GÜNDEM
Sturgeon Yasası: Her Şeyin Yüzde Doksanı Zırvadır!

Yayınlanma:
11 ay önce|
Yazan:
BankaVitrini
Sturgeon Yasası, “Her şeyin yüzde doksanı zırvadır.” diyen satirik bir yasadır. Bu “yasa”, genel olarak, herhangi bir alanda üretilen çalışmaların çoğunun büyük olasılıkla kalitesiz olduğunu öne sürer. Örneğin, kitaplar söz konusuysa, Sturgeon yasası her yıl çıkan kitapların %90’ının kötü olduğunu, yani muhtemelen okumaya değer olmadıklarını iddia eder.
Sturgeon Yasası hem bilgiyi değerlendirme ve kullanma şeklinizi, hem de ne üzerinde çalışacağınıza karar verme yönteminizi geliştirebileceğinden, akılda tutulması gereken faydalı bir temel kuraldır. Bu nedenle, aşağıdaki makalede Sturgeon Yasası hakkında daha fazla bilgi edinecek, çeşitli alanlardaki örneklerini görecek ve onu yaşamın birçok alanında yol gösterici bir ilke olarak nasıl uygulayabileceğinizi anlayacaksınız.
Sturgeon Yasası Örnekleri
Sturgeon Yasası’na göre, vizyona giren dizi ve filmlerin %90’ı kalitesizdir, yani muhtemelen izlemeye değmezler. Aynı şekilde, bu yasaya göre sosyal medyada paylaşılan içeriklerin %90’ı da kalitesizdir, dolayısıyla uğraşmaya değmezler. Satışa sunulan yeni ürünlerin %90’ı da kalitesizdir, bu da muhtemelen satın almaya değmeyecekleri anlamına gelir.
Konuyla ilgili orijinal alıntılardan birinde belirtildiği gibi, Sturgeon Yasası hayattaki hemen hemen her şeyde uygulanabilir:[1]
Hepimizin sevdiği ortak bir kısım hariç her şey – arabalar, kitaplar, peynirler, saç stilleri, insanlar ve iğneler, uzman ve izanlı gözlere saçma gelir.
Sturgeon Yasası’nın uygulanabileceği diğer alanlarda örnekler sayan benzer bir ifade, bu kavramı kaba bir genelleme olduğunu belirterek açıklayan filozof Daniel Dennett’ın Sezgi Pompaları ve Diğer Düşünme Aletleri adlı kitabında yer almaktadır:[2]
Moleküler biyolojideki deneylerin yüzde doksanı, şiirlerin yüzde doksanı, felsefe kitaplarının yüzde doksanı, matematikteki denetimden geçmiş makalelerin yüzde doksanı -ve buna benzer daha birçok şey- saçmalık. Bu doğru mu? Eh, belki abartı olabilir ama kabul edelim ki her alanda yapılan çok sıradan çalışmalar var. (Bazı aksi insanlar yüzde doksan dokuzunun öyle olduğunu söylüyor ama bu konuya girmeyelim.)
Son olarak, Sturgeon Yasası’nın belirli alanlarda daha spesifik bir şekilde uygulanabileceğini unutmayın. Örneğin, Sturgeon Yasası genel olarak kitaplar için geçerli olabilir; ancak bilimkurgu veya fantezi gibi belirli türlerdeki kitaplar için de geçerli olabilir.
Sturgeon Yasası Hakkında İkazlar
Sturgeon Yasası temel bir kural olarak faydalı olsa da, bunun genel bir gözlem olduğunu ve her zaman doğru olacağı garanti edilmediğini belirtmek önemlidir. Özellikle aşağıdakiler, bu ilkeyi kullanırken veya uygulamayı düşünürken akılda tutulması önemli olan bazı uyarılardır:
“Zırva” Tanımı Öznel ve Bazen Tartışmalıdır.
Çoğu durumda, “zırvanın” veya “saçmalığın” ne anlama geldiğini ve bir şeyin “saçmalık” olarak kabul edilip edilmeyeceğini belirlemek zordur. Bu, özellikle insanların bir şeylere nasıl değer verilmesi gerektiği konusunda temelde anlaşamadığı durumlarda bir sorun olabilir. Örneğin, eğer iki kişi farklı türde kitaplar okumaktan hoşlanıyorsa, hangi kitapların ”saçma” olduğu ve hangilerinin olmadığı konusunda anlaşamayabilirler.
%90 Oranı Sadece Kaba Bir Tahminden İbarettir.
Esasen, %90 oranı her durumda mutlaka doğru olacak kesin bir ampirik ilke olarak değil de, “büyük çoğunluk” demenin bir yolu olarak görülmelidir. Böylece belirli bir alandaki çalışmaların %90’ının kalitesiz olması yerine, sadece %80’inin kalitesiz olduğu veya yaklaşık %95’inin kalitesiz olduğu da görülebilir.
Sturgeon Yasası Her Durumda Geçerli Değildir.
Örneğin, giriş engelinin yüksek olduğu alanlarda, yayınlanan çoğu şeyin kaliteli olduğu görülebilir. Ayrıca, Sturgeon Yasası, onu alanlardaki daha küçük sektörlerde uygulamaya çalışırsanız bozulmaya başlayabilir. Örneğin, gazete köşe yazılarının %90’ı saçma olabilir; ancak kaliteli bir gazeteye bakarsanız, yayınlanan makalelerin yalnızca küçük bir kısmı saçma olacaktır.
Sturgeon Yasası Nasıl Uygulanır?
Sturgeon Yasası’nı uygulamak için, uygun zamanda, örneğin bir alanda yeni yayınlanmış bir çalışmayı değerlendirirken, “her şeyin yüzde doksanının zırva” olduğunu kendinize hatırlatmalısınız. Ayrıca, bu kavramı açıklayarak, buna örnekler vererek ve başkasının düşünce yapısında bunu kullanmasına teşvik ederek, onun bu yasayı uygulamasına yardımcı olabilirsiniz.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı’na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı’nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı’ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı’nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Sturgeon Yasası’nı uygularken ve başkalarını onu uygulamaya teşvik ederken, bu ilkeyi mutlak bir gerçek olarak değil de, genel bir gözlem ve kullanışlı bir pratik kural olarak ele almalısınız. Bundan dolayı, bununla ilgili uyarıları da aklınızda tutup şunları unutmamalısınız:
- ”Zırva” tanımı öznel ve bazen tartışmalıdır, bu nedenle bir şeyin “saçmalık” olarak görülmesi gerekip gerekmediği her zaman net değildir.
- %90 rakamı kaba bir tahmindir, bu yüzden ona takılmamalı veya her şeyi tam olarak ölçmeye çalışmamalısınız; bunun yerine, Sturgeon Yasası’nı, çalışmaların “büyük çoğunluğunun” büyük ihtimalle saçmalık olduğunu söylemenin bir yolu olarak görmelisiniz.
- Giriş engelinin yüksek olduğu alanlar gibi, Sturgeon Yasası’nın uygulanamayacağı birçok durum vardır.
Sturgeon Yasası’nı uygularken akılda tutulması gereken birkaç husus daha vardır. Özellikle:
- Sturgeon Yasası, bir alandaki çalışmaların %90’ının saçma olacağını öne sürse de, bu, bir alan içindeki çalışmaların rastgele seçileceği anlamına gelmez. Örneğin, yeni kitapların %90’ı saçma olsa bile, iyi kitapların %10’u orantısız olarak az sayıda yazara atfedilmiş olabilir (mesela yazarların %1’i iyi kitapların %10’unu yayınlıyor olabilir).
