Connect with us

EKONOMİ

Mısır meselesi…

Dünya gazetesinden Zeynep Gürcanlı MISIR sorununu ele alan bir yazı yayınladı. İşte o yazı :

Yayınlanma:

|

Mevzu malum; Ankara’dan son dönemde Mısır’la barışma sinyalleri gelmeye başladı.

Ankara belli ki Kahire ile yeniden ilişki kurma yolunun Doğu Akdeniz’den geçtiğine inanmış; Barışma, Sisi yönetiminin Akdeniz’in kendi payına düşen münhasır ekonomik bölgesinde yayınladığı petrol ve doğalgaz arama ruhsat bölgeleri üzerinden yürütülmeye çalışılıyor.

Ankara’nın yanlış söylemi

Ancak Mısır’la gerginlik çıkmasına neden olan- başta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olmak üzere- AK Parti hükümetinin üst düzey yöneticilerinin kullandığı yanlış dil ve söylem, barışma safhasına da yansımış durumda.

Şöyle ki; Ankara ile Kahire arasındaki ilişkiler, ortak imparatorluk geçmişi nedeniyle kırılmaya/hassaslaşmaya müsaitken, kullanılan dil adeta bu geçmişi kaşır nitelikte.

Daha açık anlatalım;

Mısır’la Türkiye arasında Osmanlı İmparatorluğu geçmişinden kalma bir “yöneten/yönetilen” ilişkisi mevcut. İlişkinin “yönetilen” kısmında yer alan Mısır, Osmanlı’nın mirasını devralan Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerinde sırf bu nedenle hep çok hassas davrana geldi.

AK Parti hükümeti ise, Cumhuriyet döneminde Dışişleri Bakanlığı’nın hep çok dikkat ettiği bu dengeyi kaçırdı/kaçırmaya da devam ediyor;

● Mısır’ın Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’la imzaladığı Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölge anlaşmaları konusunda Ankara’nın yaptığı açıklamalar dengeyi bozacak, Mısır tarafından “akıl öğretme” gibi algılanacak kıvamda. Gerek Türkiye’deki hükümet yanlısı basın, gerekse AK Parti hükümet yetkilileri, “Eğer Mısır Türkiye ile anlaşsaydı, münhasır ekonomik bölgesi daha geniş olurdu” söylemini tutturdular. Üstelik bu mesajı kapalı kapılar ardında vermek yerine, kamuoyuna açık şekilde yüksek sesle dile getirdiler. Bu da Kahire yönetimindeki o bilindik hassasiyeti körükledi, “Bizim de diplomatlarımız, hukukçularımız var. Haklarımızı kendimiz koruyabiliriz” refleksine yol açtı.

● Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır’a yönelik yumuşama içeren açıklamasında bile bu vardı. Erdoğan’ın “Mısır halkını Yunanistan’ın yanına yerleştirmek söz konusu değil. Olması gereken yerde görmek isteriz” sözleri de, yine Kahire yönetimi tarafından, en hafif deyimiyle “akıl öğretmek” olarak yorumlandı.

● Üstelik işin kötüsü, söylemin yanlışlığı sadece Mısır’la sınırlı kalmadı. Ankara’nın Avrupa Birliği ile ilişkileri geliştirmeye çalıştığı, Atina’yla istikşafi görüşmeler çatısı altında masaya oturduğu bu dönemde, Erdoğan’ın bu söylemi doğrudan Yunanistan’ı “ötekileştirdi”. Deyim yerindeyse, Ankara “kaş yapayım derken, göz çıkardı.”

Mısır’dan karşılanması çok zor şartlar

Nitekim, Mısır’dan AK Parti hükümetinin yumuşama mesajlarına gelen yanıt da sert oldu. Mısır’da hükümete yakın yayın yapan Al Watan gazetesinin yayın yönetmeni Ahmed Elkhateeb Kahire’nin Ankara’yla barışmak için şartlarını sıraladı;

● Ankara uluslararası deniz hukuku sözleşmesini kabul etmeli (Ege sorunları öylece dururken, imkansız bir talep)

● Türkiye terörizmi desteklemeye son vermeli (Burada terörist olarak Müslüman Kardeşler hareketi kastediliyor)

● Türkiye, Kıbrıs Rum Kesimi ile barışmalı

● Libya’daki Türk askerleri de, paralı askerler de geri çekilmeli. (Sadece Mısır değil, BM Güvenlik Konseyi de Libya’daki tüm yabancı silahlı güçlerin ülkeden çıkması için karar aldı. ABD de, Türkiye’nin adını anarak, silahlı güçlerini Libya’dan çekmesini istedi.)

● Türkiye, Suriye’nin kuzeyinden geri çekilmek için bir takvim ortaya koymalı.

