlık bataklığına saplanmıştı. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bizim dönemimizde 20 yıla yakın süren kesintisiz bir kalkınma hamlesi yaşandı. İnşallah bu başarıyı, ekonomideki büyük değişimle taçlandırarak nihai hedefimize ulaşacağız. ‘Bu işler seçime yakın zamanda olmaz’ diyerek, aba altından bize sopa gösterenler olduğunu müşahede ediyoruz. Bunlar Türkiye’nin bugün hamle yapmazsa, yeniden çeyrek asırlık, yarım asırlık bir kayıp yaşayacağını ya bilmiyorlar ya da özellikle böyle olmasını istiyorlar. Biz de diyoruz ki, Türkiye ekonomide sınıf atlayacaksa harekete geçmenin tam vaktidir.”

Türkiye’nin ve milletin çıkarlarının, hesapları seçime kadar değil, 2053 vizyonuna göre yapmayı gerektirdiğini ve öyle davrandıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Dünyanın dengelerinin, küresel finans krizi ve ardından salgın krizi ile altüst olduğu, ülkemizin alt yapısının en uygun şartlara sahip bulunduğu bir dönemde bu hamleyi yapmayacaksak ne zaman yapacağız? Her alanda inşa ettiğimiz güçlü alt yapıyla, geniş siyasi etki alanımızla, terörü yenerek sağladığımız güvenlik ortamıyla, bu atılımın tam vaktidir. Cumhuriyet ile temelini attığımız uzun demokrasi ve kalkınma yolculuğunda cefasını çektiğimiz son 19 yılda, özenle geliştirip, büyüttüğümüz ağacımızın artık meyvelerini toplama vaktidir. İleride keşke dememek için şimdi risk alıyoruz. Milletin sancısını, sıkıntısını, derdini küresel para baronlarının çıkarlarına meze etmeye çalışanlara aldırmadan yolumuza devam edeceğiz, çalışacağız, mücadele edeceğiz, sabredeceğiz ve Allah’ın izniyle başaracağız. Sabreden kimse zafere ulaşacaktır.”

“Evlatlarımızdan tek beklentimiz, ailelerine, ülkelerine hayırlı birer insan olarak yetişmeleridir”

Erdoğan, üniversite öğrencilerine de müjde vererek, Türkiye’nin dünyada devlet eliyle verilen en kapsamlı burs ve kredi sistemine sahip olduğunu, bu yıl 449 bin 355 öğrenciye burs, 1 milyon 32 öğrenciye kredi verildiğini, her yıl ortalama 150 bin yeni öğrencinin burs almaya hak kazandığını belirtti.

Bu yıl yüzde yirmi artışla 180 bin gencin ilk defa burs imkanından faydalanacağını kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu ülkede üniversite harçlarını kim kaldırdı? Biz kaldırdık, biz. Hatırlayın o günleri, harçlardan dolayı yapılan eylemleri hatırlayın. Biz harçları kaldırdık. Şu anda var mı harç? Yok. Burs, kredi 45 liracık burs veriyorlardı, 45 liracık. Biz onlardan aldık bu iktidarı. Sosyal devlet anlayışımız gereğince, şehit ve gazi çocuklarına, yüzde 40 ve üzeri engelli gençlerimize, anne ve babası vefat etmiş evlatlarımıza, milli sporcularımıza, Sevgi Evleri ve Darüşşafaka’da büyüyen çocuklarımıza, koruma altındaki öğrencilerimize öncelikli burs veriyoruz. Bunun yanında üniversiteye yerleştirme puanlarında ilk 100’e giren öğrencilerimizle, milli sporcularımıza aylık tutarın 3 katı kadar burs sağlıyoruz. Kredi alan tüm öğrencilerimizin bunun geri ödemesini mezuniyet sonrası, 2 yıl erteleme hakkı vardır. Hatta bu süre gençlerimizin sigortalı bir işe girdiği tarihe kadar da uzatılabiliyor. Geçtiğimiz yıl lisans öğrencilerine 650 lira, yüksek lisans öğrencilerine 1300 lira, doktora öğrencilerine 1950 lira burs veya kredi vermiştik. Önümüzdeki yıl bu rakamları lisans öğrencilerinde 850 liraya, yüksek lisans öğrencilerinde 1700 liraya, doktora öğrencilerinde 2 bin 550 liraya çıkartıyoruz. Üniversite harcı ödemeyen, kredi ve burs imkanından faydalanan, barınma ihtiyacını yurtlarımızdan karşılayan evlatlarımızdan tek beklentimiz, kendilerine, ailelerine, ülkelerine hayırlı birer insan olarak yetişmeleridir. Yeni burs ve kredi rakamlarının öğrencilerimize ve ailelerine hayırlı olmasını diliyorum.”

