Connect with us

BANKA HABERLERİ

MERKEZ BANKASI : 5 AYDA 80 MİLYAR LİRA ZARAR ETTİ

Yayınlanma:

|

Her yıl yüksek kâr edip Hazine’ye aktaran, böylece bütçe gelirlerini artıran Merkez Bankası, bu yılın daha ilk aylarında zarar etmeye başladı. 13 Mayıs Merkez Bankası bilançosunda 80 milyar TL zarar gözüküyor.

DW Erdal Sağlam’ın haberine göre; bu zararın en önemli nedeni kurlarda meydana gelen artış. Kurlardaki artış devam ettiği sürece, Kur Korumalı Mevduata (KKM) ödenen kur farkları nedeniyle, Hazine gibi Merkez Bankası’nın yükü de büyümeye devam edecek. Merkez Bankası hem KKM’ye yapılan ödemeler, hem yeniden değerleme zararı nedeniyle, yılsonu bilançosunda büyük zarar rakamları yazmak zorunda kalacak.

Merkez Bankası düşük faiz oranlarıyla fonlama yapmaya devam ettiği için de zarar ediyor. Hükümetin isteği üzerine Merkez Bankası’nın önümüzdeki dönemde yatırım taahhütlü avans kredisi (YTAK) kredilerini artırması halinde faiz nedeniyle edeceği zarar önemli rakamlara ulaşabilir. Özetle; 2022 yıl sonu bilançosunda Merkez Bankası ciddi zarar rakamlarıyla karşı karşıya kalabilir.

Merkez’in zararını önlemek mümkün mü?

Uzmanlar bunu önlemenin, ancak Merkez Bankası’nın faiz oranlarında artırıma gitmesiyle mümkün olabileceği görüşündeler. Yüksek miktarda fonlama yapıldığı için, faiz oranlarında yapılacak artırımlarla faiz geliri sağlanıp, zararın telafi edilebileceğini belirtiyorlar. Böyle bir seçeneğin siyasi baskı nedeniyle şu anda çok zor gözüktüğü, dolayısıyla yıl sonunda zararın kaçınılmaz gözüktüğü konuşuluyor.

Merkez Bankası’nın kâr ettiği zaman bunu sermaye sahibi olan Hazine’ye aktardığını kaydeden uzmanlar, zarar ettiği zaman da bu zararın Hazine tarafından karşılanması gerektiğini belirttiler. Merkez Bankası’nın kısa vadeli avans vererek Hazine’yi desteklediği 1990’lı yıllarda, Banka Hazine’yi ucuz faizle fonladığı için doğal olarak zarar ettiği hatırlatılıyor. 1990’lı yıllarda Merkez Bankası’ndan ucuz kredi kullanan Hazine, Banka zarar ettiğinde de yılsonunda bu zararı karşılamak için devlet tahvili vermek zorunda kalmıştı.

Eskiden zararlar nasıl telafi ediliyordu?

Merkez Bankası kâr ettiğinde, kârlarından bir bölümünü ihtiyat akçesi olarak yedekte tutuyordu. 2002 ve sonrası 3 yıl küçük tutarlarda zarar eden Merkez Bankası’nın bu zararları ihtiyat akçelerinden karşılanmış, Hazine’den tahvil almak zorunda kalmamıştı. Ancak 2019 yılından itibaren hükümetin isteğiyle, ihtiyat akçelerinin çok büyük bölümü de yine Hazine’ye aktarılmaya başladı. Dolayısıyla neredeyse hiç kalmayan ihtiyat akçeleriyle bu işin kapatılamayacağı da ortada.

Bu da son yıllarda bütçeye ettiği kârlarla büyük katkılar yapan Merkez Bankası’nın bu işlevini yitirmesi anlamına gelecek. Bütçe önemli bir gelir kalemini kaybedeceği gibi, tam tersine Merkez Bankası bütçeye yük olmaya başlayacak diyebiliriz. Çünkü yıl sonu bilançosunda zarar yazması halinde Hazine bütçeden karşılanmak üzere Merkez Bankası’na ödeme yapacak. Buna ek olarak 2023 bütçesinde de artık Merkez Bankası katkısı olamayacak.

Kalem oyunuyla bilançoya müdahale mümkün mü?

Bu arada “Zarar etse bile Merkez Bankası’nın kalem oyunlarıyla yıl sonu bilançosunda zararı kâra çevirebileceği” kuşkusunun olduğunu da söylemek gerekiyor. Bunun nedeni ise 2021 yıl sonu bilançosunda yapılan kalem oyunları.

Geçtiğimiz yıl Aralık ayı içinde bilançoya bakıldığında Merkez Bankası’nın yıl sonunda 60-70 milyar TL civarında zarar etmesi bekleniyordu. Ancak yılın son günü yapılan kalem oyunuyla Merkez Bankası yıl sonu bilançosunda 57 milyar TL kâr etmiş göründü. Bu kâr ve önceki yıllardan kalan ihtiyat akçelerinin büyük bölümü yapılan olağanüstü genel kurul kararıyla avans olarak Hazine’ye ödendi.

Uzmanlar kalem oyununu altın hesaplarının yeniden muhasebeleştirilmesinden kaynaklandığını düşünüyor. Bu yıl zarar etmesine rağmen kalem oyunuyla kâra geçirilmesinin ise neredeyse imkânsız olduğu görüşündeler. Geçen yıl bilançoda yapılan düzeltmenin ancak bir sefer olabileceği artık bu yöntemin de kullanılamayacağını belirtiyorlar. Dolayısıyla kurlar üzerindeki baskı devam edip, faiz artırılmadığı takdirde 2022 yılında zarar kaçınılmaz gibi gözüküyor.

Merkez Bankası kâr etmezse Hazine nasıl etkilenir?

Geçen yıl sonu bilançosunda kalem oyunuyla gösterilen kâr ve ihtiyat akçeleri, 2022 bütçesine erkenden alındı. 2022 Şubat’ta ödenen 45 milyar TL’lik kâr payı avansı ve 4,3 milyar TL ihtiyat akçesi sayesinde 2022 yılı Şubat ayında bütçe fazla verdi.

Bu desteğin bitmesinin ardından ise bütçe açıklarındaki büyüme iyice hissedilir olmaya başladı. Mart ayında 69 milyar TL olarak açıklanan bütçe açığı, bugün açıklanan verilere göre Nisan ayında ise 50,2 milyar oldu.

Yılın ilk 4 ayında oluşan bütçe açığı rakamı ise Merkez Bankası’nın Şubat’taki katkısı nedeniyle, 19,4 milyar TL ile sınırlı kaldı. Eğer Merkez Bankası kârı olmasaydı bu açığın rahatlıkla 70 milyar TL’ye ulaşacağı ortada.

İşte Merkez Bankası zararı 2022 yılsonunda kesinleştiği takdirde, bütçe açığı Hazine’nin zarar karşılığı vermek zorunda kalacağı devlet tahvili miktarında büyümüş olacak. Ayrıca 2023 bütçesinde de artık Merkez Bankası geliri bulunamayacak.

Kurlarda oluşan baskının nedeni, aynı zamanda düşük faizde ısrar eden siyasi otorite. Uygulanan yanlış ekonomi ve para politikalarının faturası ise, Merkez Bankası kâr-zararlarında da görüldüğü gibi, büyümeye devam ediyor.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.