Connect with us

GÜNCEL

SİSTEM ZENGİNİ DAHA ZENGİN FAKİRİ DAHA FAKİR YAPIYOR

Yayınlanma:

|

İki hafta önce Boğaziçi Üniversitesi’nden Yavuz Selim KaçmazTolga Umut Kuzubaşİslam Tarlacı ve Orhan Torul çarpıcı bir araştırma yayınladılar. Akademisyenler TÜİK verilerinden faydalanarak eşitsizliği bu kez üç kategoride incelemişler. Araştırma 2002-2022 arasında ücret, gelir ve tüketimdeki eşitsizlikleri inceliyor.

2018 sonrasında karşılaşılan üç büyük şokun bu eşitsizlikleri önemli ölçüde etkilediği görülüyor. Bu gelişmelerin ikisi “ev yapımı” biri ise küresel. İlki 2018 yazında yaşanan ve “Rahip Brunson krizi” olarak bilinen kur şoku. İkincisi dünyayı etkileyen Covid salgını. Sonuncusu ise 2021 Eylül ayında başlayıp genel seçimlere kadar sürdürülen sıra (akıl) dışı ekonomi politikaları. Bu üç gelişme 2002-2022 arasındaki serinin son beş yılını çok daha ilginç hale getiriyor.

Araştırmanın üç başlığı var:

1. Ücret Eşitsizliği Düşmeye Devam Ediyor

Araştırmaya göre ücret eşitsizliği uzun süredir azalıyor. İlk okuduğunuzda bu oldukça iyi bir gelişme gibi görünse de detaylara girince son yıllarda sıkça duyduğunuz “Bir gün herkes asgari ücretli olacak” sözünün sağlaması olduğu görülüyor. 20 yıl önce ortanca (medyan) ücret asgari ücretin 1.7 katına yakınken artık 1.1 katına inmiş. Üstelik bu 2022 verisi. 2023 ve 2024’te asgari ücrete yapılan reel artışlarla bu oranın daha aşağı gelmiş olması mümkün. Asgari ücretin %105’inden daha az kazananların oranı 2002’de %25 civarındayken 2022 sonunda %45’e yükselmiş.

Araştırmadaki önemli tespitlerden biri de yükseköğretim mezunlarının ve beyaz yaka çalışanların ücretleri hakkında.

Ülkemizde 25-64 yaş arası nüfusta üniversite mezunlarının oranı 2002 yılında %10 civarındayken bugün %25’e yükselmiş. Açılan üniversitelerle ve yaygınlaşan yükseköğretimle eğitimde nicelik olarak önemli bir iş başarmışız.

Ancak nitelikli istihdama olan talebin muhtemelen üniversite mezun sayısındaki artışın çok altında kalmasıyla ücretler üzerinde aşağı yönlü baskı oluşmuş. Üzerine kötü ekonomi politikaları ve Covid ile geçen 2018-2022 arasındaki beş yıllık dönem gençlerin istihdamdaki şanslarını iyice azaltmış. Özellikle 2018 ve sonrası mezun olan gençlerin kariyer başlangıçları engelli koşuya dönüşmüş. Torul ve arkadaşlarının araştırmasındaki grafikler gençlerin işlerinin geçmişe göre ne kadar zor olduğunu ortaya koyuyor.

Üniversite mezunları ve beyaz yaka çalışanların ücretlerinin asgari ücrete oranındaki ilk önemli düşüş 2015 yılında enflasyonun oldukça üzerinde arttırılan asgari ücret sonrasında gerçekleşmiş. 2018 ve sonrasındaki düşüşlere ise yazının başında belirttiğim üç önemli olay neden olmuş.

Üniversite mezunlarının ortanca (medyan) ücreti bundan 10 yıl öncesine kadar asgari ücretin 3 katından fazla iken 2022 yılında iki katın altına düşmüş. Üniversite mezunlarının istihdamdaki payları ise çarpıcı şekilde artmış. 2002 yılında her sekiz çalışandan biri üniversite mezunu iken bugün yaklaşık her üç çalışandan biri üniversite mezunu haline gelmiş. Üniversite mezunlarının ortanca (medyan) ücretinin asgari ücrete oranı ise 2015 sonrasında %40’tan fazla düşmüş. Daha düşük eğitimli gruplarda ise aynı dönemde göreli ücret düşüşü %10’da kalmış. Nitelikli istihdam artışının üniversite mezun sayısına yetişememesinin yanı sıra muhtemelen bu tür işleri bulamayan üniversite mezunlarının düşük ücretli niteliksiz işlere talip olması bu tabloyu ortaya çıkarmış.