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Bütçe açıkları dizginlenebilir mi?

Bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak

Yayınlanma:

|

Mayıs ayına ait merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine göre bütçe fazlası 235,2 milyar TL, kümülatif (Ocak-Mayıs) bütçe açığı da 650,3 milyar TL oldu. Mayıs ayı bütçe fazlası, giderlerdeki önemli bir azalış kaynaklı değil, tersine kurumlar vergisi hasılatının beklendiği gibi mayıs ayında vergi gelirlerini beslemesiyle gerçekleşti.

Rakamla ifade etmek gerekirse; nisan ayına göre mayıs ayında bütçe giderlerinde 43 milyar TL’lik azalışa karşılık bütçe gelirleri 368 milyar TL arttı. Bu artışın hemen hemen tamamı kurumlar vergisi hasılatı kaynaklı.

Önce vergi hasılatındaki değişime bakalım, ardından bütçe giderlerinde azalış olmuş mu, ona bakarız:

Kurumlar vergisi yıllık beyana tabi bir vergi. Aynı zamanda cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, GVK’da belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir. Ocak – Şubat – Mart geçici vergi dönemi beyanname verilme ve ödeme günü 17 mayıs’tı. Ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı, 30 Nisan’a kadar verilecek kurumlar vergisi beyannameleri ve bunlara tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerini 5 Mayıs’a kadar uzattı.

Böylelikle nisan ayında 29,7 milyar olan kurumlar vergisi tahsilatı da mayıs ayında 470,1 milyar TL’ye yükseldi. Hatta mayıs ayında kurumlar vergisi hasılatı vergi gelirleri içindeki payı yüzde 39,4’e ulaştı ki bu oran KDV gibi dolaylı bir verginin payından da yüksekti. Sonuçta bu hasılat bütçede bir rahatlama yarattı.

Mayıs ayında kurumlar vergisi tahsilatı bütçenin imdadına yetişmiş oldu ama yukarıda anlattığım gibi “geçici vergi dönemiydi, geldi ve geçti”.

Bütçenin gelir tarafını temmuz ayında gelir vergisi ikinci taksiti ile ağustos ve kasım aylarında geçici vergi taksitleri bir miktar rahatlatabilir. Ancak aylık olarak artmaya devam eden enflasyon, sıkı para politikasıyla kredi imkanları kısıtlanan firmalar ve artan konkordatolar, hedeflenen vergi gelirlerinden uzaklaşılmasına neden olacak ana faktörler. Ayrıca bütçenin gelir tarafının, borç faizleriyle büyüyen bütçenin gider tarafını telafi etmesi zor görünüyor. O nedenle bütçe açığını dizginlemek hiç de kolay olmayacak.

Bütçe giderlerine şimdi kamuda tasarruf üzerinden bakalım:

Tüm kamu kurumlarının kendi bütçelerindeki kaynaklardan yapacakları harcamalar için tasarruf tedbirlerine uymaları uzun zamandır merakla bekleniyor.

