BANKA HABERLERİ
MÜŞTERİLERİN İNTERNET BANKACILIĞI HESABINDAN ÇALINAN PARALARINDAN KİM/KİMLER SORUMLU?
Av. Nur Nihal TAVLAN, İnternet hesapları üzerinden müşteri hesaplarına yapılan işlemlerden, dolandırıcılık işlemlerinde tarafların sorumluluğunu ele alan bir yazı kaleme aldı …

Yayınlanma:
4 yıl önce|
Yazan:
BankaVitrini
Günümüzde teknolojinin gelişmesinin yanı sıra yaklaşık iki senedir yaşadığımız pandemi sürecinin de etkisiyle artık işlemlerimizin hepsini online sistemde gerçekleştirmekteyiz. İnternet günlük hayatımızın vazgeçilmezleri arasında yer almakta, pek çok diğer işlem gibi internet bankacılığı ve mobil bankacılıktan da sıklıkla yararlanmaktayız. İnternet bankacılığı, hem bankalar hem de müşteriler açısından avantajlara sahip olduğu kadar sakıncalar da barındırmakta bu sakıncaların başında güvenlik problemi gelmektedir. Çağımızdaki ilerlemeyle birlikte hırsızlık ve dolandırıcılık eylemlerinin işleniş şekli de değişmekte, bilişim sistemleri kullanarak gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Dijital ortamda gerçekleştirilen hırsızlık/dolandırıcılık eylemlerinde mudilerin ve bankanın ek yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu hususta mudilerin uğradıkları zararlardan kimin sorumlu tutulacağı, bankanın sorumluluğunun bulunup bulunmadığı konusunun Yargıtay kararları ışığında değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
İNTERNET BANKACILIĞINDA TARAFLARIN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
İnternet bankacılığının yaygınlaşması ile birlikte çok farklı sebeplere dayanan sakıncalar da ortaya çıkmaktadır. Sakıncaların başında işlem yapan kişilerin kimliğinin tespitindeki zorluklardır. Öte yandan güvenlik problemi hem bankalar hem de müşteriler açısından internet bankacılığında önemli riskler oluşturmakta bu sakıncaların mudiler için olduğu kadar bankalar için de söz konusu olduğunu söylemek mümkündür. Güvenlik probleminin aşılabilmesi için bankalar mudilere kullanıcı adı, müşteri numarası, parola, güvenlik kodu gibi kendilerini tanıtmalarına yarayacak bilgiler vermekte, mudiler de kimseyle paylaşmamaları gereken bu bilgileri kullanarak sisteme girmektedirler. Ancak pek çok zaman bu önlem yeterli gelmemekte ve casus yazılımlar, uzaktan IP bağlantı kurulması gibi tekniklerle mudiler kendi kusurları olmaksızın mağduriyet yaşamaktadırlar. İnternet ve mobil bankacılık üzerinden yaşanabilecek mağduriyetlerin önüne geçebilmek adına bankalara ve mudilere ek yükümlülükler getirilmiştir. Bu yükümlülükler çoğunlukla taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanmaktadır. Tarafların, yükümlülüklerin yerine getirilmesi konusunda gösterecekleri en küçük bir duyarsızlık ya da ihmal telafisi zor zararların ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir.
A) MUDİLERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Yalnızca bankalar değil aynı zamanda mudiler de internetin avantajlarından yararlanmak amacıyla internet bankacılığını tercih etmektedirler. Çünkü bu sayede hem bankaya giderek zaman kaybına engel olmakta hem de daha hızlı, kolay ve ucuz bir şekilde işlemlerini yapabilmektedirler. Mudiler, internet bankacılığından yararlanmak adına bankalar ile sözleşmeler imzalamakta ve sözleşmelere eklenen hükümlerle internet bankacılığını kullanmak istediklerini beyan etmektedirler. Buna göre mudiler kendi rızalarına uygun olarak imzaladıkları bu sözleşmeler ile kullanmaya başladıkları internet bankacılığının gereklerine uygun olarak davranma yükümlülüğü altındadırlar. Bu amaçla da mudilerin kendilerinden beklenen her türlü güvenlik tedbirini almaları ve dikkat ve özeni göstermeleri gerekmekte olup aksi halde olası sonuçlara ihmalleri oranında katlanmak durumundadırlar.
İnternet bankacılığını kullanırken mağdur olmamak adına kullanıcılar öncelikle bilgisayar, tablet veya telefonlarının güvenliğini sağlamak üzerine bir takım yükümlülük altına girmektedirler.[1] Bu yükümlülüğünü yerine getirirken mudiler ilk olarak cihazlarını zararlı yazılımlardan korunmalıdırlar. Cihazlara dışarıdan gönderilen, virüsler ile mudilerin inetnet bankacılığına kayıtlı olan kullanıcı adı ve şifreleri gibi bilgileri tespit edilmekte ve bu şekilde de banka hesapları dışarıdan müdahalelere açık hale gelmektedir.[2] Virüslerden korunmak için mudilerin alabilecekleri en temel önlem cihaza program yüklenirken lisanslı olanı seçmek, virüslerden korunmak için gerekli antivirüs programlarının kullanılmasıdır.
