Connect with us

EKONOMİ

‘No’ Stream: Rusya gaz akışını süresiz olarak kesti

Yayınlanma:

|

  • Rusya, Avrupa’ya giden ana tedarik boru hatlarından birinin süresiz olarak kapalı kalacağını açıkladı. Halihazırda rekor yüksek fiyatlar ile boğuşan Avrupalı gaz alıcılarını yeni zorlukların beklediği aşikâr. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Avrupalılara, Rusya’nın ülkesine yönelik saldırısının Moskova’nın petrol ve gaz ihracatında kesintiye yol açması nedeniyle zorlu bir kış beklemeleri gerektiğini söyledi.
  • Şubat ayında Ukrayna’yı işgali öncesinde ve sonrasında Rusya’dan gelen düşük gaz akışı, Avrupa fiyatlarını yıl sona göre yaklaşık %400 oranında artırırken, elektrik maliyetlerinin de yükselmesine neden oldu. Aralık ayının sonunda 65 Euro/MWh saat civarında olan Hollanda’da gösterge niteliğindeki TTF gaz fiyatları, Ağustos sonunda 330 Euro/MWh seviyesine yükselmişti. Rusya’nın devlet kontrolündeki enerji devi Gazprom, son duraklamanın ardından akışları %20’de yeniden başlatacağı yönündeki beklenti ile 26 Ağustos’taki rekor yüksek seviyeden yaklaşık %40 gerileyerek Cuma gününü 190 Euro/MWh seviyesinden kapattı.
  • Bu arada,  AB bakanları, Rusya’nın bloğa gaz dağıtımını durdurmasının ardından, Avrupa endüstrisini zorlayan ve hane halkı faturalarını yükselten gaz ve elektrik fiyatlarındaki artışa yanıt vermek için blok çapında acil önlemleri görüşmek üzere 9 Eylül’de toplanacak. Otoriteler tavan fiyat gibi olağanüstü durum önlemleri almaya hazırlanırken, TTF’nin yeni haftanın ilk işlemlerin nasıl bir seyir izleyeceğini merak ediyoruz.
  • Avrupa, Rusya’yı, Ukrayna ihtilafından kaynaklanan sorun yüzünden Batı ile “ekonomik savaş” olarak enerji kaynaklarını ‘silah’ olarak kullanmakla suçlarken, Moskova, arz kesintileri için Batı’nın yaptırımlarını ve teknik sorunları ön plana sürüyor. Baltık Denizi’nin altından Almanya’ya uzanan Kuzey Akımı boru hattı (Nord Stream) artık ‘No’ Stream olarak da okunabilir, tarihsel olarak Rusya’dan Avrupa’ya ihraç edilen gazın yaklaşık üçte birini sağlıyordu, ancak geçen hafta bakım nedeniyle akışlar durdurulmadan önce zaten kapasitenin sadece %20’si ile çalıştığının da altını çizelim.
  • Avrupan bir tarafta rekor düzeyde enflasyon ile boğuşurken, Rusya’nın gaz silahını çekmesi ardından baş gösteren durgunluk riski ile ortak para birimi EUR’nun son 2 haftadır peş peşe ‘parite’ seviyesinin altında kapanış yapması da dikkatlerden kaçmadı. Sene başı gerek EUR gerekse de GBP ile ilgili olumlu yorumlarımızı, Ukrayna krizi sonrası terk etmemiz ardından hâlen daha her iki para birimi için de -doların süper güçlü seyrini de dikkate alarak- riski aşağı yönlü görmeye devam ediyoruz.
  • EUR haftanın ilk işlemlerinde 0,99 seviyesini aşağı yönlü zorlarken, GBP 1,1450 seviyesine kadar geriledi. Teknik bir bakış açısıyla, EUR’da 0,87 ; GBP’de ise covid döneminde test edilen 35 yılın dibi olan 1,1410 sonrası aşağı yönlü seyrin daha da ivme kazanabileceğini göz ardı etmiyoruz. Bu arada, doların piyasa kuru olan DYX’nin de yeni haftayı 110 seviyesinin hemen kıyısından karşıladığını not edelim. 109,3 seviyesinin üzerini dolar açısında ‘tehlikeli’ sular olarak görerek daha da yukarı potansiyele ihtimal tanıyoruz.
  • Doların güçlü seyri ve FED’den bu ay da beklenen 75 baz puanlık faiz artışının tansiyonunu en iyi elinde tutan 2 yıl vadeli gösterge niteliğinde ABD devlet tahvilin getirisi %3,5 seviyesinin eteğinde ve neredeyse son 15 yılın zirvesine işlem görüyor. 10 yıllık devlet tahvilinin getirisinin %3,2 olduğu düşünülürse, piyasalar FED’in agresif duruşunun bir müddet daha devam edeceğini fiyatlıyor.