Benzer tablo beyaz yaka çalışanlar için de tekrarlanmış. Beyaz yakalıların istihdamdaki payları artsa da 2015 sonrasında asgari ücret cinsinden ücretleri %50’den fazla düşmüş.

2002 yılında 1.6 milyon olan üniversite öğrenci sayımız bugün 6.5 milyona yükseldi. Bu öğrencilerin önemli kısmı mezun olunca beyaz yaka olarak adlandırılan işlere talip olacaklar. Oysa ülkemizdeki istihdamın büyüklüğü 33 milyon kişi. Beyaz yaka olarak çalışanlar ise 4 milyon civarında. Araştırmacılar asgari ücretteki reel artışlar ve üniversite mezun sayısının artmasıyla “Üniversite priminin” çok azaldığını ortaya koymuşlar.

Araştırmacılar aşağıdaki soruları sormuşlar: “Üniversite okumanın getirdiği ücret avantajı azalmaya devam ederse gençler üniversite eğitimini hala değerli bir yatırım olarak görecek mi?

Bu durum, Türkiye’nin halihazırda karşı karşıya olduğu beyin göçünü ne ölçüde artıracak?”

Bu tablo gençlerin umutlarını köreltip şanslarını yurtdışında aramalarına neden oluyor. Eğitimde ve istihdamda büyük bir verimsizlik ortaya çıkarıyor. YÖK verilerine göre 2023 yılında hukuk fakültelerinde okuyan 75 bin öğrenci var. Halen baroya kayıtlı olan da 185 bin avukat var. İşletme fakültelerinde ise 250 bin öğrenci var. Sizce önümüzdeki yıllarda bu kadar avukata ve işletme mezununa ihtiyacımız olacak mı?
Acaba siyasetten bağımsız çalışabilen bir Devlet Planlama Teşkilatı’mız olsaydı bu kadar üniversitenin açılmasına olur verir miydi? Tabii ki bunun planlama hatası değil siyasi bir tercih olduğunu hepimiz biliyoruz.

2. Gelir Eşitsizliği: Yakın Zamanda Tersine Dönen Karmaşık Bir Tablo

Araştırmacılar ücret eşitsizliği azalırken gelir eşitsizliğinin daha karmaşık bir tablo çizdiğini belirtiyorlar. Ücret hesaplamalarına dahil edilmeyen sermaye geliri ve girişimci geliri gibi emek dışı kalemler nedeniyle son dönemde gelir eşitsizliğinde bozulma tespit ediyorlar. Bu eğilimi etkileyen üç önemli nedeni de aşağıdaki gibi özetliyorlar: Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasının varlıklı hanelere yarar sağlaması.
Kira, faiz ve işletme kazançlarının üst gelir gruplarında yoğunlaşması.

Ekonomik dalgalanmada üst gelir gruplarının yatırımlarını ve servetlerini koruyarak gelir pozisyonlarını iyileştirmesi.

Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim, bazı varlık sınıflarında enflasyonun oldukça üstünde gerçekleşen artışlar zaten bozuk olan servet ve gelir dağılımımızı daha da bozdu. TCMB ve TÜİK verilerinden faydalanarak oluşturduğum grafikte 2015 sonrasında bazı varlık sınıflarının getirilerindeki büyük farklılaşmayı görebilirsiniz.

2015 yılı başında 100 olan enflasyon endeksi bugün 960’a yükselmiş. Aynı dönemde konut fiyatları endeksi 1.770’e, döviz fiyatları endeksi 1.340’a yükselmiş ve enflasyonun oldukça üstünde getiri sağlamış. O günden bu yana Türk lirası mevduatta kalan yatırımcılar ise reel olarak neredeyse varlıklarının yarısını kaybetmişler. Varlık sınıfları arasındaki ayrışmanın en belirgin kısmı 2021 Eylül sonrasında sıra (akıl) dışı ekonomi politikalarının hayata geçirilmesi sonrasında oluşmuş.

