Connect with us

EKONOMİ

Faiz-silah bütçesinden, yarım-yamalak bütçeye

Bu yıl bakalım ne cambazlıklar yapılacak ve büyüyecek bütçe açığının ortaya çıkaracağı ek sorunlar karşısında ne yapılacak. Bütçe için borçlanmaların faizleri hızla tırmandırması ve bunun yeni bir enflasyon sarmalı yaratması, krizi derinleştirmesi kaçınılmaz.

Yayınlanma:

|

Geçtiğimiz hafta, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Stratejik Bütçe Başkanlığı, 2021 bütçesinin son halini, büyük fotoğrafını açıkladılar da, 2021’de ödediğimiz vergiler nereye harcanmış, biraz daha net anlayabildik. Bütçeye elimiz değmişken, 2022 bütçesinin, şu yüzde 50’leri bulan enflasyon karşısında şimdiden nasıl aciz ve yarım-yamalak bir bütçe haline düştüğünü de görmüş olduk.

2021’den itibaren “Program bütçe” uygulamasına geçildi. Yani, merkezî bütçeden yapılan harcamaları, daha net, “programlara göre” tasnif eden bir bütçe görme imkânı ortaya çıktı. Bu, bize şimdiye kadar el yordamıyla anlattığımız bütçenin harcanma biçimlerini, bizzat iktidar verileriyle söyleme imkânı sunuyor.

Enflasyon hızla yükselirken eylül ayında duyurdukları Orta Vadeli Program’ın uyduruk hedeflerine göre bütçe yaptılar ve o OVP’de, 2022 için enflasyon tahmini, sıkı durun, yüzde 9,8! Dolayısıyla, toplanacak vergiyi de yapılacak harcamaları, bakanlık ve tüm diğer kuruluşların 2022 ödeneklerini hep bu enflasyon hedefine göre yaptılar. Şimdi enflasyon yüzde 50’nin tavanını delince, eldeki bütçe ile yılı çıkaramayacaklar. Erdoğan, Meclis’i umursamadan, geçen yıl yaptığı gibi kafadan, ek ödeneklerle, borçlanmalarla hukuk dışı kim bilir neler yapacak.

Kaynak: Cumhurbaşkanlığı Stratejik Bütçe Başkanlığı veri tabanı 

SGK VE FAİZ

Dönelim “Program bütçe”ye göre, 2021’de neler oldu, özellikle “vergilerimiz nerelere harcandı” sorusuna…2021’de Program Bütçe harcama sınıflamasından anlaşılıyor ki, 1,6 trilyon TL’yi bulan harcamadan en önemli payı, kısa adı SGK olan Sosyal Güvenlik Kurumu, onun açıklarının finansmanı almış. Emekli maaşları ve ilaç harcamaları için kendi gelirleri yetmeyen SGK, merkezi bütçeden destekler alıyor ve 2021’de bunun 193 milyar TL ile, toplam harcamaların yüzde 11’ini oluşturduğunu görüyoruz. Bu harcama kaleminin, önümüzdeki yıl ve sonrasında daha da artması kaçınılmaz. Çünkü yüzde 50’leri geçen bir enflasyon, emekli maaşlarının enflasyon oranında artırılmasını gerektiriyor, ayrıca çoğu ithalata dayalı ilaçlar için de daha çok bütçe gerekiyor. 2022 bütçesinde sosyal güvenliğin payını sadece yüzde 12,6 artırmışlar. Oysa ihtiyaç kısa sürede öyle büyüyecek ki!..

Sosyal güvenlik harcamaları, görece en masumu. İkinci önemli kalem bütçeden Hazine’nin faiz ödemelerine. 2021’de harcamaların yüzde 10,5’unu tutan faizler, 2020’de 134 milyar TL iken 2021’de 181 milyar TL’ye çıktı. Artış yüzde 35! 2022 bütçesine konulan ne? 246 milyar TL. Yani yüzde 36 artırmışlar. Tüm kalemlerden fazla. Borcun çevrilmesinin daha yüksek faizle olacağını tahmin etmişler ama bu bütçe zaten yetmeyecek faiz yüküne…