  • Doların getirisi ile ters korelasyona sahip kıymetli madenler son haftalarda sevimsiz bir seyir izliyor. Örneğin altının ons fiyatı 3 hafta önce 1,800 dolar seviyesinin üzerine yükselmesi ardından haftayı 1,711 dolar seviyesinden tamamladı. Teknik mânâda aşağıda 1,695 dolar seviyesine azami dikkat etmek gerekiyor. Benzer bir şekilde, gümüşün de ons fiyatı 20,80 dolar seviyesinde bulunan önemli teknik seviyesinden kırmızı kart görmesi sonrasında haftayı 18 dolardan tamamladı. Kripto para cenahında ise amiral gemi Bitcoin haftalardır 20bin dolar seviyesinin etrafında dolanırken, 28,800 dolar seviyesi geçilmeden risk aşağı yönlü görünmeye devam ediyoruz (daha da aşağıda 19bin dolar seviyesine dikkat etmek gerekiyor).
  • İçeride ise USDTRY kuru kamunun desteği ile bebek adımları ile de olsa kuzeye ilerlemeye devam ediyor. Haftayı 18,20 seviyesinin kıyısında kapatan kurda risk yukarı yönlü görünmeye devam ediyor. Cuma günü Ticaret Bakanlığı tarafından açıklanan dış ticaret verilerine göre, Ağustos ayında dış ticaret açığı ilk kez 11 milyar doların üzerinde gerçekleşti. Açığı fonlamak için de dolar talebinin devam etmesini normal karşılamak gerekiyor.
  • Bu arada 2023-25 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) dün Resmî Gazete’de yayımlandı. OVP verilerine de eski gibi önem verilmediğini not etmek gerekiyor. 2022 yılı için enflasyon %9,8 seviyesinden %65 seviyesine revize edildi.
  • Borsa cephesinde enflasyondan kaçan yurtiçi yatırımcıların sığındığı ana endeks haftayı 3,222 puan seviyesinden tamamladı. Son haftalarda yükselişe destek veren yabancı yatırımcıların, cuma günü TCMB tarafından açıklanan menkul kıymet istatistiklerine göre alımları hız kesmiş! 26 Ağustos ile biten haftada, yabancı yatırımcı 32 milyon dolar hisse senedi satmış (Ağustos ayının ilk 3 haftasında ise 724 milyon dolar değerinde hisse senedi aldıklarını hatırlatalım).
  • Her ayın ilk Cuması ABD’de açıklanan resmî istihdam raporu, Ağustos ayında tarım dışı sektörde beklenenden daha güçlü işe alımlara işaret etmesinin ardından ABD borsaları haftanın son iş gününe keskin bir yükselişle başladı. Lâkin, en büyük 500 şirketin işlem gördüğü S&P500 endeksi, Cuma günü ABD istihdam raporundan elde edilen erken kazanımları, işgücü piyasasının gevşemeye başlayabileceğini gösteren işsizlik oranı ve Avrupa’da patlak veren gaz krizi endişelerine paralel koruyamayarak %1,1 düştü. Haftayı %3,3 kayıpla kapatan S&P500 endeksi, Ağustos ortasından bu yana %9 geriledi. Bu süreçte, FED Başkanı Powell’ın merkez bankasının enflasyona karşı kararlı mücadelesinin ekonomik ‘acıya’ yol açabileceği konusunda uyarmasının ardından yaz toparlanmasını da kısmen tersine çevirmiş oldu.
  • Yeni gün ve hafta başında Asya piyasalarında karmaşık bir seyir hâkim. Çin’de açıklanan PMI verisi (büyümenin öncü göstergesi) Ağustos ayında 55 seviyesine gerilerken (Temmuz 55,5) iş güveni dokuz ayın en yüksek seviyesine yükseldi. Bugün piyasaların gündemi oldukça yoğun görünüyor. İlk olarak TÜİK, TSİ10:00’da Ağustos ayı enflasyon rakamlarını açıklayacak (beklenti %81,5). Bugün ayrıca İngiltere’de yeni başbakan açıklanıyor: Dışişleri Bakanı Truss konservatif partinin yeni başbakanı olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bugün ABD piyasaları tatil nedeniyle kapalı konumda olacak. Hafta genelinde ise Perşembe günü ECB’nin faiz kararı yakından takip edilecek.