Gençler yanlış eğitim planlaması ve asgari ücret odaklı gelir politikaları nedeniyle istihdamda büyük bir açmazla karşılaştılar. Yanlış ekonomi politikaları nedeniyle de konut ve otomobil gibi varlıklara ulaşma ihtimalleri de iyice azaldı.

3. Tüketim Eşitsizliği: Şaşırtıcı Bir Artış

Araştırmanın çarpıcı bulgularından biri de “tüketim eşitsizliğinin” gelir eşitsizliğini önemli ölçüde aşması.
Grafikte toplumun en zengin %10’luk kesiminin dayanıklı tüketim mallarına yönelik harcamalarının 2018 sonrasında oransal olarak artışı görülüyor.

Araştırmacılara göre bu durum, daha varlıklı hanelerin servetlerini yüksek enflasyona karşı fiziksel varlıklara yatırım yaparak korumaya çalışmasının bir sonucu. Enflasyonun yükselmeye başladığı dönemlerde varlıklı kesimler krediye çok daha kolay erişiyorlar. Ekonomik büyümeyi teşvik etmeyi amaçlayan politikalar, halihazırda daha güçlü bir finansal konumda olan gruplara orantısız bir şekilde fayda sağlıyor.

Ekonomiyi ve enflasyonu sadece Merkez Bankası’nın ve para politikasının bir alanı olarak gören yaklaşım eşitsizlikleri arttırıp emeğin değerini düşürüyor. Eğitimin ve istihdam sağlayan tüm sektörlerin siyasetten ve popülizmden bağımsız bir şekilde ülkenin gelecekteki potansiyeline göre planlanması şart.

Siyasetin ve iş dünyasının emeğin değerini ölçmek için baktığı tek gösterge de asgari ücret olmamalı. Nitelikli çalışanların tecrübeleri arttıkça, kariyerleri yükseldikçe asgari ücretten uzaklaşabilmeleri gerekiyor ki umutlarını ve hayallerini koruyabilsinler.

Plansız eğitim ve sadece asgari ücrete odaklı gelir politikaları gençlerin kaderlerini okuyarak değiştirme hayallerini ellerinden alıyor.

Son sözü yine araştırmacılara bırakalım:

“Türkiye ekonomik zorluklarla mücadele etmeye devam ederken, politika yapıcıların eşitsizlikteki bu nüanslı eğilimleri dikkatle değerlendirmesi gerekiyor. Ücret farklılıklarını ele almak önemli, ancak toplumun tüm kesimlerinin ekonomik belirsizlik karşısında yaşam standartlarını koruyabilmesini sağlamak da bir o kadar önemli.”

Araştırmanın bağlantısı: https://web.bogazici.edu.tr/torul/kktt.pdf

Araştırmanın Türkçe özeti: https://web.bogazici.edu.tr/torul/yakin-donemdeki-esitsizlikler/*Plan mı Pilav mı?

Bütçe Kanunu değişiklik görüşmeleri

TBMM, 12 Şubat 1963

Adalet Partisi adına Urfa Milletvekili Kadri Eroğan; “Binaenaleyh aziz arkadaşlarım, büyük hayale kapılmayın. 10 yıl programsız, plânsız diye bir iktidarın başı yendi; bu defa da program, plân diye Halk Partisi kendi başını yiyecektir. (Gülüşmeler) Millet; bıktım artık plân plân, biraz da pilavdan bahset İsmet Paşa, diyor.”

