Connect with us

BANKA HABERLERİ

‘Garanti BBVA işçilere yüzde 47 zam yaptı’ denilmişti, gerçek ortaya çıktı

Yayınlanma:

|

Geçtiğimiz hafta Garanti BBVA’da emekçilerden “GEÇİNEMİYORUZ” sesleri yükselmiş, kısa bir süre sonra da İnsan Kaynakları tarafından zam açıklaması yapılmıştı. Yapılan ilk zam açıklamasında çalışanlara ortalama yüzde 25 zam yapılacağı, emekçilerin mevcut maaşlarına göre zam oranlarının değişiklik gösterebileceği belirtilmişti.

Bu hafta başından itibaren ilk olarak Paramedya kaynaklı yapılan ve bunun üzerine birçok farklı yayın organında da çıkan haberlerde ise Garanti BBVA’nın çalışanlarına yüzde 47 oranında büyük bir zam yaptığı bilgileri verildi. Patronların Ensesindeyiz (PE) Banka Emekçileri Dayanışma Ağı konuyu değerlendirdi.

Yapılan haberlere göre en düşük brüt maaş 7000 TL olarak güncellenmişti, bu da yaklaşık olarak 5000 TL’lik bir net maaşa karşılık gelmekteydi. Ancak gerçekler birçok açıdan göründüğü gibi değil, özellikle bankanın imajını tazelemeye dönük ortada ciddi bir aldatmaca var. Hâlihazırda asgari ücrete yakın zam alan emekçilerin çeşitli haber sitelerinde ‘dev zam’ olarak duyurulan adımdan sonra da asgari ücretin hemen üstünde kalmaya devam edeceği küçük bir hesaplamayla görülebiliyor.

Çalışanların da konudan haberi yok!

Öncelikle medyada çıkan çok sayıda habere rağmen çalışanlara zam konusunda net bir bilgi iletilmiş değil. Sadece banka içerisindeki söylentiler şubelerde asistan, güvenlik görevlisi ve müşteri danışmanı gibi pozisyonlarda çalışan, hâlihazırda asgari ücret ya da asgari ücrete yakın geliri olan emekçilerin brüt maaşlarının 4700 TL’den 7000 TL’ye çıkartılacağı yönünde, ancak bu zammın tam olarak hangi çalışanları kapsadığı henüz kesinleşmemiş durumda. PE Banka Emekçileri Dayanışma Ağı’na ulaşan banka emekçileri de konudan oldukça rahatsız, bankadaki yöneticiler çalışanlarına net bir bilgi veremiyor, bankada hiçbir yetkili de konu hakkında net bir şey söylemiyor. Çalışanlar medyada yaratılan bayram havasının aksine tamamen bir belirsizlik içerisinde, kendilerine yapılan zamla ilgili detaylı ve net bir açıklama bekler durumda.

‘7bin TL brüt’ aldatmacası

Ek olarak basında yer alan haberlerde 7000 TL brüt maaş ve yüzde 47 zam gibi ifadeler havada uçuşuyor ancak cüzdanlara yansıyacak net ücretler konusunda da gerçek göründüğü gibi değil.

Patronların Ensesindeyiz Dayanışma Ağı sitesinde de konuyla ilgili şu değerlendirme yapıldı:

“Garanti BBVA’da standart kesintilere ek olarak bankanın kendi emekli sandığı bulunuyor ve her ay maaşlardan banka emekli sandığı adına ek kesinti yapılıyor. Bu kesintiler asgari ücret alan bir çalışan için aylık yaklaşık 300-400 TL arasında gerçekleşiyor, ayrıca yapılan her zamda ilk ayın ücretine yansıyan zammın yarısı bankanın emekli sandığına aktarılıyor. Bu nedenle bankada genel olarak net ücret hesaplanırken brüt maaş olarak söylemek daha doğru olur, bu da 7000 TL’lik brüt için yaklaşık 4550 TL’lik bir ortalama net ücrete tekabül ediyor. Burada ayrıca ilk ay emekli sandığı adına yapılan büyük kesintiyi saymıyoruz.