>Brent Petrol

Petrol fiyatları yeni haftaya yükselişle başladı. Yatırımcılar, OPEC+ üreticilerinin günün ilerleyen saatlerindeki düzenlenecek olağan toplantıda üretim ve fiyatları destekleme yönündeki olası hamleleri öncesinde kazançlarını genişlettiğini görüyoruz. Enerji darboğazı nedeniyle Brent cinsi petrolde 92 dolar altında haftalık kapanış görmememiz şartıyla, yukarı yönlü hareketin devam edeceğin düşünüyoruz. Hatırlanacağı üzere, ekonomik yavaşlama sinyalleri ile petrol son haftalarda sert gerileme kaydetmişti.

16623545332f504db7bd2f6017f567bc994e718122_1_1200.jpg

>Avrupa doğalgaz fiyatları

Yıl sonunda 65 Euro/MWh seviyesinde olan Avrupa gaz fiyatları (TTF), Ağustos sonunda yaklaşık %400 oranında yükseliş kaydederek 330 Euro/MWh seviyesine yükselmişti. Avrupa’da enerji krizinin farklı bir boyut alması ardından, AB Bakanları, tavan fiyat gibi olağanüstü durum önlemleri almaya hazırlanırken TTF Cuma gününü 190 Euro/MWh saat seviyesinden tamamladı.

166235453477c0b62a8dfcb85b51693f7cf83b16c3_2_1200.jpg

>DTH

26 Ağustos ile biten haftada yurtiçi yerleşik gerçek ve tüzel kişilerin DTH yaklaşık 1,2 milyar dolar düşüşle 212,7 milyar dolar seviyesine geriledi.

1662354534b1e90f47f32f6919e4a8c98a22871ce0_3_1200.jpg

>Yabancı alımları duraksadı

TCMB verilerine göre, 26 Ağustos ile biten haftada, yabancı yatırımcı 32 milyon dolar değerinde hisse senedi satmış. (Ağustos ayının ilk 3 haftasında ise 724 milyon dolar değerinde hisse senedi aldığını hatırlatalım). Toplam hisse ve tahvil stoku Temmuz ortasında 15,6 milyar dolara kadar geriledikten sonra 20,1 milyar dolar seviyesine yükseldi.

1662354535b15183e728ad22361abf74b4d3441ef3_4_1200.jpg

>TCMB Net Rezervleri

Swap hariç net rezervler 59,4 milyar dolar seviyesinde yer alırken, son haftalarda yatay seyir dikkat çekiyor.

16623545355b465ff499a2cf9666a847f0d64872e9_5_1200.jpg

>TCMB Brüt Döviz ve Altın Rezervleri

26 Ağustos ile biten haftada, brüt döviz rezervleri 70,8 milyar dolar seviyesine geriledi (bir önceki haftaya göre yaklaşık 0,7 milyar dolar düşüş). Altın rezervleri ise önemli bir değişim göstermeden 40,8 milyar dolar seviyesinde yer aldı. Böylelikle toplam brüt döviz ve altın rezervleri 111,6 milyar dolar seviyesine geriledi.

166235453646389a6edc52b7d7ec71a172c74e602b_6_1200.jpg

>TCMB Net Uluslararası Rezervler

Ağustos ayının ikinci haftasında Rusya hikâyesi ile 15,7 milyar dolar seviyesine yükselen TCMB’nin net uluslararası net rezervleri, 26 Ağustos ile biten haftada 12,6 milyar dolar seviyesine geriledi.

1662354536160ad2c0976354d4b8f6822a0a9817f2_7_1200.jpg

>KKM

Ne kadar ekmek (kur) o kadar köfte (KKM) misali KKM bakiyesi 1,3 trilyon TL seviyesine yaklaşırken, KKM stok bakiyesi ile kurun aynı paralelde  yükseldiğinin de altını çizmek gerekiyor. KKM’nin de yabancı paraya endeksli bir valık olduğu düşünülürse, yabancı para mevduatın toplam mevduata oranı yaklaşık %71 seviyesi ile tüm zamanların zirvesinde  yer almaya devam ediyor.

1662354537b99cf559c307f4b152306ac04747d28e_8_1200.jpg

>Dış Ticaret İstatistikleri

Ticaret Bakanlığı verilerine göre, geçen yılın aynı ayına göre ihracat %13,2 oranında artışla 21,3 milyar dolar, ithalat ise %40,8 oranında artışla 32,6 milyar dolar oldu. Bu veriler ile dış ticaret açığı Ağustos’ta 11,3 milyar dolar ile rekor kırdı.

16623545379410c2c60c7611b11cc548c4fd234aca_9_1200.jpg166235453725743e66e782729837affd1d5535d4f3_10_1200.jpg16623545389ccff8448f0543d78c029ca7f71ce79c_11_1200.jpg
1662354538871bcb938bda14af24fec7b7b4ebc317_12_1200.jpg

>Fiili Faiz Oranları

Yüksek faizli ticari kredilere yönelik TCMB’nin yeni tebliği sonrası, ortalama ticari kredi faizi oranlarının âdeta çakıldığını görüyoruz (mavi kesik çizgi).

