Connect with us

Ali Coşkun

Mali Tablolar Her Şeyi Söylemez: Karaktere de Bakılmalı

Yayınlanma:

|

Bir firmaya kredi vermeden önce mali tablolar detaylı analiz edilir.

Peki firma sahibinin iş ahlakını nasıl analiz edebiliriz?

Mali tablolar, bir firmanın geçmiş performansını ve borç ödeme gücünü gösterirken, bu verilerin arkasında insan faktörü-firma sahibi veya yöneticisi- bulunur.

Bu nedenle bir firmaya kredi vermeden önce firma sahibinin iş ahlakı da dikkatlice değerlendirilmelidir.

Nelere dikkat edilmelidir;

1. Geçmiş İş İlişkileri ve Referanslar

Firma sahibinin daha önceki iş ortakları, tedarikçileri, müşterileri ve hatta rakipleriyle olan ilişkileri, iş ahlakı hakkında değerli bilgiler sunar. Bu kişilerle yapılan görüşmelerde, sözünde durup durmadığı, ödemelerini zamanında yapıp yapmadığı, kriz anlarında sergilediği tutum gibi unsurlar değerlendirilir. Özellikle uzun süreli iş ortaklıkları, karşılıklı güvenin göstergesidir ve iyi bir iş ahlakının varlığına işaret eder.

2. Moralitesi

Firma sahibinin geçmişteki çek/senet ve icra kayıtları incelenerek mali yükümlülüklerini ne kadar ciddiyetle ele aldığı analiz edilir. Her ticari başarısızlık etik dışı davranış anlamına gelmez ancak borçlardan kaçma girişimleri, yasal boşluklardan faydalanarak sorumluluklarını yerine getirmeme gibi davranışlar ciddi iş ahlakı sorunlarının habercisidir.

3. Sözlü ve Yazılı Taahhütlere Bağlılık

Firma sahibinin verdiği sözlere ne ölçüde sadık kaldığı, iş ahlakının en temel göstergesidir. Bir sözleşmenin maddelerine uymanın yanı sıra sözlü mutabakatlara ne kadar bağlı kaldığı da önemlidir. Bu durum, güvenilirlik ve saygınlık açısından önemlidir.

4. Çalışanlara Karşı Tutum

İş ahlakı, sadece dış ilişkilere değil iç yapıya da yansır. Çalışanlarına karşı sergilediği tutum, etik değerlere ne kadar bağlı olduğunu ortaya koyar. Çalışanların maaşlarının zamanında ödenmesi, güvenli ve adil bir çalışma ortamı sağlanması, ayrımcılık yapmadan davranılması, iş ahlakını doğrudan yansıtır.

5. Vergi ve Yasal Yükümlülüklere Uyum

Yasalara uyum, iş ahlakının vazgeçilmez bir parçasıdır. Firma sahibinin vergi yükümlülüklerini düzenli olarak yerine getirip getirmediği, SGK primlerini ödeyip ödemediği incelenmelidir. Devlete ve topluma karşı sorumluluklarını ciddiye alan bir iş insanı, etik değerlere sahip olduğunu gösterir.

6. Kriz Zamanlarındaki Davranışlar

Krizler, bir kişinin karakterini ve iş ahlakını en açık şekilde ortaya koyan dönemlerdir. Firma sahibi zor zamanlarda çalışanlarını, iş ortaklarını ve bankaları bilgilendirerek şeffaf bir iletişim kuruyor mu? Çözüm odaklı mı davranıyor yoksa sorumluluklardan kaçıyor mu? Bu tür davranışlar, gelecekte yaşanabilecek olası sorunlara karşı ipucu verir.

Bir firmanın kredi değerliliği yalnızca bilançosundaki rakamlarla ölçülemez. Bu rakamları oluşturan kararları veren firma sahibinin değerleri, sorumluluk anlayışı, dürüstlüğü ve etik yaklaşımı da en az mali veriler kadar önemlidir.

Bir iş insanının sermayesi, bilançoda değil vicdanında yazan rakamdır.

Büyük işler cesaretle kurulur ama ancak ahlakla ayakta kalır..

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Uzun ömürlü şirketlerin sırrı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Yıllardır sahada olan, binlerce firmayı yerinde ziyaret etmiş biri olarak ve son 4,5 yıllık özel sektör tecrübemin süzgecinden geçirdiğim gözlemlerimle net olarak ifade edebilirim ki:
Türkiye’de şirketlerin ticari ömürleri genellikle 15 ila 25 yıl arasında kalıyor. Bu süreden sonra ya büyüyemiyor, ya küçülüyor, ya da tamamen yok oluyorlar.

Artık bir firmanın ekonomik sıkıntıya girmesi, konkordato ilan etmesi veya iflas etmesi beni hiç şaşırtmıyor. Çünkü bu gidişatın arkasında çok yaygın ama aynı zamanda göz ardı edilen yapısal eksiklikler var.

Konu oldukça kapsamlı. Daha önce bu alanlarda pek çok yazı kaleme aldım, örnekler sundum, analizler yaptım. Ancak bu yazıda meselenin özünü özetle ortaya koymak istiyorum:

Krize Giden Yolun İşaretleri

Bir şirket eğer;

  • Kurumsallaşmaya

  • Liyakata

  • Bilgiye ve tecrübeye

  • Şirket içi eğitime

  • Sağlıklı iç ve dış iletişime

  • Değişime ayak uydurmaya

  • Gerçek profesyonelliğe

  • Ticari ahlâka

  • Ekip ruhuna

  • Ve en önemlisi, personeline gereken önemi vermezse…

Bu şirketin krize girmesi, konkordato ilan etmesi hatta iflasa sürüklenmesi kaçınılmazdır.

Uzun Ömürlü Şirketlerin Ortak Sırrı

Başarılı ve uzun ömürlü firmaları incelediğinizde görürsünüz ki bu şirketlerin ayakta kalma gücü sadece maddi sermayelerinde değil;

  • Kurumsal kültürlerinde,

  • Sağlam kadrolarında,

  • Ve en önemlisi doğru zihniyetlerinde saklıdır.

Sermaye, bir şirketi doğurabilir.
Ama onu yaşatacak olan şey; zihniyet, kadro ve kültür birlikteliğidir.

Türkiye’de özel sektörün gelişimi için artık klasik “aile şirketi” yapısından çıkıp sürdürülebilir, kurumsal, liyakat esaslı ve insan odaklı bir anlayışa geçilmesi gerekiyor.

Yoksa şirketlerin 15-20 yılda tükenip gitmesi “tesadüf” değil, bir sistem sorunudur.

“Zihniyeti değişmeyen şirketin geleceği olamaz.”

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

Ali Coşkun

Patronlara Uyarı: Banka Kredileri, Özkaynak Değildir

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bir çok şirkette hâkim olan bir anlayış var. Sipariş varsa satış vardır, satış varsa büyüme vardır, büyüme varsa işler yolundadır. Bu durum umut verici görünse de arka plandaki finansal gerçekler çoğu zaman ihmal ediliyor. Özellikle büyümenin tamamen banka kredileriyle finanse edildiği şirketlerde bu durum ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlara yol açıyor.

Bilançoların %70’i banka borçlarından oluşmaktadır.Şirketlerin çoğu kısa vadeli banka kredileriyle günlük operasyonlarını döndürmeye, uzun vadeli yatırımları ise işletme sermayesiyle karşılamaya çalışıyor. Bu yapısal sorun, finansmana erişimin iyice kısıtlandığı, bugünkü gibi yüksek faizli bir ortamda daha da riskli hale geliyor.

Bugün TL faiz oranları basitte %55 – 60’lara dayanmış durumdadır. Bileşiği ise tefeci faizlerine gelmektedir. Bu faiz oranlarıyla mevcut kredi borçlarının çevrilmesi, ödenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.

Peki, neden şirketler bu kadar fazla banka kredisi kullanıyor?

Çünkü çoğu patron için kredi bir tür “ öz sermaye ” gibi görülüyor. Oysa bu en büyük ve en tehlikeli yanılgılardan biridir.

Kredi, bir finansman aracıdır. Örneğin tedarikçiden alınan vadeli mal gibi bir gün ödenmesi gereken bir borçtur. Sermaye değildir. Ortakların koyduğu, özkaynak hiç değildir.

Kredi riski, şirkete değil bankaya aittir sanılıyor ama durum tam tersidir.

Üstelik bu kredi bağımlılığı, iş dünyasında “büyüme tutkusu” ile birleşince daha da tehlikeli hale geliyor. Patron sipariş almanın heyecanıyla yeni yatırımlara koşuyor, üretim kapasitesini artırıyor, yeni makineler alıyor ama bu harcamaların tamamı krediyle finanse ediliyor.

Satışlar artsa da kârlılık aynı oranda artmıyor. Çünkü artan faiz yükü,nakit çıkışlarını eritiyor. Firma büyüdükçe özkaynağı zayıflıyor, borç/özsermaye oranı bozuluyor ve finansal yapı kırılgan hale geliyor.

Bugün konkordato ilan eden firmaların çoğu “büyüme dönemlerinde” kontrolsüz borçlanan firmalardır. İşler iyi giderken alınan kredilerin geri ödemesi, ekonomi yavaşladığında ya da faizler bugünkü gibi yükseldiğinde imkânsız hale gelir. Aslında ortada bir krizden çok kötü yönetilen bir finansman yapısı vardır.

Büyüme ciro ile ölçülmemelidir. Karlılık, nakit akışı, özkaynak karlılığı, borç çevirme oranı gibi göstergelerde önemlidir. Aksi halde bilançosu hormonlu şişmiş, borç yükü altında ezilen firmalarla dolu bir ekonomik yapı oluşur.

Ve bunun en temel sebebi şudur:

Kredinin, özkaynak olmadığı gerçeğinin farkında olunmamasıdır.
Patronlar artık şunu net bir şekilde anlamalı ;
Kredi bir borçtur. Bir gün geri ödenmek zorundadır. Kâr etmeyen, nakit sağlamayan bir yapının borçla büyümesi sürdürülebilir değildir.
Bu yolun sonu konkordatodur, iflastır.
Finansal disiplini olmayan bir büyüme çöküşün habercisidir.
İş dünyasının yaşaması için “krediye değil, kârlılığa” odaklanan bir zihniyet değişimi şarttır.
Özkaynak olmadan büyümek temelsiz bina yapmaya benzer. İlk sarsıntıda yıkılır.

Ali ÇOŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.