Connect with us

BANKA HABERLERİ

Merkez Bankası dijital para birimleri ile kripto para arasındaki farklar neler?

Yayınlanma:

|

Karayipler ve Bahamalar’dan Çin ve İngiltere Merkez Bankası’na dünyadaki büyük küçük neredeyse tüm merkez bankaları geleneksel para birimleriyle ilgili giderek yükselen tehditlerle mücadele edebilmek ve daha kolay ödeme sistemleri geliştirmek için dijital para konusunda büyük bir çaba sarfediyor.

Kriptoparaların dünya genelinde çok hızlı bir şekilde yaygınlaşmasından endişe duyan merkez bankaları bir yandan dijital para birimleriyle ilgili araştırmalarını sürdürürken bir yandan da denemeler yapıyor.

Türkiye Merkez Bankası da bu yönde hazırlık yapan bankalar arasında.

Peki Merkez Bankası Dijital Para Birimi tam olarak nedir?

Merkez Bankası Dijital Para Birimi (CBDC) temelde elektronik para anlamına geliyor.

Geleneksel nakit paralarda olduğu gibi bunu elinde bulunduran kişi merkez bankasının taahhüdüne sahip olmuş oluyor. Yine bununla elektronik ödemeler ve transferler yapılabilecek.

Normalde merkez bankasının bastığı nakit para dışındaki varlıklarına erişim sadece banka gibi finansal kuruluşların sahip olduğu bir imtiyazdı.

Kredi ve banka kartları ile zaten elektronik para kullanılmıyor muydu?

Kredi kartı, banka kartı ve ödeme aplikasyonları ile yapılan işlemler de aslında bir çeşit elektronik para kullanımı.

Fakat bunu ticari bankalar, merkez bankalarının basmış olduğu paraları kendi hesaplarına yükleyerek gerçekleştiriyor.

Buradaki fark bankaların dijital paralarının CBDC’ler gibi risksiz olmaması.

Bankaların iflas etmesi halinde buradaki hesaplarda tuttuğunuz birikimlerini kaybetme riski bulunuyor. Devletler bu paraları belli bir miktarına kadarını garanti ediyor.

Merkez Bankaları neden bu kadar ilgili?

İlk olarak merkez bankaları para arzı ve ödeme sistemleri üzerindeki kontrollerini kaybetmekten korkuyorlar. Bitcoin, Ethereum gibi kriptoparalar merkez bankalarının kontrolü dışında işlediği için geleneksel finans sistemi için büyük bir endişe kaynağı teşkil ediyor.

Herhangi bir merkezi bir organ ya da devlet kuruluşu tarafından kontrol edilemeyen ve denetlenemeyen bir ödeme sistemi merkez bankalarının para kaynağı ve dolayısıyla ekonomik istikrar üzerindeki gücünü düşürme ihtimali bulunuyor. Kriptoparaların daha çok kişi tarafından kabul görmesi bu riski daha da artırıyor.

İkinci neden ise fiziksel para kullanımının giderek azalması. Nakit para yerine halkın doğrudan dijital paraya yönelmesi merkez bankasının para politikalarını uygularken elini daha da güçlendiren bir seçenek de olabilir.

Kripto paraların yerine geçebilir mi?

CBDC’lerin kripto para yerine geçmesine pek ihtimal verilmiyor. Çünkü kripto paraların arzına sınırlandırma konabiliyor. Bu sayede alışveriş ve para transferinin yanı sıra yatırım aracı olarak da kullanılabiliyor.

Merkez bankasına ait paraların arzında ise dijital olsun ya da olmasın herhangi bir sınırlama bulunmuyor.

CBDC’ler blockchain teknolojisine mi dayanacak?

Kripto paralarla yapılan her türlü işlem blokzincir teknolojisi (blockchain) sayesinde ortak sicil defterlerinde tutuluyor ve bu herkesin erişimine açık. Kripto paraların en büyük özelliği herhangi bir merkezi kontrol mekanizmasına ihtiyaç duymaması. Bu da blokzincir sayesinde mümkün oluyor.

Merkez bankalarının dijital paralarda bu teknolojiyi kullanacağına dair ortak bir tutum bulunmuyor. Örneğin Çin Merkez Bankası dijital yuanın blokzincire dayalı olmayacağını açıkladı. Öte yandan İsveç’in test aşamasında olduğu e-kron bu teknolojiye dayanıyor.

Blokzincir kullanılsa bile merkez bankalarının sicil defterini herkesin erişimine açması beklenmiyor. Sınırlı sayıda yetklendirilmiş kullanıcıya izin verileceği düşünülürken bu da kripto paraların temel dayanağı olan dağıtık finans (decentralized finance) kavramının dışında kalıyor.

Hangi ülkeler öncülük ediyor?

Bahamalar geçen yıl CBDC çıkararak dünyada dijital para kullanımına başlayan ilk merkez bankası oldu. Doğu Karayipler ise nisan ayında çıkardığı dijital para birimi ile bu uygulamaya başlayan ilk para birliği oldu.

Büyük merkez bankaları arasında ise Çin dijital para çıkaran merkez bankası olmak itiyor. Devlet bankaları 5 Mayıs’taki alışveriş festivali öncesinde dijital yuanın tanıtımını yapmaya başladı.

Batılı bankalar ise konuyu biraz daha ağırdan alıyor.

Avrupa Merkez Bankası dijital euroyu gelecek beş yıl içerisinde çıkarma ile ilgili değerlendirme çalışmaları yürütüyor. İngiltere Merkez Bankası ise “Britcoin” konusunda ise araştırmalarını hızlandırsa da şu aşamada herhangi bir taahhütte bulunmuyor.

Amerikan Federal Reserve de dijital dolar konusunda acele etmeyeceğini duyurdu. Fakat Başkan Jerome Powell dijital para konusunda bu yılın önemli bir yıl olacağını açıkladı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da ASELSAN, HAVELSAN ve TÜBİTAK Bilişim ve Bilgi Güvenliği Araştırma Merkezi’nin katılımıyla Dijital Türk Lirası İşbirliği Platformu oluşturarak Dijital Türk Lirası Araştırma Geliştirme projesinde bir sonraki aşamaya geçtiğini duyurdu.

Riskler neler?

Bir ekonomik kriz sırasında insanlar yoğun bir şekilde paralarını çekmek isteyebilirler. Böyle anlarda bir darboğazı engellemek için çoğu merkez bankası dijital hesaplarda tutulacak paralara sınır koymayı planlıyor.

Dijitala paralara yaşanacak yoğun bir göç ise halihazırda bu hizmeti veren ticari bankaların ucuz ve istikrarlı bir gelir kaynağını kesme riski bulunuyor.

Ayrıca İsveçli bankacılar ülkedeki ev ve ticari kredilerin merkez bankasının risk iştahına bağımlı hale gelebileceği uyarısında bulunuyor.

en

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:

|

Yazan:

Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.

Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.

Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.

Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor

Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.

Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”

BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro

Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.

BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi

2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:

|

Yazan:

Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?

Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller

Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:

  • Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.

  • Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.

  • Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.

Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği

Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.

Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları

Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:

  • Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.

  • Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.

  • Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.

Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart

Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:

  • Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,

  • Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,

  • Hukuki güven ortamının sağlanması,

  • Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

 

Okumaya devam et

Ali Coşkun

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.

Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.

Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.

Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.

Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.

Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.

Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.

Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.

Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.

Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.

İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.

Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.

Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.

Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.

Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.

Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?

Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.

Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.

Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.

Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.