16623545382bd429848edfaeb397b17156db650206_13_1200.jpg
İKTİSATBANK

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. Işın Çelebi’ye göre enflasyonla mücadelede başarı kriterleri: “Kalıcı olmalı ve istihdam yaratmalı”

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Işın Çelebi’ye göre enflasyonla mücadelede başarı kriterleri: “Kalıcı olmalı ve istihdam yaratmalı”

Yayınlanma:

|

Yazan:

Ekonomi yönetimi hem Maliye Bakanı Mehmet Şimşek hem de Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan Amerika’da temaslarda bulunuyor. MB Başkanı, enflasyonun hem aylık hem de yıllık bazda 2024’ün 2. yarısından itibaren düşmesinin beklendiğini belirtti. Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Işın Çelebi yaptığı değerlendirmede enflasyonla mücadelenin başarılı olmasını temenni ettiğini belirterek, başarı kriterlerini açıkladı. Çelebi’ye göre başarı öncelikle kalıcı olmaktan geçiyor. İkincisi de istihdam yaratan bir başarı olmalı. FED’in enflasyonla mücadele programında en önemli göstergelerden birinin, istihdam yaratma olduğuna değinen Işın Çelebi, “Türkiye’de de istihdam yaratma kriterini enflasyonla mücadele programının yanına koymak gerekiyor. Üretim, istihdam demek zaten. Üretim, üretkenlik ve verimliliği sağlamak gerekiyor. Bu anlamda cari denge, cari açık vermekten ziyade, bu cari açığı nasıl finanse ettiğiniz ve bu finansmanı nerelerde kullandığımız önemli.” açıklamasını yaptı. Büyüme, üretkenlik ve verimliliğin döviz arzıyla ve yabancı sermaye girişiyle takviye edileceğini belirten Çelebi, Türkiye’nin yabancı sermaye girişini hızlandırması gerektiğine dikkat çekti. “Bunun için Türkiye’nin mutlaka hukuk altyapısını, yabancı sermaye ve dünyaya güvence verecek şekilde uluslararası hukuka uygun hale getirmeli. Bunu belirtmek benim vatandaşlık görevim. Bugün bu anayasa değişikliği tartışmaların başladığı bir dönemde bunu söylemeyi bir görev addediyorum.” dedi.

Işın Çelebi, buna ek olarak Türkiye’nin mutlaka gri listeden çıkması gerektiğine değinerek, Avrupa Birliği tam üyelik yolunda ısrarla ve kararlılıkla yürümenin önemine işaret etti. Çelebi, “Şimdi Avrupa Birliği üst yönetimi, Türkiye’yi sadece iş birliği yapılacak bir ülke konumuna oturtmaya çalışıyor. Bunu aşmak ve tam üyelik yolunda da ısrarcı olmak lazım. 2005 ile 2010 arasında Türkiye’ye yabancı kaynak girişinin en yoğun olduğu dönemde, yıllık 20-25 milyar dolarlık döviz girişi ve yabancı sermayenin girişinin olduğu, direkt yatırımların yapıldığı dönemler de Türkiye’de enflasyonun %10’a düşmesini sağladı. Bundan örnek alarak, yabancı sermaye girişini mutlaka sağlamak zorunda. Bu da ancak Uluslararası hukuka uyumlu ve Avrupa Birliği tam üyelik yolunda adımlar atmakla gerçekleşebilir.” hatırlatmalarında bulundu.

“Toplam vergi gelirlerinin %68’i de dolaylı vergilerden”

Altınbaş Üniversitesinden Prof. Dr. Işın Çelebi, Türkiye’deki vergi adaletsizliğine değindiği konuşmasında, Türkiye’nin parasal politikalarını maliye politikalarıyla yani bütçe politikalarıyla desteklenmesini tavsiye etti. “Sadece para politikasıyla faizi, kuru sabitleyerek, ücretleri sabitleyerek enflasyonla mücadele programını tek başına yürütemeyiz. Bunu bütçe politikalarıyla ve maliye politikalarıyla bütünleştirmemiz lazım. Vergi konusu çok önemli. Türkiye gördüğüm kadarıyla gelir üzerinden vergi alan bir ülke. Vergi politikamızı, dolaylı vergilerle uyguluyoruz. Toplam vergi gelirlerinin %68’i de dolaylı vergilerden yani akaryakıttan aldığımız vergi, sigaradan aldığımız vergidir. Vergi adaletini bozan ve düşük gelir gruplarının vergi yükü altında ezilmesine yol açan bir sisteme sahibiz. Oysa biz vergiyi hem tabana yaymalıyız hem vergi oranlarını düşürerek geniş kitlelere vergi tabanını yayıp vergi alabilecek hale getirmeliyiz.” önerisinde bulundu.

“Finans sektöründeki muafiyetler ve istisnalar azaltılmalı”

Finans sektöründe büyük muafiyetler ve istisnalara dikkat çeken Çelebi, bunların mutlaka azaltılması gerektiğini kaydetti. “Vergi gelirlerini arttırmanın bir diğer yolu da kayıt dışı ekonomiyi, vergi sisteminin içine almak” diyen Çelebi’ye göre, vergi oranlarını düşürerek, vergide devrim yapılmalı. Tüm vergi sistemini ele alarak, biraz hafifletmeli. İşe düşük gelir gruplarına yük olan dolaylı vergileri azaltarak, %68’den %50’ye indirmeyi hedef alarak başlanmalı. Bu tür bir vergi reformuna Türkiye’nin acil ihtiyacı olduğunu ileri süren Çelebi, “Harcamalar üzerinden değil, gelir üzerinden vergi alacağımız bir sistem olmalı. Tabanı genişletebilmek ve adaleti sağlayabilmek önemli.é diye konuştu.

Işın Çelebi, ilk 3 aylık bütçe açığının 513 milyar liraya ulaşmasını da değerlendirerek, “Bütçe açığının, 2024 yılında 2,2 milyar TL’nin üzerinde olacağı öngörüldü. Şu anda mart sonu itibariyle 513 milyar TL’lik bir açık oluştu. Gördüğüm kadarıyla yıl sonu itibariyle 2 milyar TL’lik bütçe açığı programa uygun halde gidiyor. Bu noktada vergi gelirlerini arttırıcı reformlar yapılırsa, bütçe açığının hedeflenen doğrultuda gerçekleşeceğini düşünüyorum. Bunu da önemli buluyorum.” diye konuştu.

“Büyümeden vazgeçilebilir ama gelir dağılımı adaletli olmalı”

Cari açığın aylık 3,3, yıllık olarak da 31,8 olduğunu hatırlatan Çelebi, “Bu, geçen yıla göre yıllık bazda bir daralmanın sonucu. Ekonomiyi daraltarak, büyümenin %3’ün altına düştüğü bir durum gözüküyor. O bakımdan büyümeden vazgeçebiliriz. Ama gelir dağılımının adaletli olması ön planda olmalı. Yani büyümeden vazgeçtik, daraltıyoruz ekonomiyi. Oysa bir ekonomi, cari açık verdiği zaman dışarıdan kaynak temin etmeli. Çünkü ekonomik büyüme, dış kaynakla sağlanır, iç tasarrufla değil. Bu kadar cari açıktan korkmamak lazım. Eğer ihracatın ithalatı karşılama oranını da yüzde 80’lerin üzerine çıkarabilirseniz, bu cari açık problemini karşılayabilirsiniz.” önerilerinde bulundu. Çelebi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 2023 Şubat ile 2024 Şubat dönemine dair açıkladığı listeye baktığınızda, ihracatta yaklaşık 400 milyon dolarlık bir artış olduğuna dikkat çekti. Buna karşılık ithalattaki daralmanın da Türkiye’nin büyümesinin durmasından kaynakladığını işaret etti. Bunun bir tercih meselesi olduğunu belirten Çelebi, sözlerini şöyle tamamladı; “Benim kişisel kanaatim, Türkiye % 3’ün altında bir büyüme çizgisine sahip olmamalı. Türkiye’nin döviz arzını arttıracak politikalardan vazgeçmemeli. Şimdi kurun enflasyona etkisinin, %50 olduğunu söyleyen bir görüş var. Bunun matematiksel modeli yanlış. Buna %100 karşıyayız ve katılmıyoruz. Bir iktisatçı ve matematikçi mantığıyla söylüyorum. Bunun enflasyona etkisi % 50 değil, % 10-15 gibidir. Kuru serbest piyasalara bırakmak lazım. Bu açıdan Merkez Bankası politikalarını gözden geçirmesi gerektiği kanaatindeyim.”

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. BORATAV: Yerel seçim sonuçlarını değerlendirdi

Prof. Dr. Korkut BORATAV, BİRGÜN gazetesine 31 Mart yerel seçimlerini değelendiren bri röportaj yaptı: Mevcut reçete durgunlaşma ve küçülme içeriyor. Erdoğan’ın temsil ettiği Saray iktidarı, bu reçeteyi içeren dört yıl boyunca sabretmeyi becerebilecek mi?

Yayınlanma:

|

Yazan:

AKP’nin yenilgisinde yüksek enflasyon nedeniyle toplumdaki yoksullaşma etkili oldu mu? Olduysa uzun süredir artan yoksulluk ve hayat pahalılığı ülkenin gündemindeyken sizce neden 14 Mayıs seçimlerinde değil de şimdi etkili oldu?

Mayıs 2023 ve Mart 2024 seçimlerinin sınıfsal dökümünün karşılaştırılması henüz yapılmadı. Ama, on aylık süre içinde AKP galibiyetinin yenilgiye dönüşmesinde halk sınıflarında yoksullaşmayı sürdüren ekonomik etkenlerin belirleyici olduğu söylenebilir. Temel farkın yoksullaşma olgusunda değil, bu olgunun algılanmasında olduğunu düşünüyorum.

Oyların dağılımındaki değişimlerle ilgili bazı genel tespitler yapmakla başlayalım. Trakya’dan Adana’ya uzanan kıyı şeridinde, Güney-Doğu Anadolu’da, ayrıca Eskişehir ve Ankara’da Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan azınlıkta kalmıştı. Yerel seçimlerde Saray iktidarının azınlığa düştüğü coğrafyaya Karadeniz’den, İç-Ege’den ve Orta Anadolu’dan iller de eklendi.

On ay içinde yapılan iki seçime katılım oranı 5,7 puan geriledi. Bu gerilemenin partilere yansıması büyük ölçüde Saray’a dönük seçmen desteğinin erimesi biçiminde gerçekleşti. Bu tespit, 2019 ve 2024 yerel seçimleri karşılaştırıldığında somut olarak ortaya çıkıyor. Beş yılda AKP oyları 4,3 milyon azalmıştır. Kısmen 2024 seçimine katılmayarak; dörtte üçü de CHP’ye yönelerek…

Mayıs 2023 seçimi yapıldığında Türkiye’nin tüm emekçi katmanları, son yıllara damgasını vuran, enflasyonun hızlandırdığı ağır bir bölüşüm şokundan geçmekteydi. Bu şok, kentli nüfusun örgütsüz emekçi katmanlarında gelir düzeylerinin de erimesine yol açmış; mutlak yoksullaşma boyutuna ulaşmıştı. Bu vahim olgunun sorumluluğu açıkça iktidara düşmekteydi.

Bu olgu ve iktidarın sorumluluğu algılanmadıkça oylara yansıyamaz. Yoksullaşma ekonomi büyürken, istihdam artarken gerçekleşti; algılanması da bu yüzden güçleşti. Ama, algılanmayı frenleyen temel etken, bence, toplumun en yoksul katmanlarında tutucu-İslamcı ideolojinin hegemonyası olmuştur. Bu hegemonya başta eğitim sistemi olmak üzere devlet aygıtlarının, kamu kaynaklarınca beslenen İslamcı sermayenin, medyanın, cemaat-tarikat, AKP örgütlerinin 20 yıllık birikimli etkileri ile sağlanmıştı.

Mayıs 2023 ile Mart 2024 arasında değişen nedir? Olgular (özellikle enflasyon) ideolojik yanılsamayı aşındıracak boyuta ulaşmış olabilir. Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu gibi karizmatik yerel liderler önem kazandı; öne çıktı; “sahte, içi boş ideolojik söylemlerin kullanım tarihinin geçtiğini” açığa çıkardılar. CHP’de yönetim kadrosunun yenilenmesi de ayrıca etkili oldu.

4 yıllık seçimsiz dönemde AKP iktidarının ekonomide ve siyasal anlamda atacağı adımlar bekliyor. Anayasa tartışmaları yeniden gündeme gelir mi? Bu anlamda iktidarın alanı daraldı mı?

SHP’yi ilk parti konumuna getiren 1989 yerel seçim sonuçları, Turgut Özal dönemine son veren kritik aşamayı başlatmıştı. 2024 seçim sonuçları, Erdoğan dönemi için de benzer bir dönüm noktası olabilir.

Ekonomide ve siyasette iktidarın hareket alanı daralmıştır. İktidar, kısa vadeli iktisat politikalarında Mehmet Şimşek’in temsil ettiği reçeteye mahkûmdur. Bu yenilgi ortamında Saray’ın (özellikle Erdoğan’ın adaylığını mümkün kılan) bir anayasa değişikliği için siyasal enerji toparlaması mümkün görülmüyor.

Seçimsiz geçireceği dönemde gelir dağılımındaki bozulmaya ilişkin beklentileriniz nedir?

Mehmet Şimşek geleneksel neoliberal reçeteyi uyguluyor; enflasyona daraltıcı politikalarla son vermeyi öngörüyor. Temel araçlardan biri, emek gelirlerinin bastırılmasıdır. Şimşek de ekonomi yönetimini devraldığı günden bugüne “gelirler politikasını” ısrarla vurgulamaktadır.

Bugünkü ekonomik ortam, 1990’lı yılların yüksek enflasyonuna benzemektedir. 1998 sonrasında kapsamlı bir IMF programı o enflasyona son verdi. Ekonomiyi iki yıl (1990 ve 2001’de) küçülterek ve AKP’yi iktidara getiren bir toplumsal bunalım yaratarak…

Şimşek’in programı da benzer bir senaryoyu içeriyor: Ücretler, emekli gelirleri enflasyonun gerisinde seyredecek; parasal daralma ve eşitsizlikleri artıran bir malî disiplin iç talebi çökertecek; ekonomi küçülecektir. Emek payının gerilemesine istihdam kayıplarının yaratacağı ilave yoksullaşma eklenecektir. 2002’de IMF programları içinde iktidar değişikliğine yol açan ekonomik, toplumsal ortamın bir benzeri tekrar oluşacaktır.

Seçim sonrası ekonomi yönetiminden gelen ilk açıklamalarda mevcut ekonomik reçetenin uygulanmasına devam edileceği yönünde. Büyük yenilgi yaşamış iktidar durgunluk ve ekonomide küçülmeyi göze alabilir mi?

Mevcut reçete durgunlaşma ve küçülme içeriyor. Erdoğan’ın temsil ettiği Saray iktidarı, bu reçeteyi içeren dört yıl boyunca sabretmeyi becerebilecek mi? Yerel seçim sonuçlarının yarattığı ortam, yeniden aday olmasına imkân veren bir anayasa değişikliğini gündem-dışına taşımıştır.

2015 sonrasında Saray, “ne pahasına olursa olsun büyümeye” öncelik verdi; şirketlere dönük bir kredi pompalaması ile neoliberal istikrar ilkelerini çiğnedi. Uluslararası finans kapital bu sapkınlığı “cezalandırmadı”; dış kredi akımlarını sürdürdü. Ekonomi bu sayede büyüdü; ama ağır bir bölüşüm şoku yaratarak… Önceki politikalara dönüşe izin verilmeyeceğini uluslararası finans çevreleri bugün açıkça vurgulamaktadır. Dış kaynak akımlarının tıkanması onların elindedir; bir ödemeler dengesi ve dış borç krizi anlamına gelir.

Bu uyarılar nasıl bir gelecek öneriyor? Şimşek programı sonunda enflasyon son bulacaktır; ama 2002’deki Ecevit koalisyonunu iktidardan uzaklaştıran ekonomik ortamın (toplumsal bunalımın) bir benzerini yeniden yaratarak…

En geç 2028’de “yeni”, yani AKP’yi içermeyen bir iktidar, ekonomiyi onarmaya başlayacaktır. Bu tür bir “onarma”nın ekonomik çerçevesi IMF’nin Türkiye için orta dönemli öngörülerinde yer alıyor: “Ilımlı” (yüzde 3 civarına yerleşen) bir büyüme temposunun sağlayacağı istikrar senaryosu tasarlanıyor… İşsizlik, cari işlem açıkları, enflasyon oranları da istikrar içinde (“ılımlı”) seyredecek; dış kaynak girişleri bu ortamın sürdürülmesini mümkün kılacaktır. Şimşek programının bitiminde oluşan toplumsal bunalım ortamını sürekli kılan bir durgunlaşma… Türkiye’nin 2028 ve sonrası için bu ekonomik ortam önerilmektedir…

Büyük bir zafer elde eden muhalefetin en büyük vaadi sosyal yardımlar oldu. Türkiye artık sosyal yardıma bağımlı bir ülke mi oluyor? Bu durumun bir tehlikesi var mıdır?

İktidarın makro-ekonomik politikalarının sistematik olarak emek-karşıtı olduğu bir ortamda muhalif yerel yönetimler telafi edici sosyal yardımlara öncelik vermek zorundadır. Sorudaki tespit, bu zorunluluktan kaynaklanıyor.

Öte yandan, bugünkü ortamı yaratmakta olan neoliberal/Şimşek programına karşı iktidara adaylığı üstlenmiş olan CHP’nin, yerel yönetimlerin dışında tüm Türkiye için tasarlayacağı alternatif önem taşıyor. Yukarıda betimlediğim neoliberal durgunlaşma modeline teslimiyet olasılığı gündemdedir. Bu yönelişin dış siyasette ABD yörüngesine sürüklenmeyi içeren bir seçenekle bütünleşmesi söz konusu olabilir.

Sol, sosyalist, devrimci, Cumhuriyetçi iktisatçılar, sosyal bilimciler, uzmanlar, emekli diplomat ve subaylar Türkiye’nin bu ikili teslimiyet cenderesine sürüklenmesine karşı dinamik alternatifleri tartışmak, oluşturmak durumundadır. İktidara aday olan CHP tabanında, örgütlerinde, bugünkü yönetimi içinde de aynı arayış vardır. Bunların eşgüdümü, mümkünse birleştirilmesi önemlidir.

Türkiye, çeyrek yüzyıla yaklaşan gri/karanlık bir dönemden geçti. Karanlığa kökten itiraz, Haziran 2013’te Gezi kalkışması ile ortaya çıktı; güncel siyasete taşınamadı. Sahipsiz kaldı.

2019 ve Mart 2024 yerel seçimleri, bu itirazın canlı devamıdır; hayatiyetinin sürdüğünü göstermiştir. Bir anlamda “geçici bir adres olarak, adeta kendiliğinden” CHP’ye yönelmiştir. CHP’nin bu yönelişi hak etmesi, özümsemesi büyük önem taşıyor. Sadece CHP’nin değil, tüm Cumhuriyetçi Sol’un sorunudur. Elbirliğiyle katkılar gereklidir.

Okumaya devam et

EKONOMİ

Mart ayı bütçe görünümü

Bütçe gelir ve giderlerinin her kalemi incelenmeyi hak ediyor ama gelen son verilerden biri, bir dönem bütçe giderleri arasında yer alan oldukça tartışmalı KKM kur farklarını hatırlattı. İşte o veri TCMB 2023 zararı ile ilgili.