İnternet bankacılığı kullanan mudilerin sisteme giriş yapmaları ve işlem yapabilmeleri için, kendileri tanıtmalarına yarayacak, sadece kendilerinin bilmesi gereken kullanıcı adı ve şifre gibi belirleyici veriler bulunmaktadır. Mudilerin internet bankacılığında kullanacakları şifreleri oluşturulurken başkaları tarafından tahmil edilebilir olmamasına özen göstermeleri gerekir. Öte yandan şifrelerin oluşturulması kadar korunması da mudiler için önemli bir yükümlülük olduğundan mudilerin de gerekli güvenlik tedbirlerini almaları gerekir.
B) BANKALARIN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Bankalar internet bankacılığı hizmetini, mudilere kolaylık olmasının yanında kendi işlem hacimlerini artırmak ve daha fazla gelir elde etmek amacıyla sunmaktadırlar. Bankalar güven kurumu olup, mudilerin hesaplarını özenle korumakla yükümlüdürler.[3] 6102 Sayılı TTK’nun 18. Maddesinin ikinci fıkrası gereği tacir sıfatına haiz olan banka ütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmelidir.[4]
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2007/12559 E. 2009/1362 K. Sayılı ve 09.02.2009 Tarihli Kararı;
“Bankalar, özel yasa ile kurulan ve ekonomik alanda çeşitli imtiyazlar tanınan kuruluşlardır. Güven kuruluşları olan bankalar, topladıkları mevduatı sahtecilere karşı özenle korumak zorundadırlar. Bu hususta objektif özen borcu altında olan bankalar, hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. BK’nın 99. maddesi uyarınca yapmış oldukları sorumsuzluk anlaşmaları da geçerli değildir.” şeklindedir. Dolayısıyla güvenli bir internet bankacılık hizmetinin sunulmasında, normal bankacılık işlemlerindeki yükümlülüklerin yanı sıra bankanın üzerine düşen bazı ek yükümlülükler vardır. Bankaların mudilerin kullandıkları internet bankacılığı hizmetinin güvenliğinin sağlanması için gerekli olan altyapıyı kurmaları ve çalışır vaziyette bulundurmaları her şeyden önce aralarındaki sözleşme hükümlerine dayanmaktadır.[5] Bu bağlamda, internet bankacılığı hizmetini müşterilerine bankalar sunduğuna göre, bankaların internet bankacılığı sisteminin güvenliğine yönelik tüm tedbirleri almaları ve sistem hatalarını ve eksikliklerini gidererek sistemi bilinen en son teknolojik gelişmeye uygun hâle getirmeleri büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde bankaların müşterilerin internet bankacılığını kullanmakta olması bankaların mevduatları koruma yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı gibi, sorumluluğunu da hafifletmeyecektir. Bu kapsamda işlemlerini internet ortamına taşıyarak daha fazla müşteri kitlesine ulaşmak ve dolayısıyla daha fazla kâr elde etmek isteyen bankanın, buna paralel olarak gerekli teknolojik ve yazılımsal önlemleri alması, gelişen teknoloji karşısında kötü niyetli üçüncü kişilerin internet bankacılığı sistemine girişimlerini anında engelleyecek güvenlik mekanizmasını oluşturması, sistemini sürekli güncelleyerek yenilemesi, herhangi bir usulsüz işlemle karşılaşıldığında gerekli önlemleri almanın yanı sıra müşterilerini de anında bilgilendirmesi gerekmektedir.
6098 Sayılı TBK’nun 115. Maddesinin üçüncü fırkası; “Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun hafif kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.” şeklindedir. Dolayısıyla bankaların internet bankacılığı işlemlerinde hafif kusurlarından dahi sorumlu oldukları ve bu sorumluluğu kaldırmaya yönelik sözleşmelerin de geçersiz olacağını söylemek gerekir.
Bankaların internet bankacılığı hizmetlerinin sunulmasındaki hukuki sorumluluklarına ilişkin Yargıtay kararları incelendiğinde;
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/249 E., 2020/4036 K. Sayılı ve 13.10.2020 Tarihli Kararı;