● Ankara, Irak topraklarına sınır ötesi harekat yapmaktan vazgeçeceğini taahhüt eden bir anlaşmayı Bağdat yönetimi ile imzalamalı.

● Türkiye, son dönemde Suudi Arabistan ya da BAE gibi ülkelere yönelik hakaretleri için özür dilemeli.

● Ankara bir daha Arap işlerine karışmayacağına söz vermeli.

● Türkiye’de yayın yapan ve Mısır’a saldıran Müslüman Kardeşler medyası kapatılmalı. Müslüman Kardeşler’in Türk topraklarında faaliyet göstermesi yasaklanmalı

● Türkiye’deki Müslüman Kardeşler üyeleri İnterpol’e teslim edilmeli.

Mısır’ın şartları, bugüne kadar dış politikasını Müslüman Kardeşler hareketinin kayrılması üzerine kurmuş olan AK Parti hükümeti açısından yenilir/ yutulur gibi değil.

AK Parti yetkililerinin ısrarla vurgulamasına rağmen, Kahire’yle bir barışma yakın bir gelecekte pek mümkün görünmüyor. Daha fazla zarar yaşanmaması için Ankara’nın derhal sessiz diplomasiye dönmesi şart. Biraz susulması herkese iyi gelecek gibi…

Okumaya devam et

EKONOMİ

DİSK: “Türkiye’de Emeklilerin Durumu” araştırması yayımlandı

Yayınlanma:

|

Yazan:

DİSK-AR’ın “Türkiye’de Emeklilerin Durumu: Emekli Aylıkları, Emekli Sayıları ve Ayrılan Kaynaklar” başlıklı yeni araştırması yayımladı. Araştırma Türkiye’de emeklilerin durumunu kapsamlı olarak ele almayı amaçlıyor ve Türkiye’de emeklilerin durumu, özellikle emeklilere ayrılan kaynaklar bağlamında detaylı olarak ele alıyor. Bu araştırmada ayrıca Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) sosyal koruma harcamaları istatistiklerinden yararlanarak Avrupa ülkelerinde ve Türkiye’de emeklilerin sayısı ve emeklilere ayrılan kaynaklar, Avrupa ülkelerinin ve Türkiye’nin aktif/pasif sigortalı oranı ve Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içinde emekli aylıklarının payı karşılaştırmalı olarak yer alıyor.

DİSK-AR tarafından hazırlanan ve 13 Temmuz 2025’te kamuoyuyla paylaşılan araştırmadan özet bulgular şöyle:

  • Emeklilerin nüfus içindeki payı artarken pastadaki payı düşüyor.
  • Türkiye’de emekli aylıkları dibe doğru eşitleniyor!
  • Türkiye’de ortalama emekli aylığı 2003’te asgari ücretin yüzde 36 üzerinde iken günümüzde asgari ücretin yüzde 22 altına geriledi!
  • 2002’de ortalama emekli aylığının kişi başına GSYH’ye oranı yüzde 46,4 iken 2025’te bu oran yüzde 29’a geriledi.
  • Emekli aylığı ve hak sahiplerine yapılan ödemelerin GSYH’ye oranı AB-27 ülkelerinde ortalama yüzde 9,8 iken Türkiye’de yüzde 3,7’dir.
  • 2009-2024 arasında Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılan bütçe transferlerinin Bütçe ve GSYH’ye oranı ciddi biçimde düştü.
  • 2025 yılının ilk yarısında ortalama emekli aylığı 17.252 TL ortalama işçi emekli aylığı ise 17.089 TL’dir! Buna karşın en düşük emekli aylığı 14.469 TL’dir.
  • Emekliler ve onların hak sahipleri, işçilerden sonra Türkiye’nin en büyük toplumsal grubu durumundadır: 2024 itibarıyla emekli ve hak sahipleri Türkiye nüfusunun yüzde 18,5’ini oluşturuyor.
  • 15,9 milyon emekli ve hak sahibi kişi sayısı ile Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde emekli ve hak sahibi sayısının en fazla olduğu üçüncü ülkedir.
  • “Türkiye’de emekli sayısı çok fazla, aktif/pasif oranı çok düşük” iddiası doğru değildir.
  • Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) kapsamında çalışanlar aktif sigortalılara dahil edildiğinde aktif-pasif oranı 2024 yıl sonu itibarıyla 1,75’tir.
  • Avrupa ülkelerinde ortalama aktif/pasif oranı ortalama 1,5’tir.
  • Düşük emekli aylıkları sebebiyle milyonlarca emekli tekrar çalışıyor veya iş arıyor: 2002 yılında yüzde 36,6 olan çalışan veya iş arayan emeklilerin oranı Aralık 2024’te yüzde 65,7’ye yükseldi.

