Connect with us

GÜNDEM

İran’da son durum ve olasılıklar: Öğrenciler boykotta, işçi grevleri olur mu?

Yayınlanma:

|

Ne olmuştu?

İran, 1979 yılında gerçekleşen İslam Devrimi’nden sonra toplumsal hayatın şeriat kurallarının Şii ekolüne göre dizayn edildiği bir sürece evrildi. Ve bu süreçten itibaren de toplumsal hayatta başta kadınlar olmak üzere bir çok kesimin sosyal hakları kısıtlandı.

Bugün İran’da kadınların başörtüsü takması zorunlu, televizyonlarda enstrüman kullanmak yasak ve yöneticilerin din alimlerinden seçilmesi sonucuyla kadınların seçilme haklarında kısıtlar var.

Bir çok uzman, Mahsa Amini’nin öldürülmesinin ardından büyüyen olayları, sokak hareketlerini ve kitlesel eylemleri 40 yılını dolduran islamcı rejimin biriktirdiği öfke olarak okuyor. Ya da farklı yorumlara göre bugün İran’da yaşamak istemenin kendisi ya da yaşıyor olmanızın sonucu zaten rejim karşıtlığına dönüşebiliyor.

Mahsa Amini’nin öldürülmesinden sonra İran devletinin resmi makamları ölümün kalp krizi nedeniyle gerçekleştiğini, ortada herhangi bir işkence ya da kasıt olmadığını ifade etse de konu Mahsa Amini’nin nasıl ölmüş olabileceğinin ötesine geçmiş durumda. Bugün kadınlar ve gençler sokaklara çıkıyor, türbanlarını ateşlerde yakarak dans ediyor, polisle çatışıp dini lider Humeyni’nin posterlerini yakıyor.

Sayısı 40’ı geçen kent merkezlerindeki eylemlilikler devam ederken, İran devleti sokağa çıkanları ajan, provokatör ya da kökleri dışarda eylemciler olarak lanse ediyor. Eylemler sırasında yaşamını kaybeden kolluk kuvvetlerini ise şehit ilan edildi. Bugün Mahsa Amini için dünyanın pek çok kentinde protestolar düzenleniyor ve İran’da halk bu kıvılcımın etkisiyle karşısına islam rejiminin sembollerini alan eylemler örgütlüyor. Amini’nin ölümüne neden olan “ahlak polisleri” ise gündemin merkezinde duruyor. Ölü sayısı 40’ı geçerken pek çok noktada eylemler devam ediyor.

Kim bu ‘ahlak polisleri’?

1979 yılında gerçekleşen İslam devriminin ardından siyasetin dinen Şii yorumuyla şekillenmesine Velayet-i Fakih sistemi adı verildi. Bu sisteme göre devleti din adamları yönetmeyecekse dahi dini konuda bilgili isimler yönetmeliydi. Kısaca devlet mollaların iktidarına dönüşmüştü.

Mollalar da erkek ve Şii kişiler. Dolayısıyla da kadınların bu alanda söz sahibi olma ihtimali ortadan kalkmıştı.

Ancak “katı olan her şeyin buharlaşması” gibi İran’daki molla rejimi de zaman içinde bazı alanlarda geriye düştü. İktidara geldiği ilk günlerde herkese umut vaadeden yoksulu, mazlumu, ezileni varlıkla eşitleyeceğini ifade eden, petrol gelirlerini sofraya koyacağını söyleyen molla rejimi zaman içinde ekonomik açmazlar, yolsuzluklar ile anıldı. Bu örneklere halkın şeriat kurallarınca baskılanması da eklenince İran’da son 20 yıldır irili ufaklı eylemler artık herkesin alışık olduğu bir şey haline geldi.