“Mahkemece, dairemiz bozma ilamına uyularak tüm dosya kapsamına göre, usulsüz işlemler ile çekilen paraların aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olduğu, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağının aynen devam ettiği, usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı taktirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebildiği, dava konusu olayda davacının banka kartının kopyalanmış olduğu, davacıya atfedilecek bir müterafik kusur isnadının mümkün olmadığı, davalı bankanın ise bir güven kurumu olarak mevduat hesabında bulunan paranın güvenliğinin tam olarak sağlayamadığı, kötü niyetli kişilerin işlemlerine karşı koruyamadığı, bu kişilerin eylem ve işlemlerine karşı koruyacak etkili mekanizmayı, güvenlik önlemlerini geliştirmediği, bu sebeple usulsüz işlemleri engelleyememesinden ve objektif özen yükümlülüğünün yerine getirilmemesinden kaynaklanan hafif kusurlarından dahi sorumlu olması nedeniyle oluşan zararın tümünden davalı bankanın sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 5.000,00 TL’nin 12.09.2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi gereğince değişen oranlarda avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir…usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA.” şeklindedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/2224 E., 2018/1753 K. Sayılı ve 22.11.2018 Tarihli Kararı ile de; bankaların hafif kusurlarından dahi sorumlu olduğu, ayrıca bu sorumluluğu kaldırmaya yönelik sözleşmelerin geçerli olmadığı, zira sorumsuzluk sözleşmesi hükümlerine sınırlama getiren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun “Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun hafif kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür” şeklindeki 115/3 maddesi gereğince, bankaların hafif kusurlarından dolayı ortaya çıkan sorumluluğunu kaldıran sözleşme hükümlerinin de geçersiz olduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2 maddesi gereğince tacir olan davalının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü altında olduğu ve bu kapsamda tüm önlemleri alması gerektiğikabul edilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2008/2936 E., 2009/6689 K. Sayılı ve 01.06.2009 Tarihli Kararı;
“Mahkemece, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının olayda bir kusurunun bulunmadığı, davalı bankanın da olayda kusurlu olmamasına rağmen olayın meydana gelmesine bir kısım teknolojik eksikliklerin neden olduğu, davalı Bankanın internet bankacılığında kullanılan erişim mekanizmasını daha güvenli hale getirecek teknolojileri kullanması ile bu tür problemleri önlemesi mümkün olabilecekken bu ve buna benzer önlemleri almadığı, elektronik personelin yeteneğini arttırıcı, daha iyi bilgilerle donatılmadığı, bu durumun bankanın davacıya sağlaması gereken güvenlik konusunda bir eksiklik olduğu, dolayısıyla, objektif özen yükümlülüğünü yerine getirmediği ve davacının oluşan zararlarından sorumlu bulunduğu, diğer davalı M. Z.’in haksız fiil eylemlerini gerçekleştirdiğinin kanıtlanamadığı, ceza kovuşturmasında hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği gerekçesiyle…davalıdan alınarak davacıya verilmesine, diğer davalı hakkındaki davanın ise reddine karar verilmiştir…Yukarda açıklanan nedenlerle, davalılardan Banka vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan karanın ONANMASINA” şeklindedir.
Yargıtay kararında bankanın, internet bankacılığında kullanılan mekanizmayı güvenli hale getirecek teknolojileri kullanması gerektiğini, bu tür önlemleri aldığı takdirde şayet hırsızlık ve dolandırıcılık eylemleri gerçekleşmeyecek ise burada bankanın sorumluluğu bulunduğunu belirtmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/4888 E., 2019/2015 K. Sayılı ve 11.03.2019 Tarihli Kararı;
“davalı banka tarafından, hesapta bulunan paranın güvenliğinin tam olarak sağlanamadığı, kötüniyetli kişilerin işlemlerine karşı korunamadığı, bu kişilerin eylem ve işlemlerine karşı koruyacak etkili mekanizmayı, güvenlik önlemlerini geliştirmediği, bu önlemleri kullanmayı, müşterileri için zorunlu hale getirmediği anlaşılmaktadır. O halde, davalı bankanın hesaptan çekilen tüm paradan sorumlu olduğunun, ilke olarak kabulü gerekir.” şeklindedir.
Yargıtay kararında bankaların dolandırıcılık ve hırsızlık eylemlerine karşı mudilerin hesaplarını koruma yükümlülüğü altında olduklarını, yükümlülükleri kapsamında ilgili güvenlik önlemlerini geliştirmeleri ve bu önlemleri kullanmayı müşterilere zorunlu hale getirmeleri gerektiği aksi takdirde sorumluluklarının doğacağı açıkça belirtilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2009/12698 E., 2011/4902 K. Sayılı ve 25.04.2011 Tarihli Kararı;
