Connect with us

EKONOMİ

Resesyon korkusu hâkim, Piyasalar likidasyon eğiliminde

Yayınlanma:

|

Küresel mali piyasalarda ciddi mânâda satış baskısı hâkim. ABD Merkez Bankası FED’in enflasyonla savaşında tıpkı 2021 yılında olduğu üzere hata yaptığı ve gerekli aksiyonları almakta geç kaldığı yönünde artan kaygılar bir tarafta, Çin’in hâlen daha uygulamakta olduğu ‘garip’ izolasyon önlemleri bir diğer tarafta, küresel mali piyasalarda büyük çaplı bir türbülansa neden oluyor.  

Hisse senetleri küresel bazda sert bir düşüş kaydederken, risk iştahını göstergesi konumunda ABD’nin teknoloji borsası Nasdaq dün akşam %4,3 daha düşerken, tepe seviyesinden %28,3 ; sadece 2022 senesinde ise %26,50 gerilemiş oldu! En büyük 500 şirketin işlem gördüğü ABD’nin S&P500 endeksi, dün 2022 yılının yeni en dip seviyesini gördü: 1939’dan bu yana en kötü başlangıç. ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin soluksuz yükselişi, hisse senetleri, kıymetli madenler ve kripto paralar üzerinde baskı kurmaya devam ediyor. 

Bitcoin 30bin dolar seviyesinin de altını test ederek bu yılın en düşük seviyesine geriledi. Somutlaştırmak gerekirse, 2022 yılındaki değerinin 1/3 kaybetti (%33,70 düşüş). Bu sabah hafif de olsa tepki alımları ile 31bin seviyesinin üzerine toplarladığını görüyoruz. Teknik mânâda düşüş bitti diyecek kadar elimiz güçlü değil. Havanın bozmaya devam etmesi durumunda, daha da aşağıda 28,800 seviyesi takip edilebilir. Kademeli alım için düşüşün bittiğinden emin olmak gerekiyor. Henüz o noktada olmadığımızı düşünüyoruz. 

ABD tahvil faizleri yükseliyor, yani tahviller satıcılı. Bitcoin, altın, gümüş düşüyor, yani kripto ve emtialar da satıcılı. Borsalar geriliyor yani hisseler de satıcılı. Pek âlâ iyi de para nereye gidiyor? Peşinen şunu söylemeliyiz ki, alınan her pozisyonun arkasında bulunan sermaye tutarı finansal işlem ile bire bir aynı değil. Daha basit bir yaklaşımla, bunu kredili işlemler olarak da düşünebiliriz. Hava bozunca ve finansal olarak da kayıplar artmaya başlayınca, krediler bir noktada kapanmak zorunda kalıyor ki bu da ister istemez satışları derinleştiriyor. Buna süslü kelime öbekler ile “de-leveraging” yani kaldıraçların (kredilerin) azaltılması veya daha tanıdık bir yaklaşımla pozisyonları nakde dönülmesi yani “likidasyon” deniyor. Elbette bu tablonun terse dönmesi için finansal koşulların yeniden gevşetilmesi, savaşın bitmesi veya Çin’in yeniden tam kapasite sahalara geri dönmesi gerekecek ki tedarik krizi veya büyüyememe sorunları giderilebilsin. Şu aşamada veya kısa vadede bunun da kolay bir çözüm olmadığını düşünüyoruz. 

Yurtdışında borsalar âdeta çökerken, kripto paralar yılın en düşüğüne gerilerken, dolar endeksi 104 seviyesinin hemen üzerine yükselerek son 20 yılın yeni zirvesini yaparken, yani dışarda panik boyutu kartopu gibi büyüyorken, içeride de USDTRY kuru ve 5 yıllık CDS risk primi bir adım daha yukarıya ilerledi. Özellikle, uzunca bir süredir 14,95 seviyesinin altında işlem gören USDTRY kuru, dün küresel anlamda havanın bozulmasını da yardımı ile kamunun süregelen desteğinin yetersiz kalması, psikolojik 15 seviyesinin hemen altına kurulan defans hattının da aşılmasına neden oldu: USDTRY kuru 15,1 seviyesine varan bir yükseliş kaydetti. Olumlu şirket finansalları nedeniyle BİST100 endeksi şimdilik satıcılı havadan uzak durmayı başarabildi. 