Yayınlanma:

|

Mart ayı merkezi yönetim bütçe gerçekleşmeleri açıklandı. Genel görünüm, bütçe gelir ve giderlerinde uyumdan uzaklaşıldığına, mali disiplinin sağlanabilmesindeki zorluklara işaret ediyor.

Öncelikle mali disiplin açısından iki temel göstergeye bakalım: İlki bütçe açığı. Mart ayı bütçe açığı şubat ayına göre yüzde 36 oranında artarak 209 milyar TL’ye ulaştı. Üç aylık kümülatif bütçe açığı ise 513,5 milyar TL oldu. Oysa 2023’ün aynı ayında bütçe açığı 47,2 milyar TL idi.

Mali disiplinin diğer göstergesi de faiz dışı denge. Bütçe açığından iç ve dış borç faiz giderleri düşüldüğünde denge ya da fazla elde ediliyorsa, borçluluğun yarattığı faiz ödemeleri bütçe üzerinde baskı yaratmıyor demektir. Tersi durumda, yani faiz dışı açık varsa borç düzeyine ve faiz yüküne bakmak gerekir.

En son 2017 yılında faiz dışı fazla elde edilmişti. Faiz dışı açık geçen yıl 1,3 trilyon TL’yi aşmış ve bütçe tahmininin iki katı olarak gerçekleşmişti. 2024 yılı bütçe tahmininde de faiz dışı açık 1,4 trilyon TL.

Ama sadece bir ayda bütçedeki borç faiz giderleri yüzde 37 oranında artış gösterdi. Öte yandan brüt dış borç stoku 500 milyar dolara ulaşırken, iç borç stoku son bir yılda 1 trilyon TL daha artarak 4 trilyon TL’yi aştı.

2024 mart ayından itibaren iç ve dış borç faiz ödeme projeksiyonunu gösteren aşağıdaki grafikleri incelerseniz, bu yılki bütçe tahmininin oldukça üzerinde bir faiz dışı açıkla karşılaşmak şaşırtıcı olmayacaktır.

Bütçe gelir ve giderlerinin her kalemi incelenmeyi hak ediyor ama gelen son verilerden biri, bir dönem bütçe giderleri arasında yer alan oldukça tartışmalı KKM kur farklarını hatırlattı.

İşte o veri TCMB 2023 zararı ile ilgili. 2021’de 57,5, 2022’de 72 milyar TL kâr açıklayan TCMB, 2023 yılını 818,2 milyar TL zararla kapattı.

2023 ağustos ayına kadar TL’den KKM’ye dönenlerin kur farkları bütçeden ödenirken, dövizden KKM’ye dönenlerinki TCMB tarafından karşılandı. TL’den dönen mevduata 2022 mart-2023 temmuz arasında kur farkları bütçeden ödendi, en son temmuz 2023 itibariyle bütçeden 34,5 milyar TL’lik ödeme yapıldı.

Sonra Ağustos 2023’te TL’den dönen KKM’nin ödemelerini TCMB üstlendi. Çünkü genel seçimler bitmiş ve TL’de değer kaybı başlamıştı. Dolar/TL genel seçimler öncesinde (13 mayıs) 15,5 TL’den, iki ay sonra (13 temmuz) 26 TL’nin üzerine çıkmıştı.

OVP’ye göre bütçe açığının GSYH’ye oranı zaten deprem harcamaları öngörülerek yüzde 6,4 olarak yüksek programlanmıştı. Ancak bütçe bu kur artışı karşısında KKM’nin yükünü daha fazla taşıyamayacaktı.

TCMB de o esnada genel seçimler sonrasında artık sıkı para politikasına geçmişti. Politika faizini kademeli olarak arttırıyor, ardından mevduat faizi de arttıkça TL’ye güven tesis edilmesini bekliyordu. Bu ortamda KKM hesapları hızla çözülecekti. Para ikamesi son bulacaktı.

Ancak 2021 aralık ayı sonunda kur riskine karşı kendisine güvence arayanlar için bir finansal araç olan KKM, ulaştığı hacimle ve çözülme sürecindeki zorluklarla gündemde kaldı. Enflasyon da düşmedi, para ikamesi devam etti. Ekonomiye güven oluşmadıkça döviz KKM’ler varlığını devam ettirdi. Şimdi izlerini en son TCMB zararında görebiliriz. Bu zararda KKM kur farkının kaç milyar TL olduğu kadar, ekonomiye olan güvensizlik ve gelir dağılımında adaletsizliğin boyutu ve izleri de önem taşıyor.

Mart ayı bütçe açığını görünce insanın aklına geliyor. Peki TL’den ya da dövizden dönen KKM kur farkları bütçeden ödenseydi ne olurdu?

MB, Kamu Borç Yönetimi Raporu, Mart, 2024

Prof.Dr. Binhan Elif YILMAZ-T24

Okumaya devam et

KATEGORİ

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

KRIPTO PARA PİYASASI

BORSA

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.paravitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.