“…Somut olayda mahkemece, davacının kendisine sunulan güvenlik opsiyonlarını kullanmaması ve bilgilerini gerektiği gibi korumaması nedeniyle tam kusurlu olduğu yönündeki yazılı gerekçeyle dava reddedilmiştir. Oysa davacıya ait para, davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik eylemi ile hesaplardan çekilerek başka hesaplara havale edilmiş olup, bu durum davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtaramayacağı gibi, ispat yükü kendisinde olan davalı banka davacıya vermiş olduğu şifre ve parolanın davacının kusuru ile ele geçirildiğini kanıtlayamamıştır.” şeklindedir. Yargıtay kararına göre bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik eyleminde banka, mudilerin kusurları ispatlamadıkça mudilerin zararından kendisi sorumlu olacaktır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesnin 2017/2386 E., 2017/4206 K. Sayılı ve 11.09.2017 Tarihli Kararı;
“Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür (4491 Sayılı Kanun ile değişik 4389 Sayılı Bankalar Kanunu 10/4 ve 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesi). “Mevduat”; ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. 818 Sayılı BK’nın 306 ve 307. maddeleri, 6098 Sayılı TBK’nın 386 ve 387. maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı, eğer kararlaştırılmışsa faiziyle birlikte iadeye mecburdur. 818 Sayılı BK’nın 472/1. maddesi, 6098 Sayılı TBK’nın 570/1. maddesi uyarınca da “usulsüz tevdi” halinde paranın nef’i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde, ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.
Somut olayda mahkemece, davaya konu havale işleminin, davacının internette bankacılık işlemlerini gerçekleştirmekte kullandığı şifre ile yapıldığı, bu şekilde gerçekleştirilen havalelerde bankanın ayrıca davacıdan teyit almasının gerekmediği, davalı bankanın bir kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davalı banka yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de, davacıya ait mevduat, davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik işlemi ile hesaplardan çekilerek başka hesaplara havale edilmiş olup, bu durum davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, ispat yükü kendisinde olan davalı banka, davacıya vermiş olduğu şifre ve parolaların davacının kusuru ile üçüncü kişilerce ele geçirildiğini de kanıtlayamamıştır.
Bu itibarla, somut olayda davacıya atfedilecek herhangi bir kusurun ispat edilememesi sebebiyle tüm kusurun davalı bankada olduğunun kabulüyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davalı banka yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu sebeple davacı yararına BOZULMASI gerekmiştir.” şeklindedir.
Son dönemde gündemde olan IP adresi değiştirilerek internet bankacılığı ile İslam TOPAL’ın hesaplarının boşaltılması hususunu değerlendirmek gerekirse; Bankalar güven kurumu olarak faaliyet göstermektedirler. Bu sebeple her şeyden önce internet bankacılığı işlemleri müşterilere sunulurken, buradaki işlemlerin güvenilir bir şekilde yapılabilmesi için tüm altyapının güvenliğinin sağlanması gerekir. Bankalar bu amaca yönelik olarak güvenlik sistemi kurmalı ve gerektiğinde daha üst versiyonlarını geliştirerek mudilere sunmalıdır. Bir güven kurumu olan bankaların da aynı zamanda bir tüzel kişi tacir olarak basiretli bir şekilde hareket etmesi, gelişen teknolojiye uygun olarak ortaya çıkan dolandırıcılık ve hırsızlık yöntemlerinden mudilerin etkilenmemesi için gerekli her türlü önlemi almaları gerekmektedir. Aksi halde bankanın hukuki sorumluluğu doğacağı gibi öte yandan kusur oranına göre TCK m. 136 kapsamında da sorumlulukları doğacaktır.
—————-
[1] Yılmaz, Süleyman, Hukukî Açıdan Internet Bankacılığı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2007, S.152.
[2] Canbek, Gürol/Sağıroğlu, Şeref, Casusu Yazılımlar ve Korunma Yöntemleri, Ankara 2006, S.172.
[3] Battal, Ahmet, Güven Kurumu Nitelendirmesi Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğu, Ankara 2001, S.1.vd.
[4] 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Madde 18/2: “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” şeklindedir.
[5] Yılmaz, S. 126.
hukukihaber.net
İlginizi Çekebilir
BANKA HABERLERİ
Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü
Garanti BBVA belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını yeni hedefinin ise 2029 yılının sonuna kadar 3,5 milyar dolar olarak açıkladı.