Başta kamunun yön belirleyici olduğu kur olmak üzere ekonomi politikalarına yönelik endişeler devam ederken, küresel faiz artışlarının riskten kaçışı tetiklemesiyle USDTRY yaklaşık iki aydır işlem gördüğü bandı yukarı yönlü kırmasının altını çizmek gerekiyor. Geride bıraktığımız hafta, JPMorgan’ın yayınladığı raporda, TL’nin son dönemdeki istikrarını, küresel finansal koşullardaki sıkılaşma ve cari denge pozisyonundaki bozulma ile uyumsuz gördüklerimi söylemişti.  

Öte yandan, özellikle Ukrayna krizi nedeniyle artma eğiliminde olan enerji maliyetlerinin de etkisiyle Türkiye ekonomisinin ihtiyaç duyduğu döviz finansman miktarının her geçen gün artma eğiliminde olduğunu görüyoruz. Turizm sezonuna yönelik soru işaretleri de -ana koridorlar olan Rusya ve Ukrayna’dan yeteri kadar turist gelmeyeceği beklentisi- kurun değer kaybetmesine rağmen enflasyonun rekabet avantajını silip süpürmesi de topyekûn can sıkıyor. Türkiye’nin enerji ithalatının neredeyse tamamı TCMB’nin rezervlerinden karşılanıyor. Bankanın swap hariç rezervleri ise derinlemesine eksi! Bu nedenle de USDTRY kurunda riskleri yukarı yönlü görüyoruz! Yabancı indinde Türkiye’nin 5 yıl vadeli CDS risk priminin de 685 baz puana yükseldiğinin altını çizelim. 

Elbette gözler, yarın açıklanacak ABD TÜFE verisini merakla takip ediyor. %8,5 seviyesinde olan yıllık enflasyonun, Reuters anketine göre %8,1 seviyesine gerilemesi beklense de, FED’in Haziran ayında düzenlenecek olağan para politika toplantısında faizleri 50 baz puan artırmasının önüne geçemeyeceği öngörülüyor.   

Yeni gün başlangıcında, ABD’nin 10 yıllık hazine tahvil getirisi, ABD ekonomisinin güçlü olduğuna işaret eden veriler ve yatırımcıların FED’in enflasyonu düşürmek adına daha fazla faiz artırımına gideceğini beklemesiyle Kasım 2018’den bu yana en yüksek seviyesi olan %3,20’yı test etmesi ardından bu sabah %3,0 seviyesine geri çekildi. Doların piyasa kuru olan DXY’nin de dün 104 seviyesini devirmesi ardından bu sabah bir miktar da olsun nefes alarak 103,6 seviyesine gerilediğini görüyoruz. Özellikle, DXY’de yaşanan sert yükseliş ardında bir miktar geri çekilme yaşanabileceğini de (belki de ABD enflasyon verisi sonrası) göz ardı etmiyoruz. 

Avrupa ve ABD borsalarının dün akşamki sert düşüşü ardıdan bu sabah da Asya borsalarında aynı şiddette olmasa da satıcılı hava korunmaya devam ettiğini görüyoruz. Gösterge endeks Tokyo borsası %1 aşağıda işlem görürken, ABD borsalarının vadeli işlemlerinde ise hafif çapta da olsa artılar görülüyor. 

Emtia piyasasında hava bu sabah da pek keyifli görünmüyor. Faiz hadlerinin yükselecek olması ve Çin’in uyguladığı garip karantina önlemleri nedeniyle küresel resesyon kaygıları, Brent petrol üzerinde satış baskısı kurarken, dün tetiklenen satış baskısı ile Brent %8’den fazla düşerek 104 dolar seviyesine geriledi. Brent petrolde teknik mânâda defans hattının 100 dolar seviyesinin hemen altında olduğunu not etmiş olalım. 