Kerim ROTA- Oksijen

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Ateşkesle petrol geriledi. Faiz indirim umuduyla Türk piyasaları canlandı

Yayınlanma:

|

Yazan:

İran ve İsrail, 12 gün süren çatışmaların ardından Trump’ın aracılığıyla ilan edilen ateşkese büyük ölçüde uyarken, taraflar zafer ilan etse de ateşkesin kırılgan olduğu ve karşılıklı ihlâl suçlamalarının sürdüğü görülüyor. ABD Savunma İstihbarat Teşkilatı’nın ön raporuna göre, Trump’ın “nükleer programı yok ettik” iddiasına karşın İran’ın nükleer kapasitesi yalnızca birkaç ay geriye itildi; yeraltı tesislerin girişleri kapansa da altyapı büyük ölçüde sağlam kaldı. Bu gelişme, Trump’ın İran’a yönelik hava saldırısının başkanlığının en büyük siyasi kumarı olarak görülmesine yol açarken, “sınırlı müdahale ile büyük diplomatik zafer” stratejisinin uzun vadede ters tepebileceği vurgulanıyor. Özellikle Trump’ın kampanya döneminde verdiği “sonsuz savaşlara son” sözleriyle çelişen bu adım, hem MAGA hareketinde kafa karışıklığına neden oldu hem de dış politikada kırılganlık yarattı. Nitekim Reuters/Ipsos anketine göre kamuoyunun sadece %36’sı saldırıyı destekliyor, Trump’ın genel onay oranı ise %41’e gerileyerek ikinci döneminin en düşük seviyesine inmiş durumda.

Dün ateşkesin kırılganlığına dair gelen haber akışlarına rağmen piyasalar, yaşananları bir belirsizlik değil, taşların yerine oturması için gereken bir geçiş süreci olarak yorumladı ve günü iyimser bir havada tamamladı. Jeopolitik tansiyonun düşmesi ve Hürmüz Boğazı’nın kapanmayacağına dair beklentiler, arz endişelerini yatıştırırken, tahterevalli misali hareket eden petrol fiyatları savaş öncesi seviyelere geri döndü. Brent petrolün varil fiyatı %12 gerileyerek 67 dolar seviyesini test etti.

Güvenli liman altın, geçtiğimiz hafta artan risklerle 3,450 doları görmesinin ardından, ateşkes haberiyle birlikte 3,295 dolara kadar geri çekildi ve bu sabah itibarıyla 3,330 dolar seviyesine toparlandı. Altındaki bu düzeltme, gümüş fiyatlarını da baskıladı. On üç yılın zirvesine yürüyen hareketin başlangıç noktası olan 35,25 dolar seviyesi dün bir kez daha test edilse de, bu sabah gümüşün yeniden 36 dolar seviyesine toparladığını görüyoruz. Öte yandan, fiat para sistemine olan güvenin sarsıldığı bu dönemde alternatif değer saklama aracı olarak öne çıkan Bitcoin, 107bin dolar seviyesine yükselerek direnç hattını zorlamaya başladı. Asıl ivmenin ise 113 bin dolar seviyesinin aşılmasıyla hız kazanacağı görüşündeyiz (bakınız grafik).

FED Başkanı Powell, Kongre’de yaptığı yarıyıl sunumunda, henüz faiz indirimine gitmek için acele etmeyeceklerini yineledi. Yaz aylarında gümrük tarifelerinin enflasyonu yukarı çekmeye başlayabileceğini belirten Powell, bu gelişmelerin para politikası kararları açısından belirleyici olacağını vurguladı. Güçlü seyreden işgücü piyasası ve tarifelerin nihai etkisine dair belirsizlik nedeniyle temmuz toplantısı dâhil, kısa vadede faiz indiriminin gündemde olmadığını açıkladı. Powell, FED’in Trump yönetiminin ticaret politikalarına destek ya da karşı durmak gibi bir amacı olmadığını, ancak bu politikaların enflasyon üzerindeki etkisinin dikkatle izlenmesi gerektiğini ifade etti.

Powell’ın ifadeleri, yatırımcıların temmuzda faiz indirimi beklentilerini azaltmasına, bunun yerine eylül ayında bir indirim olasılığını daha fazla fiyatlamasına neden oldu. FED’in mevcut para politikası duruşunu koruduğunu yineleyen Powell, enflasyonun gerçekten sınırlı kalması durumunda faiz indiriminin erkene çekilebileceğini de söyledi. Öte yandan, Trump’ın Powell’a yönelik eleştirileri yeniden gündeme gelirken, Başkan’ın FED’in politika faizini en az 2-3 puan daha düşük seviyeye çekmesi gerektiği yönündeki açıklamaları da dikkat çekti.