Faiz harcamalarının 2022 bütçesinde ilk sıralara çıkması, kamu borç stokunda yabancı para ile borçlanmaların artması ve tırmanan döviz kuru nedeniyle faiz ve kur zararlarının artmasından kaynaklanıyor. Hazine’nin 2021 Aralık itibariyle 2,8 trilyon TL tutarındaki borçlarının yüzde 66’sı döviz cinsinden borçlar. Hazine, dışarıdan dövizle borçlandığı gibi, içeriden de dövize endeksli borçlandı. Döviz cinsi borç, 2017 yılında toplamın yüzde 39 idi ve 2021’de yüzde 66’yı buldu. Dahası, dövizi frenlemek için getirilen “Kur Korumalı Mevduat” uygulaması da bütçede yeni deliklere yol açacak.

ASKER-POLİS HARCAMALARI

2021 bütçesinin harcamalarına dönüp bakıldığında 178 milyar TL’nin, yani toplam harcamaların yüzde 10,2’sinin “Ulusal güvenlik, savunma, toplum güvenliği” başlıkları altındaki iki programa harcandığı görülüyor. Ama herkes de bilir ki, asker-polis harcaması bundan ibaret değil. Askeri harcamalar, T. Silahlı Kuvvetler (TSK) vakıfları üstünden, bütçede örtülü birçok ödenekten, Savunma Sanayi Müsteşarlığı bütçeleri ile, görünenden çok daha fazladır. Aynı şey polis harcamaları için de öyle.

Asker-polis giderlerinin “görünen bütçesi”nin 2022’de de yüzde 13,5 artırılarak 202 milyar TL’ye çıkarılması hedeflenmiş. Ama, bu evdeki hesap. Yüzde 50’lik enflasyon karşısında anlamsız bir artış. Bakalım daha ne kadar ödenek istenecek.

EĞİTİM, SAĞLIK KULAK ARKASI

Faiz, asker-polis bütçeleri, toplam harcamalara damgasını vururken sağlık ve temel, orta eğitim ve yüksekokul olmak üzere üç ayrı programdan oluşan eğitim harcamaları her zaman olduğu gibi, 2021’de de geride kaldı. Eğitim harcamaları, 2021’de 181,5 milyar TL ile bütçeden ancak yüzde 10,4 pay alabildi. 2022 bütçesinden de kağıt üstünde ancak yüzde 12 pay verildi.

Faiz giderleri, bütçede eğitimin önüne geçerken, pandemi şartlarında büyümesi gereken sağlık bütçeleri de sınırlı kaldı. Son iki yılda kamu bütçelerine pandemi gerçekliği damgasını vurdu ve devletler, bütçe açığı verme kaygısını bir yana bırakıp hem sağlık bütçelerini hem de toplumla dayanışma için sosyal yardım bütçelerini alabildiğine genişlettiler. Örneğin bütçe açıklarının milli gelire oranı 2019 yılında gelişmiş merkez ülkelerde yüzde 3,2 iken 2020’de yüzde 7,4’e, 2021’de yüzde 7’ye kadar çıktı. Bu ülkelerin kamu borç stoklarının milli gelire oranı, pandemi öncesi yüzde 103 iken pandemi yıllarında yüzde 122’ye kadar çıktı. Sosyal devlet olma zorunluluğu birçok çevre ülke bütçelerinde de açıkları büyüttü, kamu borç stoklarını kabarttı.

Türkiye, dünyada pandemiden en çok etkilenmiş yedinci ülke. Konsolide vaka sayısının 2022 Şubat ortasında 13 milyonu geçtiği ve yaşamını kaybedenlerinin sayısının da 91 bini aştığı biliniyor.

Erdoğan yönetimi, bütçe desteklerini genişleten ülkelerin tersine, pandemi koşullarında sosyal yardım programlarını dar tuttu, sosyal destek ve sağlık bütçesi için borçlanmayı göze almadı, faizleri indirerek halkı, borçlanmaya mecbur tuttu.

Tedavi edici ve koruyucu olarak sınıflandırılan sağlık harcamaları 2021 bütçesinde yüzde 6 pay alabildi. Yani faize ayrılanın ancak üçte ikisi sağlığa harcandı.