İran’da mollaların ve devlet erkanının önünde tek bir gündem var uzunca zamandır. O da artık insanların şeriat kurallarına riayet etmediği ve bundaki nedeninin de devletin bu konuda sert davranmaması-taviz vermesi olarak özetlenebilir. Bu nedenle 2005 yılında Mahmud Ahmedinejad döneminde yürürlüğe giren bir kanun ile İrşad Devriyeleri yani bizim bildiğimiz haliyle “ahlak polisleri” toplumsal hayatı belirlemede söz sahibi olarak belirlendi.

İrşad Devriyeleri’ni belirleyen yasal düzenlemeler sadece sokakta gezen ve başı açık kadınlara müdahale eden devriyeler olarak görülmemeli. Bu yasal düzenleme ile yaklaşık on bakanlık ve çeşitli kurumlar toplumsal hayatı düzenlemek konusunda rol alacak ve yetki kullanacaktı. Eğitim, sağlık, spor, sinema gibi bakanlık ya da kurumlarda da bu alanda girdiler yapılması için düzenlemeler gerçekleştirişmişti.

Mahsa Amini’ni öldüren ahlak polisleri işte 2005 yılında düzenlenen bu yasal mevzuat ile yetkilendirilmişti.

“Mahsa’nın öldürülmesi, öfkenin son damlasıdır”

Yaşanan olayları soL Haber için değerlendiren İranlı kadın akademisyen Darya Golestan ayaklanan halkın molla rejimini hedef aldığını ifade ediyor. Golestan soL’a verdiği röportajında “Bu öfke, 1979’dan beri İslam Devrimi’yle birlikte halka yönelik tüm alanlarda yeni ayrımcılık politikalarının uygulanmasıyla başladı. Bu uygulamalar ilkin anayasaya geçirildi. Şii, Erkek, Fars Müslüman olmayan kişiler devletin siyasi yapısında görev almaları ve yükselmeleri yasal olarak engellendi. Sonra toplumsal faaliyetlerinin sürekli devlet tarafından gözaltına alınmasıyla ayrımcılık politikalar sosyal hayata geçti.  

Aydınları feci bir şekilde öldürerek susturmaya çalıştılar. Farklı düşüncelerin ortaya çıkmasını sansür araçlığıyla yasakladılar. Sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerini kısıtladılar. Radyo televizyonun hep devletin kontrolünde olduğunu savunarak bugüne dek sürdürdüler. Hem iç hem de dış politikalar tek bir grubun ideolojisi yönünde olduğu için eleştirel fikirlerin susturulmasından ufacık taviz vermediler. Üstelik insanların yaşam tarzına yeni örgütler yaratarak müdahaleyi arttırdılar. Bugün Mahsa Amini’nin ölmesi, halkın sokaklara dökülmesinin son damla olduğu nettir.” ifadelerine yer verdi.

‘Gericilik ve aydınlanma arasında bir çatışma var, bunların barışması mümkün değil’

Darya Golestan sorunun merkezinde türban olsa da türbanın ya da kıyafet düzenlemesinin bir örnek olduğunu, asıl sorunun ise daha büyük olduğunu ifade ediyor.

Golestan “sorun sadece türban sorunu mu?” sorumuza “Elbette türban sorunu var. Ama bu sorun büyük bir sorunun başlığı altında yer almaktadır. Büyük mesele giderek totaliterleşen bir devlet meselesidir. 100 yıl modernleşme ve demokrasi talep eden bir millet, böyle yönetime baş eğip her şeye göz yumacak değildir. Böyle söylemek daha açık olur: Bir tarafta özgür, modern değerleri içselleştirip barış destekçisi olan, eğitime önem veren ve yaşamağı seven halk var, diğer tarafta ise dünyaya meydan okuyan, sürekli dünyevi hayatı küçümseyen ve onun yerine ölümü “Şahadet” başlığı altında öven, gerici ve geçmişte kalan bir devlet vardır. Asıl sorun bu! Bu ikilik arasında barışacak yolun olmamasıdır.” diyerek cevap veriyor

‘Eylemlerin şu an için Amerika’nın işine geldiğini düşünmüyorum’

İran devletinin sokağa çıkanları İsrail ya da Amerikan ajanı olarak nitelemesinin büyük bir yalan olduğunu ifade eden Golestan, “Olayların en azından şu ana kadar bir liderinin olmaması, politik bir örgütün yer alamaması gibi örnekler ile dış güçler tarafından yönlendirildiğini söylemek çok zor” diyor.