- Çalışmaların en iyi %10’u ve en kötü %90’ı arasında önemli farklılıklar olabilir. Örneğin, %10 iyi çalışmanın arasından yalnızca birkaçının harika olarak değerlendirilmesi, %90 kötü çalışmanın arasından da yalnızca bazılarının diğerlerinden çok daha kötü olması muhtemeldir.
- Belirli bir çalışma saçma olarak görülse bile, bu onun hiçbir değeri olmadığı anlamına gelmez. Örneğin, bir kitap birine göre saçma olsa da, yine de içinde birkaç faydalı tavsiye olduğu görülebilir. Ya da, birisi belirli bir şaka videosunun saçma olduğunu düşünse bile, uzun bir iş gününden sonra rahatlamasına ve gevşemesine yardımcı oluyorsa onu izlemekten keyif alabilir.
Son olarak, Sturgeon Yasası’nı kullanırken, onu bir alan veya çalışmalar bütünü gibi şeylerin savunması olarak körü körüne benimsemekten kaçınmak da önemlidir.[3] Buna göre, mesela biri sevdiğiniz bir film türünü o türden birkaç filmin kusurlarını bularak eleştiriyorsa, Sturgeon Yasası’nın o tür için geçerli bir savunma olduğunu varsaymamalı ve bu ilkeden herhangi bir açıklama yapmadan küçümseyici bir şekilde bahsetmemelisiniz. Bunun yerine, o türden eleştirilen filmlerin aynı türden en iyi filmlere kıyasen daha az izlendiğini ve dolayısıyla o türdeki en iyi filmleri temsil etmediklerini belirterek bu ilkenin ne olduğunu ve neyle alakalı olduğunu açıklamalısınız.
Sturgeon Yasası genel olarak çeşitli durumlarda uygulanması yararlı bir ilke olabilir; ancak onu mutlak bir gerçek olarak değil de, genel bir gözlem ve pratik bir kural olarak görmek önemlidir. Bu ise, ilkeyi uyguladığınızda bununla ilgili uyarıları aklınızda tutmanız ve kullanımınızın uygun ve makul olduğundan emin olmanız gerektiği anlamına gelir.
Yukarıdaki yönergeler, Sturgeon Yasası’nı kabaca uygulamanızda yardımcı olabilir. Bunların yanı sıra, aşağıdaki alt bölümler, bu yasayı daha spesifik durumlarda, yani bir tüketici, eleştirmen veya üretici rolü oynadığınızda etkili bir şekilde uygulamanıza yardımcı olabilecek birkaç ek bilgi içermektedir.
Not: Uygulanması yararlı olabilecek benzer bir ilke, sonuçların %80’inin çoğu durumda nedenlerin %20’sinden kaynaklandığını söyleyen ve 80/20 kuralı olarak da bilinen Pareto İlkesi‘dir.
Bir Tüketici Olarak Sturgeon Yasası’nı Uygulamak
Bir tüketici olarak Sturgeon Yasası’nı uygulamak, hangi ürünleri satın alacağınıza veya hangi makaleleri okuyacağınıza karar vermek gibi konularda nelerin kaynaklarınızı harcamaya değer olduğunu anlamanıza yardımcı olabilir. Özellikle bu bağlamda, Sturgeon Yasası, herhangi bir alandaki çoğu şeyin kalitesiz olduğu, yani kaynaklarınızı harcamaya değer olmadığı için onları görmezden gelerek almaya değer şeylere odaklanmanız konusunda yardımcı olarak sizin zaman, dikkat ve para gibi değerli kaynaklarınızı harcamamanızı sağlar.
Sturgeon Yasası’nı bu şekilde uygulamanın bir yolu, hangi içeriği tüketeceğinize veya hangi ürünü alacağınıza ilişkin kararınızı sıfır toplamlı olarak düşünmektir; yani düşük kaliteli bir şeye harcayacağınız kaynaklar, daha değerli bir şeye harcayabileceğiniz kaynakların zararına girer. Bu da, zihninizi düşük kaliteli bilgilerle doldurarak harcadığınız her anın, bunun yerine daha faydalı veya eğlenceli bir şeye harcayabileceğiniz bir an olduğu anlamına gelir.
Hatırlanması gereken bir başka önemli şey de, bir tüketici olarak kaynaklarımızın, onları harcayabileceğiniz neredeyse sınırsız sayıda şeye kıyasla muhtemelen oldukça sınırlı olduğudur. Eğer bloglar okuyorsanız, mevcut blog gönderilerinin miktarı sizin okuyabileceğinizden çok, çok daha fazladır. Bu, yalnızca sınırlı kaynaklarınızı buna değecek şeylere harcamanın önemini vurgulamakla kalmayıp, aynı zamanda bir tüketici olarak genellikle geniş bir çalışma yelpazesine sahip olacağınızın da altını çiziyor; dolayısıyla zamanınızı daha düşük kaliteli çalışmalara harcamanız için hiçbir neden olmadığını da gösteriyor. Sturgeon Yasası’na bir sonuç öneren bir yazarın da belirttiği gibi:[4]
Hayat, saçmalıklar için çok kısa.
Bir tüketici olarak bu yasayı uygularken kilit nokta size sunulan çalışmaların büyük çoğunluğunun büyük ihtimalle kalitesiz olduğunu anlamak ve zamanınız ve paranız gibi değerli kaynakları nasıl harcayacağınıza karar verirken bunları dikkate almaktır.
Bir Eleştirmen Olarak Sturgeon Yasası’nı Uygulamak
Sturgeon yasasını bir eleştirmen olarak uygulamak size iki temel şekilde fayda sağlayabilir.
İlk olarak, daha iyi eleştiriler hazırlamanıza yardımcı olabilir. En önemlisi, herhangi bir alandaki çalışmaların büyük çoğunluğunun kalitesiz olma olasılığının yüksek olduğunu hatırlamanıza yardımcı olabilir, bu nedenle bir alanı mutlaka bu çalışmaların varlığına göre yargılamamalısınız. Bunun yerine genellikle bir alandaki daha kaliteli çalışmalara odaklanmalı ve alanı bunlara göre değerlendirmelisiniz.
İkinci olarak ise, Sturgeon Yasası, çalışmaları ne zaman ve nasıl eleştireceğinizi belirlemenize yardımcı olabilir. En önemlisi, herhangi bir alandaki çalışmaların çoğunun düşük kaliteli olduğunu hatırlamanıza yardımcı olabilir; bu nedenle, bir çalışmayı eleştirmeden önce, eleştirmeye değecek kadar iyi olup olmadığını belirlemek için dikkatlice değerlendirmelisiniz, özellikle de çaba ve zaman gibi kaynaklarınızı ayırmanızı gerektiriyorsa. Filozof Daniel Dennett’ın da belirttiği gibi:
Yeryüzü dağlarını, ovalarını, nehirlerini, kısaca fiziki durumunu gösteren ürünümüzü, hem gerçek bir eğitim materyali hem de şık bir aksesuar olarak kullanabilirsiniz.
ESTETİK: Modern seri ürünlerimiz grafik, eksen ve ayak tasarımlarıyla bütüncül ve yeni bir estetik yaklaşıma sahiptir. Geliştirmiş olduğumuz yeni üretim teknolojimiz sayesinde demonte yapıya sahip olan yeni serimizde ekvator çizgisinin ışıklandırılması tasarımın güzelliğini ön plana çıkarmaktadır.
ÇEVRE DOSTU: Gürbüz Yayınları olarak tüm ürünlerimizde orijinal ham madde kullanarak sebep olunabilecek çevresel sorunları kendi bünyemizde minimize ettiğini taahhüt ediyoruz. Aynı zamanda modern seri ürünlerimizin demonte yapısı sayesinde, paketleme ve stoklama organizasyonlarında daha az karton ambalaj kullanarak yeşili koruyan çevre dostu bir tutumu destekliyoruz.
