Connect with us

EKONOMİ

Putin durmadı. ‘Siyah Kuğu’ gerçek oldu. Savaş resmen başladı!

Yayınlanma:

|

  • Rusya Devlet Başkanı Putin, Ukrayna’yı silahsızlandırmayı ve nazi etkisini yok etmeyi amaçladıklarını belirterek Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesine özel askeri operasyon başlattıklarını duyurdu. Ukrayna’yı işgal planları olmadığını iddia eden Putin, “Kim Rusya’ya tehdit oluşturmaya çalışırsa, derhal karşılık verilecek” ifadesini kullandı. Bloomberg haberine göre Ukrayna’nın başkenti Kiev’de de büyük patlama sesleri duyuluyor.  
  • Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan Afrika ziyareti dönüşünde dün önemli açıklamalarda bulundu. Rusya-Ukrayna krizine ilişkin Minsk kararlarına uyulması gerektiğini söyleyerek üstü kapalı da olsa hem Nato’yu hem de Rusya’yı eleştirdi. Not düşmek gerekiyor ki, Minsk Protokolü, Ukrayna’nın Donbass bölgesindeki savaşı durdurmak için Ukrayna, Rusya Federasyonu, Donetsk Halk Cumhuriyeti, Luhansk Halk Cumhuriyeti ve Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı (AGİT) temsilcileri tarafından 5 Eylül 2014 tarihinde imzalanan bir anlaşmadır. Rusya Devlet Başkanı Putin ise Minsk Protokolü’nün artık var olmadığını söyledi. 
  • Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya’yı uluslararası hukuka saygılı olunması yönünde üstü kapalı olarak eleştirse de, Rusya’ya karşıtı net bir tavır koymaktan da imtina ettiğini görüyoruz. “Temennimiz, Karadeniz’den komşumuz Rusya ve Ukrayna’nın bir an önce müzakere masasına dönmeleridir” diyerek diplomasi kanalının devam etmesi gerektiğini savundu. 
  • “Rusya’dan da, Ukrayna’dan da vazgeçmemiz mümkün değil” diyerek sözlerine devam eden Erdoğan, üstü örtülü olarak NATO’yu da eleştirdi. Rusya ile görüşen liderlerin (Macron, Scholz) henüz ciddi bir performans sergileyemediklerini dile getirerek “NATO beraber artık tavrını belirlemelidir, ne yapacaksa yapmalıdır” dedi. 
  • Bu açıklamalardan kısa bir süre sonra Erdoğan ile Putin telefonda görüştü. Buraya kadar aslında haber akışını bir araya topladık ki kanımca okurlarımızın da dikkatinden gelişmeler kaçmamıştır. Türkiye’nin coğrafi pozisyonu, enerji ve tahıl ithalatı, turizm ve ihracat gibi ana başlıklarda Rusya ve Ukrayna’ya bağlılığı bir tarafta, Nato üyesi olması, S-400 / F-35 konusunda yaşanan geçmiş tecrübeyi de dikkate alırsak, çok dikkatli bir denge siyaseti izlemesi gerektiğini düşünüyoruz. 
  • Rusya-Ukrayna-ABD ekseninde cereyan edecek gelişmeler, son aylarda oldukça kırılgan bir seyir izleyen Türk mali piyasalarını derinden yaralayabileceğini göz ardı etmiyoruz. Salı günü, teyide muhtaç olsa da, Londra işlemlerinde, USDTRY kurunun 13,60 seviyesinden sıyrılarak son 6 haftadır devam ettirdiği yatay seyrine son vererek 13,90 seviyesini test ettiği gün, kamunun süregelen desteğini ciddi miktarda artırarak 13,90 seviyesini savunduğunu görüyor ve adeta hissediyoruz. Londra işlemlerinde TL swap faizlerinin de artış eğiliminde olması bu hissiyatımızı adeta perçinliyor. 
  • Elbette günlerdir belki de aynı haber ve hatta aynı enstrümanların etrafında dolaşıyoruz. Lakin jeopolitik risk algısının tavan yapması ve dün gece Ukrayna’da savaşın resmen başlaması ile bu tip dönemlerin bir numaralı güvenli limanı olan altın bu sabah 1,950 dolar seviyesine dayanarak son 1 yılın zirvesine yükseldi. Altının portföylerde ağırlık artırılarak bulundurulması gerektiğini düşünüyoruz. 
  • Her ne kadar gümüş son 14 aydır yüzümüzü pek güldürmese de, teknik formasyon gümüşün de oyuna yeniden girmeye hazırlandığını gösteriyor. Özellikle, 200 günlük hareketli ortalamasını da arkasına alan gümüşün 24 dolar seviyesinin üzerinde yukarı yönlü hareketini hızlandıracağını haftabaşı raporumuzda kaleme almıştık. Bu sabah gümüşün de ons fiyatının 25 dolar seviyesinin hemen üzerini test ettiğini görüyoruz. 25 doların üzerinde hareketin ciddi boyutta yukarı yönlü potansiyeli olduğunu göz ardı etmiyoruz. Portföylerde gümüş ağırlığının da artırılabileceğini düşünüyoruz.
  • Ukrayna ekseninde korkulan senaryonun gerçekleşiyor olması ve sıcak temasın başlaması ile küresel risk iştahını ciddi anlamda bozdu. Brent cinsi petrolün varil fiyatı 101 dolar seviyesini de aşarak bu sabah son 8 yılın yeni en yüksek seviyesini test etti. 100 dolar yönündeki hedefimizin gerçekleşmesi ardından içinde bulunduğumuz mevcut durumda çok daha yukarı seviyelerin de görülebileceğini göz ardı etmiyoruz.
  • Merkez Bankalarının enflasyona karşı faiz artırımlarını da bu senaryoda konuşmak ne kadar mümkün veya ne boyutta mümkün onu da artık tam olarak kestiremiyoruz. Risk iştahının göstergesi konumunda Nasdaq endeksi, dün geceyi de düşüşle tamamlayarak 2022 yılında %17,50 gerilemiş oldu. Geçen haftalarda 1,1480 seviyesine kadar yürüyen EURUSD paritesi bu sabah 1,1230 seviyesine kadar geriledi. Benzer bir şekilde, riskin arttığı dönemlerde talep gören dolar, Sterlin’nin de bu sabah boynunun bükerek 1,35 seviyesinin diplerine kadar geri çekilmesine neden oldu.
  • Yatırımcıların güvenli liman arayışı ile Amerikan 10 yıllık tahvil faizi %1,88 seviyesine kadar geriledi. Hatırlanacağı üzere, FED’den beklenen faiz artırımlarının havada uçuşması ve halen daha yükseliş eğiliminde olan enflasyon paralel geçen hafta %2,06 seviyesi test edilmişti. 
  • Yeni gün başlangıcında, Asya borsalarında %3’e varan kayıpların yaşandığını görüyoruz. ABD borsalarının geceyi düşüşle tamamlaması ardından bu sabah vadeli işlemler de Asya’yı takip ederek %3’e varan kayıplarla işlem görüyor. Reuters haberine göre Moskova borsasında işlemler durduruldu. 
  • Bu sabah Borsa İstanbul’un da günü kayıplarla kucaklamasını bekliyoruz. USDTRY kurunda 13,90-13,95 bandında bulunan önemli teknik direnç bölgesini takip edeceğiz. Haftalık kapanışın 13,95 seviyesi üzerinde olması, USDTRY kurunda yeniden risklerin yukarı yönlü olduğunu hatırlatacaktır.
  • Küresel piyasalar güne ciddi bir panik havası ile başlıyor. Dün Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ile telefon görüşmesi yaptığını yukarıda detaylı bir şekilde ele almıştık. Kabul etmek gerekiyor ki, Türkiye ekonomik olarak ne yazık ki süreçten en çok etkilenecek ülkeler arasında yer alacak gibi görünüyor. 2022’de bel bağladığımız turizm gelirlerinin sekteye uğraması bir yana, yükselen enerji fiyatlarının hem cari açık hem de enflasyon kanadından bizleri vuracak olduğunun da altının çizmek gerekiyor. İhracat gibi noktalarda da etkilenme olacağı göz ardı edilmemelidir.
  • Batı’nın ise tepkisi merak ediliyor. Rusya’ya yönelik açıklanacak yaptırımların boyutunu hep birlikte takip edeceğiz. 

>Altın

  • Teknik manada 1,835 dolar sonrasında sahneye altının çıkacağını belirtmiştik. Son 2 haftada altın devamlı yukarıya giderek bu sabah 1,950 dolar seviyesine kadar yükseldi. Ara bir seviye olarak 1,960-1,965 seviyelerine dikkat etmek gerekiyor. Geçilmesi durumunda daha da yukarı seviyeleri konuşabiliriz.
16456887275e32b585a0d4912a5019c0bfe1daf485_1_1200.jpg


Altına bir de geniş bir perspektiften bakalım!

16456887284bb6609f489559702dbe71136c34de4c_2_1200.jpg


>Gümüş

  • Jeopolitik risklerin arttığı dönemlerde altın bir numaralı güvenli liman olduğunu biliyoruz. Lakin, gümüşün de haftayı 25-25,20 dolar seviyelerinin üzerinde tamamlaması durumunda, yukarı yönlü sert bir ivmelenme kaydedeceğini göz ardı etmiyoruz. Gümüş bizi çok utandırdı. Bu sefer yüzümüzü güldürebilir!
1645688728d97e13b6bdd55c9340ddc40c3122f548_3_1200.jpg

İKTİSATBANK

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Bütçe açıkları dizginlenebilir mi?

Bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak

Yayınlanma:

|

Mayıs ayına ait merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine göre bütçe fazlası 235,2 milyar TL, kümülatif (Ocak-Mayıs) bütçe açığı da 650,3 milyar TL oldu. Mayıs ayı bütçe fazlası, giderlerdeki önemli bir azalış kaynaklı değil, tersine kurumlar vergisi hasılatının beklendiği gibi mayıs ayında vergi gelirlerini beslemesiyle gerçekleşti.

Rakamla ifade etmek gerekirse; nisan ayına göre mayıs ayında bütçe giderlerinde 43 milyar TL’lik azalışa karşılık bütçe gelirleri 368 milyar TL arttı. Bu artışın hemen hemen tamamı kurumlar vergisi hasılatı kaynaklı.

Önce vergi hasılatındaki değişime bakalım, ardından bütçe giderlerinde azalış olmuş mu, ona bakarız:

Kurumlar vergisi yıllık beyana tabi bir vergi. Aynı zamanda cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, GVK’da belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir. Ocak – Şubat – Mart geçici vergi dönemi beyanname verilme ve ödeme günü 17 mayıs’tı. Ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı, 30 Nisan’a kadar verilecek kurumlar vergisi beyannameleri ve bunlara tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerini 5 Mayıs’a kadar uzattı.

Böylelikle nisan ayında 29,7 milyar olan kurumlar vergisi tahsilatı da mayıs ayında 470,1 milyar TL’ye yükseldi. Hatta mayıs ayında kurumlar vergisi hasılatı vergi gelirleri içindeki payı yüzde 39,4’e ulaştı ki bu oran KDV gibi dolaylı bir verginin payından da yüksekti. Sonuçta bu hasılat bütçede bir rahatlama yarattı.

Mayıs ayında kurumlar vergisi tahsilatı bütçenin imdadına yetişmiş oldu ama yukarıda anlattığım gibi “geçici vergi dönemiydi, geldi ve geçti”.

Bütçenin gelir tarafını temmuz ayında gelir vergisi ikinci taksiti ile ağustos ve kasım aylarında geçici vergi taksitleri bir miktar rahatlatabilir. Ancak aylık olarak artmaya devam eden enflasyon, sıkı para politikasıyla kredi imkanları kısıtlanan firmalar ve artan konkordatolar, hedeflenen vergi gelirlerinden uzaklaşılmasına neden olacak ana faktörler. Ayrıca bütçenin gelir tarafının, borç faizleriyle büyüyen bütçenin gider tarafını telafi etmesi zor görünüyor. O nedenle bütçe açığını dizginlemek hiç de kolay olmayacak.

Bütçe giderlerine şimdi kamuda tasarruf üzerinden bakalım:

Tüm kamu kurumlarının kendi bütçelerindeki kaynaklardan yapacakları harcamalar için tasarruf tedbirlerine uymaları uzun zamandır merakla bekleniyor.

Aşağıdaki hazırladığım tablo, geçen yıl ve bu yılın mayıs aylarında tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan harcamaları karşılaştırıyor:

Tabloda görüldüğü gibi bir yıl içinde taşıt alım giderleri yaklaşık 2 katına çıkmışHaberleşme ve enerji giderleri de enflasyon oranına yakın bir artış göstermiş. Kırtasiye-baskı giderleri ile temsil-tanıtma giderlerinde ise bir yılda kısmen frene basılmış gibi.

Ancak temsil-tanıtma giderleri bu yılın ilk dört ayında ortalama 65 milyon TL civarındayken, mayıs ayında birden yaklaşık beş katına (316 milyon TL) çıkmış. Yine de bu haliyle geçen yılın mayıs ayındaki 418 milyon TL’nin oldukça altında kalıyor. Umarım ülkemiz en iyi şekilde temsil ediliyordur. 2024’te bu alanda daha fazla gider yapılıyordu, yoksa geçen yıl daha mı iyi temsil ediliyordu?

Bütçe giderlerinde sorunlu kalem: borç faiz giderleri:

Borç faiz giderleri bütçede büyümeye devam ediyor. Özellikle iç borçlanmanın maliyeti bütçeye yansıyor.

Mayıs ayında borç faiz giderleri 111,2 milyar TL, kümülatif olarak 835,8 milyar TL’ye ulaştı. Dahası Haziran ayında yaklaşık 240 milyar TL’lik borç faiz gideri gerçekleştirilecek.

2025 yılı bütçesi için borç faiz giderlerinin bütçe giderlerine oranının yüzde 13,2 ve vergi gelirlerine oranının da yüzde 17,5 olması hedeflenmişti. Bugünkü görünümde borç faiz giderleri/bütçe giderleri oranı yüzde 15,7 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 20,9’a yükselmiş durumda. Bu göstergeler ile bütçe hedeflerinden uzaklaşıldığı anlaşılıyor.

Bütçe açıklarını kontrol altında tutmak, pek çok alanda katkı sağlayacak. Öncelikle devletten beklenen görevlerin ve kamu hizmetlerinin hem kalitesinin artmasına hem de zamanında sunulmasına katkı sağlayacak.

Aksine bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ – T24

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.