Sokağa çıkanların yönlendirilebileceği ihtimalinin hep olabileceğini ifade eden Golestan, bugün sokağa çıkanların daha çok apolitik ve gençlerden oluştuğunu ve ilk kez toplumsal hayatın belirlenmesine karşı tepki koyduklarını belirtiyor. Darya Golestan sokağa çıkan protestocuların ajan olması konusunda “Asla böyle düşünmüyorum. Böyle bir düşünce sokaklarda dökülen kana ihanet olur. Tam tersine, böyle protestolar Amerika’nın işine yaramadığının kanaatindeyim. Çünkü Amerika artık (İran) devlet ile anlaşmanın bir yolunu arıyor ve burada da mesafe kat etti Trump dönemine kıyasla. Şu an mevcut düzenin dağılmasıyla yeni düzenin nasıl olacağına dair tahminleri kuşkulu. Dolayısıyla da mevcut düzenin bozulmaması aynı şekilde devam etmesi kuşkulu bir geleceğe kıyasla ABD’nin menfaati yönündedir.” diyor

‘Eylemlerde sınıfsal bir vurgu yok’

Bugün yaşananların bir rejim değişikliğine vesile olabilmesi için eylemlerin sadece sokakla sınırlı kalması değil, ekonomik alanda da örneklerinin var etmesi gerektiği düşünülüyor. Yaşanan eylemleri grevlerin takip etmesi, fabrikalara ve sanayi bölgelerine taşınması, molla rejiminin tıkanacağı tek örnek gibi görünüyor.

Darya Golestan son 20 yılda gerçekleşen eylemlerin sınıfsal pozisyonları için “Artık sistemin reformcu hareketler ile ıslah olunma fikri ortada kalktı. Böyle bir beklenti kimse de yok artık. Yani kimse bir reform olacağını ya da bunun işe yarayacağını düşünmüyor. Kimse böyle bir şeye inanmıyor artık. 2009 yılında gerçekleşen ayaklanmalar daha çok reformcu, merkeziyetçi ve orta sınıfının isteklerini temsil eden bir hareketti. 2017 ve 2019 yıllarındaki ayaklanmalar ise alt sınıfları temsil ediyordu. Fakat bugün gördüğümüz gibi protestolar neredeyse tüm şehirlerde ve şehirlerin farklı bölgelerinde meydana gelmiştir, yayılmıştır. Bu ne anlama gelir? Bu eylemlere katılanların sınıfsal taleplerinin belirgin olmadığı anlamına geliyor ve daha çok tepkilerinde birleştiklerini gösteriyor.” diyor.

‘Görece iyileşmeler 1979 sonrasında sadece Hatemi döneminde gerçekleşti’

Darya Golestan, İran’daki reformcu kanadı anlatırken bir de uyarıda bulunuluyor. İster Hatemi gibi reformcu isimler olsun ister Ahmedinejad gibi baskıcı isimler. Golestan tüm örneklerdeki isimlerin şeriatçı olduğunun ve bu tür reformcu örneklerin de kötünün iyisi olduğunun altını çiziyor.

