Connect with us

EKONOMİ

KERİM ROTA : Kaybedenler Kulübü

Yayınlanma:

|

“Vatandaşlarımızdan ve iş dünyamızdan tek ricam, kendi ülkelerine ve dolayısıyla kendi paralarına güvenmeleridir.”

Tayyip Erdoğan – 22 Ağustos 2022

 

1 Şubat 2022 – Muhittin amca

– Muhittin amca merhaba. Bu hafta şube hedefimde KKM açmak var. Uygun görürseniz yarın vadesi gelecek 750.000 dolarınızı KKM’ye aktaralım. Normalde KKM faizimiz yüzde 17. Ancak dolarınızı bozup KKM yaparsanız yüzde 20 faiz veriyoruz. Vadede dolar kuru aldığınız faizden daha fazla artarsa Merkez Bankası aradaki farkı ödeyecek.

– Kızımın gazetelerde okumasıyla ve televizyonlarda dinleye dinleye KKM’yi öğrendim zaten. Kur çok artmazsa vadede daha çok dolar alma imkânı ortaya çıkıyormuş. O olmasa bile en azından kaybım olmaz, dolarım aynı kalır. Tamam o zaman yapalım. Ama Mayıs’ta bir ay kızımın yanına gideceğim. Oradan takip etmem zor olur, 6 ay vadeli yapalım.

– Tamam Muhittin amca. Hemen detayları veriyorum, 750.000 dolarınızı 13,33’ten bozduk. Hesabınıza geçen 10 milyon TL’yi 2 Ağustos vadeli yüzde 20 faiz ile KKM’ye bağladık.

3 Şubat 2022 – Selin Hanım

– Selin Hanım merhaba. TL mevduatta bugün vadesi gelen 3 milyon TL dönüşünüz var. Biliyorsunuz bir tarafta enflasyon, bir tarafta artan kurlar. Bu faizlerle Türk lirasında kalmanın bir anlamı kalmadı. Size KKM yapalım mı? Faizi yüzde 17. Kur farkı bu faiz tutarını aşarsa aradaki farkı Hazine ödeyecek.

– Lafı ağzımdan aldınız. Ben de sizi arayıp KKM yapalım diyecektim.

– Tamam Selin Hanım, 3 milyon TL’niz ile KKM yaptık. Faizi yüzde 17, vadesi 5 Mayıs 2022. Hayırlı olsun.

(Selin Hanım 5 Mayıs’ta KKM’yi 8 Ağustos tarihine yeniledi.)

11 Şubat 2022 – Tuna Bey

-Tuna Bey merhaba. Şirketiniz için geçen hafta konuşup işlemlerini başlattığımız krediniz onaylandı. Ancak artık kredi kullanırken bize bu krediyle döviz almayacağınızı taahhüt etmeniz gerekiyor. Onu imzaladığınız zaman kredinizi hesabınıza geçebileceğim.

– Çok teşekkür ederim. Aslında hesabımızda bulunan dövizi bozup bu ödemeyi yapacaktık. Ancak büyük hissedarımız kredi faizleri enflasyonun çok altında olduğu için döviz bozmayıp kredi kullanmamızı istedi. Bu krediyi fabrikanın hammadde tedariki için kullanacağız. Tedarikçimiz de zaten Türkiye’nin en büyük şirketlerinden biri. Proforma faturayı ve taahhütnameyi de birazdan gönderiyoruz.

– Tamam Tuna Bey, evraklarınız gelir gelmez 40 milyon TL 6 ay vadeli yıllık yüzde 22 faizli kredinizi hesaba geçeceğim. Komisyon ve vergi dahil maliyetiniz yüzde 25 olacak. Vadeniz 15 Ağustos. Hayırlı olsun.

14 Şubat 2022 – Mehmet Bey

– Mehmet Bey merhaba. İthalat ödemeniz için yolladığınız 3,7 milyon dolarlık döviz transfer emri önümde. Belki duymuşsunuzdur artık şirketler de KKM yapabiliyor. Üstelik bunu bu hafta geçici vergi süresi geçmeden yaparsanız, yaptığınız KKM kadarı için geçtiğimiz Eylül ile Aralık arasındaki kur farkından vergi ödemeyeceksiniz.

– Bunu duymuştuk, gerçekten çok cazip. Ancak bizim bu ithalatı ödememiz lazım. Bunu ödedikten sonra da KKM yapabileceğimiz bir dövizimiz kalmayacak.

– Mehmet Bey, biliyorsunuz banka olarak belli bir tarihe kadar belli tutarda KKM yapmazsak devlet bizden de yüklü komisyon alacak. O nedenle ithalatçı müşterilerimiz için şöyle bir teklifimiz var:

Normalde kredi verdiğimiz müşterilerin döviz almaması için taahhütname alıyoruz. Ancak faturalı ithalat ödemesi olan müşterilerde böyle bir zorunluluk yok. Bu nedenle ithalat tutarınız kadar dövizi bankamızda 6 ay vadeli KKM yapalım. Buna yüzde 20 TL faizi alacaksınız. Kur bundan fazla artarsa üstünü zaten Merkez Bankası ödeyecek. Buna ek olarak bu mevduatı yapınca geçen yılki kur farkınız kadar vergi indirimine hak kazanacaksınız. İthalatınızı ödemek içinse mevduatınızı teminata alıp size yüzde 22 faizli 6 ay TL kredi vereceğiz. Bu kredi tutarı ile size döviz satacağız, onunla da ithalat ödemenizi yaparız.

– Vallahi bunu düşünmemiştik. Siz anlatırken ikna olduk bile. Hemen yapalım.

– Tamamdır. 3,7 milyon dolar karşılığı 6 ay vadeli 50 milyon TL tutarlı 19 Ağustos vadeli KKM’niz ve aynı tutarlı krediniz hayırlı olsun Mehmet Bey. Döviz satışınızı ve ithalat ödemenizi de hemen yapıyoruz.

18 Şubat 2022 – Şebnem Hanım

– Şebnem Hanım konut krediniz onaylandı. Biliyorsunuz Genel Müdürlük aylık yüzde 1,20 faiz ile ancak 1 milyon TL’ye kadar kredi kullandırmamıza izin veriyor. Ancak sizin için 2 milyon TL olacak şekilde izin aldık.

– Tamamdır. Evin alım fiyatı biliyorsunuz, 4 milyon TL. Hesabımdaki 2 milyon TL’yi kredinin üstüne ekleriz. O zaman siz evrakları hazırlayın biz tapuda işlemlere başlayalım. Teşekkür ederim.

Ağustos 2022

Muhittin Bey’in yatırdığı 10 milyon TL karşılığı KKM mevduatı 2 Ağustos’ta 13,4 milyon TL olarak geri döndü. Kazandığı 3,4 Milyon TL’nin 1 milyon TL’sini bankası ödedi. 2,4 milyon TL’yi ise Merkez Bankası ödedi. Muhittin Bey’in hesabına geçen para ancak 750.000 dolarını geri almasına yetti.

Selin Hanım’ın 3 milyon TL’si 6 ay sonunda 4 milyon TL’ye ulaştı. Kazandığı 1 milyon TL’nin 300.000 TL’sini bankası öderken, kalan 700.000 TL’yi Hazine ödedi.

Tuna Bey’in şirketi aldığı 40 milyon TL krediyi vadede bankasına 45 milyon TL olarak geri ödedi. O tarihte aldığı hammaddenin bugünkü değeri şimdi 53 milyon TL oldu. Ürün satış fiyatlarını da buna göre güncellediler. Bu hammaddeyi büyük hissedarın önerdiği gibi döviz bozmak yerine krediyle almaları sayesinde şirketin kârı 8 milyon TL arttı.

Mehmet Bey’in şirket hesabına 50 milyon TL’lik KKM için vadede 67 milyon TL geçti. Aradaki 17 milyon TL’nin 5 milyon TL’sini bankası faiz olarak ödedi. Kalan 12 milyon TL’yi hazine ödedi.

Şirketi kullandığı kredi için 5,7 milyon TL faiz ödedi.

Buna ilaveten şirket, yaptığı 3,7 milyon dolar eşdeğeri KKM için dolar başına 4,45 TL vergi indirimine hak kazandı. Böylece 2021 yılı için 3,4 milyon TL daha az vergi ödedi.

Şebnem Hanım’ın 4 milyon TL’ye aldığı konutun değeri şimdi 6,5 milyon TL oldu. Sadece 2 milyon TL peşin verdi, 2 milyon TL kredi aldı. Bugün evini satıp kredisini kapatırsa en başta yatırdığı 2 milyon TL’si 4,4 milyon TL’ye yükselmiş olacak.

5 Hikâyede 5 Servet Transferi

Yukarıda okuduğunuz beş kısa finansal hikâyenin sonunda kamu kaynaklarından 15,1 milyon TL ödendi. Buna ilaveten 3,4 milyon TL vergiden vazgeçildi.