Ek vergi dilimine girildiği için ücret daha da düşecek

İkinci konu da vergi dilimleriyle alakalı. 4700 TL brüt maaş alan bir çalışan sene içerisinde bir kere vergi dilimine girerken, brüt maaşı 7000 TL’ye yükselmiş bir çalışan yeni yapılan düzenlemelerle birlikte iki kez vergi dilimine girmiş olacak. Bu sebeple ocak ayında hesaba yatacak maaş yaklaşık olarak 5004 TL gibi gözükse de bu rakam yüzde 15’lik ve yüzde 20’lik vergi dilimlerine girilmesiyle birlikte yılsonunda 4290 TL’ye kadar düşecek. 268 TL’lik AGİ’yi ekleyip 400 TL’ye yaklaşan emekli sandığı kesintisini çıkardıktan sonra 2022 yılının Ekim, Kasım ve Aralık aylarında bu çalışanlara yatacak maaşın 4100 – 4200 TL aralığında olması beklenebilir. Bu da kısa süre içerisinde açıklanması beklenen 2022 yılı asgari ücretine çok yakın bir rakama karşılık geliyor. Ancak şu anki görüntüye bakınca bankada çalışanın geçim durumunu iyileştirmekten ziyade dışarı dönük bir imaj tazeleme çalışması yürütülüyor gibi görünüyor, bu nedenle de kesin rakamlara ancak ilk zamlı maaşlar yatıp bordrolar açıklanınca ulaşabileceğiz.

2022 yılı zammı sadece 2021’in enflasyonunu kısmen karşılayacak

Ek olarak asgari ücrete yakın bir rakama karşılık gelen bu ücretin şu anki alım gücünde nerede durduğuna bakmak gerekiyor. 2021’in özellikle son döneminde yüksek enflasyon politikalarıyla birlikte gelen zamlar diğer emekçilerde olduğu gibi Garanti BBVA emekçilerinin de belini büktü. 2850 liralık asgari ücretin normal koşullarda geçinilebilir bir yanı kalmadı ama açıklanması beklenen 2022 yılı asgari ücreti de 2022 yılını emekçilere rahat geçirtmekten ziyade en fazla bu yıl içerisinde açılan yaraları belirli ölçüde sarabilir nitelikte. Bu nedenle çalışanlar yılın ilk aylarında bir miktar rahatlasalar bile belirli bir noktadan sonra yine borçlanarak hayatlarını idame ettirmek zorunda kalacaklar. 2022 yılında oluşacak enflasyonu ve ürünlere yansıyacak zamları içermeyen bu yıllık zam, emekçileri yine geçinememe derdiyle baş başa bırakacak.

2022 enflasyonundan kaçış senaryoları

Enflasyonun ve zamların yüksek olacağı beklenen bir yıl olan 2022 zammının banka tarafından öne çekilmesinin bir anlamı da normalde nisan döneminde yapılacak zamda o güne kadar gerçekleşecek olan enflasyonun da zamma yansıtılmak zorunda kalınmadan bu işin bağlanması olacak. Yani aslında ortada bir nevi yangından mal kaçırma durumu var. Banka Ocak ayında yapılacak zammı geçici bir iyileştirme olarak sunsa ve normal yıllık zammı Nisan ayında verecek olsa Nisan ayına kadar gerçekleşecek olan enflasyonu da dikkate almış olacaktı ancak zammı öne çekerek bundan da kurtulma hesabı yapılıyor gibi görünüyor. Tüm bunlar hesaba katılınca medyada estirilen havanın aksine Garanti BBVA emekçilerinin büyük bir kısmı 2022 yılında da tüm emekçiler gibi yoksullaşmaya ve ücretleri giderek artan enflasyon karşısında erimeye devam edecek.”

Banka Emekçileri Dayanışma Ağı: Emekçilerin sesini oluşturalım

PE Banka Emekçileri Dayanışma Ağı’nda bir araya gelen emekçilerse konuyla ilgili şunları söyledi:

“Dışarı dönük olarak yürütülen korkunç bir algı manipülasyonu çalışması var ancak bankada yapılan zamdan memnun olmak kesinlikle mümkün değil. Zaten konu insanca bir yaşam olunca 3000’in 5000’in de önemi kalmıyor, her şekilde yoksullaştık ve daha da yoksullaşmaya devam ediyoruz, bir elleriyle verdikleri zammı ötekiyle fazlasıyla geri alıyorlar. Bankada çalışma arkadaşlarımız tepkilerini göstererek önemli bir çıkış yaptılar ancak bu karşı hamleyle hava dağıtılmaya, tepkiler yumuşatılmaya çalışılıyor. Dışarı dönük de bu şekilde mesajlar veriyorlar ki, çalışanlar baksın, dışarıda da daha iyisi yokmuş, en iyisi oturayım oturduğum yerde desinler isteniyor. Halbuki bu şekilde olmak zorunda değil, ücretin 3000 TL’den 4000’e çıkmasının sorunlarımızı çözmeyeceği kesin. Elimiz kolumuz bağlı, hiçbir şeye etki edemeyiz diye düşünmeyin. Kendi sesimizi oluşturursak daha önemli kazanımlar elde edebiliriz. Bu yüzden tüm çalışma arkadaşlarımızı PE Banka Emekçileri Dayanışma Ağı’nda bir araya gelmeye çağırıyoruz.”

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Yapay Zekâ Müşteri Temsilcileri Şivenizle Konuşacak

Yayınlanma:

|

Yazan:

Geleneksel çağrı merkezleri; uzun bekleme süreleri, karmaşık IVR menüleri ve tükenmiş müşteri temsilcileriyle karakterizedir. Müşteri temsilcileri genellikle katı senaryolara ve konuşma metinlerine bağlı kalarak iletişim kurar. Müşterilerin iletişim geçmişini yeterince değerlendirerek konuşmayı farklılaştırma imkânı yok denecek kadar azdır. Aynı problemi defalarca anlatmak zorunda kalan müşteriler ise bu durumdan oldukça yorulur. Bu gerginlik hem temsilcilere hem de müşterilere yansır.

Ancak son yıllarda gelişen yapay zekâ teknolojileriyle birlikte, çağrı merkezi deneyimi köklü biçimde değişiyor. Artık müşteriler aradıkları anda, IVR ile boğuşmadan, tüm iletişim geçmişlerini bilen, onları tanıyan bir yapay zeka müşteri temsilcisine bağlanabilecek. Kişisel bir dille karşılanıp, daha hızlı çözümler elde edebilecek.

Anında Yanıt: “Aradığınızda Karşınızda Bir Temsilci Var”

Klasik bir çağrı merkezinde kapasite kısıtları ve vardiyalar sebebiyle çağrıların cevapsız kalması sık rastlanan bir durumdur. Profit.co tarafından yayınlanan bir çalışmaya göre, müşteri temsilcisine bağlanmak için iki dakikadan fazla bekleyen müşterilerin yüzde 60’ı çağrıyı sonlandırıyor. Bir müşterinin iletişim merkezini aradığında çağrısının yanıtsız kalması sadece anlık operasyonel gecikme değildir, “önemsizim” algısı yaratır ve bu his, gelecekteki tüm temas noktalarını olumsuz etkileyerek müşteride uzun vadeli bir sadakat riski yaratıyor. Bu da sosyal medyada olumsuz yorumlar, şikâyet artışı ve marka algısında kalıcı zedelenme anlamına geliyor.

Zendesk’in 2023 tarihli Müşteri Deneyimi Raporu’na göre, müşterilerin yüzde 76’sı yalnızca bir kötü deneyim sonrasında bile markadan tamamen vazgeçebileceğini belirtiyor.

Yapay zekâ destekli temsilciler, bulut işlemcilerle desteklendikleri için arama geldiği anda devreye girebiliyorlar. İşlemci gücü dışında bir kapasite kısıtları yok. Böylece müşteri hatta hiç beklemeden, IVR’dan geçmeden, doğrudan yapay zeka müşteri temsilciyle görüşmeye başlayabiliyor. Bu iletişim merkezinin ulaşılabilirliğini maksimuma çıkarıyor ve çok önemli bir sadakat problemini çözüyor.

Ayrıca klasik çağrı merkezlerinde müşteriler her aradıklarında farklı temsilciye bağlanıp konuyu baştan anlatmak zorunda kalıyor. Invoca tarafından yayınlanan bir anket sonucuna göre, müşterilerin yüzde 53’ü bu durumu oldukça sinir bozucu buluyor. Yapay zekâ destekli müşteri temsilcileri ise CRM ile entegre çalışarak müşterinin geçmişini hatırlıyor, sorunların tekrar anlatılmasına gerek kalmadan bağlama uygun şekilde yanıt verebiliyor. Konuşmanın her anında, daha önce yaşananları dikkate alabiliyor.

Gerçek Kişiselleştirme: “Şivesini, Tonunu, Kelimesini Seçiyor” McKinsey tarafından yapılan bir araştırmaya göre, müşterilerin yüzde 71’i markalardan kişiselleştirilmiş hizmet bekliyor. HubSpot verilerine göre, yapay zekâ kullanan temsilciler yüzde 64 oranında daha fazla kişiselleştirme sağlayabiliyor.

Yakın bir gelecekte, yapay zekâ temsilciler, müşterinin geçmiş verilerini analiz ederek onun tercih ettiği kelimeler, tonlama ve hatta bölgesel şiveyle konuşabilecek. NLP (Doğal Dil İşleme) teknolojisi sayesinde konuşma tarzını anlık değiştirebilen bu sistemler, her müşteriye farklı bir deneyim yaşatacaklar.