Golestan bu ayrıma dair: “Sadece Hatemi dönemini söyleyebilirim. O dönem kızların evlenme yaşı 9’dan 15’e çıkarılmıştır. Ahmadinejad döneminde bu yasa geri alındı. Bunun yanında devlet tarafından aile planlaması sürecinde nüfus artış oranının hızını azaltmak için yoksul bölgelerde olan sağlık merkezlerinde ücretsiz kondom veriliyordu. Bunun önemini şöyle anlatayım, o bölgelerde uyuşturucu kullanan kişilerin sayısı yüksektir. Bu da HİV virüsünün yaygın olabileceği bölgeler olduğunu manasına geliyor bir yanıyla. Bu ihtimal herkesin malumuydu. Bu hastalığı önlemek için ücretsiz kondom dağıtarak yoksul kadınların hayatını kurtarmak istediler. Fakat son yıllarda İran’ın nüfusunun artış oranının hızlı bir şekilde azalması, kadınlar üzerinde baskıları arttırıyor.  Devlet tarafından yeni nüfus planlaması, nüfusun arttırılması çalışmalarının kadınların aleyhine olduğu aşikardır.” ifadelerine yer veriyor

‘Mahsa Amini’nin Kürt olması işin rengini değiştirmiyor’

Mahsa Amini’nin Kürt olması ve ayaklanmaların İran’ın Kürdistan eyaletinde meydana gelmesi akıllara “ahlak polisi” tarafından öldürülen gencin etnik kimliğine dair soruları da  getiriyor.

Ancak Darya Golestan, konunun Amini’nin Kürt olması konusunu aştığını, eylemlerin Şii tarafların en güçlü olduğu kentlere de yayıldığını ve yaşanan sorunun sadece İran’daki Kürtlerin değil tüm İranlı kadınların sorunu olduğunu ifade ediyor. Bu da eylemlerin hızlıca yayılmasının nedeni olarak görülüyor.

Golestan eylemlerde etnik ya da milliyetçi bir ton var mı sorusuna “Hayır, böyle bir şey yok. Tüm kandınlar İran’da türban ve giyim hakları konusunda yaşadıkları sorun aynı çünkü. Ama bir şeye dikkat çekmek gerekiyor. O da devletin arttıracağı şiddet uygulamaları olacaktır.  Devlet artık protestoları sert bir şekilde bastırmada tecrübeli. Ama be bunun her zaman böyle devam edeceğini düşünmüyorum” diyor.

***

Bugün yaşanan eylemler İran’daki molla rejiminin 40. yılını devirdiğimiz bir dönemde, diğer eylemlerden farklı olarak direkt şeriat rejimini, onun söylemlerini ve temsillerini karşısına alıyor. İlk kez kadınların öncülüğünde gerçekleştirilen eylemlere tanık oluyoruz.

Sokağa çıkanların önemli bir kısmı ise genç ve sokak eylemleri sırasında politize oluyorlar. Yani İran devletinin “kökü dışarda, siyasi ajanlar” nitelemesi boşa düşüyor haliyle. Eylemlerin eğer ekonomik alanlara yayılmazsa, fabrikalarda grevlerle buluşmazsa zaman içinde geriye düşeceği tahmin ediliyor. Ancak bu haliyle dahi yaygın kanı İran Devleti’nin İrşad Devriyeleri’ne dair yasal sınırlarında düzenlemeler yapmaya mecbur kalacağı yönünde.

Diğer ihtimal ise eylemlerin devam etmesiyle henüz sokağa çıkmamış kesimlerin de dahil olduğu ve eylemlerin işçi sınıfı karakteri kazandığı evreye geçmesi. İran halkı, tarihinde sadece 1979 yılındaki gerici molla rejimiyle anılan devrimle değil, 1905 ve 1911 yılllarında ileriye sıçrayabilecek devrimleri de deneyimlemiş bir halk. Tüm bu parametreler devrimlere aşina olan bir halkında tarihin tekerini ileri götürmek için umut vaadediyor. Ancak eylemlerin bir örgütünün, somut olarak bir muhatabının olmaması ise sürecin sönümlenmesine neden olabilir. Ve fakat bu haliyle dahi İran halkının molla rejimine karşı ayaklanarak ve ilk kez rejimin sembollerini karşısına alarak bir korku duvarını aştığını söyleyebiliriz.

