Connect with us

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Mastercard, “Karbon Hesaplayıcı”yı geliştirdi

Yayınlanma:

|

Mastercard, Doconomy ile işbirliği yaparak tüketicilerin satın alımlarında karbon ayak izini takip etmelerini ve anlamalarını sağlayan Karbon Hesaplayıcı’yı geliştirdi.

Şirketten yapılan açıklamaya göre Mastercard, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü kutlayarak, İsveçli fintech şirketi Doconomy ile olan iş birliği ve Sürdürülebilir Kartlar Programı’nın genişletilmesi yoluyla sürdürülebilirliğe olan bağlılığını bir kez daha teyit etti.

Mastercard, geliştirdiği Karbon Hesaplayıcı’yla tüketicilerin satın alımlarında karbon ayak izini takip etmelerini ve anlamalarını sağlayıp, kullanıcıların harcamalarının çevresel etkisi hakkında ayrıntılı bilgiler sunarak, daha çevre dostu karar vermelerini teşvik ediyor.

2018’de başlatılan Mastercard’ın Sürdürülebilir Kartlar Programı, ödeme kartlarında ilk kullanım PVC plastiğinin kullanımını azaltmada önemli ilerlemeler kaydetti.

2028’e kadar, tüm yeni üretilen Mastercard plastik ödeme kartlarının geri dönüştürülmüş veya biyolojik kaynaklı malzemelerden yapılması planlanıyor. Bu kartların sürdürülebilirlik iddialarını doğrulamak için bağımsız üçüncü taraf denetçiler tarafından onaylanan bir sertifikasyon programı da bulunuyor.

Mastercard Wildlife Impact Kartı ise tehlike altındaki türlerin yaşam alanlarını korumak amacıyla her kart satın alımında Conservation International’a 1 dolar bağış yapılmasını sağlıyor. Kartların son kullanma tarihleri, kart üzerinde tasvir edilen türlerin tahmin edilen yok olma tarihleriyle uyumlu olup, korunmaları konusundaki aciliyeti vurguluyor.

Mastercard bu girişimiyle, 40 milyon hektar kara ve 4,5 milyon kilometrekare deniz alanının korunmasını desteklemeyi hedefliyor.

– 600’den fazla kampanyayla 150’den fazla iş ortağını mobilize etti

Mastercard, 2020’de başlattığı Priceless Planet Coalition ile iklim krizine global bir çözüm geliştirmek üzere çalışmalarını sürdürüyor. Bu koalisyon kapsamındaki 600’den fazla kampanyayla 150’den fazla iş ortağını mobilize etti.

Ayrıca yeniden ağaçlandırma projelerine katkıda bulunmayı kolaylaştırarak küresel olarak 100 milyon ağacın yeniden dikilmesini hedeflerine dahil etti.

Mastercard Sustainability Lab’de çevresel ve sosyal sürdürülebilirliği teşvik etmek için ileri teknolojileri kullanarak iklim bilincine sahip yeni ürünler ve hizmetler yaratılması amaçlanıyor.

Buna ek olarak, müşterilerine sürdürülebilir iş modelleri sunarak çevresel etkileri azaltmalarına ve daha yeşil çözümler geliştirmelerine yardımcı oluyor.

Mastercard’ın 2050’ye kadar net sıfır emisyona ulaşma taahhüdünün bir parçası olan tüm bu girişimlerin yanı sıra operasyonlarında yenilenebilir enerji kullanımını artırma ve enerji verimliliğini sağlama konusundaki çabalarını da sürdürüyor. Dünya genelindeki tüm tesislerinde yüzde 100 yenilenebilir elektrikle LEED sertifikalı binalar kullanıyor. Şirket, tedarik zinciri boyunca da karbon emisyonlarını azaltmak için çeşitli programlar yürütüyor.