Vadeli kontralara göre, FED’den sene sonuna kadar 60 baz puan yani en az iki kez 25 baz puan faiz indirimi fiyatlanıyor. Powell’ın açıklamalarına rağmen son üç haftadır gerileyen 10 yıllık gösterge ABD tahvil faizi %4,30 seviyesini test etti. Dolar zayıflığı ise şiddetini daha da artırdı: DXY 97’li seviyelere kadar gerileyerek son üç yılın en düşük seviyesini test ederken, EURUSD paritesi ise 1,1640 seviyesini test ederek son dört yılın zirvesine yürüdü. Daha basit bir anlatımla, eğer dolar sene başı 100 seviyesinde ise bugün 90 seviyesine gerilerken, EUR ise 112 seviyesine yükseldi!

İsrail-İran savaşında taraflar ateşkesi resmî olarak kabul etmeleri ve petrol fiyatlarının savaş öncesi döneme geri gelmesi Türk mali piyasalarını belirgin derecede olumlu etkiledi. Jeopolitik riskler ve beraberinde artan enerji fiyatlarına paralel Haziran toplantısını pas geçen TCMB’nin Temmuz toplantısında 350 baz puan faiz indirimine gideceğine kesin gözüyle bakılınca, TL ve TL cinsi varlıklara alım geldi. Şöyle ki, savaş süresince negatif etkilenen hisse senetleri, dün de bültenimizde belirttiğimiz üzere alımlara sahne olarak günü %3,4 yükselişle tamamladı. Teknik mânâda yukarıda 9,800 endeks seviyesine kadar yükseliş isteğinin korunacağını düşünüyoruz. Bu da ilave %3 yükseliş potansiyeli demek. Öte yandan, faiz indirimlerinin ‘yarayacağı’ bankacılık sektörüne de alıcı gözle bakmak gerektiğini belirtmiştim. Dün XBANK günü %4,3 yükselişle günü tamamlarken, yine faiz indirimi beklentisi ile iki yıl vadeli gösterge bileşik faiz yaklaşık 2,5 puan düşüşle %42,5’e kadar geriledi. USDTRY kuru 39,70’li seviyelere kadar yükselmesi ardından yönünü hafifçe de olsa aşağıya çevirerek 39,58 seviyesini test etti. CDS risk primi yeniden 300 baz puanın altına geriledi.

Havanın olumluya dönmesi ile Hazine 2030 vadeli USD cinsi sukuk ihracı için bankaları dün yetkilendirdi. İhaleye gelep talep 5 milyar doları aşarken, Hazine 2,5 milyar dolar borçlandı; nihai getiri %6,85 oldu. Benzer bir şekilde bir önceki gün de Eximbank da %7 getiri ile 500 milyon dolar büyüklüğünde 3 yıl vadeli tahvil ihracı yapmıştı.

Dün Türkiye cephesinde açıklanan reel sektör güven endeksi ve finansal kesim dışındaki firmaların net döviz pozisyonu dikkatimizi çekti. Haziran ayında  mevsimsellikten arındırılmış seriye reel sektör güveni son 10 ayın en düşük düzeyinde gerçekleşirken, enflasyon beklentilerindeki düzelme ise devam etti. Öte yandan, finansal kesim dışındaki firmaların net döviz pozisyonu Nisan ayında bir önceki aya göre yaklaşık 12 milyar dolar daha bozulurken, toplam açık pozisyon 172 milyar dolar seviyesine gelerek son yedi yılın en yükseğine ulaştı. Açıklanan İSO 500 verilerinde, şirketlerin yaptığı faaliyet kârın neredeyse tamamının finansman maliyetine gittiğini düşünürsek, şirketlerin yüksek TL faiz yerine faaliyetlerini sürdürmek adına riskli olsa da döviz kredisine baş vurduklarını görüyoruz!