*Röportajı veren konuğun adı hukuki sorun yaşamaması için müstear olarak kullanılmıştır.

ÖZKAN ÖZTAŞ – sol.org.tr

Okumaya devam et

GÜNCEL

TÜRKİYE’NİN KADIN GİRİŞİMCİLERİ, İSTİŞARE TOPLANTISINDA BİR ARAYA GELDİ

Kadın girişimcilerin desteklenmesi için politika ve stratejiler geliştirilmesi şart”

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’deki kadın girişimcilik ekosisteminin temsilcileri, kadın girişimciliğinin politika ve mevzuatlarla desteklenmesi için Antalya’da bir araya geldi. KAGİDER ve UN WOMEN Türkiye iş birliğiyle düzenlenen “Kadın Girişimci Dernekleri İstişare Toplantısı“nda ortak talepler, deneyimler ve çözüm önerileri masaya yatırıldı. Toplantı sonrasında, “Türkiye’nin Kadın Girişimci Dernekleri Bildirgesi” hazırlanacak.

Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) ve UN Women Türkiye iş birliğiyle düzenlenen “Kadın Girişimci Dernekleri İstişare Toplantısı’’nda, Türkiye’deki kadın girişimci dernekleri bir araya geldi. İş dünyasından ve sivil toplum kuruluşlarından temsilciler ile KAGİDER ve UN Women Türkiye yönetici ve üyelerinin katılımıyla 18-19 Nisan tarihlerinde Antalya Akra Otel ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantı, kadın girişimcilerin karşılaştığı zorlukları ve çözüm yollarını ele almaya odaklandı. Katılımcılar, kadın girişimciliğini destekleyen politikaların ve stratejilerin nasıl geliştirilebileceği konusunda fikir alışverişinde bulundu, somut çözüm önerileri üzerinde çalıştı.

ESRA BEZİRCİOĞLU: KADIN GİRİŞİMCİLERİN GELECEĞİ İÇİN ÖNEMLİ BİR DÖNÜM NOKTASINDAYIZ

Toplantının açılış konuşmasını yapan KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Esra Bezircioğlu; kadın girişimciliğinin ekonomik kalkınma ve toplumsal cinsiyet eşitliği açısından önemine vurgu yaparak, “Kadın girişimcilerin potansiyelini tam anlamıyla ortaya çıkarmak için güçlü politika ve destek mekanizmalarına ihtiyaç var. Bu toplantı, girişimcilik alanında atılacak adımları belirlemek ve birlikte hareket etmek için bir fırsat sunuyor. Alacağımız kararlar, kadın girişimcilerin geleceği için önemli bir dönüm noktası olacaktır” dedi. Kadına yatırım yapmanın ne kadar önemli olduğunu hatırlatan Bezircioğlu şöyle ekledi: “Bugün Türkiye’deki kadın girişimcilerin güçlenmesi ve desteklenmesi için önemli bir adım atıyoruz. Burada aldığımız ortak kararlar ve çabaların, Türkiye’deki kadın girişimcilerin güçlenmesine ve ülkemizin ekonomik kalkınmasına önemli bir katkı sağlayacağına inanıyorum. Hep birlikte, kadınların ekonomik olarak güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”

DUYGU ARIĞ: EKONOMİDE SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME SAĞLAMAK İÇİN KADIN EMEĞİ ŞART

UN Women Türkiye Program Yöneticisi Duygu Arığ; “Kadınların pazara anlamlı katılımı, kadın girişimciliğinin desteklenmesi ve büyük şirketlerin tedarik zincirlerinde temsil edilmeleri, kadınların ekonomik olarak güçlenmesi yönünde atılacak kilit adımlardan birkaçıdır. Bu kilit adımlar toplumsal cinsiyete duyarlı satın alma yoluyla ilerletilebilir. Kadın girişimciliği, ekonomik büyüme ve toplumsal kalkınma için kritik öneme sahiptir. Kadın girişimciler, yenilikçi fikirleri ve işletme becerileriyle ekonomik canlılık sağlarken, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliğinin güçlenmesine de katkıda bulunur. Toplumsal cinsiyete duyarlı satın alma ise, kadın girişimcilerin desteklenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği ilkelerine dayanan ürün ve hizmetlerin tercih edilmesi olarak tanımlanabilir. Bu şekilde, kadın girişimciliği desteklenerek toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması yönünde önemli bir adım atılabilir. Ekonomik kalkınma, kadınların katılımıyla daha kapsayıcı şekilde kalite ve standartların yükseltildiği, eşitlikçi ve sürdürülebilir büyüme ile mümkün olabilir.”

“TÜRKİYE’NİN KADIN GİRİŞİMCİ DERNEKLERİ BİLDİRGESİ” HAZIRLANACAK

Toplantı boyunca, katılımcılar kadın girişimcilerin karşılaştığı engelleri, finansman ihtiyaçlarını ve eğitim gereksinimlerini tartıştılar. Pazara erişim, toplumsal cinsiyete duyarlı satın alma, özel sektör, kamu ve belediyelerde kadın tedarikçiden alım, sorunlar, çözüm önerileri ve hedefler ile finansa erişim ve teşvikler görüşülerek, kamu inisiyatifleri, karma finansman modelleri vb. konular üzerinde fikir birliğine varıldı.

Ülkemizde kadın girişimcilerin, kadın girişimciliğinin politika ve mevzuatlarla desteklenmesi için üç ana başlık üzerinde çalışılan toplatıda; karar vericilere sunulmak üzere “Türkiye’nin Kadın Girişimci Dernekleri Bildirgesi” hazırlanacak. Bu bildirinin, ilgili kurum ve kuruluşlara iletilerek kadın girişimcilerin desteklenmesi konusunda somut adımlar atılması hedefleniyor.

 

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

ABC News: İsrail İran’da bir tesisi füzelerle vurdu

Yayınlanma:

|

Yazan:

  • Fenerbahçe’nin moral bozukluğu ile yatağa yatıp, jeopolitik risklerin tırmandığı endişesi ile yataktan fırladığımız bir Cuma sabahında öncelikle herkese günaydın diyerek kısa bir bülten kaleme almaya çalışalım. ABD’li bir yetkiliye dayandırdığı ABC News haberine göre -Reuters haberin teyide muhtaç olduğunu belirtmiş- gece geç saatlerde, İsrail füzeleri İran’daki bir bölgeyi vurdu; İran devlet medyası, İran’ın İsrail’e misilleme niteliğinde bir insansız hava aracı saldırısı başlatmasından birkaç gün sonra ülkenin merkezinde bir patlama olduğunu bildirdi.
  • İsrail’in İran’a ‘cevap’ verdiği endişesi ile sabah erken saatlerde Asya piyasalarında işlem gören ve jeopolitik risklere en hassas yatırım aracı olan Brent cinsi ham petrolün varil fiyatı, ilk tepki olarak %4 artışla 90 dolar seviyesini aşarken, altının ons fiyatı ise 2,415 dolar seviyesine kadar ani bir tepki yükselişi kaydetti. Hâliyle, güvenli limanlara sığınma isteği artarken, madalyonun diğer tarafında olan ve riski varlık sınıfına giren hisse senetleri satış baskısı ile karşı karşıya kaldı. Asya’nın gösterge endeksi Tokyo borsası %2,6 gerilerken, Tayvan borsasında düşüş %3,5 seviyesi ile ilk sırada yer aldı.  JPY satış baskısı ile bir kez daha karşı karşıya kalırken, Bitcoin’in 62-63bin dolar seviyelerindeki tatsız seyrini bu sabah da korumaya devam ettiğini not edelim.
  • Her ne kadar teyide muhtaç bilgi akışı sabah saatlerinde artan jeopolitik tansiyonun gölgesinde piyasaları endişeye sevk etse de, ABD’de son dönemde açıklanan güçlü makroekonomik verilerin törpülediği faiz indirim beklentisi ardından piyasaların kılavuz kargası konumunda ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin de %4,6’lı seviyelere kadar yükselerek son 5-6 aylık dönemin en yükseğine gelmesi, piyasa oyuncularını ve beklentileri ‘yormaya’ başladı.
  • Dün de bültenimizde söz ettiğimiz üzere, bu kadar faiz artırımına rağmen bir türlü soğuyamayan ABD ekonomisinin gölgesine piyasalar yılın geriye kalan kısmında Eylül’de başlamak kaydı ile toplam 43 baz puan yani neredeyse 2 kere faiz indirimi fiyatlıyor. Hatırlanacağı üzere, neredeyse 3 aydan kısa bir süre önce FED bu yıl ne kadar faiz indirimi yapılacağından bahsederken, hatta yılın başında 6 kez faiz indirimi konuşulurken, gelinen noktada, FED yetkililerinin ağız değiştirerek daha şahin bir üsluba geçmesi, beklentileri de yeniden şekillendiriyor.
  • FED’in son günlerde 180 derece çark etmesi mali piyasaların canını acıtırken, işgücü piyasasından gelen zayıflama belirtilerini de göz ardı etmemek gerektiğini düşünüyoruz. Şöyle ki bu hafta Tesla, işgücünün %10’unu yani 14bin çalışanını işten çıkaracağını duyururken, Amazon, maliyetleri düşürmek amacıyla bu yıl zaten işten çıkarmalar yaptığını da not edelim. ABD’de enflasyon her ne kadar yapışkanlık arz etse de, yüksek seyreden faizlerin banka finansallarına da olumsuz etkisini bu hafta sonuçlarını açıklayan BofA finansallarında görürken, yakın geçmişte, yüksek faizler nedeniyle başarısız olan 3 ABD bankasının batışı hafızamızda hâlen daha taze bir yer tuttuyor. Bu bağlamda, FED’in 1 Mayıs tarihine sonuçlanacak olağan FOMC toplantısının önemli bir gündem maddesi teşkil edeceğinin altını kalınca çizmek gerekiyor.
  • Türk mali piyasaları ise dünkü günü oldukça sakin bir seyirle tamamladı. USDTRY kuru gün boyu 32,50 seviyesinde salınırken, BIST100 cephesinde ise adeta yaprak kıpırdamadı. Her hafta Perşembe günü açıklanan TCMB haftalık verileri ise, uygulanan politikanın işe yaramaya başladığını teyit etti. Bu bağlamda, yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatlarında (DTH) son 2 haftada 5,4 milyar dolar azalış kaydetti. Daha basit bir anlatımla, geçen ay seçim öncesi yaşanan kur atağı ile yurtiçi yerleşiklerin DTH hacmi 10,4 milyar dolar artış göstermesi ardından, beklenilen gerçekleşmeyince -seçim sonrası kur kopacak / kaçacak endişesi- alınan dövizlerin satılmaya başlandığını görüyoruz. TCMB’nin brüt döviz ve altın rezervlerinde toparlanma başlarken, swap ve kamu dövizleri hariç net pozisyonda 12 milyar dolar iyileşerek eksi 62,9 milyar dolar seviyesine geldi. Piyasa faizlerinde 3 aya kadar vadeli mevduat faizinin ikna edici seviyelere (%67,48) yükseldiğini de not edelim.
  • İzlenen politikaların taviz verilmeden korunması ve sabredilmesi durumunda, Türkiye ekonomisinde var olan normalleşmenin ivme kazanarak devam edeceğini hatta not artırımları ile taçlandırılacağını da peşinen söyleyebiliriz. Bu görüşümüze yabancı yatırımcının da prim verdiğini düşünüyoruz keza 5 Nisan ile biten haftaya ait menkul kıymet istatistikleri göre, yabancı yatırımcı 363 milyon dolar hisse senedi, 86 milyon dolar ise tahvil aldığını görüyoruz.  Son 3 haftada hisse senedi ve tahvil piyasasına gelen sıcak paranın 1 milyar doları aştığını not edelim.
  • ABC News’de yer alan haberde İsrail’in dün geç saatlerde İran’da bir tesisi vurduğu ve İran devlet medyasında çıkan haberlere göre de ülkenin merkezinde bir patlama gerçekleştiği yönünde hâlen daha teyide muhtaç haberler ardından yeni gün başlangıcında havanın limoni olduğunu bir kez daha not edelim. Asya borsalarında var olan satıcı hava, ABD borsalarının vadeli işlemlerine de %1 düşüş yönünde yansımış. Hafta sonu riski almak istemeyen yatırımcıların güvenli limanlara sığınma ihtiyacını gün içinde takip edeceğiz.

>TCMB net döviz rezervleri

Swap ve kamu dövizleri hariç net pozisyonda 12 milyar dolar iyileşme görülüyor. Net rezervler eksi 62,9 milyar dolar seviyesine geldi.
1713502778d06accb1db4a9fe083b2494546f875f9_1_1200.jpg

>DTH

Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatlarında (DTH) son 2 haftada 5,4 milyar dolar azalış kaydetti. Seçim öncesi yaşanan kur atağı ile yurtiçi yerleşiklerin DTH hacmi 10,4 milyar dolar artış göstermesi ardından, beklenilen gerçekleşmeyince -seçim sonrası kur kopacak / kaçacak endişesi- alınan dövizler satılmaya başlanmış.

171350277971bb6429339ef06539b29115034ebd54_2_1200.jpg

>Fiili faiz oranları

TCMB verilerine göre, 3 aya kadar vadeli mevduat faiz, geçen hafta %67 seviyesini aştı. KKM dönüşlerine uygulanan çok yüksek oranlar ortalamaları yukarıya çektiğini not edelim.

1713502779014c14d0228bf13764df781393b4373b_3_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

GÖNÜLLÜ BANKACILARIN DERNEĞİ YÜREKLERİ ISITTI

Yayınlanma:

|

Ramazan ayında Bankacılardan oluşan gönüllülerin  kurduğu ve yine aynı mübarek ay içerisinde faaliyete geçtiğimiz AYNA ULUSLARARASI İNSANİ YARDIM DERNEĞİ aracılığıyla Afrika’da Uganda’da 10.000 kişilik iftar yemeği verildi. Özellikle İstanbul Beykoz genelinde temel gıda yardımlarının yanı sıra zekat/fitre dağıtımı ve bayramlık destekleriyle 350 aileye ulaşıldı, 60 evladımızın yüzü güldürüldü

Ayna Uluslararası İnsani Yardım Derneği Adına açıklama yapan Remzi ÇIRA “Ekibimizde QNB Finansbank’ta halen aktif biçimde görev alan H.İzzet Ünlü, Kadir Dursun, yine Finansbank’tan emekli olan olan T.Dede ve C.Erdin gibi isimlerle mazlumların yanında olmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.

Remzi ÇIRA, “bu bağlamda maddi manevi desteklerini bizden hiç esirgemeyen değerli QNB Finansbank çalışanlarına bir kez daha teşekkür ederken bankacılığın sadece masa başında çalışmaktan ibaret olmadığını, adını koyduğumuz gibi ‘vicdanımızın Aynası‘ olduğunu gösterebilmek adına derneğimize tüm bankacı arkadaşlarımızı bekliyoruz” şeklinde destek verilmesi için çağrıda da bulundu.

Bankacılardan bir iyilik Projesi: AYNA

QNB Finansbank gönüllüleri Deprem Bölgesinde “Eğitime Katkı” yaptı

QNB Finansbank gönüllülerinden Deprem Bölgesinde örnek çalışmalar

 

 

 

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKAVİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKAVİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.