Okumaya devam et

Erol Taşdelen

Tekstil Sektörü sil baştan: Pamuk Yasaklanıyor, sağlıkçılar endişeli…

Tekstilin aşırı tüketim nedeni ile üretimi yetersiz hale gelen Pamuk ve Yün’ü terk ederek Pterol ürünü olan Polyester kumaşa geçmesi tartışmaları da beraberinde getirdi. Tesktil sektörü talebi karşılayabilmek ve maliyetleri düşürmek için Polyester ürünleri Çevreci ve Geri Dönüşüm savunması ile savunurken Toplum Sağlık uznamları sağlık açısından Petrol Ürünlerinin kansorejen etki yaptığını öne sürerek tekstilden tamamen yasaklanmasını savunuyor. Yasal düzenlemeler ise Petrol Ürünleri kullanmak isteyen üreticilerin lehine ilerliyor…

Yayınlanma:

|

Avrupa Birliği (AB), sağlıkçıların ciddi kaygılarını içeren itirazlarına rağmen çevre kirliliğiyle mücadele kapsamında Plastik ve Tekstil sektörlerinde köklü değişiklikler yapıyor.

2025 yılından itibaren PET plastikten üretilen şişelerin en az %25 oranında geri dönüştürülmüş malzeme içermesi zorunlu hale geliyor. 2030 yılında bu oran %50’ye çıkarılacak. Bunu yanında, doğaya atılmaması için plastik şişelerin kapaklarının tamamen çıkarılamaz şekilde tasarlanması da mecburi olacak.

Yeni düzenelmeler Tekstil sektöründe de büyük bir dönüşümü beraberimnde getirecek. AB’nin döngüsel ekonomi politikaları kapsamında, 2050 yılına kadar tüm tekstil ürünlerinin geri dönüştürülebilir olması planlanıyor. Bu çerçevede, pamuk gibi geri dönüştürülmesi zor doğal liflerin yerine, plastik şişelerden elde edilen Polyester kumaşların kullanımı teşvik edilecek.

GERİ DÖNÜŞÜM SEKTÖRÜ GÖZDE OLDU!

AB’nin Teksitlde Sürdürülebilir sloganı ile savunduğu Polyester ürünlerin Petrol kaynaklı olduğu gzö ardı ederek çevresel etkiler ile öne sürmesi ve bu yönde yasal düzenlemelere gitmesi Geri Dönüşüm Sektöründe faaliyet gösteren firmalara olan ilgiyi de artırmış durumda. Bu firmalar geri dönüşüm ürünlerin tekrar ekonomiye kazandırarak çevreye olumlu katkı sunduklarını savunurken yeni düzenlemeler bu firma ürünlerine olan talebi de artırmış durumda. Türkiye aynı zamanda AB ülkelerinin Geri Dönüşüm ürünlerini en fazla ithal eden ülkeler grubunuda yer alırken yerli çevreciler de bu ürünler o kadar kıymetli niçin bizim gibi ülkelere bu ürünleri gönderiyorlar eleştirilerini yapıyor.

SAĞLIKÇILAR ENDİŞELİ: PEROL ÜRÜNLERİ KANSOREJEN!

Düzenlemeler her ne kadar Çevreci ve Geri dönüşü teşvik edecek şekilde sunulsa da Sağlıkçıların yeni uygulama ile ilgili ciddi kaygıları var. Zira, başta PET’den elde edilen iplikler gibi Polyester ve Akrelik ipliklerin ana hammaddesi PETROL! PETROL’den elde edilen ipliğin direkt vücut ile temas temesi, güneş ışığına maruz kalması içindeki üretim aşamasındaki kiyasallar ile birleşince ciltte ciddi deformelere ve  kansorejen maddeler içerdiği için direk İnsan hayatını tehdit ettiğine yönelik kaygılar da artmış durumda. Her ne kadar Tekstil Polyester ve Akrelik ağırlıklı kumaş ve ürün üretmeye yoğunlaşsa da bu ürünlerin İnsan hayatını tehdit edeceği yönündeki kaygıların da yersiz olmadığı buna karşılık Dünya Sağlık Örgütü’nün yeterli açıklama yapmaması ve tavır almaması eleştirilere neden oluyor.