ABD borsalar geceyi %1’in üzerinde yükselişle tamamlarken, yeni gün başlangıcında, Pasifik’in diğer ucunda iyimser havanın koruduğunu görsem de kazanımların çok da güçlü olmadığını not edelim. ABD borsalarının vadeli işlemlerinde de hafif de olsa eksiler göze çarpıyor. Öte yandan gözler Lahey’de toplanan NATO Zirvesini takip ediyor. Liderler, ABD Başkanı Trump’ın baskısıyla savunma harcamaları hedefini GSYH’nin %5’ine çıkarma konusunda uzlaştı. Bu yeni hedef, Trump’ın uzun süredir dile getirdiği müttefikler daha fazla ödemeli talebine yanıt niteliğinde ve 10 yıl içinde hayata geçirilmesi planlanıyor. Harcamaların %3,5’i doğrudan savunma (askerî harcamalar, silahlar vb.), %1,5’i ise siber güvenlik, altyapı ve enerji güvenliği gibi destekleyici kalemlere ayrılacak.

NATO Zirvesi kapsamında Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump bir araya geldiler. İkili ilişkiler, bölgesel ve küresel konular ele alınırken, Trump’ın Netanyahu’ya daha fazla ABD saldırısı beklememesi gerektiğini ilettiğini okuyoruz. Mali piyasaların makro gündemi bugün sakin görünüyor. ABD’de açıklanacak yeni konut satışları takip edilebilir. Her ne kadar küresel arenada haber akışı yoğun olsa da, gözler bir diğer taraftan 30 Haziran tarihinde CHP Kurultayına yönelik iptal duruşmasına çevrildi. İptal yönünde (mutlak butlan) bir karar ihtimalinin zayıf olmadığını özellikle Kılıçdaroğlu’nun basına yansıyan açıklamalarından düşünmeye başladık!

Bitcoin

Teknik mânâda Ters Omuz Baş Omuz (TOBO) görünümü hâkim olsa da, hareketin akım yönü biraz kafamızı karıştırıyor. Normalde TOBO için akım yönünün yani hareketin başlangıç kısmının aşağı yönlü olması gerekirdi. Yine de, 113bin dolar civarında olan boyun çizgisine dikkat edeceğiz. Üzerinde kapanış görmemiz durumunda, teknik mânâda 150bin dolar seviyesinin önünün açılacağını düşünüyoruz.

1750826086e70c9b7d32c71dcb6c4990c21b669bda_1_1200.jpg

Emre Değirmencioğlu

Okumaya devam et

GÜNCEL

Veri Okumayan Yönetici, Karanlıkta Yürür

Yayınlanma:

|

Yazan:

Şirket yöneticilerinin etkin kararlar alabilmeleri için yalnızca içgüdülerine değil, düzenli ve doğru veri akışına da ihtiyaçları vardır. Bu bağlamda, farklı zaman dilimlerinde hazırlanan raporlar, şirketin genel sağlığını izlemek, performansını ölçmek ve stratejik planlamaları şekillendirmek açısından vazgeçilmezdir. Bu makalede haftalık, aylık, üç aylık (çeyreklik) ve yıllık olarak izlenmesi gereken temel raporlar ve bunların yönetsel önemi ele alınacaktır.

1. Haftalık Raporlar

🔹 Nakit Akış Raporu

Haftalık nakit giriş ve çıkışlarını gösterir. Likidite sorunlarını erken teşhis ederek ani ödeme problemlerinin önüne geçilmesini sağlar.

🔹 Satış ve Sipariş Raporu

Ürün bazlı satışlar, siparişlerin durumu ve iptaller bu raporda yer alır. Kısa vadeli satış stratejileri bu verilere göre şekillenir.

🔹 Operasyonel Performans Raporu

Üretim kapasitesi, makine kullanımı, vardiya verimliliği gibi metrikleri içerir. Gecikmeleri ve verimsizlikleri tespit etmeye yardımcı olur.

🔹 Stok Durum Raporu

Stokların yeterliliği, devreden ürünler ve kritik stok seviyeleri kontrol edilir. Stok fazlalığı veya eksikliğine karşı hızlı aksiyon almayı sağlar.

2. Aylık Raporlar

🔹 Aylık Gelir-Gider Tablosu (Kâr/Zarar Raporu)

Şirketin mali durumu, kârlılığı, maliyet yapısı ve gider kalemleri analiz edilir. Bütçe kontrolü açısından kilit rol oynar.

