Connect with us

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

GELİŞMİŞ ÜLKELERİN KAMU BORÇLARI SİSTEMİ ÇÖKELTME NOKTASINDA

Yabancı yatırımcıların güven kaybı, devletin artık kendini finanse edememesine yol açabilir. Finansal sistemin çöküşü yakın yorumlarına neden oldu…

Yayınlanma:

|

Borç nedeniyle daha yüksek risk

Fransa, İtalya, Japonya ve ABD: Bu ülkeler, GSYİH’nın %100’ünün üzerinde önemli bir kamu borcunun da eşlik ettiği, karşılaştırılabilir büyüklükte büyük bütçe açıklarına sahiptir. Bununla birlikte, diğer makroekonomik ve finansal veriler dikkate alındığında, risklerin Fransa’nın aleyhine olacak şekilde büyük ölçüde değiştiği ortaya çıkmaktadır. Bu, Patrick Artus’un bu ülkelerin tüm sermaye akışlarını hesaba katan yakın tarihli bir raporunun sonucudur.

Yerli yatırımcılarla istikrar

Ticaret dengesini (yabancı ülkelerle mal ve hizmet alışverişi) ve gelir dengesini (yurtdışındaki yatırımlardan veya ülkeye yatırım yapan yabancılardan ve ayrıca yurtdışından alınan ücret ve maaşlardan) özetleyen cari hesaba bir göz atalım.

Fransa ve ABD kırmızı renkte, ancak Japonya ve İtalya’nın yapısal bir fazlası var ve bu da açıklarını finanse etmelerini nispeten kolaylaştırıyor. Bu aynı zamanda devlet tahvillerinin esas olarak yurt içinde tutulduğu gerçeğine de yansımaktadır (Japonya’da %90’ın üzerinde ve İtalya’da %80). Dış baskı zayıf olduğu için, yabancı yatırımcılar tarafında artan güvensizliğin çok az etkisi olacaktır.

Cari hesap
Cari hesap dengesi (GSYİH’nın% ‘si) (ABD, Fransa, İtalya, Japonya)

ABD: Dolar sayesinde sermaye mıknatısı

ABD ise uzun vadeli büyük sermaye girişlerinden yararlanıyor. Bunun nedeni, teknoloji, sermaye yönetimi (finansal piyasalar, hedge fonlar), endüstriyel yenilenme (ucuz enerji, IRA programı) veya dünyanın en büyük gücünün hala sunduğu güvenlik alanında olsun, ülkenin ekonomik çekiciliğidir.

Bu nedenle, devasa ulusal borcun (36 trilyon dolar) finansmanı da nispeten kolaydır (borçlanma senetlerinin %23’ü ABD dışı yatırımcılar tarafından tutulmaktadır). Unutulmaması gereken, doların vazgeçilmez bir işlem ve rezerv para birimi olarak rolüdür ve dünyanın geri kalanını dolar rezervleri tutmaya zorlamaktadır.

Cari hesap, ABD
ABD: Cari hesap, doğrudan yabancı ve portföy yatırımları (GSYİH’nın% ‘si)

Fransa: Çifte bütçe açığı ve sermaye kaçışı

Fransa ise yıllık bütçe açığını pozitif bir cari hesapla dengeleyemiyor ve hatta raporda bahsetmediği ama son yazımızda da belirttiğimiz gibi endişe verici bir sermaye kaçışı yaşıyor.

Böylece Fransa eksi puan toplar. Bu aynı zamanda, Fransız devlet borcunun yabancı yatırımcıların elindeki payının% 54 olduğu ve bu oranın belirtilen diğer ülkelerden önemli ölçüde daha yüksek olduğu gerçeğine de yansımaktadır.

Patrick Artus’un yazdığı gibi: “En tehlikeli durum: bütçe açığı ve cari hesap açığı olan, ancak uzun vadeli sermaye girişi olmayan ülkeler”.

Devlet bütçesi, ulusal borç
(- : açık ; + : fazla ; 0 : denge)

Göz ardı edilen finansal riskler

Unutmayın, bu yüksek bir bütçe açığının kötü bir şey olmadığı anlamına gelmez. Ancak bir ülke için temsil ettiği yük, o ülkenin tüm sermaye akışlarının toplamına bağlıdır. Ve Fransa için durum özellikle tehlikeli hale geliyor: yabancı yatırımcıların güven kaybı, devletin artık kendini finanse edememesine yol açabilir ve bu da finansal sistemin çökmesine ve ardından banka hesaplarının ve hayat sigortası poliçelerinin bloke edilmesine yol açabilir (BRRD Direktifi ve Sapin 2 Yasası).

2025 bütçesinin hedefleri, tartışmaların tutarsızlığı, harcama kesintilerine karar verilememesi ve yeni vergiler icat etme rekabeti gözlemlenirse, Demokles’in bu kılıcının politika yapıcılar tarafından basitçe görmezden gelindiği sonucuna varılır.

Tasarruf edenler de kör olmasın…

Kaynak: GoldBroker

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Çin’in faiz indirimi ve ABD ile resmî temas piyasaları canlandırdı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Haftanın ilk günü Londra piyasalarının tatil konumunda olması nedeniyle göreceli olarak hâkim olan sakin seyir, haftanın ikinci günü yerini oldukça hareketli bir seyre terk etti. ABD tarifeleri ve artan işletme maliyetlerinin etkisiyle, İngiltere’de hizmet PMI verisi on yedi ay sonra ilk kez daralırken, ihracat siparişleri de Şubat 2021’den bu yana en hızlı düşüşünü yaşadı. Bu gelişmeler, İngiltere Merkez Bankası’nın (BoE) faiz indirimlerini öne çekme ihtimalini güçlendirirken, yarın sonuçlanacak olağan BoE toplantısından 25 baz puan indirimine kesin gözüyle bakıyoruz. Şu anda %4,50 seviyesinde olan politika faizinin %3,5 seviyesine kadar inmesi yönündeki beklentiler artarken, BoE’nin faiz indirimine yönelik aciliyet sinyali vermesi durumunda ise, kraliyet aslanında hızlı bir gerilemenin yaşanmasını bekliyoruz.

Almanya’da muhafazakâr lider Friedrich Merz, ilk turda aldığı tarihi yenilginin ardından, ikinci oylamada parlamentodan güvenoyu alarak şansölye seçildi. Sosyal Demokratlarla kurduğu kırılgan koalisyon, Merz’in mali disiplin vaadinden geri adım atması ve kabine atamaları nedeniyle güven sorunu yaşarken, bu zorlu başlangıç Almanya’nın Avrupa liderliğini üstlenme beklentilerini gölgeledi. Avrupa’nın güvenlik ve ticaret meselelerinde Almanya’dan güçlü liderlik beklediği bir dönemde, Merz’in göreve gelişi hem umut hem de belirsizlik barındırıyor.

Hazır Avrupa’dan söz etmişken, hafta sonu, yedi aydır devam eden maraton hazırlığım ardından Çekya’nın başkenti Prag’da ilk maratonumu tamamladım. Kısa bir süre kaldığım Çekya’da elde edindiğim izlenim, The Economist dergisinin 24 Nisan tarihli makalesinin ana fikri ile örtüşüyor. The Economist dergisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrupa güvenliğinde giderek daha belirleyici bir aktöre dönüştüğünü vurguladı. ABD’nin küresel liderlikten çekildiği, Rusya tehdidinin arttığı ve Ukrayna’nın savunmada kaldığı bir dönemde Avrupa’nın Türkiye’ye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğunu yazdı.

“Avrupa güvenliği Türkiye olmadan düşünülemez” sözlerine yer verilen yazıda, Türkiye’nin savunma sanayisindeki yükselişi, Baykar’ın Leonardo ile işbirliği ve Avrupa’nın mühimmat ihtiyacına karşılık verebilecek kapasitesi ön plana çıkarıldı. Ukrayna’daki rolü, Karadeniz’de olası barış gücüne liderlik isteği ve Avrupa savunma bütçesinden pay alma hedefiyle Türkiye’nin jeopolitik konumunu güçlendirdiği belirtildi. Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ile telefon görüşmesi ardından her iki taraftan yapılan yazılı açıklama görüşmenin yapıcı geçtiği ve bölgedeki barış süreçlerine destek olacağı belirtildi. Olumlu geçen telefon görüşmesi ardından ikili ilişkilerin yolunda gittiği, Rusya-Ukrayna savaşını bitirmede işbirliği yapacaklarını dile getirildi. Her iki devlet adamının birbirlerini davet ettiklerini de not etmemiz gerekiyor. ABD-Türkiye hatta AB-Türkiye ilişkilerinin yerinde gitmesi, fon akımları için de oldukça önemli bir gösterge olduğunun altını çizelim.

İngiltere’de zayıf veriler, BoE’den beklenen faiz indirimi, Almanya’da güven sorununa rağmen, Trump’ın zayıf dolar oyun planına paralel hem EUR hem de GBP dün dolar karşısında sert bir şekilde değer kazandı. Altın 3,500 dolar zirvesi sonrası yaşanan 300 dolar büyüklüğünde geri çekilme ardından kâr satışlarının bitmesi ile dün yönün tekrar yukarı çevirerek döndüğünü, altının ise 3,435 dolar seviyesine kadar tekrar yükseliş kaydetti. Asıl fiyat hareketinin ise son günlerde brent cinsi ham petrolde yaşandığını not etmemiz gerekiyor. Londra piyasalarının kapalı olduğu hafta başı bir kez daha 58 dolar seviyelerinin ortalarına kadar gelerek son dört yılın en düşük seviyesini test eden brent petrol, dün 62 dolar seviyesine kadar toparladı. OPEC+’ın üst üste ikinci ayda üretim artışını hızlandırma kararı alması, küresel ticaret gerilimlerinin talep görünümünü belirsizleştirmesiyle birlikte arz fazlası endişelerini artırdı. Uzun süredir petrol konusunda temkinli duruşumuzu koruduğumuzu okurlarımız hatırlayacaktır.

Brent cinsi ham petrolün varil fiyatının gerilemesi her ne kadar Türkiye’nin cari işlemler dengesi ve enflasyonla mücadelesinde önemli bir yer tutsa da, ya da yukarıda da belirttiğim üzere ekosistem şu anda Türkiye pozitif görünüm sunsa da, 19 Mart sonrası dönem baz alındığında, hâlen daha Türk mali piyasalarında kırılgan görünümün devam ettiğini söylemem gerekiyor. Mesela, ordunun cephanesi misali TCMB’nin de swap hâriç net döviz rezervleri hâlen daha istenilen düzeyde toparlanamadı. Londra’nın tatil olduğu 5 Mayıs valörlü işlemlerde, TCMB’nin net döviz pozisyonu her ne kadar 0,8 milyar dolar iyileşme kaydetse de, son yirmi dokuz iş gününün faturası yaklaşık 50 milyar dolar azalma olarak tüm çıplaklığı ile masa üzerinde durduğunu söylememiz gerekiyor.

Bu noktayı biraz daha açmak isterim. Şöyle ki, Cuma günü TCMB’den makro ihtiyati önlemler kapsamında pek çok sayıda önlem gelmişti. Öncelikle atılan adımların yegâne amacının son dönemde azalan TL ilgisini artırarak, artan döviz talebini de sınırlandırmak olarak gördüğümüzü not edelim. ︎Bu tedbirler bir yere kadar işe yarayacağını düşünsek de, TL’nin reel mânâda getiri sunmaya devam ettiği bir ortamda azalan güven ortamı düzelmeden, para politikası tek başına geniş spektrumlu antibiyotik misali her derde deva olamayacağını düşünüyoruz. TCMB’nin aldığı kararların bir yansıması olarak bankaların kaynak maliyetinin yükseleceği bunun da hâliyle kredi faizlerine yansıyacağını göz ardı etmemek gerekiyor. Normalleşme ve sadeleşme politikalarının izlendiği bir dönemde TCMB’nin pek çok sayıda önlem açıklaması, bazı soru işaretlerini de beraberinde getirdi.

TCMB hamlelerinin bankacılık sektörüne ilave yük getireceği beklentisi ile BIST Bankacılık endeksi pazartesi günkü işlemlerde %1,8 düşmesi ardından dün ise kayıplarının bir kısmını telafi etse de, 19 Mart’a göre bakılırsa, kayıpları %31’e taşındığını not etmemiz gerekiyor. USDTRY kuru 38,60 seviyesine yükselirken, CDS risk primi ise 345 puan seviyesine hafif de olsa gerilerken, iş gören faiz son dönemlerde olduğu üzere %48,99 seviyesinde yer aldı.

TÜİK Nisan ayı enflasyon rakamlarını duyurması ardından (aylık %3,0 yıllık ise %37,9) dün de mevsimsellikten arındırılmış aylık TÜFE enflasyonu %2,65 olarak açıklandı. Aylık değerlendirme raporunda enflasyonun ana eğiliminin Nisan ayında yükseldiği belirtildi. Yaşanan kur etkisi, zirai don etkisi, elektrik zammı gibi kalemlerden enflasyonun biraz yüksek gelmesi beklense de, korkulanın da altında kaldığını not edelim. Bunun da nedeninin soğumaya yüz tutan iç talep olduğunu düşünüyoruz. KKTC İstatistik Kurumu verilerine göre ise Nisan ayında yıllık enflasyon baz etkisi ile %40,96 seviyesine gerileyerek son kırk ayın en düşük seviyesini test etti.

Yeni gün başlangıcında, bir süredir tansiyonun yüksek seyrettiği Hindistan ve Pakistan hattında sıcak temasın gerçekleştiğini okuyoruz. Hindistan, topraklarında ve Pakistan kontrolündeki Keşmir’de terörist altyapılara yönelik geniş çaplı hava saldırıları düzenlediğini açıkladı. Pakistan ise saldırılarda sivillerin ve camilerin hedef alındığını, beş Hint savaş uçağını düşürdüğünü iddia etti; karşılıklı yoğun top atışları ve sınır çatışmaları yaşandı. Gerginlik, nükleer silaha sahip iki komşu ülke arasında son yirmi yılın en ciddi çatışmasına dönüşürken, BM ve ABD’den itidal çağrısı geldi. Saldırı haberleri Hint borsa vadeli işlemlerinde sınırlı düşüşe ve bazı hava yollarının uçuş iptallerine yol açtı. Hindistan rupisini baskı altına kalsa da, piyasa yansımasının şimdilik sınırlı kaldığını not edelim.

Gözler bu akşam KKTC saati ile 21.00’de FED’in açıklayacağı faiz kararına çevrildi. Faiz oranlarının sabit bırakılmasına kesin gözüyle bakılırken, karar ardından mikrofon karşısına geçecek Powell’ın konuşması büyük bir dikkatle takip edilecektir. Daha da önemlisi, Trump’ın karara tepkisinin sert olabileceğinden endişe ediyoruz. Hafta sonu ABD ve Çinli üst düzey yetkililerin İsviçre’de resmî ticaret görüşmeleri yapacaklarını duyurması piyasalarda iyimserlik yaratırken, Çin ekonomi yönetimi de artan zorluklarla mücadele kapsamında destekleyici adımlar attı. Çin Merkez Bankası, 10 baz puanlık faiz ve 50 baz puanlık zorunlu karşılık indirimi açıklarken, emeklilik fonlarının hisse senetlerine yönlendirilmesi gibi ilave teşviklerle birlikte bu adımlar piyasalar tarafından olumlu karşılandı.

Yeni gün başlangıcına damga vuran önemli gelişmeler ardından Yuan zayıflarken, Euro, Yen ve Sterlin dün dolar karşısında elde ettikleri kazanımlarını geri verdi. Hatta, nükleer başlığa sahip iki ülke arasından yaşanan gerilime rağmen, ticaret görüşmelerine odaklanan altın 3,380 dolar seviyesine geri çekildi. Geceyi düşüşle tamamlayan ABD borsalarının vadeli işlemleri güne yükselişle başlarken, pasifiğin diğer ucunda da ılımlı bir tablo görüyoruz: Kore ve Şangay borsaları sırası ile %0,5 oranında yükseldi. FED toplantısına kadar bekle ve gör stratejisinin ağır basarak günün göreceli olarak sakin geçmesini bekliyoruz.

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Merkez Bankası’nın kur dönüşüm desteğini artırması olumlu ancak yetersiz

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB), ihracat gelirlerinin Türk Lirası’na dönüşümünü teşvik amacıyla uyguladığı kur dönüşüm desteği yüzde 2’den yüzde 3’e çıkarıldı. 3 Mayıs 2025 itibarıyla yürürlüğe giren bu düzenleme, ihracat gelirlerinin yüzde 35’inin Türk Lirası’na çevrilmesini zorunlu kılıyor. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yeminli Mali Müşavir ve Eski Vergi Müfettişi Bekir Güneş, kur dönüşüm desteğinin artırılmasının olumlu bir adım olduğunu ancak ihracatçının artan maliyetleri karşısında bunun yetersiz kalabileceğini vurguladı.

“Dönüşüm desteği rezervleri destekliyor, TL’yi cazip kılıyor”

Kur dönüşüm desteğinin hem Merkez Bankası rezervlerine katkı sağladığını hem de Türk Lirası’nı teşvik edici bir unsur olarak öne çıktığını belirten Güneş, şunları söyledi:

“Kur dönüşüm desteği, ihracatçılar ve döviz kazanan şirketler için teşvik niteliğinde. Türk Lirası’nın cazibesini artırmayı ve döviz tevdiat hesaplarındaki ağırlığı azaltmayı amaçlıyor. Aynı zamanda Merkez Bankası’nın rezervlerini artırarak piyasadaki döviz arzını güçlendiriyor.”

“Yüzde 3 destek ihracatçı için yetersiz, yüzde 10 civarında destek şart”

Desteğin artırılmasının olumlu bir gelişme olmakla birlikte, ihracatçının küresel ölçekte rekabet edebilmesi için daha güçlü bir finansman desteğine ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Güneş, “Bu adımlar kısa vadede piyasada istikrar sağlamak açısından işlevsel. Ancak yüzde 3’lük destek, ihracatçının artan maliyetleri ve finansman ihtiyacı göz önüne alındığında yetersiz kalıyor. Cari açığı kapatmak için ihracatçıya yüzde 10 civarı kur dönüşüm desteği verilmesi zorunlu” dedi.

“Dövizini bozduran firma aynı gün tekrar döviz alabiliyor”

Zorunlu dönüşüm uygulamasının bazı firmalar üzerinde baskı oluşturduğuna dikkat çeken Güneş, özellikle ithal girdiye dayalı üretim yapan ihracatçıların kur riskiyle karşı karşıya kaldığını ifade etti:

“Zorunlu dönüşüm uygulaması, özellikle ithalata dayalı üretim yapan firmalar için ek kur riski ve maliyet yaratabiliyor. Bu firmalar döviz gelirini bozdurduktan sonra tekrar döviz almak zorunda kalabiliyor. Bu da kur farkından kaynaklı zararlar doğurabiliyor.”

“Yapısal politikalarla desteklenmezse geçici bir çözüm olur”

Türkiye’nin ekonomik dönüşüm sürecinde bu tür teşviklerin tek başına yeterli olamayacağına işaret eden Güneş, uzun vadede piyasa dostu yapısal politikaların önemine dikkat çekti:

“Piyasa güvenini artıran, öngörülebilirliği yükselten yapısal politikalar ihracatçının önünü görmesini kolaylaştırır. Kur destekleri faydalı olabilir ama bunlar teşvik edici şekilde uygulanmalı. Zorunluluk haline geldiğinde firmaların finansal esnekliğini azaltabiliyor.”

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Prof. Dr. KORKMAZ: Dış Açıklar Hepimizden Götürdü

Yayınlanma:

|

Yazan:

Hepimizin bildiği kurbağa hikayesi vardır… Bir kurbağayı kaynayan suya koyarsanız, zıplayarak kazandan çıkmaya çalışacaktır. Fakat eğer onu ılık suya koyar ve suyu yavaşça ısıtırsanız, su ısındıkça, kurbağa rahatlar ve uyuşur. Sonrasında ölür.

Her seferinde ilgililer, ithalata bakmıyor, dış açığa bakmıyor, ihracatta patlama diyor. Etkisi gecikmeli ve yavaş olduğu dış açıkların ve cari açıkların getirdiği maliyetler kısa dönemde fark edilmiyor. Ama Cumhuriyet döneminde dış açıklar hem döviz şoklarına neden oldu, hem krizlere neden oldu, hem de ülkeyi ve insanımızı yoksul bıraktı.

Cumhuriyetin ilk yıllarında, 1923–1950 arasında Türkiye dış ticarette denge sağlandı.

1950-1960 arasında sürekli cari açık verdik.

1960-2002 arasında, kriz yılları olan 1994 ve 2001 yıllarında, devalüasyon ve üretimde düşüşten dolayı cari fazla oluştu. Diğer yıllar hep açık verdik.

Son yıllarda 2003 sonrası dış açıklar arttı. 2003’ten bugüne dış ticaret fazlamız olmadı. Yalnızca 2019 yılında pandemi nedeni ile ithalat azaldı ve cari fazla verdik.

  • 2003-2025 Ocak-Şubat arasında geçen 22 yıl 2 ayda 741 milyar 755 milyon dolar cari açık
  • 2003 -2025 ocak- Mart arasında geçen 22 yıl 3 ayda toplam 1 trilyon 142 milyar 651 milyon dolar dış ticaret açığı

Bu nedenledir ki ülkemiz ve halk yoksullaştı. Zira cari açık, dış ekonomik ilişkiler kaybından açık, yurt dışına kaynak ve servet transferi demektir.

Elimize faiz havucu vermişler. Ekonomi yönetimi olarak, halk olarak, medyanın tamamı ve maalesef bazı akademisyenler dahil, bu havuçla oyalanmaktan gerçek tehlikeyi göremiyoruz. Türkiye ekonomisi için gerçek tehlike dış açıklardır.

TÜİK, 2025 yılı Ocak-Mart dış ticaret verilerini açıkladı. Üç aylık dış ticaret açığımız 20 milyar dolardır. Böyle giderse yıl sonuna kadar 80 milyar dolar civarında olacaktır. 

Neden bu kadar dış açık veriyoruz?

1- Milli dış ticaret politikamız yoktur.

Aşağıdaki tabloya bakarsak;

  • Üç ayda toplam dış ticaret açığımız 20 milyar dolar, ama ihracatımızın yalnızca yüzde 3,6 sını yaptığımız Çin ve Rusya’ya olan dış ticaret açığımız daha fazla 20,8 milyar dolardır.
  • Buna karşılık ihracatımızın yüzde 49,6’sını yaptığımız AB ve İngiltere’ye 4,5 milyar dolar dış ticaret fazlamız var. Avupa’dan kazanıp, Çin ve Rusya’ya veriyoruz.

Çin’e ve Rusya’ya mecbur değiliz. Çünkü Çin’den teknoloji ithal etmiyoruz. Rusya’dan ithalatımız içinde petrol ve doğal gazın payı yüzde 37’dir.

Çin’den ithalata sınır getirmeliyiz, Rusya ‘ya alternatif ithalat imkanlarını aramalıyız.

2- Üretimde ithal girdi payı yüksektir. 

Toplam ithalat içinde, üretimde girdi olarak kullanılan aramalı ile hammadde oranı yüzde 71,2’dir. Yatırım malı ithali düşük yüzde 133 tür. Bu ithalat mevcut yatırımların amortismanı – yenilenmesine ancak yeter. Tüketim malı ithalatı yüzde 15,7’dir. İki yıl önce bu oran yüzde 12 dolayında idi. (aşağıdaki tablo)

Dış ticaret açığından kurtulmak için Türkiye’de üretimde kullanılan ithal girdi payını azaltmak gerekiyor.Bunun içinde;

  • Yüksek ithal girdi kullanan sektörlerde İthal İkamesi politikası uygulamak gerekir. 
  • Ara malları ve hammadde üretimine yüksek teşvik vermek gerekir.
  •  Kamu yatırımlarında ve alımlarda yerli üretim öncelik vermek gerekir.
  • Yüksek teknoloji yatırımlarını artırmak ve bu paralelde Üniversite-sanayi iş birliğini geliştirmek gerekir.
  • Bu uygulamaları sektörel ve bölgesel kalkınma planları doğrultusunda yapmak gerekir.

Elbetteki başta yatırım altyapısını oluşturmalıyız. Ama sonrasında niyet etmek ve başlamakta işin yarısını çözmek demektir.

Prof. Dr. Esfender KORKMAZ– esfenderkorkmaz.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.