SAVUNMA: PAMUK VE YÜN ÜRETİM YETERSİZ!

Doğal ve sağlıklı olan Pamuk ve Yün’ün maliyetler ve yetersiz üretilmesi nedeni ile Tekstilde kullanılması tercih dışına itilirken bunu çözümü ise az tekstil ürünleri tüketiminden geçiyor, fakat dünya genelindeki aşırı Tüketim Alışkanlığı yaratılması bu ihtiyacı karşılamak için alternatif yol arama arayışını tetikkiyor. AB’de kişi başına tekstil tüketimi yıllık 25 kg’a gelmiş durumda. Toplum yararına bildirimlerde bulunan Sağlıkçılar ise Tekstil tüketiminin  düşürülerek tekrar doğal olana Pamuk ve Yün ürünlere dönülmesini savunuyor. Günümüz aşartlarında kısa sürede bunun olamayacağını fakat en azından iç çamaşırların Pamuk ve Yün ürünlerden seçilmesinin Petrol ürünü olan Polyerter kumaşların olumsuz etkisini azaltacağını savunuyorlar. Pamuk ve Yün ürünlerindeki fiyat artışı ise Polyester ürünlere olan tercihi artırmış durumda. Diğer taraftan petronden elde edilen kumaşlarda elektik, dayanıklılık gibi özellikler öne çıkarılarak tüketin de artırılmış durumda. Poliyester kumaştan yapılan ürünler ayakkabı sektöründen, konfeksiyone, ev tekstilinden araç kumaşlarına kadar birçok sektöre yayılmış durumda…

Erol TAŞDELEN-Ekonomist      www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

GÜNCEL

Türkiye, sürdürülebilir ekonomik büyüme için endüstriyel ortaklığa katılım belgesini imzaladı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, günümüzün rekabetçi küresel ortamında bölgesel iş birliğinin öneminin arttığına değinerek, “Sürdürülebilir kalkınma hedeflerimize ulaşmak için teknoloji odaklı yaklaşımla iş birlikçi projeler hayati önem taşıyacak. Türkiye, ekonomik çıkarların ötesinde, tüm üye devletlerde iş birliğini geliştirmeye derinden kararlıdır. Biz sadece ortak değiliz; biz kardeşiz, eski dostuz, güzel ve bereketli bölgemizin koruyucularıyız. Bu büyük bağlar iş birliğimizi güçlendirmelidir.” dedi.

Bakan Kacır, Katar’da “Sürdürülebilir Ekonomik Kalkınma için Sanayi Ortaklığı Yüksek Komite Toplantısı’na katıldı. Kacır, burada yaptığı konuşmada Türkiye’nin, Sürdürülebilir Ekonomik Kalkınma için Sanayi Ortaklığı kapsamında 2022 yılında başlatılan çalışmalara büyük değer verdiğini söyledi. Bu girişimin, tedarik zinciri güvenliğinin güçlendirilmesinde, yerelleşmenin teşvik edilmesinde, entegre katma değerli üretimin teşvik edilmesinde ve nihai olarak üye ülkeler arasında sürdürülebilirlik odaklı ekonomik büyümeye ve çeşitlenmeye katkıda bulunulmasında önemli bir rol oynadığını kaydeden Kacır, “Bu, günümüz konjonktüründe refah ve refahın en önemli katsayısı olan karşılıklı bağımlılık yoluyla bölgesel barış ve istikrara mutlaka katkı sağlayacaktır. Bu ortaklığın büyük potansiyelinin bilincinde olarak, Türkiye’nin katılımının tüm ortak ülkelere önemli faydalar sağlayacağından eminiz. Ayrıca Katar’ın katılımı endüstriyel iş birliğini daha da geliştirecek ve çeşitli sektörlerde daha sağlam iş birliklerinin önünü açacak.” dedi.