Yapay zeka müşteri temsilcileri gerektiğinde sohbeti yumuşatıp, tonu ayarlayacak, konuşma devam ettikçe müşteriyi daha da tanıyarak süreç boyunca kişiselleştirilmeyi artırabilecekler. Yapay zeka müşteri temsilcileri konuşma devam ettikçe müşteriyi ses biyometrilerinden ve konuşmasından, cümle yapısından tanıyarak bazı güvenlik seviyelerini otomatik geçecek. Şüpheli durumlarda veya gerginliklerde insanı ne zaman devreye alması gerektiğinin ayrımını yapabilecek.

Bu gelişme için tüm teknolojiler hazır. Müşteri temsilcisinin şivesini düzenleyen programlar hayatımıza girdi bile. Sesten ve kullanılan kelimelerden duygu analizi yapıp konuşma kalitesini değerlendiren yapay zeka sistemleri var. Konuşma devam ettikçe müşteriyi sesinden ve konuşmasından tanıyan dolandırıcılık önleme programları birçok finans kuruluşunda kullanılıyor. Önümüzdeki dönemde bu teknolojileri yapay zeka asistan platformlarında birleştiren bir çok şirket göreceğiz.

Global örnekler giderek artıyor. Reuters’in haberine göre NatWest, OpenAI destekli Cora ve AskArchie sistemleriyle müşteri memnuniyetini yüzde 150 oranında artırdı. Commonwealth Bank, Microsoft ile birlikte geliştirdiği sistemle günde 50 binden fazla canlı sohbet isteğine yanıt veriyor. JPMorgan ise 2024 yıllık raporunda, yapay zekâ sayesinde işlem maliyetlerini yüzde 30 düşürdüğünü, müşteri bağlılığını ise yüzde 25 artırdığını belirtiyor.

Türkiye’de örnekler var. Fintechtime Haziran 2025 sayısında Aktifbank’ın yapay zeka ve veri analitiğini odağa taşıdığı aktarılıyor. Yapay zekâ müşteri temsilcileri üzerine araştırma geliştirme yapıldığını belirtiyor. Bu sayede müşterilere daha hızlı ve güvenli hizmet sunulacağı, dolandırıcılık analizlerinin güçleneceği vurgulanıyor. Vodafone Türkiye web sitesinde, müşteri hizmetlerinde yapay zekâ müşteri temsilcileri ve sesli chatbot’lar kullandığını ilan ediyor. Müşterilerle yüzde 80 oranında “botlarla” iyileştirilmiş deneyim sunulduğunu, yapay zekâ sistemlerinin iletişimleri takip ettiğini ve duygu analiziyle öfke ya da sorunlu geri dönüşleri tespit ederek gerçek personele yönlendirdiği anlatılıyor.

Sonuç :

Yapay zekâ destekli müşteri temsilcileri, yalnızca çağrı merkezlerinde bir verimlilik aracı değil, aynı zamanda markaların müşterileriyle kurduğu ilişki biçimini temelden dönüştüren bir paradigma değişimini temsil ediyor. Bu yeni nesil temsilciler, anında yanıt verebilen, kişisel bağ kurabilen ve güvenli iletişimi otomatikleştiren özellikleriyle müşteri deneyimini hem hız hem de kalite açısından yeniden tanımlıyor.

Bu dönüşüm; yalnızca çağrı merkezi operasyonlarını değil, aynı zamanda marka sadakatini, itibar yönetimini ve rekabet avantajını da doğrudan etkiliyor. Artık müşteriler, bir kurumla kurdukları ilişkinin sadece fonksiyonel değil, aynı zamanda duygusal ve kişisel olmasını bekliyor. Yapay zekâ, bu beklentilere ölçeklenebilir, sürekli ve tutarlı bir şekilde yanıt verme imkânı sağlıyor.

Finans, telekomünikasyon, e-ticaret ve kamu hizmetleri gibi pek çok sektörde, yapay zekâ temelli müşteri hizmetleri sistemleri yaygınlaşıyor. Bu modeller, yapay zekânın işlem gücünü ve tutarlılığını insan temasının empatik doğasıyla birleştirerek, her müşteri temasını değerli bir deneyime dönüştürüyor.

Yakın gelecekte, bu teknolojilerin daha da entegre olduğu, müşteriyle anlık olarak duygusal bağ kurabilen ve sürekli öğrenerek gelişen yapay zekâ sistemlerinin yaygınlaştığını göreceğiz. Bu sadece müşteri hizmetleri değil, tüm müşteri yolculuğu için bir dönüşüm anlamına geliyor.

Yapay zekâ destekli müşteri temsilcileri, kurumların geleceğe hazır olmasında kritik bir rol üstleniyor. Geçmişi bilen, anı anlayan ve geleceği öngörebilen temsilcilerle müşteri deneyimi artık bir maliyet kalemi değil, stratejik bir rekabet avantajı haline geliyor.

HBR-Dr. Erkut BALOĞLU

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.