Aşağıdaki hazırladığım tablo, geçen yıl ve bu yılın mayıs aylarında tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan harcamaları karşılaştırıyor:

Tabloda görüldüğü gibi bir yıl içinde taşıt alım giderleri yaklaşık 2 katına çıkmışHaberleşme ve enerji giderleri de enflasyon oranına yakın bir artış göstermiş. Kırtasiye-baskı giderleri ile temsil-tanıtma giderlerinde ise bir yılda kısmen frene basılmış gibi.

Ancak temsil-tanıtma giderleri bu yılın ilk dört ayında ortalama 65 milyon TL civarındayken, mayıs ayında birden yaklaşık beş katına (316 milyon TL) çıkmış. Yine de bu haliyle geçen yılın mayıs ayındaki 418 milyon TL’nin oldukça altında kalıyor. Umarım ülkemiz en iyi şekilde temsil ediliyordur. 2024’te bu alanda daha fazla gider yapılıyordu, yoksa geçen yıl daha mı iyi temsil ediliyordu?

Bütçe giderlerinde sorunlu kalem: borç faiz giderleri:

Borç faiz giderleri bütçede büyümeye devam ediyor. Özellikle iç borçlanmanın maliyeti bütçeye yansıyor.

Mayıs ayında borç faiz giderleri 111,2 milyar TL, kümülatif olarak 835,8 milyar TL’ye ulaştı. Dahası Haziran ayında yaklaşık 240 milyar TL’lik borç faiz gideri gerçekleştirilecek.

2025 yılı bütçesi için borç faiz giderlerinin bütçe giderlerine oranının yüzde 13,2 ve vergi gelirlerine oranının da yüzde 17,5 olması hedeflenmişti. Bugünkü görünümde borç faiz giderleri/bütçe giderleri oranı yüzde 15,7 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 20,9’a yükselmiş durumda. Bu göstergeler ile bütçe hedeflerinden uzaklaşıldığı anlaşılıyor.

Bütçe açıklarını kontrol altında tutmak, pek çok alanda katkı sağlayacak. Öncelikle devletten beklenen görevlerin ve kamu hizmetlerinin hem kalitesinin artmasına hem de zamanında sunulmasına katkı sağlayacak.

Aksine bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ – T24

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

İsrail-İran Savaşının Türkiye’ye Etkileri

Yayınlanma:

|

İsrail ile İran arasında çıkabilecek uzun süreli bir savaş, sadece çatışmanın merkezindeki ülkeleri değil, çevre ülkeleri ve küresel sistemi de etkileme potansiyeline sahiptir. Türkiye, jeopolitik konumu, enerji bağımlılığı, ekonomik yapısı ve diplomatik ağı nedeniyle bu savaşın en çok etkilenecek ülkelerinden biri olacaktır.

Bu analiz, savaşın Türkiye’ye olası etkilerini altı temel başlık altında ele almaktadır:

1. 🛢️ Enerji ve Ekonomi Üzerindeki Etkiler

İran’ın enerji üretimi ve Hürmüz Boğazı’nın kontrolü, küresel petrol ve doğal gaz arzı için kritik önemdedir. Savaşın bu hattı etkilemesi durumunda:

  • Enerji fiyatlarında sert artış yaşanacaktır. Türkiye’nin petrol ve doğal gazda yüksek dışa bağımlılığı, enerji ithalat faturasını şişirecek, cari açık büyüyecektir.

  • Enflasyonist baskı artar. Akaryakıt ve üretim maliyetlerinin yükselmesi, gıda ve temel tüketim ürünlerinde zincirleme fiyat artışına neden olur.

  • Sanayi ve ulaşım sektörlerinde maliyet artışıyla birlikte tüketici harcamalarında daralma görülebilir.

2. ⚖️ Jeopolitik Denge ve Dış Politika Baskısı

Türkiye, Batı bloku (NATO-ABD) ile İslam dünyası arasında denge kurmaya çalışan bir dış politika izlemektedir. Savaş derinleşirse:

  • Çift yönlü baskı oluşur. ABD, Türkiye’den İsrail lehine daha net bir pozisyon almasını bekleyebilirken; iç kamuoyu ve İslam ülkeleri Filistin-İran eksenine daha yakın bir tavır talep edebilir.

  • Denge politikası zorlaşır. Türkiye, arabulucu rolünü korumak isterken tarafsızlığını da kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir.

3. 🤝 Diplomasi ve Göç Yönetimi

Savaş bölgesine yakın olan Türkiye, bölgedeki göç hareketlerinden doğrudan etkilenebilir.

  • Yeni mülteci dalgası riski doğar. İran, Irak ve Suriye’deki çatışma ve insani krizler nedeniyle Türkiye sınırlarına yeni göç baskıları oluşabilir.

  • İç politikada göç tartışmaları artar. Halihazırda Suriyeli göçmenler konusunda hassas olan kamuoyunda yeni bir göç dalgası sosyal ve siyasi gerilimlere yol açabilir.

4. 🛡️ Güvenlik ve Askeri Riskler

Savaş, bölgedeki tüm askeri dengeleri etkileyebilir ve Türkiye’nin güvenlik ortamını doğrudan sarsabilir.

  • Sınır ötesi gerginlikler: Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki operasyon bölgelerinde İran yanlısı milis gruplarla sıcak temas ihtimali artar.

  • Terör riski ve iç güvenlik tehditleri: İran destekli yapıların Türkiye içinde veya sınır hattında provokatif eylemlere yönelmesi riski oluşur.

5. 📉 Finansal Piyasalara Etkisi

Savaş ortamı, küresel finansal piyasalarda risk algısını artırır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler bu dalgalanmalardan doğrudan etkilenir.

  • Borsa İstanbul’da dalgalanma görülür. Yabancı yatırımcıların riskten kaçışı, Borsa İstanbul’da satış baskısını artırabilir.

  • Döviz kurları ve altın fiyatları artabilir. TL üzerindeki baskı artar; bireyler ve yatırımcılar güvenli liman olarak döviz ve altına yönelir.

6. 🚢 Ticaret ve Sanayiye Etkisi

Türkiye’nin Orta Doğu ve Orta Asya’ya olan ticareti, savaş nedeniyle sekteye uğrayabilir.

  • Dış ticaret yollarında sorun: İran ve Irak güzergâhlarında güvenlik riskleri, lojistik maliyetleri artırır.

  • İhracatçı üreticiler zarar görür. Özellikle makine, inşaat, tekstil ve otomotiv yan sanayi sektörleri sipariş iptalleri ve pazar kaybı riskiyle karşı karşıya kalır.

Sonuç: Türkiye Çok Boyutlu Riskle Karşı Karşıya

İsrail-İran savaşının uzun sürmesi; ekonomi, dış politika, güvenlik, diplomasi ve toplumsal alanlarda zincirleme etkiler yaratır. Türkiye bu süreci, enerji stratejilerini gözden geçirerek, iç güvenlik politikalarını güçlendirerek ve diplomatik dengesini koruyarak yönetmek zorunda kalacaktır.

www.bankavitrini.com


Yayın Notu: Bu analiz www.bankavitrini.com için hazırlanmıştır.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Kriz Yönetiminde Yeni Yöntemler: Dijital Çağın Dinamikleriyle Uyumlu Stratejiler

Yayınlanma:

|

Kriz, bir şirketin itibarını, finansal yapısını ve operasyonel devamlılığını tehdit eden olağanüstü bir durumdur. Ancak artık krizler sadece doğal afet, ürün hatası ya da skandallardan ibaret değil; dijital linçler, sosyal medya kampanyaları ve siber saldırılar da modern kriz tanımının bir parçası haline gelmiştir.

Bu bağlamda kriz yönetimi, geleneksel yöntemlerin ötesine geçerek çok boyutlu, hızlı ve veri odaklı bir yapıya dönüşmüştür. İşte yeni nesil kriz yönetimi yaklaşımları:

1. Gerçek Zamanlı İzleme ve Erken Uyarı Sistemleri

Artık krizleri tahmin etmek ve erken müdahale etmek mümkündür. Sosyal medya dinleme araçları sayesinde olası bir krizin sinyalleri önceden yakalanabilir. Bu araçlar kullanıcı şikayetlerini, anahtar kelimeleri ve duygu analizlerini anlık olarak takip ederek alarm verir.

2. Senaryo Tabanlı Simülasyonlar ile Hazırlık

Başarılı kurumlar, olası kriz senaryolarını önceden simüle ederek kriz anında hangi adımları atacaklarını netleştiriyor. Ürün geri çağırma, siber saldırı veya itibar krizleri gibi olaylara karşı önceden denenmiş çözümler hazır tutuluyor.

3. Çok Paydaşlı İletişim Yönetimi

Krizler yalnızca kamuoyu ile değil, çalışanlar, yatırımcılar, müşteriler ve resmi kurumlar gibi çok sayıda paydaşla da doğru iletişimi gerektirir. Her paydaş grubu için özel mesajlar, farklı iletişim kanallarıyla sunulmalıdır.

4. Veri Odaklı Karar Verme Süreçleri

Kriz anında refleksle değil, veriye dayalı stratejiyle hareket etmek hayati önem taşır. Sosyal medya verileri, müşteri geri bildirimleri, kriz yayılma analitiği gibi göstergelerle doğru adımlar belirlenebilir.

5. Dijital Kriz Müdahale Ekipleri

Geleneksel kriz masaları yerini artık dijital kriz ekiplerine bırakıyor. Özellikle sosyal medya krizlerinde, deneyimli ekipler anında devreye girerek içerik üretimi, yorum yönetimi ve doğru bilgilendirme ile süreci kontrol altında tutuyor.

6. Şeffaflık ve Samimi İletişim Dili

Geleneksel kriz iletişimi genellikle soğuk, resmi bir dille yürütülürdü. Ancak günümüzde tüketici daha empatik, samimi ve içten bir yaklaşım bekliyor. CEO açıklamaları, kısa videolar ve açıklayıcı infografikler daha fazla etki yaratıyor.

7. Kurum İçi Kriz Eğitimleri

Kriz yönetimi sadece yönetime değil, tüm çalışanlara aittir. Bu nedenle özellikle ön cephede görev yapan çalışanlara kriz anında nasıl davranmaları gerektiği eğitilmelidir. Kriz bilinci, kurum kültürünün bir parçası haline getirilmelidir.

8. Kriz Sonrası Rehabilitasyon Planları

Kriz atlansa bile etkisi devam eder. İtibar kaybı, müşteri güveni ve çalışan motivasyonu gibi konularda kriz sonrası rehabilitasyon süreci başlatılmalı; iletişim kampanyaları, itibar onarma projeleri ve iç iletişim aksiyonları devreye alınmalıdır.

9. Siber Güvenlik Odağında Kriz Hazırlığı

Dijitalleşmenin getirdiği en büyük risklerden biri de siber saldırılardır. Kurumlar, sadece BT birimlerinin değil tüm organizasyonun siber krizlere hazırlıklı olması için yeni stratejiler geliştiriyor.

10. Kurumsal Hafıza ve Öğrenen Organizasyon Yaklaşımı

Her kriz, gelecekteki krizler için bir öğrenme fırsatıdır. Kriz sonrasında detaylı analiz yapılmalı, neyin işe yaradığı ve neyin işe yaramadığı kayıt altına alınmalı ve bu bilgiler kurumsal hafızaya entegre edilmelidir.

Krizler Kaçınılmaz, Yönetim Şekli Tercih Meselesidir

Krizlerin ne zaman çıkacağını kestirmek zor olabilir; ancak nasıl yönetileceği tamamen kurumsal hazırlıkla ilgilidir. Yeni nesil kriz yönetimi; çevik, şeffaf, veri temelli ve insan merkezli bir yaklaşımla ilerlemektedir. Bu yöntemleri benimseyen kurumlar, sadece krizleri aşmakla kalmaz, aynı zamanda krizlerden güçlenerek çıkar.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.