Connect with us

BANKA HABERLERİ

Finansal yeniden yapılandırmaya niçin yeterli talep yok

Yayınlanma:

|

Tüm dünya da ekonomik bir darboğaz yaşanılmaktadır. Ülkemiz de ise, dünya genelinden ve ülkemiz özelinden kaynaklanan ekonomik sıkıntılar yoğun bir şekilde gündemimizi işgal etmektedir.

Mevcut ekonomik sıkıntıların etkilerini azaltıp, işletmelerin faaliyetlerine devam etmelerini, bu arada bir yandan mevcut borçlarını ödeyebilmelerini, bir yandan da yatırım, üretim ve istihdam faaliyetlerini gerçekleştirebilmelerini sağlayabilmek için yasal müesseselere ihtiyaç duyulmaktadır. Aksi takdirde zincirleme şirket iflasları kaçınılmaz hale gelecektir.

Bu durumun önüne geçmek ve işletmelerin sığınabilecekleri liman oluşturabilmek adına ülkemizde de sırası ile; iflas erteleme, konkordato ve son olarak da finansal yeniden yapılandırma (FYY) müessesleri oluşturulmuştur.

İflas erteleme çok fazla dejenere olması nedeniyle uygulamadan kaldırılmış, konkordato müessesesi güncellenerek uygulanmaya devam edilmekte ve geçici bir süre için getirilen FYY müessesi de süresi uzatılarak devam etmektedir.

FYY, Bankalar Birliği’nin 14.10.2019 (25 milyon TL ve üstünde borçlar için) ve 08.11.2019 (25 milyon TL altındaki borçlar için) tarihlerinde yayınlanan sirküler ile uygulamaya başlanılmıştır.

FYY; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 32. maddesi hükmü gereğince yapılan düzenleme ile; bankalara, finansal kiralama şirketlerine, faktöring şirketlerine, finansal şirketlere kredi ilişkisindeki borçluların bu kuruluşlar nezdindeki kredi borçlarını, çerçeve anlaşma ve sözleşmeleri kapsamında düşük faiz ve uygun vade ile yeniden yapılandırılmasıdır. FYY çerçeve sözleşme kapsamında, temerrüt faizlerinde iyileştirme yapılabilmekte iken, ihtiyacı olan borçlulara yeni kredi tahsis edilebilmektedir. FFY de esas amaç; borçluların geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmesinin sağlanması ve istihdama katkılarının devamlığıdır.

FYY sürecinden faydalanabilmenin tek şartı borçlunun (şahıs ve şirket) iflas etmemiş olmasıdır.

Bu müessese de süreç; işletmenin en yüksek borcu olan alacaklı kuruluşlardan (en çok alacaklı olan ilk 3 kuruluştan) birisine yapılacak müracaat ile başlayacak olup FYY sözleşmesinin imzalanması ile son bulmaktadır. Sürecin başlaması için borçlunun Çerçeve Anlaşması’nı imzalamış en yüksek 3 alacaklı kuruluştan birine müracaat etmesi gerekmektedir. Alacaklı kuruluşlara müracaat borçluluk oranı dikkate alınarak yapılmalıdır.

İlk başvuru yapılan alacaklı kuruluş teklifi kabul etmezse, 2. ve 3. sıradaki alacaklı kuruluşa, müracaat yapılır. Üçüncü alacaklı kuruluşun da başvuruyu kabul etmemesi halinde yeniden yapılandırma süreci başlamaz ve yeniden yapılandırma yapılamaz.

Başvurusu kabul edilen borçlular için durumun korunması süreci başlar.

Durumun korunması sürecinde alacaklı kuruluşlar; borçlu hakkında yeniden yapılandırılan alacaklara ilişkin olarak;

– İcra takibi yapamaz (zamanaşımı ve hak düşürücü süreler nedeniyle hak kaybına yol açacak durumlar hariç olmak üzere),

– Mevcut takiplere devam edemez,

– Yeni takipler açamaz,

– Diğer yasal yollara başvuramaz.

Borçlunun başvuru tarihinden önce herhangi bir alacaklı kuruluş tarafından başlatılmış yasal takipler sonucu;

– Satış günü belirlenmiş olması,

– İhalenin feshi davasının devam etmesi,

– Borcun icra taahhüdüne bağlanmış olması,

– Tasarrufun iptali davasının devam etmesi finansal yeniden yapılandırmayı etkilemez.

Yapılandırma öncesinde alınan teminatların, yapılandırma sonrasında nakde dönüşmesi durumunda, tahsil edilen tutar, anlaşmaya varılmış taksitlerden eşit miktarda düşülerek ödeme planı revize edilir.