Sturgeon Yasası’ndan çıkarılacak iyi bir ders, bir alanı, bir türü, bir disiplini, bir sanat formunu eleştirmek istediğinizde, ne sizin ne de bizim zamanımızı saçmalıklarla boşa harcamamanız gerektiği! Ya iyi şeylerin peşinden gidin ya da boş verin.
Bu tavsiye, analitik felsefenin, evrimsel psikolojinin, sosyolojinin, kültürel antropolojinin, makroekonominin, plastik cerrahinin, doğaçlama tiyatronun, televizyon sitcomlarının, felsefi teolojinin, masaj terapisinin itibarını yok etmeye niyetli ideologlar tarafından genellikle göz ardı edilir. Her türden çok kötü, aptalca, ikinci sınıf bir sürü şey olduğunu baştan belirtelim. Şimdi, zamanınızı boşa harcamamak ve sabrınızı zorlamamak için boş çalışmalara değil, bulabildiğiniz en iyi şeylere, alanın önde gelenleri tarafından övülen en iyi çalışmalara, ödüllü işlere odaklanın.
Bunun Rapoport Kuralları ile benzer olduğuna dikkat edin: Asıl amacı insanları gülünç soytarılıklarla güldürmek olan bir komedyen değilseniz, karikatürle uğraşmayın.
Genelde bir eleştirmen olarak Sturgeon Yasası’nı uygularken asıl mesele herhangi bir alandaki mevcut çalışmaların çoğunun muhtemelen kalitesiz olacağını ve bundan dolayı alanı bir bütün olarak değerlendirirken genellikle bu çalışmalara odaklanmamanız gerektiğini anlamaktır. Eleştirmeden önce, belirli bir çalışmanın eleştirmeye değer olup olmadığını da göz önünde bulundurmalısınız, özellikle de bu eleştiri zaman ve çaba gibi kaynaklar gerektirecekse.
Bir İçerik Üreticisi Olarak Sturgeon Yasası’nı Uygulamak
Bir içerik üreticisi (yani içerik veya ürünler gibi şeyler üreten biri) olarak Sturgeon Yasası’nı uygulamak size çeşitli konularda fayda sağlayabilir.
İlk olarak, hedef kitlenizi veya alanınızı daha doğru bir şekilde değerlendirmenize yardımcı olabilir. Örneğin, alanınızda yayınlanmış çok sayıda çalışma olduğunu gördüğünüz için yeni bir içerik üreticisi olarak cesaretiniz kırılıyorsa, Sturgeon Yasası bu çalışmaların çoğunun muhtemelen kalitesiz olduğunu hatırlamanıza yardım edebilir, böylece güçlü bir rekabet oluşturmazlar ve bu nedenle sizi kendi içeriğinizi yayınlamaktan vazgeçirmezler.
İkinci olarak, bu yasa kendi çalışmanızı daha doğru bir şekilde değerlendirmenizi sağlayabilir. Mesela, içerik ürettiğiniz alandaki diğer çalışmaların büyük çoğunluğundan çok daha kaliteli olduğunu ve bu nedenle öne çıkma olasılığının yüksek olduğunu anlamanıza yardımcı olabilir.
Bunun yanı sıra, çalışmanızın aslında düşük kaliteli olduğunu ve muhtemelen çalışmaların en kötü %90’ının bir parçası olduğunu anlamanızı da sağlayabilir; bu da, örneğin çalışmanızı yayınlamadan önce daha fazla gözden geçirerek beklentilerinizi buna göre planlamanıza ve belirlemenize yardımcı olabilir.
Ek olarak, Sturgeon Yasası, kendiniz için öğrenmenize ve ilerlemenize fayda sağlayabilecek gerçekçi hedefler belirlemeniz konusunda da yardım edebilir. Örneğin, bu yasa size alanınızdaki çalışmaların en iyi %10’unun, o alanın neye benzediğini temsil etmediğini hatırlatabilir, bu nedenle yeni başlayan biri olarak içeriğiniz o kadar iyi değilse, kendinizi kötü hissetmezsiniz.
Son olarak, bu yasa, benzeri çeşitli fenomenleri anlamanızda katkıda bulunabilir. Bu, örneğin, bazı insanların aksini düşündürecek şeyler görmedikçe, gördükleri çalışmaların çoğunu göz ardı etme eğilimlerini içerir, çünkü bu işlerin büyük ihtimalle kalitesiz olacağını varsayarlar.
Yani genel olarak, bir üretici olarak bu yasayı uyguladığınızda, kilit nokta, hedefinizdeki birçok çalışmanın kalitesiz olduğunu, dolayısıyla büyük sayıda rakip içerikler veya kıyaslamalardan cesaretinizin kırılmasına izin vermek yerine bu ilkenin ışığında kendi içeriğinizi doğru bir şekilde değerlendirmek için zaman ayırmanız, böylece beklentilerinizi de buna göre planlayıp ayarlamanız gerektiğini anlamaktır.
Sturgeon Yasası’nın Kökeni ve Tarihi
Sturgeon Yasası, 1950’lerde bilim kurgu alanı savunmasının bir parçası olarak Amerikalı yazar Theodore Sturgeon tarafından önerildi.
Oxford İngilizce Sözlüğüne göre, Sturgeon Yasası ilk olarak 1951 veya 1952’de New York Üniversitesi’nde bir konferansta anıldı ve daha sonra 1953’teki WorldCon bilimkurgu kongresinde daha popüler hale geldi. Orada, Sturgeon’un şunları söylediği bildiriliyor:
İnsanlar gizemli roman hakkında konuştuklarında Malta Şahini ve Büyük Uyku’dan bahsederler. Batı hakkında konuştuklarında, The Way West (Batı Yolu) ve Shane’den söz ederler. Ama bilim kurgu hakkında konuştuklarında buna “Buck Rogers işi”, “bilim kurgunun yüzde doksanı saçmalıktır” diyorlar. Haklılar da. Bilim kurgunun yüzde doksanı saçmalık. Ama zaten her şeyin yüzde doksanı saçmadır ve asıl önemli olan saçma olmayan yüzde onudur. Ve bilim kurgunun saçma olmayan yüzde onu, en azından herhangi bir yerde yazılmış herhangi bir şey kadar iyidir – hatta onlardan da iyidir.
Bu alıntı, bilim kurgu yazarı James E. Gun’ın dediğine göre, orijinal olarak The New York Review of Science Fiction #85 (Eylül 1995) dergisinde yayınlanmış ve “Büyük Egoist: Theodore Sturgeon’ın Tüm Hikayeleri Cilt 1” ek sayısına aitmiş. Ek incelemede Gunn’ın belirttiğine göre:
O zaman Sturgeon Yasası olarak bilinen şey, yalnızca Ted’in tüm kongreye yaptığı bir konuşmaya ait bir cümleydi; toplam üye sayısı 750 idi ve ayrı bir programa gerek yoktu. Ted’in açıklamalarının genel dayanağı, bilim kurgunun en iyisinden ziyade en kötü örnekleriyle değerlendirilen tek tür olduğuydu.
Ayrıca, Oxford İngilizce Sözlüğü’ne göre, Sturgeon Yasası’nın arkasındaki ilk kavram, aşağıdaki alıntının bir parçası olarak 1957’de yazılı olarak ortaya çıkmıştır:[1]
Sturgeon’un bir açıklaması vardı.
Yirmi yıldır bilim kurguyu eleştirenlere, özellikle de açık piyasadan kendisine bilim kurgu denilen herhangi bir şey satın alıp, temel unsurunu eleyip en saçma bölümlerini Saturday Review veya New Yorker’a ”bu bilim kurgu” yorumuyla sunanlara karşı savunuyor. Bu insanlarla tartışmak sanıldığı kadar kolay değil, çünkü korkunç örneklerini gerçekten de bilim kurgu alanından, yani dünyaya yüzde doksanının saçmalık olduğunu söyledikleri alandan alıyorlar.