Bu beş hikâyedeki beş şahıs ve şirketin elde ettiği toplam 31 milyon TL kazancın 18,5 milyon TL’si, 85 milyon vatandaşın üzerinde hakkı olan kamu kaynaklarından karşılandı.

Bu banka müşterilerinin hiçbiri bundan 6 ay önce ne kamu kaynaklarından bir para almayı talep ediyorlardı, ne de spekülatif bir işlem peşinde koşuyorlardı. Birikimi olanlar sadece paralarını enflasyona karşı koruma arzusundaydılar. Kredi talep eden şahıslar tasarruf açıklarını, şirketler ise işletme sermayesi ihtiyaçlarını karşılamak istiyorlardı.

Üretici enflasyonunun yüzde 145’e, tüketici enflasyonunun yüzde 80’e ulaştığı yerde yüzde 20-30 faizle kredi kullanan şirketler hayal bile etmedikleri kazançlar elde ettiler. Sonunda kredi ihtiyacı olmayan şirketler ve şahıslar bile kredi talep eder hale geldiler.

TL birikimlerin enflasyona karşı eridiği bir ortamda gayrimenkul bir tasarruf aracı haline geldi. Konut kredisi alabilenler kısa sürede anaparalarına enflasyonun çok üstünde bir getiri elde etme şansına kavuştular.

Birikimlerini KKM’ye yatıranlar ise enflasyona karşı yenik düşmelerine rağmen hesaplarına geçen paranın çok önemli kısmını Hazine ve Merkez Bankası ödedi (Yılbaşından bu yana enflasyon yüzde 46 olurken, dolar TL’ye karşı yüzde 36 yükseldi).

Kaybedenler Kulübü

Bu hikâyenin asıl kaybedenleri ise bu hikâyenin içine giremeyenler oldu.

Herhangi bir birikimi olmayanlar kaybetti.

Kredi alma imkânı olmayanlar kaybetti.

Sabit ücretliler ve dar gelirliler kaybetti.

Markette, tekel bayisinde ve benzin istasyonunda harcama yaparak vergi ödeyenler kaybetti.

Tasarruflarını Türk lirasında tutanlar kaybetti.

Bu hikâyenin kazananları Cumhurbaşkanı’nın “Vatandaşlarımızdan ve iş dünyamızdan tek ricam, kendi ülkelerine ve dolayısıyla kendi paralarına güvenmeleridir” sözünü dinlemeyenler oldu.

Bu hikâyenin kazananları “Türk lirası ile tasarruf edilmez, kredi kullanılır” diyenler oldu.

Faizleri sözde düşük tutmak uğruna kamu kaynakları heba edilirken dar gelirliden varlıklı kesime ve kredi kullanabilen şirketlere korkunç ve vahşi bir servet transferi yapılıyor. Bugünün kazananları, bundan sonra da kazanacaklarını hayal edebilirler. Oysa enflasyonun kazananı olmaz. Enflasyon eninde sonunda gelirleri, servetleri ve sermayeleri eriterek kaybedenler kulübünü genişletir. Kendini büyütüp besleyen ve kendisiyle iş tutan siyasetçileri de tarihin tozlu sayfalarına gömer.

Kerim Rota – www.perspektif.online

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Bütçe açıkları dizginlenebilir mi?

Bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak

Yayınlanma:

|

Mayıs ayına ait merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine göre bütçe fazlası 235,2 milyar TL, kümülatif (Ocak-Mayıs) bütçe açığı da 650,3 milyar TL oldu. Mayıs ayı bütçe fazlası, giderlerdeki önemli bir azalış kaynaklı değil, tersine kurumlar vergisi hasılatının beklendiği gibi mayıs ayında vergi gelirlerini beslemesiyle gerçekleşti.

Rakamla ifade etmek gerekirse; nisan ayına göre mayıs ayında bütçe giderlerinde 43 milyar TL’lik azalışa karşılık bütçe gelirleri 368 milyar TL arttı. Bu artışın hemen hemen tamamı kurumlar vergisi hasılatı kaynaklı.

Önce vergi hasılatındaki değişime bakalım, ardından bütçe giderlerinde azalış olmuş mu, ona bakarız:

Kurumlar vergisi yıllık beyana tabi bir vergi. Aynı zamanda cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, GVK’da belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir. Ocak – Şubat – Mart geçici vergi dönemi beyanname verilme ve ödeme günü 17 mayıs’tı. Ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı, 30 Nisan’a kadar verilecek kurumlar vergisi beyannameleri ve bunlara tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerini 5 Mayıs’a kadar uzattı.