🔹 Bütçe Gerçekleşme Raporu

Planlanan bütçe ile gerçekleşen harcamalar karşılaştırılır. Sapmaların nedenleri incelenir ve bütçe disiplinini sağlamak adına iyileştirmeler yapılır.

🔹 Personel Performans ve Devam Raporu

Personel devamsızlıkları, üretkenlik, prim hak edişleri ve memnuniyet gibi göstergeleri içerir. İnsan kaynakları politikalarını yönlendirir.

🔹 Müşteri Memnuniyeti ve Şikayet Raporu

Hizmet kalitesi ve müşteri sadakatinin ölçülmesi açısından önemlidir. Marka imajının korunmasına katkı sağlar.

3. Üç Aylık (Çeyreklik) Raporlar

🔹 Finansal Durum Raporu

Bilanço, gelir tablosu ve nakit akışlarının dönemsel özeti sunulur. Mali sağlamlık ve sürdürülebilirlik ölçülür.

🔹 Stratejik Hedef Gözden Geçirme Raporu

Yıl başında belirlenen hedeflere ne ölçüde ulaşıldığı analiz edilir. Gerekirse stratejiler yeniden şekillendirilir.

🔹 Pazar ve Rekabet Raporu

Rakiplerin fiyatlama, pazar payı ve stratejik adımları değerlendirilir. Şirketin pazardaki konumu netleştirilir.

4. Yıllık Raporlar

🔹 Yıllık Finansal Raporlar

Tüm yılın bilançosu, gelir tablosu, nakit akışı ve dipnotlarla birlikte detaylı şekilde sunulur. Yatırımcılar, denetçiler ve kredi kuruluşları için temel dokümandır.

🔹 Yatırım ve Sermaye Harcama (CAPEX) Raporu

Sabit kıymet yatırımları, tesis ve ekipman harcamalarının yıllık özeti sunulur. Yatırımların geri dönüşü değerlendirilir.

🔹 Risk ve İç Denetim Raporu

Finansal, operasyonel ve hukuki riskler analiz edilir. İç kontrol sistemlerinin yeterliliği ölçülür.

🔹 Kurumsal Performans Raporu

Şirketin genel stratejik başarısı, yöneticilerin performansı ve kurumsal yönetim ilkelerine uyumu gözden geçirilir.

Neden Bu Raporlar Hayati Önem Taşır?

  • Veriye Dayalı Yönetim: Sezgisel kararlar yerine ölçülebilir, doğrulanabilir sonuçlara dayanmak.

  • Erken Uyarı Sistemi: Riskli durumlara karşı önceden tedbir alma imkânı.

  • Yatırımcı Güveni: Finansal şeffaflık sayesinde dış paydaşlara güven verme.

  • Rekabet Avantajı: Pazarın nabzını tutarak hızlı ve isabetli adımlar atma.

  • Süreç Verimliliği: İş süreçlerinde iyileştirme fırsatlarını zamanında yakalama.

Bu raporları düzenli ve disiplinli şekilde takip eden yöneticiler, sadece krizleri önlemekle kalmaz; aynı zamanda büyümeyi planlı ve sürdürülebilir şekilde yönetme becerisi kazanır. Başarılı şirketlerin ardındaki en büyük sır, doğru raporları doğru zamanda okuyabilen yöneticilerdir.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

ALTIN - DÖVİZ - KRIPTO PARA

Piyasa Beklemiyordu! Bitcoin Neden Patlama Yaşadı?

Yayınlanma:

|

Yazan:

Son günlerde Bitcoin fiyatlarında dikkat çekici bir yükseliş yaşandı. Uzun süredir dar bir bantta hareket eden Bitcoin, 106.000 $ seviyesini aşarak yatırımcıların dikkatini yeniden üzerine çekti. Bu yükselişin arkasında hem küresel gelişmeler hem de piyasa içi dinamikler bulunuyor. İşte Bitcoin’in yükselmesinin arkasındaki dört temel neden:

 

1️⃣ Jeopolitik Gerilimin Azalması: Orta Doğu’da Ateşkes Umudu

İsrail ile İran arasında tırmanan tansiyon, Bitcoin gibi “güvenli liman” olarak görülen varlıklara ilgiyi artırmıştı. Ancak özellikle İran’ın sınırlı misillemesi sonrası bölgedeki sıcak çatışma ihtimalinin azaldığı yönündeki haberler, yatırımcıların riskli varlıklara dönüşünü sağladı. Trump’ın devreye girerek geçici ateşkesi desteklediğine dair söylentiler, piyasalarda olumlu bir hava estirdi. Bu gelişmeler Bitcoin fiyatında yukarı yönlü bir kırılmanın önünü açtı.