“TÜRKİYE’DE 83 BİNDEN FAZLA ULUSLARASI ŞİRKET FAALİYET GÖSTERİYOR”

Kacır, Türkiye’nin, dirençli ve hızlı büyüyen ekonomisiyle iş dostu politikalar, derin bir yetenek havuzu ve Avrupa, Asya ve Afrika arasında köprü oluşturan stratejik pazar erişimi sunduğunu belirterek, “Türkiye, 4 saatlik uçuş mesafesi içerisinde 1,3 milyar nüfusa ve Avrupa, Asya ve Afrika’da toplam 28 trilyon GSYİH değerinde bir pazara kolay erişim imkanı sunuyor. AB ile Gümrük Birliği, Türkiye’de üretilen ürünlerin bu pazarlara gümrük vergisi olmadan girebilmesini sağlıyor. Güçlü üretim tabanı, dinamik iş gücü ve gelişmiş lojistik altyapısıyla Türkiye, çok uluslu şirketlerin Ar-Ge merkezleri, tasarım birimleri, satın alma ofisleri, lojistik merkezleri ve bölge genel merkezlerini işlettiği bölgesel bir güç merkezine dönüşmüştür. Şu anda Türkiye’de 83 binden fazla uluslararası şirket aktif olarak faaliyet göstermektedir. Küresel değer zincirlerine entegre olma yeteneğimiz, hem ihracat ürünlerimizi hem de pazarlarımızı çeşitlendirmemize ve sürdürülebilir ekonomik büyüme sağlamamıza olanak tanıdı. Ayrıca, yüksek katma değerli ve teknolojik açıdan gelişmiş üretime olan güçlü bağlılığımız, küresel rekabet gücümüzü önemli ölçüde artırdı. Yalnızca geçtiğimiz yıl toplam ihracatımızın yüzde 41’ini orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünler oluşturdu. Türkiye, 2024 yılında ihracatta tarihi bir dönüm noktasına ulaşarak 262 milyar doları aştı. İhracatımızın yüzde 94,1’ini sanayi ürünleri oluşturuyor.” ifadesini kullandı.

“MADEN ÇEŞİTLİLİĞİ BAKIMINDAN 10’NCU BÜYÜK ÜLKEYİZ”

“Türkiye’nin geniş yeteneklerinin bu ortaklığın stratejik hedeflerine önemli katkı sağlayacağından eminim” diyen Kacır konuşmasına şöyle devam etti:

“Verimli topraklarımız ve farklı iklim koşullarımız güçlü bir tarım sektörünü garanti etmektedir. Türkiye, 2,2 milyonun üzerinde üretici ve 30 bin şirketin desteklediği dünyanın önde gelen tarım üreticilerinden biridir. Tarımsal üretim açısından Türkiye, 2023 yılında toplam 68,5 milyar dolarlık tarımsal üretimle Avrupa’da birinci sırada yer aldı. Türkiye ilaç sektörü dinamik ve stratejiktir. Şu anda 169 ülkeye 12 binden fazla ürün ihraç ediyoruz ve piyasa değeri 2,2 milyar ABD dolarını aşıyor. Ülkemizin sanayileşme stratejisinin tarihi bir temel taşı olan tekstil sektörü, hızlı geri dönüş sürelerinden, önemli pazarlara yakınlıktan ve yenilikçi tasarımdaki güçlü yeteneklerden faydalanmaktadır. Türkiye hem hazır giyim hem de hazır giyim sektörünün yanı sıra tekstil ve hammaddelerinde de dünyada 6’ncı sırada yer alıyor. Türkiye, 694 milyon tonun üzerinde rezerviyle Çin’den sonra dünyanın en büyük ikinci nadir toprak element rezervine sahiptir. Türkiye, maden çeşitliliği açısından 10. büyük ülke olup, 60’a yakın farklı türde maden çıkarmaktadır. Özellikle dünya doğal taş rezervlerinin yüzde 40’ına sahip olmamız, küresel madencilikteki önemimizi pekiştiriyor. İttifak Üyeleri ile potansiyel iş birliği alanlarına bakıldığında Türkiye, 55 milyar dolarlık kimya sanayi ithalatçısıdır.”

İŞ BİRLİĞİNİ GELİŞTİRME MESAJI

Günümüzün rekabetçi küresel ortamında bölgesel işbirliğinin öneminin arttığına değinen Kacır, “Endüstriyel Ortaklık Entegrasyonu, zengin doğal kaynaklarımızı, vasıflı iş gücümüzü, büyük iç pazarımızı ve sağlam altyapımızı sinerjilendirerek bölgemizin küresel rekabet gücünü artırmada önemli bir rol oynayacaktır. Teknolojik gelişmeler ve iş birliği, ekonomik büyümenin ve ortaklığımızın temel itici güçleridir. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerimize ulaşmak için teknoloji odaklı yaklaşımla işbirlikçi projeler hayati önem taşıyacak. Dijital dönüşüm, yarı iletkenler, çipler ve yapay zekâ gibi yeni gelişen alanlar, tüm endüstriyel sektörlerde verimliliği artıracak, maliyetleri düşürecek ve inovasyonu teşvik edecek. TÜBİTAK BİLGEM, tarımdan ilaca kadar çeşitli sektörlerde ileri teknolojiler geliştirmektedir. Dijitalleşme ve yapay zeka konusundaki uzmanlıkları, üretim sistemlerinin optimize edilmesine yardımcı oluyor ve bu işbirliğine dahil olan ülkeler için paha biçilmez bir ortak olacaklarına inanıyoruz. Türkiye, ekonomik çıkarların ötesinde, tüm üye devletlerde iş birliğini geliştirmeye derinden kararlıdır. Biz sadece ortak değiliz; biz kardeşiz, eski dostuz, güzel ve bereketli bölgemizin koruyucularıyız. Bu büyük bağlar iş birliğimizi güçlendirmelidir.” diye konuştu.

Yapılan konuşmaların ardından tüm üyeler tarafından Türkiye ve Katar’ın Sürdürülebilir Ekonomik Büyüme İçin Endüstriyel Ortaklığa katılım belgesi imzalandı.

SÜRDÜRÜLEBİLİR EKONOMİK KALKINMA İÇİN SANAYİ ORTAKLIĞI

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve Ürdün Mayıs 2022’de Abu Dabi’de gerçekleştirilen ortaklık lansmanı ile yeni endüstriyel fırsatların kilidini açmak ve katılımcı ülkelerde, öncelikli gıda ve tarım, gübre, ilaç, tekstil, mineraller ve petrokimya sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlamak için Sürdürülebilir Ekonomik Büyüme İçin Endüstriyel Ortaklığı’nı duyurdular. Temmuz 2022’de Kahire’de gerçekleştirilen 2. Üst Komite Toplantısı’nda Bahreyn, Ocak 2024’te Bahreyn’de gerçekleştirilen 4. Üst Komite Toplantısı’nda Fas ortaklığa katıldı. Türkiye ve Katar’ın da üyeliğe katılımıyla üye devletlerin sayı 7’ye yükseldi.

Ortaklık kapsamında üye ülkeler, kaynakları ve endüstrileri entegre ederek ve rekabet avantajlarından yararlanarak kendi sanayi sektörlerini büyütmek için iş birliği yapacaklar. Ayrıca, ortaklık ile üretim maliyetlerinin azaltılması, tedarik zincirlerinin güvence altına alınması, daha fazla iş fırsatının yaratılması, ekonomik kalkınmaya katkıda bulunulması, kendi kendine yeterliliğin teşvik edilmesi, endüstriyel büyümenin ve rekabet gücünün artırılması hedefleniyor.