Sturgeon’ın açıklaması da buna dayanıyor. Bilim kurgunun yüzde doksanının saçmalık olduğu sonucuna vardı, ama aynı zamanda -Eureka!- her şeyin yüzde doksanı saçmaydı. Hepimizin sevdiği ortak bir kısım hariç her şey – arabalar, kitaplar, peynirler, saç stilleri, insanlar ve iğneler, uzman ve izanlı gözlere saçma gelir.
O zaman nasıl onca tür arasında sadece bilimkurgu, Flopalong Cassidy ile Oxbow Olayı arasında veya Spillane ile Ngaio Bataklığı’nın kalitesi arasında zahmetsizce ayrım yapan insanlar tarafından sürekli olarak en kötü örnekleriyle eleştiriliyor? Sturgeon’ın tahminine göre, bunun Boccaccio’nun çağdaşlarının keşişler ve rahibeler hakkında sert mizah yaymasına neden olan ve günümüz psikiyatristleriyle bolca alay edilmesine sebep olan şeyle yakından ilgisi var. Bu bir hürmet eylemi—hatta daha da fazlası; Eski Ahit’e göre, bir korku. Her insanın sevdiğini öldürdüğü söylenir; ve bazıları saygı duydukları şeylerle (Mencken ve Will Rogers tarafından bırakılan boşluktan sıkı terör bariyerlerinin ayrılmasıyla) eskisinden daha az -ama yine de dindarlar için haddinden fazla- alay etme eğilimindedir. Ve böylece bilim kurgu, alana yabancı olanlar tarafından saldırıya uğrar – ne olduğu için (bunu zaten bilmiyorlar) değil de, etiketinde “bilim” kelimesini taşıdığı için. Görüyorsunuz ya, içinde bilim adı geçen hiçbir şeyin yüzde doksan saçmalık olmasına izin verilmiyor. İçinde saçmalık buldukları zaman (yukarıda eleme hakkında söylenenleri unutun, alanımızdaki saçmalıkları bir kömür kepçesiyle bile yok edebilirsiniz) korkarlar. Bilim korkusunun egemen olduğu bir kültürel matriste yaşarken, bizim karaladığımız bir öneriye, ya da belki de bilimin her şey gibi yüzde doksan saçmalık olduğunu gösteren korkunç ipucuya göz yummayacaklar. Bilim kurgunun ne olduğunu elbette bilmiyorlar, ama bizim bilim olduğunu düşündüğümüzü sanıyorlar ve bize katılmak istemiyorlar. Bu yüzden, Vercors, Orwell, hatta Shepherd Mead gibileri etiketi çıkarıp Main Street pazarlarında toptan satmadığı sürece, çok başarılı yüzde onumuz eski mahzenlerde saklanıyor.
Sturgeon, daha sonra bu düşünceyi başka bir sütunda tekrarladı ve burada bu kavramdan Sturgeon’ın keşfi olarak bahsetti ve konuyu genişletti:
Alanın en kötü örneklerini mühimmat için kullanan ve bilim kurgunun yüzde doksanının saçmalık olduğu sonucuna varan insanların saldırılarına ve baskılarına karşı bilim kurgu savunmasını yirmi yılın sonunda yapmak durumunda olduğum için, bu sütunda tekrar Sturgeon Keşfi’nin üzerinde duruyorum. Keşif:
Her şeyin yüzde doksanı saçmalıktır.
1. sonuç: Bilim kurguda büyük miktarda saçmalığın varlığı kabul edilir ve üzücüdür; ama bu herhangi bir alandaki saçmalığın varlığından daha sıra dışı değildir.
2. sonuç: En iyi bilim kurgu, herhangi bir alandaki en iyi kurgu kadar iyidir.
Bu ifadeler, özellikle de ikinci sonuç, özellikle Venture okuyucuları için apaçık ortadadır. Bununla birlikte, bunların alanla alakası olmayan okuyucular ve onların anahtar sembolü olan sıradan eleştirmenler için açık olmadığı da ortadadır.
Yukarıdaki alıntıların gösterdiği gibi, Sturgeon Yasası’na başlangıçta Sturgeon’un Keşfi deniliyordu. Sturgeon, başlangıçta, aşağıdaki alıntıda gösterildiği gibi, “Hiçbir Şey Her Zaman Kesin Değildir” deyimine atıfta bulunmak için “Sturgeon Yasası” terimini kullandı:
Malcolm Jameson’ın ”Uzay Savaşı Taktikleri”, Jack Hatcher’ın yazdığı ”Gelecek İçin Yakıt” -denemedeki yakıtlanacak makine insan-, Donald F. Reines’in yıldızlararası bağlantı günlerinde telif hakkı yasalarının üzücü durumu üzerine yazdığı alaylı bir çalışma; ve yorumcunuzun da kişisel favorisi, evreni Sturgeon Yasası’na indirgeyen biri için olması gerektiği gibi: ömür boyu süren bir araştırmadan gerçekten güvenebileceğiniz şey Hiçbir Şey Her Zaman Kesin Değildir – Frederik Pohl’un “Parmaklarınıza Nasıl Güvenirsiniz?”
Ancak günümüzde Sturgeon Yasası, Oxford İngilizce Sözlüğü’nün de konuyla ilgili girişinde belirttiği gibi, yalnızca “her şeyin yüzde doksanı saçmadır” anlamında kullanılır.
Not: Yukarıda da gösterildiği gibi, Sturgeon Yasası bugün en çok “her şeyin %90’ı saçmalıktır” olarak alıntılansa da, orijinal özdeyiş “her şeyin %90’ı çöptür” şeklindedir. Bu ifade bazen, “her şeyin %95’i saçmalıktır” gibi deyimler için çeşitli diğer ifadelerle birlikte hala kullanılmaktadır.
Sonuç ve Özet
Sturgeon Yasası kısaca, “Her şeyin %90’ı saçmadır!” deyimidir. Bu, genel olarak, herhangi bir alanda üretilen çalışmaların çoğunun büyük ihtimalle kalitesiz olduğunu göstermektedir.
Sturgeon yasası kitaplar, filmler, TV şovları, uygulamalar, video oyunları ve arabalar gibi çeşitli şeyler için geçerli olabilir.
Bu yasa size birçok konuda faydalı olabilir; örneğin ilgilendiğiniz alanları doğru şekilde inceleyip eleştirmenizi sağlayarak, veya zamanınız, dikkatiniz, çabanız ve paranız gibi şeyler söz konusu olduğunda bu değerli kaynaklarınızı nasıl harcayacağınızı anlamanızı sağlayarak.
Bu yasayla ilgili önemli bir uyarı, “saçmalık” tanımının öznel ve bazen de tartışmalı olduğu, bu yüzden 90% oran sadece kaba bir tahmin ve bu gözlem her durumda geçerli olmayabilir.
Sturgeon Yasası’nı mutlak bir gerçek olarak değil de, genel bir gözlem ve kullanışlı bir temel kural olarak görmelisiniz, ve bu konudaki genel uyarılara ek olarak, bir alandaki %10 iyi çalışmaların rastgele seçilmeyeceğini, en iyi %10’u ve en kötü %90’ı arasında bile çok fazla değişkenlik olduğunu ve bir çalışma genel olarak saçma olarak kabul edilse bile bir değeri olabileceğini hatırlamalısınız.
Itamar Shatz – evrimagacı.org
- T. Sturgeon. On Hand: A Book. (1 Eylül 1957). Alındığı Tarih: 30 Haziran 2021. Alındığı Yer: Venture Science Fiction | Arşiv Bağlantısı
- D. C. Dennett. (2014). Intuition Pumps And Other Tools For Thinking. ISBN: 9780393348781. Yayınevi: W. W. Norton Company.
- G. Westfahl. (1997). Sturgeon’s Fallacy. Extrapolation, sf: 255-278. doi: 10.3828/extr.1997.38.4.255. | Arşiv Bağlantısı
- J. Foote. (2005). Kooks, Obsessives, Sturgeon’s Law, And The Real Meaning Of Search. Institute of Electrical and Electronics Engineers (IEEE), sf: 4-7. doi: 10.1109/MMUL.2005.49. | Arşiv Bağlantısı
İlginizi Çekebilir
GÜNCEL
Türkiye’nin Kafkaesk Manzarasında Genç Olmak
“Suçum, Umut Etmekti”