2️⃣ Kurumsal Spot Bitcoin ETF’lerine Güçlü Talep

ABD’de spot Bitcoin ETF’lerine olan kurumsal ilgi dikkat çekici düzeyde artış gösterdi. Sadece 24 Haziran’da yaklaşık 350 milyon dolarlık giriş kaydedildi. Toplamda 10 günlük süreçte 499 milyar dolara ulaşan akımlar, Bitcoin piyasasına kurumsal güvenin yeniden arttığını gösteriyor. CoinShares verilerine göre geçen hafta kripto yatırım ürünlerine 1.24 milyar dolar giriş oldu; bunun 1.1 milyar doları yalnızca Bitcoin’e yapıldı.

3️⃣ Short Squeeze Etkisi: Kısa Pozisyonların Tasfiyesi

Yükselişin önemli nedenlerinden biri de, Bitcoin’de açılmış olan 121 milyon dolarlık short (açığa satış) pozisyonunun tasfiye edilmesiydi. Kripto piyasasının genelinde ise yaklaşık 358 milyon dolarlık kısa pozisyon likiditeye uğradı. Bu tür durumlar, yükselişi hızlandıran bir “short squeeze” etkisi yaratır; yani yatırımcılar zararı azaltmak için yükselen piyasaya sonradan girmek zorunda kalır ve bu da yükselişi daha da hızlandırır.

4️⃣ Makroekonomik ve Teknik Göstergelerin Uyumu

FED’in faiz indirimi beklentileri, düşen petrol fiyatları ile birlikte enflasyon baskısının azalması ve teknik grafiklerdeki pozitif sinyaller (örneğin, hareketli ortalamaların yukarı yönlü kesişimi) Bitcoin için uygun bir zemin hazırladı. Uzmanlar, bu teknik ve temel faktörlerin birleşimiyle Bitcoin’in önümüzdeki süreçte 120.000 $ seviyesini test edebileceğini öngörüyor.

Bitcoin Neden Yükseldi?

Neden Açıklama
Jeopolitik Riskin Azalması Risk iştahını artırarak BTC’ye yönelimi tetikledi
ETF Girişleri Kurumsal talep ile hacim arttı
Short Squeeze Kısa pozisyonların kapanması ani yükselişi destekledi
Makro + Teknik Sinyaller Piyasa momentumunu yukarı taşıdı

Bitcoin’in yükselişi sadece tek bir gelişmeye değil, çok katmanlı bir etkenler zincirine dayanıyor. Özellikle kurumsal talep ve teknik göstergelerin desteğiyle fiyatlarda yukarı yönlü hareketin devam edebileceği konuşuluyor.

www.bankavitrini.com

Okumaya devam et

FARK YARATANLAR

FARK YARATANLAR

KATEGORİ

ALTIN – DÖVİZ

Altın Fiyatları

BORSA

KRIPTO PARA PİYASASI

TANITIM

FACEBOOK

Popüler

www bankavitrini com © "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan, BANKA VİTRİNİ'nde yer alan yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. "BANKA VİTRİNİ Portal"da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. www.bankavitrini.com'da yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Yer alan yazılarda herhangi bir yatırım aracı; Hisse Senedi, kripto para biriminin veya dijital varlığın alım veya satımını önermiyor. Bu nedenle sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Lütfen transferlerinizin ve işlemlerinizin kendi sorumluluğunuzda olduğunu ve uğrayabileceğiniz herhangi bir kaybın sizin sorumluluğunuzda olduğunu unutmayın. © www.bankavitrini.com Copyright © 2020 -UŞAK- Tüm hakları saklıdır. Özgün haber ve makaleler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasındadır.