Connect with us

BANKA HABERLERİ

KKM yapan firmalar Ticaretten daha fazla kazandı : %32

Yayınlanma:

|

Düşük politika faizi ve makroihtiyati önlemlerle dengeyi sağlama çabasındaki ekonomi yönetimi önümüzdeki haftalarda şirketlere tanınan kur korumalı TL mevduatta ilk dönüşlerin sınavını verecek. Dolar/TL son haftalarda hızlı yükselişini sürdürürken her gün yılın yeni bir zirve seviyesi görülüyor. Dün de dolar/ TL 17.89 lirayı aştı. 11 Ocak’ta şirketlere tanınan KKM hesabı 6 aylık olarak tanımlanmıştı. Ocak sonunda şirketlerin 2021 yılı son çeyrek kur farkı gelirlerine vergi istisnası sağlanmasıyla birlikte ise şubatta şirketlerden hızlı bir KKM’ye dönüş yaşanmıştı. Şubat başında 13.59 lira seviyelerinde olan dolar/TL’nin dün itibariyle gördüğü 17.91 lira seviyesi dikkate alındığında ilk KKM vadesi tamamlandığında şirketlerin 6 aylık getirisi yüzde 31,79 seviyelerinde olacak. KKM hesapları ise 15 Temmuz haftası itibariyle toplamda 1 trilyon 69 milyar 131 milyon lira seviyesine yükseldi.

Dünya Gazetesi’nden Şebnem Turhan’ın haberine göre; Şirketler, KKM’ye döviz veya altın mevduatından TL’ye dönmeleri halinde hak kazanıyor. Şubat başında 1 milyon lira olarak KKM’ye giren şirketler o günkü kur ile 73 bin 584 dolar mevduatın çözmüş oluyordu. Dün itibariyle KKM hesabında 1 milyon lirası olan şirketler için bu mevduatın dolar karşılığı 55 bin 834 dolar oluyor. Döviz mevduatından dönüş olduğu için şirketlerin KKM hesabında aradaki kur farkı Merkez Bankası tarafından karşılanacak. Bu yüzde 31,79’luk bir faiz ödeneceği anlamına geliyor. Böylece 1 milyon lira 1 milyon 317 bin 900 liraya çıkacak.

Döviz mevduatında düşüş yaşandı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre 31 Aralık 2021 itibariyle şirketlerin döviz mevduatı büyüklüğü 89 milyar 101 milyon dolar seviyesindeydi. KKM uygulamaya girse de henüz vergi avantajı duyurulmadığı için ilk haftalarda yoğun bir katılım gözlenmedi. Ancak şubatla birlikte şirketlerin haftalık döviz mevduatında azalma hızlandı. Ve en ciddi katılım 18 Şubat haftasında yaşandı. Geçici vergi beyannamesi süresi uzatılınca 25 Şubat haftasında da katılımlar ivmeli sürdü. Ve mart başında şirketlerin döviz mevduatı 71 milyar 995 milyon dolara kadar indi. Yani üç ayda 16 milyar dolarlık bir çözülme gerçekleşti. 18 Şubat haftasında ise bir haftada 7 milyar dolarlık döviz mevduatı düşüş yaşandı. 14 Temmuz haftası itibariyle de şirketlerin döviz mevduatı 78 milyar 815 milyon dolar seviyesinde. Yine yıl sonuna göre 10.3 milyar dolarlık düşüş gözleniyor.

Şirketlerin döviz mevduatında yaşanan bu çözülme büyük çoğunlukla KKM hesabı olarak evrildi. Sonradan 3 aya düşürülse de vade 6 aylık olarak belirlendiği için de ağustos Merkez Bankası’nın KKM getirisi ödemelerinde oldukça yoğun bir ay olarak geçecek. Kurdaki yüksek seviyeler ve son dönemle BDDK ile Merkez Bankası’nın aldığı önlemler şirketlerin KKM hesaplarında yenileme yapıp yapmayacağına ilişkin soru işaretlerinin durmasına neden oluyor. Bireylerde KKM vadeleri yüzde 96’yı aşan oranlarda yenileniyor.

Vergi istisnası uzatıldı

Öte yandan dün kur korumalı mevduat ve katılma hesaplarında en az üç ay vadeli hesap açan kurumlara, kurumlar vergisi istisnasından yararlanma imkanı 2022 yılı sonuna kadar olan bilanço dönemleri için de uzatıldı. İlgili Cumhurbaşkanı Kararı Resmi Gazete’de yayımlandı.

Karara yönelik verilen bilgide, “Söz konusu Karar ile, 30 Haziran 2022 tarihli bilançolarında yer alan döviz varlıklarını 2022 yılı sonuna kadar kur korumalı mevduat ve katılma hesaplarına yatırıp en az üç ay vadeli olacak şekilde bu hesaplarda değerlendiren kurumların, bu hesaplardan elde ettikleri kazançlarının da kurumlar vergisinden istisna edilmesine imkan tanındı” denildi.

Katılma hesaplarına yönelik vergi istisnası Kurumlar Vergisi Kanunu Geçici 14. Maddesinde düzenleniyor. Bu maddede, kurumların kur korumalı mevduattan elde ettikleri gelirler 31 Mart günlü bilançoları itibariyle kurumlar vergisinden istisna edilmişti. Aynı maddede Cumhurbaşkanı’na Haziran ve Eylül bilanço dönemleri için de uzatma yetkisi verilmişti. Cumhurbaşkanı bu yetkiye dayanarak süreyi her iki bilanço dönemi için uzattı.

Döviz hesabı bulundurma süresi de uzatılmıştı

Bu ay başında Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklikle gerçek kişilerin sahip olduğu döviz mevduatları tarih fark etmeksizin, şirketlerin ise 30 Haziran’a kadar bankadaki mevcut döviz varlıkları kapsama alınmıştı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ’de yaptığı değişikliklere göre, yurt içi yerleşik gerçek kişilerin bankalardaki, yurt içi yerleşik tüzel kişilerin ise 31 Aralık 2021 ile 30 Haziran 2022 dönemindeki herhangi bir tarihte bankalarda mevcut olan dolar, Euro ve İngiliz sterlini cinsinden döviz tevdiat hesabı ve döviz cinsinden katılım fonu hesabı bakiyeleri, hesap sahibinin talep etmesi halinde dönüşüm kuru üzerinden Türk lirasına çevrilebilecek. Söz konusu tebliğ, döviz tevdiat hesapları ve döviz cinsinden katılım fonlarının Türk lirası vadeli mevduat ve katılma hesaplarına dönüşmesi halinde mevduat ve katılım fonu sahiplerine sağlanacak desteğe ilişkin usul ve esasları düzenliyor.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.