Yayınlanma:
8 saat önce|
23/06/2025Yazan:
Serhat Can
“Bir sabah, genç bir birey hiçbir neden belirtilmeden susturulduğunu fark etti.”
Kafka’nın Davası, Josef K.’nın bilinmeyen bir suçlamayla sürüklendiği karanlık bir sistemin hikâyesiydi. Bugünse Türkiye’de binlerce genç, kendi adalet arayışında görünmez duvarlara çarpıyor. Tek fark: Buradaki suçlama çoğu zaman “bir şey istemek” kadar belirsiz, ceza ise “hiçbir şey elde edememek” kadar sessiz.
Kafkaesk Hukuksuzluk
Türkiye’de hukuk artık adaletin değil, itaati garanti altına almanın aracı. Mahkeme salonları gerçeğin değil, niyetin sorgulandığı sahnelere dönüşmüş durumda. Tıpkı Dava’daki gibi, kimse neyle suçlandığını tam olarak bilmiyor ama süreç başlıyor. Ve başlarsa da durmuyor. Gençler yargılanmasa da yorgun düşüyor; çünkü herkes bir gün “sıra bana gelir mi?” kaygısıyla yaşamaya başlıyor.
Ekonomik Çöküşün Sessizliği
Üniversite diploması, artık bir umut değil; çoğu zaman boş bir cüzdanın eki. Bir kuşak, mesleksizlikle, işsizlikle ve çaresizlikle cezalandırılıyor. Diplomalı ama üretime katılamayan, eğitimli ama geleceği çizilemeyen yüz binlerce genç, sanki “gelecek inşa etme” suçu işlemiş gibi toplum dışına itiliyor. Ebeveynlerine yük olmamak için geçici işlerde boğuluyor, göç fikrini içinden sesli telaffuz ediyor.
Sosyal Medyanın Sahte Tesellisi
Gerçek mutsuzlukların üzerine filtre çekiliyor. Instagram’da kariyer yapıyor gibi gözüken birçok genç, aslında annesinin evinde sabaha
kadar iş ilanı kovalıyor. LinkedIn’de “network” peşinde koşarken özgeçmişinin son satırına yeni bir şey yazamamanın ağırlığıyla eziliyor. Gerçek başarıların sesi duyulmuyor çünkü sistem “gösteriyi” ödüllendiriyor.
Serhat CAN
GÜNCEL
Yapay Zekâ Beyninizi Sessizce Ele Geçiriyor Olabilir!