Okumaya devam et

GÜNCEL

Yapay Zeka ve Robotlar 2025’te Küresel Ekonomiyi Yeniden Şekillendirecek!

Yayınlanma:

|

Yazan:

2025 yılı itibariyle, yapay zeka (YZ) ve robot teknolojileri, küresel ekonomiyi köklü şekilde dönüştürüyor. YZ pazarının 190 milyar dolara ulaşması ve robotların üretim hatlarında kullanımının %75’e çıkması bekleniyor. Bu değişim, sadece üretim süreçlerini değil, tüm endüstriyel yapıyı dönüştürecek.

Burak Yaka, Elektrik Elektronik Mühendisi ve uzun yıllardır global firmaların üretim tesislerinde yönetici olarak görev alan uzman, bu dönüşümü şu şekilde açıklıyor: “Yapay zeka ve robotların üretim süreçlerine entegrasyonu, verimlilikte %30 artış sağlayacak. Üretim hızlanacak, hata oranları düşecek ve maliyetler önemli ölçüde azalacak.”

Endüstriyel robotların sayısının 2025 yılı itibariyle dünya genelinde 3,5 milyon adedi aşması bekleniyor. Bu teknolojilerin hızla yayılmasıyla, üretim süreçlerinin daha verimli hale gelmesi, iş gücünün yerini alacak robotlarla birlikte %20 daha düşük maliyetli üretim sağlanacak.

Yapay zekanın ekonomik etkileri de büyük. 2024 yılı itibariyle 120 milyon iş kaybı beklenirken, dijitalleşme ve otomasyon sayesinde 200 milyon yeni iş alanı doğacak. YZ ve robot teknolojilerinin iş gücü üzerindeki etkisi ise, sektörel bazda büyük değişimlere yol açacak. Özellikle finansal analizler, veri işleme ve müşteri hizmetleri gibi alanlarda ChatGPT ve DeepSeek gibi yapay zeka sistemleri verimliliği %40 oranında artıracak.

Burak Yaka: “Bu dönüşüm, hem üretim maliyetlerini düşürerek rekabeti artıracak, hem de şirketlerin küresel pazarda daha güçlü bir konum elde etmesini sağlayacak. Ancak teknolojilere uyum sağlamak, her şirket için kritik olacak,” diyor.

Özellikle otomotiv ve sağlık gibi sektörlerde robot teknolojilerinin yaygınlaşması, sektörel büyümeyi hızlandıracak. Çin’deki fabrikalar, robotik üretimin yaygınlaşmasıyla üretim hızını %20 artırdı ve %40 daha düşük maliyetle üretim yapabiliyor. Aynı şekilde, sağlık sektöründe robotik cerrahiler, operasyon maliyetlerini düşürürken, teşhis süreçlerini de hızlandıracak.

Ekonomiye Etkisi:
Yapay zeka ve robot teknolojileri, sadece üretim değil, küresel ekonomiyi de etkileyecek. YZ’nin ekonomiye olan katkısının 2025 yılı itibariyle 15 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Bu dönüşüm, küresel ticaretin hızlanmasını, iş gücünün verimli hale gelmesini ve ülke ekonomilerinin dijitalleşmesini sağlayacak. Ancak, bu dönüşüm sürecinde dijital becerilere sahip olmayan ülkeler, gelişmiş ekonomilere kıyasla geride kalabilir.

Sonuç olarak, yapay zeka ve robot teknolojileri küresel ekonomiyi dönüştürmeye devam edecek. Şirketler, dijitalleşmeye hızla uyum sağlamak zorunda kalacak, aksi takdirde rekabet gücünü kaybedebilirler. Endüstriyel üretimdeki bu büyük dönüşüm, ekonomilerde yeni fırsatlar yaratırken, aynı zamanda önemli zorluklar da ortaya çıkaracak.

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.