Böylelikle nisan ayında 29,7 milyar olan kurumlar vergisi tahsilatı da mayıs ayında 470,1 milyar TL’ye yükseldi. Hatta mayıs ayında kurumlar vergisi hasılatı vergi gelirleri içindeki payı yüzde 39,4’e ulaştı ki bu oran KDV gibi dolaylı bir verginin payından da yüksekti. Sonuçta bu hasılat bütçede bir rahatlama yarattı.

Mayıs ayında kurumlar vergisi tahsilatı bütçenin imdadına yetişmiş oldu ama yukarıda anlattığım gibi “geçici vergi dönemiydi, geldi ve geçti”.

Bütçenin gelir tarafını temmuz ayında gelir vergisi ikinci taksiti ile ağustos ve kasım aylarında geçici vergi taksitleri bir miktar rahatlatabilir. Ancak aylık olarak artmaya devam eden enflasyon, sıkı para politikasıyla kredi imkanları kısıtlanan firmalar ve artan konkordatolar, hedeflenen vergi gelirlerinden uzaklaşılmasına neden olacak ana faktörler. Ayrıca bütçenin gelir tarafının, borç faizleriyle büyüyen bütçenin gider tarafını telafi etmesi zor görünüyor. O nedenle bütçe açığını dizginlemek hiç de kolay olmayacak.

Bütçe giderlerine şimdi kamuda tasarruf üzerinden bakalım:

Tüm kamu kurumlarının kendi bütçelerindeki kaynaklardan yapacakları harcamalar için tasarruf tedbirlerine uymaları uzun zamandır merakla bekleniyor.

Aşağıdaki hazırladığım tablo, geçen yıl ve bu yılın mayıs aylarında tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan harcamaları karşılaştırıyor:

Tabloda görüldüğü gibi bir yıl içinde taşıt alım giderleri yaklaşık 2 katına çıkmışHaberleşme ve enerji giderleri de enflasyon oranına yakın bir artış göstermiş. Kırtasiye-baskı giderleri ile temsil-tanıtma giderlerinde ise bir yılda kısmen frene basılmış gibi.

Ancak temsil-tanıtma giderleri bu yılın ilk dört ayında ortalama 65 milyon TL civarındayken, mayıs ayında birden yaklaşık beş katına (316 milyon TL) çıkmış. Yine de bu haliyle geçen yılın mayıs ayındaki 418 milyon TL’nin oldukça altında kalıyor. Umarım ülkemiz en iyi şekilde temsil ediliyordur. 2024’te bu alanda daha fazla gider yapılıyordu, yoksa geçen yıl daha mı iyi temsil ediliyordu?

Bütçe giderlerinde sorunlu kalem: borç faiz giderleri:

Borç faiz giderleri bütçede büyümeye devam ediyor. Özellikle iç borçlanmanın maliyeti bütçeye yansıyor.

Mayıs ayında borç faiz giderleri 111,2 milyar TL, kümülatif olarak 835,8 milyar TL’ye ulaştı. Dahası Haziran ayında yaklaşık 240 milyar TL’lik borç faiz gideri gerçekleştirilecek.

2025 yılı bütçesi için borç faiz giderlerinin bütçe giderlerine oranının yüzde 13,2 ve vergi gelirlerine oranının da yüzde 17,5 olması hedeflenmişti. Bugünkü görünümde borç faiz giderleri/bütçe giderleri oranı yüzde 15,7 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 20,9’a yükselmiş durumda. Bu göstergeler ile bütçe hedeflerinden uzaklaşıldığı anlaşılıyor.

Bütçe açıklarını kontrol altında tutmak, pek çok alanda katkı sağlayacak. Öncelikle devletten beklenen görevlerin ve kamu hizmetlerinin hem kalitesinin artmasına hem de zamanında sunulmasına katkı sağlayacak.

Aksine bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ – T24

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

İsrail-İran Savaşının Türkiye’ye Etkileri

Yayınlanma:

|

İsrail ile İran arasında çıkabilecek uzun süreli bir savaş, sadece çatışmanın merkezindeki ülkeleri değil, çevre ülkeleri ve küresel sistemi de etkileme potansiyeline sahiptir. Türkiye, jeopolitik konumu, enerji bağımlılığı, ekonomik yapısı ve diplomatik ağı nedeniyle bu savaşın en çok etkilenecek ülkelerinden biri olacaktır.

Bu analiz, savaşın Türkiye’ye olası etkilerini altı temel başlık altında ele almaktadır:

1. 🛢️ Enerji ve Ekonomi Üzerindeki Etkiler

İran’ın enerji üretimi ve Hürmüz Boğazı’nın kontrolü, küresel petrol ve doğal gaz arzı için kritik önemdedir. Savaşın bu hattı etkilemesi durumunda:

  • Enerji fiyatlarında sert artış yaşanacaktır. Türkiye’nin petrol ve doğal gazda yüksek dışa bağımlılığı, enerji ithalat faturasını şişirecek, cari açık büyüyecektir.

  • Enflasyonist baskı artar. Akaryakıt ve üretim maliyetlerinin yükselmesi, gıda ve temel tüketim ürünlerinde zincirleme fiyat artışına neden olur.

  • Sanayi ve ulaşım sektörlerinde maliyet artışıyla birlikte tüketici harcamalarında daralma görülebilir.

2. ⚖️ Jeopolitik Denge ve Dış Politika Baskısı

Türkiye, Batı bloku (NATO-ABD) ile İslam dünyası arasında denge kurmaya çalışan bir dış politika izlemektedir. Savaş derinleşirse:

  • Çift yönlü baskı oluşur. ABD, Türkiye’den İsrail lehine daha net bir pozisyon almasını bekleyebilirken; iç kamuoyu ve İslam ülkeleri Filistin-İran eksenine daha yakın bir tavır talep edebilir.

  • Denge politikası zorlaşır. Türkiye, arabulucu rolünü korumak isterken tarafsızlığını da kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir.

3. 🤝 Diplomasi ve Göç Yönetimi

Savaş bölgesine yakın olan Türkiye, bölgedeki göç hareketlerinden doğrudan etkilenebilir.

  • Yeni mülteci dalgası riski doğar. İran, Irak ve Suriye’deki çatışma ve insani krizler nedeniyle Türkiye sınırlarına yeni göç baskıları oluşabilir.

  • İç politikada göç tartışmaları artar. Halihazırda Suriyeli göçmenler konusunda hassas olan kamuoyunda yeni bir göç dalgası sosyal ve siyasi gerilimlere yol açabilir.

4. 🛡️ Güvenlik ve Askeri Riskler

Savaş, bölgedeki tüm askeri dengeleri etkileyebilir ve Türkiye’nin güvenlik ortamını doğrudan sarsabilir.

  • Sınır ötesi gerginlikler: Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki operasyon bölgelerinde İran yanlısı milis gruplarla sıcak temas ihtimali artar.

  • Terör riski ve iç güvenlik tehditleri: İran destekli yapıların Türkiye içinde veya sınır hattında provokatif eylemlere yönelmesi riski oluşur.

5. 📉 Finansal Piyasalara Etkisi

Savaş ortamı, küresel finansal piyasalarda risk algısını artırır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler bu dalgalanmalardan doğrudan etkilenir.

  • Borsa İstanbul’da dalgalanma görülür. Yabancı yatırımcıların riskten kaçışı, Borsa İstanbul’da satış baskısını artırabilir.

  • Döviz kurları ve altın fiyatları artabilir. TL üzerindeki baskı artar; bireyler ve yatırımcılar güvenli liman olarak döviz ve altına yönelir.

6. 🚢 Ticaret ve Sanayiye Etkisi

Türkiye’nin Orta Doğu ve Orta Asya’ya olan ticareti, savaş nedeniyle sekteye uğrayabilir.

  • Dış ticaret yollarında sorun: İran ve Irak güzergâhlarında güvenlik riskleri, lojistik maliyetleri artırır.

  • İhracatçı üreticiler zarar görür. Özellikle makine, inşaat, tekstil ve otomotiv yan sanayi sektörleri sipariş iptalleri ve pazar kaybı riskiyle karşı karşıya kalır.

Sonuç: Türkiye Çok Boyutlu Riskle Karşı Karşıya

İsrail-İran savaşının uzun sürmesi; ekonomi, dış politika, güvenlik, diplomasi ve toplumsal alanlarda zincirleme etkiler yaratır. Türkiye bu süreci, enerji stratejilerini gözden geçirerek, iç güvenlik politikalarını güçlendirerek ve diplomatik dengesini koruyarak yönetmek zorunda kalacaktır.

www.bankavitrini.com


Yayın Notu: Bu analiz www.bankavitrini.com için hazırlanmıştır.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.