Yayınlanma:
11 saat önce|
23/06/2025Yazan:
BankaVitrini
Yapay Zekânın Beyne Zararları: Fark Edilmeyen Tehditler
Yapay zekâ (YZ), hayatımızın her alanına entegre olmaya devam ederken, insan psikolojisi ve beyin sağlığı üzerindeki etkileri giderek daha fazla sorgulanıyor. Doğrudan fiziksel bir tehdit oluşturmamakla birlikte, YZ’nin dolaylı yollarla beyin fonksiyonlarını olumsuz etkileyebileceği düşünülüyor. Özellikle yoğun dijital etkileşim, bireyin bilişsel işleyişini ve psikolojik dengesini tehdit edebiliyor.
1. Aşırı Ekran Kullanımı ve Dijital Bağımlılık
YZ destekli sosyal medya, video uygulamaları ve içerik algoritmaları kullanıcıları ekran başında daha uzun süre tutmak üzere tasarlanıyor. Bu durum, dikkat dağınıklığı, uyarıcıya bağımlılık, hatta dopamin sisteminin bozulması gibi sonuçlar doğurabiliyor. Bilimsel araştırmalar, uzun süreli dijital maruziyetin beynin karar alma, öğrenme ve hafıza merkezlerini olumsuz etkileyebileceğini ortaya koyuyor.
2. Karar Verme Yetisinin Zayıflaması
Yapay zekâdan sürekli destek alınması, bireyin kendi karar verme mekanizmasını kullanma sıklığını azaltıyor. Bu durum zamanla bilişsel atalete (tembelliğe) yol açabiliyor. Kendi düşünme süreçlerini devre dışı bırakma eğilimi, uzun vadede analitik düşünme becerilerinin zayıflamasına neden olabilir.
3. Yaratıcılığın Azalması
YZ araçları, yazı yazma, görsel üretme ve içerik tasarlama gibi birçok alanda kullanıcıyı destekliyor. Ancak bu destek zamanla insan beyninin yaratıcı merkezlerini yeterince çalıştırmama riskini de doğurur. Rutinleşmiş ve hazır içeriklerle çalışan beyin, yeni fikirler üretme konusunda daha az zorlanır ve zamanla yaratıcılık kabiliyetini köreltebilir.
4. Bilgi Tembelliği
“Nasıl olsa yapay zekâdan öğrenirim” düşüncesiyle hareket eden bireyler, öğrenme motivasyonlarını kaybedebilir. Bu, özellikle öğrenciler ve genç kullanıcılar için tehlikeli bir zihinsel konfor alanı oluşturur. Uzun vadede bilgiye ulaşma becerisi gelişir, fakat bilgiyi işleme ve içselleştirme becerisi geriler.
5. Stres ve Kaygı
YZ’nin iş gücünü tehdit etmesi, sosyal medyada tetiklediği karşılaştırma kültürü ve gelecekteki bilinmezlikler, bireylerde kaygı ve stres düzeylerini artırabilir. Özellikle genç nesilde “yerini yapay zekâya kaptırma korkusu” giderek yaygınlaşmaktadır.
Araç mı, Tehdit mi?
Yapay zekâ, doğru kullanıldığında bireyin bilişsel yetilerini destekleyebilir. Ancak aşırı bağımlılık, pasif kullanım alışkanlıkları ve yaratıcılıktan uzaklaşma, beynin uzun vadeli sağlığı için tehdit oluşturabilir. Bu nedenle, YZ ile olan ilişkimizi bilinçli, sınırlı ve dengeleyici şekilde kurmak hayati önem taşır.
GÜNCEL
ABD İran’ı vursa da, piyasalarda panik havası yok!

Yayınlanma:
17 saat önce|
23/06/2025Yazan:
BankaVitrini
ABD Başkanı Trump, hafta sonu İran’daki nükleer tesislere düzenlenen büyük çaplı hava saldırılarının ardından, “rejim değişikliği” fikrini kamuoyuna taşıdı. Trump, sosyal medya paylaşımında “Eğer mevcut rejim İran’ı yeniden büyük yapamıyorsa, neden bir rejim değişikliği olmasın?” diyerek tartışmaları alevlendirdi. Ancak Savunma Bakanı Pete Hegseth ve Başkan Yardımcısı JD Vance gibi üst düzey yetkililer, operasyonun rejim değişikliğine yönelik olmadığını vurguladı. “Geceyarısı Çekici Operasyonu” adı verilen saldırı kapsamında, İran’ın üç kritik nükleer sahası hedef alındı. Genelkurmay Başkanı Caine, operasyonun Fordow dâhil olmak üzere tüm hedeflerde çok ağır hasar yarattığını söyledi.
İran ise saldırılara İsrail’e yönelik füze saldırılarıyla karşılık verdi, ancak henüz ABD üslerini ya da Hürmüz Boğazı’nı hedef almadı. ABD yönetimi bölgedeki askerî varlığını artırarak olası misillemelere karşı önlem aldı. ABD’de Savunma ve Dışişleri Bakanları operasyonun açık uçlu olmadığını, ancak İran karşılık verirse başka hedeflerin vurulabileceğini açıkladı. ABD’nin doğrudan askerî müdahaleye girmemeyi tercih eden dış politika çizgisi, Trump’ın bu ani kararıyla ciddi bir kırılma yaşadı. Trump, kendi sosyal medya hesabından yaptığı ilk açıklamada, operasyonun başarılı bir şekilde gerçekleştiği belirtirken, aynı mesajda bundan sonra ‘barış’ zamanı ifadesi kullansa da bunun nasıl mümkün olacağı kafalarda soru işareti yarattı.
ABD’nin savaşa dâhil olması ve İran’ın her türlü cevabı vereceğini açıklaması ile dün tansiyon tüm gün yüksek seyretti. Kararın piyasa yansıması bizim öncelikli ilgi alanımız olsa da, madalyonun diğer tarafına da bakmamız gerekiyor. Şöyle ki, ABD’nin İran’daki nükleer tesisleri vurması, sadece Ortadoğu’da değil, dünyada da büyük sonuçlar doğurabileceğini düşünüyoruz. Trump’ın operasyonun başarısına vurgu yapan X mesajında da belirttiği gibi İran masaya oturacak mı (barış) yoksa karşılık mı verecek? Şayet ABD, İran’ın nükleer faaliyetlerini durdurur ve uzun sürecek bir savaşa girmeden sonuc elde ederse, ABD’nin ‘gücü’ yeniden dünya çapında kabul görecek. Lâkin savaş uzarsa ve İran’da düzen bozulur ya da hükûmet düşerse, zaten oldukça karışık olan bölgenin daha da karışabileceğini, dünyanın ise ABD’yi sorumlu tutabileceğini göz ardı etmemek gerekiyor.
Bu gelişmeler, yalnızca ABD’yi değil; dolaylı yoldan Çin’i, hatta Rusya ve Avrupa’yı da doğrudan etkiliyor. Günlerdir bültenlerimizde vurguladığımız üzere, ABD ile Çin arasındaki jeostratejik rekabet derinleşirken, İran’ın petrol ihracatının %90’ının Çin’e yönelmiş olması, Washington’ın bu hamlesinin yalnızca Tahran’ı değil, aynı zamanda Pekin’i de hedef aldığına işaret ediyor. ABD, İran üzerinden Çin’in enerji tedarik zincirini zorlayarak rakibini zayıflatmayı amaçlıyor. İran’da hükûmet değişirse, Çin bölgede önemli bir müttefikini kaybedebilir. Avrupa pahalı petrol ve olası mülteci akını yüzünden süreçten zarar görebileceğini, Rusya’nın ise İan’a sattığı silahlardan ve iş birliğinden mahrum kalacağını ama artan petrol gelirlerinden fayda sağlayacağını düşünüyoruz.
Günlerdir bültenimizde kaleme aldığımız üzere, büyük resmi kaçırmamak gerekiyor. ABD, Ortadoğu taşeronu veya karakolu İsrail ile bölgeyi kendisi ve ABD çıkarları için istikrara getirmeye çalışıyor. Süreç ilk önce Hamas ile başladı, Hizbullah ile devam etti. İran’ın Suriye’deki etkisi ortadan kaldırıldı, Suriye, Lübnan ve Irak gibi ülkelerdeki güç boşlukları ile birlikte geniş açıdan düşünürsek bir sonraki hedefin İran olduğunu ve muhtemelen on yıllardır baskı ve yaptırım altında kalan İran’ı muhalefetin de desteği ile devirmek isteyeceklerini düşünüyoruz. Bu arada cereyan eden gelişmelerin Türkiye’yi direkt olarak ilgilendirdiğini de göz ardı etmeyelim. Terörün bitirilmesi noktasında gösterilen çabanın arka planında Ortadoğu’da cereyan eden yeniden yapılanmanın yer aldığının altını çizmek gerekiyor. Bu yeni tablonun şimdilik enerji fiyatları ve güvenlik politikaları üzerinden Türkiye’ye olumsuz etkisi ön planda olsa da, İran’ın etkisinin zayıflaması, Türkiye’nin diplomatik ve jeopolitik manevra alanını genişletebilir.
PKK’nın silah bırakması ve terörün aniden son bulması süreci, bu büyük stratejik dönüşümün parçası olarak değerlendirilmelidir. Son 47 yılda terörle mücadeleye ayrılan kaynağın ekonomik kayıplar ve fırsat maliyetinin 1,8 trilyon dolar olarak hesaplandığını Bakan Şimşek’in sunumda bizzat duydum. Böyle bir kaynağın kalkınma ve büyüme için kullanılmasının ne kadar büyük bir enerji yaratacağını sesli bir şekilde düşünün… Ortadoğu’da yeni bir fotoğraf var ve buna uyum sağlamak gerekiyor!
Gelelim yaşananların piyasa yansımasına… Peşinen piyasalarda panik havasının olmadığını hatta abartılı bir tepkinin de olmadığını not edelim. Piyasaların korku endeksi VIX 20 seviyesinde yatay ve sakin bir seyir izliyor. Asya cephesinde gösterge endeks Tokyo borsası ve ABD borsalarının vadeli işlemleri sadece %0,3 civarında geriledi. Brent cinsi ham petrol, Cuma gününü 77 dolar seviyesinden tamamlaması ardından açılışta 81 dolar seviyesine kadar yükselerek yılın en yükseğini test etse de 78 dolar seviyesine geri çekildi.
Yatırımcılar, İran’ın nasıl bir karşılık vereceğini merak ederken, küresel ekonomik büyüme ve enflasyon üzerindeki risklerin daha bir ön planda olduğunu görüyoruz. Gözler hâliyle Hürmüz Boğazı’na çevrildi. Boğazın deniz trafiğini tamamen kapatılması beklenmese de, günde yaklaşık 20 milyon varil petrolün geçtiği boğaz, dünya petrol arzının beşte birini taşıyor; kapatmayı bırakın trafiğin aksaması bile petrol fiyatları üzerinde yukarı yönlü baskı yaratabilir. İran Meclisi boğazın kapatılması yönünde adım atsa da, son karar, ülkenin Ulusal Güvenlik Konseyi’ne ait olduğunu ve pratikte zor olacağı iddia ediliyor. Petrol ve doğal gaz fiyatlarının yukarıya gitmeye devam etmesi, yukarıda da değindiğim üzere, Türkiye ve KKTC gibi net enerji ithalatçısı ülkelerin enflasyonla savaş ve cari açık faturalarını kabartacağı gibi, ihraç eden ülkelerin de ekmeğine hâliyle yağ sürecektir!
Trump’ın devreye aldığı tarife savaşları, ABD’nin cari açığını azaltmak adına zayıf dolar talep etmesi ve FED başkanı üzerinde tam saha pres uygulayarak faiz indirim talebi hâliyle böyle zamanların bir numaralı güvenli limanı olarak ön plana çıkan doların göreceli olarak zayıf bir seyir izlemesine neden oluyor. Bir diğer güvenli liman olan altın ise geride bıraktığımız hafta 3,450 dolar seviyesini test etmesi ardından ilk işlemlerde 3,400 dolar seviyesini denese de, bültenimizi yazdığımız sabah erken vakitlerde 3,360 dolar seviyesine geri çekildi. Gümüşün ons fiyatı da benzer bir şekilde 36 dolar seviyesine gerilerken, geçen hafta 110bin dolara dayanan bitcoin ilk nazarda 99bin dolar seviyesine kadar gerilemesi ardından psikolojik seviyede denge buldu. Kağıt para sisteminin sorgulandığı bir ekosistemde, jeopolitik risklerin geride kalması durumunda, altın, gümüş ve bitcoin gibi enstrümanlara yönelik talebin yeniden canlanacağını düşünüyoruz. Pariteler cephesinde ise, doların hafif de olsa değer kazandığını görüyoruz. EURUSD 1,15 seviyesinin aşağısına sarkarken, dolar YEN karşısında 147 seviyesine yaklaştı.
Türkiye cephesinde ise hafta sonu TCMB’den makro ihtiyati çerçeve kapsamında bazı adımlar daha atıldığını gördük. KKM’den çıkışı destekleyen adımların jeopolitik risklerin zirve yaptığı bir dönemde piyasa tarafından pek de önemsenmeyeceğini düşünüyoruz. Bir süredir Haziran ayının ikinci yarısının siyaseten zor geçeceğine işaret etmiştik. Bu kapsamda da Kabine revizyonu ve 30 Haziran tarihinde CHP kararı (kurultaya yönelik mutlak butlan) ön plana çıkmıştı. Artan jeopolitik risklerin iç siyasette bazı adımların atılması zor hâle getirdiği kanaatindeyiz. USDTRY kuru ilk işlemlerde 39,70 seviyesinden eşleşerek haftayı karşıladığını da not edelim. CDS risk primi 311 baz puan seviyesinde ve geride bıraktığımız haftaya nazaran hafif de olsa gerilediğini görüyoruz. Küresel borsaların seyrine bakarsak, Türk hisse senetlerinin de bugün satış baskısına boyun eğmeyeceğini düşünüyoruz.
FED’in Temmuz ayında faiz indirme ihtimali düşük görünürken, Başkan Powell’ın bu hafta Kongre’de İran saldırısı ve Trump’ın tarifeleri gibi konularda zor sorularla karşılaşması bekleniyor. Ortadoğu krizi, bu hafta Lahey’de yapılacak NATO zirvesinde de gündemin üst sıralarında yer alacaktır. Makro cephede ise PMI verilerini takip edeceğiz.
Emre Değirmencioğlu
FARK YARATANLAR
FARK YARATANLAR
KATEGORİ
- ALTIN – DÖVİZ – KRIPTO PARA (844)
- BANKA ANALİZLERİ (139)
- BANKA HABERLERİ (3.142)
- BASINDA BİZ (60)
- BORSA (450)
- CEO PERFORMANSLARI (36)
- EKONOMİ (2.852)
- GÜNCEL (3.221)
- GÜNDEM (3.197)
- RÖPORTAJLAR (48)
- SİGORTA (133)
- ŞİRKETLER (2.246)
- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK (475)
- VİDEO Vitrini (19)
- YAZARLAR (1.056)
- Ali Coşkun (24)
- Arif Öztan (7)
- Ayşe Muzaffer Sunguroğlu (7)
- ChatGPT (26)
- Dr. Abbas Karakaya (64)
- Erden Armağan Er (45)
- Erol Taşdelen (569)
- Gizem Taşdelen (7)
- Gülbeyaz Gergün (63)
- Kemal Emirhan Mendi (1)
- Murat Şenol (26)
- Mustafa Akpınar (41)
- Onur ÇELİK (34)
- Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz (80)
- Serhat Can (8)
- Süleyman Çembertaş (16)
- Tungay Dere (18)
- Uğur Durak (33)
- Zuhal KARABULUT (5)
YAZARLAR