Yayınlanma:
13 saat önce|
24/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Garanti BBVA, 2018–2025 dönemi için belirlediği 400 milyar TL’lik sürdürülebilir finansman hedefini, 2025’in ilk yarısında tamamladığını açıkladı. Bu başarının ardından banka, 2018–2029 yıllarını kapsayan yeni hedefini 3,5 trilyon TL olarak paylaştı.
Garanti BBVA bu taahhütle; iklim değişikliğiyle mücadele, doğal sermayenin korunması, döngüsel ekonomi, sosyal kalkınma ve finansal kapsayıcılık alanlarında güçlü etki yaratmayı amaçlıyor.
Bu rakam, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalar arasında en yüksek sürdürülebilir finans taahhüdü oldu.
Garanti BBVA, 2029 yıl sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğini taahhüt ediyor
Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, bu performansta, sürdürülebilirliği stratejik öncelik haline getirmelerinin önemli bir rol oynadığını vurguladı. Akten, yeşil/sosyal kredilerden çevreci taşıt kredilerine, sürdürülebilir tahvillerden, çevresel ve sosyal yatırımlarda aktif danışmanlık hizmetlerine ve su verimliliğiyle ilgili projelere yönelik “mavi finans” gibi sürdürülebilir finansman ürünü sunduklarını söyledi.
Mahmut Akten, yeni hedefi ise şu sözlerle değerlendirdi: “Şimdi, bu başarıyı daha ileri taşıyarak 2029 yılı sonuna kadar 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman sağlamayı taahhüt ediyoruz. Bu yeni hedef, yalnızca hacim açısından değil, sürdürülebilir finansman hızımız açısından da çarpıcı bir sıçrama anlamına geliyor. 2025’in ikinci yarısından 2029 sonuna kadar yaklaşık 3,1 trilyon TL’lik yeni kaynağı sürdürülebilir yatırımlara yönlendireceğiz. Bu taahhüdün büyüklüğü, Türkiye’nin düşük karbonlu ve kapsayıcı bir geleceğe geçişinde Garanti BBVA’nın giderek daha da etkin bir rol üstleneceğini gösteriyor.”
BBVA Grubu’nun küresel taahhüdü 1 trilyon euro
Garanti BBVA’nın ana hissedarı BBVA Grubu, 2018-2025 yılları için ilk etapta 100 milyar euro sürdürülebilir finansman hedefi koymuştu. Hedef önce 300 milyar euroya çıkarıldı ve 2024 yılı sonunda tamamlandı. Grup şimdi, 2025–2029 dönemi için 700 milyar euroluk yeni taahhütle toplam hedefini 1 trilyon euroya yükseltti.
BBVA’da Türkiye’nin Payı yüzde 9’a yükseldi
2025’in ilk dört ayında BBVA Grubu’nun sağladığı toplam sürdürülebilir finansmanın yaklaşık 140 milyar TL’si Garanti BBVA tarafından sağlandı. Bu rakamla Türkiye’nin BBVA Grubu içindeki payı sürdürülebilir finansman rakamların raporlanmaya başlandığı 2018 yıllarındaki yüzde 3 seviyesinden bugün yüzde 9’a yükselmiş durumda.
BANKA HABERLERİ
Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Yayınlanma:
24 saat önce|
24/06/2025Yazan:
Onur Çelik
Türkiye’de reel sektörün finansman ihtiyacını karşılamak için en çok başvurduğu yöntem banka kredileridir. Oysa gelişmiş finansal sistemlerde şirketler, uzun vadeli ve daha uygun maliyetli fon sağlamak için sermaye piyasalarında borçlanma araçlarına, özellikle tahvil ihraçlarına yönelmektedir. Peki Türkiye’de reel sektör neden bu imkândan yeterince yararlanamıyor?
Tahvil İhracının Önündeki Ekonomik Engeller
Tahvil piyasasının gelişmesi; makroekonomik istikrar, faiz oranlarının öngörülebilirliği, düşük enflasyon, istikrarlı döviz kuru, düşük kamu borçlanma ihtiyacı ve yüksek kredi notu gibi birçok değişkene bağlıdır. Ancak:
-
Türkiye’nin ülke kredi notu düşüktür ve bu doğrudan özel sektörün notunu da sınırlamaktadır.
-
Yüksek enflasyon ve faiz oranları, borçlanma maliyetlerini tahvil piyasasında da yükseltmektedir.
-
Kamu kesiminin sürekli yüksek borçlanma ihtiyacı, özel sektörün tahvil ihraçlarını piyasadan dışlama etkisi (crowding out) ile sınırlamaktadır.
Hukuki ve Kurumsal Güven Eksikliği
Sadece ekonomik değil, hukuki ve politik güvensizlik de yabancı ve yerli yatırımcıların özel sektör tahvillerine ilgi göstermemesine yol açıyor. Güçlü bir ikinci el tahvil piyasası oluşmadığı için yatırımcılar uzun vadeli bağlayıcı enstrümanlara mesafeli durmaktadır.
Banka Kredilerine Bağımlılığın Sonuçları
Bu nedenlerle reel sektör, finansmana erişimde tek kanal olarak bankaları kullanmak zorunda kalıyor:
-
Yüksek maliyetli ve kısa vadeli kaynaklara mahkûm olunuyor.
-
Kredi sınırlamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işletmeleri zorluyor.
-
Kredi vadelerinin kısalığı ve esneklik eksikliği, uzun vadeli yatırım planlarını zorlaştırıyor.
Finansman Araçlarında Çeşitlilik Şart
Türkiye’de reel sektörün daha güçlü, sağlıklı ve uzun vadeli kaynaklara erişebilmesi için:
-
Makroekonomik göstergelerin iyileştirilmesi,
-
Sermaye piyasalarının derinleştirilmesi,
-
Hukuki güven ortamının sağlanması,
-
Tahvil piyasası için ikincil piyasa likiditesinin artırılması büyük önem taşımaktadır.
Onur ÇELİK-CFO/YMM