Haber akışında Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan konut finansmanına yönelik 3 ayrı açılımı dikkat çekti. İlk kez konut sahibi olacaklara düşük faizli kredi imkânı geliyor. Putin’in Zafer Günü konuşması Ukrayna’daki tırmanışa dair hiçbir ipucu vermezken, AB’nin Rusya’ya karşı petrol ambargosu noktasında pürüzler sürüyor. Yarın açıklanacak kritik ABD enflasyon verisi beklenirken, bugün dikkatler FED üyelerinin açıklamalarında olacak. Satış baskısı ya da likiditasyon eğilimi durulmazsa, adım adım dünya resesyon riski ile karşı karşıya kalacak gibi görünüyor. Temkinli ve tedbirli stratejiler geliştirerek panik havasının dinmesi beklenmelidir. 

İKTİSATBANK

Okumaya devam et

EKONOMİ

HÜRMÜZ BOĞAZI KAPANIRSA NE OLUR?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Dünya enerji güvenliğinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, küresel ticaretin ve petrol taşımacılığının en kritik geçitlerinden biridir. Ancak bu boğazın geçici dahi olsa kapanması, sadece bölgeyi değil, tüm dünya ekonomisini derinden etkileyebilecek bir kriz senaryosudur. Bu yazıda, Hürmüz Boğazı’nın önemi ve kapanmasının olası sonuçları detaylı bir şekilde incelenmektedir.

HÜRMÜZ BOĞAZI’NIN STRATEJİK ÖNEMİ

Hürmüz Boğazı, İran ile Umman arasında yer alır ve Basra Körfezi’ni Umman Denizi’ne bağlar.
Bu dar geçit, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, İran, BAE ve Katar’ın deniz yoluyla petrol ve doğalgaz ihracatında tek çıkış kapısı niteliğindedir.

  • Günlük yaklaşık 17-20 milyon varil petrol bu boğazdan taşınmaktadır.

  • Bu miktar, küresel petrol ticaretinin yaklaşık %20’sine denk gelir.

  • Ayrıca Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatının da büyük bölümü bu yoldan geçer.

ENERJİ VE EKONOMİK SONUÇLARI

1. Petrol Fiyatlarında Şok Artış

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, arz şokuna yol açar.

  • Petrol fiyatları birkaç gün içinde 150-200 dolar/varil seviyelerine çıkabilir.

  • Enerji ithalatçısı ülkelerde enflasyonist baskılar oluşur.

  • Üretim maliyetleri artar, ekonomiler yavaşlar, stagflasyon riski doğar.

2. Küresel Tedarik Zincirinin Bozulması

  • Asya, Avrupa ve ABD’ye enerji taşıyan petrol tankerleri seferlerini durdurmak zorunda kalır.

  • Enerjiye bağımlı endüstriler (otomotiv, plastik, gübre vb.) ağır darbe alır.

  • Alternatif boru hatları kapasite olarak yetersizdir.

JEOPOLİTİK VE ASKERİ SONUÇLARI

1. ABD-İran Gerilimi Zirveye Çıkar

İran’ın boğazı kapatma tehdidi veya fiilî kapatma girişimi, ABD ve müttefiklerinin askerî karşılık verme ihtimalini doğurur.
Bölgedeki ABD Donanması’nın varlığı bu senaryo için hazırdır.

2. İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri Tetikte Olur

İran’ın bu hamlesi bölge ülkeleri tarafından ulusal güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.
Silahlanma hızlanır, bölgesel çatışma riski artar.

3. Askerî Müdahale ve Savaş Riski

Deniz yolunun açık tutulması için ABD önderliğinde çok uluslu bir askerî müdahale gündeme gelebilir.
Bu durum petrol bölgelerinde bombalamalara, deniz trafiğinin askıya alınmasına neden olabilir.

Irak Dışişleri Bakanı'ndan “Hürmüz Boğazı kapanırsa küresel enerji  piyasasında kriz çıkar” uyarısı

ALTERNATİF ENERJİ ROTALARI VAR MI?

  • Suudi Arabistan ve BAE, bazı petrolünü Hürmüz dışındaki boru hatlarıyla taşıyabilir.
    Ancak bu yolların kapasitesi sınırlı ve tüm ihracatı karşılamaktan uzaktır.