Burada yeniden yapılandırılan borçlunun mevcut teminatlarının korunması esastır.

FYY sürecinde alacaklı kuruluşların, alacaktan vazgeçme, iştirak edilme ve ek kredi kullandırma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu konular her örnek olayda ayrı ayrı değerlendirilip karara bağlanılmaktadır.

Temmuz 2021 dönemi itibarıyla sona erecek olan bu uygulama, Cumhurbaşkanlığı kararı ile 2 yıl daha uzatılmış bulunmaktadır. Uygulamaya ilişkin küçük değişiklikler yapılsa da, müessesenin esas yapısında herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir. Nihayetinde pandemi süreci nedeniyle belirli sürelerin uzatılması ilkesi benimsenmiş olup, en büyük değişiklik 2019 yılında büyük ve küçük ölçek ayrımı için getirilmiş olan 25.000 TL’lik sınır, 100 milyon TL’ye çıkarılmıştır.

100 milyon TL altındaki borçlar küçük ölçekli olarak kabul edilirken, 100 milyon TL üzerindeki borçlar büyük ölçekli olarak kabul edilmiştir.

FYY sürecine ilişkin uygulamanın yeni olması nedeniyle, uygulamaya ilişkin yargı kararları da yeni yeni oluşmaya başlamış bulunmaktadır. Bize göre bugüne kadar verilen yargı kararları içindeki emsal teşkil edecek en önemlisi, İstanbul İcra Dairesi tarafından 28.04.2022 tarihinde, 2022/2423 Esas numaralı karar tensip tutanağıdır.

Söz konusu kararda “FYY sözleşmelerinde belirlenen esaslar uyarınca;

– 492 sayılı harçlar kanununa göre alınan harçlardan (yargı harcı dahil) ve düzenlenecek kağıtlar (çerçeve anlaşmaları ve sözleşmeler dahil ) Damga Vergisi Kanununa göre alınan Damga Vergisinden,

– Alacaklı Finans Kuruluşlar tarafından her ne nam altında olursa olsun tahsil edilecek Gider Vergileri Kanunu gereğince ödenecek Banka ve Sigorta Muameleleri (BSMV) vergisinden,

– Kullandırılan ve kullandırılacak krediler Kaynak Kullanımı Destekleme Fonundan (KKDF),

muaf tutulmuşlardır.”

Yani yukarıdaki yargı kararında da anlaşıldığı; üzere FYY sürecinde vergisel anlamda da muafiyetler sağlanarak işlerliği artırılmaya çalışılmıştır.

Yukarıda açıklanmaya çalışıldığı üzere FYY ekonomik dar boğazı aşmak konusunda işletmelere rahat bir nefes aldırmak amacıyla getirilmiş bir müessese olup, süresi Temmuz 2023 tarihi itibarıyla sona ermektedir.

Bu müessese ile işletmeler iflas etmemiş olmak şartı ile finansal kurumlara olan temerrüde düşmüş borçlarını uygun vade ve faiz oranı ile yeniden yapılandırabilmekte, bankaları ikna edebildikleri oranda yeni kredi kullanabilmekte ve/ veya borçlarını sildirebilmekte, tüm bunları yaparken de bir koruma kalkanı altında yapabilmekte ve vergisel muafiyetlerden faydalanabilmektedir. Bize göre zorda olan işletmeler tarafından değerlendirilmesi gereken güzel bir imkân olarak dikkate alınması gerekir. İşletmeler açısından ciddi imkânlar ve fırsatlar yaratan bu müessesinin daha aktif olarak kullanılması; işletmelerin ödeme kabiliyetini arttırdığı için ekonomik hayat için ciddi bir katkı sağlamış olacaktır.

Ancak işletmelerin yasal hak olarak kendilerine sunulan bu müesseseyi tam bilmedikleri için kullanmak içinde yeterli bir talep göstermediklerini düşünmekteyiz. Bu nedenle bize göre ekonomik darboğazdan çıkmak için yerinde bir uygulama olan FYY sürecinin; başta Finansal ve Operasyonel Yapılandırma Profesyonelleri Derneği (FOYDER) olmak üzere, finansal kuruluşlar tarafından ihtiyaç sahiplerine anlatılması ve önerilmesi gerekmektedir. Bu şekilde ödeme gücüne tekrar kavuşan işletmelerin, genel ekonomik dengenin bir an evvel yeniden sağlanmasına büyük katkı sağlayacağı unutulmamalıdır.

Yılmaz SEZER

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.