YOKSULLUK, TARIM, YEREL YÖNETİMLER

Pandemi şartlarında izlenen “pinti devlet” tutumu, 2021’de de değişmedi. 2021’de yoksulluk için yüzde 3,7 pay ayrıldı ama, 2022’de bu pay da azaltıldı bütçede ve yüzde 22 daha az ödenek konuldu yoksullukla mücadele için. Hele ki yüksek enflasyon ortamında bu ödenek iyice kuşa dönecek.

Yıllığı yüzde 50’yi bulan tüketici enflasyonunun en önemli ayağı olan gıda enflasyonunun yıllığı Ocak 2022’de yüzde 56’yı buldu. Bu sonuçta, tarımın ihmali, destekten yoksun bırakılmış olması en önemli etken. 2021’de tarıma destek için bütçenin yüzde 2’si ancak kullanıldı ve 2022 bütçesinde pay ancak yüzde 2,3’e çıkarıldı.

Gelirleri ağırlıkla vergilerden alınan paylara dayanan yerel yönetimler, 2021’de bütçeden ancak yüzde 8,2 pay alabildiler. Erdoğan’ın faiz indirimi hatası ile fırlayan döviz, devasa bir enerji maliyeti çıkarınca elektrik ve doğalgaz için bütçeden yaklaşık 90 milyar TL harcandığı da 2021 bütçesinde yer alıyor.

ENFLASYONA EZİK BÜTÇE

Özetle, önemli detayları ortaya sergilenen 2021 bütçesi, pandemi koşullarını görmezden gelip sosyal harcamaları sınırlı tutan, faiz için daha çok ödeme yapan bir bütçe oldu. Her zaman olduğu gibi, güvenlik harcamalarını eğitimin, sağlığın önünde tutan bir bütçe uygulandı.

Ama daha beteri 2022 bütçesi olacak. Yüzde 9-10 enflasyon varsayımıyla yapılan 2022 bütçesi, yılın yarısını bile çıkaramayacak gibi. Haziran ayında bir ek bütçe ihtiyacı kendini dayatacak. Nitekim önceki kriz yılı 2001’de böyle olmuş, haziranda ek bütçe yapılmıştı.

Ek bütçe ihtiyacı 2021’de de belirmişti ancak Erdoğan, Meclis’in bütçe yapma hakkını hiçe sayarak, ek bütçe yapmadan bütçe içi ödenekleri dilediği gibi bir yerden bir yere kaydırarak ayarlamalara gitti. Ödenekleri 290 milyar TL dolayında artırdı ve Hazine, riskli borçlanmalara gitti.

Bu yıl bakalım ne cambazlıklar yapılacak ve büyüyecek bütçe açığının ortaya çıkaracağı ek sorunlar karşısında ne yapılacak. Bütçe için borçlanmaların faizleri hızla tırmandırması ve bunun yeni bir enflasyon sarmalı yaratması, krizi derinleştirmesi kaçınılmaz.

Mustafa Sönmez – Duvar

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Bütçe açıkları dizginlenebilir mi?

Bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak

Yayınlanma:

|

Mayıs ayına ait merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine göre bütçe fazlası 235,2 milyar TL, kümülatif (Ocak-Mayıs) bütçe açığı da 650,3 milyar TL oldu. Mayıs ayı bütçe fazlası, giderlerdeki önemli bir azalış kaynaklı değil, tersine kurumlar vergisi hasılatının beklendiği gibi mayıs ayında vergi gelirlerini beslemesiyle gerçekleşti.

Rakamla ifade etmek gerekirse; nisan ayına göre mayıs ayında bütçe giderlerinde 43 milyar TL’lik azalışa karşılık bütçe gelirleri 368 milyar TL arttı. Bu artışın hemen hemen tamamı kurumlar vergisi hasılatı kaynaklı.