Türkiye’nin Kafkaesk Manzarasında Genç Olmak

Yapay Zekâ Beyninizi Sessizce Ele Geçiriyor Olabilir!

YÜKSEK BANKA KREDİLERİ

ABD İran’ı vursa da, piyasalarda panik havası yok!

Aşırı Düşünmenin Zararları: Zihni Tutsak Eden Sessiz Tehlike

Yapay Zekâ Müşteri Temsilcileri Şivenizle Konuşacak

Yapı Kredi emeklilere 27 bin liraya varan nakit promosyon sunuyor

UŞAK’ın en köklü Market Zinciri EGEŞOK Konkordato aldı

Dolandırıcılık Davasında Şok Rapor: Banka Kusurlu!

Siyasi Gerginlik Ekonomiyi Geriyor: Reel Sektör Nefes Alamıyor!

KİL VE BENTONİT TESİSLER NE İŞE YARAR?

Tennis Istanbul Open 2025 Şirketler Arası Tenis Turnuvası başladı

DENİZBANK: Bir GMY istifası daha!

Kriz mi Dediniz? Yeni Başlangıçlar İçin En Doğru Zaman!
- SON DAKİKA HABERİ: Borsa günü düşüşle tamamladı 23/06/2025
- 23 HAZİRAN BRENT PETROL FİYATI! Brent Petrol fiyatları ne kadar, kaç TL oldu? 23/06/2025
- EK DERS ÜCRETİ 2025: Öğretmenlerin bir saat ek ders ücreti ne kadar oldu? 23/06/2025
- Piyasalar savaş senaryosunu fiyatlıyor: PANİK SATIŞLARA DİKKAT! 23/06/2025
- Türkiye ekonomisine 1,1 milyar dolarlık sendikasyon kredisi desteği 23/06/2025
- DOĞUM YARDIMI BAŞVURU EKRANI e-DEVLET: 5 bin lira doğum yardımı başvurusu nereden, nasıl yapılır? 23/06/2025
- 23 HAZİRAN 2025 PAZARTESİ ALTIN FİYATLARI: Bugün gram altın, çeyrek altın ne kadar? 23/06/2025
- Trump: Herkes petrol fiyatlarını düşürsün 23/06/2025
- ABD'de 2. el konut satışlarında zayıf seyir 23/06/2025
- Almanya savunma harcamalarını artırmayı planlıyor 23/06/2025
- IFO: Trump'ın vergileri Almanya'nın ABD'ye ihracatını %38,5 düşürebilir 23/06/2025
- Turist girişleri Mayıs'ta yıllık olarak geriledi 23/06/2025
- Erdoğan: Kamu görevlilerimizi enflasyona ezdirmemek asli vazifemiz 23/06/2025
- Akkök, 2025'te 500 milyon dolar yatırım yapacak 23/06/2025
ALTIN – DÖVİZ
BORSA
KRIPTO PARA PİYASASI
Popüler
-
GÜNDEM4 yıl önce
Sedat Peker’in bahsettiği otel: Günlüğü 106 bin TL
-
GÜNCEL2 yıl önce
Zara Ve Mango’ya Üretim Yapın Tekstil Devi Konkordato Talep Etti
-
BANKA HABERLERİ2 yıl önce
TCMB Başkanı için ismi geçen GAYE ERKAN First Republic Bank’tan ayrılma süreci
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
AKBANK çöktü : Dijital Bankacılık sorumlusu GMY CİVELEK ortada yok!
-
BANKA HABERLERİ4 yıl önce
HSBC terbiyesizliği : “Sabancı alana “AKBANK bedava”
-
BANKA ANALİZLERİ3 yıl önce
YILIN İLK YARISINDA İŞBANK RAKİPSİZ LİDER AKBANK SONUNCU SIRADAN KURTULAMIYOR
-
GÜNDEM2 yıl önce
Bankacılığı bırakıp eskortluk yapmaya başladı: Haftalık kazancı dudak uçuklattı