Araştırmaya ulaşmak için görsele tıklayınız:

Okumaya devam et

EKONOMİ

TÜRKİYE’NİN İHRACAT MENZİLİ VE TUTARINI ARTIRMANIN YOLLARI

Yayınlanma:

|

Yazan:

🔹 1) Ülke ve Müşteri Portföyü Genişletilmeli

Türkiye, çoğunlukla yakın coğrafyada (Avrupa, Orta Doğu) ihracat yapmaktadır. Menzili uzatmak için:

  • Afrika, Latin Amerika ve Güneydoğu Asya gibi yeni pazarlara stratejik açılım yapılmalıdır.

  • “Ticaret müşavirliği” kadroları güçlendirilerek bu ülkelerde aktif istihbarat ve firma eşleştirme yapılmalıdır.

  • “Yüzde 1 pazar payı hedefi” gibi ülke bazlı mikro hedefler belirlenebilir.

🔹 2) Sektörel ve Ürün Bazlı Uluslararası Pazar Araştırmaları

TÜBİTAK destekli veya Ticaret Bakanlığı koordinasyonlu sektörel pazar araştırmaları ihraç ürünlere özel yapılmalı.
Örnek: Türk mobilya sektörünün Brezilya, Nijerya ve Endonezya’daki algısı nedir?

🔹 3) Kaybedilen Pazarların Nedenleri Araştırılmalı

Daha önce ihracat yapılan ama sonradan terk edilen ülkeler tek tek analiz edilmelidir.

  • Neden kopuş yaşandı?

  • Yerli rakip mi çıktı?

  • Lojistik mi zayıf kaldı?

🔹 4) Aracısız Ticaret Alternatifleri Geliştirilmeli

  • Yerel distribütörlerle doğrudan temasa geçilmeli.

  • Sanal fuarlar, sektörel sanal ticaret heyetleri artırılmalı.

  • Ticaret müşavirlikleri bu geçişte aktif destek mekanizması sunmalı.

🔹 5) İhracat Organizasyonlarında Uzmanlaşma

Firmalarda “coğrafi pazar yöneticiliği” sistemine geçilmeli.

  • Örneğin; Afrika Masası, ASEAN Masası, Kuzey Amerika Ekibi gibi özel ekipler.

  • Bu uzmanlar pazarın kültürünü, rekabet koşullarını iyi analiz edebilir.

🔹 6) Ziyaret Sıklığı ve B2B Etkileşimleri Artırılmalı

  • TİM ve İhracatçı Birlikleri destekli yurtdışı B2B roadshow’ları düzenlenmeli.

  • Müşteriyle yüz yüze ilişki menzili uzatmada önemli bir faktördür.

🔹 7) Marka Algısı Araştırmaları ve Aksiyon Planları

  • Ülkelerin algı seviyeleri ölçülmeli: Kalite mi, ucuzluk mu öne çıkıyor?

  • Bu algıya uygun pazarlama stratejisi geliştirilmeli (Made in Türkiye markası konumlandırması netleşmeli).

🔹 8) Eximbank Kaynaklarına Erişim Kolaylaştırılmalı

  • Küçük ve orta ölçekli ihracatçılar için teminat ihtiyacı daha kolay karşılanmalı.

  • Teminat mektubu ve kredi kefalet sistemi sadeleştirilmeli.

🔹 9) Kurumsallaşma Odaklı Devlet Teşvikleri Artmalı

  • Turquality dışında “Kurumsallaşma Teşviki” veya “Yalın İhracatçı” modeli yaygınlaştırılabilir.

🔹 10) Katma Değerli Ürünlere Ayrıcalıklı Destek

  • Yazılım, medikal cihazlar, elektrikli araç parçaları gibi sektörlere özel, yüksek oranlı destek uygulanmalı.

🔹 11) Uzak Coğrafyalara Navlun Desteği

  • Çin’in “Belt & Road” gibi Türkiye’nin de uzak menzil için “Mavi Deniz Koridorları” politikası geliştirmesi gerekir.

🔹 12) E-Ticaret ve E-İhracat Kanalları

  • Amazon, Etsy, Alibaba gibi platformlarda Türk üreticilerin yer alması sağlanmalı.

  • Mikro ihracat (300 kg / 15.000 € altı gönderim) destekleri artırılmalı.

🔹 13) Gümrük Birliği’nin Genişletilmesi ve STA Süreçleri

  • Gümrük Birliği’nin güncellenmesi yalnızca menzil değil, pazara erişim kalitesi için de kritik.

  • Türkiye’nin AB’nin STA imzaladığı ülkelerle eş zamanlı anlaşmalar yapması sağlanmalı.