  • Katar LNG’si içinse alternatif güzergâh neredeyse yoktur.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ NE OLUR?

  • Türkiye enerji ithalatının büyük kısmını bu bölgelerden sağlamaktadır.

  • Fiyatlar arttığında Türkiye’nin enerji faturası büyür → cari açık artar.

  • Bu durum TL üzerinde baskı oluşturur, enflasyon hızlanır.

Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece bölgesel değil, küresel bir kriz anlamına gelir. Petrol ve gaz piyasasında arz şoku yaratır, küresel ekonomiyi durma noktasına getirebilir. Jeopolitik gerilimlerin zirveye çıktığı bir ortamda bu boğazın güvenliği, dünya düzeni açısından kırılma noktasıdır.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

BANKA HABERLERİ

Limonlar Kredi Aldığında: Asimetrik Bilginin Finansal Sistemdeki Yankısı

Yayınlanma:

|

Yazan:

Bankaların kredi sistemlerinde giderek daha sık karşılaştığımız bir tablo var: Gerçek kredi değerliliği taşımayan birey veya işletmelere, sistemsel boşluklar nedeniyle kredi limitleri açılıyor. Kredi puanı iyi görünüyor, limit mevcut—ama geri ödeme kabiliyeti yok. Neye benziyor, biliyor musunuz? George Akerlof’un 1970’te yazdığı kendisine Nobel iktisat ödülü aldıran “limon piyasası”na.

Asimetrik Bilgi Sorunu:

Akerlof’un teorisinde, alıcı ve satıcı arasındaki bilgi dengesizliği nedeniyle kaliteli ürünler (iyi arabalar) piyasadan çekilir, yerine “limonlar” (kötü arabalar) kalır. Bugünün kredi sisteminde ise:

  • Banka, müşterinin gerçek riskini göremiyor (ya da görmek istemiyor).
  • Müşteri, sistemin sunduğu limitlere ulaşıyor, kredi kullanıyor.
  • Böylece finansal piyasada “limon” krediler çoğalıyor: riskli, sürdürülemez, görünürde aktif.

Sonuç Ne Olur?

  • Gerçek değerliliğe sahip kullanıcılar daha pahalı krediye ulaşır.
  • Sistem, kendi içindeki çürüklüğü fark edemez.
  • Uzun vadede bu asimetrik bilgi, toplu bir güven krizine dönüşür. Tıpkı Akerlof’un uyardığı gibi…
  • Finansal sistemler gelişiyor, algoritmalar daha sofistike hale geliyor—ama hâlâ “insanı” göremeyen modellerle çalışıyoruz. Kredi vermek sadece matematik değil; güvenin, bağlamın ve davranışsal içgörünün birleşimidir.
  • “Kredi sadece bir limit değil, bir güven oyudur.”

Kredi sistemleri giderek daha sofistike hale geliyor. Algoritmalar, puanlama sistemleri, dijitalleştirilmiş değerlendirme modelleri… Peki ama hâlâ “insanı” göremeyen bu sistemler gerçekten güvenli mi?

George Akerlof, 1970’te “limon piyasası” teorisini ortaya attığında otomobil piyasasını örnek gösteriyordu. Bugün ise aynı teoriyi bizzat kredi piyasasının içinde yaşıyoruz: asimetrik bilgi, yani tarafların eşit derecede bilgi sahibi olmaması, sistemi yavaş yavaş çürütüyor.

Gözlemlerimden İki Sessiz Hikâye

Firma kârlı göründü, konkordatoya girdi. Bir yıl önce denetimini yaptığım bir firmayla denetim sırasında yaşadığımız bir anlaşmazlık yüzünden yollarımız ayrılmıştı. Geçtiğimiz günlerde konkordato ilan ettiklerini öğrendim. İlginçtir: Banka kredileri denetim sonrası son bir yılda ciddi oranda artmıştı. Bilanço ise temizdi—görünürde. Ama içini bilen biri olarak şunu söylemeliyim: stoklar şişirilmişti. Sayım tutanakları arasındaki fark 3 milyon dolar kadardı.

Stoklar yalansa, bilanço da yalandır. En kolay oynanan kalem de budur çünkü. “Stoklarda 3 milyon dolarlık yapay bir değerleme vardı—bu, bilanço üzerinde kar gibi görünse de gerçekte zarardı.” Bankalar ne yaptı? Kağıt üstündeki görüntüye bakıp kredi verdiler. Mali analizlerin yapamadığı tek şey stok denetimidir, stoklarda ne yazıyorsa kabul edilir. Şu sorularla meşgul olduklarını da hiç zannetmiyorum: Stok sayım tutanak raporu mevcut stoklarla karşılaştırıldı mı? Stok sayım tutanağını kim hazırlamış? Bağımsız denetim mi yoksa şirket personeli mi? Firma son yıllarda matrah artırmış mı? Tedarikçi bakiye hareketleri stok değer hareketleriyle uyumlu mu? Stoklarda dikkat çekici bir durum var mı? Hammadde stoğu mamül stoğundan fazla mı? Şirket ERP sisteminden stok değerleme raporu alındı mı? Sorular çoğaltılabilir.

Çalışanlarına maaşlarını ödemeyen firma, kredi kullanıyor.

Geçenlerde eski bir öğrencim aradı: Çalıştığı firma 3 aydır maaş ödemiyormuş ama aynı zamanda bankalardan kredi kullanmaya devam ediyormuş. Hatta patronunun yeni bir konut satın aldığını duymuş. Bana sorduğu soruya gelirsek: “İş davası açarsam banka hesaplarına bloke konulur mu?

Banka sistemleri SGK kayıtlarını kontrol etse, firmanın 3 aydır sigorta ödemediğini görecekti. Ama görmedi. Çünkü sistem, sadece rakama ve geçmiş skora bakıyor—insan hikâyesine değil.

Sonuç: Algoritmalar Belki Zekidir, Ama Kördür

Bugünün kredi algoritmaları geçmiş veriye dayanır, davranışı anlamaz, öyküyü okumaz. Böylece sistem, Akerlof’un tarif ettiği gibi, limonlarla doluyor: Gerçekte riskli olan ama kâğıt üstünde sorunsuz gözüken kredilerle. Sonuç? Gerçekten sağlıklı, krediye erişimi hak eden işletmeler bu gölgelerin altında kalıyor.

Serhat CAN

Okumaya devam et

EKONOMİ

Prof. Dr. YILMAZ: Bütçe açıkları dizginlenebilir mi?

Bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak

Yayınlanma:

|

Mayıs ayına ait merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine göre bütçe fazlası 235,2 milyar TL, kümülatif (Ocak-Mayıs) bütçe açığı da 650,3 milyar TL oldu. Mayıs ayı bütçe fazlası, giderlerdeki önemli bir azalış kaynaklı değil, tersine kurumlar vergisi hasılatının beklendiği gibi mayıs ayında vergi gelirlerini beslemesiyle gerçekleşti.

Rakamla ifade etmek gerekirse; nisan ayına göre mayıs ayında bütçe giderlerinde 43 milyar TL’lik azalışa karşılık bütçe gelirleri 368 milyar TL arttı. Bu artışın hemen hemen tamamı kurumlar vergisi hasılatı kaynaklı.

Önce vergi hasılatındaki değişime bakalım, ardından bütçe giderlerinde azalış olmuş mu, ona bakarız:

Kurumlar vergisi yıllık beyana tabi bir vergi. Aynı zamanda cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, GVK’da belirtilen esaslara göre ve cari dönemin kurumlar vergisi oranında geçici vergi ödenir. Ocak – Şubat – Mart geçici vergi dönemi beyanname verilme ve ödeme günü 17 mayıs’tı. Ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığı, 30 Nisan’a kadar verilecek kurumlar vergisi beyannameleri ve bunlara tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerini 5 Mayıs’a kadar uzattı.