Bankalar ekonomik sistemin en önemli finansal aktörleri olarak faaliyet gösterir. Her banka özünde kâr amacı güden bir ticari kuruluştur.
Kredi verirken öncelikle kendi risklerini ve menfaatlerini gözetmek zorundadır. Kullandırdıkları kredilerin faiz oranı veya kar payı, komisyon yapısı, vade şartları da bu doğrultuda belirlenmektedir.
Bugün piyasada bileşik faiz oranları TL cinsi kredilerde %60-65, döviz cinsi kredilerde ise %14-16 bandındadır.
Ayrıca bankaların sigorta, dosya masrafı, kredi tahsis ücreti ve banka ürün satışları gibi birçok kalemi kredi paketine dahil ettiği görülüyor.
Yani faiz veya kar payı dışında çok sayıda gizli maliyetle karşı karşıya kalınıyor.
Firmalar bu şartlar altında yalnızca finansmana erişmekle kalmıyor aynı zamanda ağır bir maliyet yükünü de sırtlanıyorlar.
Bankalar, firmalara kredi limitleri oluştururken sektörel karlılık oranlarına azami dikkat ederler. Ancak burada ciddi bir çelişki var. Bankalar kredi tahsisinde sektörün brüt kâr marjlarını esas alırken, mevcut kredi maliyetleri bu oranları çoktan aşmış durumdadır.
Brüt kâr marjı sektörlere göre ortalama %25-30 arasında değişirken, firmalar %65’in üzerinde bileşik faizle TL borçlanıyor.
Bu koşullarda, kâr eden değil borcunu çevirebilen firma başarılı kabul ediliyor. Bu ne finansal sürdürülebilirliğe ne de sağlıklı bir ekonomiye hizmet eder.
Şu an firmalar yalnızca yüksek faizle değil aynı zamanda yüksek enflasyon, düşük iç talep, yüksek maliyetler, düşük kâr, kur baskısı, iç ve dış pazarlardaki daralma, krediye erişim ve jeopolitik risklerle mücadele etmek zorunda kalıyor.
İhracatçı firmalar için döviz kuru reel anlamda destekleyici olmaktan çıkmış, rekabet gücünü zayıflatıcı bir unsura dönüşmüştür.
Bu koşullar altında firmaların ayakta kalması tesadüf değil direnç ve stratejik yönetimin bir sonucudur. Ama bu direncin ne kadar sürdürülebileceği ise meçhuldür.
Bugün konkordato alan, iflas eden şirketlere şaşırmak yerine bu ortamda hâlâ üretmeye, istihdam yaratmaya, ihracat yapmaya devam eden firmalara hayranlık duymalıyız.
Asıl konuşulması gereken, bu firmaların nasıl hayatta kaldığı ve ne tür stratejiler geliştirdiğidir. Zira bu firmalar sadece kendi faaliyetlerini değil aynı zamanda ekonominin can damarlarını da ayakta tutmaktadır.
Enflasyonla mücadele elbette gereklidir.Ancak bunu yaparken reel sektörü göz ardı etmek hastayı tedavi ederken organlarını iflas ettirmek gibidir.
Faiz politikaları ve sıkılaşma adımları kısa vadede enflasyonu aşağı çekebilir ama ardında üretim yapamayan, borç yükü altında ezilen ve finansmana erişemeyen bir özel sektör kalırsa bu başarı neye yarar?
Bugün geldiğimiz noktada reel sektörün sesine daha fazla kulak verilmesi gerekiyor.
Kredi maliyetlerinin düşürülmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması ve firmaların üzerindeki dolaylı maliyetlerin azaltılması şarttır.
Aksi takdirde sadece bugünü değil yarının üretim kapasitesini ve ekonomik bağımsızlığını tehlikeye atmış oluruz.
Ali COŞKUN-Finans Danışmanı
0 530 787 84 39
[email protected]
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (845)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.144)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (451)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.852)
- GÜNCEL (3.227)
- GÜNDEM (3.198)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.249)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (475)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.057)
- Ali Coşkun (24)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (64)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (569)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (41)
- Onur ÇELİK (35)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Finans Koltuğundan CEO Masasına