Önce vergi hasılatındaki değişime bakalım, ardından bütçe giderlerinde azalış olmuş mu, ona bakarız:

Kurumlar vergisi yıllık beyana tabi bir vergi. Aynı zamanda cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, GVK’da belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir. Ocak – Şubat – Mart geçici vergi dönemi beyanname verilme ve ödeme günü 17 mayıs’tı. Ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı, 30 Nisan’a kadar verilecek kurumlar vergisi beyannameleri ve bunlara tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerini 5 Mayıs’a kadar uzattı.

Böylelikle nisan ayında 29,7 milyar olan kurumlar vergisi tahsilatı da mayıs ayında 470,1 milyar TL’ye yükseldi. Hatta mayıs ayında kurumlar vergisi hasılatı vergi gelirleri içindeki payı yüzde 39,4’e ulaştı ki bu oran KDV gibi dolaylı bir verginin payından da yüksekti. Sonuçta bu hasılat bütçede bir rahatlama yarattı.

Mayıs ayında kurumlar vergisi tahsilatı bütçenin imdadına yetişmiş oldu ama yukarıda anlattığım gibi “geçici vergi dönemiydi, geldi ve geçti”.

Bütçenin gelir tarafını temmuz ayında gelir vergisi ikinci taksiti ile ağustos ve kasım aylarında geçici vergi taksitleri bir miktar rahatlatabilir. Ancak aylık olarak artmaya devam eden enflasyon, sıkı para politikasıyla kredi imkanları kısıtlanan firmalar ve artan konkordatolar, hedeflenen vergi gelirlerinden uzaklaşılmasına neden olacak ana faktörler. Ayrıca bütçenin gelir tarafının, borç faizleriyle büyüyen bütçenin gider tarafını telafi etmesi zor görünüyor. O nedenle bütçe açığını dizginlemek hiç de kolay olmayacak.

Bütçe giderlerine şimdi kamuda tasarruf üzerinden bakalım:

Tüm kamu kurumlarının kendi bütçelerindeki kaynaklardan yapacakları harcamalar için tasarruf tedbirlerine uymaları uzun zamandır merakla bekleniyor.

Aşağıdaki hazırladığım tablo, geçen yıl ve bu yılın mayıs aylarında tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan harcamaları karşılaştırıyor:

Tabloda görüldüğü gibi bir yıl içinde taşıt alım giderleri yaklaşık 2 katına çıkmışHaberleşme ve enerji giderleri de enflasyon oranına yakın bir artış göstermiş. Kırtasiye-baskı giderleri ile temsil-tanıtma giderlerinde ise bir yılda kısmen frene basılmış gibi.

Ancak temsil-tanıtma giderleri bu yılın ilk dört ayında ortalama 65 milyon TL civarındayken, mayıs ayında birden yaklaşık beş katına (316 milyon TL) çıkmış. Yine de bu haliyle geçen yılın mayıs ayındaki 418 milyon TL’nin oldukça altında kalıyor. Umarım ülkemiz en iyi şekilde temsil ediliyordur. 2024’te bu alanda daha fazla gider yapılıyordu, yoksa geçen yıl daha mı iyi temsil ediliyordu?

Bütçe giderlerinde sorunlu kalem: borç faiz giderleri:

Borç faiz giderleri bütçede büyümeye devam ediyor. Özellikle iç borçlanmanın maliyeti bütçeye yansıyor.

Mayıs ayında borç faiz giderleri 111,2 milyar TL, kümülatif olarak 835,8 milyar TL’ye ulaştı. Dahası Haziran ayında yaklaşık 240 milyar TL’lik borç faiz gideri gerçekleştirilecek.

2025 yılı bütçesi için borç faiz giderlerinin bütçe giderlerine oranının yüzde 13,2 ve vergi gelirlerine oranının da yüzde 17,5 olması hedeflenmişti. Bugünkü görünümde borç faiz giderleri/bütçe giderleri oranı yüzde 15,7 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 20,9’a yükselmiş durumda. Bu göstergeler ile bütçe hedeflerinden uzaklaşıldığı anlaşılıyor.

Bütçe açıklarını kontrol altında tutmak, pek çok alanda katkı sağlayacak. Öncelikle devletten beklenen görevlerin ve kamu hizmetlerinin hem kalitesinin artmasına hem de zamanında sunulmasına katkı sağlayacak.

Aksine bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ – T24

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.