Böylelikle nisan ayında 29,7 milyar olan kurumlar vergisi tahsilatı da mayıs ayında 470,1 milyar TL’ye yükseldi. Hatta mayıs ayında kurumlar vergisi hasılatı vergi gelirleri içindeki payı yüzde 39,4’e ulaştı ki bu oran KDV gibi dolaylı bir verginin payından da yüksekti. Sonuçta bu hasılat bütçede bir rahatlama yarattı.

Mayıs ayında kurumlar vergisi tahsilatı bütçenin imdadına yetişmiş oldu ama yukarıda anlattığım gibi “geçici vergi dönemiydi, geldi ve geçti”.

Bütçenin gelir tarafını temmuz ayında gelir vergisi ikinci taksiti ile ağustos ve kasım aylarında geçici vergi taksitleri bir miktar rahatlatabilir. Ancak aylık olarak artmaya devam eden enflasyon, sıkı para politikasıyla kredi imkanları kısıtlanan firmalar ve artan konkordatolar, hedeflenen vergi gelirlerinden uzaklaşılmasına neden olacak ana faktörler. Ayrıca bütçenin gelir tarafının, borç faizleriyle büyüyen bütçenin gider tarafını telafi etmesi zor görünüyor. O nedenle bütçe açığını dizginlemek hiç de kolay olmayacak.

Bütçe giderlerine şimdi kamuda tasarruf üzerinden bakalım:

Tüm kamu kurumlarının kendi bütçelerindeki kaynaklardan yapacakları harcamalar için tasarruf tedbirlerine uymaları uzun zamandır merakla bekleniyor.

Aşağıdaki hazırladığım tablo, geçen yıl ve bu yılın mayıs aylarında tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan harcamaları karşılaştırıyor:

Tabloda görüldüğü gibi bir yıl içinde taşıt alım giderleri yaklaşık 2 katına çıkmışHaberleşme ve enerji giderleri de enflasyon oranına yakın bir artış göstermiş. Kırtasiye-baskı giderleri ile temsil-tanıtma giderlerinde ise bir yılda kısmen frene basılmış gibi.

Ancak temsil-tanıtma giderleri bu yılın ilk dört ayında ortalama 65 milyon TL civarındayken, mayıs ayında birden yaklaşık beş katına (316 milyon TL) çıkmış. Yine de bu haliyle geçen yılın mayıs ayındaki 418 milyon TL’nin oldukça altında kalıyor. Umarım ülkemiz en iyi şekilde temsil ediliyordur. 2024’te bu alanda daha fazla gider yapılıyordu, yoksa geçen yıl daha mı iyi temsil ediliyordu?

Bütçe giderlerinde sorunlu kalem: borç faiz giderleri:

Borç faiz giderleri bütçede büyümeye devam ediyor. Özellikle iç borçlanmanın maliyeti bütçeye yansıyor.

Mayıs ayında borç faiz giderleri 111,2 milyar TL, kümülatif olarak 835,8 milyar TL’ye ulaştı. Dahası Haziran ayında yaklaşık 240 milyar TL’lik borç faiz gideri gerçekleştirilecek.

2025 yılı bütçesi için borç faiz giderlerinin bütçe giderlerine oranının yüzde 13,2 ve vergi gelirlerine oranının da yüzde 17,5 olması hedeflenmişti. Bugünkü görünümde borç faiz giderleri/bütçe giderleri oranı yüzde 15,7 ve borç faiz giderleri/vergi gelirleri oranı da yüzde 20,9’a yükselmiş durumda. Bu göstergeler ile bütçe hedeflerinden uzaklaşıldığı anlaşılıyor.

Bütçe açıklarını kontrol altında tutmak, pek çok alanda katkı sağlayacak. Öncelikle devletten beklenen görevlerin ve kamu hizmetlerinin hem kalitesinin artmasına hem de zamanında sunulmasına katkı sağlayacak.

Aksine bütçe açığı ve mali disiplinsizlik önemli bir risk göstergesi olduğundan finanse edilmesi aşaması da sorun yaratacak. Bir yandan iç ya da dış borçlanmayla açık finansmanının kendine has riskleri artarken, bir yandan da bütçe açığının doğrudan ya da dolaylı maliyeti topluma yansıyacak.

Prof. Dr. Binhan Elif YILMAZ – T24

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.