🔹 14) Yeni STA’larla Pazara Giriş Kolaylaştırılmalı

  • Afrika kıtası, Körfez Ülkeleri, Uzak Asya hedef alınmalı.

  • STA sonrası Türk ürünlerine olan talep artışı doğrudan menzili uzatır.

🔹 15) Milli Taşıyıcı Stratejisi

  • THY, MNG Kargo gibi firmalarla ihracat taşımacılığı konusunda özel kampanyalar geliştirilmeli.

  • “İhracat Lojistik Havuzu” gibi modeller kurulabilir.

🔹 16) Dil ve Kültür Engelleri Aşılmalı

  • İhracatçılara hedef ülke dillerinde eğitim / danışmanlık hizmeti verilmeli.

  • Bu ülkelerde çalışacak yerel personel istihdamına teşvik verilmeli.

🔹 17) Yeşil İhracat Stratejisi

  • Avrupa Yeşil Mutabakatı ile uyumlu üretim yapanlara “Yeşil Sertifika” teşviki verilmeli.

  • Bu firmalara düşük faizli ihracat kredileri sağlanabilir.

Onur ÇELİK-CFO/YMM

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Konkordato Kader mi? Finansçı Eksikliğinin Bedeli mi?

Yayınlanma:

|

Finansı Yönetemezsen Batarsın: Konkordato Alan Firmalarda Ortak Eksiklik

2025 yılı, Türkiye reel sektörü için konkordato rekorlarının kırıldığı bir yıl olarak kayıtlara geçiyor. İSO 500 listesinde dahi yer alan birçok büyük firmanın konkordato ilan etmesi, artık sorunun yalnızca küçük ve zayıf firmalara özgü olmadığını gösteriyor. Ancak bu firmaları incelediğinizde gözden kaçmayan kritik bir ortak eksiklik dikkat çekiyor:

Çoğu firmanın bünyesinde profesyonel bir finans yönetimi yok. Özellikle banka kökenli ya da kurumsal finans tecrübesi olan profesyonellerin eksikliği çarpıcı.

Nakit Akışını Yönetemeyen Batıyor

Bir şirketin kar etmesi, onun yaşayacağı anlamına gelmez. Gerçek kriz genellikle nakit akışında başlar.
Banka kökenli profesyoneller, kâr/zarar yerine nakit akış tablolarına odaklanır. Oysa konkordato ilan eden birçok şirket:

  • Nakit planlamasını yapmamış,

  • Alacak-tahsilat dengesini kuramamış,

  • Kısa vadeli yükümlülüklerini karşılayamaz hale gelmiştir.

Bu durum, “mali müşavirle yürür” mantığının ne kadar yetersiz kaldığını gözler önüne seriyor.

Kredi Yönetimi Bilinmiyor

Konkordato ilan eden firmaların çoğu, bankalarla olan ilişkilerini stratejik değil, reaktif şekilde yürütüyor. Banka kökenli çalışanların yokluğunda:

  • Kredi limitleri doğru yapılandırılamıyor,

  • Yeni kredi olanakları değerlendiremiyor,

  • Bankaların nasıl karar verdiği bilinmiyor.

Oysa bir bankacının deneyimi, firmanın kredi profilini yükseltmede kilit rol oynar. Bankaların “takip riski” olarak gördüğü firma, aslında önlem alındığında krizden kurtulabilir.

Kriz Erken Uyarı Sinyalleri Göz Ardı Ediliyor

Profesyonel finansçılar, bilanço ve finansal oranlarda alarm zilleri çaldığında bunu okur ve müdahale eder. Ancak konkordato ilan eden firmaların çoğunda bu erken uyarı sistemleri ya hiç yok ya da kimse izlemiyor.

Kur riski, faiz riski, stok-finansman uyumsuzluğu gibi temel konular ya tamamen göz ardı ediliyor ya da “geç kalınarak” müdahale ediliyor.

Ders: Şirketin Kalbinde Finans Olmalı

Konkordato sadece hukuki bir çözüm değildir; aslında gecikmiş bir çöküşün ilanıdır. Finansı yönetemeyen firmaların er ya da geç bu noktaya gelmesi kaçınılmazdır.

Her şirketin – büyüklüğü ne olursa olsun –

  • Finans kökenli bir yöneticiye,

  • Banka ilişkilerini yönetecek deneyimli bir uzmana,

  • Nakit akışına hâkim bir planlamacıya
    ihtiyacı vardır.

Son Söz

“İyi muhasebeci” değil, iyi finansçı batışı engeller.
Konkordatoya sürüklenen her şirketin ardında, bir şekilde ihmal edilmiş bir finans bölümü yatar.
Unutmayın:

Finansı yönetemezsen, batarsın.

Erol Taşdelen – Ekonomist | bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.