Hazine’den Kripto Para ile Suç Gelirlerine Sıkı Denetim Geliyor

Garanti BBVA’dan 3,5 trilyon TL’lik sürdürülebilir finansman taahhüdü

BEYAZ YAKALININ GİZLİ PANDEMİSİ: TÜKENMİŞLİK

Ateşkes rüzgârı, petrolü devirdi, dolar geriledi, FED’e fırsat doğdu!

Tahvil Yerine Kredi: Türk Şirketlerinin Finansman Kaderi

Türkiye’nin Kafkaesk Manzarasında Genç Olmak

UŞAK’ın en köklü Market Zinciri EGEŞOK Konkordato aldı

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

Siyasi Gerginlik Ekonomiyi Geriyor: Reel Sektör Nefes Alamıyor!

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

Yerel Halk Neden Maden İşletmeciliğine Karşı Çıkıyor?

İsrail İran’a Neden Saldırdı?

Onur Çelik yazdı: İFLAS RİSKİ
- SON DAKİKA | Borsa günü yükselişle tamamladı 24/06/2025
- ASGARİ ÜCRET ZAMMI SON DAKİKA: Asgari ücrete ara zam gelecek mi? Asgari ücret ara zammı ne kadar olacak? 24/06/2025
- ABD cari açığı ilk çeyrekte yüzde 44 arttı 24/06/2025
- SON DAKİKA | Kamu işçisine zam pazarlığı 24/06/2025
- MSB: Bedelli askerlik ücreti 1 Temmuz’da zamlanacak 24/06/2025
- Küresel ham çelik üretimi mayısta yüzde 3,8 azaldı 24/06/2025
- Meta ve OpenAI arasında yapay zeka savaşları! 100 milyon dolarlık teklif... 24/06/2025
- Ekonomi ve siyaset gündemi - 25 Haziran 2025 25/06/2025
- Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trump bir araya geldi 24/06/2025
- Resmi Gazete'de bugün (25.06.2025) 24/06/2025
- Kontrolmatik'ten bedelli sermaye artırım kararı 24/06/2025
- Işıkhan'dan ikinci zam teklifi açıklaması 24/06/2025
- Almanya'da 2025 bütçe tasarısı onaylandı 24/06/2025
- Çin gerçek bir ateşkesi destekliyor 24/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı